MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) - Anlattım da, Atilla Bey dinledi canım.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) - O zaman bize anlatın.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Ya, İstanbul Valisi bu Gezi Parkı’nın yeniden düzenlenmesinden sonra bir açılış yaptı. İşte, canlı yayında, televizyonlarda izliyoruz. İşte, yanında belediye başkanı, birtakım zevat, uzun uzun konuştu. “Sorunuz var mı?” dedi. Orada işte gazeteciler filan var, belki halktan insanlar da vardır. Hanımın biri dedi ki: “Efendim burada eşimle öpüşebilecek miyim?”
FARUK BAL (Konya) - Vali ne dedi?
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Vali şimdi bir duraksadı tabii, böyle bir soru beklemiyor adam.
FARUK BAL (Konya) – “Müsaade etmiyorum.” deseydi.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Yok, toplumun değer yargıları filan var dedi, oralara filan böyle atıfta bulunarak yumuşak bir cevap vermeye çalıştı ama yani şimdi o sorulacak soru değil orada.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – TOMA su sıkar öyle bir şey yaparsanız.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Genel ahlak, herkesin ahlakı farklı olabilir.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Şimdi, bazılarının kafasında demek ki sadece bu var.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yalnız, Sayın Bakanım, orada bir şey söyleyelim: Ne sorarsa sorsun, sonuç itibarıyla orada söz söyleme yetkisi Bekir Bozdağ’daymış, biz bunu böyle gördük. Vali Bey haklıymış dedi ve son noktayı koydu.
FARUK BAL (Konya) – Gelin şurayı halledelim arkadaşlar.
BENGİ YILDIZ (Batman) – Şimdi, Sayın Başkanım, herhâlde arkadaşlarımız bizi takip etmekte epey güçlük çekiyorlar. Ben bakıyorum onlara, dolayısıyla hakikaten değerlendirmelerimizi yaparken biraz şey yapsak daha iyi olur.
FARUK BAL (Konya) – Daha evvel iki defa uyardım. Üçüncü uyarım da şöyle olacak: Arkadaşlar konuşmanız değil de, gülüşleriniz birbirinize karışıyor. Yarın bizi irdeleyecekler, kimin ne kadar güldüğünü çıkaramayacaklar.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Şimdi ben bir şey söyleyebilir miyim? Burada gerçekten çözmek amacıyla… Şimdi genel ahlak konusunda herkesin farklı hassasiyetleri var yani CHP’nin, bizim, AK PARTİ’nin, MHP’nin. Bunun yerine… Yani, biz de ahlakı savunuyoruz canım, sonuçta çocuklarımız var.
FARUK BAL (Konya) - Uygun bir şey bulun o zaman.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ - Hani ben mesela, tırnak içinde, “çıplak kadın” fotoğraflarını gazetelerde görmek istemiyorum. Bu kadın, cinsiyet anlamında, gerçekten, araba reklamı, yok dondurma reklamı yani orada cinsiyetin de istismarı var ya da çocuk pornosu gibi. Hayır, birçok şeyden hepimiz rahatsızız ama farklı kaygılar var, siyasi kaygılar, acaba nasıl tasarrufta bulunulur, ahlak anlayışları farklı. Birine göre mini etek ahlaksızlıktır, birine göre bikini. Hani bunun ölçüsü yok açıkçası. Herkesin kendi yaşam tarzı ve anlayışına göre değişiyor. Bunların yerine ikame edebileceğimiz, daha böyle ortaklaşabileceğimiz, bu siyasi kaygıları da bertaraf edebilecek bir formül bulmamız lazım. Yoksa, ahlak deyince
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yok öyle bir formül.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ - Yani var mı acaba diye düşünüyorum. Diğer ülke anayasalarında, diğer…
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Çok subjektif bir şey.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ - Çok subjektif olduğu için zaten…
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Toplumdan topluma, insandan insana değişen bir şey.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ - Değişen bir kavram.
PROF. DR. HASAN TUNÇ - Sosyal etik kuralları…
BENGİ YILDIZ (Batman) - İmam bölgede anlatıyor, diyor ki: “Kızlar şortla geziyor, şöyle yapıyor, mini etek giyiyorlar.” falan. Cemaatten birisi dönüyor diyor ki: “Hocam ama geçen gün gördüm, senin kız da mini etek giydi.” “E, bizimkine yakışıyor.” diyor. Şimdi genel ahlak meselesi biraz böyle bir şey.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ - Çok subjektif bir şey yani gerçekten değişiyor, buna başka bir ölçü, daha çok objektif olabilecek bir şey…
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Bengi, nerede olmuş bu?
BENGİ YILDIZ (Batman) - Bizim Diyarbakır’da, Batman’da bunu çok anlatıyorlar.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Onun için, bu çok değişken olduğu için…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Diğer ülke anayasalarına bir daha bakalım mı?
RIZA TÜRMEN (İzmir) - …yani bu tek tip bir ahlak anlayışını topluma giydirmek, empoze etmek çok zor oluyor. Genel ahlak deyince böyle bir şeyi kabul ediyorsunuz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Hayır, genel ahlak yerine bir şey bulalım diyorum zaten.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Genel ahlaksızlık var burada.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Şimdi, hassas olduğumuz noktaları bence ilgili maddelerde dile getirdik, çocuk istismarı vesaire…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Porno vesaire…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Orada dile getirdik, bence onlar yeterli.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) - Evet, kaldık burada Faruk.
FARUK BAL (Konya) - Evet, patinaj yapıyoruz. Peki, hiç olmazsa -yani pantolon olmadı, gömlek uyduralım- şu “millî güvenlik”i kabul edin de orada bir yeşillenme olsun.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Ettik.
FARUK BAL (Konya) - Siz kabul ettiniz de… Mehmet Ali Bey, yani o “millî güvenlik” en hassas konu yani orada…
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) - Hayır, “kamu düzeni” niye demedik? Biz aslında…
FARUK BAL (Konya) – Gelin, erkeklik bizde olsun, siz “millî güvenlik”i kabul edin, biz de “kamu düzeni”nden vazgeçelim, kırmızılar iyice azalsın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Tamam. “Millî güvenlik”ten vazgeçmiyor musunuz?
FARUK BAL (Konya) - Hayır, “millî güvenlik” şart.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Güvenliksiz toplum olur mu?
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, etraf darmadağın Meral Hanım. Yarın Türkiye farz edelim ki bir harbe girdi, basın ikiye bölündü; bir kısmı “Vurun Türkiye’ye.” öbür kısmı “Kahraman Türkiye.” E, nasıl olacak bu?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ - Yok öyle bir şey.
FARUK BAL (Konya) – Mısır’da olmuyor mu? Libya’da olmadı mı, Tunus’ta olmadı mı, Yemen’de olmadı mı?
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Genel ahlakta, şimdi, biz çocuklar için özel düzenleme maddesi getirdik; çocukları pornografiden, istismarcıdan korumak.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Ama onun nasıl düzenlendiğine bir bakalım, bulalım onu bir.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bakın, kadınlar için de bakalım, çocuklar için de bakalım. Kadınların da böyle metalaştırılmasını engelleyen bir düzenleme koyduk, dolayısıyla artık bunun ötesinde bir yasak getirmeyelim.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – (8)’inci fıkrada Hocam “çocukların cinsel istismarının önlenmesi” var ama buradan neyi kastediyoruz aslında? Yani bireysel olarak bir çocuğun özellikle bu reklamlar vesaireler dolayısıyla…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Hem o hem çocuk pornosu, hepsi.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Tamam, ama genel olarak çocukların düşünülmesi söz konusu mu burada?
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Tabii ki.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Tabii canım ya.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Yani daha ziyade bireysel olarak sadece o meta olan çocukları şey yapıyoruz ama genel olarak…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Hem meta olarak hem de basından gelecek…
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Etkilenen boyutu bizim için önemli.
FARUK BAL (Konya) – Selin Hanım, şimdi, bir kez (8)’inci fıkra mahkeme kararıyla sınırlama getiriyor.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Bir de orada o gibi bir durum daha var ayrıca, Faruk Bey’in söylediği.
FARUK BAL (Konya) – Yukarıda mahkeme kararı yok, idari tedbirle sınırlama var.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Yani bir sınırlama sebebi ya “genel ahlak” ya da benzeri bir şey olması lazım.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Biz başkalarının hak ve özgürlüklerini sınırlama sebebiyle bu söylediğiniz endişelerin giderilebileceğini düşünüyoruz, “genel ahlak” yerine başkalarının hak ve özgürlükleri…
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Anladım.
Şimdi, “kamu düzeni”nden feragat edilebilir “millî güvenlik” varken ama “genel ahlak” konusunda, gerçekten, şu anda Türkiye’de yaşanan sıkıntılar açısından baktığımız zaman bizim için de bunun mutlaka burada ya bu isimle ya da daha farklı bir şekilde… Yani ille de “genel ahlak” olsun diye bir şey yok ama daha farklı nasıl formüle ederiz bilmiyorum.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bunu düşünelim isterseniz, öyle bir not düşelim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ - Bir düşünelim ya.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Ama benzeri bir şey olmasında fayda var, bizim için çok önemli.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Ama yani ”genel ahlak” çok başı sonu belli olmayan bir sınırlama.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Şu da olabilir, “genel ahlak” kavramı yerine bak şu olabilir mesela: “Çocukların cinsel yönden istismar edilmelerini engelleyecek veya kadınların birer meta olarak kullanılmasını engellemek amacıyla sınırlanabilir.” diyebiliriz, daha net olur. “Genel ahlak” dediğinde hakikaten ya o şeyin söylediği gibi, yani bunu yapıyorsun sana göre ahlaksızlık, öbürünü yapıyorsun öbürüne göre ahlaksızlık; genel bir şey koymayalım.
FARUK BAL (Konya) – Sayın Hocam, bakın, Sayın Tunç çok güzel bir ayrıntıyı dikkate getiriyor. (5)’inci fıkra yasama organına sınırlandırma sebebi olarak, nedenleri olarak gösteriyor. (8)’inci fıkra ise yayın yapıldıktan sonra yargıya verilen bir görevi ifa ediyor. Dolayısıyla, bu ikisi arasındaki farkı dikkate alarak biz burada…
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Biri sınırlama sebebi hocam, birisi yargılama sebebi.
FARUK BAL (Konya) – Evet, biri sınırlama sebebi, bir diğeri de yargılama sebebi.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Zaten Başkanım, biz de şunu söylüyoruz, yani sınırlama sebeplerinde ya genel ahlak ya da ona denk bir şeyin olmasında fayda var.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Sınırlama sebeplerinde mutlaka olmalı.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Arkadaşlar, bu konuyla ilgili şöyle bir çalışma yapmışım daha önce, şimdi notlarıma baktım: Basın hürriyetiyle ilgili aslında biz çok özgürlükçü bir yaklaşımda bulunmuşuz. Bakın, ben saydım, şu andaki mevcut Anayasa’ya göre basın hürriyetinin 14 tane sınırlama nedeni var; mevcut Anayasa’da, 14 tane. Millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, cumhuriyetin temel ilkeleri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçların cezalandırılması, devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, özel ve aile hayatının koruması; 14 tane. Biz bunu 3’e indirmişiz, işte, bir iki tane daha var. Yani 14’ü 3’e veya 4’e indirmişiz, yani önemli bir şey yapmışız biz basın hürriyetiyle ilgili. Şimdi, burada bir anlaşma sağlarsak madde önemli ölçüde...
PROF. DR. HASAN TUNÇ – “Genel ahlak” kalmalı.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “Genel ahlak” mı kalmalı yoksa bunu açıklamalı mıyız?
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Yani “kamu düzeni” kalkabilir, “genel ahlak” kalmalı.
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, şöyle diye düşünelim: Örneğin -konuşulduğu için ya da bilindiği için söylüyorum- bir çocuk pornosu yayını var, yapıyor bu yayını. Mahkemeye git, mahkemede celbet, git, gel. Uğraşmadan, kardeşim, bu zararlı işte, bunu kaldırmak lazım, böyle bir yetkiyi vermek lazım. Bunu sadece yargıya bırakmak yanlış olur diye düşünüyorum. Nitekim, bunu Batı ülkeleri yapıyor.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Yapıyor tabii.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Haklısınız tabii de onu ayrı bir madde olarak yazdık ama.
FARUK BAL (Konya) – O ayrı maddeye dikkat edin Rıza Bey. Ayrı madde sadece hâkime görev veriyor yani yasama yetkisi değil, yargı yetkisi.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Evet, yargının görev alanını düzenliyor, bir diğeri ise yasama organına sınırlama sebebi öngörüyor. Yani yargının o faaliyeti sürdürebilmesi için yasamanın o kanunu çıkarması gerekir. Bu yukarıdaki olmazsa o kanun çıkamaz, olmayan bir kanuna göre de yasama…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bakın ama, çocuk hakları maddesi, kendi yazdığımız madde “Her çocuk geliştirme, serbestçe açıklayabilme, cinsel sömürü, şiddet, her türlü kötü muamele ve istismardan korunma filan hakkına sahiptir. Devlet bu fırkada sayılan hakların kullanımına ilişkin her türlü tedbiri alır. “ diyor. Yani burada devlete sadece yasama organı dememiş, idareye de vermiş, yasamaya da vermiş, yürütmeye de vermiş. Yani biz çocukları pornografi, cinsel istismar, bir tür pornografiye konu olma gibi konularda devlete yetki vermişiz.
FARUK BAL (Konya) – Hocam, bu, devletin yetkisi.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Kimi diyorsunuz o zaman?
FARUK BAL (Konya) – Basın hürriyetinin sınırı değil.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Ama ”devlet” dediğiniz zaman yasama organı da bunun içinde.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – “Millî güvenlik”, “genel ahlak” sınırlamaları kalsın, gerisini silelim.
FARUK BAL (Konya) – “Millî güvenlik” de kalsın canım.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – “Millî güvenlik” kalmalı zaten.
FARUK BAL (Konya) – “Millî güvenlik” ve “genel ahlak”…
PROF. DR. HASAN TUNÇ – “Kamu düzeni” kalkabilir.
FARUK BAL (Konya) – “Genel ahlak”ı da yazarız, gerekçeye yazarız. Bu, objektif, evrensel değerlerle barışık…
Şimdi, Mehmet Ali Bey, siz “millî güvenliğe” “evet “ dediniz mi?
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Evet efendim, “kamu düzeni”ni kaldırıyoruz, “genel ahlak” kalsın.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – “Genel ahlak”la ilgili efendim, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde bulursunuz. Uygulama da şunu söyler efendim: “Genel ahlak” her ülkeden ülkeye değiştiği için çok subjektif, bunu devletlerin takdir yetkisine bırakıyorlar.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Bizim de devletimizin takdir yetkisinde olsun, ne olacak?
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Takdir yetkisi burada çok geniştir. Niçin çok geniştir? Çünkü üzerinde konsensüs olmadığı için geniştir.
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, Meral Hanım, siz karşı mısınız “millî güvenlik”e?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ - Biz üçüne de karşıyız.
YASAMA UZMANI SALİH SAĞLAM – “Genel ahlak” zaten iki parti önerisi olarak göründüğü için, sizin orada karşı olduğunuz belli, buraya ayrıca yazıyorum ben.
FARUK BAL (Konya) – Meral Hanım, biz yukarıda kırmızıyı, “karşı”yı, sert lafları yumuşattık.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ - Yok, gerek yok. “Yer almasına gerek yoktur.” Onu o yazdı, ben söylemedim. Biz genelde öyle yazdırıyoruz ya.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Sayın Başkan, pişmiş aşa su katmak için değil ama tekrar söylüyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ - “Millî güvenlik” olsun ama basın hürriyetinde… Millî güvenliğe karşı değiliz, tabii ki ulusal güvenlik olsun.
FARUK BAL (Konya) – Hîni hacette Yunanistan’la harbe girdik, basının yarısı bölündü…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ - Ya, öyle örnekler veriyorsunuz ki bugüne kadar…
FARUK BAL (Konya) – Hayır, yok mu, olmadı mı, Ali Kemaller çıkmadı mı bu ülkede?
DOÇ. DR. SELİN ESEN – O zaman olağanüstü hâl…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ - O ayrı bir şey. Yani sıkıyönetim, OHAL, uluslararası savaşlar yani o ayrı bir şey. Ayrıca AKP de katılmıyordu “millî güvenlik”e.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – “Kamu düzeni”ni kaldırdık ya. Ya bütün bunları da uzlaşma adına yapıyoruz ha, yani bir şey çıkaralım ortaya diye yapıyoruz.
FARUK BAL (Konya) – Evet, aynı şeyi söylüyorum. Dahası yok yani, olsa dükkân sizin.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Ve kaldı ki basın hürriyetiyle ilgili çok güzel bir şey yaptık.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Şimdi bir şey soracağım Sayın Başkanım. (8)’inci fıkraya bir bakar mısın. Süreli ve süresiz yayınların toplatılması bu. Daha basın falan yok, daha yayın…
FARUK BAL (Konya) – Yayına girmeden, evet.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “(5)’inci fıkrada sayılan sınırlama sebeplerinden birinin varlığı hâlinde…”
FARUK BAL (Konya) – Yani “millî güvenlik…”
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Evet. Ee, o zaman (5)’inci fıkra daha genel bir sınırlama, (8) daha istisnai.
FARUK BAL (Konya) – Yok, hayır “…varlığı hâlinde veya…”
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “…veya” ama. Yani biri olsa da toplatabiliyorsun.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Tamam, doğru ama kanunla sınırlama yaparken yok bu, (8)’inci fıkradakine değil (5)’tekine bakmak lazım.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Tabii ama şimdi sen o zaman yargıya çok geniş şöyle bir yetki veriyorsun: Sınırlama yok veyahut da sınırlamada diyorsun ki: “Ancak şu sebeplerle sınırlarsın.” Sonra da hâkime diyorsun ki: “Bunlardan bir tanesinin varlığı hâlinde toplat.” Hâlbuki toplatma şöyle olmamalı mı? “Bu sebeplerden bir tanesinin -lafın gelişi söylüyorum- son derece açık bir tehlike olarak ortaya çıkması hâlinde” diyebilirsin. “…son derece -işte, hani “açık ve yakın” “clear and present danger” gibi- açık bir şekilde ortaya çıkması durumunda…” veyahut da… Ne bileyim ben yani.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Hâkim bunu zaten somutlaştıracak.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Bakın, orada sınırlama sebebini yasa koyucu belirlemedikten sonra hâkim bu kararı alamaz ki. Yasada onun nasıl kullanılacağı, o sınırlama sebebinin hangi sınırlarda uygulanacağı belirlenecek zaten. O belirlenmeden direkt anayasayı uygulamayacak ki hâkim.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Onu anladım.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Ee, o zaman? Yasa koyucu bunu…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Ama mesela dese ki, yasa koyucu dedi ki: “Millî güvenlik sebebiyle -Basın Kanunu’nun 15’inci maddesi- şeyi sınırlarsın.”
PROF. DR. HASAN TUNÇ – İşte, öyle yazmasın, düzgün yazsın.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Ha, anladım ama bunu düzgün yazmayı zorunlu kılmıyoruz. “Millî güvenlik sebebiyle şey sınırlanabilir.” dedi. “Böyle böyle olur.” dedi. Şimdi, arkasından da işte, “Buna uymayan şöyle cezaya çarptırılır.” dedi. Şimdi, 8’inci maddede de “(5)’inci fıkrada sayılan sınırlama sebeplerinden birinin varlığı hâlinde” dedi. “Millî güvenlik vardır kardeşim, toplatıyorum.” dedi. “Dur ağabey, bir dakika.” dedik ya.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Yasa koyucunun bunun sınırlarını iyi belirlemesi lazım.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “Çerçevesini çizmek zorundadır.” diyorsun.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Evet.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – İşte, bunu bir söylesek.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bana pek öyle gelmiyor Sayın Başkanım çünkü burada bir ayrım yapıyoruz, şöyle bir ayrım yapıyoruz: (5)’inci fıkrada sayılan sınırlama sebeplerinin birinin varlığı hâlinde…
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Ama o sınırlama sebeplerinin nasıl kullanılacağı…
RIZA TÜRMEN (İzmir) – …bir yasa olsa da olmasa da hâkim toplatabilir. Öte yandan çocukların cinsel istismarının önlenmesine yönelik olarak bir kanun olması lazım çünkü orada kanun demişiz, “kanunun açıkça gösterdiği suçlar” demişiz ama sınırlama sebepleriyle ilgili olarak “kanunun açıkça gösterdiği şeyler” dememişiz.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Şöyle diyelim: “Sınırlama sebeplerinin kanunda belirtildiği hâllerde” diyelim veya öyle yapalım eğer öyle diyorsanız. Yani o sınırlama sebepleriyle ilgili “kanunda belirtilen hâllerde” diyelim.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Evet, hiç olmazsa onu yapmak lazım çünkü adam diyecek ki: “Efendim, yukarıdaki (5)’inci maddeye baktım ben. Bana göre bu millî güvenliği…”
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Eğer uygun görürseniz öyle diyelim. “Sayılan sınırlama sebeplerine ilişkin kanunda belirlenen hâllerde…” “…sınırlama sebepleriyle ilgili kanunda belirlenen hâllerde” diyelim.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Zaten o anlama geliyor Hasan Hoca.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – O anlama geliyor da işte yani gelmeyebilir dendiği için diyorum.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Yok, yok, zannetmiyorum.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Tamam, “…sebeplerinden birinin varlığına ilişkin kanunla belirlenen hâllerde…” Doğru değil mi, daha iyi değil mi?
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Gereksiz uzatma. Bundan aslında o anlam çıkıyor.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Aynı şey de, açıklansın diyor.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Çıkıyor.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Çıkıyor ama şöyle bir şey: Hâkime sen istisnaiyi daha geniş veriyorsun. Biz bunu yaşadık. Sayın Bakanım bilir. Siz kaç yılında Adalet Bakanı oldunuz?
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – 2007.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yok, önce, bir Basın Kanunu’nda şey vardı “Şu, şu, şu istisnai hâllerde yayın yasağı konulabilir” diye. Buna dayandılar ve hiçbir şey olmadan Bakanlar Kuruluyla şey yasaklanıyordu. Danıştay bozdu sonra, hatırlıyorsunuz, Danıştay bozdu.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Ama Hocam Danıştay bozdu. Niye? Çünkü yasa olmadığı için. Aynı şeyi söylüyorum.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – İşte, tamam ama ben de diyorum ki bu ilk hâlinde sizin verdiğiniz bu formül olmadan yine aynı genişlik var gibi gözüküyordu, şimdi biraz daha sınırlanmış oldu. Kanunda sen diyeceksin ki: “Bu hâllerde yayını toplatabilirsin.”
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Ya, o saçma sapan bir yorum Hocam.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Ama yaptı.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Hâkiminkini söylüyorum, o saçma bir yorum, tamamen yargısal aktivizm o.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Tamam mı burada şimdi? Hepimiz hemfikiriz, değil mi? Bitti.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Bir dakika, ne dedik?
FARUK BAL (Konya) – Şu cümleyi de düzeltelim o zaman arkadaşlar: “…toplatılması -fiile geliyoruz- yapılır.” Dolayısıyla “yayınları” diyelim. “Toplatılması”nı çık. Altına “…ancak hâkim kararıyla toplatılabilir.”
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – “Yayınlar” desek daha düzgün olabilir.
FARUK BAL (Konya) – “Yayınlar” da olabilir tabii.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bir tek şeyi beğenmedim; “sebeplerinden birinin varlığına ilişkin kanunda belirtilen” mi “ilişkin olarak kanunda belirtilen” mi?
FARUK BAL (Konya) – Ya, bir kelime daha artırma Hocam, gözünü seveyim.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır, olmasın mı yani?
FARUK BAL (Konya) – Bu kadar, evet.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Net anlaşılıyor mu?
FARUK BAL (Konya) – Tabii, tabii net.
Boya yeşile, hayırlı mübarek olsun.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Zaten yeşildi.
FARUK BAL (Konya) – On kelime daha ilave ettik Sayın Bakanım.
Başka kırmızı var mı burada?
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Aşağıda vardı bir şeyler, evet.
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, herkes aynı şeyi söylüyor bu kırmızıda ama herkes kendi jargonuna göre söylüyor.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – En kısa AK PARTİ’ninki, ona katılalım o zaman.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Aa Hocam, orada bir dakika.
Sayın Bakanım, orada bir şeyimiz var. Burada eğer anlaşırsak, ben tahmin ediyorum ki AKP’yle anlaşırsak hepimiz anlaşırız. Şimdi, bakın…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Ama üçü de aynı şey.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır, nedenini söyleyeceğim çünkü “Kişiler ve siyasi partiler…”
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Biz de öyle demiştik.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – …kamu tüzel kişilerinin elindeki -sizinkiyle aynı- basın dışı kitle haberleşme ve yayın araçları…” Doğru mu? Hepimizde aynı. Bizde böyle değil, dikkat edin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Ya, bizimkiyle aynı.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır, bizdeki bu değil. Bakın, dikkat edin, “Kişiler ve siyasi partiler -kamu tüzel kişilerinin elindeki değil- basın dışı kitle haberleşme ve yayım araçlarından hakkaniyet ve adalet ilkesine…” Biz, kamu tüzel kişilerinin elindekinden ve diğerlerinden istemiyoruz çünkü bu madde yazıldığında 1961 ve 1982’de sadece TRT vardı, basın dışı kitle haberleşme araçları sadece TRT vardı. Bugün bu çok gelişti artık, özel televizyonlar, şunlar bunlar.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – İnternet başlayacak.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – İnternet yayınları başlayacak, gazeteciliği başlayacak. O yüzden bizler hatta “eşitlik” demiş idik sonra arkadaşlarımızın değerlendirmesi üzerine bunu da değiştirdik, “Hakkaniyet ve adalet ilkesine uygun olarak yararlanma…”
BENGİ YILDIZ (Batman) – Bazıları daha eşittir dedik.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Şimdi, sizinki aynı, sadece “kamuoyunun serbestçe oluşumu…” Aynı, cümleler de aynı.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Evet, bunu kabul edersek harika olur yoksa kırmızı kalır.
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, bu konunun daha iyi anlaşılması için belki…
Dostları ilə paylaş: |