3. Masum İmamların Kur’an’ı Tefsirdeki Konumu
Sözkonusu babın rivayetlerinden bir kısmı pâk İmamların (aleyhimüsselam] Kur’an-ı Kerim’le ilgili yüksek konumunu açıklamaktadır. Bu rivayetler birkaç bölümdür:
a) Allah Rasülü (s.a.a) ve Masum İmamların ilimde derinleşmiş olanlar, Kur’an’ın tevilini bilenler ve muallimler olduklarını açıklığa kavuşturan ve “وَمَا يَعْلَمُ تَأْوِيلَهُ إِلاَّ اللّهُ وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ ”1268 ayetiyle irtibatlı rivayetler.1269
b) “بَلْ هُوَ آيَاتٌ بَيِّنَاتٌ فِي صُدُورِ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ ”1270 ayetindeki
“ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ” cümlesini Masum İmamların (a.s) hepsine veya bir kısmına tatbik eden ve mahsus kılan rivayetler.1271
c) “ثُمَّ أَوْرَثْنَا الْكِتَابَ الَّذِينَ اصْطَفَيْنَا مِنْ عِبَادِنَا”1272 ayetinin manasını Masum İmamlara (a.s) münhasır kılan ve sadece Peygamber’in masum itretinin (a.s) -başkasının değil- Kur’an’ın bütün maarifiyle kendilerine verildiği Allah’ın seçilmiş kulları olduğuna delalet eden rivayetler.1273
d) “قُلْ كَفَى بِاللّهِ شَهِيدًا بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ وَمَنْ عِندَهُ عِلْمُ الْكِتَابِ”1274 ayetindeki “مَنْ عِندَهُ عِلْمُ الْكِتَابِ” cümlesinden maksadın hususen İmam Ali (a.s) ve diğer Masum İmamlar (a.s) olduğu ve kitabın tüm ilminin ellerinde bulunduğuna delalet eden rivayetler.1275
e) Tabersi’nin;
“وَلَوْ رَدُّوهُ إِلَى الرَّسُولِ وَإِلَى أُوْلِي الأَمْرِ مِنْهُمْ لَعَلِمَهُ الَّذِينَ يَسْتَنبِطُونَهُ مِنْهُمْ”1276 ayetini tefsir ederken İmam Bakır’ın (a.s) “هم الائمة المعصومون علیه السلام”1277 buyurduğunu, yani bu ayetteki “Ululemr”in Masum İmamlar olduğunu naklettiği mürsel rivayeti.
Bu rivayetlerde Masum İmamlar (a.s) olarak tefsir ve tatbik edilen ayetler daha önce incelenmiş ve bu ekolü ispatlamaya delalet etmedikleri açıklanmıştı.1278 Oradaki izah gözönünde bulundurulduğunda bu rivayetlere verilecek cevaplar ve herhangi bir delalet taşımadıkları da anlaşılacaktır.1279
Hadaik sahibinin Sakaleyn hadisinin izahında gösterdiği (انهما لن یفترقا)
delillere cevap verirken beyan edilen noktalar dikkate alınırsa anlaşılacaktır ki bu kısım rivayetlerin delalet taşımadığı gayet açıktır ve izaha muhtaç değildir.
f) Allah Teâla’nın, Kitabını (Kur’an) insanlara öğretmesi için İmam Ali’yi (a.s) seçtiği, Peygamber’in kardeşi ve veziri tayin ettiği ve kullarına halifesi yaptığına delalet eden rivayetler. Allah Rasülü (s.a.a) Kur’an’ın tenzil ve tevilini İmam Ali’ye (a.s), Hazret kendisinden sonraki İmam’a ve aynı şekilde her İmam bir sonraki İmam’a öğretmiştir. Onlara verilen ilimler arasında Kur’an’ın tefsiri ve ahkamı vardır. Onlar Kur’an’ın müfessirleridirler. Tefsirin bütün yönlerini bilirler. Tefsirde halkın dayanağıdırlar. Kur’an’da bulunan hangi mesele olursa olsun Ali (a.s) ve Masum İmamlar ona vakıftır, her meselenin onlara sorulması gerekir ve Kur’an’ın bilgisi onlardan talep edilmelidir. Eğer onlar dışında birinden istenirse helak olunmuş demektir.1280
Kur’an’ın gerçek müfessirleri bahsinde açıklayıp tespit ettiğimiz gibi, Hz. Ali (a.s) ve ondan sonra da on bir Masum İmam gerçek müfessirdir ve Kur’an’ın tüm mana ve maarifine vakıftır. Sadece onlar Kur’an tefsirinde insanlar için dayanaktır. Çünkü onlar haricinde hiçkimse Kur’an’ın bütün malumatını tefsir yeterliliğine sahip değildi. Nihayet onların dışındakilerin Kur’an’ın muhkem ayetlerinin ilk bakışta zâhir olmayan bir bölümünün manalarını uygun ilmi çaba ile tefsir edip ortaya çıkarabilir, ama müteşabih ayetlerin tefsiri, bâtıni ayetlerin izahı, ayetlerin derin mertebelerinin beyanı, hatta muhkem ayetler bile olsa, onların haricindekilerin gücünü aşmaktadır. Bir kimse Kur’an tefsirinde insanların dayanağı olabilir, çünkü gerçek müfessirdir ve Kur’an’ın tüm mana ve maarifine vakıftır. Ama bu, onların dışındakilerin Kur’an’dan hiçbir meseleyi anlayamayacakları ve hatta muhkem ayetlerin bile hiçbir manasını tefsir edemeyecekleri anlamına gelmez. Bu rivayetler buna delalet etmez. Bu rivayetlerin kimisinin delalet ettiği sınırlama, Kur’an’ın tümünün tefsiriyle ilgilidir. Yani Kur’an’ın tamamının tefsiri Masum İmamlara (a.s) mahsustur ve onların haricindeki hiçkimse Kur’an’ın hepsini tefsir edemez. Ama onların dışındakiler Kur’an’daki anlamların bir kısmını tefsir edebilirler. Bu rivayetler bunu reddetmeye delil oluşturmaz.
Bir kimse bu rivayetlerden anlaşılan sınırlamanın mutlak olduğunu, mutlak manada tefsir yeterliliğinin, Kur’an’daki bir tek ayetle ilgili olarak dahi onların dışındakileri reddettiğini söylerse buna verilecek cevap şudur ki, Kur’an üzerinde düşünmeyi teşvik eden ve onun hakkında düşünmemeyi kınayan ayetler gözönünde bulundurulduğunda; yine müfessirlerin, birçok konuda başlangıçta manası aşikar olmayan ayetlerin bir kısmının mana ve maarifini uygun ilmi çabayla ve karine ve delilleri göstererek, ayetlerin istinat ettikleri manalarda zâhir olacağı biçimde ve diyalogun akılcı ilkelerine uygun olarak itimat edilebilir ve hüccet gösterilebilir şekilde güzelce tefsir edip ortaya çıkardığı hesaba katıldığında sözkonusu mutlaklığın kasdedilmediğine tereddüt kalmayacaktır. Buna ek olarak, bu rivayetlerden sadece üç tanesi1281 sınırlamaya delalet etmektedir ve onlara bakılarak bu sınırlamanın mutlak manada olduğu iddia edilebilir ama bu rivayetlerin hiçbiri güvenilir değildir.
4. Kur’an Tefsirinin Beşer Aklından Uzak Olması
Bu rivayetlerin diğer bir bölümünün ifade ettiği şey, Kur’an tefsirinin başka herşeyden daha fazla beşer aklından uzak olduğudur.1282 Fakat Reveşsinasi-yi Tefsir-i Kur’an kitabında tefsirin imkânı bahsinde bu rivayetlerin sened ve delaletleri incelenmiş ve senedlerinin zayıf olmasına ilaveten, mutlak manada Kur’an’ın tefsirine beşer aklının yetmeyeceğine delalet etmeyecekleri ortaya konmuştur. Bu rivayetlerin ifade ettiği şey, beşer aklının Kur’an’ın zâhir ve bâtın bütün maarifini idrak etmeye güç yetiremeyeceğidir.1283
5. Reyle Tefsir ve Tevilin Kınanması
Bu rivayetlerin bir başka bölümü ise reyle tefsir ve tevili şiddetle kınayan, onu Allah’a imanla bağdaştırmayan ve bu suçu işleyen kişiyi ahirette ateş cezasıyla tehdit eden rivayetlerdir.1284
Bu grup rivayetlere verilecek cevap, Reveşsinasi-yi Tefsir-i Kur’an kitabında “tefsirin caiz oluşu” bölümündeki açıklamalardan bellidir.1285
6. Bilgisi Olmaksızın Tefsir Yapmanın Kınanması
Sözkonusu rivayetlerin diğer bir kısmı da, bilgisi olmaksızın Kur’an’ın manası üzerine konuşmayı, nasih-mensuh ve muhkem-müteşabihe vakıf olmaksızın ayetleri delil göstermeyi kınayan, bu işle uğraşan kimseyi ahirette ateş azabıyla tehdit eden, bunu dalalet ve helak olmanın sebebi gören rivayetlerdir.1286
Fakat bir kimsenin tefsir için gerekli ilimleri tahsil etmeden, Kur’an’ın nasih-mensuh ve muhkem-müteşabihini yeterince bilmeden, mahsus, mukayyet ve diğer karineleri araştırmadan ayetleri tefsir etmeye koyulmasının kınama ve cezaya müstehak olacağı, bu işin onun sapkınlık ve helakine yolaçacağı bellidir. Ama bir kimse eğer tefsir için gerekli temel ilimleri tahsil ederse, tefsirde uyulması şer’an, aklen ve ilmen lazım olan kural ve kaideleri bilir ve tefsirde bunlara riayet ederse, ayetlerdeki nasih, mahsus, mukayyet, mübeyyin ve diğer munfasıl karineleri derinlemesine araştırmayla bilgiyi temel alarak ve ilmi dayanaklarla, Kur’an’ın diğer ayetleri ve rivayetler üzerinde tefsire yönelirse kesinlikle rivayetlerde zikredilmiş kınamanın kapsamına girmez.
7. Kur’an’ın Bazı Özelliklerini Beyan
Bahsi geçen rivayetlerin diğer bölümü Kur’an-ı Kerim için birtakım özellikleri beyan etmektedir. Mesela Kur’an’ın, evin sınırları gibi sınırları vardır. Nasih ve mensuhu, zâhir ve bâtını, muhkem ve müteşabihi vardır. Kur’an kitabın mecmuasıdır. Furkan, amel edilmesi vacip olan muhkem kısmıdır. Allah tarafından Kur’an’da açıklayıcı delili gösterilmemiş hiçbir parçası yoktur. Kur’an’ın kapalı olduğunu sananlar helak olmuş ve başkalarını da helake sürükleyenlerdir. Kur’an’daki malumat üç kısımdır:
1) Âlim ve cahilin anladığı kısım, 2) Sakin bir zihni, incelikli duygu dünyası ve sahih teşhis kabiliyeti olan kimsenin anladığı kısım, 3) Allah, melekler ve ilimde derinleşmiş olanlar haricinde kimsenin anlayamayacağı kısım.1287
Bu rivayetler bizi Kur’an-ı Kerim’in özelliklerine aşina kılmaktadır ve bu özelliklerden haberdar olmanın Kur’an tefsirinde gerekli ve etkili olduğuna tereddüt yoktur. Fakat bu rivayetlerin hiçbiri Vesail sahibinin iddiasına ve mutlak rivayet ekolünun sıhhatine delalet etmez. Nasih ve mensuha sahip olmak, tefsir sırasında yorumlanan ayetin nasihi bulunup bulunmadığının araştırılmasını icap ettirir. Muhkem ve müteşabihe sahip olmak, müfessirin tüm ayetleri muhkem ve tefsir edilebilir sanmamasını, manayı aydınlatmak için yeterli karine ve delilin bulunmadığı ayetleri kesin ve muteber bir dayanak olmaksızın belli bir manaya hamletmemesini gerektirir. Zâhir ve bâtına sahip olmak, müfessirin, Kur’an’ın mana ve maarifinin tüm katmanlarını kesin ve muteber bir dayanakla ortaya çıkarmasını, ama yine de Kur’an’ın bütün mana ve maarifine ulaşamadığını bilmesini gerektirir. Kendisini asla gerçek müfessirlere (Peygamber ve Masum İmamlar) ihtiyaçtan uzak görmemelidir. Fakat hiçbiri, masum olmayanların tefsir yapmasının tamamen yasaklandığına veya bundan kaçınılmasına delalet etmemektedir. Bilakis Kur’an’daki malumatı üç kısımda gösteren rivayet, bu ekolün taraftarlarının iddiasının aksine ve Masum İmamların (a.s) tefsiri haricinde Kur’an’ın zâhirinin anlaşılamayacağını söyleyen bu nazariyenin bâtıl olduğuna delalet etmektedir. Çünkü Kur’an’daki maarifin sadece bir bölümünün ilmini -hepsini değil- Allah’a, meleklere ve ilimde derinleşmiş olanlara tahsis etmiştir.
8. Kur’an Hakkında Cedelin Kınanması
Bu rivayetlerin bir kısmı Allah’ın kitabına dayanarak cedel ve tartışma yürütmekten sakındırma ve husumet gütmekten yasaklamaya dairdir. Başkalarına husumet güderken Kur’an ayetlerinden yararlanılmaması gerektiği konusuna dikkat çekilmiştir.1288 Bu rivayetler iyi incelendiğinde hiçbir şekilde ayetlerin tefsir edilmesiyle ilgili olmadıkları, bilakis ayetlerin bir araç olarak kullanılmasının ve hasmın mağlup edilmesi hedefiyle onlar üzerine mücadeleye girişilmesinin -doğru anlama ve tefsirin değil- kınanıp takbih edildiği görülecektir. Gerekli yeterliliğe sahip olarak, tam manasıyla üzerinde düşünerek ve tefsirin usül ve kaidelerine riayet ederek Kur’an’daki malumatı anlama saikiyle gerçekleşen tefsirle ilişkili değildir.
9. İbn Abbas’a Ait Sanılan Yanlışlıklar
Bahsi geçen rivayetlerin bir diğeri, İbn Abbas’a nispet edilen, nazil olan her ayetin hangi gün ve ne hakkında indirildiğini bildiğini zannettiğine ilişkin varsayımı reddetmeye dairdir.1289
Bu rivayet, İbn Abbas’ın hususiyetini aktarıyor olsa bile Masumlar dışındakilerin Kur’an’daki maarifin hiçbir kısmını anlayıp tefsir edemiyeceğine delil oluşturmaz. Aksine böyle bir hususiyeti belirtmekle Masumlar dışındaki bireylerden hiçkimsenin Kur’an ayetlerinin her birinin hangi gün ve ne hakkında nazil olduğunu bildiğini iddia edemeyeceğine delalet etmektedir.
10. Kur’an’ın Bir Kısmını Diğer Bir Kısmıyla Çatıştıran Kimsenin Cezası
İmam Bakır’dan (a.s) nakledilen rivayette, Kur’an’ın bir kısmını diğer bir kısmıyla çatıştıran kimsenin kâfir olarak tanıtıldığı yer almaktadır.1290 Bu rivayet için pek çok mana zikredilmiştir. Bunların arasında Kur’an’ı hafife almak, muhkem ve müteşabihi birbirine karıştırmak, Kur’an’ın bir bölümünü, onunla anlam irtibatı bulunmayan ve onun müfessiri olmayan diğer bölümüyle tefsir etmek vs. vardır.1291 Her halükarda mana ve maksadı, muteber dayanak ve ilmi temel alan akılcı ilke ve kurallara riayetle gerçekleşmiş sahih tefsiri küfür olarak göstermek kesinlikle değildir. En azından buna, bu ekolün hak olduğuna delil gösterilebilecek açık delaleti yoktur.
11. Sahih Rivayet Olmaksızın Tefsirin Caiz Olmaması
Bu rivayetlerden bir diğeri, Eminulislam Tabersi’nin Mecmeu’l-Beyan’da yer verdiği cümledir:
صح عن النبی و الائمة علیه السلام ان تفسیر القرآن لا یجوز الا بالاثر الصحیح و النص الصریح1292
“Peygamber’den ve Masum İmamlardan (a.s) Kur’an’ın sahih eser (rivayet) ve sarih nas (delaleti aşikar ve kesin olan rivayet) haricinde tefsir edilmesinin caiz olmadığına dair sahih rivayet gelmiştir.”
Bu cümlenin metni, bağımsız bir rivayet olmadığını, bilakis diğer rivayetlerden istinbat edilmiş içerik olduğunu gayet net göstermektedir. Bu cümlenin rivayet metinlerinde zikredilmemesi, onun tüm rivayetlerden veya bir grup rivayetten istinbat edildiğini desteklemektedir. Bu rivayetler inceleme konusu yapılmıştır ve bu incelemeler gözönünde bulundurulduğunda bu istinbatın yanlışlığı ortaya çıkmıştır, ayrıca tekrar incelenmeye ihtiyaç yoktur. Belirtmek gerekir ki, bu hadisi nakleden Tabersi’nin kendisi bile bu hadisle amel etmemiş ve Kur’an tefsirinde sahih rivayet ve sarih nas dışındakileri kullanmıştır.
Dolayısıyla bu babın rivayetlerinden hiçbiri mutlak rivayet ekolünü ispata; Şeyh Hürr’ün ve mutlak rivayet ekolünün diğer taraftarlarının iddiasına delalet etmemektedir. Bu rivayetlerin büyük bir kısmının delalet ettiği şey şudur ki, kişi, Masum İmamların (a.s) tefsiri olmaksızın ve onların rivayetlerinden yardım almaksızın şeriatın tüm ahkamını ve maarifi Kur’an-ı Kerim’den anlayabileceği, kendisini onlara muhtaç hissetmeyeceği vehmine kapılmamalıdır. Ama eğer kişi, Kur’an’daki maarifin ve dindeki ahkamın ağırlıklı bölümünü anlamada kendisini kesinlikle onlara muhtaç görmesinin yanısıra, Kur’an-ı Kerim’in de dinin maarif ve ahkamını anlamanın kaynaklarından biri olduğuna inanıyorsa ve Kur’an’daki ve rivayetlerdeki munfasıl karineleri araştırdıktan sonra onun zâhirinden maarif ve ahkamı anlayabileceğini, hatta kimi yerlerde Kur’an’daki mana ve maarifin başlangıçta aşikar olmayan bir bölümünü uygun ilmi çabayla tefsir edebileceğini ve ortaya çıkarabileceğini düşünüyorsa sözkonusu rivayetler bu inancı reddetmemekle kalmaz, bilakis içlerinden bazısı bu düşüncenin sıhhatine delalet bile eder.
Gerçi Şeyh Hürr el-Fuadu’t-Tusiyye’de kendi iddiasına delalet eden rivayetleri, bir kısmını Kadau Vesaili’ş-Şia kitabında yer verdiği ilave 220 rivayetle birlikte zikretmiştir1293, ama burada bir rivayete değinmemiştir. Diğer rivayetlerin Vesailu’ş-Şia’daki rivayetlerden başka bir şeyi ifade etmesi uzak ihtimal olduğundan diğer rivayetlerin incelenip araştırılmasına ihtiyaç yoktur. Çünkü Vesaili’ş-Şia’daki rivayetleri incelerken söylenenler gözönünde bulundurulduğunda diğer rivayetlerin bu ekolün sıhhatine delil oluşturmadığı anlaşılacaktır.
Sonuç
Şu ana kadar bu ekolün taraftarlarının delillerini incelerken beyan edilenlerden anlaşılan odur ki bu ekolün sıhhati için muteber hiçbir delil mevcut değildir. Bilakis Emin Esterabadi’nin ilk delilini (yani mutlak rivayet dışında tefsir için delil bulunmadığı) incelerken yaptığımız izahtan1294 ulemanın tarzından, Kur’an ayetleri ve rivayetlerden Kur’an’ın zâhirinin hüccet oluşturduğu ve güvenilir olduğu; Masumlar dışındakilerin de Kur’an’daki mana ve maarifin bir kısmını anlayıp tefsir edebileceğine ilişkin çok sayıda gerekçenin mevcut bulunduğu anlaşılmış olmalıdır. Sonuç itibariyle bu ekolün varsayımının yanlış olduğu kesindir.
Mutlak Rivayet Tefsirleri
Ayetlerini izah ederken yalnızca rivayetleri zikretmekle yetinen ve bizim mutlak rivayet tefsirleri adını verdiğimiz kitaplar iki gruptur:
A) Asli Rivayet Tefsirleri
Asli rivayet tefsirlerinden maksat, muhtevaları münhasıran tefsir rivayetlerinden bir bölüm içeren ve Kur’an-ı Kerim’e ilişkin kitaplardır. Kur’an’dan ayetlerin izahında sure ve ayetlerin sırasına göre tanzim ve tedvin edilmiş, rivayetleri asli ravilerden alınmış, diğer hadis ve tefsir kitaplarından derlenmemiştir. Bu grup tefsirler iki kısımdır: Bir bölümü mustakil kitap olarak basılıp yayınlanmamıştır. Bilakis ayrıntılı hadis mecmuaları içinde bir bölüm veya kitap halinde zikredilmiştir. Bunları “zımni asli rivayet tefsirler” olarak isimlendirmek mümkündür. Aşağıdaki tefsir kitapları bu kısımdadır:
1. Tefsiru’l-Kur’an Sahih Buhari kitabı.1295
2. Tefsiru’l-Kur’an Sahih Müslim kitabı.1296
3. Tefsiru’l-Kur’an Sünen Tirmizi kitabı.1297
4. Tefsiru’l-Müstedrek ala’s-Sahihayn kitabı.1298
Diğer kısım, bağımsız kitap olarak basılıp yayınlanmış tefsirlerdir. Bunlar, “bağımsız asli rivayet tefsirler” şeklinde isimlendirilebilir. Aşağıdaki tefsir kitapları bu kabildendir:
1. Tefsiru Ayyaşi
2. Tefsiru Furat Kufi
3. Tefsiru Abdurrezzak
4. Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim İbn Ebi Hatim Razi
B) Tefsir Mecmuaları
Tefsir mecmuaları, tefsir rivayetlerini ve Kur’an’la ilgili hadisleri diğer rivayet ve tefsir kitaplarından derleyip Kur’an’daki sure ve ayet sırasına göre ayetleri izah ederken zikreden kitaplardır. Aşağıdaki tefsir kitapları bu kısımdandır:
1. el-Dürrü’l-Mensur
2. el-Burhan fi Tefsiri’l-Kur’an
3. Nuru’s-Sakaleyn
Her ne kadar tefsir mecmuaları asli rivayet tefsirlerinde yeralan rivayetleri içeriyorsa da ve birçok yerde tefsir mecmualarına başvurmamız sayesinde asli rivayet tefsirlerine ihtiyaç duymuyorsak da asli rivayet tefsirleri tefsir mecmualarının kaynaklarından sayıldığından1299 ve onların kuvvet ve zaaf noktalarını inceleyip öğrenmek bu mecmuaları inceleyip öğrenmede etkili olduğundan asli rivayet tefsirlerini de ele alıp incelemeliyiz. Bu tefsirleri incelemeye başlamadan önce Şii ve Sünni rivayet tefsirlerinin temel farklarını açıklayacağız.
Ehl-i Sünnet ve Şia’nın
Rivayet Tefsirleri Arasındaki Fark
Adı geçen tefsirlerden el-Dürrü’l-Mensur, Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim, Kitabu Tefsiri’l-Kur’ani Sahih Buhari, Sünenu Tirmizi, Kitabu’t-Tefsiri Sahih Müslim, Müstedrek ve Tefsiru Abdurrezzak gibi kimisi Ehl-i Sünnet’e aittir. Öte yandan Tefsiru Ayyaşi, Tefsiru Furat, Nuru’s-Sakaleyn ve el-Burhan fi Tefsiri’l-Kur’an gibileri de Şia’ya aittir. Bu iki grup tefsirler arasındaki temel farklardan biri, Ehl-i Sünnet’in rivayet tefsirlerinde rivayetlerin bir bölümünün Allah Rasülü’nden (s.a.a) nakledilmesi, çoğu rivayeti sahabe ve tabiinin görüş ve reyinin oluşturması ve Peygamber’in Ehl-i Beyt’inden (a.s) nadiren rivayet nakledilmesidir. Fakat Şia’nın rivayet tefsirlerinde Allah Rasülü’nden (s.a.a) nakledilen rivayetlere ilaveten rivayetlerin ittifaka yakın ekseriyetinin Peygamber’in Ehl-i Beyt’inden, Masum İmamlardan olmasıdır. Onların dışında kalanlardan çok az nakledilmiştir. Bu kitabın ilk bölümünde açıklandığı üzere, Sakaleyn hadisinde Kur’an’a denk ve aynı hizada zikredilmiş, onlara sarılmanın Kur’an’a sarılmayla birlikte sapmamanın temel şartı olarak gösterildiği ve rivayetlerde on iki kişi olarak tarif edilen Nebiyy-i Ekrem’in (s.a.a) Ehl-i Beyt’i, Allah Rasülü (s.a.a) gibi gerçek müfessirlerdir, Kur’an’ın tüm manalarına vakıftırlar ve bu büyük şahsiyetlerin rivayetleri, tıpkı Allah Rasülü’nün (s.a.a) rivayetleri gibi sadece sened ve südur bakımından incelenmeye açıktır. Bu büyük şahsiyetlerden sâdır olduğu ispatlanan her rivayet haktır ve incelemeye muhtaç değildir.
Fakat sahabe ve tabiinin görüşleri hatalı olabilme ihtimali nedeniyle ve yanlışlıktan masun olmadığından, senedinin araştırılması ve südurun ispatlanması gereğine ilaveten, muhteva açısından da sorgulamaya ve eleştiriye açıktır. Hatta denebilir ki Ehl-i Sünnet’in rivayet tefsirlerinde rivayet adı altında biraraya getirilmiş olan nakillerin çoğu aslında beşeri görüşlerdir ve incelenip sorgulanabilirdir. Bu yönüyle Allah Rasülü’nün (s.a.a) ve Masum İmamların (a.s) sözleriyle cevherleri itibariyle farklıdırlar.
Rivayet Tefsirlerin Müşterek Eksiklikleri
1. Kapsayıcı Olmamaları
Rivayet tefsirleri, tefsire ilişkin rivayetlerin kapsayıcılığı açısından muhteliftirler. Ehl-i Sünnet’ten Kitabu Tefsiri’l-Kur’ani Sahih Buhari ve Tefsiru Sahih Müslim; Şia’dan da Tefsiru Ayyaşi ve Tefsiru Furati Kufi gibi kimileri çok az rivayet içerirler. Buna karşılık Ehl-i Sünnet’ten İbn Ebu Hatim Razi’nin Tefsiru Kur’ani’l-Azim’i ve Suyuti’nin el-Dürrü’l-Mensur’u; Şia’dan da Huveyzi’nin Nuru’s-Sakaleyn’i ve Bahrani’nin el-Burhan fi Tefsiri’l-Kur’an’ı daha kapsayıcıdır ve tefsirle ilgili çok sayıda rivayeti biraraya getirmiştir. Fakat bunların hiçbiri bütün tefsir rivayetlerini kapsayan tefsirler değildir. Yani bunlara müracaat edildiğinde, bu tefsirlerde toplanmış rivayetlerin dışında başka bir tefsir rivayetinin daha mevcut bulunmadığına güven hasıl olmaz. Gerçi el-Burhan, Nuru’s-Sakaleyn ve el-Dürrü’l-Mensur gibi tefsirlerde, hatta kimisi şu an elimizde bulunmayan birçok tefsir ve rivayet kitaplarından tefsir rivayetleri derlenmiştir ve bunların müellifleri ayetlerle ilgili rivayetlerin tümünü biraraya getirmeye niyet etmişlerdir ama öncelikle onların zamanlarının imkanının bugünkünden çok daha az olduğu, ikincisi sadece ayetlerle ilişkisini teşhis ettikleri rivayetlere tefsirlerinde yer verdikleri hesaba katılmalıdır. Belki de ayetlerin mana ve tefsirlerinin anlaşılmasında etkili olacak ve yararlanılabilecek nice rivayet vardı, fakat bunları tespit edemediler. Bu iki nokta gözönünde bulundurulduğunda, tefsir yaparken istifade edilebilecek ve etkili olacak tüm rivayetlerin, daha fazla araştırma ve incelemeye ihtiyaç duyurmayacak biçimde biraraya getirildiğinden emin olunamaz.
2. Zayıf ve Güvenilmez Rivayetlerle Karışık Olmaları
Gerçi bu tefsirler itibar açısından farklı farklıdır ve itibar dereceleri fertlerin gözünde muhteliftir. Bunların bir bölümü Ehl-i Sünnet’in telifidir ve Ehl-i Sünnet onlara itimat eder. Hatta içlerinden Kitabu Tefsiri’l-Kur’ani Sahih Buhari gibi bazılarının tüm rivayetleri sahih ve güvenilir görülür. Ama Şia’ın onlara böyle bir güveni yoktur. Bir kısmı Şia’nın telifleridir ve Ehl-i Sünnet onlara güvenmez. Aynı şekilde Şia’dan Tefsiru Ayyaşi ve Ehl-i Sünnet’ten el-Dürrü’l-Mensur gibi tefsirlerden bazılarının rivayetleri mürseldir ve sened bakımından araştırılabilir değildir. Kimisinin rivayetleri de senedlidir ve sened bakımından incelenebilir. Fakat bütün bunların ortak özelliği, bu tefsirlerdeki rivayetlerin hiçbirinin herkese göre sahih ve güvenilir olmamasıdır. Bu tefsirlerin rivayetleri -bazıları çok, bazıları az- zayıf ve itimat edilmez rivayetlerle karışık haldedir. Çelişkili rivayetlerden ve zâhirleri dinin apaçık ilkeleriyle çatışan rivayetlerden uzak değildir. Bu sebeple onların her bir rivayetinden istifade etmek, araştırıp incelemeye bağlıdır.
Elbette tahkik senedle sınırlı olmayacaktır. Bazı yerlerde rivayetin senedinin sıhhati sabit olabilir ama metnin kuvveti, tarik sayısı, ayetlerin zâhirine mutabakat, aklın kavrayışıyla veya âkil insanların tarzıyla teyit edilmesi ve benzeri gibi karineler dikkate alındığında sâdır oluşu konusunda güven hasıl olmayabilir. Yine sahih senede sahip olan rivayetlerin başka bir sahih rivayetle çelişmesi veya ayetlerin nassına ya da dinde zaruri olan ilkelere aykırı düşmesi gibi şeyler sonucunda güvenilir olmaktan çıkması da mümkündür. Bu nedenle tefsirde bu kitaplardan doğru yararlanma, özel bir uzmanlık ve bilgi gerektirmektedir. Nitekim onlardan faydalanabilenler de bu kitaplardan sahih biçimde yararlanmayı bilenlerdir sadece.
Bütün bu eksikliklerin varlığına rağmen bu tür kitaplar birçok yerde ayetlerin tefsiri için istifade edilebilir olmakla kalmaz, bilakis Kur’an Tefsiri Metodolojisi’nde kanıtlanan ilkeye göre -ayetlerin tefsirinde rivayetlere müracaat etmek ve Nebiyy-i Ekrem ve pâk İmamların (a.s) beyanatlarından yararlanmak lazımdır- ayetlerle ilgili rivayetlerle araştırmayı tamamlamak için bu kitaplara başvurulması müfessire gereklidir. Bu durumda bu kitapların özelliklerini öğrenmek ve onların kuvvetli ve zayıf noktalarından haberdar olmak faydalıdır, hatta bilakis zarurudir. Bu yüzden burada, kısaca, zımni asli rivayet tefsirlerinden, bağımsız asli rivayet tefsirlerinden ve tefsir mecmualarından bazısını tanımaya ve incelemeye koyulacağız.
Dostları ilə paylaş: |