Zımni Asli Rivayet Tefsirleri
Kitabu’t-Tefsiri1300 Buhari
Ehl-i Sünnet ulemasından Muhammed b. İsmail Buhari (vefatı hicri 256), Sahih-i Buhari olarak şöhret bulmuş el-Camiu’s-Sahih adında bir kitap telif etmiştir. Kitap Ehl-i Sünnet’in altı sahihinden biri sayılır ve onlara göre büyük itibarı vardır. O kadar ki şöyle denmiştir: “Bu kitap, Kur’an-ı Kerim’den sonra kitapların en sahihidir.” Buhari’den, “Bu kitapta sahih rivayet dışında hiçbir şeye yer vermedim”1301 cümlesi rivayet edilmiştir. Bu kitapta topladığı rivayetleri Kitabu Bedi’l-Vahy, Kitabu’l-İman, Kitabu’l-İlm, Kitabu’l-Vudu vs. gibi kitaplar halinde tasnif ve tanzim etmiştir. Kitaplarından biri de, 364 bab içinde Kur’an-ı Kerim’le ilgili beş yüz rivayete yer verdiği Kitabu’t-Tefsir veya Kitabu Tefsiri’l-Kur’an’dır.1302 Bu başlıkta geçen Kitabu’t-Tefsiri Buhari’den maksat, rivayetleri başka rivayet kitaplarından derlenmemiş olduğundan “asli” olarak adlandırdığımız, ama müstakil bir kitap olmadığı ve bir rivayet kitabının içinde yeraldığı için de “zımni” olarak isimlendirdiğimiz Sahih-i Buhari’nin bu kısmıdır.1303
Buhari bu kitapta Kur’an-ı Kerim’deki surelerin tertibini izleyerek bazı ayetlerin izahı için Allah Rasülü (s.a.a) ve sahabeden rivayetler nakletmiştir. O, rivayetleri zikretmesine ilaveten, Kur’an’ın bazı kavramlarının manasını kendi ifadesiyle veya sahabe ve tabiinden naklederek özetle beyan etmiş ve buna bağlı olarak da bazı sure isimlerinin isimlendirilmesinin açıklamasına ilişkin söz söylemiştir. Mesela Hamd suresinin tefsirinde kimseye atıfta bulunmayarak şöyle demiştir:
“Rahman ve rahim, rahmet (kelimesi) için belirtilmiş iki isimdir. Rahim ve rahman, tıpkı alîm ve âlim gibi aynı anlama gelir. “el-Din” ise iyi ve kötü hakkında karşılıktır.”
Hamd suresinin “Ümmü’l-Kitab” olarak isimlendirilmesinin sebebini şöyle izah etmiştir: “Onu Ümmü’l-kitab olarak adlandırmışlardır. Çünkü mushaflar onu yazarak ve namaz onu okuyarak başlar.” Buhari, mürsel (senedsiz) şekilde Mücahid’den şöyle nakletmiştir:
بالدین ‘e بالحساب manası vermiş, مدینین’e de محاسبین demiştir.”1304 Bu tür meseleler diğer surelerin tefsirinde de göze çarpmaktadır.1305 Bazı yerlerde rivayetleri izah ederken rivayetin manası üzerine kısa açıklamalar yapmıştır.1306 Dolayısıyla Buhari’nin kitabı sırf rivayet tefsiri değildir. Bilakis edebiyat ve lugat konularını da kapsamaktadır.
İnceleme
Bu kitap, Ehl-i Sünnet nezdinde en muteber rivayet kitabı olması bakımından Ehl-i Sünnet’le ihtilaf konusu olan meseleleri müzakere ederken ondan istifade edilebilir ve tartışmada delil gösterilebilir.1307 Tefsirde de bazı yerlerde rivayetlerden ve orada geçen bahislerden teyit olarak faydalanılabilir. Fakat bu kitabı ve itibar seviyesini öğrenmek için aşağıdaki noktalar dikkate değerdir:
1. Bu kitapta tefsir rivayetleri azdır. Çünkü birçok ayetin izahında rivayet zikredilmemiştir. Kur’an’ın 114 suresinin tefsirine dair rivayetlerin tamamı beş yüz rivayet kadardır. Bunların bir kısmı, Kitabu’t-tefsir’de zikredilmiş olmalarına rağmen tefsirin dışındadır, ayetlerin mana ve maksadını açıklama ve izaha yönelmemiştir.
Misal vermek gerekirse, Hamd suresinde sadece iki rivayet zikredilmiştir ve ikisinde de Hamd suresinin manası için en ufak bir tefsir ve beyana yer verilmemiştir. Birinci rivayet Hamd suresinin azametini beyanı içermekte, ikinci rivayet ise cemaat imamı kıraatı bitirdikten sonra “amin” demeye teşvik hakkındadır.1308 Bakara suresinin tefsirinin başında “وَعَلَّمَ آدَمَ الأَسْمَاء كُلَّهَا” ayetini izah ederken müminlerin kıyamet günü peygamberlerden şefaat istemesiyle ilgili yaklaşık bir sayfa uzunluğunda bir rivayet zikretmiştir. Oysa bu rivayetin ayet-i kerimeyle irtibatı, Allah’ın herşeyin isimlerini Hz. Âdem aleyhisselama öğrettiği sonucu çıkarılan bir cümleden ibarettir. Bu cümle dışında rivayetin ayetle hiçbir ilişkisi yoktur.
2. Ehl-i Sünnet’in bu kitabı Kur’an-ı Kerim’den sonra en muteber kitap görmesine ve müellifinden sahih rivayet dışında bir şeye bu kitapta yer vermediğini rivayet etmesine rağmen bu kitabın rivayetlerinden hiçbiri Ehl-i Sünnet dışındakiler için ispatlanabilir değildir. Çünkü bu rivayetlerin ravilerinin mevsuk olup olmadığını ispat için Ehl-i Sünnet’in rical âlimlerinin mevsuk bulması dışında bir yol yoktur ve İbn Ebi Hatim’in Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim’i incelenirken beyan edileceği üzere onların güvenilir bulmasının Ehl-i Sünnet dışında itibarı yoktur. Buhari’nin “Bu kitapta sahih rivayet dışında hiçbir şeye yer vermedim” sözü de muteber değildir ve buna itimat edilemez. Bu kitapta Ehl-i Sünnet’in rical âlimlerinin zayıf bulduğu veya yalancılıklarını ya da hadis uydurduklarını ispatladığı çok sayıda kişiden rivayet nakledilmiş olmasına rağmen bu söze nasıl güvenilebilir? Muzaffer1309, Delailu’s-Sıdk’da Ehl-i Sünnet’in altı sahihinin1310 itibarını düşüren bazı unsurları zikretmiş; bunların dördüncüsünde, Sıhah-ı Sitte’nin hepsinde veya bazısında kendilerinden rivayet nakledilmiş ama aynı zamanda Ehl-i Sünnet’in iki rical âliminin “yalancı” veya “terkedilmiş” ya da “helak olmuş”, yahut “yalancılıkla itham edilmiş” ya da “zayıflığın toplandığı kişi” veya “ciddi biçimde zayıf” gibi tabirlerle tanıttığı yaklaşık 365 kişiyi bulup çıkarmıştır.1311 Bunların 89 tanesi, Sahih-i Buhari’de kendilerinden hadis nakledilmiş1312 ve Zehebi ile İbn Hacer’den -Ehl-i Sünnet’in meşhur iki rical âlimleri- Buhari’nin, Sahih’inde bizzat kendisinin zayıf kabul ettiği bir cemaati hüccet saydığının nakledildiği kimselerdir.1313
3. Bu kitapta, senedi sahih bile olsa kabul edilemez durumda olan birtakım rivayetler vardır. Çünkü Kur’an-ı Kerim’e ve akli burhana aykırıdırlar. Mesela “وَعَلَّمَ آدَمَ الأَسْمَاء كُلَّهَا”1314 ayetinin izahında Nebiyy-i Ekrem’in (s.a.a) kıyamet günü Allah’ı göreceğini ihtiva eden bir rivayete yer verilmiştir.1315 Yine “إِنَّ اللّهَ لاَ يَظْلِمُ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ”1316 ayetini izah ederken Allah’a ibadet etmiş herkesin kıyamette Allah’ı göreceğini anlatan bir rivayeti zikretmiştir.1317 Kaf suresinin tefsirinde Nebiyy-i Ekrem’in (s.a.a) ayın ondördüne işaret ederek şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Şu ayı gördüğünüz gibi kesinlikle Rabbinizi de göreceksiniz.”1318 Oysa Kur’an şöyle buyurmaktadır: “لاَّ تُدْرِكُهُ الأَبْصَارُ”1319 “Gözler onu göremez.” Üstelik Allah’ı görmeyi meneden akli kanıt da sağlamdır. Bu sebeple bu rivayetlerin bâtıl olduğu kesindir ve senedleri sahih bile olsa kabul edilemezler.
Aynı şekilde “وَتَقُولُ هَلْ مِن مَّزِيدٍ”1320 ayetinin altında, Allah’ın
“هَلْ مِن مَّزِيدٍ”, “Daha fazlası var mı?” diyen cehenneme cevap verirken cehenneme adım attığını, bunun üzerine cehennemin “Yeterli, yeterli” dediğini anlatan üç rivayete yer vermiştir.1321 Bu rivayetler de Allah Teala’ya cisim atfetmeyi meneden kesin akli burhana aykırıdır ve kabul edilemez.
Nebiyy-i Ekrem (s.a.a) hakkında da Hazret’in nübüvvet makamıyla bağdaşmayan rivayetler zikretmiştir. Bunlardan biri, Alak suresinin tefsirinde geçen ve Hazret’in, vahyin nüzulünün başlangıcında ve Alak suresinin ilk ayetleri indiği sırada peygamber olarak gönderildiğini bilmediğini, korkuya ve endişeye kapıldığını, bunun üzerine Hz. Hadice’nin onu amcasının (Varaka b. Nevfel) yanına götürdüğünü ve onun da Hazret’e, gördüğü şeyin, peygamber gönderildiğinin alameti olduğunu bildirdiğini anlatan rivayettir.1322
4. Bu kitabın rivayetlerinin bir kısmı mevkuftur. Yani Allah Rasülü’ne (s.a.a) ulaşmamış ve Hazret’in sahabesinden nakledilmiştir.1323
Mesela “مَا نَنسَخْ مِنْ آيَةٍ أَوْ نُنسِهَا”1324 ayetinin zeylinde ve;
“وَاتَّخِذُواْ مِن مَّقَامِ إِبْرَاهِيمَ مُصَلًّى”1325 ayetinin zeylinde Ömer’den nakledilmiş rivayet1326; “فَمَن شَهِدَ مِنكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ ”1327 ayetinin zeylinde
“فِدْيَةٌ طَعَامُ مِسْكِينٍ”1328 cümlesini “فدیة طعام مساکین” şeklinde kıraat eden İbn Ömer’den “Bu cümle mensuhtur”1329 dediği nakledilmiş rivayet gibi. Yine “أَطِيعُواْ اللّهَ وَأَطِيعُواْ الرَّسُولَ وَأُوْلِي الأَمْرِ مِنكُمْ”1330 ayetinin izahında İbn Abbas’tan bu ayetin Abdullah b. Huzafe hakkında indiğinin nakledildiği rivayette1331 görüldüğü gibi. Keza meveddet ayetinin1332 tefsirinde İbn Abbas’tan, “ الْقُرْبَى”ya Peygamber’in (s.a.a) Kureyş’le olan akrabalığı manasını verdiğinin ve müstesnayı Kureyş’ten sıla-i karabet talebiyle tefsir ettiğinin nakledildiği rivayet1333 gibi. Yani bu durumda Hazret, Kureyş’ten, kendisiyle onlar arasındaki akrabalık sebebiyle kendisine güzel davranmalarını ve ona yardım etmelerini istemiş olmaktadır. “Sahabe tefsirinin değeri” kısmında tahkik edildiği üzere bu tür rivayetler, senedi sahih dahi olsa, mevsuk tarikle bize ulaşsa bile ve bâtıl olduğuna kesin delil bulunmasa da Peygamber’den (s.a.a) ulaşmış rivayetin değerine sahip değildir. Bunlar rivayet adıyla anılsalar da gerçekte beşerin görüşleridir, eleştiriye ve incelemeye açıktır. Çünkü sahabe ve tabiin hatadan masun değildir, içtihad ve istinbatlarının da bizim için ayrıcalıklı itibarı yoktur. Elbette ki ayetlerin nüzul sebebi ve benzeri kabilinden içtihada tabi olmayan ve hissi mevzular onların adil ve mevsuk olanlarından güvenilir ve muteber bir tarikle nakledildiğinde itimat edilebilir ve tefsirde etkisi vardır. Fakat üçüncü noktada beyan edildiği gibi, bu kitabın rivayetlerinde senedin sıhhati ve tarikin güvenilirliği Ehl-i Sünnet’ten olmayanlar için ispat edilebilir değildir. Buna ilaveten tüm sahabe ve tabiinin adalet ve güvenilirliği sabit olmamaktadır.
5. Bu kitapta sahabe ve tabiinden nakledilmiş tefsirler ve kavramların manasının tamamı mürseldir ve senedsizdir. Sözkonusu mana ve tefsirlerin onlardan geldiği ispatlanabilseydi ayetlerin nüzul zamanının çağdaşı veya o zamana yakın olduklarından ayetlerin nüzul sebepleri ve kavramların manalarına dair görüş ve haberleri, diğer lugat âlimleri ve müfessirlerden daha değerli ve daha güvenilir kabul edilebilirdi. Fakat ne yazık ki onlardan nakledilmiş anlamların ve tefsirlerin hiçbiri sabit değildir. Bizzat Buhari’nin kavramlar ve ayetler için beyan ettiği manalar ve tefsirler ve kimi rivayetlerin kapalılığıyla ilgili olarak gösterdiği açıklamalar, her ne kadar bir görüş olarak dikkate değer bulunsa ve incelenen kavramların anlamları bakımından bilgilendirici olarak mülahaza edilebilir olsa da1334 kavramların anlamlarını ve ayetlerin tefsirini belirleyici, kesin görüş ve peşine düşülebilecek rivayetler olmayacaktır.
6. Bu kitabın kimi rivayetleri, Kur’an ayetleri için şu anki mushafta yazılı, bilinen ve meşhur kıraat dışında başka kıraatlar beyan etmiştir. Bu kıraatların örnekleri şunlardır: “مَا نَنسَخْ مِنْ آيَةٍ أَوْ نُنسِهَا”1335 ayetinde “ننسأها”1336 kıraatı, “إِذَا اسْتَيْأَسَ الرُّسُلُ وَظَنُّواْ أَنَّهُمْ قَدْ كُذِبُواْ ”1337 ayetinde “قد کذبوا”1338
kıraatı, “إِذْ تَلَقَّوْنَهُ بِأَلْسِنَتِكُمْ”1339 ayetinde “تلقونه”1340 kıraatı.
Buraya kadarki noktalarda açıklananlar gözönünde bulundurulduğunda bu tür kıraatların muteber olmadığı ve takip edilemeyeceği anlaşılacaktır. Çünkü, birincisi bu rivayetlerin senedi ispatlanabilir değildir ve böyle okuyuşların Allah Rasülü’nün (s.a.a) sahabesinden vuku bulup bulmadığı bilinmemektedir. İkincisi, bu kıraatların tahakkuk ettiği farzedilse bile genellikle sahabeden gelmiş içtihaddır ve onların içtihadı bizim için muteber değildir. Üçüncüsü, Kur’an’ın gerçek kıraatının bir kıraattan fazla olmadığı hesaba katılırsa Müslümanlar arasındaki meşhur kıraatlara karşın şaz kıraatları gösteren bu tür rivayetlerin senedi sahih olsa dahi ve bu kıraatların içtihad olmadığı ispatlansa bile Müslümanların şaz kabul etmesi ve sırt çevirmesi sonucu itibarını kaybetmiş ve izlenebilir olmaktan çıkmıştır.
Diğer Zımni Asli Rivayet Tefsirleri
Sahih-i Müslim, Sünen-i Tirmizi ve Hakim’in Müstedrek’i gibi diğer rivayet mecmualarında da Buhari’nin Kitabu’t-Tefsir’i gibi Kitabu’t-Tefsir’ler vardır.
Sahih-i Müslim’de Kitabu’t-Tefsir başılığı altında bazı ayetlerle irtibatlı 37 rivayete yer verilmiş ve rivayetleri nakletme dışında, kavramların manası ve benzeri kabilinden başka hiçbir konu beyan edilmemiştir.1341 Sünen-i Tirmizi’de Kur’an ayetleriyle bağlantılı rivayetler, 95 bab ve 420 rivayet içeren Kitabu Tefsiri’l-Kur’an başlığı altında zikredilmiştir. Burada da Kur’an kavramlarının manası gibi konular beyan edilmemiş, müellif sadece rivayetlerin sened durumu ve vasıfları hususundaki görüşlerini belirtmiştir.1342 Hakim’in Müstedrek’inde de Kur’an’la ilgili rivayetler Kitabu’t-Tefsir başlığı altında yaklaşık 321 sayfada zikredilmiştir. Burada da rivayetlere yer verilmesi ve senedlerin sıhhatini beyanda Buhari ve Müslim’in şartıyla yetinilmiştir.1343
Buhari’nin Kitabu’t-Tefsir’inin incelenmesi sırasında açıklanan noktalar gözönünde bulundurulduğunda bu tefsirlerin durumu ve itibar seviyeleri gayet net anlaşılacağından ve incelenmesi kolay olduğundan sözü uzatmaktan kaçınarak bu tefsirleri tafsilatlı incelenmeyi gözardı ediyoruz.
Müstakil Asli Rivayet Tefsirleri
Burada müstakil asli rivayet tefsirlerinden üç tefsiri ele alacağız. Biri Ehl-i Sünnet tefsirlerdendir ve adı Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim’dir. İki tefsir ise Şia tefsirlerdendir. Bunlar da Tefsiru Ayyaşi ve Tefsiru Furat Kufi’dir.
Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim
Bu isim altında iki rivayet tefsiri telif edilmiş ve basılıp yayınlanmıştır. Biri, İsmail b. Kesir Kureşi Dımeşki (vefatı hicri 777) tarafından telif edilmiş ve Tefsir-u İbn Kesir adıyla da anılan içtihadi rivayet tefsiridir.1344 Bu kısmın başlığında kasdedilen bu tefsir değildir. Diğeri, Kur’an’dan kelimeler veya cümleler ya da ayetlerin zeylinde Nebiyy-i Ekrem’e ait hadislerin ve sahabe ve tabiinden rivayetlerin zikredilmesiyle yetinildiği, İbn Ebi Hatim Razi adıyla bilinen Abdurrahman b. Muhammed b. İdris’in (vefatı hicri 327)1345 telif ettiği mutlak rivayet tefsiridir.1346 Burada onu tanıtmak ve inceleme niyetindeyiz.1347
Bazen Tefsiru İbn Ebi Hatim adıyla da anılan1348 bu tefsir yakın zamanlarda Es’ad Muhammed Tayyib tahkikiyle1349 basılmıştır ve 19541 adet tefsir rivayeti içermektedir. Kamil Uvayda, onun için dört ciltlik fihrist hazırlamıştır. Basılıp yayınlanmış tefsir, Nas suresi dışında Kur’an’daki surelerin tamamının tefsiri için rivayet ve hadis ihtiva etmektedir. Fakat muhakkik, kitaba yazdığı mukaddimede şöyle demiştir: “Bu tefsirin mevcut kısmı Fatiha suresinden Ra’d suresinin sonuna kadar1350, Mu’minun suresinden1351 Ankebut suresinin sonuna kadardır. Bu tefsirin kayıp rivayetlerinin tamamı hususunda İbn Kesir’in Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim’ine, Suyuti’nin Dürrü’l-Mensur’una, İbn Hacer Askalani’nin Fethu’l-Bari, Tağliku’l-Ta’lik’ine ve Şevkani’nin Fethu’l-Kadir’ine itimat ettim.”1352 Yani kayıp kısımda, bahsi geçen tefsir ve kitapların İbn Ebi Hatim’in tefsirinden
naklettikleri rivayetleri toplamış ve bu tefsiri tamamlamak için mevcut kısma eklemiştir.1353 Bu tefsirin mevcut kısmında bütün rivayetler -az sayıdakiler hariç1354- senedlidir. Hatta Ebu’l-Aliyye, Süddi, Mukatil ve Rebi b. Enes’den senedsiz aktarılan rivayetlerin bile senedlerini mukaddimede zikretmiştir.1355 Fakat kayıp kısımda, topladığı rivayetlerin çoğu Suyuti’nin Dürrü’l-Mensur tefsirinden alınmıştır, mürseldir ve senedsizdir.1356
Mevcut kısımda bütün rivayetler “حدثنا” veya “ثنا” ya da “حدثنی” yahut “قرأت علی محمد بن فضیل” ifadesiyle nakledilmiş ve görünen o ki müellif hepsini doğrudan ravilerin kendilerinden işitip kitaplarından aktarmıştır. Bu nedenle kitabın mevcut kısmını, kavramsal tarifimize göre asli rivayet tefsirlerinden sayabiliriz. Nitekim Bağavi, Suyuti, İbn Kesir, Şevkani gibi ondan sonraki müfessirler kendi tefsirlerinde ondan çok sayıda rivayet nakletmişlerdir. Suyuti’den şöyle nakledilmiştir: “İbn Ebi Hatim’in tefsirini kitabımda (el-Dürrü’l-Mensur) hulasa ettim.”1357
Bu rivayet tefsirin özelliklerinden biri, müellifin, sadece tefsirle ilgili ve ayetlerin manasını izaha dönük rivayetleri biraraya getirmiş olması, ayetlerin manasını açıklamayan tefsir dışı rivayeti ise bir şekilde Kur’an’la ve ayetlerle irtibatlı olsa bile gündeme getirmemesidir.1358
Müellif, tefsirinde yeralan kısa mukaddimede şöyle demiştir: “Ayetlerin tefsirinde senedi sahih ve metni münasip olan rivayetlere yer vermeye gayret gösterdim. Ne zaman Allah Rasülü’nden (s.a.a) bir ayetin tefsirini bulsam o tefsirin benzerini beyan etmiş sahabeden hiçkimseyi Hazret’le birlikte zikretmem. Ne zaman sahabeden bir tefsiri elde etsem eğer
bütün sahabe üzerinde ittifak etmişse onu en yüksek payedekilerden en sahih senedle naklederim. Bu tefsire muvafık olanların adını da senedi zikretmeksizin veririm. Eğer tefsirde ihtilaf mevcutsa aralarındaki farklılığı göstererek her biri için bir sened aktarır ve muvafık olanların adlarını senedi çıkartarak sayarım. Eğer sahabeden bir tefsir bulamazsam tabiin ve etba-ı tabiinden tefsir zikrederken sahabe tefsirini belirtmede kullandığım metodu uygularım.”1359
Bu tefsirde de Ehl-i Sünnet’in diğer rivayet tefsirlerinde olduğu gibi en fazla rivayet sahabe ve tabiindendir, buna karşılık Allah Rasülü’nden (s.a.a) hadis nakli azdır. Mesela Hamd suresinin tefsirinde toplam 42 rivayetten sadece altı tanesi Allah Rasülü’nden (s.a.a) 1360, üç tanesi İmam Ali’den1361 (a.s), geriye kalanlar ise sahabe ve tabiindendir.1362
Bu tefsirin diğer bir özelliği, rivayetleri zikrederken izlenmiş ve istifadeyi kolaylaştıran gayet iyi düzeni ve kategorilendirmesidir. Ayetlerin kelimeleri ve cümleleri birbirinden ayrılmış, her cümle veya kelimeyle ilgili rivayet o cümle veya kelimenin zeylinde zikredilmiştir. Kelimenin veya cümlenin manasının birden fazla karşılığı bulunduğu yerlerde ikinci karşılığı, üçüncü karşılığı vs. açıklayan rivayetler “الوجه الثانی”, “ الوجه الثالث” vs. başlıkları altında beyan edilmiştir.
Bazı yerlerde “قال ابو محمد”1363 tabiriyle kimi ayetlerdeki kapalılığı giderirken ve onu izah ederken müelliften özet bir açıklama nakledilmiştir. “مَا نَنسَخْ مِنْ آيَةٍ”1364 ayetinin zeylinde 1057 numaralı rivayetin izahında1365 müellifin sözünden çıkan sonuç, tilavetin neshedildiğine1366 kail olduğudur. Yani Kur’an’ın, tilaveti nesholmuş ve fiili Kur’an’dan çıkartılmış başka ayetleri de bulunduğunu tasavvur ediyordu.
İnceleme
Bu tefsir, rivayetlerin çokluğu, çoğu ayet için rivayet zikredilmesi ve bütün rivayetlerinin tefsirle ilgili ve ayetlerin manasını açıklaya dair olması bakımından Buhari’nin Kitabu’t-Tefsir’i ve benzerleri karışsında ayrıcılığı vardır. Bu rivayetlerin tefsir olarak değeri Buhari’nin Kitabu’t-Tefsir’inden fazladır. Yine bütün rivayetlerin tefsirle ilgili olması ve çok azı dışında tüm rivayetlerinin senedli nakledilmesi bakımından, bütün rivayetleri mürsel aktarılan ve çoğu rivayeti tefsir dışında olan Dürrü’l-Mensur gibi tefsirler karşısında imtiyaz ve üstünlüğü vardır. Basımında riayet edilen güzel düzen ve onun için hazırlanmış ve yararlanmayı kolaylaştıran kâmil fihrist bu tefsirin bir başka ayrıcalığıdır. Genel olarak bu tefsir, Nebiyy-i Ekrem’e (s.a.a) ait tefsir rivayetlerine, sahabe ve tabiine ait görüş ve kavillere Ehl-i Sünnet tarikiyle ulaşmak için güzel bir kaynaktır. Fakat ondan istifade edebilmek için aşağıdaki noktalara dikkat edilmelidir:
1. Her ne kadar bu tefsirin aslının mevcut bulunduğu kısımda bütün rivayetlerin ekseriyete yakını senedli ve rivayetlerin bir kısmı Ehl-i Sünnet âlimlerinin nazarında sahihse de, Buhari’nin Kitabu’t-Tefsir’ini incelerken işaret edildiği gibi, rivayetlerin hiçbirinde senedin sıhhati, hatta Ehl-i Sünnet âlimlerinin sahih kabul ettiklerinde bile Ehl-i Sünnet dışındakiler için ispatlanabilir değildir. Çünkü her rivayetin senedinin sıhhati üç şeyi ispatlamaya bağlıdır:
a) Rivayetin nakledildiği kitabın isnadı müellifine sabit olmalıdır.
b) Kitabın müellifinin güvenilirliği muteber delille bilinmelidir.
c) Senedinin bütün ravilerinin güvenilirliği de sabit olmalıdır.
Kitabın müellifinin güvenilirliği ve hadisin senedindeki raviler, adaletleri veya en azından güvenilirlikleri sabit olan kimselerin mevsuk bulmasıyla ispatlanabilmelidir. Güvenilirlikleri sabit olmayan kimselerin mevsuk bulmasının itibarı yoktur. Buna göre Ehl-i Sünnet kaynaklarında nakledilmiş ve Ehl-i Sünnet’in rical âlimlerinin mevsuk bulmasına istinaden sahih ve mevsuk sayılmış rivayetlerin senedi, o rivayetlerdeki senedin sıhhati kendilerinin mevsuk bulmasına dayanan rical âlimlerinin adaleti veya güvenilirliğinin Ehl-i Sünnet dışındakiler için de makbul olması durumunda Ehl-i Sünnet dışındakiler için de muteber ve itimat edilebilir olur. Ehl-i Sünnet’in rical âlimlerinin güvenilirliği Ehl-i Sünnet dışındakiler için makbul olmadığından1367 ve bu yüzden onların güvenilir bulduğu tarikle bu tefsirin müellifinin ve rivayetlerindeki senedde geçen ravilerin güvenilirliği ispatlanamadığından bu tefsirin rivayetlerinin tarikinden Ehl-i Sünnet’in sahih bulduğu rivayetlerden bile ne Allah Rasülü’nün (s.a.a) ayetlere ilişkin gerçek tefsir ve beyanı bilinebilir, ne de sahabe ve tabiinin tefsire dair görüş ve kavillerine sağlam biçimde ulaşılabilir.
2. Bu tefsirdeki rivayetlerin sayısı, sıralı numaralandırmaya göre 19541 rivayet olsa da herşeyden önce bu tefsirin bir kısmının kayıp olduğunu ve tefsirin muhakkikinin sözkonusu kısmın rivayetlerini diğer kitaplardan eklediğini hatırda tutmak gerekir. Her ne kadar bu rivayetler o kitaplarda bu tefsirin müellifinden nakledilmişse de bu kısım mevcut tefsirden olmadığından bu kısmın rivayetlerinin kaynağı gerçekte o kitaplardır ve itibar dereceleri o kitapların itibar derecelerine bağlıdır. İkincisi, bu kitabın çoğu rivayetleri mevkuftur, sahabe, tabiin ve etba-ı tabiinden nakledilmiştir. Bunlara rivayet dense de aslında beşeri görüşlerdir, eleştiri ve incelemeye açıktır. Tahkik etmeksizin onları kabul etmek mümkün değildir. Bu görüşlerin tamamına yakınının beyana istinat etmediği gözönünde bulundurulduğunda bu kitabın ağırlıklı kısmının izah vermeksizin müfessirlerin tefsir görüşleri ve kavillerinin nakli olduğu söylenebilir.
3. Bu tefsir de rivayet tefsirlerinin çoğu gibi, zâhiri münker veya uzak ve kabul edilemez rivayetlerin dışında değildir. Bunun örneği Bakara suresinde 102. ayetin izahında “Harut” ve “Marut”u tavsif ederken İbn Abbas, İbn Ömer ve başkalarından nakledilmiş ve bu ikisini yeryüzüne inmiş ve zina etmiş iki melek olarak tanıtan1368 rivayetlerdir. Bu rivayetin bâtıl olduğunu Dürrü’l-Mensur tefsirini incelerken beyan edilecektir.1369
Dostları ilə paylaş: |