Ahmed Fakih Adı Etrafında Toplanan Eserler.
1) Çarhnâme-i Ahmed Fakih der Bîvelâl-i Rûzigâr. Eğridirli Hacı Kemal'in Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nde 382
kayıtlı Câmiü'n-nezâir adlı nazire şiirler mecmuasında Ivr. 289d-29ib] yer alan. aruzun “Mefâîlün mefâîlün faîlün” kalıbı ile söylenmiş seksen üç beyitlik bir kasidedir. Câmiü'n-nezâir'İn sonundaki listeye göre 100 beyit olması gereken kasidenin son on yedi beytini ihtiva eden yaprağın eksik olduğu anlaşılmaktadır. Kısa adı ile Çarhnâme dünyanın fâniliğinden, dünya zevklerine kapılmanın yanlışlığından, kabir azabından ve mahşerden bahsederek ölümü hatırlatan, bu dünyada âhiret için hazırlanmanın gerekliliğini öğütleyen, bunun da kanaat ve alçak gönüllülük içerisinde yaşayıp ibadet etmek ve ahlâkî güzelliklere sahip olmakla sağlanabileceğini açıklayan* dinî-sûfîyâne bir eserdir. Halk için yazılmış basit bir şiir olup nazım tekniği ve sanat değeri bakımından önde gelen bir manzume değildir. Çarhnâme, M. Fuad Köprülü tarafından bulunmuş ve ilk defa yazarı hakkında bilgi ile birlikte seksen iki beyit halinde yayımlanmıştı. 383 Ayrıca Köprülü bu makalenin Türkçe'sini metinsiz olarak aynı yıl “Selçukîler Devrinde Anadolu Şâirleri II: Ahmed Fakîh” adı altında Türk Yurdu mecmuasında yayımlamış 384, Ahmed Fakih'in ve Çarhnâme'nin Türk edebiyatındaki yerini de aynı yıllarda Türk Edebiyatı Tarihi adlı eserinde 385 tekrar söz konusu etmiştir. Daha sonra eser Mecdut Mansuroğlu tarafından eski ve orta Türkçe'ye yakınlaştırılmak suretiyle okunup transkribe edilmiş, dil özelliklerinin açıklanması yanı sıra bir lügatçe ve gramer dizini eklenip metnin tıpkıbasımıyla birlikte yayımlanmıştır. 386 Eser üzerinde Fahir İz ve Günay Kut da çalışma yapmışlardır 387, Bu yeni yayında. Mecdut Mansuroğlu'nun yaptığı birtakım zorlamalar ayıklanıp yanlış ve değişik okuduğu kelimeler düzeltilerek metin dil bakımından ait olduğu dönemin özellikleriyle verilmiştir.
2) Kitâbü Evsâfı mesâcidi'ş-şerîfe. British Museum Or. 9848'de kayıtlı bir mecmuanın ilk eseri olup 1-21 yaprakları arasında yer almaktadır. Aruz vezninin “Mefâîlün mefâflün faîlün” kalıbı ile yazılmıştır. Esas şekli mesnevi olmakla beraber arada iki parçada kafiyece gazel, sondaki dört manzumede ise gazel kaside tertibini gösterir. Harekeli nesihle yazılı 339 beyitten meydana gelen nüshanın istinsah tarihi yoktur. İlk yapraktan sonra bazı yaprakların kaybolmuş olduğu anlaşılmakta ve böylece metnin tamamının daha hacimli olabileceği tahmin edilmektedir. Eseri yayımlayan Hasibe Mazıoğlu'nun meâlen özetlediği üzere konusu şöyledir: Bir bölük arkadaşı ile hacca giden Ahmed Fakih. bu gezisi sırasında gördüğü Şam, Kudüs, Mekke, Medine şehirleri ile orada ziyaret ettiği mukaddes yerleri anlatmaktadır. Şair gezdiği yerleri dikkatle seyretmiş, buradaki yapıların kaç kapısı olduğunu, kubbelerini, sütunlarını, merdiven basamaklarını saymış, enlerini boylarını adımlayarak ölçmüştür. Kudüs'te iki ay kalan şair eserin sonuna eklenmiş olan Kudüs methiyelerini o sıralarda yazmış olmalıdır. Şair memleketine dönünce eserini hacca gidemeyen arkadaşlarına verir ve onların da oraları görmelerini tavsiye eder.
Bu mesnevi ilk defa Hasibe Mazıoğlu tarafından bulunarak bir tebliğle ilim âlemine duyurulmuş 388, bazı örnek parçaları ayrıca yayınlanmış 389, eserin transkripsiyon ve sözlük eklemeli tıpkıbasım neşri de yine onun tarafından yapılmıştır {Kitâbü Evsâfı Mesâcidi'ş-Şe-rîfe, Ankara 1974; bu neşirle ilgili münakaşalar hakkında bk. Orhan Saik Gökyay, "Okurken VIII: Güçlük Nerede?", TD, XXXll/289 |Ekim 1975), s. 549-550; bu yazıya Hasibe Mazıoğlu'nun cevabi: "Güçlüğün Nerede Olduğu", 7D, XXXII / 290 IKasım 1975], s. 665-666); buna O. Ş. Gök-yay'ın mukabelesi: TD, XXXII/291 |Aralık 1975], s. 707-710).
3. Fakih (Ahmed)"İn Şiirleri. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Seminer Kitaplığı 4453 numarada kayıtlı seksen yedi varaklık yazma Mekke, Medine ve Kudüs methinde yazılan Türkçe bir eseri ihtiva etmektedir. Eserin tamamı otuz bab olup her şehir için on bab ayrılmıştır. Başta ve sonda zikredildiğine göre müellifi Muhammed b. Muhsin b. Hasan b. Halîl b. Ömer el-Yemenfdir ve bu eseri Kudüs'te yazmıştır. Fakih mahlaslı şiirler, toplam beyit sayısı altmış dokuz olan beş ayrı manzume halinde yazmanın sonuna rastlayan 83b-87b varakları arasında yer almaktadır. Bu beş manzumeden dördü, Kitâbü Evsâlı mesâ-cidi'Ş'şerife'nm 340-390. beyitleri arasındaki dört manzumenin on bir beyit fazlası ile ikinci nüshasıdır: yedi beyitlik beşinci manzume ise Kitâbü Evsâfı mesâcidi'ş-şerîfe'de bulunmamaktadır. Buradaki beş manzume, Kitâbü Evsâfı mesâcidi'ş-şerîfe ile bazı yerlerde küçük nüsha farkları niteliğinde, bazı yerlerde de daha geniş çapta ayrılıklar göstermektedir.
M. Fuad Köprülü'nün Çarhnâme'nin Eski Anadolu Türkçesi'nin en eski örneği olduğu görüşü, hiç kontrol edilmeden Nihad Sami Banarlı. Mecdut Mansuroğlu ve Hasibe Mazıoğlu gibi araştırıcılar tarafından aynen kabul edilmiştir. Halbuki elde bulunan metinlerin hepsi de dil bakımından en erken XIV. yüzyılın ikinci yarısı ile XV. yüzyılın ilk yarısına ait göründüklerinden, ilk defa Turhan Gencefnin işaret ettiği gibi, bu metinlerin bilinen Ahmed Fakih'lere ait olmaları şüphelidir.
BİBLİYOGRAFYA:
Ahmed Eflâkî, Ariflerin Menkıbeleri ( trc Tahsin Yazıcı], İstanbul 1986, I, 452-453; Sehî. Tezkire IG. Kut), s. 195, 367; Köprülü. Türk Edebiyatı Tarihi, s. 307-308; Hafız Hüseyin Kerbelâî, Rauzatü'l-cinân oe cenneti!'l-cenân (nşr Sultan el-Qurrâîi, Tahran 1349, II, 48-49, 388; Ergun. Türk Şairleri, I, 281-283; Abdül-bâki Gölpınarlı. Yunus Emre: Hayatı, İstanbul 1936, s. 53; a.mlf.. Yunus Emre Divanı, İstanbul 1943, I, 111; a.mlf.. Meuiânâ'dan Sonra Meuteutlik, İstanbul 1953, s. 88, resim 15; a.mlf.. Yunus Emre ve Yattığı Yer, Eskişehir 1963, s. 14; Kocatürk. Türk Edebiyatı Tarihi, s. 119; İ. Hakkı Konyalı. Abideleri ue Kitabeleri ile Konya Tarihi, Konya 1964, s. 391, 395-396, 743-747, 1095; Alessio Bombaci, Storia Della Letteratura Turca, Milano 1969, s. 270, 282; Banarlı. RTET, i, 319-320; Mehmet Önder. Meulânâ Şehri Konya, Ankara 1971, s. 127-129; a.mif., Konya Klauuzu, Ankara 1972, s. 99; a.mlf.. "İlk Türkçecilerden Ahmed Fakih Hakkında Yeni Bilgiler", TY, sy. 276 (19591, s. 51; Yalkın 5afovna Ahmetgaleeva, Issiedo uaniya Türkoyaziçnogo Pamyatnika: "Kisek-baş Kitabı", Moskva 1979, s. 26; Rıfkj Melül Meriç, "Akşehir Türbe ve Mezarları", TM, V (1936), s. 152; Şehabeddin Tekindağ. "Yunus Emre Hakkında Araştırmalar", TTK Belleten, XXX/117 (1966), s. 76-77; Turhan Genceî. "Notes on the Attribution and Date of the "Ğarhnâme", Studi Preottomani e Otlomani, Atti del Conuegno di Napoli (24-26 Settembre 1974). Napoli 1976, s. 101-104; Türkçe trc.: Emine Gürsoy-Naskali. "Çarhnâme Müellifi ve Tarihi Hakkında Notlar", TK. XXV/286 (1987), s. 74-77; TA, I, 255; Fahir İz. "Ahmed Fakih", El2 Suppl. lİng I, I, 50; TDEA, 1,61.
Iffll Osman h. Sf.rtkaya
AHMED b. FÂRİS
0>k. İBN FARİS).
i .. i
AHMED FARİS eş-ŞİDYAK
(bk. FARİS eş-ŞİDYAK).
AHMED FERİDUN
(bk. FERİDUN AHMED BEY).
ı
[ AHMED FEVZİ es-SAATİ
(bk. SAATİ, Ahmed Fevzi).
AHMED FEYZİ
(1839-1909)
Son dönem
Osmanlı din âlimi ve müellif.
_j
Çorum'un Azap Ahmed mahallesinde doğdu. İlmiyeye mensup bir ailedendir. Babası Ali Arif Efendi ve dedesi Osman Râif Efendi müftülük yapmışlardır. Tah-
67
AHMED FEYZİ
Ahmed Feyzi Efendi've ait Feyz-< Rabbani Reddi Bâtılı îrSnîadlı eserin müellif hattı nüshasının ilk sayfası
(Kâmil Şâhm özd kitaplığı)
silini memleketindeki çeşitli âlimlerden okuyarak tamamladı. Meşhur âlimlerden İskilipli Arapzâde Mehmed Emin Efendi'den (ö. 1888) icazet aldı. Nakşi-bendiyye tarikatının Hâlidiyye koluna mensuptu. Çorum'da Kurtzâde ve Alay-beyoğlu medreselerinde müderrislik ve 1851-1884 yıllan arasında aralıklarla müftülük görevlerini yürüttü. Aynı yerde şer'iyye mahkemesinde başkâtiplik ve kadılık vazifelerinde de bulundu. Çorum'da vefat etti.
Ahmed Feyzi Efendi'nin müderrisliği sırasında pek çok talebeye icazet verdiği. Çorum İl Halk Kütüphanesi'nde bulunan icazetnamelerden anlaşılmaktadır. Dedesi ve babasından kalanlarla kendisinin edindiği kıymetli eserlerden oluşan 6112 ciltlik bir kitap koleksiyonu ile Çorum'un ilk müstakil kitaplığını tesis etti. Bu kitaplık Cumhuriyet döneminde kurulan Çorum İl Halk Kütüpha-nesi'nin nüvesini teşkil etmiştir.
Eserleri. İyi bir müderris olarak tanınan Ahmed Feyzi Efendi aynı zamanda birçok eser telif etmiştir. Bunlardan Çorum İl Halk Kütüphanesi'nde bulunanların başlıcaları şunlardır: el-Feyzü'l-'alî iî şerhi Hizbi'n-Nevevî (nr. 627/3); ei-Fevd'idü'J-Feyziyye şerhu Risâleti'l-Emîniyye (nr. 438/3), Risale fî [teklifi] mâ îâ yutak (nr. 971/5); Tahkikat calâ Mukaddimeti't-Telvîh (nr. 1587);
el-Fevâ 'idü'I-Feyziyye fî ahvâli'z-zev-câti'n-nebeviyye (nr. 3747/21; Feyz-i Rabbani Redd-i Bâtıl-ı îrânî. Sonuncusu dışındaki eserlerinin hepsi Arapça'dır. Türkçe olan Feyz-i Rabbani Şiîliğe reddiye olarak yazılmış olup 471 varaktır (müellif hattı nüshası Kâmil Şahin'in özel kütüphanesinde bulunmaktadır). Ahmed Feyzi Efendi'nin, Şeyhülislâm Hâ-mid Mahmud Efendi'nin (o. 98V 1577) el-Fetâva'1-Hâmidiyye* adlı eserindeki fetvaların dayanağı olan fıkhı kaynakların tesbiti konusunda bir eser kaleme aldığı da kaydedilmektedir t Osmanlı Müellifleri, I, 250).
BİBLİYOGRAFYA:
Ahmed Feyzi Efendi'nin Osmancıklı Hüseyin Sabri Efendi'ye verdiği icazetname. Millî Ktp., nr. 2291/2, vr, 5"; Çorum Şer'iyye Sicilleri, Ankara Etnografya Müzesi, nr. 2, s. 1, belge 3. s. 3, belge 8, s. 32, belge 64; nr. 10, s. 171, belge 278; Ankara Vilâyeti Salnamesi (12901, s. 63; Arapzâde Mehmed Emin Efendi. er-Rı-sâletü'l-Emtniyye fi'i-İsti'âre, Çorum il Halk Ktp., nr. 2368/1, vr. 2a; Hediyyetub*arifin. I, 195; OsmarW< Müellifleri, I, 250; Kehhâle. Mu'cemü'l-mCt'ellİfîn, il, 47; Çorum İl Yıllığı (1973], s. 172; YA, III, 2017, 2103.
İni Kâmil Şahin
AHMED b. FURÂT
(bk. İBNÜI-FURAT, Ahmed).
L J
AHMED GAZİ CAMİİ
Milas'ta XIV. yüzyılda
Menteşeoğulları döneminde
yapılmış cami.
Milas'ın en büyük camii olan yapı günümüzde Ulucami olarak da tanınır. Halbuki 1671 yılına doğru Milas'tan geçen Evliya Çelebi, şehrin kuzeyinde kurşun örtülü, beş kubbeli ve içi dışı mermer
kaplı Firuz Bey Camii'ni, Câmİ-i Kebîr olarak adlandırmaktadır. Kapısı üstünde yer alan iki buçuk metre uzunluğundaki bir mermer levhaya iki satır halinde yazılmış kitabesine göre. Cemâziye-lâhir 780'de (1378) Emîr Ahmed Gazi Bey tarafından yaptırılmıştır. Aynı adı taşıyan mahallede bulunan cami 1879 ve 1912 yıllarında tamir görmüştür.
Ahmed Gazi Camii 23x20.50 m. ölçüsünde, üstü düz damlı ve dış mimarisi son derece sade ve iddiasız bir yapıdır. Damı. ölçü ve biçimleri değişik olan iki sıra paye taşımaktadır. Sol tarafta uzanan sahnın bölümlerinin beş çapraz tonozla örtülü olmasına karşılık, sağ taraftaki sahnda uzunlamasına ve arada kemerlerle takviye edilmiş bir beşik tonoz uzanır. Böylece caminin iç mimarisinin de bir bütünlüğe sahip olmadığı dikkati çeker. Orta sahnın kıble bölümünde bir maksure* kubbesi bulunmaktadır. Yapı eski binalardan devşiril-miş taşlardan yapılmış, bunlar arasında İlkçağa ait kitabe veya işlenmiş sunak parçalan da kullanılmıştır. Duvarlar açılma tehlikesi gösterdiğinden bazı kısımlarda dıştan destek payandaları ilâve edilmiştir. Caminin cümle kapısı yanında duvara bitişik olarak dıştan taş bir merdiven bulunmaktadır. Bu merdiven caminin damına çıkışı sağlar. Ezan bu merdivenlerden çıkılarak damdan okunurdu. Bu çeşit minarelere Milas'ta başka camilerde de (Hacı İlyas, Pazar) rastlandığına göre, bir bölge mimarisi özelliği sayılabilir. Bir yan kapısının üstünde de Hacı Mehmed ile Sert Ahmed kızı Fatma Hanım'ın camiye bir zeytinlik ile bir ev vakfettiklerini bildiren bir vakıf kitabesi bulunmaktadır.
Ahmed Gazi Camii'nin sanat değerine sahip bir aksamı yoktur. Evvelce değer-
Ahmed
Cazi Camii-Milas/ Muğla
68
AHMED GAZİ MEDRESESİ ve TÜRBESİ
li bir ahşap minberinin olduğu ve bunun kitabesinin de Şevval 781'de (Ocak 1380) Ahmed Gazi Bey'in emriyle yaptırıldığı bildirilmişti. Ancak bu ahşap minber 1879'da yerinden sökülerek lüzumsuz eşya olarak bir köşeye atılmış, yerine de taştan yeni bir minber yapılmıştır. Ahşap minberin çok ufak ve kitâbe-siz bir parçası sonraları İzmir Müzesi'ne götürülmüş, kitabenin tam metni ise 1912'ye doğru Hafız Kadri Bey tarafından kopya edilerek yayımlanmıştır. Caminin etrafında önceleri bir medrese bulunduğu, fakat bunun daha sonraları harap olduğu ileri sürülmektedir.
BİBLİYOGRAFYA:
Evliya Çelebi, Seyahatname, IX, 208-209; a.e. Ihaz. Zuhuri Dantşman), İstanbul 1971, XIII, 139; Uzunçarşılı. Kitabeler, İstanbul 1929, II, 157-158; a.mlf, "Menteşe-oğullan", İA, VII, 729; P. VUittek, Das Fürstentum Mentesche, istanbul 1934, s. 140-143; a.mlf.. Menteşe Beyliği (trc. O. Saik Gökyayl. Ankara 1944, s. 137-141; Aşkıdil Akarca-Turhan Akarca. Milas, İstanbul 1954, s. 96-98; K. Ekrem Uykucu. Muğla Tarihi, İstanbul 1983, s. 76; Ahmed Tevhid. "Menteşeoğullarından Ahmed Gazi Bey'in Hayratı Kitabeleri", TOEM, III (1328], s. 1148-1149; Besim Darkot "Milas", İA, VII, 313.
İni Semavî Eyicf.
AHMED GAZİ MEDRESESİ ve TÜRBESİ
Milas Peçîn'de
MenteşGoğulları dönemine ait medrese ve türbe.
J
Bugün Milas'a 4 km. mesafede, vaktiyle Menteşe Beyliği'nin merkezi olan Peçin'de (Perçin, Berçin. Barçın) bulunan medrese, kapısı üstündeki inşa kitabesine göre 777 (1375-76) yılında Mente-şeoğullarrndan Ahmed Gazi tarafından yaptırılmıştır. Ahmed Gazi Peçin'i beyliğin merkezi yapmış ve imarına büyük önem vermiştir. Evliya Çelebi 1671'e doğru burayı ziyaret ettiğinde, Ahmed Ağa Medresesi adıyla tanınan medrese Menteşeoğlu Orhan Bey Camii'nin karşısında bulunuyordu. "Eni ve boyu yüzer ayak olan. toprak damı on altı çam direk tarafından desteklenen" Orhan Bey Camiinden bugüne pek az bir iz kalmış, medrese ise harap bir halde günümüze gelebilmiştir.
Muntazam kesme taştan yapılan medresenin cümle kapısı kademeli profilli iki sivri kemer İçinde yer alır. Giriş eyvanından dikdörtgen biçimli ve evvelce
Ahmed Gazi
Medresesi -Pecin/ Muğla
ortasında bir şadırvanın olduğuna ihtimal verilen bir iç avluya ulaşılır. Eyvanın tam karşısında ise dershane odasının bulunması gereken yerde yine geniş bir kemerle avluya açılan kubbeli türbe bulunmaktadır. Avlunun etrafında üzerleri beşik tonozlarla örtülü on hücre vardır. Bu hücrelerin önlerinde bir revak yoktur. Giriş cephesinin iç tarafında iki yanda medresenin damına çıkışı sağlayan birer merdiven vardır. Bu merdivenler ayrıca, türbeye bitişik bir çift odanın üstünde yer alan iki odanın da aşağı ile bağlantısını sağlamaktadır. K. Erdmann tarafından ortaya atılan, türbe bölümünün diğer kısımlardan daha önce yapılmış olabileceği yolundaki görüş ise inandırıcı değildir.
Ahmed Gazi Medresesi'nde fazla bir süsleme olmamakla beraber, yapı gerek mimari düzenlemesi, gerekse âdeta gotik üslûbu andıran cümle kapısı kemerleri ile Selçuklu geleneklerinden farklı bir mimari anlayışın belirtilerini taşımaktadır.
Menteşeoğlu İbrahim Bey'in üç oğlundan biri olan Ahmed Gazi, Sultânü's-sevâhil unvanıyla tanınmaktadır. Medresenin kubbeli büyük eyvanı bir türbe haline getirilmiş olup Ahmed Gazi'nin mezarı burada bulunmaktadır. Türbenin dışında, duvarda Batı'daki asalet armalarını andırır biçimde mermere işlenmiş arka ayaklan üstünde duran birer arslan kabartması görülür. Bu ars-lanlar ön pençelerinde birer sancak tutarlar. Sancaklardan bir tanesinde Ahmed Gazi adı okunmaktadır. Türbenin içinde iki kabir vardır. Bunlardan biri, Memlûk neshi olarak adlandırılan hatla yazılmış ve gerek baş, gerek ayak taşlarının her iki yüzünde devam edecek
biçimde düzenlenmiştir. Bundan, Ahmed Gazi'nin 793 Şabanında (Temmuz 1391) vefat ettiği anlaşılmaktadır. Kitabeyi yazan ise Hacı Hatİb lakabıyla tanınan Mustafa b. İsa'dır. İkinci kabrin eski bir tarihte tamir görmüş olduğu ve bu arada değişik taşların kullanıldığı, hatta ayak taşının esasında bu mezara ait olmadığı ileri sürülmektedir. Çünkü bir taşta 6 Rebîülevvel 823 (21 Mart 1420), diğerinde 10 Zilhicce tarihi vardır. Bu ikincide ise yıl eksiktir. Lahdin yapımında kullanılan kırık parçalardan birinde de İlyas kızı Fatma adı okunmuştur. Her halde bu kabir de Menteşeoğulları ailesinden birine ait olmakla beraber kimin olduğu bilinmemektedir. Türbenin dip duvarında dışarı açılan bir kapı vardır. Beçin Dedesi adıyla çevrede bir ziyaretgâh olarak tanınan kabir, halk nazarında bir evliya türbesi durumuna girmiştir. Medresenin dışında yeni, arslan kabartmaları ile süslü bir de çeşme vardır.
BİBLİYOGRAFYA:
Evliya Celebi. Seyahatname, IX, 210; a,e., (haz. Zuhurî Danışman), İstanbul 1971, XIII, 141; Uzunçarşıtı. Kitabeler, İstanbul 1929, II, 161-165; a.mlf.. "Menteşe-oğullan", İA, VII, 724; P. Wittek, Das Fürstentum Mentesche, İstanbul 1934. s. .128, 138-140. 143, 152; a.mlf.. Menteşe Beyliği (trc. O. Saik Gökyay). Ankara 1944, s. 127, 136-1^7, 141, 149; Aşkıdil Akarca—Turhan Akarca. Milas, İstanbul 1954, s. 117-120; K. Erdmann. "Vorosmanische Medresen und İmarets...", Studies in Islamic Art in honour of Prof. K. A. C. Cresıvell, London 1965, s. 57-58; K. Ekrem Uykucu. Muğla Tarihi, İstanbul 1968, s. 201-202; Metin Sözen. Anadolu Medreseleri, İstanbul 1970, I, 179-182; Ahmed Tevhid, "Menteşe Oğullarından Ahmed Gazi Bey'in Hayratı Kitabeleri", TOEM, III (1328), s. 1146-1147; Ayla Arel, "Menteşe Beyliği Devrinde Peçin Şehri", Anadolu Sanatı Araştırmaları, I, istanbul 1967, s. 76-80.
İni Semavi Eyice
69
AHMED el-CAZZÂLÎ
AHMED cl-GAZZALÎ
Mecdüddîn Ebü'l-Fütûh Ahmed b. Muhammed el-Gazzâlî
(ö. 520/1126)
îmam Gazzâlî'nin kardeşi, vaiz ve mutasavvıf.
Tûs'ta doğdu. İlk tahsilini burada yaptı. Babasıyla birlikte sûfflerin semâ meclislerine katıldı. Şafiî fıkhı tahsil etti. Bağdat'a giderek Nizamiye Medresesi müderrisliğini bırakıp halvete çekilen İmam Gazzâlfye vekâleten bu medresede dersler verdi. Ancak daha sonra tasavvuf sevgisi ağır bastığından inziva ve halvet yolunu seçti. Çeşitli yerleri gezdi ve sûfîlere hizmet etti. Ebü'l-Kâ-sım el-Cürcânfnin müridlerinden Ebü Bekir en-Nessâc'ın sohbetlerine katıldı. Kazvinde vefat etti.
Ahmed e!-Gazzâlî, tasavvufta ağabeyi İmam GazzâlFden farklı bir yol tutmuştur. İmam Gazzâlî ilim. marifet, şer'î hükümler ve ahlâkî kaidelere öncelik tanıyan bir tasavvuf anlayışını hâkim kılmaya uğraşırken, o aşk ve vecde önem veren bir tasavvuf anlayışını yaymaya çalıştı ve aşk üzerine yazdığı Sevânihu'l-cuşşâk* adlı Farsça eseri ile bu vadide çığır açtı. Onun bu eserindeki görüşleri Senâî, Rüzbihân-ı Baklî, Attâr. Fahred-dîn-i Irâki gibi büyük mutasavvıflar üzerinde müessir oldu. Talebesi Aynülkudât el-Hemedânî, Temhîdât ve Leva 3ih, irâ-ki de Leme'ât isimli eserlerinde Sevd-nih'i örnek almışlardır. Ahmed el-Gaz-zâirnin bu tasavvuf anlayışı, Celâleddîn-i Rûmî ve İbn Fâriz'de en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Tasavvufî hayatın esasını semâ. aşk. vecd. cezbe ve şevkten İbaret görenler, Ahmed el-Gazzâlfyi İmam Gazzâirden üstün tutarlar. Rivayete göre İmam Gazzâlî, kardeşine, "şeriata daha çok bağiı kalmak için gayret göstermesini" tavsiye etmiş, kardeşi de ona "hakikat hususunda marifet sahibi olmaya daha çok önem vermesi gerektiğini" söylemiştir. İmam Gazzâlfnin tasavvufa kardeşinin tesiriyle girdiği ve "Biz aradık, o buldu" dediği rivayet edilir.
Âlemde olan her şeyi aşkla açıklayan Ahmed el-Gazzâlî, ilâhî güzelliklerin "gözle görülür güzeller" şeklinde tecellî ettiğine inanır. Bu konudaki düşünceleri onu, Hallâc'dan itibaren çeşitli şekillerde kendini gösteren İblis'i mazur, hatta haklı görme fikrine götürmüştür. O, İblis'in Âdem'e secde etmemesini,
ebedî bedbahtlığı göze alarak yüce maşuku Allah'tan başkasına secde etmeme şeklinde açıklar. Onun anlayışına göre İblis. Allah'a o kadar büyük bir aşkla bağlı idi ki cehennemde ebedî olarak azap görme pahasına bile olsa, O'ndan başkasına secde etmedi ve gerçek bir muvahhid olduğunu böylece İspat etti. Sevdnih'te, "İblis'teki aşkın konusu, sıfatları yüce olan maşuktur" diyen Ahmed el-Gazzâlfnin "İblis'ten tevhid dersi almayan zındıktır" dediği nakledilir. Bu görüşlerinden dolayı Yûsuf el-Hemedânî, İbnü'l-Cevzî ve Şiî âlim İbn Ebü'l-Hadîd'in şiddetli tenkidine uğramıştır. İbnü'l-Cevzî, "Ahmed el-Gazzâlînin hikmet ve nükteleri bulunmakla beraber sözlerinin çoğunun saçma sapan şeyler olduğunu, uydurma hadisler, düzme hikâyeler ve çarpık sözler naklettiğini, uyanıkken Hz. Peygamber'le görüşerek müşkillerini hallettiğini ileri sürdüğünü, İblis'i mazur görerek aleyhinde kimseye söz söyletmediğini" anlatır. İbn Hacer, Yûsuf el-Hemedânfnin onun hakkında, "Tasavvuf yolunu ifsat etti. Bir kere konuşmasını dinledim, sözü ateş gibiydi. Ama kaynağı rabbânî değil, şeytanî idi. Semâ meclisinde baş aşağı, ayaklan havada deveran ettiğini gördüm" dediğini nakleder [Lisâna'l-Mtzân, l, 293). İbn Ebü'l-Hadîd İse. "Kıssacı bir vaiz olan Ahmed el-Gazzâlî yanlış yola girmişti" der. Onu iyi tanıyan bir arkadaşı kendisini "yalancılıkta ve verdiği vaazlarla mal mülk sahibi olmada Allah'ın yarattığı harikalardan biri" olarak tanıtır. Bununla birlikte birçok âlim onu övmüş, özellikle İbnü'l-Esîr onu İbnü'l-Cevzfye karşı savunmuştur.
Ahmed el-Gazzâlfnin en Önemli eseri, konusu aşk olan Sevâmhu'l-Cuşşâk't\r (nşr. H. Ritter, İstanbul 1942). İmam Gaz-zâirnin İhyâ'ü culûmi'd-dîn'in\ Lübâ-bü'l'İhyâ3 adıyla ilk defa o özetlemiş, semânın haram olduğunu iddia edenlerin görüşlerini reddetmek için Bevâri-ku'1-ilmö'1 adlı eserini kaleme almıştır. Eser J. Robson tarafından Tracts on Listening to music (London 1938) adıyla İngilizce'ye tercüme edilmiştir. et-Tecrid fî tercemeti't-tevhîd İsimli eseri et-Tef-rid lî tercemeti't-Tecrîd adıyla Türkçe'ye çevrilmiştir (trc. M. Fevzi, İstanbul 1285) Diğer eserleri ez-Zahîre fî'ilmi'l-başîre, Sırru'l-esrâr ve teşkîlü'l-envâr, Havâşşü't-tevhîd'ölr. Bu son eser, talebesi Saîd b. Fâris el-Lübbânînin onun vaaz meclislerinde tuttuğu notlardan derlenmiştir (Brockelmann, GAL, i, 546; Suppi, I, 7561.
BİBLİYOGRAFYA:
İbnü"l-Cevzî. et-Muntazam, IX, 260; İbn Hal-likân, Vefeyât, I, 97; Zehebî. Mîzânü'l-i'tidat, I, 150; Sübkî. Tabakât, V[, 60; İbn Kesîr. el-Bidâ-ye, XII, 196;Safedî. el-VAfc VII, 3; Yâfiî. Mır'â-tü'ldnân, Haydarâbâd 1334-39, III, 224; İbn Hacer, Lisânü'l-MIzân, I, 293; Câmî. Nefehât, s. 370; İbnü'l-lmâd. Şezerât, IV, 60; ibn Hlbe-tutlah, et-Tabakât, Bağdad 1956, s. 71; Mirza Muhammed-Bâkır Hânsârî. Rauzâtü'l-cennât, Haydarâbâd 1925, s. 75; Rızâ Kulî Han Hidâyet, Tezkire-i Riyâzü'l-'âriftn, Tahran 1305, s. 38; Ma'sûm Ali Şah, Tarâyıku't-hakâyık, Tahran 1339 hş., II, 564; Nebhânî, Kerâmâtü'l-eviiyâ*, !, 293; Nasrullah Pürcevâdî. Sultân-ı Tarikat, Seuânih-İ Zindegt ve Şerhi Aşarı Ahmed-i Ğazzâlî, Tahran 1358 hş.; Abdülhüseyin Zer-rînkûb, Cüstücû der Taşauuuf-i İran, Tahran 1367 hş., s. 85-110; Brockelmann. GAL, I, 546; Suppi, I, 756; A. Schimmel. Mystical Di-mensions of İslam, Noıth Carolina 1975, s. 91, 244, 291; H. Ritter. "al-Ghazâli", El2 (İng), II, 1041-1042. m
İAİ SüI-Eyman Uludağ
AHMED GRAN
(bk. AHMED el-MÜCAHİD).
AHMED b. HABIT
J
(ö. 232/846-47)
Mu'tezile mezhebine mensup iken
sonraları benimsediği
bazı görüşler sebebiyle
İslâm'dan ayrıldığı kabul edilen
kelâma. L J
İbn Hâbıt (veya İbn Hâit, bk. Hayyât, s. 107, 108, 110; Makrîzî, II. 347), hayatı hakkında kaynaklarda bulunabilen pek az bilgiye göre Basra'da yaşamış; ileride kendisiyle aynı görüşleri paylaşacak olan Fazlül-Hadesî ile birlikte Mu'tezile ileri gelenlerinden Nazzâm'ın öğrencisi olmuş; daha sonra İslam akidesine aykırı görüşler ileri sürerek hocasından ayrılmış ve bu yüzden Mu'tezile mezhebi mensuplarının dahi tepkisine mâruz kalmıştır.
Ahmed b. Hâbrt'a göre biri kadîm olan Allah, diğeri yaratılmış olan Tsâ b. Meryem olmak üzere iki ilâh vardır. İsa Allah'ın oğludur. Kâinatı yaratan, insanları âhirette hesaba çekecek olan da odur. Bu görüşlerine Kur'an'dan destek arayan İbn Hâbıt, "Melekler saf saf olup rabbin geldiğinde..." (el-Fecr 89/22), "... onlar rabbinin gelmesini mi bekliyorlar?" (el-En'âm 6/158); "onlar Allah'ın meleklerle birlikte bulut gölgeleri İçinde gelmesini mi bekliyorlar?" (el-Bakara
Dostları ilə paylaş: |