Şimdi, tabii, asli kurucu iktidar/tali kurucu iktidar meselesini zaten çözmeden yeni anayasa yapıp yapamayacağımızı burada tartışamayız. Yani biz eğer “Biz asli kurucu iktidar yetkisi kullanamayız.” diyorsak kim kullanabilir bu yetkiyi, nasıl olabilir bu? İşte, 12 Eylülcülerinkini meşru sayıyoruz yani o maddenin, bizim bile ona dokunamayacağımızı varsaydığınıza göre onu meşru sayıyorsunuz. Tahmin ediyorum ki…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır, sen söylüyorsun, biz değil.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ya, sen çok şey söylüyorsun, bizim söylemediğimiz şeyleri, sonra da eleştiriyorsun.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Biz değil…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Süheyl Hocam, zor bir soruyu cevaplamak yerine soruyu biraz daha basitleştirerek cevaplamak her zaman bir kaçış yoludur, kolaydır o. Kim dedi burada “5 general değiştirilmezliği getirdi.” diye? Ben demedim, buradan da denilmedi, buradan da denilmedi. “Bu var.” dedik hepimiz ısrarla, “24’te var, 61’de var, Danışma Meclisinde var.” dedik.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Ben 24’ü duymadım, tutanakları inceleriz. İlk konuşmanızda “24” dediyseniz…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ne dedik?
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Karşılıklı konuşmayalım ki anlayabilelim.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – “5 general bu 1’inci maddeyle sınırlı olan hususu genişletti, 2 ve 3’ü de dâhil etti.” dedik. Ama yani “Değiştirilmezlik meselesini 5 general getirmiştir.” dersen buna cevap vermek, eleştirmek çok kolay tabii yani öbürünü eleştirmek biraz zor. Neyse…
Buradaki mesele şudur: Biz yeni anayasa yapmak için buraya oturduk. “Yeni anayasa” dediğimiz zaman “Anayasa’nın 171’inci maddesini de değiştireceğiz, 169’u da değiştireceğiz, 67’yi de değiştireceğiz.” diye millete tek tek hepsini açıklayıp saymak gerekmiyor. “Yeni anayasa yapacağız.” demek “İlk 3 maddeyi de değiştireceğiz.” demektir. Zaten milletin önüne böyle bir öneriyle çıktığınız zaman bunu söylüyorsunuz esasen, yani “yeni anayasa yapmak” dediğiniz budur. Bu bakımdan, bu asli kurucu iktidar/tali kurucu iktidar tartışması tamamen teorik bir tartışmadır, anayasa hukukunda da böyledir, pozitivistler zaten bu tartışmaya hiç girmezler çünkü böyle bir tartışmanın pozitif hukukla bir alakası yoktur. Birisi gelir o anayasayı yapar, yeni anayasa yapmış ve öncekiyle bağlı değilse o zaman o asli kurucu iktidar yetkisi kullanmıştır. 27 Mayısçılara, 12 Eylülcülere tanınan bu yetkinin, en azından sonradan kabul edilen bu yetkinin, onlar açısından meşru görülen bu yetkinin burada seçilmiş bir Parlamento tarafından da kullanılabileceğini meşru görmek gerekir. O bakımdan, 4’üncü madde -tekrar söylüyorum, diğer konuları sonra tartışacağız, ana dil meselesinde, vatandaşlıkta- gibi bir maddenin bu anayasada olması bize göre bir ayıptır. Bu 4’üncü madde, 1’inci maddeyi, 2’nci maddedeki nitelikleri, 3’üncü maddeyi koruyor değil Türkiye’de. Bunu kaldırdığımız hâlde de bir milletin buna dair kanaati olduğu sürece, doğruluğuna dair kanaati muhafaza ettiği sürece… Baktığımızda büyük çoğunluğu itibarıyla bu maddelerin içeriğine bir müdahale yok, ana esasları itibarıyla bizim önerimizde mevcut, benimsenmiş, bence BDP’nin önerisinde de büyük ölçüde bu maddelerdeki içerikleri benimsenmiş. Dolayısıyla, bu 4’üncü maddeyi kaldırmak… Sadece bu madde koruyormuş gibi bir hava içerisinde hareket etmek de yanlıştır, milletimize de hakarettir. Bu 3 maddedeki esaslar, ana esaslar itibarıyla zaten kabul edilmiş, benimsenmiş esaslardır.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Çok teşekkür ederim.
Bengi Bey, buyurun.
BENGİ YILDIZ (Batman) – Aslında Atilla Bey biraz kendi üzerinden de örnekler verdiği için, Süheyl Hocam da yine konuşacağım bazı şeyleri dile getirdi fakat Sayın Şentop’un konudan uzaklaştığımız şeklinde bir yaklaşımı oldu. Bir yönüyle doğru, bir diğer yönüyle de Anayasa’nın o 3, 4 maddesi aslında ne yazık ki bizi bu alana götürüyor, özellikle de Kurtuluş Savaşı felsefesinden girince veyahut Anayasa’nın Felsefesi üzerinden…
FARUK BAL (Konya) – Yeni bir sataşmaya mahal vermeyin.
BENGİ YILDIZ (Batman) – Yok, Süheyl Hocam’a sadece, şu Hocam: Sabahleyin hâlen de devam eden bir uygulama ama bazen makul de görülüyor kimi görüşlere göre, yani “Türküm, doğruyum”la başlayıp “Varlığım Türk varlığına armağan olsun.”la biten bir andı her sabah Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Kürt’ünden, Ermeni’sinden, Rum’dan, ne bileyim, yabancısından herkese okutmanın… Hâlen mecburi… Devam eden bir süreç işte yani birincisi bu.
İkincisi: Hani “Bin yıldır beraber yaşıyoruz.” diyoruz ya, ben bunu birçok televizyon programında da söyledim. Yani Kürtlerden bir iki yerde bahsediliyor. Bir: Kanuni Sultan Süleyman’ın kendisini övmesi Fransuva’ya karşı “Ben ki Azerbaycan’ın, Kürdistan’ın şeyi, sen ki işte, ufacık Fransuva’sın.” diyor. Bir o. İki: Zararlı cemiyetler başlığı altında Kürt Teali Cemiyeti, Kürt Teavün Cemiyeti. Yani “Kürt” deyince ilkokuldan üniversiteye kadar herkese Kürt hakkında bu iki kavram. Başka, arkadaş, yani Malazgirt’te beraber mi savaştın, Çaldıran’da beraber mi savaştın, Çanakkale’de beraber mi… Yani buna ilişkin, hani, yani nerede buluştuk, nasıl buluştuk? Çünkü yani biz ezelden ebediyete beraber değildik, bir dönemde bir birleşme oldu, ittifaklar oldu ve yürüyoruz beraber. Kürt’ün varlığına ilişkin, bütün, yani ilkokuldan üniversiteye kadar… Hâlbuki biz komşuyuz işte. Hani, komşun görüyor. Kürt de kim bu Kürt, neyin nesi yani? Birisi “dost” dese dost, “düşman” derse düşman olabiliyor. Bu arka planın hiç birisi öğretilmiyor çocuklarımıza. Dolayısıyla, birbirimizi tanımıyoruz. Hani son zamanlarda şey yapıyoruz ya işte, İslam dinini anlatıyoruz ama Alevilik konusunda bir bilgi yok. Alevilik konusunda bilgi ver ve diğer dinler konusunda. Ama bu, bu coğrafyaya ilişkin şeyde de böyledir.
Yani, hani “Bu ulusu inşa ettik.” diyoruz, Amerika’ya da atıfta bulunuyoruz. Amerika’nın kendisi bir ırka atıfta bulunuyor, bir coğrafyanın kendi ismidir, birincisi de odur. “Amerikan ulusu” dediğin zaman bir şeye atıfta bulunmuyoruz. Ama “Türklük” kavramının arkasına bu kadar şeyi yerleştirdikten sonra hâlen bana “Türk ulus tanımlamasında bir problem yok.” derseniz, var Hocam. Yani bütün bu olan bitenler onu bizden, bizi Amerika’dan ayırıyor yani. Amerika’daki uluslaşma süreci, gerçekten, yani onu inşa ederken birlikte inşa ediyor. Bizde ise diyor ki: “Sen busun.” Yani dayatıyor. Toplumsal mühendisliği dediğim bu. Yani “Ben yaptım, oldu.” 80 yıldır, işte, Türk, Türk milliyetçiliği, hepsini kural kaidesiyle koyuyor, diyor ki: “Sen de busun.” Hâlbuki onun yapımında bir de bana söz hakkı vermiş olsaydın, “Türk” deseydin herhâlde bugün bu kadar yadırgamazdım ama tek taraflı bir işlem mahiyetinde olmuş bütün bu gelişmeler, bütün bu inşa süreçleri. Toplumun bir kesimi, belli kesimler dışlanarak inşa edilmeye çalışılmış. Çok partili yaşama geçtiğimizde ilk önce, işte muhafazakârlar çıkmış Demokrat Partiyle, daha sonra hâlen devam ediyor. Başka itirazlar geliyor. Yani çoğulculuk, ifade özgürlüğü genişledikçe toplumda o biriken itirazlar da ortaya çıkıyor. Bundan da korkmamak lazım bence. Tam tersine, toplum kendini ifade etmeye başlıyor.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Çok teşekkür ederim.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Bir kısa şey, bunlarla ilgili değil, andımızla ilgili, biliyordur belki çoğu. Bu, Reşit Galip tarafından bir 23 Nisan sabahı yazılmış, 1933’ün 23 Nisanında. O zaman şey var: “Yurdumu, milletimi özümden çok sevmek”te “milletimi” değil, “budunumu”… “Budunumu özümden çok sevmektir” aslı ve ilk paragrafı var. “Varlığım Türk varlığına armağan olsun.” da son cümlesi. Daha sonda bu mecburi hâle getiriliyor okula 33’te. 12 Marttan sonra 1972’de biraz revize edilmiş, “budun” değiştirilmiş “milletimi özümden çok sevmektir” yapılmış ve son paragrafı buna eklenmiş, mecburen devam ediyor o tarihte ama bu 2012’de kaldırıldı Ömer Dinçer zamanında, mecburiyet kaldırıldı. İsteyen okullarda okunabilir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Sizin iktidar döneminde de devam ediyor.
RIZA TÜRMEN (Konya) – Efendim, çok teşekkür ederiz.
Bence çok yararlı bir toplantı oldu bu. Böyle bir görüşme yapmak bundan sonraki toplantılar için, bundan sonraki müzakereler için bir zemin yarattı, birbirimizi daha iyi anladık ve umut ediyorum ki hepimizin bakış açısı daha genişledi bu genel görüşme sonucunda.
Toplantıyı kapatıyorum.
Kapanma Saati: 18.19
Dostları ilə paylaş: |