Eleştiriye Cevap
Gerçek müfessirlerden nakledilmiş çok sayıda rivayette Kur’an tefsirinin insan aklına en uzak şey olduğu buyurulmuştur.399 Yine o büyük şahsiyetlerden nakledilmiş rivayetlerde Kur’an’ı bilme işi Peygamber’e ve kıymetli vasilerine tahsis edilmiş, tefsir sahasına el atmış ve Kur’an ayetlerini tefsir etmiş olan Katade ve Ebu Hanife gibi fertler sert biçimde kınanıp hatalı görülmüştür.400 Bu tür rivayetlere bakarak ulemanın Kur’an-ı Kerim’in manasını anlama ve tefsir etme konusundaki metodunun reddedildiği, bu yönemle Kur’an’ı tefsir etmeye girişilemeyeceği, Kur’an’ın beşeriyetin Yaratıcısının kelamı olduğu ve beşerin sözünü anlama metoduyla anlaşılamayacağı, onun anlam ve yorumunu sadece Allah’ın kendi kitabı için tayin ettiği muallim ve müfessirlerden öğrenmek gerektiği düşünülebilir. Fakat bu tasavvur yanlıştır. Çünkü burada zikredilmiş rivayetleri Kur’an Tefsiri Metodolojisi kitabımızın birinci bölümünde tefsirin imkanı bahsinde incelediğimiz gibi,401 bu rivayetlerin manası, hiçkimsenin Kur’an’ın anlam ve malumatının bir parçasını bile anlama ve tefsir gücüne sahip bulunmadığı manasında, Kur’an’ı anlama ve tefsir etmenin mutlak manada Peygamber’e ve Masum İmamlara (a.s) mahsus olduğu değildir. Bu rivayetlerin kasdettiği şey şudur ki, Kur’an’ın tüm mana ve maarifi, zâhir ve bâtını beşerin aklıyla tefsir edilemez. Onun bir kısmını anlamada Peygamber’in ve onun kıymetli vasilerinin izahına ihtiyaç vardır ve onlardan yardım almaksızın anlaşılamaz. Ebu Hanife ve benzerlerinin hatalı görülmesi, onların kendilerini Masum İmamlara ihtiyaç duymaksızın Kur’an’ın tüm maarifinin müfessiri saymaları nedeniyledir. Nakledilen rivayetlerin özü ve izahı, birtakım ayetler ve rivayetler insanları Kur’an üzerinde düşünmeye ve ondan hidayet aramaya teşvik etmektedir.
Dostları ilə paylaş: |