Tefsir ekolleri I. Cİlt ilk Müfessirler, Rivayet Ekolü, Rivayet Tefsirleri



Yüklə 7,5 Mb.
səhifə26/42
tarix17.11.2018
ölçüsü7,5 Mb.
#82931
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   42

Tefsiru Ayyaşi

El-Tefsir ve Kitabu’t-Tefsir olarak da isimlendirilen ve bizim tasnifimize göre müstakil asli rivayet tefsirlerinden sayılan1370 Tefsiru Ayyaşi iki cilttir ve Hamd suresinden Kehf suresinin sonuna kadar Kur’an ayetlerinin manasını beyan ve tefsire dair birtakım rivayetler içermektedir. Kitapta 2693 rivayet zikredilmiştir. Ama bütün bu rivayetler ayetlerin manasını beyan ve tefsir için değildir. Misal vermek gerekirse, mukaddimede ve Hamd suresine girişten önce Kur’an’ın fazileti, ondan istifade etmeye teşvik, Kur’an’a muhalif rivayeti terketme, Kur’an’ın haklarında indiği şahıslar ve olaylar, nasih ve mensuh, zâhir ve bâtın, muhktem ve müteşabihin tefsiri, kasdedilenin İmamlar (a.s) olduğu Kur’an’dan kısımlar, İmamların (a.s) Kur’an’ın teviline ilişkin ilmi, reyle tefsir ve Kur’an üzerine cedelin kerahati gibi Kur’an’la ilgili genel konulara dair 74 rivayet zikredilmiştir. Hamd suresi konusunda da 28 rivayetten yalnızca dokuz rivayet doğrudan bu surenin kelime ve cümlelerinin manasını ve örneklerini beyan hakkındadır.1371 Sair rivayetlerin ya hiç tefsir yönü yoktur (mesela Allah Rasülü’nün -sallallahu aleyhi ve alihi-
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِi açıktan kıraat ettiği ve sesini yükselttiğini bildiren altıncı rivayet ve cemaat imamının namazda بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِi okumadığında şeytanın onun boynuna bineceğini söyleyen yedinci rivayet gibi) ya da tefsir için mukaddimedir (بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِin Hamd suresinin parçası olduğunu bildiren üçüncü rivayet ve مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِi okumaktan bahseden yirmi birinci rivayet gibi).

Bu tefsirde Kur’an, sureler, ayetler ve onların manası ve örnekleri hakkındaki rivayet dışında bir şey zikredilmemiştir. Sadece başlangıç rivayetleri için “فی فضل القرآنveya “باب ترک الروایة التی بخلاف القرآنya da “فی ما انزل القرآنgibi başlıklar ve başka birkaç başlık beyan edilmiştir. Her bir surenin başında “بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِo surenin adıyla beraber “منle birlikte (mesela “من سورة ام الکتابveya “من سورة البقرةgibi) zikredilmiştir. Bu yüzden bu kitap mutlak rivayet tefsirlerinden biri sayılmaktadır.



İnceleme

Bu kitabın asli müellifi olan Muhammed b. Mesud Ayyaşi Semerkandi, üçüncü yüzyılın sonları ve dördüncü yüzyılın başlarında1372 yaşamış, Şia’nın seçkin ve güvenilir ulemasından biridir. Necaşi (r.h) onu sika, sâdık ve Şia’nın büyüklerinden biri olarak tanıtmıştır.1373 Şeyh Tusi onun büyüklüğüne, basiretine, rivayetlere vakıf olmasına, çok sayıda telifi bulunmasına ve kendi zamanında en faziletli kişi olduğuna şahitlik etmiştir.1374 Tefsir kitabı bulunduğunda tereddüt yoktur. Çünkü Necaşi, Şeyh ve İbn Nedim onun tefsir kitabına sahip olduğunu bildirmişlerdir.1375 Şeyh ve Necaşi, onun tefsiri ve diğer kitapları için sened zikretmişlerdir.1376 Beşinci yüzyılın âlimlerinden Hakim Haskani Şevahidu’t-Tenzil’de1377, Tabersi (r.h) (vefatı hicri 548) Mecmeu’l-Beyan’da1378 ve İbn Şehraşub (vefatı hicri 588) Menakıb’ta1379 onun tefsirinden rivayet nakletmiştir. Bu tefsir, Kef’ami’nin Misbah’ının kaynaklarından biri sayılmıştır.1380 Allame Meclisi de (r.h) şöyle buyurmuştur: “Bu tefsirin iki eski nüshasını gördüm.”1381 Ama mevcut tefsirin onun telif ettiği, hiç eksik ve fazlası olmayan, müdahale ve tasarrufa maruz kalmamış o tefsirin aynısı olduğu konusu tartışmaya açıktır. Öncelikle mevcut tefsirin onun telif ettiği tefsirin tamamı olup olmadığı belli değildir. Mevcut tefsir Kehf suresine kadardır. Fakat Şevahidu’t-Tenzil’de Kasas 4. ayet, Saffat 24. ayet, Tur 20. ayet, Kalem 4. ayet, Dehr 8. ayet ve Nebe 2. ayetle ilgili rivayetler de onun tefsirinden nakledilmiştir.1382 İkincisi, kitabın baş tarafında yer verilen cümle1383, tefsirin aslında senedli olduğunu ama başka birinin, kitaptaki rivayetleri senedlerini çıkararak istinsah ettiğini göstermektedir. Bundan dolayı her ne kadar kitabın müellifi seçkin ve güvenilir bir âlim olsa da bu tefsirden elimizde bulunanlar sened açısından belirsizdir ve tahkik edilebilir değildir. Çünkü, öncelikle onun senedleri çıkartılmıştır ve elde yoktur. İkincisi, bizimle kitabın müellifi arasındaki vasıta tanınmamaktadır ve belli değildir. Dolayısıyla kitaptaki rivayetlerin sâdır olup olmadığı üzerinde araştırma yapmanın tek yolu, rivayetlerin metni üzerinde çalışmak ve bunların ayetlerin zâhirine ve muteber rivayetlere uygun olup olmaması vb. kabilinden diğer karineleri hesaba katmakla sınırlıdır. Reveşşinasi-yi Tefsir’de belirtilen, tefsirin bilgi temelinde veya belli bir bilgiye göre gerçekleşmesi gerektiği kuralı1384 itibariyle, bu tefsirden yalnızca metnin kuvveti veya diğer delil ve karinelerin mülahazası bakımından rivayetin gerçekten varolduğuna güven duyulmasını sağlayacak rivayetler tefsirin temeli yapılabilir ve ayetlerin mana ve muhtevası buna dayanarak açıklanabilir. Bunun dışında yalnızca ayet-i kerimelerin tefsirinde teyit edici olarak onlardan yararlanılabilir. Metin açısından bakıldığında, her ne kadar metin bir kısım rivayetlerde senede ihtiyaç duyulmadığını söyleyebilecek güçlendirici seviyede ise de, kitapta, metinlerinin zâhiri insanı sorgulamaya mecbur bırakan, izah ve tevile ihtiyaç duyuran rivayetler görülmektedir. Mesela Hamd suresinin tefsirinde geçen 28 numaralı rivayet1385 ve
ذَلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِayetinin zeylindeki birinci rivayet1386 böyledir. Kitabın bazı rivayetleri de kimi apaçık olaylar dikkate alındığında çelişkili görünmektedir ve tedaviye muhtaçtır. Mesela Hamd suresinin zeylindeki 21. rivayet İmam Sadık’ın (a.s) Hamd suresi dördüncü ayetini sürekli “مَلِكِ يَوْمِ الدِّينِokuduğunu bildirmektedir. Buna karşılık 22. rivayet ise çoğunlukla “مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِokuduğunu söylemektedir. Şia nezdinde Kur’an’ın bir tek kıraatla indiği ve hak kıraatın yalnızca bir tek kıraat olduğunun kesin kabul edildiği gözönünde bulundurulduğunda bu iki rivayet birbiriyle çelişmektedir ve tedaviyi gerektirmektedir. Bu sorunu çözmek için belki denebilir ki, İmam-ı Zaman’ın (af) zuhurundan önce hak kıraatta ayak direyerek diğer kıraatları reddetmek doğru bulunmadığından, bu yüzden de Müslümanlar arasında yaygın kıraatlardan herhangi birine uygun Kur’an kıraatını caiz gördüğü ve sözkonusu ayetin okunuşunda her iki şekil de Müslümanlar arasında yaygın olduğundan İmam (a.s) bu rivayetler itibariyle her iki şekilde de okuyordu. Bu iki rivayet -sâdır olduğu varsayıldığında- Müslümanlar arasında yaygın kıraatlardan birine göre Kur’an okumanın cevazına bir başka delil olmaktadır.

Harut ve Marut’un yeryüzüne düşüşünü, onların şarap içmeye, şirke ve zina etmek için öldürmeye bulaştığını, bunun üzerine havada azaba uğratıldıklarını1387, Harut ve Marut’un müptela olduğu kadının zühre yıldızına dönüştüğünü1388 anlatan rivayetler, bu tefsirin sorgulamaya mecbur bırakan ve tartışmaya açık diğer rivayetleridir. Yine, uydurma rivayetlerden olan ve kabul edilmesi imkansız, Hz. Yusuf aleyhisselama pantolonunu çıkarmanın nispet edildiği rivayet de1389 bu tefsirde görülebilmektedir.1390



Tefsiru Furat el-Kufi

Bizim kategorilendirmemize göre müstakil asli rivayet tefsirlerinden sayılan mutlak rivayet tefsirlerinden bir diğeri, Kur’an-ı Kerim’den 530 civarında ayetin tefsir ve izahına yönelik 775 hadis içeren tek ciltlik Tefsiru Furati el-Kufi’dir.

Bu tefsirde sadece bir şekilde velayetle, Hamse-i Tayyibe’nin (Âl-i Aba) faziletleri ve esas itibariyle Hz. Emirulmüminin Ali (a.s) ile bağlantılı ayetlerin zeylinde rivayetler zikredilmiş1391, birçok sure hakkında hiçbir hadis nakledilmemiştir.

Rivayetlerinin yaklaşık dörtte üçü Masumlardan, hususen de İmam Bakır ve İmam Sadık’tan, dörtte biri de masum olmayan kişilerden, ekseriyetle de İbn Abbas ve Zeyd b. Ali’den nakledilmiştir.1392



Kummi Tefsiri1393, Saduk’un Emali’si1394 ve başka1395 çok sayıda kitapta bu kitabın bazı rivayetleri kitabın adı zikredilmeksizin Furat b. İbrahim’den nakledilmiştir. Hakim Haskani Şevahidu’t-Tenzil’de aynı şekilde hepsi de mevcut tefsirde yeralan vasıtalı1396 ve vasıtasız1397 75 civarında rivayeti ondan nakletmiştir.1398

Müellifinin Furat’la çağdaş olması nedeniyle Tefsiru Kummi’de onun tefsirinden rivayet nakledilmiş olup olmadığı kesin bilinemese de güçlü kanaate göre Emali ve Şevahidu’t-Tenzil’de bu kitaptan nakledilmiştir. Çünkü senedle zikredilen rivayetlerin metnini irsalle (vasıta zikretmeksizin) Furat’tan nakletmiş olmaları uzak ihtimaldir. Buna göre bu tefsirin dördüncü ve beşinci yüzyılda Saduk’un ve Haskani’nin elinde bulunduğunu anlıyoruz. Ondan sonra ise bu tefsirin izine rastlanmamıştır. Ta ki onuncu yüzyılın sonları ve onbirinci yüzyılın başlarında Şeyh Hürr Amuli (vefatı hicri 1104) Vesail’de1399, Allame Meclisi (vefatı hicri 111) Bihar’da1400, Ebu’l-Hasan Amuli (vefatı hicri 1140) Mir’atu’l-Envar’da1401, Mirza Hüseyin Nuri (vefatı hicri 1320) Müstedreku’l-Vesail1402 ve Faslu’l-Hitab’ta1403 bu tefsirden rivayet nakledene dek. Bu örneklerden anlaşılıyor ki tefsir onların elindeydi. Ağa Bozorg Tehrani, kitabın Tebriz, Kazımeyn ve Necef şehirlerinde çok sayıda nüshası olduğunu bildirmiş1404 ve yeni baskısının mukaddimesinde dokuz el yazma nüshayı zikretmiştir.1405 İlk olarak hicri 1354 yılında Necef-i Eşref’te Haydariyye matbaasında basılmış1406, sonra ise Muhammed el-Kazım’ın tahkikiyle 1410’da tekrar basılmıştır. Daha sonra 1416 yılında şu anda elimizde olan aynı baskının basımı yenilenmiştir.1407

Müellif bu kitapta rivayet dışında herhangi bir konu nakletmemiş ve tüm rivayetleri doğrudan ravilerden1408 aktarmıştır, kitaplarından değil. Rivayetlerin çoğunu da mürsel ve muan’an1409 nakletmiştir. Fakat onun çoğu rivayetleri başka kitaplarda ve birçok yerde senedli olarak görülmektedir. Nitekim kitabın muhakkiki, o rivayetlerin yerlerini tefsirin dipnotunda göstermiştir.1410

Ayetlerin tefsirine girmeden önce mukaddime olarak, üç hadisin muhtevası, Kur’an’ın dört kısma ayrılması ve mümtaz kısmının Ehl-i Beyt’e (a.s) tahsis edilmesi1411 hususunu konu alan bazı hadislere yer


vermiştir. Altı hadisin ifade ettiği şey ise “يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْhitaplarında Hz. Ali’nin (a.s), emir, şerif, seyyid, öncelikli ve onların başında olduğudur. O hadislerde Hazret’in fazileti ve öncelikli oluşu, bu büyük zat haricinde sahabenin azarlanması, Hazret’in iyilik dışında bir şeyle zikredilmediği vurgulanmıştır.1412

Müellif

Ünlü kitapşinas Şeyh Ağa Bozorg Tehrani, bu kitabı hiç tereddütsüz Furat b. İbrahim b. Furat Kufi’ye nispet etmiş1413 ve Allame Meclisi Biharu’l-Envar’da kitabın ona isnadını kesin ve tescilli kabul etmiştir.1414 Şeyh Hürr Amuli, Vesail’in hâtimesinin dördüncü faidesinde onu, müellifleri veya başkalarının sıhhatine şahitlik ettikleri, sabit olduğuna dair karinelerin ikame edildiği, tevatürle müelliflerden nakledilmiş veya müelliflerine mensubiyetinin sıhhati kuşku ve tereddüte yer kalmayacak şekilde bilinen kitaplardan saymıştır.1415

Bu kitabın birinci hadisinin;

اخبرنا ابوالخیر مقداد بن علی الحجازی المدنی قال حدثنا ابوالقاسم عبدالرحمن العلوی الحسینی قال حدثنا الشیخ الفاضل استاد المحدثین فی زمانه فرات بن ابراهیم الکوفی ره

cümlesiyle iki vasıtayla Furat’tan nakledilmiş olmasından1416 ve diğer rivayetlerin “حدثنا فراتveya “فرات قالifadesiyle zikredilmesinden1417 bu kitabının müellifinin Furat b. İbrahim olmadığı ve rivayetleri iki vasıtayla Furat’tan nakledilen tanınmamış bir şahıs olduğu sonucu çıkarılması mümkündür. Elbette bütün rivayetleri Furat’tan nakledilmiştir ve bu nedenle “Tefsiru Furat el-Kufi” adı verilmiştir. Fakat müellifin ve onunla Furat arasındaki vasıtaların tanınmaması sebebiyle bu rivayetlerin Furat’tan gelip gelmediği belli değildir.

Lakin bu kitabın müellifinin Furat olduğunun şöhret kazanması gözönünde bulundurulduğunda sözkonusu ifadelerin, o cümlelerin yazarının Furat tefsirine ulaşan senedi olması uzak ihtimal değildir. Tıpkı Saduk’un Emali’sinin birinci meclisinin başında beş vasıtayla Saduk’a ulaşan bir sened zikretmesi gibi.1418 Bahsi geçen yazarın ve onunla Furat arasındaki aracıların tanınmaması kitabın itibarına zarar vermez. Çünkü bu kitabın Furat’a isnadı, Ağa Bozorg Tehrani, Allame Meclisi ve Şeyh Hürr Amuli gibi şahısların tereddüt duymayacağı biçimde belli ve meşhurdur. Bu isimlerin itimat ettiği ve ona göre bu kitabın Furat’a isnadını kesin gördükleri karineleri kim istinadı ispat için kafi görmeyebilir? Kitabın şöhreti, Furat’a isnadına güveni gerektirecek düzeyde bulunmayabilir mi?1419

Furat’ın doğum ve vefat tarihi bilinmemektedir. Ama Saduk’un, babası ve Hasan b. Muhammed b. Said Haşimi vasıtasıyla ondan hadis nakletmesinden onların üçüncü yüzyılın sonları ile dördüncü yüzyılın başlarında yaşamış ve Kuleyni’nin (r.h) çağdaşı âlimler oldukları sonucuna varılabilir.1420 Kimileri onu İmam Seccad’ın (a.s) zamanındaki âlimlerden1421, kimisi de İmam Rıza’nın (a.s) ashabından1422 saymıştır. Fakat bu iddiaya delil göstermemesi bir yana, yukarıdaki mesele (Saduk’un babasının ondan rivayeti ve Kuleyni ile çağdaş olması) yanlış delildir, çünkü Saduk’un babasının (vefatı hicri 329) rivayet ettiği kimsenin, hicri 203’te şehadete ulaşmış İmam Rıza’nın (a.s) ashabından olması veya hicri 220’de şehid olmuş İmam Seccad’ın (a.s) zamanındaki âlimler arasında sayılması nasıl mümkün olabilir?!



Müellifin Mezhebi

Mezhep bakımından onun Şii olduğu üzerinde herhangi bir tartışma yoktur. Lakin On İki İmam’ın (a.s) imametine mi inandığı, yoksa Zeydi mi olduğu meselesi, üzerinde düşünülmesi gereken ve tereddütlü bir konudur. Kitabın hutbesi onun On İki İmam Şiisi1423 olduğuna işaret taşır. Bu kitapta yer verdiği bazı rivayetler, İmam Hüseyin’den (a.s) sonra Hz. Mehdi’ye (accelallahu teala ferecehu’ş-şerif) kadar ulaşacak İmamların varlığına işaret etmektedir.1424 Aynı şekilde, İmam Bakır (a.s), İmam Sadık (a.s) gibi İmam Hüseyin’den (a.s) sonraki İmamlardan “ashab-ı yemin bizim Şiilerimizdir”, “Allah bizi kendi nurundan, Şiilerimizi de bizden yaratmıştır” içerikli rivayetler bu kitapta görülmektedir.1425أُوْلِي الأَمْرِ1426 ayetinin zeylinde İmam Bakır’ın (a.s) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Bu ayet bize mahsustur.”1427 Saduk’un İlelu’ş-Şerai’de zikrettiği ve içeriğinde Peygamber’in (s.a.a) on iki vasisinin varlığına işaret bulunan bir rivayetin senedinde bu kitabın müellifinin adı (Furat b. İbrahim b. Furat Kufi) müşahede edilmektedir.1428 Hulasa bütün bunlardan bu kitabın müellifinin On İki İmam Şiisi olduğu sonucu çıkarılmıştır. Fakat buna rağmen Zeydi olduğuna delalet veya işaret eden öğeler de vardır:

a) Bu kitabın mevzusu Ehl-i Beyt’in (a.s) velayeti ve faziletiyle ilgili ayetlerin tefsiri olmasına rağmen başından sonuna kadar kitabın hiçbir yerinde On İki İmam’ın (a.s) adını zikreden veya Peygamber’in vasileri ve Hazret’ten sonraki İmamlar konusunda “isna aşere” ünvanını kullanan bir rivayet göze çarpmamaktadır. “أُوْلِي الأَمْرِayetinin zeylinde İmam Hüseyin’den (a.s) sonra dokuz İmamın imametine delalet eden ve “ululemr”i onlara uygulayan ve onları da içine alacak şekilde genelleyen hiçbir rivayet zikredilmemiştir. Halbuki bu konuda, Şii müfessirlerin tefsirlerinde yer verdiği birçok rivayet vardır.1429

b) Bu kitapta Hamse-i Tayyibe (Allah Rasülü, Fatıma, Ali, Hasan, Hüseyin, salavatullahi aleyhim) dışındakilerin masum olduklarını reddeden1430; İmam Ali, İmam Hasan ve İmam Hüseyin (a.s) haricindekilerin imametine ve onlara itaatin farz olduğuna itikadı gulat tarif eden rivayetler görülmektedir.1431

c) Bu tefsirde, içinde Zeyd’in, İmam Hasan ve İmam Hüseyin’in (a.s) evlatlarından hiçbirinin kendisine itaatin farz olduğu imamlık iddasında bulunmadığına yemin ettiği ve sözüne “Allah’a yemin olsun ki, babam Ali b. el-Hüseyin, [kardeşim] Muhammed b. Ali ve kardeşimin oğlu [Cafer b. Muhammed], hiçbiri bunu iddia etmedi. Bizden imam, kılıcıyla huruc eden ve Allah’ın kitabına ve Peygamberinin sünnetine çağıran kişidir... İtaatin bize ve tüm Müslümanlara vacip olduğu halde evde oturup hüccetini erteleyen ve kapıları yüzüne kapatan, bu yüzden de zalimlerin ahkamının ona cari olduğu imamı tanımıyoruz”1432 cümlesini eklediği bir rivayete yer verilmiştir.

d) Bu kitapta Zeyd’e özel bir önem verilmiştir. Yaklaşık otuz hadis Zeyd’den nakledilmiştir.1433 Zeyd’in fazileti hakkında ve onu öven rivayetler görülmektedir. Yine İmam Seccad’ın (a.s) rüyada, Peygamber’in (s.a.a) onu cennete götürdüğünü, orada bir huriyle evlendirdiğini, hurinin hamile kalması üzerine ona çocuğun adını Zeyd koyması talimatı verdiğini ve bu rüyadan sonra Zeyd’in nutfesini akdetmek için girişimde bulunduğunu anlatan bir hadise yer vermiştir.1434 Aynı şekilde, Zeyd’in bineğinde öldürülmesinin İmam Bakır’ın (a.s) duasının sonuçlarından olduğunu anlatan iki hadis1435, Zeyd’in çokça ibadet ettiğini ve rüyada ona Allah yolunda öldürüleceği müjdesi verildiğini ifade eden başka bir hadis nakletmiştir.1436



Güvenilirliği

Rical-i Necaşi, Rical-i Keşşi, Fihrist ve Rical-i Tusi, Rical-i Allame gibi temel rical kitaplarında adı geçmemektedir. Fakat Tefsir-i Kummi’de ondan rivayet edilmiştir.1437 Ali b. İbrahim’in, tefsirin mukaddimesinde onun güvenilirliğinden genel olarak bahsetmesinden mevsuk biri olduğu sonuçu çıkartılabilir. Ancak, birincisi Kummi tefsirinin Ali b. İbrahim’e isnadında tereddüt edilmiştir. Gerçi Tefsir-i Kummi’yi incelerken tefsirin ona isnadını destekleyeceğiz. İkincisi, mukaddimedeki cümlenin bu kitabın tüm ravilerinin güvenilir olduğuna delaleti eksiktir. En azından tartışmaya açıktır. Bunu Tefsir-i Kummi’yi incelerken izah edeceğiz.

Üçüncüsü, Tefsir-i Kummi’de Furat’tan rivayet nakledilmesi makbul değildir. Çünkü Tefsir-i Kummi’nin bazı nüshalarında böyle bir rivayet nakledilmemiştir.1438

Allame Meclisi, Furat’ı mevsuk bulduğunu şöyle açıklamaktadır: “Her ne kadar ashap kitabın müellifinin medhedilmesi veya takbih edilmesine itiraz etmemişlerse de rivayet ettiği haberlerin elimize ulaşmış muteber haberlere muvafakatı ve kitaptaki hadislerin dakik kaydı, müellife itimat ve hüsnü zanna sebep olmaktadır.”1439

Merhum Mamekani, onun tefsirini Tefsir-i Ayyaşi ve Tefsir-i Kummi ile aynı hizada saymış; Meclisi, Şeyh Hürr Amuli ve diğerlerinin itimadını, ona duyulan hüsnü zannın sebebi ve onun hakkındaki iyimserliğin en yüksek derecede olmasının nedeni kabul etmiştir.1440

Bu büyük şahsiyetlerin sözleri onun güvenilirliğini ispatlamak için kafi değilse de bu tefsirin çoğu rivayetlerinin mürsel olduğu ve senedli birçok rivayetinin de sahih senedi bulunmadığı dikkate alınırsa müellifin mevsuk oluşunun makbul bulunması o kadar da etkili değildir. Çünkü her halükarda rivayetlerdeki senedin sıhhati ispatlanabilir değildir. Rivayetleri ispatlamanın yolu, karinelerin mülahazasıyla sâdır olduklarına güven duyulmasıyla sınırlıdır. Elbette ki müellifin mevsuk veya hüsn oluşu da güven oluşmasında etkili karinelerden biridir.

Değerlendirme

Kitapta Masumlardan (selamullahi aleyhim), kimisi Burhan ve Nuru’s-Sakaleyn tefsirleri gibi kapsayıcı rivayet tefsirlerinde bile görülmeyen1441 580 civarında hadis nakledilmesi nedeniyle ve yine müellifin, başta Hz. Emirulmüminin (selamullahi aleyhi) olmak üzere Ehl-i Beyt’in (a.s) velayet ve fazilet hadislerini kaydetmeye özel bir önem göstermiş olması bakımından1442 bu kitap özel bir öneme sahiptir ve diğer rivayet tefsirleri ona ihtiyacı ortadan kaldırmaz. Fakat aşağıda değindiğimiz bazı eksiklikleri de yok değildir:

1. Hadislerinin ekserisi mürseldir ve senedlerinin sıhhatini bu kitap tarikiyle ispatlamak mümkün değildir. Tabii ki dipnotları aracılığıyla bu tefsirin rivayetlerini içeren diğer kitaplara müracaat edilebilir ve senedlerinin durumu ortaya çıkarılabilir. Kitabın senedli rivayetleri de çoğunlukla durumu meçhul ricali kapsamaktadır ve rivayetlerin bir bölümü mevkuftur. Yani sahabe ve tabiinden nakledilmiştir ve Masumlara (a.s) varmamaktadır.

2. Az sayıda tefsir rivayeti vardır, çünkü yalnızca ayetlerin onda birinden azı hususundaki rivayetlere, üstelik de bu ayetlerle ilgili rivayetlerin bir kısmına yer vermiştir. Hatta ayetlerle ilgili velayet rivayetlerinin tümünü zikretmemiştir.1443

3. Rivayetleri muhteva açısından üç gruptur:

a) Kitaba ve kesin sünnete uygunluk kabilinden karineler gözönünde bulundurulduğunda muhtevalarının sâdır olup olmadığı ve sıhhati bilinen rivayetler. Mesela “يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ1444 ayetinin zeylinde İmam Bakır’dan (a.s) nakledilmiş rivayet gibi:

Çok sıcak bir günde Allah tarafından Peygamber-i Ekrem’e (s.a.a) kesin talimat geldiğinde insanlara seslenildi. Bunun üzerine [ahali] toplandılar. Hazret’in emriyle ağaçların altındaki çerçöp ve dikenler süpürüldü. Sonra şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Sizin veliniz kimdir? Sizden hanginiz size en yakışanınızdır?”

Dediler ki: “Allah ve Rasülü.” Sonra şöyle buyurdu: “Ben kimin mevlasıysam Ali de onun mevlasıdır. Allahım onun dostuna dost, düşmanına düşman ol. Kim ona yardım ederse ona yardım et, kim onu terkederse sen de onu terket.”1445

b) Ne sâdır olup olmadığı ve sıhhati bilinen, ne de bâtıllığı kesin olan ve kabul edilmeleri sâdır olmalarının onaylanmasına bağlı rivayetler. Mesela “لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِّن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ يَحْفَظُونَهُ مِنْ أَمْرِ اللّهِ1446 ayetinin zeylinde Ebi el-Cevaze’den bu ayetin Peygamber-i Ekrem’e (s.a.a) mahsus olduğu nakledilmiştir.1447 Oysa bu ayet-i kerimenin Hazret’le sınırlı olmayabilir ve diğer enbiya ve evliyayı da (a.s) kapsayabilir. Sâdır olup olmadıkları ve sıhhatlerini kesin olarak bilmenin yolu bulunmadığı için bu grup rivayetlerden sadece teyit edici seviyede yararlanılabilir.

c) Kur’an’a veya kesin sünnete ya da din ve mezhepte inanılması zaruri ilkelere aykırılık sonucunda muhtevasının bâtıllığı malum olan veya en azından zâhiri kabul edilemez görünen, tevil ve izaha muhtaç rivayetler. Mesela

- İbn Abbas’ın şöyle dediği hadis: Cebrail, Peygamber’in (s.a.a) sinesini açtı ve bir kova zemzem suyuyla masiyetlerden yıkadı. Sonra ilim ve imanla doldurulmuş bir leğen altını Hazret’in kalbine koydu ve Allah, Hazret’in kalbini yumuşattı.1448

Bu rivayet, zâhirinin kabul edilemezliğine ilaveten, üstelik Hazret’in günahlardan ismetine de aykırılık taşımaktadır.

- Peygamber’e (s.a.a) büyü yapıldığını bildiren hadis.1449 Halbuki Kur’an’da, müşrikler tarafından Peygamber’in (s.a.a) büyülenmekle ilişkilendirilmesi nakledilmiş ve bu takbih edilmiştir.1450

- Peygamber’in (s.a.a), eğer oğlu İbrahim yaşasaydı peygamber olacağını söylediğini nakleden hadis.1451 Bu da peygamberlik ilkesiyle çelişmektedir.

- İsmeti1452 ve itaatin farz olmasını1453 Hamse-i Tayyibe (selamullahi aleyhim ecmain) ile sınırlayan ve bunların dışındakileri reddeden hadisler. Bu, Şia’nın, On Dört Masumun (selamullahi aleyhim ecmain) ismeti ve onlara itaatin farz olduğu inancına aykırıdır.

- Hz. Emirulmüminin’in (a.s) velayetini inkarı Hz. Yunus’a nispet eden hadis.1454

- Ebubekir’in Beraet suresini ilan etmekten ve okumaktan azledilmesinden ve bu görevin Hz. Emirulmüminin’e (a.s) verilmesinden sonra Peygamber’in (s.a.a) Ebubekir’i teselli için mağarada kendisine arkadaşlık etmesini bir fazilet olarak ona hatırlattığını anlatan hadis.1455 Halbuki Şii rivayetlerde böyle bir şey nakledilmemiştir.

- Kur’an’ın bazı kelimelerinin tahrif edildiğine işaret eden rivayetler.1456

- Hz. Emirulmüminin’in (a.s) Hz. Zehra’ya (s) öfkelendiğini bildiren hadis. Rivayette şöyle geçmektedir: Hz. Fatıma ona şöyle buyurdu: “Bir günah mı işledim ki hışm ve gazabına maruz kalıyorum?” Şöyle cevap verdi: “Bundan daha büyük hangi günah var? Dün, iki gündür yemek yemediğine yemin etmemiş miydin?”1457 Bu, bu iki büyük Masumun (selamullahi aleyhima) azametli makamına ve birbirleriyle ilgili marifete aykırıdır.

- İbn Abbas’tan nakledilmiş ve yeryüzünün balık üzerinde, balığın öküzün üzerinde, öküzün bir kayanın üzerinde olduğunu anlatan hadis.1458

Bu tür rivayetlerin zâhirini kabul etmenin doğru olmadığı ve dayanak yapılamayacağı gayet açıktır. Ya onlar için sahih bir tevil ve yorum benimsenmeli ya da en azından susulmalıdır.


Yüklə 7,5 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   42




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin