Hiç kuşku yok Allah Rasülü (s.a.a) ilimde derinleşenlerin en üstünüdür. Allah’ın tenzil ve tevil olarak kendisine indirdiği herşeyi bilirdi. Allah’ın ona bir şey indirip de tevilini öğretmediği herhangi bir şey bulunması sözkonusu olamaz. Ondan sonra da vasileri onun tamamını biliyordu. (Kummi, Ali b. İbrahim, Tefsiru’l-Kummi, c. 1, s. 124)
Kummi tefsirindeki senedde Ali b. İbrahim’in mevcut olması dışında bu rivayetin senedinin sıhhati konusunda tartışma yoktur. Kummi senedini inşaallah daha sonra tartışacağız. Bu rivayetin metni önceki rivayetten farklı olsa da yukarıdaki hadisin şerhi dikkate alındığında “وماکاناللهلینزلعلیهشیئالمیعلمهتأویله” cümlesinin bu iddiaya delaleti aşikardır.
64Kuleyni, Muhammed b. Yakub, Furuu Kafi, c. 7, s. 439, babu ma la yelzum mine’l-iman ve’n-nuzur, hadis 15.
65Cümlede “علمناوالله” yerine “علمناالله” ifadesi geçmektedir. (Bkz: Tusi, Muhammed b. Hasan, Tehzibu’l-Ahkam, c. 8, s. 286, hadis 1052, babu’l-iman ve’l-aksam, hadis 44).
66Bkz: Taberi, Muhammed b. Cerir, Camiu’l-Beyan, c. 1, s. 26.
67Bkz: Zerkeşi, Muhammed b. Abdullah, el-Burhan fi Ulumi’l-Kur’an, c. 2, s. 181, nev-i çehil ve yekom, fasl-i ümmehat-i meahiz-i tefsir, me’haz 4.
68A.g.e., s. 183
69Camiu’l-Beyan, c. 1, s. 26.
70Bir başka ihtimal şudur ki, kasdelilen şey, bu mevzuların bilgisinin ilahi vahiy ve ilham dışında mümkün olmamasıdır ve bunun, Allah’ın o bilgiyi Peygamber’ine vermiş olmasıyla herhangi bir aykırılığı yoktur. Nitekim Kur’an’da gaybı sadece Allah’ın bildiği buyurulmaktadır (قُللَّايَعْلَمُمَنفِيالسَّمَاوَاتِوَالْأَرْضِالْغَيْبَإِلَّااللَّهُ- Neml 65). Ama aynı zamanda gaybi haberleri Kur’an’da Peygamber’e (sallallahu aleyhi ve alihi) vahyederek şöyle buyurmaktadır: Sen ve kavmin bundan önce bunu bilmiyordunuz (تِلْكَمِنْأَنبَاءالْغَيْبِنُوحِيهَاإِلَيْكَمَاكُنتَتَعْلَمُهَاأَنتَوَلاَقَوْمُكَمِنقَبْلِهَذَا -Hud 49).
71Bkz: el-Tefsir ve’l-Müfessirun, c. 1, s. 49-54.
72Suyuti, Abdurrahman, el-İtkan fi Ulumi’l-Kur’an, c. 2, s. 1205.
73Bkz: el-Tefsir ve’l-Müfessirun, c. 1, s. 47.
74Marifet, Muhammed Hadi, el-Tefsir ve’l-Müfessirun fi Sevbihi’l-Kaşib, c. 1, s. 174-179.
75Nahl 44
76Cuma 2
77Tevbe 127
78Seyyid Rıza, Muhammed b. Hüseyin, Nehcu’l-Belağa, Feyzulislam’ın tercüme ve şerhiyle, c. 1, s. 35 ve 36, birinci hutbe.
79Nehcu’l-Belağa, s. 811-812, hutbe 192.
80Usulü Kafi, c. 1, s. 116, kitabu’l-ilm, babu ihtilafi’l-hadis hadis 1’in bir kısmı; yine bkz: Saduk, Muhammed b. Ali, el-Hisal, c. 1, s. 257, babu’l-erbaa hadis 131.
81Bkz: Saffar, Muhammed b. Hasan, Besairu’d-Derecat, s. 290-294, cüz 4, 10 ve 11. bablar.
82Bkz: A.g.e., s. 197 ve 198, cüz 4, bab 8, 1 ve 3. hadisler; yine bkz: Biharu’l-Envar, c. 4, s. 208-212.
83Bkz: Eskafi, Ebu Cafer, el-Mi’yar ve’l-Muvazene, s. 300.
84Şevahidu’t-Tenzil, c. 1, s. 43, hadis 33.
85A.g.e., s. 48, hadis 41.
86Bkz: İbn Asakir, Ali b. Hüseyin, Tarihu Dımeşk, c. 42, s. 386, hadis 8993.
87Biharu’l-Envar, c. 38, s. 314, hadis 18; c. 40, s. 204, hadis 11; c. 44, s. 238, hadis 29; Emini, Abdulhüseyin, el-Gadir, c. 3, s. 95.
88El-Gadir, c. 3, s. 95; Bihar, c. 15, s. 297, hadis 36; c. 18, s. 392, hadis 98; c. 40, s. 70, hadis 104, s. 149, hadis 54, sayfa 204, hadis 11; c. 25, s. 37, hadis 4, s. 43, hadis 17; c. 32, s. 348, hadis 330; c. 36, s. 202, hadis 6; c. 37, s. 257, hadis 14, s. 314, hadis 49; c. 38, s. 97, hadis 15 ve s. 341, hadis 17; c. 39, s. 201, hadis 32 ve s. 267, hadis 43 ve c. 40, s. 14, hadis 29, c. 41, s. 182, hadis 18; c. 46, s. 232, hadis 9.
89Biharu’l-Envar, c. 4, s. 70, hadis 104, s. 78, hadis 114, s. 201, hadis 4, s. 202, 6 ve 7. hadisler, s. 203, hadis 8, s. 204, hadis 11, s. 205, hadis12, s. 206, 7 ve 13-16. hadisler, s. 286, c. 41, s. 301, hadis 32 ve s. 328 ve c. 10, s. 120, 145, 445 ve c. 24, s. 107, 203, c. 33, s. 53, c. 28, s. 199, c. 39, s. 47 ve 210, c. 38, s. 189; el-Gadir, c. 5, s. 468-501.
90Biharu’l-Envar, c. 25, s. 234, c. 26, s. 111, c. 69, s. 81, c. 93, s. 57, c. 40, s. 201, hadis 3, s. 203, 8 ve 10. hadisler, s. 207; el-Gadir, c. 5, s. 502.
91Bkz: Usülü Kafi, c. 3, s. 133, kitabu fadli’l-ilm, babu’r-red ile’l-kitab ve’s-sünne, 7 ve 8. hadisler.
92Rivayette geçen “kizab” kelimesi “kef” harfi kesreli ve “z” de tahfifle okunabilir ve yalan manasına “kezebe” fiilinin masdarı olabilir veya “mekzub”un vasfı anlamına ve yalan manasına gelebilir. Yahut “kef” harfi fethalı ve “z” de teşdidle okunabilir ve belli bir topluluk için vasıf ve yalancılar topluluğu manasına gelebilir. Bkz: Meclisi, Muhammed Bakır, Mir’atu’l-Ukul, c. 1, s. 211.
93Usülü Kafi, c. 1, s. 114, kitabu fazli’l-ilm, babu ihtilafi’l-hadis, hadis 1; el-Hisal, s. 255, babu’s-selase, hadis 131; bu sözün benzeri Nehcu’l-Belağa’da, s. 665, hutbe 201’de de geçmektedir.
94Şevahidu’t-Tenzil, c. 1, s. 400-405, 422-427 hadisler.
95El-Burhan fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 2, s. 302 ve sonrası; Usülü Kafi, c. 1, s. 287, hadis 6, s. 316, hadis 3; Nuru’s-Sakaleyn, c. 2, s. 521-524, 204, 205, 207, 209, 211, 220. hadisler; Tefsiru Kummi, c. 1, s. 396; el-Emali, 453, hadis 3; Ayyaşi, Muhammed b. Mesud; Tefsiru Ayyaşi, c. 2, s. 220-221, 76-79. hadisler; Te’vilu’l-Ayati’l-Bahire, c. 1, s. 238, 19 ve 20. hadisler; Meşhedi, Muhammed, Kenzu’d-Dakaik, c. 6, s. 480-485’e bakılabilir.
964, 5, 7, 8, 10, 11, 13, 15, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24 ve 25 numaralı rivayetler.
971, 2, 3, 6, 9, 14 ve 16 numaralı rivayetler.
98Birinci grupta 4, 5 ve 7, ikinci grupta ise 1 numaralı rivayet.
99Metinde “ahd-i huzuri” (Çev.)
100Bkz: Bihbihani, Seyyid Ali, Misbahu’l-Hidaye, s. 9 ve 10.
101Neml suresi 40. ayetin tefsirine bakılabilir.
102Nuru’s-Sakaleyn, c. 2, s. 22, hadis 203; Usülü Kafi, c. 1, s. 316, hadis 3.
103Nuru’s-Sakaleyn, c. 2, s. 521, hadis 205.
104Hakim Nişaburi, Ebu Abdullah Muhammed b. Abdillah, el-Müstedrek ale’s-Sahiheyn, c. 3, s. 124; ayrıca Biharu’l-Envar, c. 22, s. 223, hadis 2, c. 92, s. 80, hadis 6’ya da bakılabilir. Ebtehi (Muhammed Bakır) Camiu’l-Ahbar’da, c. 1, s. 64-66 onsekiz kitaptan bu rivayeti nakletmiştir.
105Bkz: el-Müstedrek ale’s-Sahiheyn, a.g.e.
106Bkz: el-Hisal, c. 1, s. 66, babu’l-isneyn, el-sual ani’s-sakaleyn.
107Bkz: Aynı kitap, s. 40-41.
108Bkz: Şevahidu’t-Tenzil, c. 1, s. 39-51, 28-49. hadisler.
109Şevahidu’t-Tenzil, c. 1, s. 39, hadis 28.
110A.g.e., s. 43, 34 ve 35. hadisler.
111A.g.e., s. 45 ve 46, 38 ve 39. hadisler; Suyuti Hazret-i Ali’nin Kur’an bilgisi konusunda şöyle nakleder:
117Ebu Naim, Ahmed b. Abdillah, Hilyetu’l-Evliya, c. 1, s. 65.
118Hatırlatmak gerekir ki haberin mübtedaya takdiminin izahlarından biri, ifadeyi sınırlamaktır. (Bkz: Hatib Kazvini, Muhammed b. Abdurrahman; Şerhu’l-Muhtasar ala Telhisi’l-Miftah, s. 70) Bu sebeple yukarıdaki hadiste geçen “indehu”nun “ilmu’z-zâhir ve’l-bâtın”a takdimi ekseriya Kur’an’ın zâhir ve bâtın ilminin Hazret’e tahsis edildiğine delalet eder. Nitekim başkalarının bilmediği şeyin Kur’an’ın zâhiri değil, bâtını olduğu zaten bellidir. Netice itibariyle hadisten, Kur’an’ın bâtın ilminin Hazret’e tahsis edildiği sonucu çıkmaktadır.
119Amuli, Ebu’l-Hasan, Mir’atu’l-Envar, s. 5.
120Metinde “ahd-i zikrî” (Çev.)
121Biharu’l-Envar, c. 38, s. 98, hadis 17.
122Biharu’l-Envar, c. 37, s. 209 ve s. 132.
123A.g.e., c. 22, s. 316.
124A.g.e., c. 38, s. 94, hadis 10.
125Besairu’d-Derecat, s. 198, cüz 4, bab 8, hadis 4.
126Mir’atu’l-Envar, s. 5; Biharu’l-Envar, c. 92, s. 105.
127Biharu’l-Envar, c. 92, s. 105. Şifau’s-Sudur, Nakkaş namıyla meşhur Muhammed b. Hasan b. Ziyad.
128A.g.e., s. 105
129A.g.e., s. 105, Sa’du’s-Saud’dan rivayetle.
130Nehcu’l-Belağa, Feyzulislam, s. 1154-1157, hikmet 139.
131Biharu’l-Envar, c. 26, s. 65, hadis 147 ve c. 92, s. 41, hadis 1.
132Bu mushafının varlığına delil oluşturan rivayetlere aşağıdaki kaynaklardan bakılabilir:
Usülü Kafi, c. 2, s. 604, fadlu’l-Kur’an kitabı, babu’n-nevadir, hadis 23; Ravza-i Kafi, c. 8, s. 17, satır 4 içinde, hadis 4; Tefsiru Kummi, c. 2, s. 493; Tabersi, Ahmed b. Ali b. Ebi Talib, el-İhticac, c. 1, s. 89, 98, 105, 107, 22, 223, 225, 226, 280, 281; İbn Şehrâşub, Muhammed, Menakıbu Âl-i Ebi Talib, c. 2, s. 41, İbn Sa’d, Muhammed, el-Tabakatu’l-Kübra, c. 2, s. 338, el-İtkan fi Ulumi’l-Kur’an, c. 1, s. 183, Kufi, Furat b. İbrahim, Tefsiru Furati’l-Kufi, s. 398, hadis 530, Tefsiru Ayyaşi, c. 2, s. 66.
133Şeyh Müfid, Evailu’l-Makalat, s. 94, 95.
134Nuri, Mirza Hüseyin, Faslu’l-Hitab, s. 105, “Şerhu’l-Vafiye”den nakille.
135Feyz Kaşani, Muhsin, el-Safi tefsiri, c. 1, s. 52, altıncı mukaddime.
136Hoi, Seyyid Ebulkasım, el-Beyan, s. 223-225.
137Biharu’l-Envar, c. 28, s. 264 ve c. 92, s. 40. Bu rivayeti Allame Meclisi (rh) Süleym b. Kays’ın kitabından nakletmiş ve Bihar’ın mukaddimesinde (c. 1, s. 32) onun hakkında şöyle buyurmuştur: “Süleym b. Kays’ın kitabı son derece şöhret bulmuştur ve bir topluluk ona taan etmiştir. Fakat doğrusu şudur ki, o muteber usüldendir.”
138El-İhticac, c. 1, s. 383, son bölüm “İhticacu Emirilmuminin (a) ala zendik fi ey müteşabihe”.
139Biharu’l-Envar, c. 92, s. 41.
140Bkz: İbn Cüzey, Muhammed b. Ahmed, el-Teshil li-Ulumi’t-Tenzil, c. 1, s. 7; İbn Sirin’den de şöyle nakledilmiştir: Eğer o kitap elimize ulaşsaydı onda çokça ilim bulunacaktı. Bkz: İbn Abdilber, Yusuf b. Abdullah, el-İsabe’nin (c. 2, s. 253) haşiyesinde el-İstiab fi Marifeti’l-Ashab.
142Usülü Kafi, c. 2, s. 604, kitabu fazli’l-Kur’an, hadis 23’e bakınız. Aynı zamanda Besairu’d-Derecat, s. 193, cüz 4, bab 6, hadis 3’e de bakılabilir. Bu hadisin Salim’e kadar giden senedinin muteber olduğu ve üzerinde herhangi bir tartışma bulunmadığı dikkate değerdir. Fakat Salim, mevcut Kafi’de “Salim b. Seleme” adıyla zikredilmiştir ve mevsuk değildir, üstelik meçhul biridir. Bu nedenle Meclisi (rahmetullahi aleyh), Mir’atu’l-Ukul’da bu hadisi zayıf tanıtmıştır. Lakin Vesail sahibinin onu Salim ebi Seleme adıyla Kafi’den nakletmesinden mevcut Kafi’de Salim Ebi Seleme’nin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu hadiste Abdurrahman b. Ebi Haşim’in, Salim’den rivayet ettiği ve fıkıh rivayetlerinin muhtelif babları, Rical Keşşi ve Kamilu’z-Ziyarat’ın incelenmesiyle Abdurrahman b. Ebi Haşim’in Salim Ebu Seleme’den rivayet ettiğinin görüldüğü dikkate alınırsa Vesail sahibinin naklettiği teyit edilmiş ve sonuçta rivayet doğrulanmış olacaktır. Çünkü Salim Ebu Seleme, mevsuk olup olmadığı tartışılmışsa bile sika bir ravi olduğu kabul edilmiş Salim b. Mekrem’dir. Zira Necaşi onun hakkında şöyle buyurmuştur: “Salim b. Mekrem b. Abdullah Ebu Hadice’ye Ebu Seleme el Kenasi denmektedir... Künyesi Eba Hadice’dir ve Eba Abdillah (aleyhisselam) ona “sikaların sikası Eba Seleme” künyesini vermiştir. (Necaşi, Ahmed b. Ali, Ricalu’n-Necaşi, s. 134). Şeyh’in bu mevsuk göstermeyi çürütmek için Mu’cemu Ricali’l-Hadis’te (c. 8, s. 25) yaptığı itiraz reddedilmiştir. Bu sebeple onun kaza babındaki rivayetine güvenilmiştir. Ayetullah Hoi (Mebaniyu Tekmilehi’l-Menahic, c.1, s. 8) ve Ayetullah Gulpeygani (el-Kada, c.1, s. 47) gibi bazı fakihler onun rivayetini sahih ve muteber kabul etmişlerdir.
143Biharu’l-Envar, c. 92, s. 43
144Tabersi’nin (rh) el-İhticac kitabına (c. 1, s. 226, 227, 280, 281), Süleym b. Kays’ın kitabına (s. 72), Menakıbu İbn Şehrâşub’a (c. 2, s. 41), Biharu’l-Envar’a (c. 92, s. 40, 41, 42, 43 ve 52) bakınız.
145Bu konuda Usülü Kafi’de geçen (c. 1, s. 227 ve 228, kitabu’l-hücce babu’l-ıztırar ile’l-hücce, hadis 4) Hişam b. Hakem’in Şam ehlinden bir adamla münazarasına bakılabilir.
146Hür Amuli, Muhammed b. Hasan, Vesailu’ş-Şia, c. 18, s. 19, hadis 9; Burucerdi, Ağa Hüseyin, Camiu Ehadisi’ş-Şia, c. 1, s. 200, hadis 302; Hür Amuli, Muhammed b. Hasan, İsbatu’l-Hidaye, c. 1, s. 608, hadis 599; bu hadisi başka ifadelerle aşağıdaki kitaplarda da görebilirsiniz:
Tırmizi, Muhammed b. İsa, Sünenu Tırmizi, c. 5, s. 621, hadis 3768 ve s. 622, hadis 3788; Müsnedu Ahmed, Dar Sadır Beyrut, c. 3, s. 14, 17, 26, 59 ve c. 5, s. 181; Müsnedu Ebu Ya’la, c. 2, s. 297; İbn Kesir, İsmail, el-Bidaye ve’n-Nihaye, c. 5, s. 184; İbn Kesir, İsmail b. Ömer, Camiu’l-Mesanid ve’s-Sünen, c. 19, s. 137; el-Tabakatu’l-Kübra, c. 2, s. 194; Hakim Nişaburi, Ebu Abdullah Muhammed b. Abdullah, el-Müstedrek ale’s-Sahihayn, c. 3, s. 109, 148; Müsned Ebu Ya’la, c. 2, s. 297, hadis 48; Ebu Yusuf, Yakub b. Süfyan, el-Marife ve’t-Tarih, c. 1, s. 536 ve 537; Saduk’un Kemaluddin’i, c. 1, s. 234, bab 22, 44-62. hadisler; İbn Ebi Şeybe Abdullah b. Muhammed, el-Musannef fi’l-Ehadis ve’l-Asar, c. 7, s. 417 (kitabu’l-fedail, bab ma a’ta’llahu teala Muhammed, hadis 41) ve başka birçok kitap.