ğim öp™ '" y şimdi Dİraz rahatlamıştı. Doğrulup Hallorann'ın yanalında'
AA Aamı kucakladı. Hallorann da çocuğu sıktı kollarının en e babanda da ışıltı var mı?» diye sordu sonra, sınadım seni sınadığım gibi. Annen bir şeylerden kuşku-
ianır gibi oldu. Bütün annelerde biraz ışıltı vardır, hiç olmazsa büyüyene kadar. Babansa...» -'
Hallorann duraksadı. Çocuğun babasını da anlamaya c ilama... Işıltıya sahip biriyle karşılaşmış gibiydi ya da hiç ilgisi c,İr biriyle. Danny'nin babasını
sınamak çok garip olmuştu. JackTnv bir şeyler saklıyordu sanki. Ya da içinde erişilmesi olanaksız bir se1
«Babanda ışıltı yok,» diye sözünü tamamladı. «Onlar için [2. sakın. Sen kendine bak. Burada sana zarar verecek bir şey oldu' nu sanmıyorum. Onun için sakin of, olmaz mı?» «Tamam.» «Danny! Danny!»
Danny çevresine bakındı. «Annem beni çağırıyor, gitmeliyim an «Biliyorum,» dedi Hallorann. «Burada iyi vakit geçireceğini uma-Danny.» «Teşekkür ederim, Bay Hallorann. Kendimi çok iyi hissediyor, şimdi.» Danny kapıyı açarken Hallorann, «Danny?» dedi. «Efendim?»
«Bir şey olursa... bana seslen olur mu? Az önce seslendiğin g: Rorida da bile olsam duyarım seni. Duyunca da her işimi bırakıp te gelirim.» «Peki,» dedi Danny gülümsedi. «Dikkatli ol, evlat.» «Dikkatli olacağım.» • /
Danny kapıyı kapatıp VVendy'nin serin rüzgârdan korunma | omuzlarını kaldırarak beklediği otelin kapısına doğru koştu rann'ın yüzündeki gülümseme soluyordu çocuğun ardından baka
«Burada sana zarar verecek bir şeyin olduğunu sanmıyorurTİ Sanmıyorum...
A
Ama ya yanılıyorsa? 217 numaralı odadaki o şeyi S0AA 0 beri bunun Overiook'ta son mevsimi olduğunu biliyordu. K . görülen resimlerden çok kötü bir şeydi
o... Annesine koşan Ç öylesine küçüktü ki... Sanmıyorum...
, hayvan biçiminde budanmış şimşirlere kaydı.
5akışiarl A çalıştırdı, vitesi geçirdi ve arkasına bakmadan sür-
B'rden Bakmamaya çalışıyordu. Baktı ama. Otelin önü boştu. İçeri Afrl'' Overlook onları yutmuş gibiydi, girmtşieraı. A dü
12 büyüktür
«Ne konuşuyordunuz, tatlım?» diye sordu Wendy içeri girerlerken. «Hiç.»
«Ne demek hiç?»
Danny omuzlarını siikince VVendy onun Jack'a ne kadar benzediğini düşündü. Danny'nin ağzından artık bir şey alamazdı. Güçiü bir bıkkınlık ve bundan da güçlü bir sevgi hissediyordu. Sevgi elinde değiidi, bıkkınlık da istenerek dışarda tutulduğu duygusuna kapılmasından doğuyordu. Babayla oğulun yanında yabancı hissediyordu kendini, sahnede asıl oyun oynanırken sahne arkasına rastlantı sonucu girmiş üçük bir oyuncu gibi. Ama bu kış kendisini öyle bir kenara atamaya-
ardı, çpk yakın yaşayacaklardı şimdi. Birden kocasıyla oğlu arasın-a ' yakınlığı kıskandığını fark etti ve utandı bundan. Annesi de böyle uygulara kapılırdı kuşkusuz...
n QĞ onda Uliman'la başveznedar dışında kimse yoktu. İkisi hesaplamış jkj ,n 9eÇ'riyorlar, Watson'ia üzerlerine sıcak tutan bir şeyler giy-yoriardı vu"6A' klZ kaP'nın önüne yığdıkları eşyalarının başında bekii-kıncan- ..atSon' wendy'nin kendisinden yana baktığını görünce çap-hemen d nu klrPtl VVendy bakışlarını çevirdi hemen. Jack lokantanın kunveh,--ı ' Dencereden
manzarayı seyrediyordu, Gözlerinde tut- Au,Valı bir bak,ş vardı.
utrr"uş olmalıydı ki, Uilman kapağını kapatmıştı. Makbuzu
imzaladı ve küçük fermuariı çaniasma yerleştirdi. Wendy r-h görünen başveznedarı sessiz alkışlarla kutladı. Uilman kasa -CA'; damla kan bile akıtmadan başveznadardan söküp alacak bir tirA" yordu. Wendy, Uilman'la o ukala, işgüzar davranışlarını hiç öne-0' yordu. Bugüne kadar yanında çalıştığı patronlardan hiçbir fark' Müşterileriyle bal gibi tatlı olur, yanında çalışanların yanına ' küçük bir zorba kesilirdi.
«Bay Torrance,» diye seslendi Uilman. «Lütfen buraya o$'<- - niz?» Jack, VVendy1yle Danny'nin de gelmelerini işaret ederek c : yürüdü. Arka odaya gitmiş olan başveznedar şimdi pardösüsünü c > olarak geri dönmüştü. «İyi bir kış dilerim size, Bay Uilman.»
«Pek iyi geçeceğini sanmam,» dedi Uilman. «Tam on ik günü, Braddock. Bir gün erken, bir gün geç İstemem.» «Başüstüne, efendim.»
Braddock mevkiine yakışır bir yürüyüşle, ciddi ve çatık kaşlı, r.a smın ardından çıktı. Ama sırtı Uüman'a dönük olduğu zaman oku! ç::. ğu gibi sırıtıyordu. Kapıda bekleyen iki kızla bir şeyler konuştu, rj kahkahayı koyverdiler. Wendy oteiin ne kadar sesslzleştiğini ancak fark edebilmişti. <ı bir battaniye gibi çökmüştü otelin üzerine, dışardaki öğleden s:"; rüzgârından başka ses yoktu şimdi. Durduğu yerden otelin rnuha«-: odasını görüyordu. Üstü çıplak iki masa ve iki dosya dolabı üanzC: de de Haüorann'ın pırıl pırıl mutfağı.
«Size otelin bir iki yerini göstermek isterim,» dedi Uilman. «Kc= nasıl olsa her yerini iyice öğrenecek, Bayan Torrance, ama siz veA-nuz sanırım daha çok bu zemin katla dairenizin bulunduğu birina -yaşayacaksınız.» Kem de nasıl, diye düşündü Wendy.
«Üçüncü kata çıkıp oradan aşağıya doğru gezelim.» Gerçekte ieniyormuş gibi konuşuyordu Uüman.
«Size engel oluyorsak...» diye Jack söze başlayacak olcA- A ; «Hayır. Dükkân kapandı nasıl olsa. Bu mevsimlik hiç ol-Aa 86 -
,, simayı düşünüyorum. Denver'den bu yana oturulabj-- gece Boulde! ak orac|a var. Overlook'ıan başka kuşkusuz. Bu taraf-: lir gibibırOte'
! tan iütfe -A AAg girdiler. Düğme, bakır işlemelerle süslü asansör Asa A tam olarak çekmeden hafifçe oynar gibi oldu. Danny
İJllrTian o Sınırdandı Uilman kendisine bakınca gülümsemeye çalıştı ". huzursuzca k*h
ama başaramadı. ' «Hic merak etme, küçük bey,» dedi Uilman. «Ev kadar güvenlidir.»
«Titanic de öyleydi,» dedi Jack, asansörün iavanındaki kesme kristalden fanusa bakarak. Wendy güimemek için yanağını ısırdı.
Uilman bu şakadan hoşlanmamıştı. İç kapıyı sertçe çekip kapattı. «Titanic yalnızca bir sefer yaptı, Bay Torrance. Bu asansör 1926'dan beri çalışıyor.» «işte bu insana güven veriyor,» dedi Jack. Danny'nin saçlarını okşadı. «Uçak düşmeyecek, korkma doktor.»
Uilman kolu çekti, biran hareket olmadı, ayaklarının altındaki döşeme titredi, aşağıdaki motorun inlemesi duyuldu. VVendy dördünün de orada, iki kai arasında bir şişeye kıstırılmış sinekler gibi kaldıklarını ve bir daha baharda bulunduklarını getirdi gözlerinin önüne... (Düşünme bunları!)
Asansör gürültü patırtıyla yükselmeye başlamıştı. Az sonra düzenli A >ukse!iş başladı. Uilman kolu çekerek üçüncü katta küt diye durdur- A A P'yi açtı. Asansör kai düzeyinin on beş santim aşağısında dur- k=p"'- | 2nnA Aai'a £sansö" arasındaki yükseklik farkına sanki evren fisine söylendiği kadar aklı başında deöümişçesine bakıyordu. Ull- an hafifle niAc-- ri- '
3
GriiSr .7 , "*sArau, asansörü biraz daha yükseltti ve dışarı çıktılar. v,endv °9!'"9!n°an kurtulunca asansör yine bir iki santim yükselmişti, bArgjjg k" °ürurndan hiç hoşlanmadı, istediği kadar güvenli olsun, cer hi-hi -! sürece yalnızca merdivenleri kullanacaktı. Hele üçü bir-
«Ha> -''a" Du Nuh'dan kalma şeye binmeyecekierdl. A-Ke }?-an iQr' nsrsye bakıyorsun öyle?» diye Jack sakavla sordu. 'anA gördün yoksa?» - 87 -
«Kesinlikle olamaz,» dedi öfkeyle UİIman. «Bütün halılar it-nce temizlendiler.»
VVendy de baktı koridordaki yol halısına. Güzeldi ama evi jçjn eği bir şey değildi. Kalın tüylü, mavi halının sarmaşıklarla dolu omT ara benzeyen garip bir
deseni vardı. Kuşlar da vardı ama, çok y enklerle dokunduklarından ne oldukları pek belli olmuyordu.
«Halıyı sevdin mi?» diye sordu VVendy oğluna. «Evet, anne.»
Geniş koridorda yürümeye başladılar. Duvar kâğıdı halıya uyan ıçık mavi renkteydi. Üç metrede bir, iki metre yükseklikte abajurlar var di. Londra sokaklarının eski gaz lambaian biçiminde yapılmış olan abajurların demir parmaklık içindeki camlan sarıydı. «Bunları çok sevdim,» dedi VVendy.
UİIman sevinmişti. «Bay Derwent bunları İkinci Dünya Savaşındar sonra takdirdi,» diye anlattı. «Bu üçüncü katın dekorasyonu ona aitti: Burası 300 numaralı daire. Başkan Dairesi.»
Maun ağacından çift kanatlı kapının kilidine anahîan soktu ve ifc kapıyı birden ardına kadar açtı. Oturma odasının batıya açılan geniş pencerelerinden görünen manzara soluklarını kesmişti. Uüman'm beklediği de buydu zaten. «Güzel değil mi?» diye sordu, «öyle,» dedi Jack.
Pencere oda boyunca uzanıyordu. Karşıda iki tepenin ortasınca güneş kayalara ve karların üstüne altın renkli bir ışık yağdırıyordu >-kartpostal manzarasının çevresinde ve ardında bulutlar da altın rengi-boyanmıştı; güneş ışığı daha soluk bir renkle aşağıdaki çam ormana nı yıkıyordu.
Jack'la VVendy görünüme öylesine kendilerini kaptırmışlar Danny'nin pencereden dışarı değil de, iç yatak odasına açılan bir -A nm yanındaki kırmızı beyaz çizgiii duvar kağıdıyla kaplanmış " baktığını farketmedlier. AocuAun da kesilen soluğunun karşA3 -muhteşem görünümle hiçbir ilişkisi yoktu. / K:
Duvar kâğıdının üstünde iri iri kurumuş kan lekeleri, küçu* . grili beyazlı lekeler vardı. Danny'nin midesi bulanıyordu. Kanla Ç
u- «.«im aâzı açık, kafasının yansı uçmuş bir insanın acı ve niaınca bir resim, y J9' t,e gerilmiş yuzu... d ,„. y görecek olursan başını öte yana
çevir, bir daha baktı-
man onun kaybolmuş oiduğunu göreceksin. Anlıyor ğın zamaı m Bilerek başını pencereye çevirdi yüzünde hiçbir ifadenin olmaması-balayarak. Annesinin eii kendi eli üzerine kapanınca o da onun. e!i-i sıkmamaya ya da herhangi bir korku belirtisi göstermemeye dikkat ederek onun elini tuttu. Yönetici, babasına büyük pencerenin pancurunu sımsıkı kapalı tutmasını, yoksa rüzgârın camı kırabileceği konusunda bir şeyler söylüyordu. Danny yavaşça başını çevirip duvara baktı. Büyük kan lekesi yok olmuştu. Ortalığa yayılmış o grili beyazlı lekeler de öyle.
Uliman kendilerini dışarı çıkarıyordu. Annesi Danny'ya dağlan beğenip beğenmediğini sordu. Danny dağlar kendisini hiç etkilemediği halele beğendiğini söyledi. Uliman kapıyı arkalarından kapatırken Danny bir daha baktı geriye. Kan lekesi yine oradaydı. Ama şimdi taze bir lekeydi bu. Aşağı doğru akıyordu. O duvara bakan Uliman, bu odada kalmış olan ünlü kişileri sıralıyordu. Danny dudağını ısırmış oiduğunu ve ağzından kan aktığını hissetti. Farkına bile varmamıştı oysa. Koridorda ilerlerken düşündü. Bay Hallorann daha kötü bir şey mi görmüştü yoksa? (O şeyler sana zarar veremez.)
Dudaklarının ardında demirden bir çığlık vardı, ama bunun dışarı fır- asına izin veremezdi. Babasıyla annesi böyle şeyleri göremezlerdi, görememişlerdi. Sesini çıkarmayacaktı. Babasıyla annesi birbirlerini Bazı' ' 01131A' ' 9erçek oian buydu. Diğerleri kttaplardaki resimler gibiydi, simlerden korkardı insan, ama onlar insana zarar veremezdi. ba"a zarar veremez. koricjOty İman aynı katta başka odalar da gösteriyordu. Doianbaçlı Arthur MnA 9eçiyoriarcil- BaY Uliman Marilyn Monroe diye bir kadının er adında bir adamla evlendiği zaman kaldığı odayı gösterdi
kendilerine (Danny, Mariiyn'ie Arthur'un Overlook'îa kaldıktan kıs süre sonra
BOŞANDIKLARINI anlar gibi oldu.) a bif
«Anne?»
«Efendim, canım?» «Evlendikten sonra neden ayrı ayrı adlan vardı peki? Babamı senin soyadınız aynı ya.»
«Biz ünlü insanlar değiliz, Danny,» dedi Jack. «Ünlü kadınlar evlen seier bile eski soyadlarını taşırlar. Onların adları ekmekleridir.» «Ekmekleri mi?» Danny iyice şaşırmıştı.
«Baban insanların sinemaya Marilyn Monroe'yu görmeye gittikleri-ni söylüyor,» diye annesi atıldı. «Adı Mariiyn Miller olsaydı belki de ait-mezierdi...» «Neden ama? Aynı kadm değii mi? Herkes bilmez mi bunu?» «Evet, ama...» Çaresizce kocasına baktı.
«Truman Capoie bir kere bu odada kalmıştı,» diye Uilman sabırsızlıkla sözlerini kesti. Kapıyı açtı. «Benim zamanımda. Çok terbiyeli bir insan. Avrupa terbiyesi almış.»
Bu odaların hiçbirinde Danny'yi korkutacak bir şey yoktu. Üçüncü katta kendisini rahatsız eden bir şey daha vardı ve Danny bunun nedenini bilmiyordu. Asansöre giderlerken döndükleri koridorun başındaki yangın söndürme aieii. Altın dişlerle doiu bir ağız gibi açık.
Eski biçim bir yangın söndürme aletiydi bu; uzun hortumu sarılmıştı', bir ucu büyük kırmızı bir vanaya bağlıydı, diğer ucu da bakır bir püs-küriücüyie son buluyordu. Hortumun kıvrımları duvardaki bir menteşenin ucuna takılmıştı, yangın esnasında menteşeye bir darbe vurunca hortum yere düşüyor ve kullanılır haie geliyordu. Danny bu kadarın; anlayabilmişti; zaten herhangi bir şeyin nasıl çalıştığını bir bakışta anı£-makta ustaydı, iki buçuk yaşındayken babasının Stovington'daki evleri' nin üsi merdivenine vactırdıöı koruvucu kanının kilidini açabilıy0rau' Babasıns kilidi açarken görmüştü bir kere. Babası bunun Yetenek u|!•' A cunu söylemişti. Bu YETENEK bazı insanlarda vardı, bazı insana-' ise hiç ycktu. . . , , 1
Bu vanam söndürme alet' de aordüöü diâerierinden daha es-'- 90
He5isik değildi. Ama yine de içinde bir huzursuzluk duyuyor- ama Ç° " kğğiCjma uyuyan bir yıian gibi yaslanmış hortumu göründü : S/dönüp de gözden kaybedince sevindi.
ce' söre binerlerken Bay Uiiman. «Bütün pancurlar kapatılacak,»
özellikle Başkan Dairesi. O dairenin cam faturası tam dört yüz ! dolardı ve bunun otuz yıl önce olduğunu hatırlatırım. Bugün aynı 2 yerine koymak için sekiz katını ödemek gerekir.» «Pancurlar! kapatırım,» dedi Jack.
ikinci katta da bir sürü oda ve koridor vardı. Güneş dağların ardında batmaya yüz tuttuğundan odalar daha az ışıklıydı şimdi. Bay Uiiman bir iki odayı açıp gösterdi. 217 numaranın önünde durmadı. Dick Halio-rann'm Danny'yi uyardığı oda. Danny huzursuz bir tutkuyla baktı odanın numarasına.
Sonra birinci kata indiler. Bay Uiiman burada hiçbir odayı açmadı. Alt salona inen kaim halılı merdivenin başına geldiklerinde, «İşte burası da sizin daireniz,» dedi. «Burada rahat edeceğinizi umarım.»
içeri girdiler. Danny içerde bulunabilecek şeylere karşı kendini hazırladı. Hiçbir şey yoktu.
vVendy rahat bir soluk aldı. O soğuk zarifilğiyle Başkan Dairesinde kendini sakar ve hantal hissetmişti. Abraham Lincoln'un ya da Franklin D- Roosevelt'in o odada yattığın! bildiren plakalı bir daireyi tarihsel açıdan gezip görmek başkaydıA insanın kocasıyla dünyanın en büyük (dans doğrusu en güçlü) insanlarının bir zamanlar yattıkları yatakta yaima-si ve sevişmesi başka bir şeydi. Ama şimdi girdikleri daire daha basit, k,-,,3. Ç°k bir yuvaV'a benzeyen, insanı kucaklayan bir yerdi. Burada uyuK güçlüklerle karşılaşmadan bir mevsim bovunca yaşavabilecekie-r:ni cuşündü.
I
JASüzeı,» dedi UHmarVa.
esi u-,' ' c'n t£şıni sslladı. «Basit ama veterii. Mevsimde burada aşçıyla *•?! yaşarlar.» '
''c3y Haiiorann burada mı yaşıyordu?» diye Dannv atıldı. "B'j'Pe, V ardlmcisı Bav Nevers'ie birlikte,» Jack. Wendy:ye döndü. QSIOturmaodasıdir.»'
Rahat görünen koltuklarla döşenmişti oda, bir kenarda bir zam 1ar paralı olduğu anlaşılan ama şimdi kaplamaları kalkmış bir sehpa vA di. iki kitaplık (Readers Digesî'lerie dolu) ve diğer odaiardakincT daha ucuz bir televizyon, n
«Mutfağı yok,» dedi Uilman. «Ama:mutfağın tam üstünde bulundu ğumuz için bir yemek asansörü vardır.» Duvardaki bir dolabı açıp dört köşe bir tepsiyi gösterdi. Tepsiyi itince tepsi aşağıya doğru inmeye bas" löui .
«Gizli bir geçit!» diye bağırdı Danny. Bütün korkulannı unutmuştu o anda. Duvara koşup aşağı baktı. ; «8u taraftan lütfen.»
Uilman oturma odasının ucundaki kapıyı açtı. Geniş ve havadar biı yatak odasıydı burası. İki yatak vardı. YVendy kocasına bakarak gülümsedi, omuzlarını silkti. «önemi yok,» dedi -Jack.
Bay Uilman omzu üstünden baktı karı kocaya. Gerçekten bir şe\ anlamamıştı. «Anlamadım?»
'«Yataklar,» dedi Jack «Yan yana getireceğiz de.»
«Ha!» dedi Uilman, bir an için şaşırmıştı. Sonra birden yüzü kızardı. «Nasıl isterseniz.»
Tekrar oturma odasına döndüler. İkinci bir kapıdan başka bir yatai odasına daha giriliyordu. Ranza biçiminde iki yatak vardı burada. Yer de de kaktüs ve orman brtkiierinden oluşan çirkin bir halı, VVendy Danny'nin halıya hayran kaldığını fark etti. Bu daha küçük odanif duvarları gerçek çam tahtasıyla kaplıydı. «Burasını sevecek misin, doktor?» diye sordu Jack. «Elbette. Üst yatakta yatacağım ama, tamam mı?» «Nasıl istersen.»
«Halıyı da çok sevdim. Bay Uilman neden bütün odalara böyle ns koymadınız?» Bay Uilman limon ısırmış gibi yüzünü buruşturdu. Sonra gülüms( yerek Danny'nin saçlarını okşadı. «Burası senin odan,» dedi. «Ya banyoya annenlerin odasından giriliyor. Büyük bir daire değil ama °A le istediğiniz gibi yayılabilirsiniz. Aşağı salondaki şömine işler duru »-VVaîson'un söylediğine göre. Canınız .sterse yemek salonunda daV-J bilirsiniz.» Büyük bir iyilik yapan bir insan gibi.konuşuyordu. Tamam,» dediJack-
İAşağı inelim mi?» diye Uilman. sordu. - -
<<01ur,»dediWendy.
Yine asansörle aşağı indiler. Lobide şimdi kapıya dayanmış bekie-upn VVatson'dan başka kimse kalmamıştı.
Bav Uilman buz gibi bir sesle, «Senin buralardan çok uzakta oldu-âunu sanıyordum,» dedi.
«BayTorrance'a kazanı hatırlatmak için kaldım,» diyerek doğruldu VVatson. «Gözünü dört aç, dostum. Günde bir iki kez basıncı düşür. Sürüne sürüne yükselir yoksa.»
Sürünür, diye düşündü Danny. Hatırına insanların bakmadığı aynalarla dolu uzun ve sessiz bir koridor gelmişti. «Bakarım,» dedi babası.
«0 zaman bir şey olmaz,» diye VVatson elini uzattı. Jack adamın elini sıktı..VVatson, VVendy'ye dönüp başım eğdi, «Bayan.»
«Memnun oldum.» Wendy saçma bir şey söylediğini sandı. Ama değil. Buraya tüm yaşamını geçirdiği New England'dan gelmişti ve şimdi VVatson denilen bu adamın bir iki cümleyle batının ne demek olduğunu anlatabildiğin! görüyordu. Daha önceki çapkınca göz kırpmanın da bir önemi yoktu.
«Küçük Bay Torrance.» VVatson ciddi bir ifadeyle elini uzattı. Hemen hemen bir yıldır e! sıkmanın ne demek olduğunu anlayan Danny elini uzattı. Eli adamın avucu içinde kaybolmuştu. «Onlara iyi bak, Dan.»
«Olur, efendim.» r«ı, Vyatson- Danny'nin elini bırakıp doğruldu. Ullman'a baktı. «Geie-«k yıla kadar,» diyerek elini uzattı.
»•«man adamın eline şöyle bir dokundu, geç» am mayısın on ikisinde, VVatson. Ne bir gün erken, ne bir gün Rüştüne, efendim.»
"Vi bir kış geçirmenizi dilerim, Bav Uilman.»
Wats nrnıyorum ya-» havalandırın Ük kapıyı açtı. Serî esen rüzgâr
ceketinin yakalarını
«Oluruz' f<
Dedeki bu yerin sahibi olan VVaison alçakgönüllü bir tavırla kapıdan dışarı. Kapı kapanınca rüzgâr da kesildi. Ayağında kovbOv meleriyie geniş merdivenlerden inişini seyrettiler. Steyşin vaqon giderken ayaklan arasına kuru sarı yapraklar dolaşıyordu. Araba * egsozundan mavi bir duman fışkırdı. Araba geri geri hareket etti D311 yerinden çıktı. Bir tepenin ardında kayboldu, sonra başka bir tepeni üzerinde daha küçük bir nokta olarak belirdi.
Danny o an kendisini hiç hissetmediği kadar yainız kalmış hissetti ön teras
Torrance ailesi Overfook'un ön terasında sanki bir aiie fotoğrafı çekiiriyormuş gibi duruyorlardı. Geçen yıldan kalma ve kendisine artık iyice küçük gelen fermuariı sarı ceketiyle Danny ortada, bir elini omzuna atmış olan annesi arkasında ve elini hafifçe oğlunun başına dayanmış olan Jack da solunda. Bay Uilman onlardan bir basamak aşağıda durmuş pahalı olduğu belli olan moher paltosunu ilikliyordu. Şimdi dağların ardına iyice inm'5 olan güneş, tepeleri altın bir ateşle çevreliyordu, gölgeler uzun ve m renkliydi. Park yerinde üç araba kalmıştı. Uilman'in Lincoln Contıne tal'i, otelin kaptıkaçtısı ve Torrance'İarın hurda Volkswagen'ı\
«Anahtarları aldınız,» dedi Uilman, Jack'a. «Kazan durumunu biliyorsunuz.»
Jack başını salladı. Ullman'a acıyordu. Mevsim için her şey j mış, gelecek mayıs ayının on ikisine kadar yumak sarılmıştı ve bunlardan sorumlu olan Uilman otele duyduğu tutku nedeniyle t»l -lerde bir pürüz arayıp duruyordu. «Her şey tamam,» dedi Jack.
. j fgiefonlaşacağız.» Ama yine bir an duraksadı, sanki bir " aelip kendisini arabasına atmasını beklermiş gibi. «Pekâlâ. İyi rüz9arl aeCirmenizi dilerim, Bay Torrance. Sizin de Bayan Torrance. çinin de, Danny.»
«Teşekkür ederim, efendim,» dedi Danny. «Size de iyi kışlar dile- 'imj> ' «Hiç sanmam,» dedi Uilman. «Florida'da gittiğim yer berbat bir •Mel doğrusunu söylemek gerekirse. Benim asıl işim buradadır. Overfo- ok'a iyi bakın, olmaz mı, Bay Torrance?» .
«Bahara döndüğünüzde burada bulacaksınız sanırım,» dedi Jack. Danny'nin aklından bir düşünce
(Biz olacak mıyız acaba?) geçti ve kayboldu.
Uilman hayvan biçiminde budanmış şimşirlere doğru baktı, sonra bir daha başını salladı.
«Hoşçakalın, öyleyse.»
Arabasını gözden kaybolana kadar izlediler. Artık iyice görünmez olunca hiç konuşmadan birbirlerine baktılar üçü de. Korkmuş gibiydiler. Yapayalnız kalmışlardı. Kavak yaprakları uçuşuyordu ayakları arasında ve bakımlı çimenlerin üzerinde. Sonbahar yapraklarının çimenliği kaplamasını üçünden başka görecek kimse yoktu artık. Jack'a garip r kuÇülme duygusu veriyordu bu; sanki otelle bahçesi birden iki kat uyumuş gibi kendilerini cansız bir güçle küçültmüşler gibi, yaşam 3ucu bir kıvılcıma dönüşüvermişti. tam" A Aot
jer zgarın huzursuz iniltisine kapılarını sımsıkı kapatarak içeri girdi-
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM yabanarısı yuvası 14 damda
«Ulan orospu çocuğu!»
Jack Torrance kendisini sokan yabanarıstna sağ eliyle bir toka! savururken acıyla bağırdı. Sonra çalıştığı damda yuvasını bozduğu yabanarısının kardeşlerinin kendisini kovalayıp kovalamadığına bakara!* yürümeye başladı. Eğer ardından geliyoriarsa durumu kötü demete yuva merdivenle kendisi arasındaydı, tavanarasına açılan kapı da '?ef' den Mitliydi. Yabanansı yuvasının üstünde hiçbir şey görünmüyordu.
Jack dama oturup sağ elinin işaret parmağını gözden geçirdi. Ş| diden şişmeye başlamıştı. Aşağıdan biraz buz alıp parmağına koyma, dî, Merdivene gitmek için yuvanın yanından geçmesi gerekiyordu.
Ekimin yirmisiydi. Mendy'yle Danny otelin arabasıyla (S0'A5 ( gen'den daha güvenilir eski bir Dodge) Sidevvinder'e süt a,rnayf£)15 Noel alışverişine gitmişlerdi. Alışveriş için daha erkendi ama kar ya9 -zaman yolların ne olacağı bilinmezdi ki. Zaten kar atıştırmaya başa ti bile. Overiook'uh ilerisinde yol yer yer buz tutmuştu. $
-
ana kadar şahane bir güz yaşamışlardı. Burada bulunduK
Itm aibi pırıltılı günler birbirini iziemişti. Sabahlan serin hafta 'Ç'.-,e£je?7 sonra ısınıyor, kendisi de damda aktarma işlerini Oian hava bJljVorCiü. Wendy!ye asımda İşi dört gün önce bitirebiiece-rahatÇ2/etnıişti.'ancak acele etmek gelmiyordu içinden. Buradan görü-ğin,A nzaraLBaşkan Dairesini biie gölgede birakıycrdu. Daha da ,,A 'lisî yaptığa 'S ona huzur veriyordu. Damda çalışırken son üç yılın balarının kapandığını hissediyor, sakinliğe kavuşuyordu. 0 üç yi! karmaşık bir karabasandı sanki.
işin acı yanı, dama her çıkışında yabanarısı yuvalarına dikkat etmesi için kendini uyarması olmuştu, zaten o böcek ilacını da bu yüzden almıştı. Ama bu sabah hava öylesine durgun, sessiziîk öylesine tamdı ki, dikkati dağıiıvermlşti. Ağır ağır yaratmakta olduğu oyunun dünyasına dalmıştı. 0 gece hangi sahneyi yazacağını düşünüyordu. Oyun çok iyi ilerliyordu. Wendy bu konuda pek az şey söylüyordu ama onun da sevindiği belli oluyordu. Stovington'daki son altı ay içinde, oyundaki sadist oku! müdürü Denker'ie genç kahramanı Gary Benscn arasındaki önemii sahnede takılmış kalmıştı. Öylesine bir içki özlemi çekiyordu ki, deği! görev dışı edebi çalışmalarına, okulda verdiği derslere bile kendini tümüyle veremiyordu.
Dostları ilə paylaş: |