Tc. Bartin üNİversitesi MÜhendiSLİk faküLtesi


SULAK ALAN KAVRAMI VE SINIFLANDIRILMASI



Yüklə 261,12 Kb.
səhifə2/6
tarix29.10.2017
ölçüsü261,12 Kb.
#21657
1   2   3   4   5   6

3.SULAK ALAN KAVRAMI VE SINIFLANDIRILMASI


Sulak alanlar birçok canlı türüne ev sahipliği yapsa da, bulundukları yerlerde biyolojik dengeyi sağlayan sistemlerdir. Yeryüzünün tropikal ormanlarla birlikte en yüksek organik madde üreten ekosistemleri olup, çok yüksek bir ekonomik değerleri vardır(İnanç,2001). Ramsar Sözleşmesinde yer alan tanıma göre sulak alanlar, doğal veya yapay sürekli veya geçici, durgun ya da hareketli, tatlı, acı veya tuzlu suya sahip, denizlerin gel-git hareketinin çekilme devresinde, altı metreyi geçmeyen derinliğe sahip kesimlerini de kapsayan bataklık, turba veya suyla kaplı alanların tümüdür (Ramsar C.Bureau,1992). Birçok kaynaktaki verilere göre, genel olarak suya doygunluğun baskın ve bu durumun toprak gelişiminin, bitki türleri ve hayvan toplulukları üzerinde etkili olduğu alanlara, “sulak alan ya da ıslak alan” denilmektedir.

Genellikle bir alanın sulak alan olması için en temel özellik, toprak ya da alt tabakanın en azından belli zamanlarda suyla kaplı ya da suya doygun olmasıdır(Cowardin ve arkadaşları, 1979). Sulak alanlara gelen atık su debisinin mevsimlere, taşkın sıklığına, ıslak alanın konumuna bağlı olarak alçalıp yükselmesi söz konusudur. Sulak alan kaynakları şu şekildedir.



  • Doğrudan yağmur ve kar yağışı ile elde edilen su,

  • Nehir, dere gibi kaynakları da içermek üzere çevre alanlardan yüzey akışı ile elde edilen su,

  • Yeraltı suyu girişi ile elde edilen su,

  • Gel-git suları olarak bilinmektedir.

Buharlaşma ve terleme ile yeraltına doğru sızıntılarla, dere, nehir gibi su kolları tarafından dışarı su verilmesiyle ve gel-git olaylarındaki su çıkışı ile su kayıpları meydana gelmektedir. Alana gelen su ile çıkıştaki su arasında denge vardır. Hidrolojik hareketlilik alana enerji ve besin maddesi sağladığı gibi sulak alanlar oradaki sistemleri de beslemektedir.

Sulak alanlar, ekolojik anlamda farklı oluşumları ve değişik amaçlara hizmet eden işlevlerine göre çeşitli şekillerde sınıflandırılmıştır. Sulak alanların sınıflandırılmasıyla ilgili ilk çalışmalar, ABD’de başlamış ve pek çok sınıflandırma yapılmıştır. Bu sınıflandırmalar oldukça ayrıntılı olup, bunun yanında genel bazı sınıflamalarda bulunmaktadır. Örneğin Marsh (1991) sulak alanları hidrolojik koşullara ve fizyografik konuma bağlı olarak üç gruba ayırmıştır. Bunlar;




  • Yüzeysel sulak alanlar,

  • Yeraltı suyu sulak alanları,

  • Nehir ve göl kıyısı sulak alanları,

Ülkemizdeki sulak alanların karakterlerine daha çok uyan bir sınıflama da Europian Community(1993)tarafından yapılmıştır. Bu sınıflandırmaya göre, sulak alanlar 7 ana grupta toplanmıştır. Bunlar;




  • Haliç ve deltalar,

  • Tatlı su bataklıkları,

  • Göller,

  • Nehir ve taşkın ovaları,

  • Turbalıklar,

  • Kıyısal sulak alanlar,

  • İnsan yapısı sulak alanlardır.

Ramsar sınıflandırma sistemi ise sulak alanların hızlı bir şekilde belirlenmesini sağlayan ve kesin çerçevesi olan bir tanımlamayı içeren bir yapıdadır. Basit olarak bu sınıflandırma, deniz ve kıyı sulak alanları, kara sulakalanları ve suni sulak alanlar şeklindedir (Kabaii,2005).

4.YAPAY SULAK ALANLARIN TARİHÇESİ


4.1 Dünya’daki Sulak Alan Tarihçesi

Mısırlılar, Mezopotamyalılar, Çinliler, Hintliler, Astekler binlerce yıl sulak alanları kullanarak yaşamışlardır. Bu sulak alanların sağladığı olanaklarla büyük medeniyetlere imza atmışlardır. Sivrisineklerin neden olduğu sıtma hastalığının ortaya çıkmasıyla sulak alanlar kurutulmasına yol açmış böylece sulak alanların verimsizleşmesine neden olmuştur.

1950’li yıllarının başlarında yapay sulak alanlar ilk kez Almanya’da kullanılmıştır. Bu çalışma ilk kez Seidel tarafından yapılmıştır. Seidel bu çalışmasında su bitkilerinin atıksudaki kirlilik yüklerinin çeşitli bitkilerle arıtmayı araştırmıştır.1953’te Scirpuslacustris bitkisi ile fenoller, patojenik bakteriler ve diğer kirlilik yükleri belirlenmiştir.

1971 yılında su kuşları yaşam ortamı olarak Uluslararası Öneme Sahip Alanların Korunması Sözleşmesi imzalanmıştır. Bu sözleşmeye göre;



  • Sulak alanların olduğu bölgelerde bölgenin su rejimini düzenlemesi,

  • Karakteristik hayvan ve bitki toplulukları, özellikle su kuşlarına barınma ve yaşam olanağı sağlar.

  • Geri kazanımı olmayan sulak alanları için bu kayba neden olacak hareketleri önlemek için hazırlanan bir sözleşmedir (Demirörs, 2006).

Robert Kadlec 1973 senesinde belirli bir alanda sazlık kullanılarak yapay sulak alan oluşturulmuştur. Bu çalışma ile sulak alan arıtım performansı konusunda yapılan çalışmaların öncüsü olmuştur.

1975 yılında Pennsylvania Üniversitesinde gerçekleştirilen konferansta biyolojik arıtım konusunda yapay sulak alanların üstünlüklerinden bahsedilmiştir.

1980’li yıllarda George Tchobanoglouusve George Culp yapay sulak alanda ilk mühendislik çalışmasını gerçekleştirmiştir.80’li yılların sonunda küçük yerleşim yerinde Hammer küçük çaplı model sulak alan çalışmasını yapmıştır.
4.2. Türkiye’de ki Sulak Alanların Tarihçesi

1950’li yıllarda Türkiye’de görülen sıtma hastalığından dolayı sulak alanların kurutulması çalışmaları başlamıştır. Bu dönemde toplam 93.582 hektar yani 21 sulak alan kurutulmuştur. 17 sulak alan ise taşkın önleme veya su rejimine yapılan müdahalelerle geri dönüşümü olmayacak şekilde yok edilmiştir. Bu kaybedilen sulak alanlar Avrupa ile kıyaslandığında daha küçük orana sahiptir. Yapılan müdahalelerle ekolojik denge çoğunlukla bozulmuştur.1980’li yıllarda sulak alanların korunması sivil toplum örgütlerinin çabalarıyla başlamıştır.1991 yılında Çevre Bakanlığında sulak alanlar birimi kurularak devam etmiştir.1993 yılında sulak alanların korunması genelgesi yayınlanmıştır.1994 yılında ise Ramsar Sözleşmesi’ne dahil olunmuş ve Manyas Gölü, Burdur Gölü, Sultan Sazlığı, Seyfe Gölü, Göksu Deltas ‘nı 1994 yılında, Kızılırmak Deltası, Gediz Deltası Ulubat Gölü ve Akyatan Lagünün 1998 yılında Ramsar Sözleşmesine dahil ettirmiştir. Fakat bunlara rağmen sulak alan kayıpları devam etmektedir. Ülkemiz Avrupa ve Ortadoğu’nun sulak alanları bakımından en zengin ülkeleri arasında yer alır. 2003-2010 tarihlerinde sulak alanların durumu şekil 4.1’ de gösterilmiştir.




Şekil.4.1 2003-2010 tarihlerinde ülkemizdeki sulak alanların durumu(www.yapi.com.tr).
2003 yılından önce 71 sulak alana sahipken 2003’ ten sonra 135 alana çıkmıştır.


Şekil4.2.Yıllara göre yürürlükte olan sulak alan koruma bölgelerimiz (www.yapi.com.tr).


Yüklə 261,12 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin