Hicret Eden Kadınlar Meselesi:
Barış antlaşmasından sonra bazı müslüman kadınlar hicret ederek Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’e sığındılar. Onların kafir velileri Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’e gelerek bu kadınların kendilerine iade edilmelerini istediler. Ancak Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- yapılan antlaşmanın kadınları kapsamadığını bildirerek onların bu taleplerini geri çevirdi. Bunun üzerine Allah Mümtehîne Sûresini inzal etti.
“Ey iman edenler! Mü’min kadınlar hicret ederek size geldiği zaman, onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz de onların inanmış kadınlar olduklarını öğrenirseniz onları kafirlere geri döndürmeyin. Bunlar onlara helal değildir. Onlar da bunlara helal olmazlar. Onların (kocalarının) sarfettiklerini (Mehirleri) geri verin. Mehirlerini kendilerine verdiğiniz zaman onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Kafir kadınları nikahınızda tutmayın....” (Mümtehine, 60/10)
Böylece mü’min kadınlar kafir erkeklere, kafir kadınlar da mü’min erkeklere haram kılınmış oldu.
Bundan sonra hicret eden kadınlar imtihana tabi tutuluyor ve iman edenlere sığınma hakkı tanınıyordu.
“Ey Peygamber! İnanmış kadınlar, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, iyi işi işlemekle sana karşı gelmemek hususunda sana beyat etmeye geldikleri zaman, beyatlarını kabul et ve onlar için Allah’tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Mümtehine, 60/12)
Bu şartları kabul eden kadına Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- elini vermeksizin “Sana beyat ettim” buyururdu. Böylece bu kadınlar İslam toplumuna katılırlardı. Müslümanlar müşrik karılarını boşadılar. Müslüman kadınlar da müşrik kocalarından ayrıldılar.
Huza’a Kabilesinin Müslümanların Tarafına Geçmesi:
Bu antlaşmanın yapılması ile beraber cahiliye döneminden beri Haşimoğullarının müttefiki olan Huza’a kabilesi müslümanların himayesine girdiler. Bekroğulları ise Kureyş’in himayesini kabul etti. İleride geleceği gibi Mekke’nin Fethine bu kabile sebep olmuştur.
Mustazaf Müslümanlar Probleminin Çözülmesi:
Mekke’de eziyet edilen (soyca ve malca güçsüz) müslümanlardan biri olan Ebu Basir, kaçarak Medine’ye gelip Peygamber -sallallahu aleyhi vesellem-’e iltica etti. Ancak Kureyş hemen iki adamını göndererek Peygamber -sallallahu aleyhi vesellem-’den O’nu kendilerine geri iade etmesini istediler. O da antlaşma gereği Kureyş’in isteğini yerine getirmek zorunda kaldı. İki adam Ebu Basir’i alıp Mekke’ye hareket ettiler. Zül Huleyfe mevkiine geldiklerinde Ebu Basir bir yolunu bulup o iki adamdan birini öldürdü, diğeri de kaçıp Medine’ye gitti. Ebu Basir tekrar Medine’ye geldiğinde Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- O’nu azarladı. Ebu Basir Medine’de ikamet edemeyeceğini anlayınca Kızıldeniz sahiline gitti. Bir süre sonra Ebu Cendel de kaçıp O’nun yanına geldi. Bundan sonra Mekke’den kaçan her müslüman doğruca onların yanına gidiyordu. Böylece çoğaldılar ve bir çete teşkil ettiler. Şam’a giden Kureyş kervanlarının önünü keserek birçok ganimet toplamaya başladılar. Kureyş bu durumdan çok zarar gördü. En sonunda Peygamber -sallallahu aleyhi vesellem-’e elçi göndererek Allah rızası için ve akrabalık bağlarına hürmeten bu müslüman grubu Medine’ye kabul etmesini, Medine’ye iltica eden herkese iltica hakkı tanımasını rica ettiler. Peygamber -sallallahu aleyhi vesellem- onların bu isteklerini kabul etti. Ebu Basir ve arkadaşlarını Medine’ye çağırdı. Böylece bu mesele de müslümanların lehine halledilmiş oldu.
Barışın Eseri:
İslâm dâvetinin ilerlemesinde bu barışın büyük etkisi olmuştur.Müslümanlar tüm arap kabileleriyle karşılaşma ve onlara İslam’ı sunma fırsatını ele geçirdiler. Bu sayede İslama büyük bir yöneliş başladı. Öyle ki bu sayı iki yılda müslüman olanların sayısı ondokuz yıl boyunca müslüman olanlardan kat kat daha fazladır. Kureyş’in de birçok lideri bu dönemde müslüman olmuşlardır.
Amr bin As, Halid bin Velid, Osman bin Talha bu dönemde Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’e gelerek gönülden şehadet kelimesini söylediler ve İslam üzere O’na biat ettiler.
Onların müslümanların saflarına katılması ile İslam büyük bir güç kazandı. Onlar İslam’a girmek üzere geldiklerinde Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- şöyle buyurmuştur.
“Mekke, ciğerparelerini bize gönderdi.”
Kralların ve Prenslerin İslâm'a Dâvet Edilmesi:
Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- barışı ve Medine’nin civarının emniyetini sağlamış olarak Hudeybiye umresinden döndükten sonra, krallara ve prenslere mektuplar yollayarak onlara halklarına karşı olan sorumluluklarını hatırlatıp, İslam’a davet etti. İşte özetle bu mektuplar.
1. Habeş Kralı Necaşi'ye Mektubu:
Rahman ve Rahim Allah’ın Adıyla
“Allah Rasulu Muhammed’den Habeşlerin büyük reisi Necaşi’ye;
Hidayete ittiba edenlere, Allah ve Rasulu’ne inanlara selam olsun. Ben şehadet ederim ki Allah’tan başka bir ilah yoktur, o birdir ve ortağı yoktur; bir arkadaş veya çocuk edinmiş değildir. Ve yine şehadet ederim ki Muhammed O’nun kulu ve elçisidir. İslam’a gir, selamet bul. “Ey kitap ehli sizin ve bizim için aynı olan bir kelimeye gelin ki O Allah’tan başkasına ibadet etmemek, her ne olursa olsun, hiç bir şeyi O’na ortak koşmamak ve aramızdan bazılarımızın, Allah’tan başka bazı insanları Rabb edinmemeleridir. Şayet onlar, bundan yüz çevirirse, siz dersiniz ki: Bizim Allah’a teslim olan müslümanlar olduğumuza şahit olunuz.”
Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- Necaşi’ye Amr bin Ümeyye ed-Damri’yi gönderdi. Necaşi mektubu alıp gözüne koydu. Kürsüsünden inerek Cafer bin Ebi Talib’in eliyle müslüman oldu. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’e cevabi mektubunda İslam’a girdiğini ve bey’at ettiğini yazdı. Ebu Süfyan’ın kızı Ümmü Habibe’yi kendi malından dörtyüz dinar mehir ile Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’e nikahladı. Mü’minlerin annesini ve diğer müslümanları Amr bin Ümeyye başkanlığında iki gemi ile Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’e gönderdi. Habeş’ten gelen müslümanlar Hayber seferi esnasında Medine’ye vardılar.
Necaşi Hicri 9 Recep ayında vefat etti. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- onun için gaib namazı kıldırdı. Müslüman Necaşi’nin yerine geçen ikinci krala da mektup yazdı. Fakat bu kralın İslam’a girip girmediği bilinmemektedir.
Dostları ilə paylaş: |