X18 Şahıs: Yani efendim masadan bahsediyorsak bu sesi (masaya vurarak ses çıkartıyor) duyduğumuz şey bir nesne ise benden bağımsızdır. Ben olsam da olmasam da o burada duracaktır. Bu masa bir kavramdır ve aynı zaman da şu ses çıkartan şey de onun nesnesidir. Yani burada şeyi anlatmaya çalışıyorum bir nesne kavramıyla ilişkisiyle bahsediyorum. Bir kavramın kalan nesnesinden bağımsızdır. Bir masa vardır boyalıdır, beyazdır, cilalıdır tanımladığım bu şeyi bir masa olarak tanımlıyorum. Bu masa bu kavramın bir nesnesi oluyor ve bir şekilde bundan bağımsız olmuş oluyor ve ben çevremdeki şeylerden bahsetmek için bu kavramlara başvuruyorum. Masa, sandalye masanın önünde sandalye duruyor dereken sandalye masa durmak gibi kavramları birbiriyle ilişkilendirerek masanın önünde sandalye duruyor sandalyenin üzerinde arkadaşımız oturuyor şeklinde bir cümle kurmuş olduğumda burada birçok kavrama başvurmuş oluyorum. Kavramalar arasındaki ilişki kuruldu bu mantıklı bir cümleye dönüşmüştür. Dik duruyor sandalyede oturan arkadaş, sağlıklı görünüyor, üzgün görünüyor, öfkeli görünüyor şeklinde bir cümle kurduğumda onun duygularında bahsediyoruzdur. Masanın yanın da durduğundan bahsediyoruzdur. Yani biz bir takım kavramlara başvurmuş oluyoruzdur bu olayın olduğundan ilişkiyi anlatabilmemiz için bir takım kavramlara başvurmuş oluyoruz. Kavramalar arasında ilişki kurmuşuzdur. Kavram kendisine yüklenmiş bilgiyi ifade eder. (anlaşılmıyor) filozof onlar felsefenin söyleyicileridir. Gerçektende biz kitap okumakla günlük yaşamımız içerisinde (anlaşılmıyor) herkes felsefenin ne olduğunu bildiğine inanın farkında olmadan yaşar. Farkında olan insan filozoftur. Filozof olmak belli başlı bilim işine bakmaktır. Bence (anlaşılmadı) ceza evinde ölmüş veya öldürülmüş teşekkürlü doktor herkes kendi bakış açısıyla dünyaya bakar şekilde herkes dereken her bir insanın baskıdan uzak tehditten uzak dünyaya baktığını söylüyor bunun doğru olduğunu da söyleyebiliriz. Yani Kant’a göre doğru da bence filozofa göre yanlıştır bu cümle. Çünkü burada bir özdeş söz konusudur. Kant’a göre ben her şeyden ayrı ve bağımsız kendi başıma dünyaya bakma hakkına sahibim şeklinde bir anlam çıkıyor burada. Oysa hukuk devletinin zihniyetinin yapılandırdığı, şekillendirdiği, çokta devletin o yapılandırılmışlığın dışına çıkıp ideoloji fikirlerimizi, felsefi fikirlerimizi, bilimsel fikirlerimizi devletin ideolojik hareketlerinden bağımsız şekillendirilmesi pekte özgür değildir. Bunun için çalışmak gerekir. Şunu anlatmaya çalışıyorum Kürt toplumunun önemli bir kısmı veya hepsine yakını Kürt halkının önemli bir kısmı ulus devletinden bir şekilde etkilenmiştir. Ondan bir şekilde kopmak gerektirir. Bu bir çalışmayı gerektirir.Yani herkes kendi bakış açısıyla dünyaya bakar derken Kürt halkının önemli bir kısmını bu konuda kendi bakış açısıyla dünyaya bakması mümkün değildir. Bir şekilde devletin o ideolojik özelliklerinden, devletin o şekilleştirilmişliğinden dünyaya bakarlar. Yani nasıl bakar Türk halkının önemli bir çoğunluğu Kürt halkının veya Kürt dilinin varlığını reddeder. Bu kendisine ait bir düşüncemidir? Veya Kürt halkının da büyük bir kısmı da devletin o şekillendirilmişliğin içindedir. Kürt dilini biliyor olsa dahi günlük yaşamında Türkçe konuşur. Bu neyin etkisiyle olur? Devletin o ideolojik ayrılıkları üzerinden bir etki altındadır. Bu kendi düşüncesi değildir aslında kendi kararı değildir. Devlet karar vermiştir. Ceza uyguluyordur. Veya bir şekilde inandırmıştır Kürt halkının önemli bir kısmını. Kürt kendi diliyle konuşmaz, kendi inisiyatifinle midir bu? Yok, Türk devletinin şekilleştirilmişliğiyle ilgilidir. Veya Türk halkı Kürt dilini yok sayıyorsa bu kendisiyle mi ilgilidir. Yani diyecek olan Türk çok vardır ama devletin şekilleştirilmişliğinden dolayı Kürt halkını ve Kürt dilini yok saymaktadır.