Tck tanitim semineri notlari



Yüklə 4,78 Mb.
səhifə49/127
tarix02.11.2017
ölçüsü4,78 Mb.
#27177
1   ...   45   46   47   48   49   50   51   52   ...   127

1. Korunan Hukuksal Yarar


Ceza Kanunumuz bu suçla, başkasının taşınır mallarına zilyed olan kimse tarafından işlenebilecek malvarlığına ilişkin ihlalleri önleme amacını gütmektedir.. Madde metninde güveni kötüye kullanma suçu tanımlanmıştır. Söz konusu suçla korunan hukukî değer kişilerin mülkiyet hakkıdır. Bu suçla mülkiyetin korunması amaçlanmaktadır. Ancak, söz konusu suçun oluşabilmesi için eşya üzerinde mülkiyet hakkına sahip olan kişi ile lehine zilyetlik tesis edilen kişi (fail) arasında bir sözleşme ilişkisi mevcuttur. Bu ilişkinin gereği olarak taraflar arasında mevcut olan güvenin korunması gerekmektedir. Bu mülahazalarla, eşya üzerinde mevcut sözleşme ilişkisiyle bağdaşmayan kasıtlı tasarruflar, cezai yaptırım altına alınmıştır. Burada fail, geri verilmek üzere kendisine bırakılmış mal üzerinde ancak o malın malikinin yapabileceği nitelikte bazı tasarruflarda bulunmaktadır.

2. Suçun Konusu:


Suçun konusu, Eski TCK m. 508’de şey olarak belirtilmiş ise de, bunun hırsızlık suçunda olduğu gibi, “başkasına ait taşınabilir mal” olarak anlaşılması gerektiği söylenmekteydi. Yeni TCK ise yerinde olarak “başkasına ait mal” deyimini kullanmaktadır. Buna karşılık Yeni TCK bu malın taşınır veya taşınmaz olması arasında bir ayırım gözetmemiştir. Gerek Eski TCK ve gerekse Yeni TCK’ya göre her türlü taşınır malın bu suçun konusunu oluşturabileceği konusunda bir duraksama bulunmamaktadır. Buna karşılık sorun, özellikle taşınmazların bu suça konu olup olmayacağı noktasında ortaya çıkmaktadır. Yeni TCK açısından malın taşınır veya taşınmaz olması bakımından bir ayırıma gidilmediği için taşınmazların da bu suça konu olabileceği düşüncesindeyiz. Taşınabilir mal konusunda hırsızlıkla ilgili yapılan açıklamalar burada da geçerlidir. Orada da belirtildiği üzere, malın ekonomik bir değer taşımasına gerek yoktur. Misli şeyler ve bu arada para bu suça konu olabilir.

Hırsızlık suçunun paylı veya elbirliği ile mülkiyete konu olan bir mal üzerinde işlenmesi hafifletici neden sayıldığı halde (Eski TCK m. 494, Yeni TCK m. 144 a), gerek Eski TCK ve gerekse Yeni TCK’da güveni kötüye kullanma suçu bakımından böyle bir düzenlemeye yer verilmiş değildir. Ancak hırsızlık suçunda olduğu gibi, güveni kötüye kullanma suçunda da suça konu şeyin “başkasına ait olması” gerektiği, paylı ve elbirliği ile mülkiyete konu olan bir mal da, zilyedliği kendisine bırakılan fail bakımından başkasına ait sayılacağı için bu suça konu oluşturabilir. Bundan başka mülkiyeti muhafaza kaydıyla satılan mal üzerinde de bu suç işlenebilir.


3. Önşart: Malın Zilyedliğinin Devri


Eski TCK’ya göre “iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere bir şeyin faile tevdi ve teslim edilmesi”, Yeni TCK’ya göre de “belirli bir şekilde kullanmak üzere bir malın zilyedliğinin faile devredilmiş olması” ön şart olarak karşımıza çıkmaktadır. Eski TCK ya göre, mal, faile geri verilmek veya belirli surette kullanılmak üzere tevdi veya her ne suretle olursa olsun teslim edilmiş olmalıdır. Bu deyimler, kişinin eşya üzerinde kendisine ait olan zilyedliği, duyduğu güven nedeniyle faile nakletmesi anlamına gelir. Bu açıdan bakıldığında, Eski TCK’de yer verilen “tevdi ve teslim” ile, Yeni TCK’da yer verilen “zilyedliğin devri” deyimleri arasında bir anlam farklılığı bulunmamaktadır.

Yeni TCK’da Eski TCK’dan farklı olarak malın “geri verilmek” üzere zilyedliğinin faile devredilmesine ayrıca yer verilmemiştir. Yeni TCK, malın “belirli bir şekilde kullanmak üzere” zilyedliğin faile teslim edilmiş olmasını aradığından ve geri verilmek üzere faile zilyedliği bırakılan malın belirli bir şekilde kullanılması her zaman söz konusu olmayacağı için, çoğu durumda faili güveni kötüye kullanma suçundan dolayı cezalandırmak mümkün olmayacaktır.

Bu suçta fail lehine mal üzerinde zilyedlik kurulmuş olmaktadır. Eski TCK, “malın ne suretle olursa olsun teslimini” yeterli görmüş olduğu için mal üzerinde zilyedliğin hangi amaçla kurulmuş olduğu önemli değildir. Bununla birlikte mal, üzerinde mülkiyet tesis etmek için faile teslim olmuşsa, güveni kötüye kullanmadan söz edilemez. Başka bir anlatımla yalnızca zilyedlik söz konusu olduğundan, zilyedlik ile birlikte mülkiyetin de devredildiği durumlarda bu suç işlenmiş olmaz. Öte yandan malın zilyedliğinin rızayla faile devredilmiş olması gerekir. Bu bakımından, güveni kötüye kullanma suçu, hırsızlık ve dolandırıcılık suçundan ayrılır. Bu nedenle eğer fail malın zilyedliğinin kendisine bırakılmasını hileli davranışlara başvurmak suretiyle elde etmiş olursa, bu suç değil, dolandırıcılık suçu oluşur. Yine malın sahibinin, zilyedlik faile aktarılmış olmakla birlikte, o mal üzerindeki fiili egemenliği devam ediyor ve eşyanın nasıl kullanıldığı sahibi tarafından denetlenebiliyorsa, bu suçtan değil, hırsızlık suçundan dolayı fail cezalandırılır. Bu bakımdan mal failin elinde bulunmakla birlikte, sahibi, ona karşı güvensizliğini belirten önlemler almış ise, malın fer’i zilyedliğinin faile devredilmiş olduğundan ve dolayısıyla güveni kötüye kullanma suçunun oluştuğundan söz edilemeyecektir. Malın zilyedliğinin, mutlaka, o malın sahibi tarafından faile teslim edilmiş olması aranmaz. Fer’i zilyed tarafından zilyedliğin faile devredilmesi durumunda da bu suç oluşur.

Bu suçta mal üzerindeki zilyedliğin faile devri bir sözleşmeye dayanmaktadır. Karşılaştırmalı hukukta bazı kanunlarda olduğunun aksine, kanunumuz malın zilyedliğinin faile devrine dayanak olan sözleşmenin ne tür bir sözleşme olacağını tek tek saymamıştır. Mal üzerindeki zilyedliğin faile devri sonucunu doğuran her hangi bir sözleşmeye dayanarak (kira sözleşmesi, ödünç sözleşmesi, ariyet sözleşmesi) malın zilyedliği faile bırakılmış olabilir. Malın zilyedliğinin doğrudan; faile mal üzerinde tasarruf etme olanağının sağlanmış olması yeterlidir. Örneğin, tasfiye memuru veya yediemine bırakılmış olup da henüz fiilen teslim edilmemiş mallar da bu suça konu oluşturabilir.

Suç konu şeyin zilyedliği faile hukuka aykırı bir amaçla devredilmiş olduğunda da bu suçun oluşacağı kabul edilmelidir.

Görevi nedeni ile, kamu görevlisine, para, evrak vs. tevdi edilmiş, o da bunları kendine mal etmişse, bu suç değil, zimmet suçu (Eski TCK m. 202, Yeni TCK m. 247) oluşur. Buna karşılık teslim, kamu görevlisine yapılmış olmakla birlikte, eğer bu görev gereği olmayıp da, onun şahsına duyulan güvenden kaynaklanmışsa, fiil, zimmet suçunu değil, güveni kötüye kullanma suçunu oluşturur.

Ancak önemle tekrarlayalım ki, malın mülkiyetinin de zilyedlik ile birlikte faile geçişi sonucunu doğuran bir sözleşmeye dayanarak malın zilyedliğinin faile bırakıldığı durumlarda güveni kötüye kullanma suçu oluşmaz.


Yüklə 4,78 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   45   46   47   48   49   50   51   52   ...   127




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin