Kırgız jana KırgızstanTarıhı Boyunça Tandalma Emgekter, Bişkek 1997.
2 B. B. Bartold, Kırgız Jana Kırgızstan Tarihi Boyunca Tandalma Emgekter, Bişkek 1997.
3 A.g.e.
4 Manas, Frunze 1981, II kitap, 20-30 b.
5 D. B. Saparaliyev, “Vzaimootnoşeniya Kirgizov s Sosednimi Narodami i s Rossiey v XVIII v., Frunze 1987.
6 Kırgızistan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Arşivi, 1991 yılı raporu.
7 Veçerniy Bişkek, 24 Ekim 2001.
8 Slovo Kırgızstana, 24 Ekim 2001.
9 A. S. Ormuşev, Kırgız Respublikasının Tu’guç Prezidenti Askar Akayevdin Diplomatiyalık işmerd’l’g’ Bişkek 2001.
10 A. S. Ormuşev, Kırgız Respublikasının Tu’guç Prezidenti Askar Akayevdin diplomatiyalık işmerd’l’g’. Bişkek 2001.
11 A.g.e.
12 K. A. Toktomuşev, Vneşnyaya Politika Nezavisimogo Kırgızstana, Bişkek 2001.
13 Slovo Kırgızstana.
14 K. A. Toktomuşev, Vneşnyaya Politika Nezavisimogo Kırgızstana, Bişkek 2001.
15 S. Pirimbetov, Tsentral’naya Aziya: Realii i Perspektivı Ekonomiçeskoy İntegratsii, Moskova 2000.
16 J. Turgunbekov, “Put’ k regional’nomu “renessansu” vzaimodeystviya”, Slovo Kırgızstana, 10 Mayıs 2000.
17 Slovo Kırgızstana, 14 Ekim 2001.
18 K. A. Toktomuşev, Vneşnyaya Politika Nezavisimogo Kırgızstana, Bişkek 2001.
19 A. S. Ormuşev, Kırgız Respublikasının Tu’guç Prezidenti Askar Akayevdin Diplomatiyalık İşmerd’l’g, Bişkek 2001.
20 “Vse blije Şveytsariya”, Slovo Kırgızstana, 12 Nisan 2001.
21 Kırgızstan v Davose: Slovo Kırgızstana, 26-30 Ocak, 1-2 Şubat 2001.
22 A. S. Ormuşev, Kırgız Respublikasının Tu’guç Prezidenti Askar Akayevdin Diplomatiyalık İşmerd’l’g Bişkek 2001.
23 K. A. Toktomuşev, Vneşnyaya Politika Nezavisimogo Kırgızstana, Bişkek 2001.
24 Veçerniy Bişkek, 31 Mayıs 2001.
25 Kırgızistan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Arşivi. 2000 yılı raporu. A. Osmonaliyev, “Vektor Vneşney Politiki”, Slovo Kırgızstana, 28 Ağustos 2001.
Kırgızistan Cumhuriyeti’nin
Dış Politikasına Genel Bakış
Zakir Chotoev
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü / Türkiye
Giriş
etmişdört yıllık yaşamını tamamladığında, iktisadi ve siyasi krizlere karşı dayanamayan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin, 31 Aralık 1991 yılında resmen dağılması, 15 yeni bağımsız devletin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Sovyetler Birliği’nin bir cumhuriyeti statüsünde bulunan Kırgızistan 15 Aralık 1990’da egemenliğini ve 31 Ağustos 1991’de bağımsızlığını ilan etmiştir.
1991’de bağımsızlığı yeni kazanan Kırgızistan, artık Moskova’nın direktiflerini uygulamak yerine, iç ve dış politikaların belirlenmesi bakımından tek başına sorumlu olup, çağdaş ve demokratik bir düzeni kurma çabalarına girişmiştir. Kırgız Cumhuriyeti adını alan bu yeni devletin, ilk dış politika faaliyetleri Kırgızistan’ın bağımsız ve egemen bir devlet olarak uluslararası toplum tarafından tanınmasına yöneliktir. Böylece, Kırgız Cumhuriyeti’nin, 2 Mart 1992’de Birleşmiş Milletler üyeliğini kazanmasıyla, uluslararası ilişkilerin yürütülmesi bakımından ilk başarısını gösterdiği görülmektedir.
Bir Orta Asya ülkesi olan Kırgızistan, Rusya aracığıyla Avrupa, Arap-Müslüman, Fars ve Çin gibi dört kültürel uygarlığın birleşme noktasında bulunarak, jeo-politik ve jeo-ekonomik açıdan kuzey ve güney, doğu ve batı bölgeler arasında bir bağlantı köprüsü niteliğini taşımaktadır.
SSCB’nin dağılması, Orta Asya’da güçler dağılımının değişmesiyle birlikte, bölgenin siyasi, kültürel ve iktisadi bakımdan dışa açılmış hale geldiği görünmektedir. Bu durum, Kırgızistan için çeşitli alanlarda ikili ve çok taraflı işbirliğin gelişmesi konusunda, elverişli ortamı yaratmak-
ta olup ülke güvenliğini göz önünde bulundurarak, esnek ve dengeli bir dış politikayı izleme zorunluluğunu beraberinde getirmektedir. Öte yandan, Kırgızistan dış politikası, uluslararası global ve bölgesel kuruluşlarla işbirliği ilişkilerini geliştirmek suretiyle yeni bağımsızlığını kazanan ve henüz güçlü olmayan devletin iç kalkınma, gelişme ve aynı zamanda çağdaş demokratik toplumu yaratma niyetleri bakımından pragmatik bir eğilim gösterdiği görünmektedir. Bu makalenin esas amacı, on senelik bağımsızlık yaşamını dolduran Kırgız Cumhuriyeti’nin dış politikası ile ilgili genel bilgiler sağlamak ve devletin uluslararası alandaki giriştiği bu faaliyetler hakkında belirli bir yargının oluşturulmasını sağlamaktadır.
Makalede, ülkenin bölgesel jeopolitik durumu, dış politikasına yaklaşımı, iki ve çok taraflı ilişkiler gibi konular incelenerek, Kırgız dış politikasıyla ilgili genel bir değerlendirme yapılacaktır.
1. Kırgız Dış Politikasının
Oluşumunda Yer
Alan Unsurlar
Kırgız Cumhuriyeti’nin dış politikasının algılanmasını ve değerlendirilmesini kolaylaştırmak için bu politikanın oluşumunu etkileyen ortam, koşullar ve nedenlere değinmekte yarar vardır. Bilindiği gibi her bir devletin dış politikasının belirlenmesinde iç ve dış faktörler yer almaktadır. Böylece, ilk önce Kırgızistan’ın Orta Asya bölgesi çerçvesinde, Kırgızistan’ın jeo-politik durumu incelenecek, daha sonra ülkenin iç ve dış ortamlarından kaynaklanan sorunlar ve devletin dış politika yaklaşımı ele alınacaktır.
1.1. Kırgızistan’ın Jeo-Politik
Durumu
Kırgız Cumhuriyeti’nin toplam yüzölçümü 198.900 km karedir. Kırgızistan, Orta Asya’nın güney-doğusunda bulunmaktadır. Sınır komşuları kuzey ve kuzeybatıda Kazakistan, batıda Özbekistan, güney ve güneybatıda Tacikistan, doğu ve güneydoğuda Çin Halk Cumhuriyeti’dir. Kırgızistan Orta Asya’nın bir parçası halinde olup ülkenin jeo-politik durumunu bu bölgenin eşanlamıyla algılamak mümkündür.
1991’de SSCB’nin dağılması, öteki Sovyet sonrası topraklarında olduğu gibi, Orta Asya’da da güç boşluğu yaratarak yeni jeopolitik koşulların oluşmasına neden olmuştur. Kırgızistan’ın yer aldığı Orta Asya bölgesini, değişik güçlerin hem ekonomik hem de siyasi açıdan kendi etkinlik alanları altına alma niyetleri bulunmaktadır. Bu bölgenin, kuzey ve doğuda Rusya ve Çin, güneyde İran, Pakistan, Afganistan ve batıda Türkiye ve Kafkas ükeleri ortasında yer alması, stratejik açıdan büyük önem taşımasıyla birlikte, ileride de, Avrasya kıtasının geniş topraklarında güçler dağılımının oluşması, Orta Asya ülkelerinde olayların ne şekilde gelişeceğine bağlantılı olmaktadır. Orta Asya, hem coğrafik özelliklerle oluşan bölgenin jeopolitik ortamı hem de ülkelerin sosyo-ekonomik durumu nedenleriyle kendi içinde bir istikrarsızlık potansiyelini taşımaktadır. Bu konuda, ABD başkanının eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Z. Brzezinski’nin Orta Asya, Kafkaslar ve Afganistan’ı “Avrasya’nın Balkanları” olarak nitelendirmesi tessadüfi değildir.1
Orta Asya’nın bölgesel güvenliği bakımından üç kuşak belirlenmektedir.2 ‘Birinci kuşak’ta ya da ‘iç kuşak’ta Orta Asya ülkeleri ve Afganistan yer almaktadır. Bu kuşakta Kırgızistan’ın güvenliği ile ilgili endişeleri bir yandan bölgenin liderlik konumunda yarışan Kazakistan ve özellikle Özbekistan’dan hissedilmesi yanında, öte yandan da Tacikistan istikrarsızlığı ve Afganistan içsavaşından kaynaklanmaktadır. ‘İkinci kuşak’ta Rusya, Çin, İran ve Pakistan yer almaktadır. Bu devletler, ‘iç kuşak’ ülkelerinde etnik azınlık sorunları ve sınır anlaşmazlığından kaynaklanan değişik menfaatler bulundurmaktadır. Orta Asya ülkeleri ‘ikinci kuşak’ devletleriyle karşılıklı çıkarlar doğrultusunda ve değişik sorun ve anlaşmazlıkların çözülmesinde işbirliği çalışmalarına gitmektedir. Bu ülkeler, ticari ve iktisadi ilişkiler alanında İktisadi İşbirliği Örgütü’nün kurulması gibi ekonomik işbirliği yanında, aralarında bulunan sorunları gidermek niyetiyle, örneğin, sınır anlaşmazlıkları çözülmek amacıyla ve ortak (Afganistan’dan kaynaklanan istikrarsızlık, ekstremist hareketler ve terrörizmin yayılması) tehditlere karşı Şanghay İşbirliği (Şanghay Beşlisi) Örgütü’nün oluşturulması gibi güvenlik alanında da işbirliği çalışmalarına gitmektedir. ‘Üçüncü kuşak’ı Orta Asya devletleriyle ilişkileri sürdüren ve bu ülkeler bakımından büyük önemi taşıyan ABD, Türkiye, Batı Avrupalı, Japonya gibi devletler oluşturmakatadır.
Bu devletler ve özellikle ABD Orta Asya’yı dışa açık halde bulundurmak niyetiyle bölge ülkelerinde mümkün olduğu kadar laik, liberal ve demokratik düzenlerin kurulmasını amaçlamakla birlikte, Batı piyasalara serbest ve bağımsız ulaşım yollarıyla iktisadi ve ticari bağların oluşturulmasını amaçlamaktadır. Mayıs 1993’te Avrupa Birliği’nin Brüksel toplantısında AB Komisyonu tarafından hazırlanan ve Avrupa, Kafkasya ve Orta Asya’yı birbirini tek bir ulaşım sistemine bağlamayı amaçlayan “TRASEKA” teknik yardım projesi onaylanmıştır.3
Nisan 1997’de ABD Başkanı Bill Clinton tarafından, bu bölgelerin Avrasya kıtası topraklarıyla bütünleşmesini de öngören “İpek Yolu Stratejisi-97”, Senato görüşmelerinden geçirilmiştir.4 Son olarak, bu sistemde Güney Kafkaslar bölgesi özel bir yere sahiptir. Daha açıkça söylersek, Kafkaslar bu sistemin tamamlayıcı bir parçası olup Orta Asya ile tek bir güvenlik alanı oluşturmaktadır.
Böyle karmaşık bir ortamda bulunan ve aynı zamanda askeri ve ekonomik açıdan güçsüz olan Kırgızistan, Orta Asya’nın jeo-politik durumu çerçevesinde hem bölge ülkelerinin davranışlarını hem de büyük devletlerin menfaatlerini göz önünde bulundurarak çok esnek ve dengeli bir dış politikayı izlemek zorundadır.
1.2. Kırgızistan’ın İç ve Dış
Ortamlardan Kaynaklanan
Sorunları
SSCB’nin dağılmasıyla, Orta Asya’nın küçük bir ülkesi olan Kırgızistan, değişik açılardan güvenlik endişeleri duymaya başlamıştır. Bu endişelerin, büyük ölçüde Çin Halk Cumhuriyeti’nden, Afganistan ve Tacikistan’daki çatışmalardan, son zamanlarda ise bölgesel liderlik mücadelesi sürdüren Kazakistan ve özellikle Özbekistan’ın baskılarından dolayı hissedildiği görülmektedir. Kırgız Cumhuriyeti’nin milli güvenliğiyle ilgili dış sorunlar; 1) Tacikistan’daki istikrarsızlık ortamının Kırgızistan’a yayılması tehdidi, 2) Sınır anlaşmazlığı, 3) Kırgızistan’ın yabancı ülkelerinin doğal kaynaklarına bağımlılığı ve 4) Bölgenin bazı devletlerinin askeri ve siyasi üstünlük gösterme niyetleri olarak özetleyebiliriz.
Bunun yanında, Afganistan ve Tacikistan’dan gelen mülteci sayısının ve uyuşturucu akışının yükselmesi, aşırı dincilik, silah kaçakçılığı ve terörizm olaylarının yoğunlaşması gibi dolaylı sorunların da bulunduğu gözlenmektedir.5
1985’ten itibaren belirlenmeye başlayan iktisadi bunalım, Kırgızistan’ın ilk bağımsızlık yıllarında daha da şiddetlenerek ülkenin değişik alanlarına yansımıştır. Sovyetler Birliği zamanında bulunan ekonomik bağların kopması, sosyal ve kültürel alanlara, eğitim ve sağlık sektörlerine merkezi yönetimden cömertçe sağlanan desteklerin kesilmesi, Kırgızistan hükümetini zor durumda bırakmıştır. Böylece, Kırgız Cumhuriyeti’nin ülke güvenliğiyle ilgili ve iç ortamdan kaynaklanan değişik sorunları da ortaya çıkmıştır. Bu sorunları kısaca şöyle sıralayabiliriz: Merkezi ve yerli idarelerin kurumsal yetersizliği; sivil toplumun zafiyeti; ülke ekonomisinin iç yetersizliği; sanayideki yapısal bunalım; GSYİH artışının düşük düzeyde olması; mali istikrarsızlık; ülkede askeri reformların gecikmesi; iktisadi suçların ve yolsuzluk olayların yüksek düzeyi. Aynı zamanda, çok uluslu bir yapı niteliğini taşıyan Kırgızistan’ın, SSCB’nin dağılmasıyla azınlıklar, mülteci ve göç gibi sorunlarla da karşılaştığı görünmektedir.6
1.3. Kırgızistan’ın Dış Politikası
Yaklaşımı
Kırgızistan dış politikasının ana yönleri, Kırgız Cumhuriyeti’nin anayasa ve yasalarına dayanarak cumhurbaşkanı tarafından belirlenmektedir (Anayasa, m. 46). Dış politikanın uygulanması, devlet başkanı yönetimi altında, Cogorku Keneş (Parlamento), hükümet, ilgili bakanlıklar ve diğer devlet kurumlarının önerilerini göz önünde bulundurarak Dışişleri Bakanlığı tarafından yerine getirilmektedir. 15 Eylül 1997 tarihli Kırgız Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Kararnamesi’ne göre, Dışişleri Bakanlığı, devlet dış politikasının bir bütün olarak izlenmesi ve dış politika stratejilerinin hazırlanma ve uygulanması bakımından koordinasyonu sağlamakta görevli bir organ niteliğini taşımaktadır.7
Kırgız Cumhuriyeti’nin dış politikası, Anayasa ve Devlet Bağımsızlık Bildirgesi’ne dayanarak, uluslararası hukuk kuralları, BM ve AGİT amaç ve ilkelerine bağlı olarak yürütülmektedir. İç politikanın tamamlayıcı bir uzantısı olan Kırgızistan dış politikası, ülke toplumunun değişik temel menfaatlerini yansıtan milli hedeflerin gerçekleştirilmesine yardımcı olacak, uluslararası alanda uygun ve elverişli ortamın yaratılmasına yöneliktir.8 Kırgız Cumhuriyeti’nin dış politikasına dayanak oluşturan milli menfaatleri ve ana hedefleri 4 nokta altında toplanmaktadır:
1. Devletin bağımsızlığının ve ülke bütünlüğünün korunması.
2. Ülkenin başarılı sosyo-ekonomik kalkınma ve gelişmesinin sağlanması.
3. Kırgızistan vatandaşlarının hak, özgürlük ve çıkarlarının korunması ve siyasi reformların güçlendirilmesiyle demokratik bir toplumun yaratılması.
4. Ülkenin uluslararası süreçlere ve dünya ekonomik ilişkilerine daha aktif bir şekilde entegre edilmesi.
Kırgızistan dış politikası, genellikle siyasi ve diplomatik araçlar kullanarak dostluk, iyi komşuluk ve karşılıklı çıkarlar esasında sürdürülmektedir. Kırgız Cumhuriyeti’nin milli menfaatlerini sağlamak amacıyla belirlenmiş olan devlet dış politikasındaki temel görevler, aşağıda sıralanmaktadır:9
*Bölgesel güvenlik ve istikrarı pekiştirmek;
*Sınır komşusu olan devletlerle iyi komşuluk ilişkilerini geliştirmek ve Orta Asya bölgesindeki bütünleşme süreçlerini güçlendirmek;
*Bağımsız Devletler Topluluğu’nun (BDT) pekiştirilmesine katkıda bulunmak ve topluluğun siyasi ve ekonomik potansiyelinden yararlanmak;
*Doğu ve Batı ülkeleriyle dostluk ilişkilerini güçlendirmek;
*BM ve onun uzmanlık kurumları, uluslararası evrensel ve bölgesel örgütler, mali ve ekonomik kuruluşlar ile ilişkilerini geliştirmek;
*Gelişmekte olan ülkeler ve geçiş döneminde bulunan ülkeler ile işbirliğini pekiştirmek.
1998’de, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Askar Akayev ve Kırgız hükümeti, dış politikanın öncelik yönlerini belirleyerek ülkenin siyasi, kültürel, eğitimsel, teknolojik ve iktisadi alanlarına bağlantılı uluslararası ve bölgesel işbirliği ilişkilerini geliştirmesini öngören “İpek Yolu Diplomasisi” doktrini oluşturmuşlardır.10 Bu doktrin Kırgız dış politikasının yürütülmesi bakımından temel belgeler arasında yer almakta olup ileride daha ayrıntılı olarak ele alınacaktır.
Yukarıda anılan belge ve hükümlere dayanarak, Kırgız Cumhuriyeti, Kırgızistan’ın iç ve dış güvenliğinin pekiştirilmesi ve ülkenin sosyo-ekonomik kalkınmasının sağlanması yanında, ülkede liberal ve demokratik yapıyı oluşturma ve piyasa ekonomisine dönüşme faaliyetleri için, uluslararası alanda siyasi destek ve işbirliğini geliştirerek, gerekli teknik ve mali yardımları elde etmeye yönelik çalışmalar sürdürmektedir. Kırgız Cumhuriyeti, dış politika çalışmalarını, uluslararası alanda evrensel ve bölgesel nitelikli münasebetler çerçevesinde sürdürmektedir. Kırgız Cumhuriyeti’nin dış politikası, ikili ve çok
taraflı ilişkiler aracılığıyla sürdürülürken değişik küme ve alanlar bakımından da bölündüğü gözlenmektedir.
2. Kırgız Cumhuriyeti’nin
Yabancı Devletlerle İlişkileri
Kırgız Cumhuriyeti’nin büyük devletlerle ilişkileri Orta Asya bölgesi ile bağlantılı olmaktadır. Bu nedenle, ilk önce, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Rusya Federasyonu (RF) ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin (ÇHC) Orta Asya’da güç dağılımı ile ilgili menfaatleri incelenerek Kırgızistan’ın bu ülkelerle ilişkileri tek tek ele alınacaktır. İkinci alt başlığında Kırgız Cumhuriyeti’nin öteki yabancı devletleriyle ilişkilerine yer verilecektir.
2.1. Kırgızistan’ın Büyük
Devletlerle İlişkileri
Orta Asya bölgesinde üç büyük devletin güçler dağılımı ile ilgili menfaatleri biraraya gelmektedir. İki kutuplu dünyanın dağılmasıyla hem siyasi hem ekonomik açıdan önemli ölçüde güçten düşmüş olan Rusya’nın, Amerika Birleşik Devletleri’nin hegemonyasına karşı, gücünü artırmaya devam eden Çin ile yakınlaşmaya gitmesi Washington’u bir ölçüde rahatsız etmektedir. Rusya Federasyonu’un ileride Çin Halk Cumhuriyeti ile uzun vadeli bir ittifağı oluşturma niyetine karşın Çin’in şimdilik sadece kısa dönemli çıkarların bulunması gözükmektedir. Üstelik, ABD’nın ticari ve iktisadi ortağı olan ÇHC, Rusya’nın Amerika’nın yerini alamayacağını da iyice bilerek Moskova ile yakınlaşma süretiyle Washington’dan ek faydaları kopartmaya çalışmaktadır.11 ABD ise, Rusya ve Çin arasında yer alan ve tampon bölge niteliğini taşıyan Orta Asya’nın dışa açık olması, bu devletlerin olabildiğince, daha laik, liberal ve demokratik yönetimleriyle idare edilmesine önem göstermektedir. Böylece, Washington, Orta Asya devletlerinde istikrarlı ve Batılı eğilimli rejiminin kurulması ve Rusya ile Çin’den daha bağımsız dış politikaların uygulanmasını teşvik etmek suretiyle bu bölgeyi RF ve ÇHC’yi gözetleme ve bu ülkeler üzerinde kendi nüfuzunu artırma alanı olarak hazırlamaktadır. Gerçekten, ABD, RF’nun Orta Asya’daki varlığına karşı çıkmamakta ve sadece Rusya’nın bu bölgede istikrarlığını sağlayabileceğini de anlamaktadır. ABD, belki de ilerideki perspektiflerde Orta Asya’yı, kendi etki alanına alma niyetlerinin bulunmasıyla birlikte, bugünkü aşamada, bölgede Washington nüfuzunun zayıflamaya neden olabilecek devlet ya da devlet koalisyonunun yükselmesini önlemeye çalışmaktadır.12 Bölgede Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan arasında kurulan ‘Şanghay Beşlisi’ örgütü ilk önce eski Sovyetler Birliği ülkelerinin ÇHC ile bulunan sınır anlaşmazlıklarının çözülmesini amaçlarken daha sonra ilgili devletler arasında bölgesel güvenlik çalışmalarını geliştirmeye başlamıştır. Bir yandan, ABD’siz kurulan bu bölgesel güvenlik işbirliği, diğer yandan da Rusya ve Çin ile göreli yakın bağlarda bulunan ve ABD’nin düşmanı olarak bilinen İran’ın bölgeye siyasi ve iktisadi ilişkileri kurarak yayılması da Washington’u çok rahatsız etmektedir. Fakat, buna rağmen, Rusya Federasyonu ve ÇHC’nin Orta Asya’ya ve dolaysıyla kendi ülkelerine İran, Pakistan ve Afganistan’dan kaynaklanan aşırı dinciliğin yayılmasını engelleme niyetleri, ABD ile aynı cephede bulunduğu göstermektedir.
Amerika Birleşik Devletleri ile İlişkiler
Kırgız Cumhuriyeti’nin ABD ile münasebetleri 27 Aralık 1991’de Birleşik Devletleri tarafından Kırgızistan’ın bağımsız bir devlet olarak tanınması ve diplomatik ilişkilerin kurulmasıyla başlamıştır. Bugün bu ülkeler arasında iki taraflı münasebetlerin hukuki temelini 20 belgenin üzerinde imzalanmış olan sözleşmeler oluşturmaktadır. İki ülke arasında ilişkilerin gelişmesi bakımından en önemli anlaşmalar; bu münasebetlerin dayanağı niteliğinde olan ve 26 Ağustos 1992 tarihinde imzalanan ‘Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti ve ABD hükümeti Arasında Karşılıklı Anlayış Memorandumu’, ‘yatırımlara Teşvikler Hakkında Sözleşmesi’ ve ‘Yatırım Sermayelerin Karşılıklı Korunma Sözleşmesi’dir.13
Kırgız Cumhuriyeti’nin Batı’ya yönelik dış politikasında ABD ile ilişkilerine tanıdığı öncelik bu devletin dünyanın tek süper gücü olmasından hem uluslararası barış ve güvenliğin korunması bakımından hem de genç devletlerin demokratik ve liberal yönde gelişiminin desteklenmesinde kilit rolünü oynamasından kaynaklanmaktadır.
Kırgızistan yönetimi, bazı güvenlik endişeleri nedeniyle ABD ile güvenlik işbirliği çalışmalarını südürmektedir. Bu devletin desteğiyle Kırgız Cumhuriyeti Kuzey Atlantik İşbirliği Konseyine üye olmuştur. NATO’nun ‘Barış için işbirliği’ programı çerçevesinde ABD ve diğer devletlerin katılımıyla “Centrasbat” tatbikatları sürdürmektedir.14 Aynı zamanda Kırgızistan Birleşik Devletleri’yle ‘Dağ koşullarında askeri faaliyetler’ programı gibi askeri alanla ilgili değişik konularda çalışmalar sürdürmektedir.
Kırgız Cumhuriyeti, ABD’ye yönelik dış politikasında, ülkede uygulanan sosyo-ekonomik ve siyasi reformların gelişmesi için bu ülkeden gerekli uzmanlık bilgileri almanın yanında teknik ve mali yardımlar da
elde etmeyi amaçlamaktadır. İki ülke arasındaki ilişkilerin, devletlerin yüksek yetkili görevlilerinin karşılıklı ziyaretleri sayesinde önemli ölçüde geliştirildiği görülmektedir. Kırgızistan Başkanı A. Akayev’ın Haziran 1997’de ABD’ye yaptığı ziyaret, Washington’un Kırgız Cumhuriyeti’ne ülkede uygulanan reformlarla ilgili olarak verdiği desteğin sağlamlaştırılması bakımından büyük önem taşımaktadır.15 Bu ilişkiler sayesinde, Kırgızistan ABD’den Birleşik Devletlerin Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) aracığıyla değişik programlar çerçevesinde önemli teknik yardımlar sağlamaktadır. 2000 yılı kapsamında bu ajanstan sağladığı yardımların büyük bölümü, demokratik reformların uygulanması ve piyasa ekonomisinin gelişmesine yönelik olmaktadır. 1992’den itibaren Kırgızistan ABD’nin Tarım Bakanlığı aracığıyla ‘Gelişim için gıda’ programı çerçevesinde 250 milyon dolara yakın gıda ve buğday yardımını sağlamıştır. Bugün ülkede amerikan yatırımlarının eksikliğinin hissedilmesine rağmen, Kırgız Cumhuriyeti’nin ABD’den değişik grant, program ve projeler çerçevesinde sağlanan yardımların toplamı 500 milyon doların üzerinde olacağı hesaplanmaktadır.16
Washington yönetimi Kırgızistan’a değişik alanlarda destek sağlarken ülkenin liberal ve demokratik yolundan sapmaması konusunda sürekli olarak gözetlemeye çalışmaktadır. ABD, Kırgız Cumhuriyeti’ni öteki Orta Asya devletlerine göre daha demokratik ve liberal bir devlet imajını sürdürebilmesi nedeniyle bölgenin ‘demokrasi adacığı’ olarak algılamaktadır.17 Nitekim, 2000 yılının Nisan ayında, Kırgızistan ziyaretinde bulunan ABD Dışişleri Bakanı M. Albright’ın, parlamento seçimleriyle ilgili bazı eleştirileri dile getirmesiyle birlikte Kırgız Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünün korunmasına ABD’nin büyük önem verdiğini ve ülkenin piyasa ekonomisinin ve siyasi reformların gelişmelerine gerekli destek ve yardımların sağlanmasına devam edeceğini belirtmektedir.18 Bunun bir kanıtı olarak ülkenin sınır güvenliğini pekiştirmek amacıyla ABD tarafından 10 milyon dolar tahsil edilmiştir.
Anlaşıldığı kadarıyla ABD’nin Orta Asya’ya yönelik pragmatik yaklaşımı nedeniyle Kırgızistan Washington için ekonomik öncelik oluşturan ülkeler arasında yer almamaktadır. Böylece, ABD’nin Cumhurbaşkanı seçimleri sonucunda iktidara yeni gelen Bush yönetimi tarafından Kırgızistan’da muhalefet partileri liderlerine uygulanan baskılar nedeniyle ülke yönetimine sert eleştirilerin yönelmesi Amerika’nın Kırgız Cumhuriyeti’ne karşı tutumuyla ilgili bazı kuşkular yaratmıştır. Fakat, Mayıs 2001’de yapılan ABD Senatörü S. Brawnbeck’ın Kırgızistan ziyareti ve Kırgız Dışişleri Bakanı M. İmanaliev’ın Haziran 2001 tarihli ABD ziyareti bu konuda kuşkuları silerek, Kırgız-Amerikan ilişkilerinin istikrarlı bir karakteri taşıdığını kanıtlamaktadır.19 Nitekim, Afganistan’daki son gelişmeler neticesinde ABD’nin Kırgızistan’da askeri uçak üssünün açılması bu ülkenin Washington karşısında önemini artıracağına ilişkin bir göstergedir.
Çin Halk Cumhuriyeti ile İlişkiler
Kırgız Cumhuriyeti’nin Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkilerine verdiği önem, bu devletin dünya çapında yükselen bir güç niteliğini kazanmasıyla, ülkenin güneydoğu sınır komşusu olmasından kaynaklanmaktadır. Böylece, Kırgızistan’ın Çin’e yönelik dış politikası, dostluk ve iyi komşuluk esaslarına dayanarak iki ülke arasında bulunan sorunların giderilmesi ve değişik alanlarda işbirliği faaliyetlerinin gelişmesini amaçlamaktadır. SSCB’nin dağılmasından sonra, güçlenmeye başlayan Rus-Çin işbirliğine zarar vermemek amacıyla Çin Halk Cumhuriyeti, Orta Asya ülkelerine yönelik siyaseti dikkatli bir şekilde sürdürmeye çalışmakta ve genel olarak bölgeye büyük ilgi göstermemekteydi. Bu konuda, Çin yönetimi, bağımsızlığını yeni kazanan Orta Asya cumhuriyetleriyle süregelen dostluk ilişkilerinin korunması ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla bölgede oluşturulan boşluğu doldurma niyetlerinin olmadığı yönündeki görüşleri devamlı olarak tekrarlamaktadır.20 Fakat, Orta Asya’daki bazı siyasetçiler (Kazakistan ve Kırgızistan’da) Çin’in bu ülkelere tedrici yayılma yaptığını iddia etmektedir. Kırgızistan’daki bu yayılmanın özellikle Çin sınırında bulunan Narın İli’nde hissedilmesi, insanların ÇHC rejiminden kaçarak ülkenin daha liberal ortamına sığınma niyetlerinden kaynaklanmaktadır. Son zamanlarda, Çin’in Orta Asya cumhuriyetleriyle ilişkilerini yoğunlaştırma eğilimi gözlenmektedir. Bu ilişkiler, daha çok iktisadi alanda odaklanarak gaz ve petrol kaynaklarının ulaştırma projeleriyle ticaret ve bölge yatırımları ile ilgili olmaktadır. Zengin hammadde kaynaklarına sahip olmayan Kırgızistan Çin Halk Cumhuriyeti’yle daha çok ticari bağlarını sürdürürken aynı zamanda bu ülke ile güvenlik alanında işbirliği çalışmaları yapmaktadır. SSCB döneminden kalan ve çözümlenmemiş olan sınır sorunu, 1996’da, “Kırgız-Çin Devlet Sınırı Andlaşması” ve 1997’de “Sınır Bölgelerinde Silahlı Kuvvetlerin Karşılıklı Olarak Azaltılması Andlaşması” imzalanarak sonuca ulaşmıştır. 1996’da Şanghay Toplantısı’nda, beş ülke Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan arasında “Sınır Bölgelerinde Askeri Alanda Güven Arttırıcı Tedbirler Andlaşması” imzalanmıştır.21 İki ülke arasında iktisadi ve ticari alanlarda işbirliği ilişkilerinin gelişmesiyle, Mayıs 1998’de yapılan ÇHC ve Kırgız
Cumhuriyeti başkanlarının resmi görüşmelerinde Çin ve Kırgızistan arasındaki münasebetlerin en yüksek dostluk ve komşuluk düzeyine çıktığı belirtilmektedir.22 1999’da Kırgızistan’ın güneyinde meydana gelen çatışma olayları sonucunda, Çin bölge sınırında yer alan Sincan-Uygur özerk bölgesindeki ayrılıkçı ve aşırı İslamist hareketlerinden dolayı duyduğu büyük endişeler nedeniyle Kırgız yönetimine acilen askeri malzeme yardımları yaparak bu konuda işbirliği çalışmaları önermiştir.23 Böylece, Kırgızistan “Şanghay Beşlisi” örgütü çerçevesinde güvenlik alanı bakımından ÇHC ile terörizme karşı işbirliği çalışmaları sürdürmektedir.
Rusya Federasyonu ile İlişkiler
Kırgız Cumhuriyeti’nin yabancı ülkelere yönelik dış politikasında Rusya Federasyonu ile ilişkilerin en önemli yeri aldığı tartışılmazdır. Bu önem, SSCB zamanından kalan sosyo-ekonomik bağların devam etmesi yanında, Rusya’nın bölgede barış ve düzenin korunması bakımından uygulanma gerekli tedbirleri sağlayabilecek en etkili güç olmasından kaynaklanmaktadır.24
Kırgızistan’ın Rusya Federasyonu’na yönelik dış politikasını; iki ülke arasında, 1- iktisadi-ticari, toplumsal, teknik-bilimsel, eğitimsel ve kültürel alanlarda ilişkiler; 2- azınlık ve göç sorunları; 3- bölge güvenliği ve askeri-siyasi işbirliği konuları, üzerinde toplamak mümkündür. Kırgızistan’ın, ilk bağımsızlık yıllarında ihtiyaç duyulan mali desteği Rusya’dan sağlandığı görülmektedir. İki ülke arasında bulunan iktisadi ve ticari bağları yeniden canlandırma ve geliştirme çalışmalarının ileride de devam etmesi beklenmektedir. Öte yandan, Kırgızistan ve Rusya halklarının ortak bir dil, kültür ve eğitim ortamında yetişmiş olması nedeniyle, Kırgız yönetimi bu alanlarda Moskova ile bağların kopartılmasını düşünmemektedir.25 Azınlık ve göç sorunlarına gelince, bugün, Kırgızistan’da toplam nüfusun %15’i oranında Rus kökenli azınlığın yaşaması ve iki ülke arasında hem Rus hem de Kırgız kökenli göçlerin bulunması bu devletlerin ilişkilerinin önemli bir boyutunu oluşturmuştur. Rus kökenli vatandaşların Rusya’da yerleşmek niyetiyle Kırgızistan’ı terk etmesi yanında Kırgızların da çalışmak amacıyla Rusya Federasyonu’na gittiği görülmektedir.26 Bu göçlerin durdurulması ve düzene sokulması konusunda ve aynı zamanda, Kırgızistan’da kalan Rus azınlığın yaşama ortamının ve Rusya’da çalışan Kırgız vatandaşlarının oturma ve çalışma koşullarının iyileştirilmesine yönelik iki devlet arasında önemli çalışmalar sürdürülmektedir. Kırgızistan’ın Rusya’ya yönelik dış politikasının son ve en önemli boyutunu, güvenlik ve askeri-siyasi işbirliği konusu oluşturmaktadır. İktisadi ve askeri açıdan bölgenin en zayıf devletleri arasında yer alan Kırgız Cumhuriyeti’nin, ülkenin güvenliği ve toprak bütünlüğü koruma alanındaki sorunların çözülmesinde, daima Rusya’nın desteğini sağlamaya çalıştığı görülmektedir.
Örneğin, Kırgızistan’ın Çin Halk Cumhuriyeti ile sınır sorunlarının çözümlenmesinde Rusya Federasyonu’nun önemli rolü bulunmaktaydı. Aynı zamanda, Afganistan ve Tacikistan’dan kaynaklanan ve Moskova’yı çok rahatsız eden radikal İslamcı hareketlerin, uyuşturucu ve silah kaçakçılığının yayılmasını önlemek amacıyla Kırgızistan ve Rusya’nın bu konuda işbirliği çalışmalarına gittiği görülmektedir.27 Kırgız yönetimi Rusya Federasyonu ile güvenlik alanında işbirliği çalışmaları iki taraflı ilişkiler yanında Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) bünyesideki ‘Ortak Güvenlik Sözleşmesi’ ve ‘Şanghay İşbirliği Örgütü’ çerçevelerinde çok taraflı mekanizma altında da sürdürmektedir.28 Nitekim, 1999’da Kırgızistan’ın güneyinde meydana gelen Batken olaylarında bu sözleşmelere taraf olan ülke ve özellikle Rusya’dan önemli askeri yardımların sağlanması bu işbirliği çalışmalarının kendisini doğruladığını göstermektedir.
Kırgız Cumhuriyeti, ilk bağımsızlık yıllarında uluslararası alandaki dış politika çalışmalarında yabancı devletler arasında Rusya’ya alternatif olabilecek bir ortağı ya da ortakları arama faaliyetleri için büyük çaba harcamıştır.
Fakat anlaşıldığı gibi dünya devletlerinin pragmatik yaklaşımı nedeniyle, Kırgız yönetimi bu ortaklardan sadece belirli konular üzerinde destek sağlayabildiği için Kırgızistan’ın önemli ölçüde diğer devletlere muhtaç olmadığı görünmektedir. Rusya Federasyunu Orta Asya’dan kısa bir süre çekilmesinden sonra stratejik ve diğer konularda büyük önemi taşıyan bölgeyi yeniden kazanma niyetiyle geri dönmüştür.
Bu bağlamda, Kırgız Cumhuriyeti, ülke güvenliğinin korunması bakımından Rusya’dan başka hiçbir devletin çıkarında olmadığı anlaşılması ve yukarıda bahsedilen konular üzerinde işbirliği çalışmalarının geliştirilmesi nedenlerine önem vererek, Rusya Federasyonu ile devamlı olarak sürdürmekte olan münasebetlerini yoğunlaştığı görünmektedir. 27 Haziran 2000 tarihinde Kırgızistan ve Rusya, iki devlet arasında ilişkilerin resmi statüsünü “stratejik müttefikler ve ortaklar” olarak belirleyen ve karşılıklı önemlerini ifade eden bir Deklarasyonu imzalamışlardır.29
2.2. Kırgızistan’ın Öteki
Devletlerle İlişkileri
Kırgızistan’ın yabancı devletleriyle ilişkileri, komşu ve bölge devletleriyle demokratik ve ekonomik açıdan
gelişmiş ülkeler, Müslüman dünyası ve Uzak Doğu devletleriyle ilişkilerinden oluşmaktadır.
Kırgız Cumhuriyeti’nin Kazakistan, Özbekistan ve Tacikistan’a yönelik dış politikası, dostluk, kardeşlik ve iyi komşuluk ilişkilerine dayanmakta, bu ülkelerle siyasi ve ekonomik işbirliğinin gelişmesini amaçlamaktadır. Kırgızistan’ın bu devletlerle işbirliği çalışmaları 1991’de kurulan BDT yapısı altında (Gümrük Birliği, Askeri İşbirliği vs.) ve 1998’de oluşturan Orta Asya Ekonomik Topluluğu bünyesinde sürmektedir.30 Orta Asya ülkelerinin tek tür enerjik sisteme bağlı olması (Tacikistan ve Kırgızistan elektrik, Kazakistan petrol, Özbekistan gaz) ileride bu devletlerin değişik alanlarda işbirliği ilişkilerinin geliştirilmesini kaçınılmaz kılmaktadır. Fakat Kırgızistan’ın bu ülkeleriyle ortak yönleri bulunmakla birlikte değişik sorunlar da yaşamaktadır. Örneğin, Kırgız yönetiminin gösterdiği gayretler sonucunda Kırgızistan ve Kazakistan ülkeleri arasında sınırların belirlenmesi amacıyla kurulan iki taraflı komisyon bu konuda çalışmalar yapmasına rağmen, Özbekistan yönetiminin bu konudaki Kırgızistan girişimlerine yanaşmamaktadır.31 Kırgızistan’ın, Kazakistan’dan petrol ve Özbekistan’dan doğal gaz ithal edilmesi nedenleriyle bu ülkelere iktisadi bağımlılığı bulunmaktadır. Özbekistan yönetimi bu kozunu su sorunu karşısında ve özellikle sınır anlaşmazlıkların çözümlenmemesinden dolayı Kırgız yönetimi üzerinde sürekli olarak kullandığı görünmektedir. Orta Asya’da lider konumuna soyunmaya çalışan bu iki devlete karşı Kırgızistan dengeleyici bir politika izlemektedir. Kırgız Cumhuriyeti’nin Tacikistan’a yönelik dış politikası, bu ülkenin iç savaşından kaynaklanan istikrarsızlık ortamının Kırgızistan topraklarına yayılmasını engellemek amacıyla Duşanbe ile işbirliği çalışmaları üzerinde odaklandığı görünmektedir.
Kırgız Cumhuriyeti’nin dış politikasında, Türkiye ile ilişkiler özel bir yere sahiptir. Türkiye Cumhuriyeti, Müslüman nüfus barındıran bir ülke olmasıyla birlikte laik ve demokratik yönde gelişmeyi sağlamakta olup Orta Asya devletlerine bu konuda bir örnek niteliği taşımaktadır. Kırgız Cumhuriyeti’nin, Türkiye ile tarihi, etnik ve kültürel bağlarının bulunması, bugün bu devlet ile çeşitli alanlarda işbirliği ilişkilerinin gelişmesini sağlamaktadır. İki ülke arasında ticari bağların kurulması yanında Türk şirketlerinin Kırgızistan topraklarında önemli yatırımlara giriştiği görülmektedir. Bugün, Türk firmaların yatırımları 350 milyon dolar olarak hesaplanmaktadır ve ülkede toplam yabancı yatırımların yaklaşık %30’unu oluşturmaktadır.32 Aynı zamanda, iki devlet arasındaki işbirliği ilişkileri, kültür ve eğitim alanlarında önemli gelişmeler göstermektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin Polis Akademisi ve Kara Harp okullarında, ve üniversitelerin değişik uzmalık dallarında Kırgızistan kadrolarını hazırlaması yanında iki devlet arasında öğrenci değişimi çalışmaları da yapılmaktadır. Kırgızistan, Türkiye Cumhuriyeti ile Türk Devletler Kurultayı çerçevesinde önemli siyasi ve kültürel işbirliği ilişkilerini sürdürmektedir.
Kırgızistan’ın Batı Avrupa devletleriyle sürdürdüğü temaslarında özellikle İngiltere, Almanya, Fransa ve İsviçre ile ilişkileri öncelik taşımaktadır. Demokratik ve ekonomik açıdan gelişmiş olan bu ülkeler ile ilişkilerin gelişmesi, Kırgızistan’ın sürdürdüğü ekonomik ve siyasal reformlar bakımından önem taşımaktadır ve Kırgız Cumhuriyeti’nin çağdaş ve uygar bir devlet niteliğini kazanmasıyla uluslararası topluma entegre olması açısından yardımcı olacaktır. Kırgız yönetimi, bu devletlerle “SPEKA”, “TRASEKA” gibi projeler çerçevesinde işbirliği çalışmaları yaparken Avrupa Ekonomik Komisyonu, AGİT gibi kuruluşlar bünyesinde de ilişkileri sürdürmektedir. Son zamanlarda, Kırgızistan’ın İngiltere ile terörizme karşı işbirliği çalışmalarını başladığı görülmektedir.33
Kırgızistan, çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu bir ülke olup, Müslüman dünya devletleriyle dostluk münasebetlerini sürdürmektedir. Bu münasebetler, ülkelerin seçtiği gelişme yollarına karşılıklı saygı esasında tesis edilirken siyasi, ideolojik ve diğer açıdan iç işlerine karışmama ilkesine dayanmaktadır.34 Bu ülkeler arasında özellikle İran ve Pakistan’ı belirtmek gerekmektedir. Kırgız Cumhuriyeti bu devletlerle Ekonomik İşbirliği Örgütü çerçevesinde ticari ve iktisadi ilişkilerini sürdürerek İslamik Konferans Örgütü’nde de siyasi işbirliği ve diyaloğun kurulmasına çalışmaktadır.
Kırgızistan dış politikasında Japonya, Güney Kore ve Malezya gibi Uzak Doğu ülkeleriyle ilişkiler önemli yere sahiptir. Asya’nın en gelişmiş ülkesi olan Japonya Kırgız Cumhuriyeti ile hem doğrudan, hem de JICA, JETRO ve Bişkek’teki Japon Merkezi aracığıyla ilişkileri sürdürürken Kırgızistan için önemli mali ve teknik kaynağı oluşturmaktadır.
Kırgız Cumhuriyeti’nin Malezya ve Güney Kore ile dostluk, ortaklık ve karşılıklı menfaatlar anlayışıyla sürdürülen bu ilişkiler yoğunlaşma ve derinleşme aşamasına girmişlerdir.35
Son zamanlarda da Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan gibi Doğu Avrupa ülkeleriyle ilişkilerin ticari ve iktisadi alanlarda geliştirilmesine ilk adımlar atılmıştır.
3. Kırgız Cumhuriyeti’nin Dış Politikasındaki Çok Taraflı
İşbirliği Faaliyetleri ve
Uluslararası Kuruluşlarla
İlişkileri
3.1. Uluslararası Kuruluşlarla İlişkiler
Kırgız Cumhuriyeti’nin uluslararası küresel ve bölgesel kuruluşlarla sürdürdüğü münasebetler, Kırgız dış politikasının öncülük yönlerinden birisini oluşturmaktadır. Kırgızistan, çok taraflı ilişkiler mekanizması sayesinde uluslararası arenada öteki devletlerle eşit ortamda ülkenin milli menfaatlerini ilerletme olanağına kavuşmaktadır.
Bugün, Kırgız Cumhuriyeti, 60’ın üzerinde uluslararası kuruluşun üyesi olmuştur. Birleşmiş Milletler Örgütü (BM), Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Avrupa Toplulukları Komisyonu (ATK), NACC (North Atlantic Cooperation Council) gibi saygın örgütlerin de üye olmasıyla birlikte Kırgızistan, uluslararası toplumda kendi yerini pekiştirmekte olup milli güvenliğin sağlanması bakımından belirli bir güvenceyi elde etmiş olmaktadır. İslam Konferansı Örgütü (İKÖ), Ekonomik İşbirliği Örgütü (ECO), Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) gibi bölgesel nitelikli kuruluşlarda yer alması, Kırgızistan’ın Müslüman dünyası, komşu ve bölge devletleriyle değişik alanlarda ilişkilerinin gelişmesini sağlamaktadır. Kırgızistan’ın, Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu, İslami Kalkınma Bankası, Asya Kalkınma Bankası ve diğer uluslararası mali kuruluşlarla ilişkilerinin sürdürülmesi, ülkenin sosyo-ekonomik gelişimine dış destek sağlanması bakımından faydalı olmaktadır.36
Kırgız Cumhuriyeti’nin uluslararası kuruluşlarla yürütülen işbirliği çalışmaları sayesinde, Kırgızistan’ın sosyal alanlarda girişilen reformların hazırlanması ve uygulanması faaliyetlerine önemli mali ve teknik yardımların sağlanması, bu süreçlerin hızlanmasına katkıda bulunmaktadır. Üstelik, Kırgızistan’da sürdürülen bu işbirliği faaliyetleri, belirli konularda çok önemli ve acil yardımların gelmesini de sağlamaktadır. Kırgızistan’da iktisadi bunalım ortamı, belirli bir ölçüde yatışmış olmakla birlikte, devam etmekte ve iktisadi kalkınmanın çok yavaş sağlandığı görülmektedir. İşte bu durumda, ülke ekonomisine bağımlı olan sosyal alanın kalkınması için ülke içinden gerekli mali kaynakların sağlanması beklenemez. Bu nedenle, Kırgızistan, uluslararası kurumlarla işbirliği çalışmalarından, ülke kalkınması için sağlanan önemli desteklere daha uzun bir süre bağımlı kalacağından, Kırgız yönetiminin uluslararası kuruluşlarla sürdürdüğü bu ilişkiler büyük önem taşımaya devam edecektir.
Kırgız Cumhuriyeti’nin, bu kurumlarla yürütülen işbirliği çalışmaları sayesinde, dış politika alanında, uluslararası örgütlerle ilişkileri sürdürme mahiyeti açısından ve bu kuruluşlar nezdinde ülkenin milli menfaatlerini ilgilendiren konularda belirli bir siyaset aracılığıyla gerekli yarar ve faydalar elde etmesi bakımından önemli yetenek ve tecrübeler sağladığı görülmektedir. Nitekim, 1999’dan itibaren, Kırgızistan’ın Kadınların Statüsü Komisyonu ve Uyuşturucu Maddeler Komisyonu’nun üyeliğini kazanması ve aynı zamanda, ülke topraklarında önemli faaliyetler sürdüren UNDP ve UNFPA’nın yönetim heyetlerinde yer alması, bu konuda açık bir göstergedir. 37
Kırgız Cumhuriyeti’nin ilk dış politika faaliyetleri Kırgızistan’ın bağımsız ve egemen bir devlet olarak uluslararası toplum tarafından tanınmasına yöneliktir. Bu politika itibariyle, Bişkek yönetimi, bağımsızlığın ilk yıllarında, ülkenin mümkün olduğu kadar çok değişik ve çeşitli uluslararası kuruluşlara üye olma eğilimi göstermiştir. Kırgız Cumhuriyeti’nin bu kadar çok sayıda uluslararası örgüte üye olması hem elde edilen yararlar açısından, hem de üstlenilen sorumluluklar ve yapılan masraflar açısından çok sakıncalıdır. Bu nedenle Kırgızistan yönetimi, ülkenin iç ve dış güvenliği, sosyo-ekonomik alanda girişilen reformların uygulanması ve liberal, demokratik ve hukuki bir devlet düzeninin kurulması ile ilgili ihtiyaçlar ve gerekli teknik ve mali yardımların sağlanması bakımlarından belirlenen dış politikanın temel yönleri itibariyle bazı önemli uluslararası kuruluşlara öncelik tanıyarak bu örgütlerle daha yoğun ilişkiler sürdürmeye başlamıştır.
Kırgız Cumhuriyeti, öncelik tanıdığı bu uluslararası kuruluşlar çerçevesinde başlattığı yeni siyaset, program ve projelerde daha aktif (mesela BDT ülkelerinden) faaliyetlerde bulunmak suretiyle ilgili alanlar bakımından kendisine daha elverişli koşullar yaratmakta ve dolaysıyla önemli yararlar sağlayabilmektedir.38 Bugün, Kırgızistan’ın on senelik bağımsız bir yaşam dönemine baktığımızda, Bişkek yönetiminin dış politika alanında benimsenen bu yaklaşım kendisini doğrulamaktadır. Kırgız Cumhuriyeti’nin çeşitli konularda girişilen siyasetleri devamlı ve ısrarlı bir biçimde uygulaması uluslararası kamuoyunda devlet imajını yükselterek Kırgızistan yönetimi tarafından başlatılan değişik inisiyatiflere ciddi ve anlayışlı bir desteğin sağlanmasına neden olmuştur.
3.2. Kırgız Cumhuriyeti’nin
Dış Politika İnisiyatifleri
Kırgız Cumhuriyeti’nin uluslararası alanda beş önemli inisiyatifini belirlemek mümkündür.
1990’lardan başlayarak, Mayıs 1993’te Avrupa Birliği’nin Brüksel toplantısında AB Komisyonu tarafından hazırlanan ve Avrupa, Kafkas ve Orta Asya’yı birbirine tek bir ulaşım sistemi ile bağlamayı amaçlayan “TRASEKA” teknik yardım projesi, Nisan 1997’de, ABD Başkanı Bill Clinton’ın Orta Asya ve Kafkas asıllı petrol ve doğal gaz maddelerinin uluslararası pazara taşınmasını öngören ve aynı zamanda bu bölgelerin Avrasya Kıtası topraklarıyla bütünleşmesini de içeren “İpek Yolu-97” Stratejisi gibi, eski “Büyük İpek Yolu” ulaşım şebekelerinin canlandırılması ile ilgili olan değişik düşüncelerin bulunduğu görünmektedir.39 Bu düşüncelere dayanarak 1998’de Kırgız Cumhuriyeti’nin yeni bir dış politika doktrini Kırgızistan Cumhurbaşkanı Askar Akaev tarafından ortaya atılmıştır. “İpek Yolu Diplomasisi” diye anılan bu doktrin, devletin dış politikasında yabancı devletlerle ve uluslararası kuruluşlarla işbirliğine dayanarak güvenlik konusunda, siyasi, toplumsal,iktisadi-ticari, eğitimsel, kültürel ve teknolojik alanlarda çok geniş ve kapsamlı çalışmalar içermektedir.40 Kırgız Cumhuriyeti’nin bu dış politika doktrini 17 Eylül 1998’de Birleşmiş Milletler Örgütü’nün resmi bir belge olarak kabul edilmesiyle üye ülkelere dağıtılmıştır.41 Kırgız yönetimi, BM nezdinde, bölgenin diğer ülkeleri gibi denize çıkışı bulunmayan Kırgızistan için “İpek Yolu” ulaşım bağlantılarının kurulmasının önemini, sosyo-ekonomik ve kültürel alanların yanı sıra güvenlik ve istikrarı oluşturma konularında uluslararası evrensel ve bölgesel işbirliğinin gelişmesine gerekli olanakları sağlayacağına dayandırmaktadır.
Kırgız Cumhuriyeti, 1995’ten itibaren BM nezdinde, Orta Asya’da Nükleer Silahlardan Arındırılmış Bölge’nin (NSAB) oluşturulması yönünde girişimlerde bulunmaktadır. 1995’te toplanan, Nükleer Silahlarının Yayılmasını Önleme Antlaşması’nın incelenme ve uzatılması ile ilgili konferansına gözlemci olarak katılan Kırgızistan, Orta Asya’da NSAB’nin kurulması hakkında öneri belgesini sunmuştur. 1995’te bu girişim başarı elde edememesine rağmen, daha sonra yapılan temaslar sonucunda, Aralık 1997’de BM Genel Kurul’un 52. Dönem Toplantısı’nda, Orta Asya’da Nükleer Silahlardan Arındırılmış Bölge’nin kurulma konusu ile ilgili olan ve ayrıca, öteki üye devletlere bu girişimi destekleme çağrısını içeren 52/38-S nolu kararı çıkarılmıştır.42 25 Nisan 1998’de Cenevre’de gerçekleştirilen uzmanlar toplantısında, Orta Asya’da NSAB ile ilgili antlaşma taslağının hazırlanması konusunda Kırgız Cumhuriyeti hükümeti görevlendirilmiştir. Bu konuyla ilgili ilk Konferans, antlaşmanın ‘esas unsurları’görüşmek üzere, 9-10 Haziran 1998’de Bişkek’te 5+5+BM (ABD, Rusya, ÇHC, İngiltere, Fransa + Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan + BM) katılımıyla gerçekleştirildi. Böylece, Kırgız yönetimi bu toplantının hazırlanmasıyla, Orta Asya’da Nükleer Silahlardan Arındırılmış Bölge’nin kurulması yönünde ilk somut adımı atmıştır ve bu süreçlere katkıda bulunmaya devam etmektedir.43
1992’de Rio de Janeiro’da toplanan BM Çevre Korunması ve Kalkınma Konferansı’nda (United Nations Conference on Environment and Development-UNCED), iktisadi ve toplumsal gelişimin çevre korunmasıyla birlikte sağlanması yaklaşımıyla ülkeler arasında işbirliği geliştirme konularında önemli kararlar çıkarılmıştır. “Rio” Konferansı çalışmalarında, “yüksek dağlık ekolojik sistemlerin”, antropolojik ve doğal etkinlikler bakımından hassas sistemler arasında yer aldığı anımsatılarak, bu konuda ayrı bir gündem hazırlanması gerektiği belirtilmektedir. Bu bağlamda, Kırgızistan, 1997’de ‘Yüksek Dağlık Eko-Sistemlerinin Sorunları’ konusunda bir uluslararası konferans düzenlenmiştir. Bu konferansta ortaya konulan ‘Uluslararası Dağlar Yılı’nın düzenlenmesi ile ilgili öneri, daha sonra Temmuz 1997’de Cenevre’de 44 devletin katılımıyla gerçekleştirilen ECOSOC toplantısında oybirliğiyle kararlaştırıldı. 1998’de yer alan, BM Genel Kurul Toplantısı’nda, Kırgızistan girişimiyle sunulan bu düşünce, 2002 yılı “Uluslararası Dağlar Yılı” olarak ilan edilmiştir.44 Kırgız hükümeti, “Uluslararası Dağlar Yılı”nın ilanı, yüksek dağlık bölgelerin sosyo-ekonomik kalkınma ve gelişmesinin sağlanması yanında doğal dağlar çevresinin korunması ihtiyaçları üzerinde dikkatini toplayarak, uluslararası toplumda bu konuda bilinç oluşturmayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda, BM Genel Sekreteri Kofi Annan, “uluslararası dağlar yılının ilan edilmesi, sadece dünyanın dağlık eko-sistemleri hakkında bilgilerinin genişletilmesiyle kalmayacağını, aynı zamanda dağlarda yaşayan insanların ihtiyaçlarına göre, somut siyaset ve faaliyetlerin hazırlanması konusunda uluslararası toplumun dikkatlerini çekeceğini” söylemektedir.45
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ve İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) arasında ‘forum-diyalog’un oluşturulması hakkında Kırgız Cumhuriyeti’nin girişimi ilk defa Kasım 1999’da İstanbul’da toplanan AGİT Zirvesi’nde Kırgızistan Cumhurbaşkanı A. Akaev tarafından dile getirildi. İki örgüt arasındaki forum-diyaloğun yapılması konusunda Kasım 2000’de toplanan İKÖ Zirvesi’nde 54 devlet tarafından bu projeyi destek
lemesi konusunda ilgili karar çıkarılmıştır.46 Bu diyalog sadece barış, güvenlik ve gelişim gibi hassas konularda iki örgüt arasında ortaya çıkan işbirliği ilişkileri olması açısından değil aynı zamanda dünyanın iki büyük din, uygarlık ve kültürü arasında bir diyalog olarak algılanması bakımından da önem taşımaktadır.
4. Kırgız Cumhuriyeti Dış
Politikasında Güvenlik Alanıyla İlgili İşbirliği Faaliyetleri
Kırgız Cumhuriyeti’nin güvenlik alanıyla ilgili çalışmaların global ve bölgesel nitelikli olduğu görünmektedir. Kırgızistan’ın uluslararası alanda güvenlik konusu üzerinde yaptığı işbirliği çalışmaları içinde ilk önce barışı koruma operasyonlarına bulunduğu katkıyı belirtmek gerekmektedir. Kırgız Cumhuriyeti, Anayasa’nın 58. maddesi 12. fıkrasına göre, silahlı kuvvetlerini barış ve güvenliği korumak üzere uluslararası antlaşmalardan doğan yükümlüklerini yerine getirmeleri için ülke dışında kullanabilmektedir.47 BDT devletleri, BM Antlaşması’nın 51. maddesine dayanarak 15 Mayıs 1992 tarihinde imzalanmasıyla oluşturulan Ortak Güvenlik Antlaşması’yla bağlıdırlar. Böylece, Kırgızistan komşu ülke olan Tacikistan’da 1992’de meydana gelen ve 1997 yılına kadar süren iç savaş nedeniyle bu ülkeye 1993’te Afgan-Tacik sınırını korumak amacıyla BDT Barış Gücü’ne dahil olmak üzere askeri taburu göndermiştir. Bu barış gücünün, Birleşmiş Milletler Mandası’nı bulundurmamasına rağmen, BM Güvenlik Konseyi kararıyla 1994’te kurulan BM Tacikistan Gözlemciler Misyonu (United Nations Observers Mission in Tajikistan-UNMOT) ve ülkede bulunan AGİT temsilcileri ile sıkı bir işbirliği içinde çalıştığı görünmektedir.48
Birleşmiş Milletler çerçevesinde, barışı koruma operasyonlarına gerekli olacak yedek personelin sağlanmasında hazırlık düzeyinin artırılmasını amaçlayan Destek Antlaşmalar Yapısı (Standby Arrangements System) oluşturulmuştur.49 Kırgızistan, 1998’de Destek Antlaşmalar Yapısına Katkıda Bulunmasıyla İlgili BM ile Karşılıklı Anlayış Memorandum’u imzalamıştır.50 Böylece, Kırgız Cumhuriyeti’nin, BM Barışgücü’ne yedek personel sağlaması konusunda bu örgüt ile antlaşmaya varıldığı görülmektedir. 1997 ilkbaharından itibaren BM Barışı Koruma Operasyonları Özel Komitesi’nde temsilci bulundurma hakkını kazanan Kırgızistan, BM’nin barışı koruma operasyonları çerçevesinde Kosova ve Sierra-Leone ülkelerinde çalışmak amacıyla yurt dışına personel göndermiştir.
Kırgız Cumhuriyeti, bölgesel güvenliğini destekleyen ve NATO’nun 1994’te Brüksel toplantısında onaylanan ‘Barış İçin İşbirliği Programı’na katılmaktadır. Bu program, savunma güçleri üzerinde “demokratik” denetimi desteklemesiyle Atlantik ve Avrasya toprakları arasında işbirliği yaklaşımına dayanarak yeni ortak güvenlik politikasını geliştirme amacını gütmektedir.51
Bu programın uygulanması bakımından somut bir örneği, 15 Aralık 1995’te imzalanan Kazakistan Cumhuriyeti, Özbekistan Cumhuriyeti ve Kırgız Cumhuriyeti arasında BM Himayesi (aegis) Altında Ortak Barışgücü Oluşturulması ve Örgütlenmesi Hakkında Sözleşme’ye dayanarak kurulan ve 1997’den itibaren faaliyete geçen Orta Asya’nın ortak bir askeri birliği olmaktadır.52 Orta Asya Taburu (“Centrasbat”) diye anılan bu birliğin, Barış İçin İşbirliği Programı çerçevesinde, barışı koruma alanında ortak yeteneğin pekiştirilmesi, BM himayesi altında arama-kurtarma ve insani yardım operasyonlarını sürdürmesi amaçlanmaktadır. Eylül 1998’de, üç aşamalı Centrasbat tatbikatları, ABD, Rusya, Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan’ın askeri birliklerinin de katılımlarıyla Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan topraklarında gerçekleştirilmiştir.53 Bu tatbikatlar, 1999-2000 yıllarında da sürdürülmeye devam etmektedir.
Kırgız Cumhuriyeti’nin uluslararası alanda güvenlik konusuyla ilgili girişimleri doğrudan veya dolaylı biçimde milli ve bölgesel güvenliklerle bağlantılı olmaktadır. Bu bağlamda önemli örnekleri Tacikistan ve Afganistan ile ilgili girişimler oluşturmaktadır. Daha önce belirtildiği gibi Kırgızistan’ın milli güvenliğini tehdit eden önemli sorunlar, iç savaştan yeni çıkan Tacikistan’ın istikrarsız durumundan (daha önce iç savaştan) ve Afganistan’daki çatışma ortamından kaynaklanmaktadır. Bunların en önemlileri, radikal İslamist hareketlerin ve istikrarsızlık ortamının ülkeye yayılması tehditleri, milli güvenliği dolaylı biçimde tehdit eden mülteci sorunu ve Afgan asıllı uyuşturucu ve silah kaçakçılığıdır.
Bu konuda bazı rakamların açıklanmasında yarar vardır. Mesela, bugün Kırgızistan’da bulunan Afgan ve Tacik asıllı mülteci sayısı 60 bin üzerinde tahmin edilmektedir.54 Zaten ekonomik ve toplumsal koşullar bakımından zor durumda bulunan Kırgızistan için mülteci akışı ve bunlarla ilgili sorunlar büyük bir yük oluşturmaktadır. Uyuşturucu kaçakçılığına gelince; 1990 yılından itibaren Orta Asya ülkeleri üzerinde yapılan uyuşturucu ticaret hacminin her yıl artmasıyla bu miktarın 1999’da 4700 ton afyona yükselmesi, Kırgızistan’ın Oş şehrinin narko-trafiğin önemli bir bağlantı noktası olması itibariyle ülkede milli güvenliği tehdit eden çeşitli sorunlara neden olmaktadır.55 Gördüğümüz kadarıyla Kırgızistan güvenliğini tehdit eden ve özellikle Afgan asıllı olan sorunların çözülmesi Afganistan iç savaşının durdurulması ve ülkede barış ve düzenin sağlanmasına bağlıdır. Böylece Kırgız yönetimi Afganistan’ın iç savaş
sorununa Kırgız dış politikasının önemli öncelikleri arasında yer vererek bu konuda önerilen “6+2” (Afganistan’ın komşu ülkeleri+Rusya ve ABD) görüşmelerini desteklediği görünmektedir. 1996’dan itibaren Kırgızistan tarafından bu konuyla ilgili uluslararası alanda sürekli yürütülen çalışmalar kapsamında Kırgız Dışişleri Bakanı BM nezdinde devlet tutumunu şöyle izah etmektedir: “20 senedir süren Afganistan dramı, bu ülkede barış ve istikrarı bilmeyen genç bir nesil yetiştirmiş olmaktadır. Öte yandan Orta Asya’nın diğer devletlerini rahatsız eden bu iç savaş, insanların topluca komşu ülkelere göç etmesine ve yasadışı uyuşturucu üretimi ve ticaretine kolaylık sağlayan koşulların yaratılmasına neden olmaktadır”.56 Nitekim, Kırgız yönetimi, Afganistan’da çatışmanın durdurulması ve tarafların görüşme masasına oturması yönünde devamlı olarak çağrı yapmakta olup bu görüşmelerin Bişkek’te yapılması konusunda ev sahipliği teklifinde bulunmaktadır.
Kırgız Cumhuriyeti’nin uluslararası alanda ve uluslararası kuruluşlar nezdinde güvenlik konusuyla ilgili sürdürdüğü Orta Asya’da Nükleer Silahlardan Arındırılmış Bölge’nin oluşturulması, barışı koruma operasyonlarına katılması ve Afganistan ile ilgili girişimler Kırgızistan’ın barışsever bir devlet olduğu imajını yaratmakta ve bölgesel güvenlik çalışmalarında belirli bir zemini oluşturmakta yardımcı olmaktadır. Kırgızistan, dış politikada yürütülen bu faaliyetlerin bir uzantısı niteliğini taşıyan fakat ülkenin milli güvenliğinin pekiştirilmesi açısından daha yakın ve etkili olan bölgesel güvenlik işbirliği ilişkilerini sürdürerek bu konuda somut önlemler almaya çalışmaktadır. Bu bağlamda Kırgızistan eski “ağabeyi” Rusya ile temaslarına büyük önem vermeye devam etmektedir. Bu temaslar çerçevesinde, ortak bölgesel güvenliğin kurulması yönünde önemli adımlar atılarak siyasi ve hukuki esaslar oluşturulmuştur. Bu antlaşmaların en önemlileri: “BDT Ülkelerinin Kolektif Güvenliği Sözleşmesi” (Taşkent 1992), beş taraflı (Kırgızistan, Kazakistan, Tacikistan, Rusya Federasyonu ve Çin Halk Cumhuriyeti) “Sınır Bölgeleri’nde Askeri Alanda Güven Arttırıcı Tedbirler Antlaşması” (Şanghay 1996), beş taraflı (aynı taraflar) “Sınır Bölgelerinde Silahlı Kuvvetlerin Karşılıklı Olarak Azaltılması Antlaşması” (Moskova 1997) ve Kazakistan Cumhuriyeti, Özbekistan Cumhuriyeti ve Kırgız Cumhuriyeti Arasında Ebedi Dostluk Antlaşması (Bişkek 1997).57 Ağustos-Ekim 1999’da Kırgızistan’ın Batken ve Çon-Alay ilçelerinde meydana gelen çatışmalar, bölgesel güvenlik işbirliğinin bir deneme olması yanında bu konuda çalışmaların ilerlemesine itici bir güç etkisini yapmıştır. Bu olaylar Kırgızistan’ın dış saldırılara karşı askeri faaliyetleri sürdürmesi bakımından hazırlıksız durumunu ortaya çıkarmıştır. Rusya,
Çin, Kazakistan ve diğer ülkelerden acilen gelen askeri yardımlar Kırgızistan için büyük önem taşımakla birlikte ileride olabilecek terörist saldırılar karşısında devletsel ve bölgesel güvenlik savunması bakımından alınan tedbirlerin yetersiz olduğunu göstermiştir. Bu konuda hassas olan Özbekistan endişelerinin de etkisiyle 21 Nisan 2000’de Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan, Orta Asya Ekonomik Topluluğu bünyesi altında ‘terörizm, siyasi ve dini aşırıcılık, örgütlenmiş suçlar ve tarafların güvenlik ve istikrarına tehdit eden diğer faaliyetlere karşı ortak mücadele çalışmaları hakkında sözleşmesi’ni imzalamışlardır. BDT bünyesi içinde de 25 Ocak 2000’de devlet başkanlar toplantısında, bugün faaliyette olan, tarafarın ‘uluslararası terörizme karşı mücadele programı’nın hazırlanması ve Moskova’da Anti-Terörist Merkez’in kurulması kararlaştırılmıştır.
Aynı zamanda, Çin Halk Cumhuriyeti’nin Sincan-Uygur Özerk Bölgesi’nde Uygur ayrımcılık hareketlerinden duyulan rahatsızlık nedeniyle uluslarası terörizmle mücadele faaliyetleriyle ilgili işbirliği çalışmaları ‘Şanghay Beşlisi’ bünyesinde de büyük önem kazanmıştır. 5 Temmuz 2000’de Şanghay Zirvesi’nde Özbekistan’ın da gözlemci olarak katılımıyla çıkarılan Duşanbe Deklarasyonu’nda taraflar, “bölgenin güvenlik, istikrar ve gelişimine temel tehdit olarak nitelendirilen uluslararası terörizm, dini aşırıcılık ve etnik ayrımcılık hareketlerine karşı ortak mücadele etme” kararlılığını göstermiştir. Bu toplantıda Kırgızistan’ın Bişkek merkezli bölgesel anti-terörist yapının oluşturulması ile ilgili önerisi de kabul edildi.58 Haziran 2001’de Şanghay kuruluşunun Şanghay İşbirliği Örgütü’ne dönüştürülmesi ve uzun zamandır dışarıda kalmayı tercih eden
Özbekistan’ın da örgütün tam üyesi olarak katılmasıyla bölgesel güvenlik işbirliği bakımından bu kuruluşun öneminin arttığı görülmektedir. 1999’da meydana gelen ve 2000 yılında da devam eden Kırgızistan’ın güneyindeki çatışmalar Özbek asıllı İslamist mücahitlerle sürdürülmektedir. Anlaşıldığı kadarıyla, bu mücahitler Tacikistan iç savaşında Birleşik Tacikistan Muhalefeti (BTM) tarafında savaşmış olan ve bu savaşın 1997’de bitmesiyle BTM’nin “silah bırakma ve dağılma” kararını benimsemeyen yaklaşık 1500 gerilladan oluşmaktadır. Juma Namongani (Jumabay Hodjiyev) komutası altında bulunan ve radikal İslamcı (vahabist) hareketi temsil eden bu savaşçıların çoğunluğu, Özbek asıllı olup Özbekistan’ı siyasi nedenlerden dolayı terkederek Cumhurbaşkanı Karimov rejimine karşı ayaklanmaktadırlar.59 Bu gerillaların Afganistan’da bulunan terörist kamplarında eğitim görerek Afgan kaynaklı Vahabist parayla ve uyuşturucu ticaretinden sağlanan gelirle beslendiği iddia edilmektedir. 60
Kırgız Cumhuriyeti güvenlik alanıyla ilgili dış politikasında daima Rusya Federasyonu’nun desteğini sağlamaya çalışmaktadır. Bağımsızlığın ilk yıllarında Kırgızistan’da Çin Halk Cumhuriyeti’ne karşı duyulan büyük endişeler Rusya desteğiyle sınır anlaşmazlığının çözülmesi sonucunda, bu devletle Şanghay İşbirliği Örgütü çerçevesinde güvenlik alanıyla ilgili ortak tehditlere karşı işbirliği ilişkilerine dönüşmüştür. Kırgız yönetiminin uluslararası alanda yürüttüğü ilişkiler sonucunda güvenlik alanıyla ilgili işbirliği Batılı devletlerin mali ve manevi destekleri veya NATO’nun Barış İçin İşbirliği Programı çerçevesinde yapılan sınırlı nitelikteki arama ve kurtarma tatbikatlarından öteye gidememektedir. Bunun bir nedeni ABD ve Batılı devletlerin önemli bir cazibeye sahip olmayan ve ülkelerden uzakta bulunan Kırgızistan’a pragmatik yaklaşmaları ve yaşamsal çıkarlarının olmamasıdır. Rusya’nın ise, arka bahçesi niteliğinde olan Orta Asya ve Kafkas bölgelerinde barış ve güvenliğin sağlanmasından doğrudan olarak etkilendiği için yaşamsal çıkarlarının bulunduğu görünmektedir. Tacikistan iç savaşında Rusya aracılığıyla barış antlaşmasının imzalanmasından sonra şimdi de Kırgızistan’da meydana gelen Batken olayları, Bişkek ve Moskova yönetimlerinin bölgedeki güvenlik tedbirlerin artırılması için işbirliği ilişkilerinin yoğunlaşması ve Afganistan’daki çatışmaların sona erdirilmesiyle ülkenin düzen ve istikrara kavuşması gereklerini bir daha ortaya getirmektedir. Nitekim, SSCB’nin dağılmasıyla güvenlik konusunda Rusya’ya yanaşmayan ve daha çok Batı ve özellikle ABD ile ilişkileri sürdüren Özbekistan Başkanı İ. Karimov, 2000 yılında toplanan BDT Zirvesi’nde Orta Asya’da güvenliğin sağlanması bakımından Rusya Federasyonu’nun yaşamsal çıkarlarının bulunduğunu açıkça belirtmektedir.61
11 Eylül 2001’de ABD’de meydana gelen ve 3 binden fazla insanın ölümüyle sonuçlanan terörist saldırılar uluslararası alanda güvenliği pekiştirme ve terörizme karşı mücadelenin yeni bir aşamaya girmesine neden olmuştur. Görünüyor ki, dünyanın en güçlü devleti olan Amerika Birleşik Devletleri bile uluslararası terörizmin saldırılara karşı güvende değildir. Bu olaylar sonucunda Washington yönetimi tarafından başlatılan terörizmle mücadele kampanyasında, Afganistan’daki iç savaş konusu ele alınarak uluslararası terörizme ev sahipliğini yapan Taliban yönetimine karşı uluslararası ittifakın oluşturulması konusu yer almıştır. ABD’nin bu girişimlerini Kırgızistan ve diğer Orta Asya devletleri desteklediklerini açıklamışlardır. Rusya’nın bu konuyla ilgili tutumunda, ABD’nin Afganistan’a müdahalesinin başarıyla sonuçlanmasıyla bölgedeki varlığının uzun sürüp sürmeyeceği ve bu varlığın Orta Asya’daki güçler dağılımını nasıl etkileyeceği açısından endişeler yaratılmaktadır.62 Moskova yönetimi Amerika’daki olayları kınayarak ve Washington’un uluslararası terörizmle mücadelesinde her zaman yanında olduğunu belirterek ABD’nin Afganistan müdahalesi konusunda biraz çekingen davranarak bu müdahaleyi sınırlı olacağı şartıyla destekler görünmektedir. Gerçekten, ABD’nin bu girişimleri Rusya’nın ve Afganistan tehdidi hisseden öteki devletlerinde (Orta Asya, Çin) çıkarlarına uygun gelmektedir.
Daha önce, Rusya’nın Kuzey Kafkaslar’da ayrımcılığı ve radikal islamist hareketleri desteklemesi nedeniyle Taliban’ı ve Afganistan’daki terörist kampları vurma niyeti olmamış mıdır? Şimdi Moskova yönetimi tarihsel dersleri de göz önünde alarak, ABD’nin elleriyle Taliban yönetimini ve Afganistan’daki uluslararası terörizmin beslenme kaynağını yok etme fırsatını bulmuştur. Kırgızistan’a gelince, daha önce Orta Asya’dan göreli olarak uzakta kalan ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya gibi Batılı devletlerin Afganistan’daki ‘Kalıcı Özgürlük Harikatı’ nedeniyle bölgeye yönelmesi sonucunda ülkenin stratejik öneminin arttığı görülmektedir. Bu harekatın başlamasıyla Kırgız yönetimine Fransa, ABD ve İtalya’dan savaş uçaklarının konuşlandırılması ve Afganistan’a insani yardımların ulaştırılması amaçlarıyla Kırgızistan’da bulunan hava alanlarını kullanılması ile ilgili talepler iletilmiştir.
Böylece, Kırgız Cumhuriyeti kendi stratejik önemini anlayarak Batı’dan yeni kaynaklar ve yardımların ülkeye çekme fırsatını bulmuştur. Kırgız yönetiminin ‘33 Amerikan savaş uçağının konuşlandırılması, hava alanının kullanımı ve insani yardımların ulaştırılması için Kırgız uçakların kullanılması’ ile ilgili tasarısı 6 Aralık 2001’de Kırgız parlamentosu Cogorku Keneş’in onayından geçirilmiştir.
“11 Eylül” olayları Kırgız dış politikasında yeni fırsatlar yaratarak bir yandan Kırgızistan yönetimine Batı devletleriyle ve özellikle ABD ile ilişkilerini geliştirmesi için yeni bir dayanak oluşturmuş, diğer yandan da bölgesel güvenlik açısından uluslararası terörizm, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı, mülteci akımı önemli bir kaynağı yok etmek yönünde çalışmaları başlatmıştır. Fakat, bu iyimser görüşe fazlasıyla bağlanmamak geremektedir. İlk önce, Afganistan’daki iç savaşın Taliban’ın yenilgisiyle sonuçlanmış olması ve Pro-Amerikan geçici hükümetinin oluşturulmasına rağmen bu çok tabanlı hükümetin dışında kalan ve yeni Afgan yönetimini tanımayan General Dostum ve Paştun lideri Geylani gibi önemli güçler bulunmakta ve Kandahar gibi bazı şehirlerde değişik Afgan grupların çatışmaları nedeniyle henüz düzen sağlanamamaktadır.63 Öte yandan, tarihe baktığımızda, Afganistan’ın 20 seneden fazla, değişik nedenlerle sürdürülen savaşlardan çıkamayan bir ülke olması ve insanların da bu duruma alışmasıyla birlikte bu
çok uluslu bir toplumda değişik güçler arasında kalıcı bir barışı sağlamak artık zor gibi görünmektedir. Bu bağlamda, Kırgızistan’ın güvenlik çalışmalarında Rusya önemli olmaya devam edecektir.
Değerlendirme ve Sonuç
Kırgız Cumhuriyeti 1991’de bağımsızlığını kazandığında, ilk dış politika faaliyetleri Kırgızistan’ın uluslararası alanda tanıtılmasına yönelik olmuştur. Bugün, Kırgızistan’ın bağımsızlığı 128 devlet tarafından tanınmış ve bunların 96’sıyla diplomatik münasebetler kurulmuştur. Kırgız Cumhuriyeti dış politikayı iki ve çok taraflı ilişkilere dayanarak yabancı devletlerle doğrudan ya da belirli bir yapı çerçevesinde siyasi, iktisadi, toplumsal ve kültürel bağları geliştirme amacıyla yürütmektedir. Bu temaslarda Batılı devletler, BDT devletleri, komşu ve bölge devletleri, Müslüman dünya ve Uzak Doğu devletlerini belirtmek gerkmektedir. Kırgızistan’ın yabancı devletlerle ve uluslararası kuruluşlarla yürüttüğü ilişkilerin önemli ölçüde Orta Asya bölgesi ve ülkeleriyle bağlantılı olduğu görülmektedir. SSCB’nin dağılması sonucunda, Orta Asya ülkelerinin dışa açılması, yeni pazarlar ve aynı zamanda önemli enerji kaynaklarının bulunması nedenleriyle, bu bölge, yabancı devletlerin ilgisini çekmeye başlamıştır. Orta Asya’nın bir ülkesi olan ve öteki ülkeler gibi açık denize çıkışı bulunmayan Kırgızistan’ın dış politikasının önemli öncelikleri, tarihsel İpek Yolu ulaşım şebekelerinin canlandırılması ve bölgenin yabancı devletleriyle iktisadi, ticari, siyasi ve kültürel bağlarının gelişmesi ile ilgili ilişkiler üzerinde yoğunlaşmaktadır.64 Böylece, zengin petrol ve gaz hammadde kaynaklarına sahip olmayan Kırgızistan, yabancı devletlerin bölge ülkeleriyle giriştiği işbirliği faaliyetlerine katılarak bu süreçlerden dışlanmamaya ve bu işbirliğinden sağlanan önemli yararları kaçırmamaya çalışmaktadır.
1 Vladimir Paramonov, “Orta Asya’da Jeopolitik Ortamın Oluşturulması-Dış Faktörler (Formirovanie Geopoliticheskoy situatsii v Tsentralnoy Azii)”,
Dostları ilə paylaş: |