T. C. DİYanet iŞleri başkanliği eğİTİm hiZMETleri genel müDÜRLÜĞÜ Program Geliştirme Daire Başkanlığı



Yüklə 5 Mb.
səhifə40/56
tarix13.05.2018
ölçüsü5 Mb.
#50400
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   ...   56

A-Fukahâ Mesleği ve Özellikleri

Âlimler, bu ilmin tedvininde önceleri iki usûlden birine tabi olarak kitab yazıyorlardı. Bunlardan biri fukahâ usûlü, diğeri mütekellimîn usulü idi. Bu usul­lerden fukuha usûlünü Hanefiler uygulamıştır. Bu sebeple bu usûle "Hanefî mes­leği ve usûlü" denmiştir, Bu usûlü tatbik eden fakîhler, fıkhî mes'eleler hakkında usûl kaidelerinin tatbikatına önem vermişler, usûl kaidelerini Fıkhın tatbikatın­dan çıkarmışlardır. Bu usûlle eser yazanlar, konuları izah ederken konunun an­laşılmasını sağlamak ve tatbikatını gerçekleştirmek bakımından çokça misaller vermişlerdir. Hanefî usûlü biraz sonra izah edeceğimiz Şafiî usûlünden daha güç olmakla birlikte İslam hukukunun anlaşılmasına daha elverişlidir. Bu usûl, Mantık ilminde cüzden külle (tüme) varım esasına dayanmaktadır. Olaylardan hareketle genel kaidelere varılır.


A- Fukahâ Mesleğine Göre Yazılmış Eserlerin En Meş­hurları


1- Kerhî (h. 340), Usûl,

2- Cassâs (h. 370), el-Fusûl fî'l-usûl,

3- Debûsî (h. 430), Takvîmu’l-edille,

4- Pezdevî (h. 482), Usûl,

5- Serahsî, (h. 483), Usûl,

6- Semerkandî (h. 533), Mizânu'l-usûl fî netâici'l-ukûl,

7- Abdulaziz Buhârî (h. 730), Keşfü'l-esrâr,

8- Nesefî ( h. 710), Menâru'l-envâr,

9- İbn Melek (h. 885), Şerhu Menâri'l-envâr.

B- Mütekellimîn Mesleği ve Özellikleri


Bu ilimde tatbik edilen usullerden biri de mütekkellimîn (kelâmcılar) usûlü­dür. Bu usûlü Mutezile ve Şafiî mezheblerine mensup kelâm âlimleri uygulamış­lardır. Kelâm âlimlerinin uygulaması sebebiyle bu usûle Mütekellimîn mesleği, uygulayan âlimlerinin ekserisinin Şafiî mezhebine mensub olması sebebiyle de "Şafiî mesleği ve Usûlü" denmiştir. Mâlikî, Hanbelî mezheblerine mensup âlim­ler de bu meslek üzere eser yazmışlardır. Bu mesleği uygulayan âlimler, teşri' usûllerini aklî istidlale meylederek izah etmişler ve konulan izah ederken pek fazla misal vermemişlerdir. Bu usûl, mantık ilminde tümden cüze gelim metodudur. Genel kaidelerden olayların hükümleri çıkarılır

B-Mütekellimîn (Kelâmcılar) Mesleğine Göre Yazılmış Eserlerin En Meşhurları


  1. İmam Şafii, er-Risale (Türkçe’ye çevrildi)

  2. Ebû'l-Hüseyn el-Basrî (h. 463), el-Mu'temed,

  3. İmâmu'l-Harameyn el-Ceveynî (h. 487), el-Burhân,

  4. Gazalî (h. 505), el-Mustasfâ,

  5. Fahruddin er-Râzî (h. 606), el-Mahsûl,

  6. el-Âmidî (h. 631), el-İhkâm fi Usûli'l-Ahkâm.


C- Memzûc Meslek ve Özellikleri


Yukarıda isimlerini verdiğimiz iki usûlü tatbik eden âlimlerden sonraki de­virlerde yetişen hukukçular, bu iki usûlün nitelik ve özelliklerini birleştirmek su­retiyle eserler kaleme almışlardır. Bu usûle Memzûc (birleştirilmiş) meslek ve usûl adı verilmiştir. Hanefî, Şafiî, Mâliki ve Hanbelî mezheplerine mensup âlimler, bu usûie uygun olarak eserler te'lif etmişlerdir.

C- Memzûc (Birleştirilmiş) Mesleğe Göre Yazılmış Eserlerin Meşhurları


1. İbnü's-Saâtî (h. 694), Bedîu'n-nîzâm,

2. Sadrü'ş-Şerîa (h. 747), Tenkîhu'l-Usûl,

3. İbnü'l-Hümâm, (h. 861), Tahrîr,

4. Molla Hüsrev (h. 885), Mir'ât,

5. Molla Fenârî, (h. 834), Fusûlü’l-bedâyi',

6. Tâcu's-Sübkî (h. 771), Cem'ül-cevâmi',

7. Şâtibî (h. 780) Muvâfakat.

8. İbn Kayyım (h. 751), İ’lâmu'l-muvakkiîn.355

Kavaid kaynakları:

1-Cürcâni, Ali b. Muhammed, et-Tarîfât, Mısır, 1938.


2-İzmirli İsmail Hakkı, İlm-i Hılaf, İstanbul, 1330.
3-Karafî, Ahmed b. İdris, el-Fürûk, Beyrut, tsz.
4-Kerhî, Ebu'l-Hasen, Risaletün fi'l-Usûl (Te'sîsü'n-Nazar ile birlikte), Mısır, tsz.
5-Muhammed Rıfat Bey, Tevâfukât-ı Kavaid-i Küllîye, İzmir, 1313.
6-----: el-Eşbâh ve'n-Nezâir, Mısır, tsz.

Furû kaynakları:

    1. Aslî kaynaklar

Zahiru’r-Rivâye Kitapları:

İmam Muhammed tarafından, Ebu Hanife ve Ebu Yusuf’a ait görüşlerin derlenmesi ile oluşturulan kitaplardır. İmam Muhammed bu kitaplarda kendi görüşlerine de yer vermiştir. Bunlar imam Muhammed’ten bize kadar tevatür derecesinde bir sağlamlıkla ulaşmışlardır. “Mesaili Usul” adını da alan zahirür-rivâye kitapları şunlardır.



  1. el-Asl (el-Mebsût)

  2. el-Camius-Sağir

  3. el-Camiu’l-Kebir

  4. ez-Ziyâdât

  5. es-Siyeru’s-Sağir

  6. es-Siyeru’l-Kebîr

Hakim-i Şehid (334/945) bu altı kitabı “el-Kâfi” adı altında bir araya getirmiştir. Şemsul-eimme Serahsî (500/1106) ise “el-Kâfi”yi, “el-Mebsût” adı altında şerh etmiştir.

Nevâdir Kitapları:

Bunlar, yine üç imamın görüşlerini toplayan kitaplardır. İmam Muhammed tarafından nakledilmiştir, ancak zahiru’r-rivaye derecesinde değildir. Nevadır kitapları şunlardır:



  1. Keysâniyyât

  2. Harûnîyyât

  3. Cürcanîyyât

  4. Rakkiyyât

  5. Ziyadetu’z-Ziyâdât

    1. Talî kaynaklar

Vakıât Kitapları :

Hükümleri aslında mezhepte tasrih edilmeyip daha sonraki fakihler tarafından içtihad veya tahriç yoluyla hükmü verilen meselelerin yer aldığı kitaplara “vakıât” denir. Bunlara “Fetâvâ ve Nevâzil” de denir.

Bu tür kitapların ilki Ebul-Leys Semerkandî’nin (375/985) “Nevâzil” adlı kitabıdır. Ondan Ahmed b. Musa b. İsa (550/1155) “Mecmu’n-Nevâzil” adlı eserini yazmıştır. Diğer vakiât kitaplarından bazıları şunlardır:


  1. Ebu’l-Hüseyin Ahmet Kudûri (428/1036), Muhtasar,

  2. Alauddîn Muhammed Semerkandi (539/1144), Tuhfetu’l-Fukaha,

  3. Ebu Bekr Mes’ud Kâsânî (587/1191), Bedâyıu’s-Sanâyi’fi Tertibi’ş Şerâyi’,

  4. Burhanuddîn Ali Merginânî (593/1197), Hidâye,

  5. Burhanuddin Mahmut Buhârî (616/1219), Muhit-i Burhânî,

  6. Fahruddin Osman Zeyla’î (743/1342), Tebyin’ûl-Hakâik, (Kenz Şerhi),

  7. Bedrüddin Mahmut Semave (823/1420), Camiu’l-Fusûleyn,

  8. Kemal İbn Humâm (861/1457), Fethül-Kadir,

  9. Molla Husrev (885/1480) Düreru’l-Hukkâm,

  10. İbrahim Halebi (956/1549), Mutlaka'l-Ebhûr,

  11. Hasan Şu’rünbilalî (1069/1658), Merakî’l-Felâh,

  12. Şeyhzâde Damad (1078/1667), Mecmau’l-Enhur,

  13. İbn Abidin (1252/1836), Reddu-‘l-Muhtâr ala’d-Dürri’l-Muhtâr.

    1. Şerhler: Kısa ve özlü ifade ile yazılan fıkıh metinleri üzerine onları okuyucu için açıklayıcı özellikteki çalışmalardır. Metinlerde değinilmeyen tartışmalar, ihtilaflar, ilgili deliller tafsilatlı olarak şerhlerde yer verilmiştir. Aşağıda Hanefi mezhebinin dört fıkıh metni “mutunu erbaa” adı ile meşhur kitaplar ve şerhleri örnek olarak verilmiştir.

Hanefi fıkhında “Mütûn-ı Erba’a” diye bilinen dört muteber fıkıh kitabını da burada zikretmek gerekir. Mütûn-ı Erba’a ve şerhleri şunlardır:

    1. Sadru’ş-Şeria ( 8/14. asır ), Vikâye, (Alauddin Ali “inaye”; Ali el Kari ise “nukaye” isimli şerh yazmışlerdır.)

    2. Abdullah Mevsıli (683/1284), Muhtâr, (Mevsıli, “İhtiyar” adı ile bir şerh yazmıştır. )

    3. İbnü’s-Sa’atî ( 694/1295 ), Mecma’u’l-Bahreyn,

    4. Ebu’l-Berekât Abdullah Hafizuddin Nesefi (532/1142) Kenz. (Nesefi’nin Kenz’ine Zeylai, “Tebyinü’l-Hakaik”; İbn Nüceym ise “el-bahru’r-raik” ismi ile şerh yazmışlardır.)

    1. Fetva kitapları

Klasik ve Çağdaş Fetva Kitapları

Bazı Klasik Fetva Kitapları şunlardır:



  1. Abdurreşîd b. Ebû Hanife (540/1146), el-Fetâvâ’l-Velvâliciyye,

  2. Kâdıhân (592/1196), Fetâvâ-i Kâdıhân,

  3. Hey’et (Şeyh Nizam başkanlığında) el-Fetâvâ-i Hindiyye,

  4. Bezzâzî (827/1424), el-Fetava-i Bezzâziyye,

  5. Ebussuud efendi (982/1574) Fetâvâ-yı Ebus Suud Efendi,

  6. Ankarâvî Mehmed Emin Efendi (1098/1687), Fetâvâ-yı Ankaravî,

  7. Çatalcalı Ali Efendi (1103/1692), Fetâvâ-yı Ali Efendi,

  8. Abdurrahim Efendi (1128–1716), Fetâvâ-yı Abdurrahim,

  9. Feyzullah Efendi (1115/1705) Fetava-yı Feyziyye,

  10. Minkârîzâde, Yahya Efendi (1088/1677), Fetâvâ-yı Minkârîzâde,

Bazı Çağdaş Fetva Kitapları:

el-Fetâvâ’l- İslâmiyye min Bâri’l-İftâi’l’-Mısriyye (Mısır Müftülüğünce verilen fetvalardan oluşur.) “el-Fetâvâl- lecneti’d-Daime li’l-Buhûsi’l-ilmiyye ve’l-iftlâ el-lecnetüd-Daime li’l buhüsi’l-İslâmiyye” kurumu tarafından verilen fetvalardan oluşmuştur. Buna ilaveten şu kitaplar da çağdaş fetvaları içermektedir.

Mahmut Şeltut: el-Fetâvâ; Mahluf el-Adevî: Fetâvâ Şer’iyye; Abdulhalim Mahmut: Fetâvâ; Yusuf karadâvi: Fetâvâ Mu’âsırâ


DİĞER DİNLER

VE

İNANÇ ESASLARI BİLGİSİ
10 - DİĞER DİNLER VE İNANÇ ESASLARI BİLGİSİ DERSİ
Diğer Dinler ve İnanç Esasları Bilgisi dersi, 4 saat olarak planlanmış olup, bu derste işlenecek konular şu şekilde düzenlenmiştir:
İÇİNDEKİLER

Diğer Dinleri Öğrenmenin Din Hizmetleri Açısından Önemi

Günümüzdeki Dinî Coğrafya

  1. YAHUDİLİK

Yahudiliğin Temel Özellikleri

Günümüzde Yahudilik

Yahudilik Mezhepleri

  1. HIRİSTİYANLIK

Hıristiyanlığın Temel Özellikleri

Günümüzde Hıristiyan Ana Mezhepleri

  1. HİNDUİZM

  2. BUDİZM

Türkiye’de İslâmiyet’in Dışında Diğer Din Mensupları

Türkiye’de Misyonerlik Faaliyetleri

Dinler Arası Diyalog Çalışmaları

Kaynakça

DİĞER DİNLERİ ÖĞRENMENİN DİN HİZMETLERİ AÇISINDAN ÖNEMİ

Kur’an-ı Kerim ve hadislerde, diğer dinlere inanan insanlardan bahsedildiğini görmekteyiz. Genel olarak, Yahudiler, Hıristiyanlar, Mecusiler, Sabiiler ve Putperestler bunlardandır. İslam’ın temel kaynaklarında bahsedilen bu topluluklar, ilk dönemden beri Müslüman bilginlerin merakını celbetmiştir.

Zamanla, yapılan fetihler sonucu birçok farklı din ve kültür mensubu toplumlarla karşılaşılmış olması, bu dinleri ve kültürleri tanımayı ve buna karşı bir savunma sistemi kurmayı gerekli kılmıştır. Bu nedenle, diğer dinler ve kültürleri anlatan, araştırma konusu yapan veya ona karşı savunma tedbirleri geliştiren birçok eserler verilmiştir.

Hicri ilk yüzyıldan başlayarak, ‘‘Makalât, er-Redd, el-Firak, ed-Diyanât ve el-Milel’’ tarzlarındaki eserlerle birlikte, birçok müstakil objektif eserlerin de yazıldığını görmekteyiz. El-Bağdâdî(ö.1038)’nin‘‘el-Fark Beyne’l-Firak’’; Gazalî (ö.1111)’nin ‘‘er-Reddu’l-Cemîl’’; Bakıllânî (ö.1012), İbnHazm (ö.1064),Esferânî (ö.1078) ve Şehristânî (ö.1183)’nin ‘‘ el-Milel ve’n-Nihal’’; Nevbahtî (ö.910)’nin ‘‘ el-Ârâuve’d-Diyanât’’ adlı eserleri bu kabildendir. Ayrıca Birûnî (ö.1048)’nin ‘‘el-Âsâru’l-Bâkiye’’ ve ‘‘Kitâbu’t-Tahkîkmâli’l-Hind’’ adlı eserleri de günümüzün bilisel disiplin kuralları bakımından da örnek teşkil edebilecek önemli kaynaklardandır.

Bilindiği üzere tarihte ve günümüzde din hizmetleri veren kişiler, aynı zamanda bir önder ve aydınlatıcıdır. Bu itibarla diğer dinler hakkında bilgi sahibi olmaları, din hizmetlerini yürütmede önemli bir avantaj sağlar. İnsanların, günlük gazeteler ve televizyon programları aracılığıyla edindikleri bu kabilden bilgilerin din hizmetleri sunan kimseler tarafından doğru ve mantıklı bir şekilde algılanmasının sağlanması gereklidir. Global kültür içerisinde yer alan birçok günlük davranış, kutlama ve anmaların (yılbaşı, Noel, yaş günü, sevgililer günü v.b.) dinler bazında kökeninin sağlıklı bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir. Bu noktada da din hizmetleri yürüten kimselerin müracaat kaynağı olmaları hasebiyle, bu konulara vakıf olması lüzumu artmaktadır.

O halde, din hizmetleri sunanlarca diğer dinleri bilmenin önemini şu şekilde özetleyebiliriz:



  1. Diğer dinleri bilmek, kişinin genel kültürü açısından,

  2. Diğer din mensuplarıyla sağlıklı bir iletişim kurma açısından,

  3. Bir tebliğci olarak İslam’ı diğer din mensuplarına anlatma teknik ve yöntemlerini oluşturma açısından,

  4. İslam Dininin tarihsel bilgi kaynaklarına da sirayet etmiş olanisrailiyat bilgilerini ve buna bağlı oluşmuş bid’at ve hurafeleri tanıyıp tespit edebilmek açısından,

  5. İslam’ı, naslara uygun bir biçimde, günümüz şartlarında daha iyi yorumlamak ve yaşanabilirliğini en üst seviyeye getirebilmek açısından,

  6. Müslüman toplumları da hedef almış olan misyonerlik v.b. faaliyetlerin doğru tanınması ve buna karşı etkili önlemler alınabilmesi açısından,

  7. Kendi eksik ve yanlış bakış açılarımızı tespit ve tanımamız açısından,

  8. Din hizmetlerini daha verimli ve kapsamlı bir şekilde yürütebilmek açısından önemlidir.

GÜNÜMÜZDEKİ DİNÎ COĞRAFYA

Günümüzde dünya üzerindeki her bölgede, birbirinden farklı inanç ve yaşam tarzı içeren birçok yaşayan din mevcuttur. Bunlar genel olarak şunlardır:



İlkel Kabile Dinleri:

Bu dinlere, ‘‘ Geleneksel Dinler’’ de denilmektedir. Belli bir kurucusu, inanç sistemi, kutsal kitabı bulunmayan dinlere Geleneksel Dinler denir. Kabilenin bütün üyeleri kabilenin dinine uymak zorundadır. Başka bir dine inanmak yasaktır. Bu dinlerin yayılmacı özelliği yoktur. Avcılık, balıkçılık ve toplayıcılıkla geçinen bu kabileler; ata ruhlarına saygı duyarak, tabiat olaylarını denetim altına almak için çeşitli ayin ve danslar yaparak, tıbbî olarak da büyüye başvurmak suretiyle dini hayatlarını sürdürürler.

Yoğun olarak, Güney Amerika, Afrika, Avustralya, Yeni Zellanda ve Hint Adalarında yaşamaktadırlar. Bu dinlerin en bilinenleri şunlardır:


  • Dinka Dini (Sudan)

  • Ga Dini (Gana)

  • Maorri Dini (Güney Pasifik Adaları)

Konfüçyüsçülük:

Adını kurucusu Konfüçyüs’den alan bu din, Çin’de ortaya çıkmış bir dindir. Ahlaki öğretileriyle ön plana çıkan bu din, Çin halkının iki bin yıllık yaşam tarzını, değerlerini ve dinî inançlarını ifade etmektedir. Günümüzde, yaklaşık 350 Milyon müntesibinin olduğu bilinmektedir. Genel olarak Çin’de, geri kalanı da Japonya, Burma ve Tayland coğrafyalarında yaşamaktadırlar.



Taoizm:

Kurucusu Lao Tzu olan bu din de Çin menşeli bir dindir. Mistik yönü ağır basan bu dine göre evren iki gücün etkisinde şekillenmiştir ve bu etki de devam etmektedir. Bunlar Yin ve Yang’dır. Bu dinin de salikleri genel olarak Çin’de yaşamaktadır. Az bir kısmı da diğer Asya ülkelerine dağılmıştır.



Şintoizm:

Japonya’nın geleneksel millî inançlarını ifade eden bu din, ‘‘Tanrıların Yolu’’ anlamına gelmektedir. Belli bir kurucusu olmayan bu din millî, geleneksel, çok tanrılı ve diğer dinlere tepki göstermeyen bir dindir. Aynı zamanda Budist de olabilen Şintoistler Japonya’da yaşamaktadırlar.



Hinduizm:

Tarih olarak yaşayan dinlerin en eskisidir. Günümüzde tenasüh veyoga gibi öğretileriyle dünyada yaygınlık kazanan bu dinin belli bir kurucusu ve inanç sistemi bulunmamaktadır. Yeryüzünde 700 Milyon civarında Hindu’nun yaşadığı ve genelinin de Hint coğrafyasında olduğu bilinmektedir.



Budizm:

Buda’nın kurucusu olduğu bu din de Hindistan’da ortaya çıkmıştır.Tanrısız bir din olan Budizm, yoga, meditasyon, reenkarnasyon ve nirvana gibi öğretileriyle ülkemizde de taraftar bulmaktadır. Bu din mensuplarının geneli Hint Yarımadası ve Çin’de, geri kalanlar da Endonezya, Japonya ve Hint Adalarında; Yayılmacı özelliğinden dolayı da diğer dünya ülkelerinde kısmen yaşamaktadırlar.



Cayinizm:

Hinduizm içinde ortaya çıkmış bir dindir. Kurucusu olan Vardhamana, ayinlerin şekilciliğine, Brahmanların otoritesi ve imtiyazlarına ve kast sistemine karşı çıkmıştır. Kendisinin tenasüh çemberinden kurtulduğunu ileriye sürerek ‘‘ muzaffer’’ anlamında ‘‘ Cina’’ lakabını almıştır. Bu isim daha sonra kurduğu dinin adı olur. Alemin ebediliğine inanan Cayinistler, yaratıcı bir tanrı anlayışını da kabul etmezler. Ahlakî erdemlere çok önem veren ve canlılara zarar vermeyi yasaklayan Cayinistler, ‘‘ Tirthankara’’ denilen kutsal addettikleri varlıklara tapınırlar. Hind Yarımadası ve çevresinde yaşamaktadırlar.



Sihizm:

Kurucusu Guru Nanak olan bu din, Hindistan’da ortaya çıkmıştır. Geleneksel Hinduizm’in ilkelerine karşı oluşturulmuş olan bu din, bazı özelliklerini de İslam’dan alarak sistemini oluşturmuştur. Her yerde dinsel giysi tarzlarıyla belli olan Sihler, Genel olarak Hindistan’ın Pencap Eyaleti ve çevresinde yaşamaktadırlar.



Zerdüştîlik:

Kurucusu Zerdüşt olan bu din, M.Ö. VI. Y.Y.’da İran’da ortaya çıkmıştır. Tanrısının adı ‘‘AhuraMazdah’’ olan bu dine Mazdeizm de denir. Tek tanrı inancı esasına dayanan bu din, Zerdüşt’ün ölümünden sonra rahipler tarafından Mecusîliğe çevrilmiştir. Bu din mensupları bugün, İran’da ve Hindistan’ın Bonbay Eyaletinde yaşamaktadırlar.



Yahudîlik:

Kur’an-ı Kerim’de mensuplarından sıkça bahsedilen bir dindir. İlahî dinlerden biri olan Yahudilik, köklü bir inanç sistemine sahip dinlerdendir. Toplam nüfuslarının yirmi beş milyon civarında olduğu düşünülen Yahudiler, A.B.D. ve İsrail’den sonra, Türkiye, İran, Yemen gibi Müslüman ülkelerle, İngiltere ve Avrupa’nın değişik ülkelerinde yaşamaktadırlar.



Hıristiyanlık:

Filistin’de ortaya çıkmış bir dindir. Temeli, Müslümanlarca bir peygamber olarak kabul edilen ancak Hıristiyanlarca tanrı olduğuna inanılan İsa’ya dayanmaktadır. Günümüzde dünya üzerinde en fazla mensubu bulunan din olan Hıristiyanlık, Avrupa ve Amerika Kıtalarının hemen hepsi, Avustralya’nın büyük bir kısmı, Orta ve Güney Afrika ve kısmen de Asya’da yayılmıştır. Dünya üzerindeki Hıristiyan nüfusun iki milyara yakın olduğu tahmin edilmektedir. Hıristiyanlık nüfuz alanının daha da genişletilmesi çabaları da halen misyonerlik faaliyetleriyle devam etmektedir. Ülkemizde de, İstanbul ve İzmir gibi büyük şehirlerde ve Adana, Hatay ve Mardin ‘de Hıristiyan nüfus bulunmaktadır.



İslamiyet:

M.S. VII. Yüzyılda Hicaz’da ortaya çıkmakla birlikte aslında Hz. Âdem’den beri süregelen dinin adıdır. Ondört yüzyıllık geçmişe sahip olan İslam Dininin Peygamberi Hz. Muhammed (A.S.)’dır. Bu süreçte İslam Dini, başta Ortadoğu olmak üzere, Afrika’da, Asya’da, Avrupa’nın bazı bölgelerinde ve dünyanın değişik bölgelerinde de yayılmıştır. Dünya üzerindeki Müslüman nüfusun bir milyar civarında olduğu tahmin edilmektedir.



  1. YAHUDİLİK

Yahudileri tanımlamak için pek çok terim kullanılmıştır. Bunlardan İbrani, İsrail ve Yahudi terimleri diğerlerine nazaran ön plana çıkmıştır. Bu terimlerin kullanımında çoğu zaman hata yapılır. İbrani terimi İsrail ve Yahudi terimi yerine, İsrail terimi İbrani ve Yahudi terimi yerine, Yahudi terimi de İbrani ve İsrail terimi yerine kullanılır. Hâlbuki bunların her biri Yahudi tarihinde belli bir döneme işaret eder.

Tevrat'a göre bütün insanlar tek bir atadan gelmiş ve Hz. Nuh’un oğulları zamanına kadar insanlar arasında ırk bakımından bir ayrım olmamıştır. Geleneksel Yahudi anlayışına göre Hz. Nuh'un Ham, Sam ve Yafes adında üç oğlu vardı. Bunların her biri, bir milletin atası olmuştu. Ham Hamilerin, Sam Samilerin, Yafes de Yafesilerin atasıydı. Bunlardan Sam ve onun soyu diğerleri arasında seçkin bir yere sahipti. Sam’ın soyundan gelen Eber, Hz. İbrahim’in büyük atasıydı. Bu nedenle, Hz. İbrahim’e “Eber’in soyundan” anlamında İbrani (İvri), onun konuştuğu dile de İbranice (İvrit) denmişti. İbranî ve İbranice terimlerinin buradan geldiği söylenmektedir.

İbrani terimi, Yahudiler tarafından ilk atalar olarak kabul edilen Hz. İbrahim, Hz. İshak ve onların çocuklarını tanımlar. Hz. İbrahim’in diğer oğlu Hz. İsmail bunun dışında tutulur.

Yahudiler tarafından ilk Yahudi atalarının sonuncusu kabul edilen Hz. Yakub, başından geçen bir olay sonrasında İsrail lakabını alır. Tevrat’ta anlatıldığına göre, kendisini “Tanrı adamı” olarak tanıtan bir adam Yakub’un karşısına çıkmış ve onunla sabaha kadar güreşmiş, fakat onu yenememiştir. Sabah olunca, adam Yakub’u kutsamış ve ona “Tanrı’yla uğraşan” anlamında "İsrail" (Yisrael) lakabını vermiş, soyuna da "İsrailoğulları" (BneyYisrael) demiştir. Bu olaydan sonra İbranîler, İsrail (ve bazen İsrailoğulları) olarak anılmaya başlamışlardır.

İbraniler, Hz. Yakup'tan Babil sürgününe (MÖ 587) kadar olan dönemde İsrail olarak anılmıştır. Bu halk, Babil sürgünü sonrasında, Hz. Musa’nın dinini kabul etmiş Samirîlerden kendini ayırmak için Yahudi adını almıştır.

Babil sürgünü sonrasında "Yahudi" isminin ön plana çıkmasıyla birlikte, İsrail ismi de kullanılmaya devam etmiştir. İsrail, genel tarihî anlamda, "Yahudi" ise özel ve yaşayan bir kavmi tanımlamak için kullanılmıştır. Tarih içinde bu iki isim, karakterle ilgili bir muhteva da kazanmış; "İsrail" olumlu karakteri, "Yahudi" ise olumsuz karakteri belirtir olmuştur. "Yahudi" isminin pejuratif, yani küçük düşürücü bir anlam kazanması dolayısıyla Yahudiler, Hıristiyan topraklarında zaman zaman bu isim yerine "İsraelî" (İsraelite) ismini kullanmayı tercih etmişlerdir. Yahudiler, azınlıkta bulundukları Müslüman ülkelerde de "Yahudi" yerine "Musevî" ismini kullanmayı tercih etmişlerdir. Çünkü Müslüman ülkelerde de "Yahudi", genelde aşağılayıcı ve kötü bir anlamda kullanılmıştır. Bu durum hâlen devam etmektedir. "Musevî" ise, daha olumlu ve yumuşak bir imaj çizmektedir.



Kur’an-ı Kerim’de İsrail, İsrailoğulları (Benî İsrâil) ve Yahudi (Yahûd, Hâdû) kelimeleri geçmektedir. İsrail kelimesiyle Hz. Yakub kast edilmektedir. Kur’an’da Hz. İsa’dan önceki Yahudilerin “İsrailoğulları”, ondan sonrakilerin ise “Yahudi” adıyla anılmakta oldukları dikkati çeker.

Yahudiliğin Temel Özellikleri

a) Seçilmişlik: Yahudilik bir ahit dinidir. Yahudilik tarihini Hz. İbrahim’le başlatır. Yahudi geleneğine göre Hz. İbrahim ilk Yahudi’dir ve Rab ile ahit yapan kişidir. Yapılan ahit gereğince, ahite taraf olan kavim de Rabbin seçkin kavmi olmaktadır. Bu itibarla Yahudiler, İbrahim ve İshak ve Yakub’un kavmi olmakla, Rab tarafından seçilmiş kavim olma özelliğine sahip olduklarına inanırlar. Yahudi olmanın temel ön şartı,Yahudi bir anne babadan veya en azından Yahudi bir anneden doğmaktır. Milliyeti bakımından Yahudi olmayıp sonradan Yahudiliğe giren kimse de Yahudi sayılır. Ancak bu kişi, Yahudiliğe girmekle sadece din değiştirmiş olmaz. Aynı zamanda milliyetini de değiştirmiş olur. Bu bakımdan "Yahudilik" terimi; belli bir ırka, kültüre ve dine mensubiyeti ifade eden çok kapsamlı bir anlam ihtiva etmektedir. Bu yönüyle de Yahudilik, diğer dinlerden farklılık gösterir. Yahudiler, seçilmiş olmakla Tanrının onlara sürekli kurtarıcı Mesihler göndererek sıkıntılardan ve yok oluştan kurtaracağına, onları koruyup kollayacağına inanırlar.

b) Kutsal Toprak: Yahudilik, belli bir toprak parçasıyla kimlikleştirilmiş bir dindir. Zira Tanrı tarafından seçilmiş bir milletin, yeryüzünde yaşayacağı özel bir toprak parçasının da olması gereklidir. Yahudiliğin en temel kurum ve kuralları bu topraklara göre şekillendirilmiştir. Bu topraklar Kenan yani Filistin’dir. Zorunlu sürgün hali dışında her Yahudi bu topraklarda yaşayıp burada ölmelidir. Zira yeniden diriliş, dünyanın da merkezi olduğuna inanılan Kudüs’te olacaktır. Yahudi şeraitinde, imkân dâhilinde olduğu halde kutsal topraklarda yaşamayan Yahudiler, Tevrat’ın buyruklarına karşı gelmiş bir asi olarak nitelendirilir.

Yüklə 5 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   ...   56




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin