T. C. İStanbul küLTÜR ÜNİversitesi


Reklamlarda Metafor Kullanımı



Yüklə 139,19 Kb.
səhifə3/4
tarix30.10.2017
ölçüsü139,19 Kb.
#22911
1   2   3   4

Reklamlarda Metafor Kullanımı
Eğretileme görsel dilde reklamcılar tarafından sıklıkla kullanılır. Marlboro

reklamları buna örnek veilebilir. Vahşi batıda yaratılan Marlboro “country” konsepti (kovboy, atlar v.b.) Marlboro sigarasının metaforudur; Şelalaler ve doğa manzaraları ise mentollü sigaraların metaforik anlatımları olarak kullanılırlar (Karaahmet, 2012; s.141). Su reklamlarında çoğunlukla ferahlık ve doğallığın çağrışımı için mavi ağırlıklı doğa manzaralarına yer verilirken, parfüm reklamlarında ise tutkuyu, cinsel çekiciliği ya da marka kişiliğinin çağrıştırdıkları doğrultusunda onu en iyi temsil edebilecek öğelere yer verilmektedir.

Reklamlarda, düz değişmece gibi bir takım sözcük oyunlarının kullanımına da

rastlanmaktadır. Metaforlar, hayal gücünü ve yorumlayabilme yeteneğini zorlayan özelliklere sahip olduklarından ve aynı zamanda da kültürlere özgü farklı yansımaları da içlerinde barındırdıklarından ötürü reklam mesajına daha renkli ve vurgulayıcı özellikler katan unsurlar olarak düşünülebilirler (Karaahmet, 2012; s.120).

Televizyon reklamlarında ve basılı reklamlarda soyut ve somut metaforlara sıklıkla

yer verilmektedir. Görselliğin daha ön planda olduğu basın reklamlarında somut metaforlara daha sıklıkla yer verilmektedir. Soyut metaforların duygusal çağrışımlara, somut metaforlar da fiziksel özelliklere yönelik çağrışımlara yol açar. Ancak, somut bir metaforun duygusal olarak bir etki yaratmayacağı ya da benzer şekilde soyut bir metaforun, somut bir özelliği çağrıştırmayacağı söylenemez, her ikisi arasında da kesin ve net çizgilerle ayrılma söz konusu değildir. Televizyon reklamlarında yer alan somut ve soyut metaforlara bir örnek olarak, Nissan Navara marka jipin reklamını verebiliriz. Reklamda, timsah ve yılan gibi besin zincirinin üst sıralarında yer alan, vahşi hayvanlar kullanılmaktadır. Bu hayvanların doğuştan taşıdıkları avlanmadaki yetenekleri, her türlü doğa koşuluna adapte olabilme, yetenek, rekabet, cesaret, başarı gibi soyut özellikler ve fiziksel özellikleri de (dayanıklılık, sert görünüm, v.b.) somut metaforlar olarak, Nissan Navaraya aktarmışlar, markanın özelliklerine çağrışımsal özelliklerine atfedilmişlerdir (Karaahmet, 2012; s.191).

Kavramsal metaforlar, yazılı metafor biçimleri içerisinde reklamlarda kullanımlarına

en çok başvurulan metafor türüdür ve diğer metafor türlerini de kapsamaktadırlar. Kavramsal metaforların reklamlardaki kullanımına yönelik bu çalışmanın bulguları 4 başlık altında özetlenebilir (Karaahmet, 2012; s.128) :

Kavramsal metaforlar hemen hemen tüm reklamlarda kullanılmaktadır

Reklamların yaklaşık olarak yarısında, kavramsal metaforların kökenleri sıfatlardan ve kompleks cümle yapılarından çok isimsel (substantive) yapılara bağlıdır. Kavramsal metaforlar, somuttan çok soyut ürün kategorilerinde yer almaktadır. Reklamlarda yer alan kavramsal metaforlar, günlük konuşmalarımızdan da yabancı olmayacağımız ifadelerle oluşturulmuşlardır.

Reklamcılar daha çok kavramsal, somut ve kapalı metaforları kullanmaktadırlar. Metaforların, reklamcılara çok sayıda imkanlar sundukları, yaratıcılığın sınırlarını genişlettikleri varsayılmaktadır. Reklamlar, insanların nispeten yapılandırılmış belli

deneyim alanlarından etkili değerler ve karakteristik özellikler alırlar ve bunları reklamı yapılan ürüne aktarırlar. Metaforların geleneksel kullanımdan sapmaları tüketicilerin ilgilerini çekmekte cazip bir araç haline getirir ki bu da, belli değerlerle dolu reklam metinlerindeki gücü artırmak için değerli bir ideolojik araç görevi görür. ġu gerçeğin de farkına varmak çok önem arz etmektedir belli bir metaforun “(bilinçli ya da bilinçsiz olarak) kabul edilmesi, buna uygun ve diğerlerini önemsemeyen belli hareketlerin ve sonuçların ortaya çıkmasına imkan

tanır.” Reklamcılar, reklamı yapılan ürünü ya da hizmeti toplumsal olarak arzu edilen duygusal bağlamdaki değerler ve işaretler ile ilişkilendirmektedirler ki bu da istekleri ve fanteziyi gerçeğe dönüştürür (Karaahmet, 2012; s.151).

Reklam analizi, genellikle, anlamın inşa edildiği genelleme süreçleri ve metaforik düzeydeki bu tip görseller tarafından üretilen daha derin düzeydeki anlamı ihmal eder, ürünü vitrine çıkartıp gösteren görsellerin referans şeklinde kullanımına yoğunlaşır (Karaahmet, 2012; s.122).

Metaforik analiz önemlidir çünkü sembolik söz sanatları, reklamcılıkta ve özelliklede televizyon reklamcılığında, çok önemli bir anlam taşıyıcısıdır. Metafor, değer ve dayanıklılık gibi soyut nitelikleri ürünlere aktarmak için en uygun formdur (Karaahmet, 2012; s.89).

Görsel metaforlar reklamlarda çok kullanılır. Görsel Metafor; iki farklı alanın birleşmesiyle uzlamsal olarak bağlanmış tek bir varlığa dönüştürülmesi durumlarıyla sınırlandırılmıştır. Buna Fritz Lang’ın Metropolis adlı filmde iki imajın üst üste bindirilmesi yoluyla sunulduğu dev bir makinenin canavara dönüştüğü sahne örnek olara gösterilebilir. Bu filmde makine ve makinenin parçaları Monoch isimli bir canavarın parçalarına dönüşmektedir. Buna rağmen makine hala makine tanınabilmektedir. Canavarın ve makinenin öğeleri tek bir figürde sunulmaktadır. Görsel metaforlarda, sık sık soyut fikirleri temsil etmek için somut objeleri kullanırlar. Görsel metaforlar sözlü metaforlara benzerler ama görsel unsurlar kullanılması açısından birbirinden ayrılır (Karaahmet, 2012; s.70).

Metafor türleri arasında genel bir ayrım yapılamaz. Bazen birbirleriyle iç içe geçerler bazende birlikte kullanılır (Karaahmet, 2012; s.161).

Dişilik ve cinsellik imgelerinin kullanıldığı reklamlardan birisi,“Magnum” reklamıdır. Magnumun televizyon reklamında kullanılan karakter dişiliği ve cinsel çekiciliği temsil etmektedir, ürün ise reklamdaki oyuncunun sergilediği dişilik imgesinin cinsel fantezilerini somut bir nesne ile özdeşleştirerek betimler bir nitelikte sunulmaktadır. Buna biscolata reklamlarıda örnek verilebilir. Biscolata reklamlarında da cinsellik imgeleri daha çok kadınlara yönelik kullanılır. Örneğin Biscolata Sticks reklamında ürünün ince bir yapısının olduğunu vurgulamak için reklamda oynatılan adamın ince olmasından mesaj verilmeye çalışılmıştır. Biscolata reklamlarında kaslı erkeklerin oynamasıda cinselliğin çağrıştırdığı reklamlardandır. Bu reklamda kaslı erkekler değilde göze hitap etmeyen erkek metaforları kullanılsaydı tketiciler üründen soğuyabilir bir daha almayabilirdi. O yüzden reklamlarda kullanılan metaforlar bu derece önemli.

Reklamlarda kullanılan metaforların amaçları genelde reklamı daha dikkat çekici kılmak, marka liderliğini vurgulamak, marka değerlerini aktarmak, keyifli ve eğlenceli

olduğunu vurgulamak, zamana meydan okumak, cinselliği çağrıştırmaktır (Karaahmet, 2012; s.77).



http://d.haber3.com/other/mutlu-makarnaya-odul-iha-20120614aw000654-2-t.jpg
Reklam: Mutlu Makarnacılık Reklamı

Reklam Metni: Mutlu bir birliktelik
Bu reklamda kullanılan metaforlara bakıldığında öncelikle reklam metniyle reklamdaki görselin arasında herhangi bir bağ olup olmadığına baktığımızda reklam fotoğrafında bir çatal olduğu görülmektedir. Çatalın toplam 4 tane dişi vardır ve 3.dişine bir makarna takılmıştır. Bu reklamda kullanılan çatal kadın eline benzetilmiştir. Sadece bu değil insanlar için önemli olan ve elin 5 parmağından 4.süne takılan evliliği simgeleyen yüzüğün çatalında toplamda 4 parmağından 3.süne takılmış gibidir. Bu durum reklam metinindeki “mutlu bir birliktelik” sözüyle desteklenmiştir. Burada benzeyen mutlu bir birliktelik benzetilen evliliktir. Çağrıştırılmak istenen evlilik yüzük kullanılarak desteklenmiş. Makarna tanesi yüzüğün yerine geçmiştir. Mutlu olmak ve mutlu makarnanın birbirlerine benzetilmesine bakıldığında mutlu makarna yemek kişileri mutlu eder düşüncesi verilmeye çalışılmıştır (Karaahmet, 2012; s.107).
https://pelinoksuz.files.wordpress.com/2011/12/e65287e9-0688-4b69-ab5d-2107fcaef0c7.jpg
Reklam: Doğanay Gıda Reklamı

Reklam Metni: Marka ve logo dışında herhangi bir şey yoktur.


Yukarıdaki fotoğrafa bakıldığında yelpazeye benzetilmiş ve yelpazenin içerisine yerleştirilmiş limon dilimleri görülmektedir. Burada limon ferahlığı yelpaze ferahlığına benzetilmiştir. Yani benzeyen limon ferahlığı, benzetilen yelpaze ferahlılığıdır (Karaahmet, 2012; s.116).
FELSEFEDE METAFOR KULLANIMI
İlkçağ Felsefesinde Metafor Kullanımı
Sokrates öncesinde filozoflar varlık nedir diye sormuşlardır. Bu soruya metafor yoluyla cevaplar aramışlardır. Birçok düşünür bu soruya ateş, su, hava, toprak gibi metaforlarla cevaplamışlardır. Metafor kullanmaları farklı felsefi akımların doğmasınıda sağlamıştır. Platon tanımlanmamış olsa bile metaforu felsefe tarihinde ilk olarak metaforu ele almıştır (Karaahmet, 2012; s.39).


Platon’un Metaforları
Metaforlarını retoriğin içerisine yerleştirmiştir. Metafora karşı olmasına rağmen metaforu reddederken bile metafor kullanmıştır. Devlet adlı yapıtında idealar kuramını açıklamak için sıkça metafor kullanmıştır. Güneş ve Mağara Metaforları vardır (Karaahmet, 2012; s.40).
Güneş Metaforu ; Kullandığı metaforlardan en önemli olanlarından biri.Bundan sonra kullandığı diğer metaforlarda Mağara Metaforu gibi bu metaforun figürleriyle anlatımını devam ettirmektedir. Platon devlet adlı yapıtında bu metafordan bahsetmiştir. Duyulur ve kavranır dünya arasında bir ayrım yapmıştır. Kavranılır dünya kısmında idealar bulunmaktadır. Bu idealar arasında tepesinde iyi ideasınında oturduğu bir hiyerarşi vardır. Platon’a göre idealar kavranabilir, ancak duyu organlarıyla algılanamazlar. Bunu açıklayabilmek içinde görmenin olanaklılığını incelemiştir. Platon’a göre görme eyleminde işitme eyleminde olduğundan daha fazla şeye görülebilen nesne ve görmenin yanı sıra birde ışığın kaynağı olan Güneş’e ihtiyaç duyulmaktadır. Burada Platon göz ile ışık veren Güneş arasında bir benzerlik kurmuş ve görmenin nedenini Güneş olarak göstermiştir (Karaahmet, 2012; s.40).

Platon duyulur dünya ve kavranır dünya arasında yaptığı ayrımı duyulur dünyasından yola çıkarak yapmıştır. Güneş ve göz arasında kurduğu benzerlik yerini Güneş ve İyi İdeası arasındaki benzerliğe bırakmıştır. İyi ideası varlıkları besleyen, büyüten ve Güneş’inde babası olan kaynaktır. Böyle bir benzetme yaparak Platon bir ayağını duyulur dünyasında tutarken diğer ayağıyla kavranır dünyaya adım atmaktadır (Karaahmet, 2012; s.41).


Mağara Metaforu; "Bazı insanlar karanlık bir mağarada, doğdukları günden beri mağaranın kapısına arkaları dönük olarak oturmaya mahkumdurlar. Başlarını da arkaya çeviremeyen bu insanlar, mağaranın kapısından içeri giren ışığın aydınlattığı karşı duvarda, kapının önünden geçen başka insanların ve taşıdıkları şeylerin gölgelerini izlemektedirler. İçlerinden biri kurtulur ve dışarı çıkıp gölgelerin asıl kaynağını görür ve tekrar içeri girip gördüklerini anlatmaya başlar ama içerdekileri, duvarda gördüklerinin zâhiri olduğuna ve gerçeğin mağaranın dışında cereyan etmekte olduğuna inandırması imkansızdır."

Platon’a göre, insanın yaşam içinde bulunduğu ortamı, bu mağara benzetmesi çok güzel anlatmaktadır. Platon iki evren ayırımı yapmaktadır. Bir yanda başlangıçsız, sonsuz ve mükemmel olan bir idealar evreni, öte yanda, ölümlü, mükemmel olmayan, nesneler evreni.

İnsan bedeni ile gölgeler evreninde bulunmasına rağmen, ruhu bir zamanlar idealar evreninde bulunmuş olduğu için, idealar evrenindeki gerçekler hakkında, kesin olmayan fikirlere sahip olmaktadır (Karaahmet, 2012; s.42).

Platon’un bu mağara benzetmesinde:



Mağaraya zincirlenmiş insan; toplumun parçası olan ancak bireyselleşmemiş, farkındalığı gelişmemiş kişiyi temsil eder.

Mağara; toplumu simgeler.

Zincir; toplum içerisinde bireyi sınırlayan kalıplar, dogmalar, kurallardır. Bunlar zihnin özgürleştirilmesinde engellerdir.

Gölgeler ise toplum tarafından belirlenen ve benimsenen sorgulanmamış doğrulardır. Taassup ve dogma zihinlerden uzaklaştırılmalıdır.

Sadece arkalarındaki ışık kaynağının; bir nevi hakikatin ışığının yayıldığı ışıkla karşılarındaki duvarda oluşan kendi gölgelerini görmekte, bununla yetinmekte ve bu gölgelere bakarak eğlenmekte ve hayatlarını böyle geçirmekte olan insanlık için, bir nevi sürü psikolojisinde olduğu belirtilmektedir (Karaahmet, 2012; s.43) .

Zincirlerini kıranlar, kendi yolunu bulanlar, düşünenler bu gölgelerle yetinmezler. Filozof, kendini bu zincirlerden kurtararak her ne kadar zor ve acı verici olsa da yüzünü cesaretle gerçeğin ışığına dönerek hayatın gerçek anlamını ve doğruyu görebilen kimsedir.

Işık kamaşan gözlere yavaş yavaş verilir (Karaahmet, 2012; s.43) .

Bu kimselerin mağaraya döndükten sonra gördüklerini diğer insanlara anlatması ve onları inandırması daha da zor olacaktır, çünkü esaret, bağlılık, dogma ve karanlık rahattır, oysa gerçekleri görmek ve ışığa bakmak cesaret ister. Yorucu, dikenlerle kaplı ve uzun bir yoldur (Karaahmet, 2012; s.44).

Mağaradakilerden biri zincirlerinden kurtulma kararlılığını gösterirse, bu yarı karanlıkta kaybettikleri zaman boyunca tutulmuş olacaklardır, hareket etmek isteyecekler ancak bedenleri acı hissedecektir, ateş gözlerini kamaştıracaktır. Kafası karışabilecek ve yine gölgelerin bulunduğu duvara, yani idrak ettiği tek gerçekliğe dönecektir (Karaahmet, 2012; s.44).

Mağaradan aydınlık gün ışığına çıkarsa, sersemleyecek ve kör olacaktır; bir şeyler görebilmesi ya da anlayabilmesi uzun zaman alacaktır. Ama sonra, yukarıdaki dünyada yaşamaya bir kere alıştığında, mağaraya dönecek olursa, bu kez karanlık yüzünden geçici olarak kör olacaktır. Yaşadıklarıyla ilgili diğer mahkumlara anlattığı her şey, gölgeler ve yankılar dışında başka bir gerçeklik deneyimlememiş kitleler tarafından algılanamaz.

Platon’a ona göre bilgi, ruh için sadece bir "hatırlama"dır. Bu "doğuştan bilgi" veya "ruhun hatırlayışı" konusu Platon’a göre yaşam öncesi bir hayatın varlığı, dolayısıyla ruhun ölmezliği konusunda önemli bir kanıttır (Karaahmet, 2012; s.45).

Bu metafor çok hoşuma gitti ve her zaman geçerli bir metafor olacak. Çünkü çoğu insanlarda toplumda bir mağarada kollarından birbirine zincirlerle bağlanmış ve sırtı mağara kapısına dönük oturan esirler gibidir. Bunların arasında düşünürler, sorgulayanlar yoktur. Biri hakikatin tam içerisindedir, diğeri ise tam dışarısındadır. Işığa gitmeliyiz hepimiz ve ilk olarak bu ışığı yansıtarak daha sonra da bizzat ışık olarak çevremizi aydınlatmalıyız. Çünkü değişim önce kendimizden başlar sonrada çevremize yayılır.

Metafora felsefe tarihinde açık olarak metaforu ilk olarak tanımlayan kişi Aristotalestir. Çeşitli eserlerinde özellikle Politika adlı eserinde, devlet hakkındaki düşüncelerini anlatırken, metaforlardan yararlanmıştır. Nitekim ona göre, birbirinin zıddı olan iki türlü devlet biçimi vardır ki birisi Demokrasi, diğeri de Olgarşi adını almaktadır. Bu

iki zıt idare tarzını kuzey rüzgârları ile güney rüzgarları arasındaki zıtlığa benzeten Aristo diyor ki, bütün hükümet şekilleri, bunların arasında yer alan kademelerden ibarettir" Yine bu konuda yaptığı bir metaforda belirtiyor ki Demokrasi adetâ mûsikîdeki yumuşak ses tonları gibidir; Oligarşi ise, sert sesler'e benzer (Keklik, 2013).

Demokrasi ve gerekse Oligarşi'nin aşırı duruma gelmelerinden sakınılması gerektiğini öğütleyen Aristoteles, doğrunun bir orta sınıf üzerine dayanması gerektiğini ve kominizm'in ancak bu sûretle önlenebileceğini söylemiştir. Aristotelese göre devlet başkanı, mutlaka bilge

(hakim) olmalıdır. Nasıl ki geminin kaptanı ve tayfaları varsa, aynı şekilde devletin başkanı ve halk'ı vardır : Bunlar, iş bölümü suretiyle kendi üzerlerine düşeni yapmak zorundadırlar, aksi taktirde geminin selâmete kavuşması ve hedefine ulaşması mümkün olmaz. Kanunlara saygı meselesini de bir metaforla izah eden Aristo şâyet bu konuda bâzı ihmaller gösterilecek olursa, bir memleketteki asayiş ve düzen tamamen bozulabilir ve bunun düzeltilmesi de çok zor olur: Nasıl ki ufak-tefek masraflar, bir ailenin bütçesi'ni bozarsa, ayni şekilde küçüktür diyerek bâzı kusurlar affedilirse, ilerde anarşi, meydana gelir demiştir (Keklik, 2013).

Türk-İslam Felsefesinde kullanılan metaforlar ise ; Farabi de özellikle devlet felsefesine dâir konularda metafor yoluyla açıklamalar yapmıştır. Ona göre iyi bir devlet, âdetâ sağlıkk beden gibi 'dir. Kalp nasıl ki bedenimizdeki merkezî organ ise ayni şekilde, (-bir beden gibi olan-) devlet'iıı merkez organı da devlet başkanıdır.

Gazali’de metaforlara büyük önem vermiştir. İnsandaki şehvet duyguları'nın

bir çeşit şehvet ağacı gibi olduklarını ve bu ağacın, zamanla dallanıp budaklandığını, nihayet şuur altında düşünce ve davranışlarımızın bu şehvet ağacı üzerinde, âdetâ serçelerin toplanması gibi toplandıklarını söylemekteydi.


ŞİİRDE METAFOR KULLANIMI

Şiirde de metafor kullanılır. Söze güzellik, güçlülük, canlılık, zarafet, derinlik veya genişlik verir. Şiir geçmişinin belki de en kadim sanatlarından birisi olan deyim aktarmaları, eski ismiyle “istiare”, “aralarında uzak yakın ilgi bulunan iki şey arasında bir benzetme yoluyla ilişki kurarak birinin adını ötekine aktarma eğilimi sonucunda oluşan dil olayı”.

Eğretileme, söz sanatları arasında benzetme türlerinden biri olarak kabul edilir; ama dinleyenin ya da okuyanın iç dünyasına daha geniş bir alan bırakan bir benzetme. Bu durum aslında şair ile okuyucu arasında en üst düzeyde üstü kapalı, sezgisel, “düşsel”, duygusal, derinlikli iletişim demektir.

Benzetmeler, deyim aktarmalarının ilk aşaması olarak kabul edilir. Bir benzetmeye başvurulurken dört ögenin varlığı söz konusu: Benzeyen, kendisine benzetilen, benzetme ögesi ve benzetme yönü. Örneğin “gül gibi güzel kız” dendiğinde kız benzeyen, gül benzetilen, güzellik benzetme yönü, gibi ise benzetme edatıdır; cümle de bir benzetmeyi dile getirir. “Gül edalı” denecek olursa benzetme, deyim aktarmasına dönüşür.

Deyim aktarmalarının şiir dilindeki birçok örneği, divan şiirinden bize miras kalan birikimin içinde mevcuttur. Günümüz şiirinde kullanılan istiare, klasik şiirimizdekinden biraz daha farklılık arzeder. Klasik şiirde her ne kadar iyi bir istiare için az kullanılmış, hatta özgünlüğü dile getirilse de klasik şiirimizde yer alan istiarelerin çoğunun fazlasıyla kullanılmış olduğu görülür. Mazmun dediğimiz kalıplaşmış ifadeler, bu kanıya örnek olarak gösterilebilir.

Eğretilemeler, yaratıcıdır. Metaforla anlatmak “sihir yapmak” gibidir. Çünkü dikkatimizi zaten var olan bir benzetmenin ötesine çekerek yepyeni bir benzetme meydana getirir. Bizim aklımız somut olanı anlamaya programlanmıştır. Metafordaki soyut durum sözcüğün daha önce fark edilmemiş bir anlamına ulaşmak biçiminde karşımıza çıkar. Bunun anlaşılması şiire aşinalık gerektirir.

Ahmet Haşim’in Merdiven şiirini ele alalım.

MERDİVEN

Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,

Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,

Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak...


Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta

Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...


Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;

Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,

Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu şiirdeki merdiven, merdivenden nasıl çıkılacağı ile ilgili bir öneri değil de hayata gönderimde bulunduğu ve merdiven sözcüğünün gerçek anlamında kullanılmayıp yaşamın metaforudur.


Yaşam

Başlangıcı vardır.

Evreleri vardır. (İnsan yaşı)

Süreç içerir. (Zamanın Geçişi)

Bir sonu vardır. (Ölüm)
Merdiven

Başlangıcı vardır.

Basamakları vardır.

Süreç içerir. (Basamakları çıkmak)

Bir sonu vardır. (Merdivenin sonu)



Yukarıdaki şemada da görüldüğü gibi, yaşamın da merdivenin de başlangıcı ve sonu olması, her ikisininde bir süreç içermesi ve evrelerinin olması, merdivenin yaşamın metaforu olabilmesi olanağını verir (Tunç, 2014).
Üçüncü Şahsın Şiiri
Gözlerin gözlerime değince

Felaketim olurdu ağlardım

..

Ne vakit karşımda görsem



Öldüreceğimden korkardım.

Felaketim olurdu ağlardım.

..

Ne vakit maçkadan geçsem



Limanda hep gemiler olurdu.

..

Felaketim olurdu ağlardım.


Bu şiirde soyut olan bir duygu yani aşk somut ifadelerin düzenli biçimde bir araya getirilmesiyle oluşmuştur. Bunda da (-ırdı) geniş zamanın hikayesiyle ifade edilmiştir.
MİMARİDE METAFOR KULLANIMI
Mimar Peter Zumthor'un İsviçre'de yaptığı Yaşlılar Evi için seçilen malzemeler, yaşlı olma haline yönelen metaforik bir kavrayışı gösteriyor. Yüzeylerde kullanılan traverten ve doğramalarda kullanılan ahşap, traverten yüzeyin kendi özelliğindeki delikler, ahşabın tabakaları ve bunların hava koşullarıyla renk değiştirmesi yaşlanan cildin durumlarına dair metaforlardır (http://www.mimarlikforumu.com/showthread.php?t=7498)
http://www.mimarlikforumu.com/attachment.php?attachmentid=14218&stc=1&d=1225931902
http://www.mimarlikforumu.com/attachment.php?attachmentid=14221&stc=1&d=1225931929

Bir çocuk odası tasarımı. Odada çocuk parkını anımsatan malzemeler kullanılmış, kaydırak var. Odanın böyle olması bize çocuk odası için seçilen malzemelerin çocuk olmaya yönelik metaforlar olduğunu gösterir.


ilginç çocuk odası tasarımları

Buda bir erkek çocuğunun odasının yatağı. Bu yatakta araba figürünün kullanılması erkek odası olduğuna dair metaforları gösterir.


http://i.on5yirmi5.com/image/2013/07/30/360529.jpg
Mimaride metafor kullanımı en dikkatimi çeken metafor kullanımları arasında oldu. Çünkü mimaride nasıl metafor kullanılabileceğini kestiremiyordum. Diğer anlattığım metafor türleri sözle yazıyla dile getirilirken mimaride malzemelerle olacağını az çok anlayabilmiştim ama bu kadar ince düşünmemiştim. Bu yüzden metaforların mimaride malzemelerle yapılması ve malzeme oluşturulurkenki en ince ayrıntısının bile metaforik olarak yapılması dikkatimi çekti.


ŞARKILARDA METAFOR KULLANIMI
Kayahan’ın Bir Aslan Miyav dedi şarkısını ele alalım:



Bir aslan miyav dedi

Minik fare kükredi

Fareden korktu kedi

Kedi pır uçuverdi


Yalan mı ?

Tuhaf mı ?

Yoksa inanmadın mı ?


Bu şarkıda kullanılan metaforlar öylesine dili süslemek amaçlı kullanılmamıştır. Bu şarkıda fantastik bir dünya çizilir ve bu dünyanın gerçekleşeceğine inanılır. Şarkıdaki sıra esas alınırsa değişimin güçlüden başlaması gerektiği başlayan değişimin her tarafa sıçrayabileceğini bize gösterir. Çünkü aslan miyav dedikten sonra diğerlerinde değişim başlıyor. Bu şarkıda aslan kedinin miyav demesini, fare aslanın kükremesini, kedi kuşun uçma özelliğini alıyor. Bu şiirde birbirleriyle alakası olmayan şeyler arasında da değişime olanak sunulur (Tepebaşılı, 2013).

Serdar Ortaç’ın Karabiberim şarkısında Karabiberim vur kadehlere hadi içelim içelim her gecede de metafor kullanılmıştır. Çünkü Serdar Ortaç şarkıda aşık olduğu kızı Karabiberim olarak adlandırıyor.

Kayahan’ın Bir Aşk Hikayesi şarkısında da metafor kullanılmıştır.


Bizimkisi bir aşk hikayesi

Siyah beyaz film gibi biraz

Gözyaşı umut ve ihtiras

Bizimkisi alev gibi biraz


Bizimkisi bir aşk hikayesi

Siyah beyaz film gibi biraz

Ateşle su dikenle gül gibi

Bizimkisi roman gibi biraz

Bizimkisi bir aşk hikayesi



Siyah beyaz film gibi biraz

Hüzünlü sonbahar kapısından

Çıkmak gibi aydınlığa biraz
Aşklarını siyah beyaz bir filme, aleve, ateşle su, dikenle güle, hüzünlü sonbahar kapısından aydınlığa çıkmaya benzetiyor.


Yüklə 139,19 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin