T c hiTİT ÜNİversitesi


TÜRKİYE 2013 YILI İLERLEME RAPORU



Yüklə 0,5 Mb.
səhifə8/8
tarix01.08.2018
ölçüsü0,5 Mb.
#65139
1   2   3   4   5   6   7   8

TÜRKİYE 2013 YILI İLERLEME RAPORU
1.SİYASİ KRİTERLER VE GÜÇLENDİRİLMİŞ SİYASİ DİYALOG
1.1.Demokrasi ve hukukun üstünlüğü
Mayıs ayı sonunda, İstanbul’un merkezinde yer alan Gezi Parkı’nda bir kentsel gelişim projesine karşı protestolar başlamıştır. Protestolar artmış, daha kapsamlı talepleri içererek diğer şehirlere yayılmıştır. Şiddete başvuran az sayıda protestocu katılmış olsa da, gösteriler genel olarak barışçıl nitelikte gerçekleşmiştir. Bazı vakalarda, polis göstericilere karşı aşırı güç kullanmıştır. Biri polis memuru olmak üzere, altı kişi hayatını kaybetmiş, bazıları çok ağır olmak üzerebinlerce kişi yaralanmış, Taksim Dayanışma Platformuna (Gezi Parkı eyleminde aktif olarak yer alan dernekler grubu) katılan STK üyeleri de dâhil olmak üzere, 3.500’den fazla kişi gözaltına alınmış ve bunlardan en az 112’sinin hâkim kararıyla tutukluluk halleri devam etmiştir. Olaylar sırasında yaşandığı iddia edilen insan hakları ihlallerine ilişkin bir rapor hazırlamak üzere Türkiye İnsan Hakları Kurumu bünyesinde ad hoc bir komisyon kurulmuştur. 30 Eylül 2013 tarihinde Hükümet tarafından Demokratikleşme Paketi açıklanmıştır. Paketin uygulanması için yasal ve ikincil düzenlemelerin sırasıyla Meclis ve Hükümet tarafından kabul edilmesi gerekmektedir. TR TR 7 Sonuç olarak, Hükümet daha fazla demokratikleşme ve siyasi reform gerçekleştirme konusunda taahhütte bulunmaya devam etmiştir. Mayıs-Haziran aylarında gerçekleştirilen geniş kapsamlı sivil protestoların Hükümet tarafından ele alınması sırasında görüldüğü üzere, diyalog ve uzlaşı ruhu eksikliğinin damgasını vurduğu kutuplaşmış bir siyasi iklim hâkim olmuştur. Yeterli istişare olmaksızın kilit politikaların kabul edilmesi ve mevzuat teklif edilmesi anlayışı büyük ölçüde devam etmiştir. Yerel yönetimlere yetki devri konusunda bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. Kamu yönetimi Kamuda insan kaynakları yönetimini geliştirmeyi amaçlayan ve liyakate dayalı terfii sağlayan bir kamu reformuna duyulan ihtiyaç devam etmektedir. Bakanlıkların, bağımsız düzenleyici kurumlar üzerindeki AB mevzuatına aykırılık oluşturan yetkileri devam etmiştir. İdari işlemlerin basitleştirilmesi ve temel kamu hizmetlerinin çevrimiçi (e-devlet) sunulmasına ilişkin çalışmalar sürmüştür. Hükümet, kamu yönetiminin etkinliğini artırmak amacıyla bir dizi proje ve faaliyet başlatmıştır. Mevzuat kalitesinin artırılmasına ilişkin düzenleyici etki analizlerinin geliştirilmesinde ilerleme kaydedilmemiştirSonuç olarak, sivil-asker ilişkileri arasındaki dengede sivil makamlar lehine olan büyük değişimi teyit eden geçmiş askeri darbeler hakkındaki Meclis soruşturması ve mevzuat değişiklikleriyle, sivil gözetimin güçlendirilmesi konusunda ilerleme sağlanmıştır. Ancak, özellikle askeri yargı sistemi ve Jandarma Genel Komutanlığının sivil gözetimi hususlarında daha fazla reforma ihtiyaç duyulmaktadır. Yolsuzlukla mücadele davalarına ilişkin süreçteki tarafsızlık konusunda endişeler devam etmektedir. Türkiye’nin, tüm yolsuzluk vakalarında caydırıcı cezalar verilmesini temin etmesi gerekmektedir Sonuç olarak, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun kabulü ile mülteciler ve sığınmacılarla ilgili yasal çerçeve hususunda kayda değer ilerleme sağlanmıştır. Bundan sonra uygulamaya yönelik mevzuatın kabul edilmesi büyük önem arz etmektedir. Makroekonomik istikrar Türkiye ekonomisinde bir önceki yılın ortalarından başlayan yavaşlama 2012 yılında devam etmiştir. Yıllık bazda büyüme oranları, aşamalı olarak, 2011 yılının dördüncü çeyreğindeki %5,3 seviyesinden 2012 yılının son çeyreğinde %1,4 seviyesine gerilemiştir. Mevsimsellikten arındırılmış çeyreklik veriler göz önüne alındığında, reel GSYH 2012’nin son çeyreğinde son derece düşük bir oranda artmıştır. Yıllık GSYH büyüme oranı 2011 yılındaki %8,8 seviyesinden 2012 yılında %2,2 düzeyine gerilemiştir. Ekonomideki yavaşlama, ekonominin iç talebe bağlı büyümeden ihracata dayalı büyümeye doğru yeniden dengelenmesi süreciyle aynı anda gerçekleşmiştir. Özel tüketim harcamaları ve yatırımlar sırasıyla %0,6 ve %4,8 oranında azalmıştır. Öte yandan ihracat hızlanarak yıllık bazda %16,7 oranında artış göstermiştir. Ancak ihracattaki bu etkileyici performans, İran’a yapılan olağandışı parasal olmayan altın ihracından kaynaklamıştır. İç talepteki yavaşlamaya bağlı olarak ithalat hacmi durağan seyretmiştir. 2012 yılında GSYH büyümesine olumlu katkıda bulunan tek iç talep bileşeni kamu harcamaları olmuştur. Kamu tüketim ve yatırım harcamaları sırasıyla %6,1 ve %9,3 oranlarında artmıştır. 2013 yılının ilk yarısında, yatırım harcamaları başta olmak üzere güçlü bir şekilde artış gösteren kamu harcamalarına bağlı olarak iç talep toparlanmaya başlamıştır. Bununla birlikte özel sektör yatırımlarındaki daralma devam etmiştir. Faiz oranlarındaki bir miktar düşüşün yardımıyla özel tüketim harcamaları ılımlı büyüme seyrine geri dönmüştür. Altın ihracatının bir önceki yıla göre hızlı bir şekilde düşmesi neticesinde yıllık bazda ihracat artışı %3,2’ye gerilemiştir. İthalattaki %9,5 oranındaki artış büyük oranda artan altın ithalatından kaynaklanmaktadır. Değişik bileşenlerin katkıları neticesinde yıllık GSYH büyümesi yılın ilk yarısında %3,7 oranında gerçekleşmiştir. Mevsimsellikten arındırılmış çeyreklik büyüme rakamlarına bakıldığında, 2012 yılının son çeyreğinde %0,2 büyüyen GSYH, 2013’ün ilk çeyreğinde %1,5, ikinci çeyreğinde ise %2,1 büyümüştür. 2011 yılında AB ortalamasının %52’si seviyesinde gerçekleşen Türkiye’de kişi başına düşen GSYH (satın alma gücü paritesine göre) 2012 yılında AB ortalamasının %56’sı seviyesine yükselmiştir. Sonuç olarak, ekonomideki yavaşlamanın sonuna gelinmiş ve 2013’ün ilk yarısında ekonomik faaliyetler yeniden hız kazanmıştır. Hâlâ yüksek seviyelerde seyreden cari işlemler açığı, Türk lirasını yatırımcı güvenindeki ani bir düşüşe karşı kırılgan hale getirmektedir. Zayıflayan iç talep ve güçlü ihracat artışı neticesinde, 2011 yılında %9,7 olan cari açığın milli gelire oranı büyük ölçüde gerileyerek, 2012 yılında %6’ya düşmüştür. Daha da önemlisi, mal ithalatı değer olarak %1,5 oranında azalırken, ihracat %13,9 gibi büyük bir oranda artış göstermiştir. 2013 yılının ilk yarısına ilişkin ödemeler dengesi verileri söz konusu eğilimin tersine döndüğünü, yıllık bazda mal ihracatında gerçekleşen %2,8 gibi nispeten ılımlı artışa karşın, mal ithalatının %7,1 gibi güçlü bir artış sergilediğini göstermektedir. 12 aylık kümülatif cari işlemler açığı yeniden GSYH’nin %6,6’sına yükselmiştir. Bununla birlikte, son yıllarda parasal olmayan altın ihracat ve ithalatındaki büyük dalgalanmalar Türkiye’nin dış ticaret verilerinde önemli oynaklıklara sebep olmaktadır. 2012 yılında GSYH’nin %0,7’sine tekabül eden net altın ihracatının ardından, 2013 yılının ilk yarısında yüksek düzeyde net altın ithalatı gerçekleşmiştir. 2012 yılında cari işlemler açığının finansmanı büyük ölçüde portföy yatırımları tarafından sağlanırken, net doğrudan yabancı yatırımlar açığın küçük bir bölümünü karşılayabilmiştir (%17,8’i). Türkiye’nin kısa vadeli sermaye akımlarına bu kadar bağımlı kalması küresel risklere karşı hassasiyetini artırmaktadır. 2011 yılında 56 Milyar avro olan Merkez Bankasının resmi döviz rezervleri, 2012 yılında 78 Milyar avroya, 2013 Haziran sonu itibarıyla ise 94 Milyar avroya (GSYH’nin %16’sına) yükselmiştir. 2012 yılında brüt dış borçlar %10,8 artış göstermiş olmasına rağmen, GSYH’nin oranı olarak ifade edildiğinde 1,8 puan düşerek %42,5’e gerilemiştir. Sonuç olarak, dış dengesizlikler önemini sürdürmekte olup, bu dengesizliklerin kısa vadeli fonlarla finansmanı ülkeyi küresel yatırımcı duyarlılığındaki ani değişimlere karşı kırılgan hale getirmektedir. İşgücü piyasası 2012 yılındaki ekonomik yavaşlamaya rağmen nispeten olumlu seyretmiştir. 2011 yılında %8,8 olan 20-64 yaş arasındaki nüfus işsizlik oranı 2012 yılında %8,2’ye düşmüş olup, istihdam %3 oranında artmıştır. İstihdam oranı 0,6 puan artarak %52,8’e ulaşırken, işgücüne katılım oranı 0,2 puan yükselerek %57,4 olarak kaydedilmiştir. 2013 yılının ilk altı ayındaki ekonomik büyüme artışına paralel olarak, ortalama istihdam oranı yıllık bazda %4,1 artmıştır. Buna rağmen işgücünün istihdamdan daha hızlı artması neticesinde ortalama işsizlik oranı yıllık bazda %0,4 yükselmiştir

TÜRKİYE 2014 YILI İLERLEME RAPORU
1.SİYASİ KRİTERLER VE GÜÇLENDİRİLMİŞ SİYASİ DİYALOG
1.1.Demokrasi ve hukukun üstünlüğü
Sonuç olarak, Hükümetin yolsuzluk iddiaları karşısında, yürütmenin yargının bağımsızlığına, tarafsızlığına ve etkinliğine müdahalesine varacak ölçüdeki tepkileri ciddi endişelere neden olmuştur. Bu durum siyasi ortamın daha da kutuplaşmasına yol açmıştır. Yeterli ya da hiçbir istişarede bulunmaksızın önemli politikaların benimsenmesi ve kanun teklifleri sunulması uygulaması devam etmiştir.

Kamu yönetimi
Türkiye'nin, kamu yönetimi reformuna yönelik kapsamlı bir stratejik çerçevesi bulunmamaktadır. Bir kamu yönetimi reformu stratejisi kabul edilmeli ve bunun koordinasyonundan sorumlu bir birim oluşturulmalıdır. Sonuç olarak, ordunun sivil gözetimi konusunda bir değişiklik olmamış ve istihbarat teşkilatının sivil gözetimi konusunda ilerleme kaydedilmemiştir. İstihbarat faaliyetlerine yönelik yargı denetiminin kapsamı oldukça daraltılmış ve bu alandaki mali şeffaflık daha da sınırlandırılmıştır. Orduya, polis teşkilatına, jandarmaya ve istihbarat faaliyetlerine yönelik sivil denetimin iyileştirilmesi için reformlara ihtiyaç vardır. Sonuç olarak, Türkiye'de, politika yapma süreçlerinde ve yönetimde vatandaşın öncelikli olması ve temel haklardan yararlanmanın kanun ile güvence altına alınması için ısrarcı olan, hak-temelli ve büyüyen bir sivil toplum mevcuttur. Hükümet-sivil toplum ve Meclis-sivil toplum ilişkileri, özellikle yasama sürecinin bir parçası olarak, sistematik, kalıcı ve yapılandırılmış istişare mekanizmaları aracılığıyla politika düzeyinde geliştirilmelidir
2.EKONOMİK KRİTERLER
Sonuç olarak, ekonomi politikasının temel unsurlarına ilişkin mutabakat zayıflamıştır. Türkiye, makroekonomik dengesizlikleri azaltmaya ve uzun dönemli büyüme potansiyelini yakalamaya yönelik adımları atmalıdır. Makroekonomik istikrar Türkiye ekonomisi, 2012 yılındaki yavaşlamanın ardından, 2013 yılında yeniden hızlanarak yıllık %4 oranında büyümüştür. Ancak bu oran, 2001 yılından bugüne kadar kaydedilen uzun dönemli büyüme ortalamasının altındadır. Tüketim harcamaları büyümedeki yukarı yönlü eğilimin temel tetikleyicisi olurken, özel yatırım harcamaları sınırlı kalmaya devam etmiştir. Kamu harcamaları, özellikle de kamu yatırımları, GSYH artışına ciddi katkı sağlamıştır. Diğer taraftan, GSYH’nin %25,4’ü düzeyindeki ihracatın durağan seyretmesi ve ithalatın artması nedeniyle, net ihracat 2013 yılında büyümeyi sınırlandırmıştır. Sıkılaşan mali koşullar, hane halkı borçlanmasını azaltmaya yönelik makro-ihtiyati tedbirler ve bazı dolaylı vergi oranlarında yapılan artışlara bağlı olarak zayıflayan iç talep, 2014 yılının ilk yarısında GSYH artışının %3,3 düzeyine gerilemesinde etkili olmuştur. Bununla birlikte, döviz kurunun daha rekabetçi hale gelmesi ve ihracat pazarlarında yaşanan toparlanmaya bağlı olarak artan ihracat yavaşlayan iç talebi telafi ederken, ithalat sınırlı da olsa bir miktar azalmıştır. Türkiye’nin kişi başına düşen GSYH’si, satın alma gücü paritesine göre, 2013 yılında AB ortalamasının %55’i düzeyindedir. Sonuç olarak, ekonomik büyüme geçen yıl ılımlı bir seyir izlemiş ve son dönemde kaydedilen büyümede iyileşen net ihracat etkili olmuştur. Bütün standartlara göre hala yüksek seviyelerde seyreden cari işlemler açığı, son iki yılda GSYH’nin ortalama %7’si düzeyinde gerçekleşmiştir. Cari açık 2013 yılında GSYH’nin %7,9’una yükselmiş olsa da, bu artış Türkiye’nin altın ticaretindeki oynaklıktan kaynaklanmış olup, ekonominin uluslararası rekabet gücü ile ilişkili değildir. Altın ticaretindeki normalleşme ile birlikte, cari açık 2014 yılının ilk yarısında bir miktar gerileyerek Haziran ayında GSYH’nin %6,6’sına düşmüştür. Yüksek cari işlemler açığı Türk Lirasını yatırımcı güvenindeki ani bir düşüşe karşı kırılgan hale getirmektedir. Nitekim Mayıs 2013 ve Ocak 2014 arasındaki dönemde sermaye çıkışının yaşanması Türk lirasının avro karşısında %25 değer kaybetmesine neden olmuştur. 2013 yılında cari işlemeler açığının yalnızca sınırlı bir bölümü (%14,7) net doğrudan yabancı yatırımlarla finanse edilmiştir. Net portföy yatırımları neredeyse iki kat daha fazla finansman (%28,3) sağlarken, cari açığın kalan kısmı (%47) bankaların dış borçlanması vasıtasıyla finanse edilmiştir. Brüt dış borç hâlâ %53 gibi sürdürülebilir bir seviye iken, 2013 yılında yaşanan %15’lik artış nispeten yüksek olmuştur. Sonuç olarak, dış açık hala yüksek olup, bu açığın kısa vadeli fonlarla finansmanı ülkeyi küresel yatırımcı duyarlılığındaki değişimlere karşı kırılgan hale getirmektedir. İşgücü piyasası 2013 yılında karışık bir performans sergilemiştir.
SONUÇ
Avrupa Birliği’nin hazırlamış olduğu bu raporlarda 1998 yılından beri bazı kanunlar hazırlanmış ve bazı sözleşmeler imzalanmış olsa da tam olarak ilerleme kaydedilememiştir. Ekonomik alanda 1997 yılından sonra Türkiye bir takım ilerleme kaydetmiştir. Ancak 2001 yılında karşı karşıya kaldığı iki mali kriz nedeniyle düşüş yaşamıştır. Türkiye tam üyelik için hala yeterli kriterleri sağlamamaktadır.


KAYNAKÇA
Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği ( 2003),Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne Katılım
Sürecine İlişkin 2003 yılı İlerleme Raporu,MÜKA Matbaa,İstanbul
T.C Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı(2007),Avrupa Birliği ve Türkiye, 6.Baskı,
Eylül,Ankara
T.C Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı ve TOBB(2002),Avrupa Birliği ve Türkiye, 5.Baskı,
Kasım, Ankara
TURKAB(2003),Avrupa Birliği Ansiklopedisi,Ender Matbaacılık,Seri:4, Ekim, İstanbul
İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:4 Sayı:8Güz 2005/2 s.83-100

www.abgs.gov.tr Erişim Tarihi: 09/12/2014

HAZIRLAYANLAR
1998-2001 YILLARI = NAFİYE KOCABAY
2002-2005 YILLARI= MERVE GÜNDOĞAN
2006-2009 YILLARI= BEHİCE DÖNMEZ
2010-2014 YILLARI=ÖZLEM KOÇAK



Yüklə 0,5 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin