Tasavvuf. 12 BİBLİyografya: 15


Ahmed Fakih Adı Etrafında Toplanan Eserler



Yüklə 1,19 Mb.
səhifə34/40
tarix27.12.2018
ölçüsü1,19 Mb.
#86802
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   ...   40

Ahmed Fakih Adı Etrafında Toplanan Eserler.



1) Çarhnâme-i Ahmed Fakih der Bîvelâl-i Rûzigâr. Eğridirli Hacı Kemal'in Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nde 382

kayıtlı Câmiü'n-nezâir adlı nazire şiirler mecmuasında Ivr. 289d-29ib] yer alan. aruzun “Mefâîlün mefâîlün faîlün” kalıbı ile söylenmiş seksen üç beyitlik bir kasidedir. Câmiü'n-nezâir'İn sonun­daki listeye göre 100 beyit olması gere­ken kasidenin son on yedi beytini ihtiva eden yaprağın eksik olduğu anlaşıl­maktadır. Kısa adı ile Çarhnâme dün­yanın fâniliğinden, dünya zevklerine ka­pılmanın yanlışlığından, kabir azabın­dan ve mahşerden bahsederek ölümü hatırlatan, bu dünyada âhiret için ha­zırlanmanın gerekliliğini öğütleyen, bu­nun da kanaat ve alçak gönüllülük içe­risinde yaşayıp ibadet etmek ve ahlâkî güzelliklere sahip olmakla sağlanabile­ceğini açıklayan* dinî-sûfîyâne bir eser­dir. Halk için yazılmış basit bir şiir olup nazım tekniği ve sanat değeri bakımın­dan önde gelen bir manzume değildir. Çarhnâme, M. Fuad Köprülü tarafın­dan bulunmuş ve ilk defa yazarı hak­kında bilgi ile birlikte seksen iki beyit halinde yayımlanmıştı. 383 Ayrıca Köprülü bu makalenin Türkçe'sini metinsiz olarak aynı yıl “Selçukîler Devrinde Ana­dolu Şâirleri II: Ahmed Fakîh” adı altın­da Türk Yurdu mecmuasında yayımla­mış 384, Ahmed Fakih'in ve Çarhnâme'nin Türk edebiyatındaki yerini de aynı yıllarda Türk Edebiyatı Tarihi adlı eserinde 385 tekrar söz konusu etmiştir. Daha sonra eser Mecdut Mansuroğlu tarafından eski ve orta Türkçe'ye yakınlaştırılmak suretiy­le okunup transkribe edilmiş, dil özel­liklerinin açıklanması yanı sıra bir lü­gatçe ve gramer dizini eklenip metnin tıpkıbasımıyla birlikte yayımlanmıştır. 386 Eser üzerinde Fahir İz ve Günay Kut da çalışma yapmışlardır 387, Bu yeni yayında. Mecdut Mansuroğlu'nun yaptığı birtakım zorlamalar ayıkla­nıp yanlış ve değişik okuduğu kelime­ler düzeltilerek metin dil bakımından ait olduğu dönemin özellikleriyle veril­miştir.



2) Kitâbü Evsâfı mesâcidi'ş-şerîfe. British Museum Or. 9848'de kayıtlı bir mecmuanın ilk eseri olup 1-21 yaprakları arasında yer almaktadır. Aruz vezninin “Mefâîlün mefâflün faîlün” ka­lıbı ile yazılmıştır. Esas şekli mesnevi olmakla beraber arada iki parçada ka­fiyece gazel, sondaki dört manzumede ise gazel kaside tertibini gösterir. Ha­rekeli nesihle yazılı 339 beyitten mey­dana gelen nüshanın istinsah tarihi yoktur. İlk yapraktan sonra bazı yap­rakların kaybolmuş olduğu anlaşılmak­ta ve böylece metnin tamamının daha hacimli olabileceği tahmin edilmekte­dir. Eseri yayımlayan Hasibe Mazıoğlu'nun meâlen özetlediği üzere konusu şöyledir: Bir bölük arkadaşı ile hacca giden Ahmed Fakih. bu gezisi sırasında gördüğü Şam, Kudüs, Mekke, Medine şehirleri ile orada ziyaret ettiği mukad­des yerleri anlatmaktadır. Şair gezdiği yerleri dikkatle seyretmiş, buradaki ya­pıların kaç kapısı olduğunu, kubbeleri­ni, sütunlarını, merdiven basamaklarını saymış, enlerini boylarını adımlayarak ölçmüştür. Kudüs'te iki ay kalan şair eserin sonuna eklenmiş olan Kudüs methiyelerini o sıralarda yazmış olmalı­dır. Şair memleketine dönünce eserini hacca gidemeyen arkadaşlarına verir ve onların da oraları görmelerini tavsiye eder.

Bu mesnevi ilk defa Hasibe Mazıoğlu tarafından bulunarak bir tebliğle ilim âlemine duyurulmuş 388, ba­zı örnek parçaları ayrıca yayınlanmış 389, eserin transkripsiyon ve sözlük eklemeli tıp­kıbasım neşri de yine onun tarafından yapılmıştır {Kitâbü Evsâfı Mesâcidi'ş-Şe-rîfe, Ankara 1974; bu neşirle ilgili müna­kaşalar hakkında bk. Orhan Saik Gökyay, "Okurken VIII: Güçlük Nerede?", TD, XXXll/289 |Ekim 1975), s. 549-550; bu ya­zıya Hasibe Mazıoğlu'nun cevabi: "Güç­lüğün Nerede Olduğu", 7D, XXXII / 290 IKasım 1975], s. 665-666); buna O. Ş. Gök-yay'ın mukabelesi: TD, XXXII/291 |Aralık 1975], s. 707-710).

3. Fakih (Ahmed)"İn Şiirleri. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Di­li ve Edebiyatı Bölümü Seminer Kitaplı­ğı 4453 numarada kayıtlı seksen yedi varaklık yazma Mekke, Medine ve Ku­düs methinde yazılan Türkçe bir eseri ihtiva etmektedir. Eserin tamamı otuz bab olup her şehir için on bab ayrılmış­tır. Başta ve sonda zikredildiğine göre müellifi Muhammed b. Muhsin b. Ha­san b. Halîl b. Ömer el-Yemenfdir ve bu eseri Kudüs'te yazmıştır. Fakih mahlaslı şiirler, toplam beyit sayısı altmış dokuz olan beş ayrı manzume halinde yazma­nın sonuna rastlayan 83b-87b varakları arasında yer almaktadır. Bu beş man­zumeden dördü, Kitâbü Evsâlı mesâ-cidi'Ş'şerife'nm 340-390. beyitleri ara­sındaki dört manzumenin on bir beyit fazlası ile ikinci nüshasıdır: yedi beyitlik beşinci manzume ise Kitâbü Evsâfı me­sâcidi'ş-şerîfe'de bulunmamaktadır. Bu­radaki beş manzume, Kitâbü Evsâfı me­sâcidi'ş-şerîfe ile bazı yerlerde küçük nüsha farkları niteliğinde, bazı yerlerde de daha geniş çapta ayrılıklar göster­mektedir.

M. Fuad Köprülü'nün Çarhnâme'nin Eski Anadolu Türkçesi'nin en eski örne­ği olduğu görüşü, hiç kontrol edilme­den Nihad Sami Banarlı. Mecdut Man­suroğlu ve Hasibe Mazıoğlu gibi araştı­rıcılar tarafından aynen kabul edilmiş­tir. Halbuki elde bulunan metinlerin hepsi de dil bakımından en erken XIV. yüzyılın ikinci yarısı ile XV. yüzyılın ilk yarısına ait göründüklerinden, ilk defa Turhan Gencefnin işaret ettiği gibi, bu metinlerin bilinen Ahmed Fakih'lere ait olmaları şüphelidir.

BİBLİYOGRAFYA:

Ahmed Eflâkî, Ariflerin Menkıbeleri ( trc Tahsin Yazıcı], İstanbul 1986, I, 452-453; Sehî. Tezkire IG. Kut), s. 195, 367; Köprülü. Türk Edebiyatı Tarihi, s. 307-308; Hafız Hüseyin Kerbelâî, Rauzatü'l-cinân oe cenneti!'l-cenân (nşr Sultan el-Qurrâîi, Tahran 1349, II, 48-49, 388; Ergun. Türk Şairleri, I, 281-283; Abdül-bâki Gölpınarlı. Yunus Emre: Hayatı, İstanbul 1936, s. 53; a.mlf.. Yunus Emre Divanı, İstan­bul 1943, I, 111; a.mlf.. Meuiânâ'dan Sonra Meuteutlik, İstanbul 1953, s. 88, resim 15; a.mlf.. Yunus Emre ve Yattığı Yer, Eskişehir 1963, s. 14; Kocatürk. Türk Edebiyatı Tarihi, s. 119; İ. Hakkı Konyalı. Abideleri ue Kitabeleri ile Konya Tarihi, Konya 1964, s. 391, 395-396, 743-747, 1095; Alessio Bombaci, Storia Della Letteratura Turca, Milano 1969, s. 270, 282; Banarlı. RTET, i, 319-320; Mehmet Önder. Meulânâ Şehri Konya, Ankara 1971, s. 127-129; a.mif., Konya Klauuzu, Ankara 1972, s. 99; a.mlf.. "İlk Türkçecilerden Ahmed Fakih Hakkında Yeni Bilgiler", TY, sy. 276 (19591, s. 51; Yalkın 5afovna Ahmetgaleeva, Issiedo uaniya Türkoyaziçnogo Pamyatnika: "Kisek-baş Kitabı", Moskva 1979, s. 26; Rıfkj Melül Meriç, "Akşehir Türbe ve Mezarları", TM, V (1936), s. 152; Şehabeddin Tekindağ. "Yunus Emre Hakkında Araştırmalar", TTK Belleten, XXX/117 (1966), s. 76-77; Turhan Genceî. "Notes on the Attribution and Date of the "Ğarhnâme", Studi Preottomani e Otlomani, Atti del Conuegno di Napoli (24-26 Settembre 1974). Napoli 1976, s. 101-104; Türkçe trc.: Emine Gürsoy-Naskali. "Çarhnâme Müellifi ve Tarihi Hakkında Notlar", TK. XXV/286 (1987), s. 74-77; TA, I, 255; Fahir İz. "Ahmed Fakih", El2 Suppl. lİng I, I, 50; TDEA, 1,61.

Iffll Osman h. Sf.rtkaya

AHMED b. FÂRİS

0>k. İBN FARİS).

i .. i


AHMED FARİS eş-ŞİDYAK

(bk. FARİS eş-ŞİDYAK).

AHMED FERİDUN

(bk. FERİDUN AHMED BEY).

ı

[ AHMED FEVZİ es-SAATİ



(bk. SAATİ, Ahmed Fevzi).

AHMED FEYZİ

(1839-1909)

Son dönem

Osmanlı din âlimi ve müellif.

_j

Çorum'un Azap Ahmed mahallesinde doğdu. İlmiyeye mensup bir ailedendir. Babası Ali Arif Efendi ve dedesi Osman Râif Efendi müftülük yapmışlardır. Tah-



67

AHMED FEYZİ

Ahmed Feyzi Efendi've ait Feyz-< Rabbani Reddi Bâtılı îrSnîadlı eserin müellif hattı nüshasının ilk sayfası

(Kâmil Şâhm özd kitaplığı)

silini memleketindeki çeşitli âlimlerden okuyarak tamamladı. Meşhur âlimler­den İskilipli Arapzâde Mehmed Emin Efendi'den (ö. 1888) icazet aldı. Nakşi-bendiyye tarikatının Hâlidiyye koluna mensuptu. Çorum'da Kurtzâde ve Alay-beyoğlu medreselerinde müderrislik ve 1851-1884 yıllan arasında aralıklarla müftülük görevlerini yürüttü. Aynı yer­de şer'iyye mahkemesinde başkâtiplik ve kadılık vazifelerinde de bulundu. Ço­rum'da vefat etti.

Ahmed Feyzi Efendi'nin müderrisliği sırasında pek çok talebeye icazet verdi­ği. Çorum İl Halk Kütüphanesi'nde bu­lunan icazetnamelerden anlaşılmakta­dır. Dedesi ve babasından kalanlarla kendisinin edindiği kıymetli eserlerden oluşan 6112 ciltlik bir kitap koleksiyo­nu ile Çorum'un ilk müstakil kitaplığını tesis etti. Bu kitaplık Cumhuriyet döne­minde kurulan Çorum İl Halk Kütüpha-nesi'nin nüvesini teşkil etmiştir.

Eserleri. İyi bir müderris olarak tanı­nan Ahmed Feyzi Efendi aynı zamanda birçok eser telif etmiştir. Bunlardan Ço­rum İl Halk Kütüphanesi'nde bulunanla­rın başlıcaları şunlardır: el-Feyzü'l-'alî iî şerhi Hizbi'n-Nevevî (nr. 627/3); ei-Fevd'idü'J-Feyziyye şerhu Risâleti'l-Emîniyye (nr. 438/3), Risale fî [tekli­fi] mâ îâ yutak (nr. 971/5); Tahkikat calâ Mukaddimeti't-Telvîh (nr. 1587);

el-Fevâ 'idü'I-Feyziyye fî ahvâli'z-zev-câti'n-nebeviyye (nr. 3747/21; Feyz-i Rabbani Redd-i Bâtıl-ı îrânî. Sonuncu­su dışındaki eserlerinin hepsi Arapça'­dır. Türkçe olan Feyz-i Rabbani Şiîliğe reddiye olarak yazılmış olup 471 varak­tır (müellif hattı nüshası Kâmil Şahin'in özel kütüphanesinde bulunmaktadır). Ah­med Feyzi Efendi'nin, Şeyhülislâm Hâ-mid Mahmud Efendi'nin (o. 98V 1577) el-Fetâva'1-Hâmidiyye* adlı eserindeki fetvaların dayanağı olan fıkhı kaynakla­rın tesbiti konusunda bir eser kaleme aldığı da kaydedilmektedir t Osmanlı Mü­ellifleri, I, 250).

BİBLİYOGRAFYA:

Ahmed Feyzi Efendi'nin Osmancıklı Hüseyin Sabri Efendi'ye verdiği icazetname. Millî Ktp., nr. 2291/2, vr, 5"; Çorum Şer'iyye Sicilleri, Ankara Etnografya Müzesi, nr. 2, s. 1, belge 3. s. 3, belge 8, s. 32, belge 64; nr. 10, s. 171, belge 278; Ankara Vilâyeti Salnamesi (12901, s. 63; Arapzâde Mehmed Emin Efendi. er-Rı-sâletü'l-Emtniyye fi'i-İsti'âre, Çorum il Halk Ktp., nr. 2368/1, vr. 2a; Hediyyetub*arifin. I, 195; OsmarW< Müellifleri, I, 250; Kehhâle. Mu'cemü'l-mCt'ellİfîn, il, 47; Çorum İl Yıllığı (1973], s. 172; YA, III, 2017, 2103.

İni Kâmil Şahin

AHMED b. FURÂT

(bk. İBNÜI-FURAT, Ahmed).

L J


AHMED GAZİ CAMİİ

Milas'ta XIV. yüzyılda

Menteşeoğulları döneminde

yapılmış cami.

Milas'ın en büyük camii olan yapı gü­nümüzde Ulucami olarak da tanınır. Hal­buki 1671 yılına doğru Milas'tan geçen Evliya Çelebi, şehrin kuzeyinde kurşun örtülü, beş kubbeli ve içi dışı mermer

kaplı Firuz Bey Camii'ni, Câmİ-i Kebîr olarak adlandırmaktadır. Kapısı üstün­de yer alan iki buçuk metre uzunluğun­daki bir mermer levhaya iki satır halin­de yazılmış kitabesine göre. Cemâziye-lâhir 780'de (1378) Emîr Ahmed Gazi Bey tarafından yaptırılmıştır. Aynı adı taşıyan mahallede bulunan cami 1879 ve 1912 yıllarında tamir görmüştür.

Ahmed Gazi Camii 23x20.50 m. öl­çüsünde, üstü düz damlı ve dış mimari­si son derece sade ve iddiasız bir yapı­dır. Damı. ölçü ve biçimleri değişik olan iki sıra paye taşımaktadır. Sol tarafta uzanan sahnın bölümlerinin beş çapraz tonozla örtülü olmasına karşılık, sağ ta­raftaki sahnda uzunlamasına ve arada kemerlerle takviye edilmiş bir beşik to­noz uzanır. Böylece caminin iç mimari­sinin de bir bütünlüğe sahip olmadığı dikkati çeker. Orta sahnın kıble bölü­münde bir maksure* kubbesi bulun­maktadır. Yapı eski binalardan devşiril-miş taşlardan yapılmış, bunlar arasında İlkçağa ait kitabe veya işlenmiş sunak parçalan da kullanılmıştır. Duvarlar açıl­ma tehlikesi gösterdiğinden bazı kısım­larda dıştan destek payandaları ilâve edilmiştir. Caminin cümle kapısı yanın­da duvara bitişik olarak dıştan taş bir merdiven bulunmaktadır. Bu merdiven caminin damına çıkışı sağlar. Ezan bu merdivenlerden çıkılarak damdan oku­nurdu. Bu çeşit minarelere Milas'ta baş­ka camilerde de (Hacı İlyas, Pazar) rast­landığına göre, bir bölge mimarisi özel­liği sayılabilir. Bir yan kapısının üstün­de de Hacı Mehmed ile Sert Ahmed kızı Fatma Hanım'ın camiye bir zeytinlik ile bir ev vakfettiklerini bildiren bir vakıf kitabesi bulunmaktadır.

Ahmed Gazi Camii'nin sanat değerine sahip bir aksamı yoktur. Evvelce değer-

Ahmed

Cazi Camii-Milas/ Muğla



68

AHMED GAZİ MEDRESESİ ve TÜRBESİ

li bir ahşap minberinin olduğu ve bu­nun kitabesinin de Şevval 781'de (Ocak 1380) Ahmed Gazi Bey'in emriyle yaptı­rıldığı bildirilmişti. Ancak bu ahşap min­ber 1879'da yerinden sökülerek lüzum­suz eşya olarak bir köşeye atılmış, yeri­ne de taştan yeni bir minber yapılmış­tır. Ahşap minberin çok ufak ve kitâbe-siz bir parçası sonraları İzmir Müzesi'ne götürülmüş, kitabenin tam metni ise 1912'ye doğru Hafız Kadri Bey tarafın­dan kopya edilerek yayımlanmıştır. Ca­minin etrafında önceleri bir medrese bulunduğu, fakat bunun daha sonraları harap olduğu ileri sürülmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Evliya Çelebi, Seyahatname, IX, 208-209; a.e. Ihaz. Zuhuri Dantşman), İstanbul 1971, XIII, 139; Uzunçarşılı. Kitabeler, İstanbul 1929, II, 157-158; a.mlf, "Menteşe-oğullan", İA, VII, 729; P. VUittek, Das Fürstentum Mentesche, is­tanbul 1934, s. 140-143; a.mlf.. Menteşe Beyli­ği (trc. O. Saik Gökyayl. Ankara 1944, s. 137-141; Aşkıdil Akarca-Turhan Akarca. Milas, İs­tanbul 1954, s. 96-98; K. Ekrem Uykucu. Muğ­la Tarihi, İstanbul 1983, s. 76; Ahmed Tevhid. "Menteşeoğullarından Ahmed Gazi Bey'in Hayratı Kitabeleri", TOEM, III (1328], s. 1148-1149; Besim Darkot "Milas", İA, VII, 313.

İni Semavî Eyicf.

AHMED GAZİ MEDRESESİ ve TÜRBESİ

Milas Peçîn'de

MenteşGoğulları dönemine ait medrese ve türbe.

J

Bugün Milas'a 4 km. mesafede, vak­tiyle Menteşe Beyliği'nin merkezi olan Peçin'de (Perçin, Berçin. Barçın) bulunan medrese, kapısı üstündeki inşa kitabe­sine göre 777 (1375-76) yılında Mente-şeoğullarrndan Ahmed Gazi tarafından yaptırılmıştır. Ahmed Gazi Peçin'i bey­liğin merkezi yapmış ve imarına büyük önem vermiştir. Evliya Çelebi 1671'e doğru burayı ziyaret ettiğinde, Ahmed Ağa Medresesi adıyla tanınan medrese Menteşeoğlu Orhan Bey Camii'nin kar­şısında bulunuyordu. "Eni ve boyu yüzer ayak olan. toprak damı on altı çam di­rek tarafından desteklenen" Orhan Bey Camiinden bugüne pek az bir iz kalmış, medrese ise harap bir halde günümüze gelebilmiştir.



Muntazam kesme taştan yapılan med­resenin cümle kapısı kademeli profilli iki sivri kemer İçinde yer alır. Giriş ey­vanından dikdörtgen biçimli ve evvelce

Ahmed Gazi

Medresesi -Pecin/ Muğla

ortasında bir şadırvanın olduğuna ihti­mal verilen bir iç avluya ulaşılır. Eyvanın tam karşısında ise dershane odasının bulunması gereken yerde yine geniş bir kemerle avluya açılan kubbeli türbe bu­lunmaktadır. Avlunun etrafında üzerleri beşik tonozlarla örtülü on hücre vardır. Bu hücrelerin önlerinde bir revak yok­tur. Giriş cephesinin iç tarafında iki yan­da medresenin damına çıkışı sağlayan birer merdiven vardır. Bu merdivenler ayrıca, türbeye bitişik bir çift odanın üs­tünde yer alan iki odanın da aşağı ile bağlantısını sağlamaktadır. K. Erdmann tarafından ortaya atılan, türbe bölümü­nün diğer kısımlardan daha önce yapıl­mış olabileceği yolundaki görüş ise inan­dırıcı değildir.

Ahmed Gazi Medresesi'nde fazla bir süsleme olmamakla beraber, yapı gerek mimari düzenlemesi, gerekse âdeta go­tik üslûbu andıran cümle kapısı kemer­leri ile Selçuklu geleneklerinden farklı bir mimari anlayışın belirtilerini taşı­maktadır.

Menteşeoğlu İbrahim Bey'in üç oğ­lundan biri olan Ahmed Gazi, Sultânü's-sevâhil unvanıyla tanınmaktadır. Med­resenin kubbeli büyük eyvanı bir türbe haline getirilmiş olup Ahmed Gazi'nin mezarı burada bulunmaktadır. Türbe­nin dışında, duvarda Batı'daki asalet armalarını andırır biçimde mermere iş­lenmiş arka ayaklan üstünde duran bi­rer arslan kabartması görülür. Bu ars-lanlar ön pençelerinde birer sancak tu­tarlar. Sancaklardan bir tanesinde Ah­med Gazi adı okunmaktadır. Türbenin içinde iki kabir vardır. Bunlardan biri, Memlûk neshi olarak adlandırılan hatla yazılmış ve gerek baş, gerek ayak taş­larının her iki yüzünde devam edecek

biçimde düzenlenmiştir. Bundan, Ah­med Gazi'nin 793 Şabanında (Temmuz 1391) vefat ettiği anlaşılmaktadır. Ki­tabeyi yazan ise Hacı Hatİb lakabıyla tanınan Mustafa b. İsa'dır. İkinci kabrin eski bir tarihte tamir görmüş olduğu ve bu arada değişik taşların kullanıldı­ğı, hatta ayak taşının esasında bu me­zara ait olmadığı ileri sürülmektedir. Çünkü bir taşta 6 Rebîülevvel 823 (21 Mart 1420), diğerinde 10 Zilhicce tarihi vardır. Bu ikincide ise yıl eksiktir. Lah­din yapımında kullanılan kırık parçalar­dan birinde de İlyas kızı Fatma adı okunmuştur. Her halde bu kabir de Menteşeoğulları ailesinden birine ait ol­makla beraber kimin olduğu bilinme­mektedir. Türbenin dip duvarında dışa­rı açılan bir kapı vardır. Beçin Dedesi adıyla çevrede bir ziyaretgâh olarak ta­nınan kabir, halk nazarında bir evliya türbesi durumuna girmiştir. Medrese­nin dışında yeni, arslan kabartmaları ile süslü bir de çeşme vardır.

BİBLİYOGRAFYA:

Evliya Celebi. Seyahatname, IX, 210; a,e., (haz. Zuhurî Danışman), İstanbul 1971, XIII, 141; Uzunçarşıtı. Kitabeler, İstanbul 1929, II, 161-165; a.mlf.. "Menteşe-oğullan", İA, VII, 724; P. Wittek, Das Fürstentum Mentesche, İstanbul 1934. s. .128, 138-140. 143, 152; a.mlf.. Menteşe Beyliği (trc. O. Saik Gökyay). Ankara 1944, s. 127, 136-1^7, 141, 149; Aşkıdil Akarca—Turhan Akarca. Milas, İstanbul 1954, s. 117-120; K. Erdmann. "Vorosmanische Medresen und İmarets...", Studies in Islamic Art in honour of Prof. K. A. C. Cresıvell, London 1965, s. 57-58; K. Ekrem Uykucu. Muğla Tarihi, İstanbul 1968, s. 201-202; Metin Sözen. Ana­dolu Medreseleri, İstanbul 1970, I, 179-182; Ahmed Tevhid, "Menteşe Oğullarından Ah­med Gazi Bey'in Hayratı Kitabeleri", TOEM, III (1328), s. 1146-1147; Ayla Arel, "Menteşe Beyliği Devrinde Peçin Şehri", Anadolu Sa­natı Araştırmaları, I, istanbul 1967, s. 76-80.

İni Semavi Eyice

69

AHMED el-CAZZÂLÎ



AHMED cl-GAZZALÎ

Mecdüddîn Ebü'l-Fütûh Ahmed b. Muhammed el-Gazzâlî

(ö. 520/1126)

îmam Gazzâlî'nin kardeşi, vaiz ve mutasavvıf.

Tûs'ta doğdu. İlk tahsilini burada yap­tı. Babasıyla birlikte sûfflerin semâ mec­lislerine katıldı. Şafiî fıkhı tahsil etti. Bağdat'a giderek Nizamiye Medresesi müderrisliğini bırakıp halvete çekilen İmam Gazzâlfye vekâleten bu medre­sede dersler verdi. Ancak daha sonra tasavvuf sevgisi ağır bastığından inzi­va ve halvet yolunu seçti. Çeşitli yerleri gezdi ve sûfîlere hizmet etti. Ebü'l-Kâ-sım el-Cürcânfnin müridlerinden Ebü Bekir en-Nessâc'ın sohbetlerine katıldı. Kazvinde vefat etti.

Ahmed e!-Gazzâlî, tasavvufta ağabeyi İmam GazzâlFden farklı bir yol tutmuş­tur. İmam Gazzâlî ilim. marifet, şer'î hü­kümler ve ahlâkî kaidelere öncelik tanı­yan bir tasavvuf anlayışını hâkim kılma­ya uğraşırken, o aşk ve vecde önem ve­ren bir tasavvuf anlayışını yaymaya ça­lıştı ve aşk üzerine yazdığı Sevânihu'l-cuşşâk* adlı Farsça eseri ile bu vadide çığır açtı. Onun bu eserindeki görüşleri Senâî, Rüzbihân-ı Baklî, Attâr. Fahred-dîn-i Irâki gibi büyük mutasavvıflar üze­rinde müessir oldu. Talebesi Aynülkudât el-Hemedânî, Temhîdât ve Leva 3ih, irâ-ki de Leme'ât isimli eserlerinde Sevd-nih'i örnek almışlardır. Ahmed el-Gaz-zâirnin bu tasavvuf anlayışı, Celâleddîn-i Rûmî ve İbn Fâriz'de en yüksek seviyesi­ne ulaşmıştır. Tasavvufî hayatın esasını semâ. aşk. vecd. cezbe ve şevkten İba­ret görenler, Ahmed el-Gazzâlfyi İmam Gazzâirden üstün tutarlar. Rivayete gö­re İmam Gazzâlî, kardeşine, "şeriata da­ha çok bağiı kalmak için gayret göster­mesini" tavsiye etmiş, kardeşi de ona "hakikat hususunda marifet sahibi ol­maya daha çok önem vermesi gerektiği­ni" söylemiştir. İmam Gazzâlfnin tasav­vufa kardeşinin tesiriyle girdiği ve "Biz aradık, o buldu" dediği rivayet edilir.

Âlemde olan her şeyi aşkla açıklayan Ahmed el-Gazzâlî, ilâhî güzelliklerin "gözle görülür güzeller" şeklinde tecellî ettiğine inanır. Bu konudaki düşünce­leri onu, Hallâc'dan itibaren çeşitli şe­killerde kendini gösteren İblis'i mazur, hatta haklı görme fikrine götürmüştür. O, İblis'in Âdem'e secde etmemesini,

ebedî bedbahtlığı göze alarak yüce ma­şuku Allah'tan başkasına secde etmeme şeklinde açıklar. Onun anlayışına göre İblis. Allah'a o kadar büyük bir aşkla bağlı idi ki cehennemde ebedî olarak azap görme pahasına bile olsa, O'ndan başkasına secde etmedi ve gerçek bir muvahhid olduğunu böylece İspat etti. Sevdnih'te, "İblis'teki aşkın konusu, sı­fatları yüce olan maşuktur" diyen Ah­med el-Gazzâlfnin "İblis'ten tevhid der­si almayan zındıktır" dediği nakledilir. Bu görüşlerinden dolayı Yûsuf el-Heme­dânî, İbnü'l-Cevzî ve Şiî âlim İbn Ebü'l-Hadîd'in şiddetli tenkidine uğramıştır. İbnü'l-Cevzî, "Ahmed el-Gazzâlînin hik­met ve nükteleri bulunmakla beraber sözlerinin çoğunun saçma sapan şeyler olduğunu, uydurma hadisler, düzme hi­kâyeler ve çarpık sözler naklettiğini, uyanıkken Hz. Peygamber'le görüşerek müşkillerini hallettiğini ileri sürdüğünü, İblis'i mazur görerek aleyhinde kimseye söz söyletmediğini" anlatır. İbn Hacer, Yûsuf el-Hemedânfnin onun hakkında, "Tasavvuf yolunu ifsat etti. Bir kere ko­nuşmasını dinledim, sözü ateş gibiydi. Ama kaynağı rabbânî değil, şeytanî idi. Semâ meclisinde baş aşağı, ayaklan ha­vada deveran ettiğini gördüm" dediği­ni nakleder [Lisâna'l-Mtzân, l, 293). İbn Ebü'l-Hadîd İse. "Kıssacı bir vaiz olan Ahmed el-Gazzâlî yanlış yola girmişti" der. Onu iyi tanıyan bir arkadaşı kendi­sini "yalancılıkta ve verdiği vaazlarla mal mülk sahibi olmada Allah'ın yarat­tığı harikalardan biri" olarak tanıtır. Bu­nunla birlikte birçok âlim onu övmüş, özellikle İbnü'l-Esîr onu İbnü'l-Cevzfye karşı savunmuştur.

Ahmed el-Gazzâlfnin en Önemli eseri, konusu aşk olan Sevâmhu'l-Cuşşâk't\r (nşr. H. Ritter, İstanbul 1942). İmam Gaz-zâirnin İhyâ'ü culûmi'd-dîn'in\ Lübâ-bü'l'İhyâ3 adıyla ilk defa o özetlemiş, semânın haram olduğunu iddia edenle­rin görüşlerini reddetmek için Bevâri-ku'1-ilmö'1 adlı eserini kaleme almıştır. Eser J. Robson tarafından Tracts on Listening to music (London 1938) adıyla İngilizce'ye tercüme edilmiştir. et-Tecrid fî tercemeti't-tevhîd İsimli eseri et-Tef-rid lî tercemeti't-Tecrîd adıyla Türk­çe'ye çevrilmiştir (trc. M. Fevzi, İstanbul 1285) Diğer eserleri ez-Zahîre fî'ilmi'l-başîre, Sırru'l-esrâr ve teşkîlü'l-envâr, Havâşşü't-tevhîd'ölr. Bu son eser, ta­lebesi Saîd b. Fâris el-Lübbânînin onun vaaz meclislerinde tuttuğu notlardan derlenmiştir (Brockelmann, GAL, i, 546; Suppi, I, 7561.

BİBLİYOGRAFYA:

İbnü"l-Cevzî. et-Muntazam, IX, 260; İbn Hal-likân, Vefeyât, I, 97; Zehebî. Mîzânü'l-i'tidat, I, 150; Sübkî. Tabakât, V[, 60; İbn Kesîr. el-Bidâ-ye, XII, 196;Safedî. el-VAfc VII, 3; Yâfiî. Mır'â-tü'ldnân, Haydarâbâd 1334-39, III, 224; İbn Hacer, Lisânü'l-MIzân, I, 293; Câmî. Nefehât, s. 370; İbnü'l-lmâd. Şezerât, IV, 60; ibn Hlbe-tutlah, et-Tabakât, Bağdad 1956, s. 71; Mirza Muhammed-Bâkır Hânsârî. Rauzâtü'l-cennât, Haydarâbâd 1925, s. 75; Rızâ Kulî Han Hidâyet, Tezkire-i Riyâzü'l-'âriftn, Tahran 1305, s. 38; Ma'sûm Ali Şah, Tarâyıku't-hakâyık, Tahran 1339 hş., II, 564; Nebhânî, Kerâmâtü'l-eviiyâ*, !, 293; Nasrullah Pürcevâdî. Sultân-ı Tarikat, Seuânih-İ Zindegt ve Şerhi Aşarı Ahmed-i Ğazzâlî, Tahran 1358 hş.; Abdülhüseyin Zer-rînkûb, Cüstücû der Taşauuuf-i İran, Tahran 1367 hş., s. 85-110; Brockelmann. GAL, I, 546; Suppi, I, 756; A. Schimmel. Mystical Di-mensions of İslam, Noıth Carolina 1975, s. 91, 244, 291; H. Ritter. "al-Ghazâli", El2 (İng), II, 1041-1042. m

İAİ SüI-Eyman Uludağ

AHMED GRAN

(bk. AHMED el-MÜCAHİD).

AHMED b. HABIT

J

(ö. 232/846-47)



Mu'tezile mezhebine mensup iken

sonraları benimsediği

bazı görüşler sebebiyle

İslâm'dan ayrıldığı kabul edilen

kelâma. L J

İbn Hâbıt (veya İbn Hâit, bk. Hayyât, s. 107, 108, 110; Makrîzî, II. 347), hayatı hakkında kaynaklarda bulunabilen pek az bilgiye göre Basra'da yaşamış; ileri­de kendisiyle aynı görüşleri paylaşacak olan Fazlül-Hadesî ile birlikte Mu'tezile ileri gelenlerinden Nazzâm'ın öğrencisi olmuş; daha sonra İslam akidesine ay­kırı görüşler ileri sürerek hocasından ayrılmış ve bu yüzden Mu'tezile mezhe­bi mensuplarının dahi tepkisine mâruz kalmıştır.

Ahmed b. Hâbrt'a göre biri kadîm olan Allah, diğeri yaratılmış olan Tsâ b. Meryem olmak üzere iki ilâh vardır. İsa Allah'ın oğludur. Kâinatı yaratan, in­sanları âhirette hesaba çekecek olan da odur. Bu görüşlerine Kur'an'dan des­tek arayan İbn Hâbıt, "Melekler saf saf olup rabbin geldiğinde..." (el-Fecr 89/22), "... onlar rabbinin gelmesini mi bekli­yorlar?" (el-En'âm 6/158); "onlar Allah'ın meleklerle birlikte bulut gölgeleri İçin­de gelmesini mi bekliyorlar?" (el-Bakara


Yüklə 1,19 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   ...   40




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin