Tarihi davada Başkanımız Aziz Yıldırım, Mahkeme Heyeti’ne savunmasını vermeye başladı



Yüklə 206,76 Kb.
səhifə4/4
tarix02.11.2017
ölçüsü206,76 Kb.
#26665
1   2   3   4
"Örgütün şike ve teşvik faaliyetlerinde genellikle para ödemesi yaptığı, nadiren ise Fenerbahçe takımına transfer edilme vaadinde bulunulduğu, transfer şikesi yolunun örgüt tarafından profesyonelce kullanıldığı, ekseriyetle bu futbolculara; oynadıkları takımların Fenerbahçe futbol takımıyla yapacağı maçtan önce müsabaka haftasında transfer vaadinde bulunulduğu, bu vaadden sonra anlaşma sağlanamazsa dahi futbolculara; büyük takımda oynama, elde ettiği gelirin çok daha fazlasını kazanma, tanınma, şöhret ve çevre edinme imkânı sunarak kafalarının karıştırıldığı, bu yolla şike yapılan müsabakada futbolcunun kötü oynamasının, teşvik primi verilen maçta ise iyi oynamasının hedeflendiği" şeklindedir.

Fenerbahçe Spor Kulübüne transfer edilme vaadinde bulunulduğu konusunda yapılan suçlama gibi;

Son iki yıl içinde Galatasaray Spor Kulübü’nün Gökhan Ünal, Mehmet Topuz, Ali Turan Ufuk, Sezer Öztürk’ü; bu yıl da Kayserispor’dan Ambarad’ı sözleşmeleri devam ederken; takımıyla arasını bozarak transfer yapma girişimleri, o hafta oynayacakları her rakibin en iyi oyuncularına talip olma geleneği niye suç kapsamına alınmamaktadır? Manisaspor’lu Yiğit ile Antalyaspor’lu Necati’yi de Galatasaray’la oynayacakları maçtan önce oynatmayarak maçtan sonra transfer etmektedirler.

Bizde olunca suç, diğer takımlara sıra gelince hiç konu bile edilmemektedir. Trabzonspor için de bu konu geçerlidir. "12 Kasım 2011 tarihinde Eskişehirspor’lu Veysel Sarı ile Ankaragücü’nden Uğur Uçar’ın da işini bitirmek üzere olduğu öğrenildi" denmektedir. (EK-19: Fanatik Gazetesi Uğur Uçar haberi, Kayseri-GS Amrabat Haberi, GS’ın Manisaspor’dan Yiğit isimli futbolcusuna dair haber)

Transfer şikesi;
İddianamenin ne kadar yanlı ve "
kişiye özel suç yaratma" kastıyla düzenlendiğinin bir diğer göstergesi de, iddianamede tarafımıza yüklenenTRANSFER ŞİKESİ suçlamasıdır. "Kanunda tanımlanmayan suç" vasfında olan bu kavram ne iç hukukumuzda ne de UEFA, FIFA ve CAS karar ve düzenlemelerinde mevcut değildir. Kendinden menkul birkaç spor hukukçusunun makalelerinde geçen bu kavram ve suç tipine dayanılarak, iddianame tanzimi hukuksuzluğun en açık kanıtıdır.

Öncelikle belirtmek isterim ki "Transfer Şikesi" kavramı kullanıldığı sektör açısından da yanlış kullanılmıştır. Burada kullanılması gereken "Transfer Vaadiyle Şike" kavramı olabilir. Keza şike yapmak için amaçlanan sonuç ve sağlanan menfaatin transfer vaadi olduğu söylenebilirse de "transferin yapılması halinde şike suçunun aradığı menfaatten" bahsedilemez. Zira sözleşmesi devam eden futbolcuların hangi koşullarda transfer yapılacağı Profesyonel Futbolcu Transfer Talimatının 19/6 md.de açıkça yazılmıştır. Burada oyuncunun mevcut kulübünün rızası olması şarttır. Kulübün rızası olmadan yapılan transfer görüşmelerinin dahi mümkün olmayacağını sporun içinde olan herkes bilir. Kulübün onayı alınmadan bırakın transferi, transfer görüşmesi yapılması halinde dahi hem oyuncu hem de kulüp çok ağır cezalara maruz kalmakta ve oyuncu için bir yıla kadar oynayamama cezası, Kulüp ise iki transfer dönemini kapsayan transfer yapamama cezası ile cezalandırılabilmektedir. (madde 30/2-5) Bu nedenlerle sözleşmesi devam eden bir oyuncuya "Transfer" teklifi "Şike" suçunun aradığı menfaat unsuru olamaz. Kısacası "Transfer Şikesi" işlenemez suç vasfındadır. Kaldı ki diğer taraftan kulübünde bir müsabakanın sonucunu bir futbolcuyla etkilemek için yaklaşık 10 milyon dolar tutarındaki transfer vaadini kullanmaya kalkması akla, mantığa ve hayatın olağan akışına uygun değildir. Kaldı ki, talimatlar uyarınca bir akit için olması gereken (2 taraflı) şike vaadi ile transfer yapma eylemi nedeniyle suçun diğer tarafı olan Kulüp ve yöneticilerinin sorumlu tutulmama nedeni de iddianameyi tanzim edenlerin bilgi ve yorum eksikliğinin bir diğer göstergesidir.



BU NEDENLERLE SAVCILIĞA YA DA EMNİYETE DİKTE ETTİRİLEN BU KAVRAM TAHTINDA bırakın yargılanmayı, suçlanmamız bile hukuken mümkün değildir. Hatta; bu durum ve hukuki gerçeklik Savcılık Makamı tarafından tutuklanmamız üzerinden 4 ay geçtikten sonra ancak anlaşılmıştır. Bununla ilgili olarak Savcılık ara kararı düzenlemiş ve bu ara kararına gerekçe olarak da Profesyonel Futbolcu Transfer Talimatının 19/6.maddesini hukuki dayanak olarak göstermiştir. Sanırım bu özel yetkili bir savcı tarafından ceza yasaları yerine spor hukuku talimatlarına dayanılarak alınan ilk ara karardır. Burada önemli olan aslında yargılama konusunun spor hukukuna ilişkin olduğuna dair tüm beyanlarımızın bu karar tahtında savcılık tarafından teyit edildiği gerçeğidir.Gerçi bu ara karar da yer alan hususlara ilişkin sanıklar lehine verilen yanıtlar iddianameye konu yapılmamıştır ama bu zaten alışageldiğimiz normal bir tutum olarak iddianamenin genelinde sık sık karşılaştığımız bir durum olması sebebiyle artık serzenişe dahi konu olamayacak değerdedir.

"İLHAN EKŞİOĞLU VE ŞEKİP MOSTUROĞLU’NUN DİĞER ÖRGÜT ÜYELERİYLE SÜREKLİ İRTİBATTA OLARAK BU ŞAHISLARDAN ALDIKLARI BİLGİLERİ ÖRGÜT LİDERİ AZİZ YILDIRIM’A GENELLİKLE YÜZYÜZE, BAZEN DE ŞİFRELİ ŞEKİLDE YAPTIKLARI TELEFON GÖRÜŞMELERİ İLE BİLDİRDİKLERİ, YAPILAN GÖRÜŞMELERDE ARACILARIN VE ŞİKE AMAÇLI ANLAŞMA SAĞLANAN ŞAHISLARIN İSİMLERİNİN ZİKREDİLMEMESİNE ÖZELLİKLE DİKKAT EDİLDİĞİ, BU TELEFON GÖRÜŞMELERİNİN ÇOĞU ZAMAN DAHA ÖNCE AYRINTILARI YÜZYÜZE ANLATILMIŞ OLAN HAREKET PLANININ İŞLEYİŞİNDE BİR PROBLEM OLUP OLMADIĞI İLE İLGİLİ AZİZ YILDIRIM’IN "DURUMLAR NASIL" VB. SORULARINA İLHAN YÜKSEL EKŞİOĞLU’NUN "GAYET GÜZEL, İYİ, PROBLEM YOK" VB. CEVAPLARI VERMESİ ŞEKLİNDE OLDUĞU," iddiası vardır.

Aziz Yıldırım’ı örgüt lideri yapacaksınız ve aynı zamanda örgüt liderinin hiçbir konuşması suç öngörüyor diyemeyeceksiniz. Ancak Aziz Yıldırım’ın genellikle yüz yüze konuştuğunu belirteceksiniz. İstanbul Emniyet Organize Şubesi her türlü fiziki takip, ses, görüntü ve ortam dinlemesi kararlarını Beşiktaş Özel Yetkili Mahkemelerinden alacak ama buna göre hala suç unsuru bulamayacak. Buna rağmen yine Organize Şube Beni suç örgütü lideri olarak lanse edecek. Ortam dinlemesi yapan İstanbul Emniyeti’nin yüz yüze yapmış olduğum konuşmalarda suç unsuru varsa, bunları ortaya koyması gerekir.

Yönetici arkadaşlarımla hiçbir zaman şifreli konuşma yapmadık. Çünkü suç olabilecek davranışların içinde bulunmadık. İşin enteresan tarafı dinlendiğimizi bilmediğimiz halde suç isnat edilecek hiçbir konuşma yapmadığım açıkça görülmektedir. Çünkü suç sayılacak hiçbir eylemin içinde bulunmadım. Daha önce yüz yüze anlatılmış olan hareket planı çerçevesinde hareket ettiğimiz söyleniyor. Suç işlenecek her hangi bir bilgi ve belgeyi bulamayınca bu şekilde suçlamak ne kadar kolay oluyor. İddia Makamı’nın bu varsayımlar üzerine iddianameye konuları bu şekilde yazması hukuk yönünden hepimiz için üzücüdür.

Savcı Mehmet Berk, Emniyet’e sağlam deliller bularak kendisine getirmesini istemesi varken kendisi de hukukun dışına çıkarak ucuz kahramanlığa soyunmuştur.

Aziz Yıldırım’ın "durumlar nasıl vb." sorularına İlhan Ekşioğlu’nun "gayet güzel, iyi, problem yok" gibi cevaplar vermesi şeklinde yapılan ilgili durumu anlattığı söylenmektedir.

Ey İstanbul Emniyeti, Ey Organize Şube! insanların hastalıklarıyla ilgili dahi konuşmalarını siz şifreli deyip suçlarsanız büyük hata edersiniz. Aşağıdaki tapeyi iyi okuyalım.

06.04.2011 tarihli, saat 17.02’de, Aziz Yıldırım’ın İlhan Yüksel Ekşioğlu’nu aradığı görüşme (Tape 2020)- EK-20



Burada da açıkça görülmektedir ki Hastanede emar cihazına giriyorum. Anestezi ile yapılan işlemlerden sonra eve giderken İlhan Ekşioğlu ile konuşuyorum. Sersem tavuk gibi olduğumu, eve gidip dinleneceğimi belirtiyorum. Telefondaki konuşmada iyi olduğumu, vaziyetlerin iyi olduğu şeklinde görüşmeleri suç unsuru olarak kamuoyuna sunuyorlar. Allah bizi iftiralardan korusun.

"ŞİKE VE TEŞVİK KONUSUNDA GENELLİKLE KALECİ VE FORVET POZİSYONUNDA OYNAYAN FUTBOLCULARIN SEÇİLDİĞİ, KİMİ ZAMAN İSE TEKNİK DİREKTÖR VE KULÜP YÖNETİCİLERİ İLE BAĞLANTININ SAĞLANDIĞI, RAKİP TAKIM FUTBOLCULARINDAN SERCAN YILDIRIM, GÖKÇEK VEDERSON,  İBRAHİM AKIN, ÜMİT KARAN, SEZER ÖZTÜRK, KORCAN ÇELİKAY, MEHMET YILDIZ, SERDAR KULBİLGE, İSKENDER ALIN, MAHMUT BOZ, MURAT ŞAHİN VE EMMANUEL EMENİKE GİBİ FUTBOLCULARIN ÖRGÜTLE ANLAŞARAK ŞİKE/TEŞVİK PRİMİ FAALİYETLERİNE GİRDİKLERİ," iddiası vardır.

19 maçta şike yapıldığı söyleviyle yola çıkıldı. Sonuçta iddianame bunu 13 maça indirdi. Toplam olarak 12 futbolcuyla şike yapılması için örgütle anlaşarak şike – teşvik primi faaliyetlerine girdikleri belirtilen bu oyuncular 7 ayrı takımda oynamaktadırlar.

Bursaspor’un 2 oyuncusu, Gençlerbirliği’nin 2 oyuncusu, Kasımpaşaspor’un 1 oyuncusu, İ.B.B.Spor’un 2 oyuncusu, Karabükspor’un 1 oyuncusu, Sivasspor’un 2 oyuncusu, Eskişehirspor’un 2 oyuncusu şike – teşvikle suçlanmaktadır. 13 Maçı toplam 12 kişi ile ve 100 milyarlık bir parayla hayata geçirdiğimiz söylenmektedir. Buna kargalar dahi güler. Eğer teşvik ve şike yapılmışsa takımlardaki çok oyuncunun da bu sistemin içinde olması gerekmektedir. Benim devamlı oyuncu olmadan şikenin olmadığını söylemem, Kamuoyunda da bunun yankı bulmasından dolayı suçlanan oyuncularla ilgi beraat kararı alınmamıştır. Aslında isimleri yazılı olan bu oyuncuların hiçbiri şike – teşvik organizasyonunun içinde olmamışlardır. Bizim de olmadığımız gibi.

Teknik direktör ve yöneticilerin şike yapması ancak oyuncular üzerinden olur ama görüyoruz ki böyle bir olay yaşanmamıştır. Çünkü suçlanan yönetici ve teknik direktörlerin konuştuğu hiçbir oyuncu iddianamede yer almamaktadır. Murat Şahin, Emniyet fezlekesinde Ankaragücü’yle ilgili soruşturulurken birdenbire iddianamede Kasımpaşaspor ile ilgili suçlanmaktadır. Emniyet ve İddia Makamı her geçen zamanda içinde "şapkadan tavşan çıkarmaya" devam etmektedir. Bütün bu suçlamaların belgelerinin ortaya konması gerekir. İddia Makamı’nın böyle bir derdinin olmadığını açıkça görüyoruz.



"ŞİKE FAALİYETLERİ YÜRÜTÜRKEN, RAKİP TRABZONSPOR TARAFINDAN, KENDİ RAKİPLERİNE TEŞVİK ÖDEMESİ YAPILIP YAPILMADIĞININ DA ARAŞTIRILDIĞI, BU YOLLA MUHTEMEL TEŞVİK PRİMİ DAĞITILMASI GİRİŞİMLERİNE KARŞI ÖNCEDEN ÖNLEM ALINMAYA ÇALIŞILDIĞI;" iddiası:
İddianameyi hazırlayan İstanbul Emniyeti birimleriyle Savcılığın tespit ettiği tek doğruyu burada görmekteyiz. Bu iddianamenin ana fikri 2 yıl son maçta şampiyonluğu kaçıran Fenerbahçe Spor Kulübü yönetici veya Kongre üyelerinin duyum veya ihbarlara göre rakip takımların yapmaya çalıştığı teşebbüsleri önlemeye yönelik yapılan araştırma çalışmalarıdır. Bu da bizim haklılığımızı göstermektedir.

13.03.2011 tarihinde, saat 21.42’de (2376 no’lu tape) bunu açıkça ortaya koymaktadır. EK-21

Serkan Acar’dan Konyaspor Teknik Direktörü Yılmaz Vural’a Trabzonspor’dan teşvik primi gelip gelmediğini sormasını istiyorum.

1425 no’lu tapedeki konuşma da çok enteresandır. Batur Altıparmak’la görüşme yapıyorum. Selçuk İnan’ın Sezer Öztürk’ü aradığını duyuyor ve yapılan araştırmaların sonunda Trabzonspor Teknik Direktörü yardımcısı Ünal Kahraman’ın da Sezer Öztürk’ü aradığını öğreniyoruz. Bu konu ile ilgili çalışmalar yapmaya çalışıyoruz.

3009 no’lu tapede Sivasspor maçıyla ilgili Trabzonspor’un menajer Mithat Halis’le beraber Sivasspor üzerinde yapılan çalışmaları ayrıca Zeki Mazlum üzerinden yapılan 5.000.000$ teşvik çalışmalarını takip ediyor ve bunu önlemeye çalışıyoruz. Sivasspor’lu oyuncular Grosicki, Rada ve Navroti’nin menejerliğini yapan Mithat Halis’in  Sivas maçından sonra Nevzat Şakar ile yaptığı görüşme de çok önemlidir.  Bu konuşma da kendilerinin hiçbir olayın içinde olmadıklarını söyleyerek konuyu saptırmaya çalışırken yaptıkları şike çalışmalarını ikrar eder şekilde konuşma durumuna düşmüşlerdir. Bu tapenin iyice incelenmesi bu davanın doğru olarak şekillenmesini sağlayacaktır.
(2376, 1425, 1426, 3009, 3462, 2593 no’lu tapeler) EK-22

Eskişehirspor – Fenerbahçe maçından önce Tahir Kıran, Bülent Uygun’u arayarak Fenerbahçe’yi yenmek için oynarsa maç kaybedeceğini onun için berabere kalacak şekilde oynayarak maçı kaybetmemesi gerektiğini söylüyor. Tahir Kıran bir taraftan Fenerbahçeli olduğunu söylüyor, diğer taraftan Fenerbahçe’nin maçtan puan kaybetmesi için çalışma yapmaktadır. Kime hizmet etmektedir? İddia makamı bunu öğrenebildi mi? (EK-22: 2376, 1425, 1426, 3009, 3462, 2593 no’lu tapeler)



"ÖRGÜT ÜYELERİNİN OLASI BİR POLİS ÇALIŞMASINA KARŞI SON DERECE DUYARLI HAREKET ETTİKLERİ, KENDİ ARALARINDA ŞİFRELİ KONUŞMALAR YAPTIKLARI, AZİZ YILDIRIM’I; BİR NUMARA, ŞİRKET CEOSU, FUTBOLCUYU; İNŞAAT İŞÇİSİ, MAĞDUR, MÜVEKKİL, ALİ KIRATLI’YI; RÜZGÂR, ŞEKERLİ, HAKEMİ; HAKİM, PARAYI; GRAM, ŞİKE PARASI ALMAYI; KAHVE İÇME, FUTBOL MAÇINI; TARLA, TAŞ OCAĞI, İNŞAAT, MAHKEME, PROJE, DAVA GİBİ KELİMELERLE ŞİFRELEDİKLERİ, CEP TELEFONLARIYLA GÖRÜŞMEK YERİNE BULUNDUKLARI YERDE SABİT TELEFON ARAŞTIRARAK O HAT ÜZERİNDEN GÖRÜŞTÜKLERİ, TEKNİK TAKİP İMKÂNI BULUNMADIĞI DÜŞÜNCESİYLE, DAHA ÇOK BLACKBERRY TELEFONLARLA MESAJLAŞMA CİHETİNE GİTTİKLERİ, ÖRGÜT LİDERİ AZİZ YILDIRIM’IN GÖRÜŞMELERİNİ DAHA ÇOK YÜZYÜZE YAPTIĞI, ŞİKE TEKLİFİ YAPILIRKEN FUTBOLCUYA ULAŞMADAN ÖNCE SİLSİLE HALİNDE ARACI KULLANDIKLARI, BU ŞEKİLDE ŞİKE ZİNCİRİNİN ÇÖZÜLMESİNİN ÖNÜNE GEÇMEYİ HEDEFLEDİKLERİ, ÖRGÜT FAALİYETLERİNİ BÜYÜK BİR GİZLİLİK İÇERİSİNDE YÜRÜTMEYE ÖZEN GÖSTERDİKLERİ," ileri sürülmektedir.

Örgüt üyelerinin olası bir Polis çalışmasına son derece duyarlı hareket ettikleri, kendilerinin şifreli konuştukları söylenmektedir.

Şunu açıkça belirtmek gerekir ki Polis çalışmasına karşı hiçbir şekilde duyarlı hareket etmedim. Buna da ihtiyaç duymadım. Eğer Ben konuşmaları yüzyüze yapıyorsam, İstanbul Organize Şubesi ile İddia Makamı yaptığım konuşmaları delil bulmadan kafasına göre nasıl yorumlamaktadır? Bu şekilde bir suçlama yapılabilir mi? Aşağıdaki tapeyi hep beraber değerlendirirsek ne demek istediğim daha iyi şekilde anlaşılacaktır.

02.07.2011 Tarihli, saat 14.26’daki 3694 EK-23, no’lu tapede Aziz Yıldırım, Yusuf isimli bir şahısla konuşmaktadır. Aslında Yusuf ile ilgili şubat ayından itibaren yapmış olduğum konuşma tapelerini ortaya çıkarmak lazım. Yusuf, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Şube ile irtibatta Fenerbahçe’ye yardımcı olurdu. Bu tapenin son kısmını iyice incelemek gerekmektedir.

Yusuf, İstanbul’da Organizeden sorumlu Emniyet Müdür Muavini Mutlu Ekizoğlu ve Organize Şube Müdür’ü Nazmi Ardıç’tan bahsederek bir olumsuzluğun olmadığını söylüyor. Bu durumda Polisin Bizi dinlemesini düşünmediğimiz bir ortamda şifreli konuşmamız için duyarlı hareket etmemize gerek var mıdır?

Şifre kelimelere baktığımızda kişiler kendi meslek veya alışkanlıklarına göre kelimeler kullanabilirler. Bunda art niyet ancak art niyet çıkarmak isteyenler tarafından yaratılabilir.

Örnek: Aziz Yıldırım’a bir numara, CEO demek kadar normal bir şey var mıdır? Bu kelimeler şifreli kelime olabilir mi? Bu sözler benim gibi görev yapanlar için ancak söylenebilir. Eğer benim için inşaat işçisi gibi bir ifade kullanılsaydı o zaman bunu şifreli kelime kullanma anlamında anlayabilirdik.

Şekip Mosturoğlu avukattır. Tabii ki hukuki konulardan bahsederken mağdur, müvekkil, hakim, dava, mahkeme gibi hukuki terimler konuşması gerekir. Hakemi hakim diye telaffuz ettiğimizi iddia makamı söylüyor. Hangi hakemi ayarlamışız ki hakem yerine hakim kelimesi kullanalım. Bu şekilde bizleri suçlayanların biraz insaflı olmaları gerektiğini burada hatırlatmak isterim.

Ali Kıratlı’ya rüzgâr, şekerli dendiği ve bunun şifreli ismi olduğu düşünülüyor. Ali Kıratlı’yı çevresi bu iki kelimeyle tanır. Bu kendisine verilen lakaptır.

İlhan Ekşioğlu inşaat işleri yapan müteahhitlik firması olan bir kişidir. Aynı zamanda Fenerbahçe Spor Kulübünde de inşaat yapımı ve onarımı işlerini de yapmaktadır. İnşaat, taşocağı, inşaat işçisi, proje gibi kelimelerin kullanılması da gayet normaldir. Bunların dışında kullanılacak kelimeler şifreli konuşma anlamına gelir. Buradaki kelimeler her noktada kullanılmış mı? Hayır. Hukuki süreç olduğunda hukuki kelimeler, inşaatla ilgili konuşmalarda ise inşaat kelimeleri kullanılmıştır. Bundan bir şey çıkmaz. Çünkü fezlekeyi ve iddianameyi hazırlayanların yine göle maya çalmalarını burada görüyoruz. Abdullah Başak Blackberry kullanıyor. Bizler böyle bir şey kullanmıyoruz. Hep beraber Blackberry alalım ve bununla haberleşelim dediğimiz bir tape mevcut mudur? Herkes istediği gibi telefon markası olan telefonu alarak konuşabilir. Örgüt lideri olarak lanse ettiğiniz Aziz Yıldırım böyle bir organizasyon yapmış mıdır? Hayır. O zaman muhakkak bir şeyler yaratalım çalışmasının amacı nedir? Anlamakta zorlanıyorum. Bir daha telefon kullanmaya karar verirsem markasını emniyete soracağım. Şike zincirinin çözülmesinin önüne geçmeye çalıştığımızı ve örgüt faaliyetlerini büyük gizlilik içerisinde yürütmeye özen gösterdiler denmektedir. Keşke Sizler de yapmadığımız halde suçlandığımız şike ve teşvik çalışmalarını bizim gibi gizli yapsaydınız.



Tüm dünyaya Türkiye’yi rezil ettiler. Eğer bu dava şike davası ise 14 Nisan 2011 den önce Türkiye’de şike suç olarak gözükmüyor. Teşvik ve şikeyi dolandırıcılığa sokarak yargılamaya çalışıyorsunuz. Eğer şike varsa gizillik kararı olmasına rağmen operasyon başlamadan Emniyet tarafından hazırlanan kirli bilgiler basına verilerek kamuoyu oluşturmaya çalışılmazdı. Operasyonları yapanlar tarih önünde birilerine hizmet için bu olayları yaptıklarından dolayı yargılanacaklardır.

"Savunma devam edecek...
Yüklə 206,76 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin