BİBLİYOGRAFYA :
Cebbûr Abdünnûr. el-Mu'cemü'l-edebî, Beyrut 1984, s. 246; Ali Birinci, "Hatırat Türünden Eserlerin Türk Folkloru Araştırmalarında Yeri", ///. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, Ankara 1986, 1, 63-68; Abdülkadir Özcan, "II. Mahmud'un Memleket Gezileri", Prof.Dr. Bekir Kütükoğlu'na Armağan, İstanbul 1991, s. 361-379; Nazan Bekiroğlu, Migâr Binti Osman: Yaşam-Zaman-Çevre-Eser (doçentlik çalışması, 1995, Karadeniz Teknik Üniversitesi
Fatih Eğitim Fakültesi), s. VI-X; İsmet Parmak-sızoğlu. "Bir Türk Kadısının Esaret Haürala-n", 7D.VH](]953), 3. 76-84; İDİ (Günlük Özel Sayısı), sy. 127 (1962). tür.yer.; a.e. (Anı Özel Sayısı), sy. 246 (1972). tür.yer.; Madeleine C. Zil-fi. "The Diary of a Müderris: A New Source forOttomanBiography", J7S, 1(1977), s. 157-173; İsmail Erünsal, "Sadreddinzâde Telhisi Mustafa Efendi ve Ceridesi", Kaynaklar, sy. 2, İstanbul 1984, s. 77-81; Cemal Kafadar. "Şelf and Others: The Diary of a Dervish in Seven-teenth Century istanbul and First-Person Narratives in Ottoman Litterature", SU, LX1X (1989). s. 121-150; Gürsel Aytaç. "Anı Türü ve Demir Özlü'nün 'Sürgün'de On Yıl'ı", Edebiyat Yazılan, II, Ankara 1991, s. 9-14; Abdullah Uçman, "Günlük", TDEA, III, 417-418; İnci Enginün - Mustafa Kutlu, "Hatırat", a.e., IV, 156-158. i—i
İRİ M. Orhan Okay
a ARAP edebiyatı. Şahsî hâtıralarla beraber siyasî ve içtimaî boyutları da olan hatırat türü eserler Arap edebiyatında üç ana gruba ayrılır. Bunların ilki Or-taçağ'dan beri bilinen rihle (gezi) türüdür. Coğrafî yönü ağır basan bu anılar gezginlerin mesleği, ilgi alanı, meşrebi, tutumu ve düşüncesine göre farklılık gösterir. Meselâ gezgin edebiyatçıysa yalnız ediplere ve edebî faaliyetlere, ilim adamıysa âlimlere ve ilmî faaliyetlere, din adamıysa dine ve dinî kurumlara, siyaset ve devlet adamıysa karşılaştıklarının siyasî düşüncelerine önem vermektedir. Gezi hâtıralarının çoğunda gezilip görülen yerlerin ilginç yönleri canlı ve abartılı bir şekilde tasvir edilir. Bunların genellikle bir hükümdar, bir emir yahut bir arkadaş tavsiyesiyle yazıldığı görülür. Arap edebiyatında bu tür gezilerin en eski örnekleri olarak İbnü'l-Fakih (ö. 289/902), Ya"-kübî, İbn Hurdâzbih, İbn Rüşte, İbn Fad-lân, İbn Cübeyr ve İbn Battûta'nın (ö, 770/1368-69 |?|) hâtıraları bilinmektedir. Ancak o devirlerde yazılan bu hâtıraların çizdiği hayat tarzı, toplum düzeni, beşerî münasebetler ve ülke tasvirleri bugüne göre çok basit, birbirinin tekrarı veya benzeri olup genellikle cansız birer hayat tablosunu andırmaktadır. Yeni yazılan seyahat hâtıraları ise ünlü Arap gezginleri Hüseyin Munis. Emîn Reyhanı ve Ebü'l-Hasan en-Nedvî'nin eserlerinde olduğu gibi, yazarların izlenimleri ve değer yargılarından başka bazı belgelere de yer verdikleri için güvenilir kaynak durumundadır. Ayrıca bu coğrafî hâtıraların bazıları yalnız Arapça olmayıp gerek bu dili konuşanlar gerekse yabancılar tarafından İngilizce, Fransızca vb. dillerle yazılmıştır. Bunlardan, Lyon Tıp Fakültesi dekanı Lourtet'nin XIX. yüzyıla ait Suriye. Lübnan, Filistin ve Ürdün'le ilgili 300 fo-
toğrafı da ihtiva eden hâtıraları (1875-1880) Arzü'z-zikreyât adıyla Arapça'ya çevrilerek yayımlanmıştır (Beyrut 1993). Mısırlı yazar Prens Ömer Tosun'un 1925'-te Kahire'de Nil nehri hakkında Fransızca olarak kaleme aldığı eseri de (Memo-ires sur l'histoire du Fiil, 1-11, Frankfurt 1992) bunlardandır. Fransız kültürü ile temasa geçen ilk Arap aydını olan Rifâa et-Tahtâvî'nin Paris hakkında yazdığı Tahlîşü'l-îbrîz fî telhisi Bâriz'i (Kahire 1834) bu çeşit gezi anılarının en iyi örneğidir.
Hatıratla ilgili ikinci tür eserler daha çok yazarının psikolojik durumunu, kendi nefsiyle hesaplaşmasını, hayat tecrübelerini ve bazı olayları içerir. Eski Arap edebiyatında bu daldaki ilk örnekler muhtemelen Grek filozofu Galen'den etkilenen Huneyn b. İshak. Muhammed b. Ze-keriyyâ er-Râzî, İbnü'l-Heysem. İbn Sînâ, Ali b. Rıdvan gibi tabip ve filozoflara aittir (Hee-Sun Cho. XI {1996], s. 13-14). Bunlardan sonra Gazzâlî'nin el-Münkız mine'd-dalâl'i ile Ebü'l-Ferec İbnü'l-Cev-zî'nin Şaydü'l-hâtır'ı bu türe dahil edilebilir. Çünkü Gazzâlî eserinde kendi ilmî macerasını ve fikir çilesini anlatmakta, İbnü'l-Cevzî de ahlâk, mev'iza, zühd ve hikmete dair şahsî düşüncelerini kaydetmektedir. Nitekim eserinin önsözünde. "İnsanın hatırına her an bir şeyler gelebilir, bunları yazmadığı takdirde biraz sonra unutulup gider. Dolayısıyla gaipten gelen bu değerli bilgileri korumak için onları Şaydü'l-hâtır (hâtıra avı) dediğim kitabımda topladım" demektedir. Aynı dönemde yaşayan Üsâme b. Munkız'ın Ki-töbü'l-İ
Otobiyografi atanında en iyi örnekler. VIII. (XIV.) yüzyılda el-İhâta fî târihi Gırnata ve Nüfâdatü'l-cinâb fî culâleü'l-iğtirâb adlı eserlerinde Lisânüddin İb-nü'l-Hatîb ve et-Ta'rîf b'İbn Haldun ve rihletühû ğarben ve sarkan adlı kitapla İbn Haldun tarafından verilmiştir. Bunlardan sonra İbnü'l-Cezerî Ğöyetü'n-ni-hâye, Sehâvî ed-Dav^u'1-lâmf, Süyûtî Hüsnü'l-muhâdara, Abdülvehhâb eş-Şa'rânî Letö'ifü'l-minen ve'1-ahlâk ve Şemseddin İbn Tolun el-Felekü'I-meş-hûn fî ahvâli Muhammed fa. Tolûn adlı eseriyle otobiyografisini kaleme almıştır. Bu eserler birkaçı dışında müstakil otobiyografi kitabı değildir, çünkü günümüzde bilinen anlamıyla otobiyografi Arap edebiyatında yeni bir edebî türdür. XIX ve XX. yüzyıllarda görülen yeni örnekler arasında, seyahatname özelliği de
HATIRAT
bulunan Rifâa et-Tahtâvî'nin yukarıda anılan eseriyle Fâris eş-Şidyâk'in es-Sâk
Yeni Arap edebiyatındaki otobiyografi türünün belli başlı örnekleri olarak da Ab-durrahman Şükrî'nin Vtirâfût, Tâhâ Hüseyin'in el-Eyyâm, Selâme Musa'nın Ter-cemetü Selâme Mûsâ, Ahmed Emîn'in Hayatî, İbrahim Abdülkâdir el-Mâzinî'-nin Kışşatü hayât, Mîhâil Nuayme'nin Seb'ûn ev hikâyetü *ömr, Abbas Mah-rnûd el-Akkâd'ın Ene ve Hayâta kalem, Tevfîk e!-Hakîm'in Zehretü'l-'ömr ve Sicnü'l-'ameladlı eserleri anılabilir.
Arap edebiyatında hatıratın üçüncü türünü teşkil eden eserlere "günlük anılar" (yevmiyyât) denilir. Bunlar hem gezileri hem de şahsî anıları kapsar. Genel olarak terâcim ve tabakat kitaplarında yazarların karşılaştıkları olaylar ve hocaları ile zamanın meşhurları, çağın hayat tarzı ve vefat hadiselerine dair günü gününe kaydettikleri bilgiler günlük anı mahiyetindedir. Bu tür eserler arasında İbnü'l-Cev-zî'nin el-Muntazam'ı, İbn Hallikân'ın Ve-feyâtül-a'yân'ı, Zehebî'nin Tezkiretü'l-huflâz'ı, Safedfnin e/-Vd/fsi ve A*yâ-nü'l-caşr'ı, İbn Hacer'm ed-Dürerü'I-kâ-mine'si ile İnbâ*ü'l-ğumr'u. Makrîzî'nin es-Sülûk'ü ve özellikle İbn Tağrîberdî'-nin el-Menhelü'ş-sâfî, en-Nücûmü'z-zâhire ve Havâdişü 'd-dühûr adlı kitapları başta gelir. Bunlar arasında özellikle Makrîzî'nin eseri tam anlamıyla bir günlüktür. Bu yeni türü hocası Makrîzî'den alan İbn Tağrîberdî, çağdaş anlamıyla günlüğü ilk defa bir terim olarak Hava-dişü'd-dühûr fî mede'l-eyyâm ve'ş-şühûr adlı eserinde kullanmıştır. Müellif bu kitabında görüp yaşadığı günlük olayları sadece kaydetmekle kalmamış, onları irdelemiş, eleştirmiş ve değerlendirmiştir. Makrîzî'nin vefat tarihi olan 84S'ten (1441) başlayıp 874'e (1469) kadar gelen eser, olayları günü, ayı ve yılı ile tesbit etmiştir. Bu çalışmasını yirmi salnameye ayıran İbn Tağrîberdî her yılı aylara, ayları da günlere taksim etmiştir.
Birçok İslâm âliminin genellikle "feh-rese, fihris, bernâmec, meşyeha. mu'-cem, sebet" adlarıyla kaleme aldıkları ve hangi hocalardan, kimlerin hangi kitaplarını nerede ve ne zaman okuduklarını kıraat silsilesiyle. çok defa günü, ayı ve yı-
449
HATIRAT
lı ile zikrettikleri eserlerin de günlük türüyle ilgisi görülmektedir. laberânî, Ebû Ali es-Sadefî, İbn Atıyye el-Endelüsî, Kâdî İyâz, İbn Hayr el-İşbîlî, Ebü'l-Ferec İbnü'l-Cevzî, Ebü'l-Hasan Ali b. Muham-med er-Ruaynî, İbn Rüşeyd, Zehebî, Ab-düihay el-Kettânî bu tür eserleri olan âlimlerden birkaçıdır (DİA, XII, 297-299). Bunların dışında Ebû Hayyân et-Tevhîdî'-nin el-İmtâ* ve'1-mu'ânese'sı ile Osâme b. Münkız'ın eî-İ'tibâr'\ da günlük anı türüyle ilgili sayılabilecek en eski örneklerdendir. Ebû Hayyân eserinde. Vezir İbn Sa'dân'ın yanında bulunduğu sırada onun ortaya attığı meseleler etrafında gelişen ve kırk gece devam eden ilmî, edebî ve felsefî sohbetleri günü gününe kaydetmiştir. İbn Münkız ise olaylara göre tertip ettiği kitabında sürükleyici bir üslûp ve tatlı bir roman havası içinde günlük hayat, Haçlılar'la ilişkiler, savaş yöntemleri, dönemin tıbbı, avcılık, Frenk-ler'in ahlâk ve âdetleri hakkındaki şahsî müşahedelerini kaydetmektedir.
Fransızlar'ın Mısır'ı işgaliyle Batı edebiyatı etkisine giren Arap edebiyatında anı türü eserlerin yoğunluğu artmıştır. Bu dönemde başka dillerden Arap dünyasıyla ilgili birçok hâtıra kitabı Arapça'ya tercüme edilmiştir. I. Dünya Savaşı'nda Alman genelkurmay başkanı Orgeneral Paul von Hindenburg'un hâtıraları {Müzekkirâtü Hindenburg, Kahire ! 925), Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın Milliyet gazetesinden çevrilerek el-İttihâd ve ei-Mukattam gazetelerinde tefrika edildikten sonra yayımlanan hâtıraları {Müzek-kirâtü't-Cjâzî Mustafâ Kemâl Bâşâ, Kahire 1925), Abdülmevlâ Salih el-Harîr tarafından Almanca'dan çevrilen Enver Paşa'nın hâtıraları (Müzekkirâtü Enver Bâşâ, Tarablus 1979), Vecdi Gedik tarafından Arapça'ya çevrilen Orhan Koloğlu'-nun Tfablusgarp Savaşı'na dair Türk subaylarının hâtıraları (Müzekkirâtü'z-zub-bâti'l-Etrâk havle maıraketi Lîbiyâ, Tarablus 1979) ve II. Abdülhamid'in hâtıraları {Müzekkirâtî es-siyâsiyye, Beyrut 1986) başta gelen yabancı hâtıra eserleridir. Kaynağını, 1962'de Kahire'de Arapça'ya çevrilip yayımlanan Jean Jacques Rousseau'nun /firaf/ar'ından alan, Mısırlı yazar Tevfîk el-Hakîm'in Yevmiyyâ-tü nâ*ib fi'1-eryûî adlı eseri (Kahire 1960). Mısır krallık devrinin veliahdı Prens Muhammed Ali'nin hâtıraları ile {Müzek-kirât. Kahire 1366) Ürdün Kralı Abdullah b. Hüseyin'in hâtıraları (Amman 1989), çoğu özel hayatla ilgili olan hâtıra türüne örnek sayılabilir. Bu dönemde kaleme
450
alınmış hatıratın büyük bir kısmı tarihî ve siyasîdir. İngilizler'e karşı 1881-1882'-de savaşan Ahmed Urâbî'nİn {Müzekkirâtü ıürâbî, Kahire 1964), aynı dönemin hatip ve şairi Abdullah Nedim'in (Müzek-kirâtî es-siyâsiyye, Kahire 1972), Suriye başbakanlarından Hasan el-Hakîm'in, Mısır başbakanlarından Sa'd Zağlûl ve İsmail Sıdkı Paşa'nın, Irak başbakanlarından Tâhâ el-Hâşimî'nin ve Fransızlar'a karşı mücadele veren mücahid Abdülkâ-dir el-Cezâirî'nin torunu Muhammed Sa-îd'in hâtıraları bu tür eserlerdendir. Arap siyasî edebiyatında hakkında en çok hâtıra yazılan iki konudan biri I. Dünya Savaşı, diğeri de Filistin olaylarıdır. I. Dünya Savaşı'nı konu alan hâtıraların başında Lübnanlı yazar Es'ad Dâğır'ın hâtıraları ile {Müzekkirâtî, Kahire 1959) Filistin meselesini ele alan Muhammed İzzet Der-veze'nin hâtıraları (Müzekkirâtî haule'l-kazıyyeti'l-Filistîniyye, Beyrut 1993) gelir. Ayrıca çeşitli sebeplerle yarım kalmış veya yazarı hayatta iken yayımlanamamış hâtıralar da vardır. Bu tür eserlerin bir kısmı kaybolmuş, bir kısmı da yazarın dostları tarafından tamamlanıp yayımlanmıştır. Meselâ Tâhâ Hüseyin'in hâtıralarını Servet Abaza, Lübnan şairi İlyâs Ebû Şebeke'nin hâtıralarını Corc Garib ve Mısırlı filozof Şiblî eş-ŞümeyyiI'in hâtıralarını da Es'ad Rezzûk bunların Ölümünden bir süre sonra yayımlamışlardır. Bazı hâtıra yazarları da sultan veya vezirlerin baskısından çekinerek eserlerine adlarını yazmamışlardır. Bunların en tipik örneği, Mısırlı İbrahim Paşa hakkında yazılan ve tek nüshası Berlin Kütüphane-si'nde (nr. 9787) bulunan eserdir. İbrahim Paşa'nın Suriye'yi ele geçirmesine dair olan bu hâtıra, sonradan Ahmed Gassân Sabanu tarafından tahkik edilerek yayımlanmıştır (Beyrut, ts.). Bir çeşit edebî portreler mahiyetindeki bazı hâtıra eserleri de çoğunlukla o hâtıra sahiplerinin arkadaşları tarafından toplanmıştır. Bunlar arasında, Tunuslu Abdullah Kennûn'un Zikreyâtü meşâhîri ricali'I-Mağrib ve İraklı hikâye yazan Ca'fer el-Halîlî'nin beş cİltlikKemâ ^araftühüm adlı eserleri anılabilir.
Arap dünyasında XX. yüzyılın ikinci yansında hızla gelişen basın yayın sürecinde coğrafî anıların çoğu az sözlü, bol fotoğraf ve portreli bir karakter sergiler. Çoğunlukla çağdaş yabancı gezginler tarafından yazılan bu foto-anı coğrafya albümlerinin bir kısmı Arap gezginleri tarafından hazırlanmıştır. Matta Sem'ân Bûrî ile Yûsuf Ahmed Şibl'in ortaklaşa ha-
zırladıkları cAkkâ: türâşün ve zikreyât (Beyrut 1994) adlı kitap bu kategoriye giren eserlerdendir.
BİBLİYOGRAFYA :
Üsâme b. Münkız. el-İ'tibâr: İbretler Kitabı (trc. Yusuf Ziya Cömert), İstanbul 1992, s. 11, 15, 17; İbnü'l-Cevzî. Şaydü'l-hâtır, Beyrut, ts. (Dârü'l-Kütübil-ilmî), s. 11; Sehâvî. edDau'ü't-lâmic, III, 29; İbn Tağrîberdî, Haoâdişü'd-dü-hûr(nşr. M. Kemâleddirı İzzeddin). Beyrut 1990, 1, 12, 32-33, 36; a.mlf.. el-Menhelü'ş-şâ/ı. I, 7-16; a.mlf., en-riücûmü'z-zâhire, VII, 312; XI, 19, 197; İbn İyâs, BedâYu'z-zühür, 11, 118; Omar Toussoun, Memoire sur l'histotre du Nü, MI, Cairo 1925 -* Frankfurt 1992; Ebü'l-Hasan Ali en-Nedvî, Müzekkirâtü sâ'itı fı'ş-şarkİ'I-cArabt, Beyrut 1978, s. 4-6; Cebbûr Abdünnûr, el-Mu'-cemû't-edebl, Beyrut 1984, s. 246; Bes-sâm Abdülvehhâb el-Câbî. Mu'cemü't-a'tâm, Beyrut 1987, s. 22, 98, 114, 328, 368,492; Hee-Sun Cho, "et-Tercemetü'z-zâtiyye fı'I-edebi'l-'Arabiyyi'l-hadîş", Anrtats ofJapan Associa-tion forMiddleEastStudies, XI, Tokyo 1996, s. 1-37; M. Yaşar Kandemir, "Fehrese", DİA, XII, 297-299. ı—ı
IA3 İbrahim Dakûkî
D FARS EDEBİYATI. Hatıratın Fars edebiyatında bir tür olarak ortaya çıkması Kaçarlar dönemine (1779-1924) rastlar. Daha Önce de bu türü andıracak eserler kaleme alınmış olmakla beraber bunlar hatırattan çok yazıldıkları dönemin tarihî kaynakları arasında yer alan eserlerdir. Bu açıdan bakıldığında Târîh-i Beyhakî, Nâsır-ı Hüsrev'in Sefernâme'-si, Târîh-i Cihângüşâ, Târîh-i Vaşşâf ve Şerefeddin Ali Yezdî'nin Zafernâme'si gibi eserlerde hatırat özellikleri görülebilir. Bu eserlerin müellifleri yaşadıkları dönemin olaylarını hâtıra üslûbunda anlatmışlardır. Bunların dışında eski döneme ait bütünüyle hatırat sayılabilecek iki eser günümüze ulaşmıştır. Bunlardan biri XVI. yüzyıla ait Zeynüddin Mahmûd-i Vâsıfî'nin Bedây?u'l-veköy?\ (!-[[, Moskova 1961), diğeri ise XVIII. yüzyıla ait Şeyh Ali Hazîn'in Tezkiretü'l-ahvâTiĞir {nşr. F. C. Belfour, London 1831). Müelliflerin yaşadıkları bölgelerin siyasî, iktisadî ve içtimaî durumlarını belirten bu iki hatırattan başka içinde hatırat ve hasbıhallerin dağınık olarak yer aldığı eserler de mevcuttur. Bunlara, XVII. yüzyıla ait Muhammed Müfîd Bâfki'nin Câ-mf-i Mü/îdfsiyle (II, Tahran 1340; I, Tahran 1342), Molla Muhsin Feyz-i Kâşânî1-nin Deh Risâle-i Muhakkik-ı Büzürg Feyz-i Kâşânî adlı mecmuanın içinde yer alan Şerh-i Sadrı (İsfahan 1371, s 47-73) örnek olarak gösterilebilir.
Kaçarlar döneminden itibaren özellikle devlet adamlarına ait hâtıralar "hasbi-
hal, yâddâşt-ı rûzâne, sefernâme, hâtı-rât" gibi başlıklar altında yazılmaya başlanmıştır. Bu eserler, otobiyografik niteliklerinden dolayı bazan "zindegî-i men" veya "hâtırât-ı zindegân-i men" başlığıyla kaleme alınmıştır. Pehlevî döneminde (1924-1979) fazla önemsenmeyen hâtıra türü, İslâm inkılâbından sonra özellikle Pehlevî döneminin siyasî hayatını aydınlatması sebebiyle değer kazanmış ve çok sayıda hatırat yazılmıştır.
Fars edebiyatında hatırat yazıcılığında belli başlı üç yol takip edilmiştir, l. Günü gününe tutulmuş notlara dayanılarak yazılan hâtıralar; bunlar günlüklere benzeyen eserlerdir. Hâtıra sahibinin toplumdaki mevkiine göre Önem kazanan bu tür eserler diğerlerine göre daha çok tarihî değere sahiptir. Bu gibi hâtıralar arasında Mirza Tâhir Basîrülmülk Şeybânî'-nin Rûznâme-i Hatırat (nşr. îrec Efşâr -M. Resul Deryâgeşt, Tahran 1374), Mu-hammed Hasan Mukaddeman Rûznâ-me-i Hâtırât-ı İctimâdü's~saHana (Tahran 1345) ve Kasım Ganî'nin Hâtırât-ı Doktor Kasım Ganî (nşr. Ali Sûtî. Tahran 1361) adlı eserleri zikredilebilir. Bazan da hatırat sahibinin ölümünden sonra anıları bir yakını tarafından düzenlenip yayımlanmıştır. Hâtırât-ı İhtişâ-mü's-saltana ile (nşr. Seyyid Muham-med Mehdî Musevî, Tahran 1366} Ferî-dü'l-Mülk Muhammed Ali Han Hemedâ-nfnin Hâtırât-ı Ferîd'i (haz. Mes'ûd Fe-rîd, Tahran 1354) bunlar arasındadır. Bir kimsenin bir başkasıyla olan dostluğundan kaynaklanan Özel hâtıralarına da Ali Devvânfnin Hâtırât-ı Men ez Üstâz Şe-hîd Mutahharî (Tahran 1374 hş.) adlı eseri örnek olarak verilebilir, z. Hafızaya bağlı kalınarak yazılan hâtıralar. Bunlar.
ya hâtıra sahibinin bizzat kendisi veya dikte suretiyle başka bir kişi tarafından yazılarak meydana getirilmiştir. Mehdî Ferruh'un îiâtırât-ı Siyâsî-yi Ferruh'u (yazan Pervîz Lûşânî, Tahran 1347 hş.) bunlar arasında yer alır. 3. Karşılıklı sohbet tarzında yazılan hâtıralar. Bu tür hâtıralar, hâtıra sahibinin bir başkasının sorularına cevap vermesiyle meydana gelir. Buna örnek olarak Hâtırât-ı îrec İsken-deri (Tahran 1372 hş ) gösterilebilir.
Konularına göre hatırat yazıcılığında siyasî olanlar ağırlık kazanmıştır. Ali b. Muhammed Emînüddevle'nin Hatırât-ı Siyâsî-yi Emînü'd-devle (Tahran 1341), Rahîm Zehtâb Ferd'in Hatırat der Hatırat (Tahran 1373), Muhammed Ali İslâ-mî'nin Rûzhâ (Tahran 1363), Hüseyin Ferdost'un Zuhur a Suküt-i Saîtanat-ı Pehlevî {\-\\. Tahran 1371), Muhammedî er-Rîşehrrnin Hâtırât-ı Siyâsî 1365-66 (Tahran 1369) adlı eserleri gibi çok sayıda hatıratta bu özellik görülür.
Âzerîler'in yazdığı hâtıralar da Fars edebiyatında önemli bir yer tutar. Bunlar arasında, Tebrizli bir tüccar olan Muhammed Taki Curabaçi'nin Harfi ez He-zârân Kânder 'İbaret Âmed (Tahran 1363 hş), Seyyid Hasan Takizâde'nin siyasî ağırlıklı Zindegî-yi Tûfânî (Tahran 1372), Seyyid Ahmed Kesrevî'nin Zinde-gânî-yi Men (Tahran 1323 hş.). Muhammed Sâad Merâge'nin Hâtırât-ı Siyâsî Muhammed Sâ'ad Merâge (Tahran 1373 hş.) ve Seyyid Ca'fer Pîşeverî'nin Yâddâşthâ-yı Zindan (Tahran 1358 hş.) adlı eserleri sayılabilir.
Ayrıca Târîh-i Mu'dşır-i hân serisinin her cildinde "Hatırat" başlığı altında tarihî açıdan önemli ya bir kişinin hatıratı ya da bir hatıratla ilgili makaleler yayım-
lanmaktadır. Bunlara. Hâc Hüsrev Han'ın "Hâtırât-ı Hükûmet-i İsfahan ve Sefer-i Freng 1330-31 h." (Tahran 1372 hş.. V, 177-254) ve Rızâ Reîs Tûsî'nin Sir Ed-mund Ironside'm hatıratına yazdığı "Nakdî ber Kitâb-ı Hâtırât-ı Sir Ironside" (Vlll 11374|, s. 163-176) adlı makaleleri örnek verilebilir.
Fars edebiyatında İran'la ilgili olarak Batı'da kaleme alınan hatırat kitaplarının tercümeleri de önemli bir yer tutmaktadır. Dorothy Hunt Smith'in Hatırat ez Şark (trc. Abdülalî Kâreng, Tebriz 1960), Sir Arthur Hardinge'in Hâtırât-ı Siyâsîyi Sİr Artur Harding (trc. Cevâd Şey-hülislârnî. Tahran 1363 hş.) ve Arthur C. Millspaugh'un Amerikâyihâ der îrân (trc. Abdürrızâ Hûşeng Mehdî, Tahran i 370 hş.) adlı eserleri bunlardan birkaçıdır.
BİBLİYOGRAFYA :
Hüseyin Rezmcû. Enuâ'-ı Edebi ve Âşâr-ı Ân der Zebân-ı Fârst, Meşhed 1372 hş., s. 209; Hâtırât-ı îrec İskender'i, Tahran 1372 hş., s. 13-19; Hânbâbâ. Fihrist, II, 1838-1846; Ali Rızâ Kemeri, "Hâtıranigâştehâ ve Hâtıranevîsî der Güsterde-İ Edeb-i Mukavemet ve Ferheng-i Cebhe", Mecmû'a-İ Makâtehâ-yı Semînâr ber Resî Edebiyyâl-ı Inlçtlâb-ı İslâm'ı, Tahran 1373 hş., s. 451-477; Kâmrân Fâni. "Zindegî Talebe-gî ve Âhûndî", jVeşr-ı Dânlş, İV/2, Tahran 1362 hş., s. 18-27; Ahmed Eşref. "Şâbıka-i Hâtıra Nİgârî der îrân", İrânnâme, XV/1, Bethesda 1997, s. 5-25; Hasan Cevâdî, "Sergüzeştnâme-hâ-İ Azerî", a.e, XV/] f 1997), s. 77-94.
IÂI
IfflJ Rıza Kurtuluş
HATÎB-İ AYASOFYA
(ö. 983/1575 [?])
Osmanlı âlimi,
hatip ve şeyhülkurrâ.
Adı Hamdullah, babasının adı Hayred-din olup bazı kaynaklarda Hamdi Efendi diye anılır (Abdurrahman Hibrî, vr. 16b). Kendisi de Mevlidü'n-nebîadlı eserinde (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 4510, vr. 25b) Hamdî mahlasını kullanmıştır. Keş-fû'z-zunûrida (11, 1168) babasının Hay-rullah olduğu kaydediliyorsa da diğer kaynaklarda ve kendi eserlerinde Hayreddin adı geçmektedir. Babası Hayreddin ile Kanunî Sultan Süleyman'ın hocası olarak tanıtılan Kastamonulu Hayreddin'in (Taş-köprizâde, s. 442; Sicill-i Osmânî, II, 315) aynı kişi olması muhtemeldir. Hamdullah Efendi, Kanunî devrinden itibaren kırk yıl kadar Ayasofya Camii'nde cuma hatipliği yaptığı için {Hediyyetü'l-'âriftn, I,
451
334; Abdurrahman Hibrî, vr. 16b) "Hatîb-i Ayasofya" diye meşhur olmuştur.
Hatipliği yanında Ayasofya Medresesi'n-de uzun yıllar müderrislik yapan Hamdullah Efendi'nin şeyhülkurrâ oluşu ve eserlerinin konusu dikkate alındığında daha çok kıraat ilminde derinleştiği anlaşılır (Abdurrahman Hibrî, vr. 16b; Ah-med Bâdî Efendi, II, 336). Nitekim ömrünün sonlarına doğru Edirne Selimiye Dârülkurrâsfna ilk şeyhülkurrâ olarak tayin edilmiş ve ölümüne kadar bu görevde kalmıştır. Rusûhu'I-lisân adlı eserindeki bir tanıtma notunda (Beyazıt Devlet Ktp., nr. 8203/3, vr. 60") onun 981 (1573) yılında Edirne'de şeyhülkurrâ olduğu belirtilir. Teberrüken" tayin edildiği bu görevde yaklaşık iki yıl kadar hocalık yaptıktan sonra 983 (1575) yılı civarında yetmiş yaşlarında vefat ettiği tahmin edilmektedir. Bazı kaynaklarda 943 (1536), 948 (1541) ve 963 (1556) olarak zikredilen (Sicill-i Osmânî, II, 244; Brockel-mann.ll:651;Kehhâle. IV, 75; Hediyyetü't-'arifin, 1,334) vefat tarihleri yanlış olmalıdır.
Eserleri. 1. cUmdetü'l-cirfân ü vaşfi hurûli'l-Kur^ân. 948'de (1541) yazılarak Kanunî Sultan Süleyman'a ithaf edilen eser, "râ" kafiyeli 260 beyitlik Arapça bir tecvid kitabı olup yazma nüshaları Sü-leymaniye Kütüphanesi ile (Ayasofya, nr
452
4796/1; Lâleli, nr. 61/1) Ankara'da Millî Kütüphane'de (nr. 2503/2) bulunmaktadır. Z. Cevâhirü'l-ikyân ü şerhi Um-deti'Mrfân. 'Umdetü'l-'irîân in Türkçe mensur şerhi olup 956 Muharremi (Şubat 1549) sonlarında tamamlamıştır. Yazma nüshaları Süleymaniye (Hamidiye, nr. 17; Esad Efendi, nr. 16), Beyazıt Devlet (nr. 187; Veliyyüddin Efendi, nr. 24), Gazi Hüs-rev Bey (nr. 3372} kütüphanelerinde ve Ankara'da Millî Kütüphane'de (nr. 5528) kayıtlıdır. 3. Rusûhu'1-hsân ü hurûfi'l-Kurbân. Yine tecvid konusunda "elif re-difli 143 beyitlik Arapça bir manzumedir. 959'da (1552) Kanûnî'ye ithaf edilen eserin yazma nüshaları Ankara'da Millî Kütüphane iie (nr 2503/3) Beyazıt Devlet (nr. 8203/3) ve İstanbul Üniversitesi (AY, nr. 2673) kütüphanelerindedir. 4. Ve-sîletü'l-itkön il şerhi Rusûhi'l-lisân. Rusûhu'îlisân'm Türkçe mensur şerhi olan ve 960'ta (1553) yazılan eserin çeşitli yazma nüshaları vardır (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 68, Şehid Ali Paşa, nr. 34/ 2, Lala İsmail Paşa, nr. 7, Sâliha Hatun, nr. 1/2; Beyazıt Devlet Ktp., nr. 149/1, 156, 207/2; Millet Ktp., Aii Emîrî Efendi, nr. I27; Berlin, Ahlward, I, 203; Leiden, nr. 1647; ayrıca bk. Brockelmann, 11, 650}. S. Füyûzü'l-itkön fî Vücûhi'l-Kur^ân. Fü-yûzât fi'1-kırâhti's-seb'a adıyla da zikredilen bu eserin de çeşitli yazma nüshaları mevcuttur (Beyazıt Devlet Ktp., nr.
223; Ankara Millî Ktp., nr. 99; İzmir Millî Ktp.. m. 1 386/1; Afyon Gedik Ahmed Paşa Ktp., nr. 17581/2; Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Ktp., nr. 3959). 6. Mevlidü'n-nebî. Türkçe manzum bir mevliddir. Dibaceden sonra tevhid, fıt-rat-ı âlem, fıtrat-ı Âdem, velâdet-i nebî, mu'cizât, mi'rac, münâcât, vefat ve hatime bölümlerinden oluşan eserin bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi'nde (Fâtih, nr. 4510) kayıtlıdır.
BİBLİYOGRAFYA :
Taşköprizâde. eş-Şekâ'ik, s. 442; Keşfü'z-zu-nûn, I, 902; II, 1168; Abdurrahman Hibrî, Eni-sü'l-müsâmirin ft târihi Edirne, Süleymaniye Ktp., Raşid Efendi, nr. 616, vr. 16b; Ahmed Bâdî Efendi. Riyâz-ı Betde-i Edirne, Beyazıt Deviet Ktp., nr. 10.392,11, 336; Sicill-i Osmânî, II, 244, 315; Osmanlı Müellifleri, I, 274-275; Brockei-mann. GALSuppL, 11, 650; İzâhu'i-meknCın, W, 217, 705; Hediyyetü't-'ârifîn, I, 334; Kehhâle. Mür-cemü'l-müietlifin, IV, 75; Oktay Aslanapa. Edirne'de Osmanlı Deori Âbideleri, İstanbul 1949, s. 60; K. Dobraca, Katalog Arapskih, Turskih i Perzijskih Rukopisa, Sargjevo 1963, I, 104; Baİtacı, Osmanlı Medreseleri, s. 610; Aİİ Yardım. İzmir Millî Kütüphanesi Yazma Eserler Katalogu, İzmir 1992, 1, 39.
Dostları ilə paylaş: |