FARUK BAL (Konya) – Yükümlülüğü pozitif bir şeye dönüştürelim.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hayır, şunu söylemek istiyorum…
FARUK BAL (Konya) – Sizin ki ne Ayla Hanım orada? 2’nci fıkrada sizin öneriniz ne? “İnsan hak ve özgürlükleri, onurlu bir insani yaşamın vazgeçilmez unsurları olarak bir bütün oluşturur.”
AYLA AKAT ATA (Batman) – Bütünlük var.
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Bizimkinde de var bütünlük.
FARUK BAL (Konya) – Bütünlük bizimkinde de…
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Bizim 2’nci fıkra var, “Temel hak ve özgürlükler, bölünmez ve birbirinin tamamlayıcısıdır.” şeklinde.
AYLA AKAT ATA (Batman) – 2’nci fıkra zaten bütünlük üzerine kurulmuş farklı farklı da olsa.
FARUK BAL (Konya) – Yani bütünlük ile başkasının hürriyeti sınırını birleştiren bir cümle istiyoruz.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Efendim orada bizim bir çekincemiz var.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkanım, mesela hürriyetin orada bir tanımı yapılmış, AKP’nin önerisinde var.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – AK PARTİ.
AYLA AKAT ATA (Batman) – AKP:...
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Bunu biz konuştuk, bunu sınırlamayla ifade edebiliriz. Hani, “Başkasına zarar vermeyecek her şeyi yapmaktır.” ifadesini sınırlamayla ilgili madde içerisine koyabiliriz.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Biz de öyle düşünüyoruz.
FARUK BAL (Konya) – Tamam, sınırlamanın içine alalım.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Bizdeki 3’üncü fıkraya denk geliyor şu konuştuğumuz konu.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Benim de efendim son yarım saattir söylemek için çırpındığım şey buydu.
FARUK BAL (Konya) – Çırpınmayın efendim, buyurun.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani işte bu söylendi şimdi. Düşünüyoruz ki bütün sınırlamalar ayrı bir maddede toplansın.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Bu bir sınırlama değil tabii.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani hakkın özünün dokunulmazlığı…
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Bölünmezdir, birbirinin tamamlayıcısıdır.
FARUK BAL (Konya) – Şimdi eski Anayasa’yı hiç dilime dolamak istemiyorum ama eski Anayasa’da güzel bir tabir var burada.
YRD. DOÇ. DR. ALİ ERSOY KONTACI – Şimdi sadece bir şey ekleyeceğiz…
FARUK BAL (Konya) – Hani “Anayasa’nın hiçbir hükmü diğerini yok edecek şekilde yorumlanamaz.” diyor ya ona uygun bir cümleyi yazabiliriz buraya.
YRD. DOÇ. DR. ALİ ERSOY KONTACI – Yeni cümlede “bölünmez” dedikten sonra, virgül, ”ve”yi kaldırabiliriz, “birbirlerinin” demek lazım herhâlde orada… Şimdi “temel hak ve özgürlükler”den sonra bence virgüle gerek yok değil mi?
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Ya da “olup” dan sonra, ikisinden biri...
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Niye orada “hürriyetler” demedik de “özgürlükler” dedik arkadaşlar? Yukarıda “hürriyetler” diyoruz, aşağıda “özgürlükler” diyoruz.
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Onlar galiba parantezli yapılacak sonra.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – “Temel hak ve hürriyetler” diyelim o 2’ye de ortak metinde.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – “Hürriyet ve özgürlük” diyelim o zaman.
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Parantez içinde kolayım evet, çünkü orada uzlaşma sağlanamadı.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Parantez içinde “hürriyetler”…
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Biz eş değerliliğe vurgu yapmadık, zaten Anayasa normları arasında eş değerlilik olduğundan harekete geçtiğimiz için ayrıca söylemedik onu, yoksa onu kabul ediyoruz.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Belirtilmese de olabilir.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – “Tamamlayıcısıdır.”
FARUK BAL (Konya) – Arkadaşlar, bunu anayasa hukukçuları nasıl değerlendirir bilmiyorum ama şu ikisini bir madde hâlinde şöyle getirebilir miyiz: “Herkes kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez, bölünmez, birbirini tamamlayan temel hak ve hürriyetlere sahiptir.”
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Bütünlüğü ayrı bir ifade olarak kullansak daha iyi olmaz mı?
YRD. DOÇ. DR. ALİ ERSOY KONTACI – Yani bu içtihatlara kapı açabilir Anayasa Mahkemesinde bütünlük ilkesiyle ilgili.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Ayrı bir vurgu daha etkili görünebilir.
FARUK BAL (Konya) – O zaman ortak metindeki 2’nci fıkrayı, cümle yapısını düzeltmek için “Temel hak ve hürriyetler, bölünemez, birbirinin tamamlayıcısıdır”, “nitelikle olup” kelimesi oturmuyor oraya.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Şimdi şöyle Başkanım, hakların bütünlüğü diye bir ilke var, dolayısıyla “bölünemez” çok oraya uymuyor.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Bu BDP önerisindeki ifadeyi belki müsaade ederseniz revize ederek birleştirebiliriz alttakiyle.
FARUK BAL (Konya) – Hangisini?
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Şimdi bu “bölünemezlik” yerine “bütün oluşturur” ifadesi.
FARUK BAL (Konya) – “Bölünmez bir bütündür ve birbirinin tamamlayıcısıdır.”
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – “Bir bütün oluşturur ve birbirinin tamamlayıcısıdır.”
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Burada sanki devletin bölünmez bütünlüğü gibi bir algı var ama.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Arkadaşlar, “Temel hak ve hürriyetler bir bütündür ve birbirlerinin tamamlayıcısıdır.”
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Sayın Vekilim “bir bütün oluştururlar” desek daha iyi olmaz mı, “bir bütündür” yerine? Yani kullanım bakımından.
FARUK BAL (Konya) – Tamam oldu mu şimdi? Bu anayasal jargona daha iyi uydu galiba. Arkadaşlar, 2’nci fıkraya…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – “Bütündür” yerine “bütünlük oluşturur” olmaz.
FARUK BAL (Konya) – Anayasa dili hükümran bir dil olması lazım, “bütündür”… Yani hükümran olması lazım. “Temel hak ve hürriyetler bir bütündür ve birbirinin tamamlayıcısıdır.” Tamam. Kabul edildi mi? Edildi.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Yalnız bizim bir farklı şeyimiz kaldı. 2’nci fıkra, yani Anayasa’da yer almayan temel hak ve hürriyetlerin de olabileceğini bir hükme bağlayalım diye.
FARUK BAL (Konya) – Orada ne diyorsunuz Hocam? Hocam, burada yalnız uluslararası ilişkileri de ilgilendiren bir konu, Rıza Bey’e onu soralım. Biz Anayasa’nın 90’ıncı maddesinde değişiklik yaparken Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde sayılan hakların ihlaliyle ilgili olmak üzere…
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yanlış olmuştur diyorum.
FARUK BAL (Konya) – Onun için öyle yapıldı, yani bütün Anayasa’daki temel hak ve hürriyetler değil, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde sayılanları, onlarla ilgili belgeleri Anayasa değişikliğinde konu yaptık. Bireysel başvuruda. Şimdi, biz “Bu niye yapıldı?”yı bilmiyoruz, bunu böyle yapan Adalet ve Kalkınma Partisi. Bunun bir uluslararası gerekçesi var mı ya da hariciyeyle ilgili…
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yanlış bir şey efendim. Çünkü bizim Anayasa’da sayılan öyle hak ve özgürlükler var ki Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yok. Kendi Anayasa’mızdan kaynaklanan ihlalleri göz ardı edeceksiniz, oradan kaynaklanan ihlalleri dikkate alacaksınız; çok yanlış bir şey.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Sayın Başkanım, benim anladığım siz 90’ıncı maddeden bahsediyorsunuz değil mi?
FARUK BAL (Konya) – Evet.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – 90’ıncı madde değil ki o, siz bireysel başvurudan bahsediyorsunuz; o ayrı. 90’ıncı madde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle sınırlamıyor ki. Uluslararası sözleşmeler… Hak ve hürriyetlerle ilgili sözleşmelerin tamamını kapsıyor.
FARUK BAL (Konya) – Tamamını metin olarak kabul ediyor ama bireysel başvuruda onu kabul ediyor.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Hayır, hayır; yani şöyle: Bizim Anayasa’yla ilgili sorun yok ki. Zaten kanun Anayasa’ya aykırıysa oradan çözülüyor bizim sorun. Bir de kanun Anayasa’ya aykırı değil ama insan haklarıyla ilgili uluslararası sözleşmelere aykırıysa o zaman 90’ıncı maddeyi kullanıyoruz.
FARUK BAL (Konya) – Hocam, bu konu müzakereyi gerektirir bir konu bence. İsterseniz karşılıklı konuştuğumuz zaman zapta giremiyor arkadaşlar, ben söz vereyim sırayla o kapsam içerisinde herkes düşüncesini anlatsın.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Konuyu bir özetleyebilir misiniz Sayın Başkan?
FARUK BAL (Konya) – Valla en güzel öneriyi siz yaptınız, ben tebrik ediyorum. Çünkü, yani konudan konuya geçiyor, netliğe ulaşma açısından ifade ettim bunu, şaka olsun diye değil.
Şimdi soru şu: Temel hak ve hürriyetlerin niteliği ve bütünlüğü maddesinde iki fıkrada anlaştık, ihtilaf yok. Adalet ve Kalkınma Partisinin temsilcisi Mustafa Bey diyor ki bizim 3’üncü fıkra teklifimiz var. Bu fıkra teklifini beraber okuyalım, ne olduğunu anlayalım.
“(3) Bir hakkın Anayasada yer almamış olması onun insan haklarından sayılmasına engel teşkil etmez.” diyor.
Şimdi, önce buna bir açıklık getirsin, ne anlama geldiğini, çekirdek mi, birinci kategori mi, ikinci kategori mi, onlar hakkında bize bir bilgi versin ondan sonra görüşlerinize başvuralım.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Aslında bu 1’inci maddede kabul ettiğimiz, mutabık kaldığımız düzenleme bunu aslında zımnen içeriyor ama biz bunun daha açık bir şekilde ifade edilmesinin doğru olacağını düşünüyoruz. Yani temel hak ve hürriyetler, özellikle 82 Anayasası’nın yaklaşımını da dikkate aldığımızda bizde şimdiye kadar Anayasa tarafından bahşedilmiş gibi düşünüyor, yani anlayış, algı o Anayasa’da. Başlangıç kısmında da zaten “Bu Anayasa’daki hak ve hürriyetler” diyor mesela. Anayasa’nın yaklaşımı bu Anayasa konsepti içerisinde. Biz de diyoruz ki Anayasa vermiyor bunları, biz zaten bunu insan onuruna dayandırdık, dolayısıyla bu yanlış anlaşılmanın bertaraf edilmesi için, bu geleneğin düzeltilmesi için veya ortadan kaldırılması için bunu açıkça ifade edelim altını çizerek; temel hak ve hürriyetler Anayasa’da ifade edilenlerden ibaret değildir. Bir açıdan bu.
İkincisi de, bizim Anayasa’nın, az önce mevzubahis olan şey ilgili konuyla tabii, 90’ıncı maddesinde yapılan değişiklik AK PARTİ tarafından 2004’te. Orada insan haklarıyla ilgili uluslararası sözleşmelerle kanunlar arasında bir çelişme ortaya çıktığında insan haklarına dair uluslararası sözleşme hükümleri tercih edilir. Yani o ifadenin yeri, orada getirilmek istenen hükmün yeri aslında tam olarak orası değil, burada belki onu karşılayacak bir şey koyabiliriz. Yani bizim amacımız bu.
FARUK BAL (Konya) – Peki, teşekkür ederim.
Buyurun Hocam.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Şimdi, Mustafa Bey biraz belirtti. Şöyle insan haklarındaki temel prensip şudur: Özgürlük kuraldır Anayasa’da düzenlenmese de. Tabii bunu sloganik olarak bu şekilde Anayasa’ya yazmak doğru olmaz ama şunu gördük ki, Türkiye’de bazen Anayasa’da düzenlenmemiş olan haklar, insanlara tanınmayabiliyor, öyle sıkıntılar olabiliyor. Onun için, bunu temel hak ve hürriyetlerin niteliğinin düzenlendiği maddede bu şekilde ifade etmenin isabetli olacağı kanaatindeyiz. Yani özgürlük kuraldır falan diye belirtemeyiz, onun için daha düzgün bir ifade olabilir belki ama “Bir hakkın Anayasa’da yer almamış olması onun insan haklarından sayılmasına engel teşkil etmez.” diye bir vurgunun bu başlık altında, temel hak ve hürriyetlerin niteliği konusunda yer almasının isabetli olacağını düşünüyoruz.
FARUK BAL (Konya) – Ben bir soruyla müzakereyi açayım. Şimdi, biz kaynağı belirttik, “kaynak insanlık onuru ve haysiyeti” dedik. Ondan sonra böyle bir şeye teknik olarak ihtiyaç var mı? Yoksa bu bir vurguysa bu fazlalık olarak algılanabilir mi? Bu soruyu da dikkate alarak.
Bilim kadınlarına öncelik veriyoruz, buyurun.
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Şimdi, biz bu yaklaşıma aslında katılıyoruz ama bu biraz da sizin de söylediğiniz gibi, aslında malumun ilanı olduğu için ayrıca koymadık ama şöyle bir şey olabilir: Temel hak ve özgürlüklerin yorumunda insan haklarını etkili kılacak bir yöntem benimsenmelidir falan gibi… Şimdi tam ifade edemiyorum, o tarz bir yorum ilkesi belki benimsenebilir ve 90’a sondaki bu tartışmalara ilişkin belki bir ilkede buraya tabii ki yansıtılabilir.
Ona destek vereceğinizi düşünüyorum Rıza Bey sizin de.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Şimdi 90’la ilgili bir şey koyacaksak efendim, o zaman yorum meselesini koymak lazım…
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Yorum daha önemli, evet.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani “Yorumlanırken bu mahkemelerin kararlarını da dikkate almalıdır.” falan gibi böyle bir laf koymakta bir fayda olabilir. Onu ayrıca görüşelim.
FARUK BAL (Konya) – Mahkeme yorumunu Anayasa’ya değil de bunu ileride Anayasa’nın maddelerinin uygulanmasıyla ilgili, “Bu maddeler birbiriyle çelişecek şekilde yorumlanamaz…” Onun gerekçesine de “Yorumda insan onuruna dayandığı için insan onuruyla ilgili evrensel belgeler de dikkate alınır.” falan gibi laflarla örtüştürmek lazım.
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – “İnsan onuruna uygun yorumlanır.” filan…
FARUK BAL (Konya) – Hasan Hocam, buyurun.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Şimdi biraz önce ifade edildiği gibi, aslında bu cümle malumun ilanı, çünkü biz yukarıda 1’inci maddede bunu açıkça ortaya koymuş bulunuyoruz. Yorum yöntemleri açısından böyle bir ifadenin yeri de burası değil.
İkincisi: Eğer burada hani özgürlüğün esas, sınırlamanın istisna veya insan hakları açısından mutlaka bir pozitif yaklaşımın -“pozitif”i burada öbür anlamda kullanıyorum yalnız, yani “kural” anlamında- sınırları içerisinde konuya yaklaşılmış olması gibi bir anlayış olmaması gerektiğini ifade ediyorsak bunu gerekçe, yani bu temel hak ve hürriyetlerin bütünlüğüyle alakalı algımızı ortaya koyarken burada ifade edilen hak ve hürriyet bir bütün olarak işte insan onurundan kaynaklanan, insan onur ve haysiyetine ilişkin evrensel hukukun kabul ettiği veya kabul edeceği tüm hak katalogunu kapsar biçimde yorumlanmalıdır gibi kavramları veya açıklamaları bunun gerekçesinde ancak herhâlde yazabilmemiz mümkün olur. Yoksa buraya böyle bir şey yazmak bana hiç şey gelmiyor, yani anayasal mühendislik açısından da çok doğru gelmiyor.
Teşekkür ediyorum.
FARUK BAL (Konya) – Ben teşekkür ederim.
Buyurun Ayla Hanım.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, bizim de esasında bu yönlü bir çalışmamız var ama mesela Anayasa’nın 90’ıncı maddesinde var olan düzenlemenin tam da temel hak ve özgürlükler, yani bu kısımda bir vurgunun olması gerektiğini düşünüyoruz. Bizim düzenlememiz, yapmış olduğumuz düzenleme direkt, doğrudan etkilemesi; yani buradaki yargıyı, devlet organlarını çıkan kararların direkt etkilemesi yönünde.
Bir diğeri: Anayasal sağlanan güvencenin güçlendirilmesinin hiçbir sakıncası yoktur. Evet, ilk maddede belirtilmiştir ama bu güvencenin güçlendirilmesi, bir diğer maddeyle güçlendirilmesi… Biz AKP’nin önerisine destek veriyoruz ama aynı şekilde bizim de bu yönlü bir önerimiz olacaktır uluslararası insan hakları hukukun doğrudan uygulanmasına ilişkin. Niye böyle bir ifadede bulunuyoruz?
Bir: Anayasa’nın 90’ıncı maddesi işletilse zaten temel hak ve özgürlükler konusunda birçok sorun aşılırdı; işletilmedi, var ama işletilmedi.
Diğer bir boyutu: Hocamın söylediği gerekçe kısmına, biz evet gerekçeyi önemsiyoruz ama ne yazık ki yargıçlar, yani Anayasa’yı ve yasaları yorumlayanlar önemsemiyorlar. Defalarca kez gerekçelere atıfta bulunmuş olmamıza rağmen, şu an temel hak ve özgürlükler konusunda yaşamış olduğumuz sorunları aşamıyoruz. O yorumun yerine güncel siyasal konjonktür hâkim oluyor ve bu çerçevede yargıçların yaptığı yorumlar var.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – O zaman bizim bin maddelik Anayasa yazmamız lazım.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Bin maddelik yazmayalım ama bu hususu mutlaka güçlendiren bir vurgu yapmamız gerektiğini biz de düşünüyoruz.
FARUK BAL (Konya) – Şimdi Şevki Hocamı dinleyelim de…
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Hasan Hocam da bir şey söylesin, belki onunla ilgili söyleyebilirim.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Şimdi, Sayın Vekilimin ifade ettiği bir kere uluslararası mahkeme kararlarının veya uluslararası hukukun yorum yöntemi olmanın veya yorum açısından bir kaynak teşkil etmesinin ötesinde iç hukuk açısından “doğrudan uygulanabilirliği” diye bir ilke ben dünyada bilmiyorum, böyle bir ilke de yok. “Doğrudan uygulanır.” ifadesi doğru değil, yani doğrudan uygulamak egemenlik alanını yok etmektir. Yani egemenlik kavramını bu anlamda ortadan kaldırır. O nedenle, uluslararası sözleşmelerin etkinliği noktasında böyle bir madde düzenlenecekse, tabii bilemiyoruz -bizde de var ona yönelik birtakım düzenlemeler, bizim tekliflerimiz içerisinde de var- orada yani uluslararası hukukun, milletlerarası sözleşmeler açısından iç hukuka etkisi kapsamında değerlendirilirse o zaman o tartışılır ama insan hakları açısından insan hakları konusundaki bütün uluslararası mahkeme kararları veya uluslararası hukukun kabul ettiği ilkeler, o zaman sözleşmelere çekince koyma hakkını ortadan kaldırmış oluruz.
FARUK BAL (Konya) – Şimdi arkadaşlar, kavramları tam yerli yerinde kullanmadığımız zaman tartışma artıyor. Ayla Hanım’ın dediği uluslararası mahkemelerin doğrudan uygulanması kavramı milletlerarası özel hukuku ilgilendiren, orada uluslararası boyutu çerçevelenmiş ve bizim de o uluslararası boyutu da aşan bir liberal düşünceyle hukukumuza yansımış olan “tanıma ve tenfiz” dediğimiz olaydır. Bu tanıma ve tenfiz olayı her ülkenin hükümranlık hakkına saygı gösterilmek kaydıyla yabancı bir ülkeden verilmiş kararın Türkiye’de icra edilebilmesi veya uygulanabilmesi için bir Türk mahkemesinden geçmesi mecburiyetini ortaya koyar; dünyanın her yerinde böyledir.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Başkanım, ben kararları kastetmiyorum, sözleşme hükümlerini kastediyorum.
FARUK BAL (Konya) – İşte ben sizin terim yanlışlığından ifade ederek…. Bunun dışında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi…
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sözleşme hükümlerini kastediyoruz, mahkeme hükümlerini kastetmiyoruz. Hani AKP diyor ya “Sayılmamış temel hak ve özgürlük başlıkları da sayılmasa bile güvence altındadır.” Usulüne göre onaylanmış, yürürlüğe girmiş sözleşme hükümleri şu anda da bir takdir yetkisi altında. Mesela bazı kararlarda görebiliyoruz…
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Böyle bir takdir olur mu?
AYLA AKAT ATA (Batman) – Uygulanmıyor, bakın pratikte bu böyle gerçekleşmiyor.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Şurada şöyle bir sorun var, buna bir çözüm üretelim…
AYLA AKAT ATA (Batman) – Şimdi gerçekleşmediği için de biz güçlendirme istiyoruz, anayasal anlamda güçlendirme istiyoruz. Mesele bu, yoksa biz kararların doğrudan uygulanmasını kastetmedik. Sözleşme hükümlerini usulüne göre onaylandıktan sonra zaten 90’ıncı madde gereği Anayasa hükmünde ama maalesef iç hukukta yer edinmiyor, o yüzden bir güçlendirme gerekiyor. O sözleşme hükümlerinin düzenlendikten sonra işte devlet tarafından, Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından onaylandığı ve iç hukukun bir parçası hâline geldiği gerçeği noktasında bir güçlendirme söz konusu olması lazım. Yoksa bir takdir var, bazı hâkimler kararlarına yansıtıyor, diğeri yansıtmıyor; böyle bir gerçeklikle karşı karşıyayız.
FARUK BAL (Konya) – Evet.
Buyurun.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Efendim, şimdi bu söylediğiniz konu veya Sayın Vekilimin ifade ettiği konu usulüne göre yürürlüğe girmiş milletlerarası anlaşmaların iç hukuk normu hâline gelmesi tabii ki bir anayasal kuraldır. Ha, bunun yerin burası değil bir kere, o da ayrı bir konu. Onun milletlerarası anlaşmaların genel düzenlenişiyle ilgili maddede bana göre yer alması gerekir.
İkincisi…
AYLA AKAT ATA (Batman) – Bizce burada yer almalı.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Burada yer almasının bence hiçbir manası yok o anlamda.
İkincisi: Bir de şimdi özür dileyerek arz ediyorum, biz bu Anayasa platformu toplantılarındayken zannediyorum Konya’daydı, bir bayan geldi, dedi ki : “Siz Anayasa yazım komisyonunda da bulunuyormuşsunuz.” Birileri demiş, bir şey demiş o, “O Hocaya söyle.” demişler. “Evet, hanımefendi” dedim. “Benim çocuğum sakat ve haftada bir hastaneye gitmesi gerekiyor. Benim çocuğumu hastaneye götürecek arabam yok. Bu durumdaki insanlara araba temin etme görevini de devlete verin, lütfen Anayasa’ya yazın. “ dedi. Yani böyle o manada…
AYLA AKAT ATA (Batman) – Yok, biz öyle görmüyoruz.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Şimdi, bakın, somut bir sorundan veya bir ihlalden kaynaklanan yaklaşım çok doğru bir yaklaşım da değil, o çok farklı boyutlara gider. Yani şimdi biz evrensel kabullerle, tamam uluslararası hukukun temel metinleri tabii ki usulüne göre yürürlüğe girmiş olmak kaydıyla bizim iç hukukumuzun bir unsuru hem de kanun hükmünde olmak zorunda.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Ama uygulanmıyor, bunun tedbirini almak durumunda değil miyiz Sayın Başkanım?
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Başkanım, usule ilişkin söz alabilir miyim?
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ben de usul üzerinde konuşmak istiyorum.
FARUK BAL (Konya) – İzin verin, sırayla…
Buyurun Hocam, sıra sizde.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Aslında bizim konuşmamız, sizin açtığınız tartışma bizim önerimiz üzerineydi. Önce onu halledelim, sonra başka konularda başka önerileri de tartışabiliriz ayrıca. Birbirine girince konular hiçbir şeyi halledemiyoruz.
FARUK BAL (Konya) – Başkan iyi Başkanlık yapmıyor.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Hayır, o anlamda demiyorum, arkadaşlara diyorum.
FARUK BAL (Konya) – Toleranslı davranıyor, ondan dolayı geliyor…
Şimdi son sözü Şevki Bey’e vereceğim ama Özgür Hanım söz istedi.
Buyurun.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Şunu söylemek istiyorum: Mesela uluslararası insan hakları hukukunda usulüne uygun olarak yürürlüğe konmuş insan hak ve özgürlüklerine ilişkin uluslararası anlaşmalar zaten bu bir Anayasa’nın şu maddesinde olur. Şimdi bunların hepsi aslında birazcık bizim Anayasa’ya nasıl baktığımızla, nasıl yaklaştığımızla ilgili bizim yorumlarımızı ortaya koyar. Mesela biz bu maddenin, atıyorum, daha öncelikli bir yerde olmasını, daha başlangıç kısmında olmasını, temel hakların ilk altında olmasını önerebiliriz. Yani tartışma usulü bakımından, hani “Hayır, bu böyle olmaz.” demek yerine bu bizim yaklaşımımız, konuşabiliriz hep birlikte “Doğrudur, bunu sona alalım.” diye karar verebiliriz. Ben bunların çok değiştirilemez şeyler olduğunu düşünmüyorum. Onun için yeri gelmişken hazır bunu burada önermenin uygun olduğunu düşünüyorum.
Sayın Şentop’un önerisinden devam edelim, o AK PARTİ’nin önerisini bağlayalım, ondan sonra devam edelim. Sadece biz bunu bir not düşmüş olalım yani, bizim başlangıçta tıpkı korunması geliştirilmesi gibi böyle bir önerimiz de var.
FARUK BAL (Konya) – Anladım.
Şimdi Hocam sizi dinliyoruz ve bu konuyu kapatacak şekilde…
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, evet özgürlük kuraldır, doğru fakat neticede biraz da şey boyutuna baktığımız zaman, bu Anayasa yapılırken, çalışmalara başlanırken bir sürü falan geldi. O önerilerin içerisinde bir sürü özgürlük önerileri var, somut olarak Anayasa’da bunları vatandaşlar görmek istiyorlar. O açıdan da belki bu bahsettiğimiz hususun vurgulanması, bu deklaretiftir, doğru, yani bu bir şey kurmuyor, neticede açıklayıcı bir husustur ama “Zararı var mıdır?” derseniz bence zararı yok, hatta bazı noktalarda da yorum yapma açısından uygulayıcılara katkısı da vardır. En azından o önerilerdeki insanlar, bunu göremiyoruz ama böyle bir şeyle biz bunu savunabiliriz. Bu önemli bir noktadır.
Bertil Hoca’nın söylediği çok önemli bir nokta var aslında bununla alakalı olarak, yani hakların yorumlanması noktasında özgürlük lehine yorum yapalım. O çok önemli bir şeydir, biz bunu zaten savunuyoruz ama muhtemelen Hocam bunu hakların niteliğinde değil de sınırlandırılmasıyla ilgili maddede belirtirsek daha iyi olabilir, ama bu çok önemli gerçekten.
Bir de uluslararası insan hakları sözleşmeleriyle ilgili olarak şunu söyleyeyim: Türkiye’de hemen hemen herkes uluslararası insan hakları sözleşmesini duyduğu zaman bunlar çok üstlerde olsun falan diyorlar. Ben, hele de yeni Anayasa yaparken kesinlikle o kanaati taşımamamız gerektiği kanaatindeyim. Şöyle: Yine olsun, yani yine insan haklarıyla ilgili sözleşme ile kanun çatışırsa insan hakları lehine olan uygulansın ama biz öyle bir Anayasa yapalım ki o Anayasa’da söz gelimi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden daha özgürlükçü bir şey verelim. Nerede mesela? Söz gelimi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’de 15’inci madde self çekirdek haklardır, bizdeki de onunla aynıdır ama şahsen biz onu -daha sonra önereceğiz gerçi- o self çekirdek haklarda şu anda ayrımcılık yasağı yok, tabi hâkim güvencesi yok, din ve vicdan hürriyetiyle ilgili güvenceler falan yok. Yani eğer uluslararası insan hakları sözleşmesini şu anda hep en üstte ileride pişman olabilirsiniz bundan. Çünkü biri bir karar verir, o karar gerçekten Türkiye’deki özgürlükleri kısıtlayıcı olur, bizim standardın gerisinde olur, o zaman pişman olabiliriz. Bence bunları Anayasa’yla düzenlemek daha güzel bir şey ama yeri burası mıdır? Yani ona girmeyelim isterseniz ama bence de burası değildir.
Dostları ilə paylaş: |