Hayır demesini bilmemek,
Bu madde gerçekten de uygulaması kolay olan ve zaman konusunda zaman yönetimimize en fazla katkı sağlayacak olan maddelerden biridir. Mutlaka çevrenizden sizlere ciddi zamanınızı alan ve aslında sizin yapmamanız ya da yardım etmemeniz gereken konularda talepler gelmiştir. Mesela siz üzerinize düşen sunumu hazırladınız ama sunum hazırlama konusunda çok iyi olmayan bir arkadaşınızın yardım isteğine kıramadığınız için hayır diyemediniz. Evet, yardım etmek çok güzel, ulvi bir erdem ama her seferinde size gelip sunumunu hazırlatan arkadaşınıza balık hediye etmek yerine, balık tutmayı öğreterek, her seferinde sizin zamanınızıda çalmasını engelleyebilirsiniz. Yâda sizin için değerli olan müşterilerinizden biri, tamda mesai saatleri içerisinde arabanızla kendisini bir yere bırakmanızı istemiş olabilir. Eğer rica geldiği anda 3 sn. içinde hayır diyemez iseniz ciddi anlamda iş saatinizden minimum 3 saatin kaybolduğunu düşünebilirsiniz.
Evet, sadece 3 saniye içinde söyleyeceğiniz hayır, iş gününüzden en az 2-3 saati tasarruf ettiğiniz anlamına gelmektedir. Buna benzer gelen talepler ciddi anlamda çalışma saatlerimizden çalmaktadır. Ve gelen bu talepleri çalışma saatlerimizi düşünmeden evet diyerek kabul ettiğimizde, bir süre sonra başkalarına yardım olarak yaptığımız bu iyilikler artık bizlerin görev tanımlarının içerisine yardımcı olduğumuz bu kişiler tarafından eklenen birer madde haline gelmiş olacaktır.
Zamanımız dünyada kullandığımız en değerli kaynağımızdır. Gerçekten gerekli yerlere zaman ayırabilmek için gereksiz yerleri mutlaka hayır diyerek reddetmeliyiz. Bu konuya aşağıdaki satırlarda da detaylı olarak değiniyor olacağız.
Gelin size zamanımızın ne kadar önemli ve kısıtlı olduğunu basit ve küçük bir örnekle daha açıklayayım. Bu çalışmayı okumak için aldığınıza göre kendi gelişiminize önem vermek konusunda Türkiye ortalamasının çok üzerinde olduğunuzu rahatlıkla söyleyebilirim. Anladığım kadarıyla kitap okumaya da önem veriyorsunuz. Peki, gerçekten kitap okumak konusuna zaman ayıran biri olarak yılda kaç kitap okuyorsunuz. Üç kitap, dört kitap, beş, altı? Yılda on kitap okuyorsanız kendinize kitap okumak konusunda zaman ayırıyorsunuz demektir. Sizi gerçekten de yürekten takdir ediyorum. Peki, gelin hesabımıza dönelim.
Aralıksız her sene 10 kitap okuduğunuzu düşünürsek ve ortalama 30 yaşında iseniz ve yine ortalama 70 yaşına kadar yaşayacak iseniz hayatınızın son gününe kadar tam 40 seneniz daha vardır. Senede 10 kitaptan kalan 40 yılda okuyacağınız toplam kitap sayısı 400’ü geçmeyecektir. Tam bir ömür boyunca sadece çok iyi zaman ayırarak kitap okuyan arkadaşlarım, 350 ile 400 arası kitap okuyabilecektir. Bütün ömrümüze bakınca rakam ne kadarda az değil mi?
Zamanımız ne kadara da kısıtlı. İşte tamda bu yüzden zamanımızı etkili ve verimli kullanırken iyi bir okuyucu olarak da okuyacağımız ve zamanımızı vereceğimiz kitapların seçiminde bu düşünceyle hareket etmeliyiz. Seçtiğimiz her kitap hayatımızdan çalınan 1-2 ay demektir.
Bundan sonraki kitap seçimlerinizi yaparken bu hesaplamayı da dikkatlice düşünmenizi rica ederim.
Tüm hayatımıza bu düşünceyle bakabiliriz. Düşünsenize geriye kalan ömrümüzde eğer şanslıysak ve hiçbir hastalıkla uğraşmayacaksak sadece 40 senemiz daha vardır. Bu daha tatile gideceğimiz 40 tane Yaz mevsimi kaldığı anlamına geliyor. Senede 1 hafta tatil yapabiliyorsak, tatil yapabileceğimiz gün sayısı 280 günden ibarettir. Bu tatillerinde ne kadarı gençlik halimizde, ne kadarı yaşlılıkta olacak bununda hesabını bu saatten sonra sizin düşüncelerinize bırakıyorum.
Zaman hayattaki en önemli kaynaktır. Önemini bilelim, israf etmeden hakkını vererek yaşayalım, hakkını vererek çalışalım, hakkını vererek tatil yapıp, kitap okuyalım. Hakkını veremediğimiz zamanların en büyük suçluluğunu, yaşlılığımızda ve ciddi anlamda yaşamak için az zamanımız kaldığını düşünmeye başladığımız zamanlarda anlayacağız.
Önemli olan bu zamanlara gelmeden bugünün yarının ve yakın geleceğin kıymetini bilmemiz ve tüm hayatımızı bu şekilde düşünerek yapmak istediğimiz her şeyle ilgili her türlü ertelemeden vazgeçmemiz olacaktır.
HAYIRIN GÜCÜ;
Çevremize baktığımızda özellikle beraber çalıştığımız veya sürekli iletişimde bulunduğumuz insanlarla yakın diyaloglar kurduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu kadar yakın ve iletişim seviyesi yüksek bir çevreye yada arkadaş grubuna sahip olduğumuz zaman, ister istemez bu yakın çevremizin bazı talepleriyle de karşılaşabiliriz. Zaman yönetimi açısından, gelen taleplerin genel iş yapışımıza ciddi aksamalara neden etkenlerden biri olarak gözüktüğünü yukarıda sizlere aktarmıştım. Özellikle altını çizmek istediğim konu, iş ile ilgili gelen taleplerde biraz daha fedakârlık yaparak destek olmamız kabul edilebilir gözükürken, iş dışında iletilen ve ciddi olarak işin dışında zamanımızı alan bu taleplere cevabımızı net şekilde verebilmeliyiz. Zaten günün yoğunluğundan ciddi anlamda zaman sıkıntısı yaşayan bizler, birde gelen angarya iş taleplerine hayır cevabını veremediğimizde, ciddi iş yetiştirme problemleri yada kendimize zaman ayıramama problemiyle karşılaşmak zorunda kalacağız.
Bu talepler genel iş tanımımızın dışında ve bizim yapma mecburiyetimiz olmayan taleplerdir. Genel olarak küçük bir iyilik tarzında istenen bu zaman alıcı talepler, önünü alamadığımızda kendi işimizin aldığı zamandan bile fazla zamanımızı almaya başlayabilmektedir. Sizin de aynı odayı paylaştığınız arkadaşınız, acil dışarı yemeğe çıkması gerektiğini söyleyerek, küçük bir raporun hazırlanması konusunda sizden yardım istemiş miydi?
Ya da müşteri ziyaretine çıktığınızı bilen bir arkadaşınız, aslında çok yolunuzun üstü olmamasına rağmen gideceği yere bırakmanız için sizden yardım istemiş miydi?
En fazla zamanımızı alan ve ciddi oranda hayır diyemediğimiz kişiler, sosyal anlamda bizim için önemli olan ve kırmak istemediğimiz derecede bizim için önemli olan insanlardır. Bunların başında eşiniz, anneniz ya da babanız gelmektedir. Eşiniz normalde onun yapması gereken her hangi bir konuyla ilgili sizden yardım istemek konusunda çok bonkör davranabilir.
Tam sabah hazırlanıp ofise çıkacağınız anda, elinde küçük bir poşetle,
‘’ Bu poşeti de ofise giderken annemlere bırakabilir misin?’’
diye küçük bir soruyla tam olarak 1 saatinizi gasp edebilir.
Bir diğer zaman hırsızı yakın diyalog içinde olduğunuz ve en önemli müşteriniz diyebileceğiniz kişi yada kurumlar olacaktır. Sizin için çok değerli bir müşterinizi düşünmenizi rica ediyorum. Müşterinizle bir siparişin görüşmesini yapıyorsunuz ve bu sipariş ile müşterinizin vereceği destek sizin aylık, hatta quarter ya da yıllık performansınızı direk olarak etkileyecektir. Sizi o kadar zayıf bir anınızda yakalamış olabilir, o anda destek olması için en kibar halinizle sipariş istemiş olabilirsiniz. Tam da bu anda size
‘‘Şehir merkezinde küçük bir işim var ve araçla gittiğimde park problemi yaşadığım için biriyle gitmem gerekiyor bana yardım edebilir misin? ‘’diye sordu.
Mutlaka benzer sorulara küçük ricalara her birimiz muhatap olmuşuzdur. Size küçük işi olduğunu söyleyen müşterinize ilk 5 saniye içinde vereceğiniz HAYIR cevabı, sizi yaklaşık olarak 2 saatlik bir angaryadan çok rahat kurtarabilecektir. Evet, gerçekten de bu kadar önemli bir müşteriye hayır demek ciddi bir zorluk olarak gözükmektedir.
Eğer bu teklife hayır diyemezseniz, bundan sonra her şehir merkezindeki küçük işte, sanki hiçbir sorumluluğunuz yokmuş gibi ilk aranan kişi siz olacaksınız.
Genel olarak bu örnekteki gibi önemli müşterilerden gelen talepleri hayır diyemememizin en önemli nedeni yaşadığımız iş ilişkimizin zedeleneceği ile ilgili endişedir. Eğer hayır dersek, sanki müşteri vereceği siparişin âdetini düşürecek ya da tamamen siparişten vazgeçecektir. Hâlbuki mesaimize olan saygımızı ve iş saati içinde bu tarz talepleri maalesef karşılayamadığınızı açıkladığınızda, kendi işinize olan saygınızı müşterinize göstermek içinde iyi bir fırsatı değerlendirmiş olacaksınız. Mesai saatlerine saygı başarılı bir lider için gerekli en önemli konuların başındadır. Bu prensibinize karşı olarak gelen her talebe cesaretle hayır dememiz gerekmektedir.
Tedirginlik ve şüpheniz varsa HAYIR deyiniz Hayır’ı evet yapmak, eveti hayır yapmaktan çok daha kolaydır,
Hayır, dünyadaki en güçlü kelimedir. Eğer kullanmasını biliyorsanız. Ciddi anlamda uygun yerlerde kullandığınız da, kullanmadığınız durumlara göre zaman problemi yaşamanız ciddi oranda azalacaktır. Bu konuya özel hassasiyet göstermeniz zaman yönetimi açısından hayırın gücünü kullanarak ciddi oranda zaman tasarrufu yapmanızı sağlayacaktır.
3. MÜLAKAT YETENEĞİ
Mülakat yapabilme yeteneği iki yönüyle değerlendirilmelidir. Liderlik kişilik özelliğine sahip bireylerin, bu özelliklerini gösterebilmeleri ve etki alanlarını arttırabilmeleri için daha fazla kişiye ulaşabilme şansına sahip üst pozisyonlara ihtiyaçları vardır. Bu mevki ya da pozisyonlar liderin etki alanındaki kişileri çoğaltarak, bu kişileri toplam liderlik seviyesini gösterebileceği iç müşterileri haline getirmektedir. Liderlerin bu pozisyonları alabilmeleri için iyi bir mülakat nasıl yapılır konusunda gerekli bilgilere sahip olması gerekmektedir. Diğer tarafta ise işe alımlar için mülakat yapan tarafta olan bir liderinde, iyi bir mülakatçı olabilmesi için bilmesi gereken detaylar bulunmaktadır. Bu detaylar araştırılarak mülakata giren ve mülakatı yapan tüm pozisyonlarda lider üst seviye bilgiye sahip olmalıdır.
Peki, ama firmalar ne ararlar?
Zekâ? Çalışkanlık? Teknik?
Günümüz özel sektöründe, terfi etmeye aday olan personeller arasında çok ciddi seviyede rekabet bulunmaktadır. Firmalar adayları detaylı şekillerde inceler, belli sınav ve değerlendirme merkezlerine katılmalarını sağlar ve sonuçta da yapılan son mülakattaki performans ile kimin pozisyonu alacağına karar verirler. Bu yüzden özel sektörde çalışan personel için mülakat ana başarı formüllerinin en önemlilerindendir. Bende pozisyon olarak orta düzey bir yönetici olarak şu anda çalıştığım pozisyonu alabilmek için sıkı bir değerlendirme sürecinden geçmiş ve çok farklı değerlendirme merkezi uygulamalarıyla baş etmek zorunda kalmıştım. Bilmeyen arkadaşlarımız için profesyonel seçme merkezi uygulamalarında nasıl bir sürecin yaşandığını ve ne kadar detaylı bir inceleme yapıldığını tecrübeyle sabit olarak sizlere aktarmak istiyorum.
Assestment sürecimizin başlangıcında yaklaşık 100 sorudan oluşan genel yetenek seviyemizin ölçüldüğü ALES ayarında bir sınava girerek güne başladık. Hemen sınav sonrası verilen 10 dakikalık aradan sonra, grup mülakatına gireceğimizi öğrenerek mülakat konusunu öğrenerek konu üzerinde tüm arkadaşlarım gibi bende çalışmaya başladım. Grup mülakatında verilen proje üzerinde herkes bireysel olarak çalıştıktan sonra grup tartışmasına başladık. Bende projeyi detaylı inceleyerek tüm analizlerimi yaptım, verilmesi gereken kararları kendimce haklı nedenlere bağlayarak tüm hazırlığımı bitirmiştim. Modaratör ilk etap çalışma süresinin dolduğunu ve grup tartışmasının başlayabileceğini söyleyerek çalışma sonunda gruptan istenen sonuçların 1 saat içinde hazırlanmasını bildirip sözü gruba bıraktı. Modaratörün sözü bize vermesiyle grupta yaklaşık 10 saniyelik bir sessizlik oldu ve söze kimin başlayacağı beklenirken, sözü ben aldım ve şöyle bir giriş yaptım.
‘‘Değerli arkadaşlarım, grup olarak hepimiz projeyi çalıştık ve projenin ana hatlarına hepimiz hâkim durumdayız. Benim düşüncem projeyi hızlı şekilde sonuca götürebilmek için bölümsel olarak ele almamız yönündedir.’’
Tamda bu anda grup içindeki arkadaşlardan birisi sözümü keserek projeyle ilgili bu şekilde çalışmanın gereksizliğinden bahsederken başka bir grup üyesi 3. olarak söze atladı ve çalışmanın ilk beş dakikasında çalışma, çatışmaya dönüşmeye başlamıştı. Burada bu çalışmanın anlatımını keserek size değerlendirmelerin ne kadar da titiz ve ince yapıldığını deliliyle göstermek istiyorum. Sizi tüm çalışmaların bittiği ve son değerlendirmenin yapıldığı ertesi güne götürmek istiyorum.
Sonradan öğrendiğim modaratörün yanında bulunan ve kişisel olarak beni ve benimle birlikte diğer iki kişiyi izlemekle görevli bir danışmanın karşısında buldum kendimi. Danışman genel olarak çalışma ile ilgili geri bildirimlerde bulunarak, bana gerekli bilgilendirmeleri yapmak için burada bulunuyordu. Ve grup çalışması için verilecek geri bildirimle görüşmeye başlarken bana çok şaşırdığım bir cümle ile ilk sorusunu sordu.
Tarık Bey; grup çalışmasında ilk sözü siz aldınız ve gruba şöyle bir hitapla projeye başladınız. ‘‘Değerli arkadaşlarım grup olarak hepimiz projenin ana hatlarına hâkim durumdayız. Benim düşüncem projeyi hızlı şekilde sonuca götürebilmek için bölümsel olarak ele almamız yönündedir.’’
Duyduğum kelimelerin bir gün önceki çalışmada söylediğim kelimelerin her harfine bile dikkat edilerek karşıma çıkarılması beni şok etmişti.
Tam da bu anda kendimi sorgu odasında gibi hissederken danışmanın takdiri ile biraz kendime geldim. İlk sözü alarak grup içinde fark yarattınız ve projeye çok iyi bir başlangıç yaptınız. Fakat sizin sözünüzü kesen arkadaşınızı niye engellemediniz ve konuşmanızı bitirmenize izin vermesini sağlamadınız?
Bu kısa bölüm çalıştığımız veya çalışmak istediğimiz şirketlerin, gerçekten de günümüz çağında ne kadar dikkatli şekilde değerlendirme yaptıklarını ve artık tüm değerlendirme sürecini ne kadar profesyonelce ilerlettiklerini göstermektedir. Bu kadar profesyonel bir anlayış varken, bizde çalışanlar ve kariyer hedefi olan liderler ve lider adayları olarak aynı profesyonel düşünce tarzıyla mülakatları ve değerlendirme merkezlerini düşünerek kendimizi hazırlamalıyız.
Değerlendirme merkezinin diğer çalışması ise yönetim kuruluna sunum çalışmasıydı. Bu çalışmada size tekrar farklı bir konu veriliyor ve konu hakkında yönetim kuruluna flipchart kullanılarak sunum yapmanız isteniyordu. Yaklaşık 45 dakikalık hazırlık sonrası sunum zamanı gelmiş, tüm hazırlıklarımı bitirerek heyecanla sunuma başlamıştım. Karşımda gerçekten bir yönetim kurulu edasıyla oturan 3 bayan, sunuma başlamamla birlikte dikkatlice dinlemeye koyulmuşlardı. Hem dinliyorlar hem de sık sık notlar alıyorlardı. Sunumun ortasına doğru geldiğimde beklediğim düşman kuvvetlerinin taarruzu başlamıştı. Sanki tüm sorular önceden hazırlanmış gibi, arka arkaya sunumla ilgili zorluk derecesi yüksek ve karmaşık şekilde soruluyordu.
İnanılmaz zorlayıcı ve her bir kuruşun bile hesabını soran ve yönetim kurulu rolünü başarıyla oynayarak, işini çok ciddiye alan bir danışman ekibiyle başa çıkmam gerekiyordu.
Tüm sorularına yanıt verdiğimi düşünürken en son sunumun bitmesine saniyeler kala kendi sunumumu değerlendirmem ve nerelerde eksik kaldığını söylemem konusunda bir açıklama istemişlerdi. Sonra benim değerlendirmeme geldiğimizde çok kısa ve net bir geri bildirim verdim.
Bu zamana kadar yaptığım en iyi sunum değildi. Sunum yaptığım şirket ile ilgili bazı mali konularda daha net ve sonuca götüren çarpıcı veriler koymam gerektiğini açıklıkla yönetim kuruluna açıkladım.
Daha sonra değerleme yapılan ertesi günde danışmanımın verdiği bildirimde, aslında istenilen tüm verilere hâkim olduğumu çalışmanın onlar için yeterli olduğunu ama yaptığım öz eleştirinin de oynanan roldeki yönetim kurulu için çok anlamlı olduğunu ve ciddi fark yarattığını da ekledi.
Sunum seansını da başarı ile geçtiğimi tamda bu noktada anlamıştım. Gerçekten zorluk seviyesi son derece yüksek bir değerlendirme merkezi uygulamasıyla karşı karşıyaydım.
Değerlendirme merkezinin her anında kendimi aynı zamanda inanılmaz yüksek bir eğitime alınmış gibide hissediyordum. Hem değerlendiriliyordum, hem de eğitimle tüm becerilerimi tartıyor ve üzerine ilaveler yapıyordum.
Bu uygulamadan sonra yaptığımız bir diğer uygulama roleplay görüşmesiydi. Görüşme odasına girdiğimde iki danışman masanın bir ucunda beni bekliyorlardı. Bana tekrar bir çalışma kâğıdı verdiler ve yapacağımız rol çalışmasının detaylarını sesli olarak da açıkladılar. Yaklaşık 20 dakikalık bekleme sonrası görüşmenin başlayabileceğini açıkladılar.
Odada iki danışman vardı bir tanesi rol gereği benim çalışanım rolünü oynarken diğeri de her zaman olduğu gibi dikkatlice not alıyordu. Bu çalışma içinde siz değerli arkadaşlarıma söyleyebileceğim en önemli konu şudur. Eğer yapılan rol çalışmasında karşınızdaki danışman sizin çalışanınız rolünü uyguluyorsa;
Mutlaka lafı evirip çevirmeden vermeniz gereken negatif ama yapıcı geri bildirimi verin, eğer danışmanınız sizinle eşit pozisyonda biri olarak konuyu canlandırmaya kalkıyorsa, ne yaparsanız yapın ama egonuzu bastırarak sizin söylediğinizin mutlaka olması için ısrar etmeyin. Karşınızdaki kişiye de esneme payınızı bırakın ve mutlaka iki tarafında ortak bir noktada buluşacaği bir davranış bicimi ortaya koyun. İşbirliğinizi anlayışınızı ve olumlu tutumunuzu son noktaya kadar koruyun.
Yani özetlemek gerekirse, rol çalışmalarında sizi değerlendirenler, kaşınızda rol gereği çoğunlukla ya çalışanınız rolünde, ya da eşit seviyedeki başka bir departman da çalışan müdür rolünde çıkacaklardır. Sizden alt seviyede bir rolle karşınızda iseler, mutlaka çalışan rolünü oynarken ya çok fazla telefonla konuştuğunu söyleyeceklerdir, ya da firma içinde negatif konuşarak sizin arkanızdan dedikodu yaptığını söyleyeceklerdir. Böyle durumlarda çalışana mutlaka net yapıcı geri bildirim vermek gerekir. Sizden beklenen, çalışan rolünü oynayan danışmanınıza net şekilde bu negatif yönünü iletmenizdir. Şöyle örneklemem gerekirse. Telefonda çok konuşan bir çalışana;
Gün içerisindeki telefon görüşmelerinin uzun ve kesintisiz olmasından kaynaklı, yapman gereken görevleri aksattığını görüyorum ve bu aksamalar toplam şirket üretimimizde çok değerli bir çalışan olduğun için ciddi sıkıntı yaratıyor. Bu konuyla ilgili üzgünüm ve bu konuyu düzeltmen için sana her türlü yardıma hazırım. Telefon görüşmelerinin düzelmesi konusunda senin de bize yardımcı olmanı istiyorum. Sen bu konuda ne düşünüyorsun?
Yukarıda verdiğim şekle yakın bir tarzda, vermeniz gereken geri bildirim ya da kötü haberi net şekilde verebiliyor olmalıyız. Bu yargıya nereden vardığımı merak ediyorsanız hemen gerekli bilgilendirmeyi sizlere yapıyım. Tüm değerlendirme sürecinin sonundaki geri bildirim seansında, yapılan rol çalışmasında benim altımda çalışan olarak görüşmeye katılan kişiye verdiğim net ve yapıcı geri bildirimin ne kadar önemli olduğunun danışmanım tarafından söylenmesiydi. Eşit seviyede çalışan rolünün oynandığı görüşmelerde ise mutlaka bu biriminde gereksinimlerini değerlendirin ve iki tarafı da memnun edecek bir orta nokta bularak çalışmayı bu noktada sonlandırınız. Katıldığım başka bir assesment uygulamasında başıma gelen ve bu konuyu netleştirecek diyalogla size konuyu açmak istiyorum.
Bu rol uygulamasında benimle aynı yönetim seviyesinde olan başka bir departmanın müdürü ile yapmam gereken bir görüşmenin uygulamasıydı. Görüşeceğim kişi üretim müdürüydü ve benimle aynı hiyerarşik seviyedeydi. Rol gereği bende departmanın satış müdürü rolündeydim. Bu görüşme öncesi aldığım bir siparişin teslim tarihini 7 gün sonraya olacağını müşterime garanti etmiştim ve üretim müdürünü bu önemli siparişin yetişmesi için ikna etmem gerekiyordu.
Görüşmeye başladığımızda, istediğim üretimin teslim tarihinin ancak 3 hafta sonra olabileceği bana aktarılıyordu. Tüm çabalarıma ve türlü metotlar denememe rağmen üretim müdürünü 7 gün sonraya üretimin yetiştirilmesine ikna edemiyordum. Bende bu noktada daha fazla ısrarcı olmadan kendi bir haftalık süremde esnemeye giderek 10 günlük bir süreyi üretim müdürünün de onayıyla kabul etmiştim. Konu tatlıya bağlanmışa benziyordu. 7 gün teslimat yerine 10 gün teslimat ile görüşme anlaşmaya varılarak tamamlanmıştı. Görüşme bitmişti ama benim içim içimi yiyordu. Nasıl olurda ikna edememiştim diye kendi kendime düşünüp şunu da yapsaydım, bunu da söyleseydim diye içimden geçiriyordum.
Bu görüşmelerin sonunda değerlendirme görüşmesini yapmak için akşam 1 saatlik geri bildirim seansını bekliyordum. Geri bildirim seansı başlamış ve danışanım ilk soruyla topu bana atmıştı.
‘’Tarık Bey; tüm görüşmeleri ve değerlendirme sürecinizi düşündüğünüzde daha iyi yapabileceğinizi düşündüğünüz bir çalışma ya da konu var mıdır?’’
Tamda bu soruyu bekler gibi hemen konuyu 7 güne ikna edemediğim rol uygulamasına getirmek istemiştim.
Danışmanıma;
‘’Rol uygulamasında daha iyi bir performans sergileyebilir ve sizi ikna edebilirdim diye düşünüyorum’’ diye söze başlayıp devam etmeyi düşünürken birden danışman sözümü keserek beni durdurdu;
‘’Aman sakın bu konuya girmeyin; bu çalışmanın amacı zaten karşınızdakini ikna etmeniz değil önemli olan ortak bir payda bularak iki tarafında razı olacağı bir noktada buluşmayı sağlayacak, iş birliği ve anlayışı gösterebilmenizdir.’’ diyerek bir hata daha yapmamı engelledi. Tamda size anlatmak istediğim konu buydu.
Bu noktada anladım ki, her çalışmada olduğu gibi bu çalışmada da farklı bir bakış açısıyla değerlendirilmiş ve ne kadar detaylı ve özenli bir şekilde çalışma yapıldığı anlaşılmıştı.
Ve gelelim son değerlendirme merkezi uygulamasına, bu çalışmada detaylı bir mülakat çalışmasıydı. Ciddi şekilde değerlendirme merkezi için kritik öneme sahip olduğunu bildiğim bu çalışmada, sanki işe yeni alınıyormuş gibi detaylı bir mülakattan geçiyorduk. Gerçekten de üst düzey profesyonel bilince sahip danışmanım, benimle ilgili tüm verilere hâkim bir tavır ile mülakata başlamıştı. Neden bu değerlendirme sürecine katıldığımdan, şirketim de çalışmamın asıl sebeplerine kadar, her türlü konuda beni detaylı şekilde inceliyordu. Bana sorup ta kendimle ilgili yaptığım her hangi bir değerlendirmeden sonra, mutlaka yorumumu nasıl iş yaşantıma çevirdiğimi örnekleriyle duymak istiyordu. Tüm konularda başarılı uygulama örnekleri vermem isteniyor, söylediklerimin sadece lafta kalıp kalmadığı tartılıyordu.
Anladığım önemli olan ben şöyleyim, ben böyleyim demek değildi. Benim özelliğim bu ve bunu iş hayatımda şu şekilde kullanarak ciddi başarılar elde ettim standardını her sorusunda duymak istiyordu. Eğer gerçekten de kendinizde bulunan bir özelliği ifade ediyorsanız, arkasına bu özelliğinizi kullandığınızı gösteren güzel bir örnekte paylaşabiliyor olmalısınız. Aksi takdirde söylediklerinizin sadece düşünceden ibaret olduğunu düşünmesi için danışmanınıza ciddi bir ipucu veriyorsunuzdur.
Her zaman mülakatlara ciddi seviyede hazırlanarak, başvurduğunuz bu pozisyonda nasıl başarılı olacağınızı ve bu başarıyı sizde bulunan hangi güçlü yanları kullanarak yapacağınızı anlatmanız gerekmektedir.
Tüm bu mülakat süreçleri sonrasında ilk açılan pozisyonda değerlendiriliyor olmak yaşadığım tüm sıkıntı ve stresin güzel meyvesi olarak karşıma çıkmıştı. Benim geçirdiğim assesment merkezi uygulaması da ciddi anlamda bu süreçlerle ilgili bilgi ve birikim sahibi olmama, aynı zamanda da kendi gelişimim için objektif değerlendirmeleri keşfetmeme sebebiyet vermiştir.
Sizlerle diğer bir mülakat görüşmesi türüyle ilgili paylaşmak istediğim bir bilgi daha bulunmaktadır. Bu tarz mülakatlarda açık olan bir pozisyona başvurursunuz ve adaylarla görüşmeler başlandığında çalıştığınız şirketiniz veya başvurduğunuz şirket aranılan nitelikteki adaylarla görüşür ve pozisyon için en uygun aday bulunmaya çalışılır.
Bu tarz başvurularınız anında yapmanız gereken birkaç ön çalışma vardır.
Bunlardan ilki başvurduğunuz pozisyonun tanımına ve tam olarak ne iş yaptığına dair bilgilerdir. Detaylı olarak hangi işlerin yapılacağı, hangi müşterilerin ziyaret edilebileceği veya hangi yönetici ile çalışılacağı gibi detay bilgilere tam anlamıyla sahip olmak, diğer adaylara göre bir adım önde başlayacağınızı göstermektedir.
Özellikle bu işle ilgili genel olarak ne bildiğiniz sorulduğunda, hâkim şekilde işle ilgili tüm bilgileri mülakatçıya iletmeniz size karşı olan görüşü her zaman bir puan öne taşıyacaktır. Aynı zamanda bu çalışma sayesinde pozisyona olan ilginizi ve isteğinizi de ciddi bir şekilde paylaşmış oluyorsunuz.
Diğer kritik nokta ise, sizinle mülakat yapan kişiye neden bu pozisyonu size vermesi gerektiğini açıklamanızdır. Şirket için sizin bu pozisyona atanmanızın ne gibi pozitif sonuçları olacaktır. Çalışacağınız yönetici, sizin atanmanız sonunda ne gibi avantajlara sahip olabilecektir. Bu tarz gelecekteki pozitifliği tarif eden, umut vaat edici bilgileri duymak, ciddi anlamda değerlendirici açısından pozitif karşılanacaktır. Sadece tek yönden bakmamak gerekir, eğer bir yönetici olarak atanma ihtimaliniz olan bu pozisyon ile ekip yönetecekseniz, çalışacağınız ekibinize ne ölçüde katkı sağlayacağınızı, onların gelişimi için neler planladığınızı da mutlaka paylaşmanız anlamlı olacaktır. Tabii ki bu pozisyonu almanızın size de katkıları olacaktır. Bunlara da değinilmesi her kesimin kazandığı bir atama sürecini destekleyecektir. Aynı zamanda bu pozisyona atanmanızdan sonra, yapmayı düşündüğünüz projelerinizi, yeni fikirlerinizi ve bu pozisyona ilave edebileceğiniz katkıları duymak mülakatçıya kendini iyi hissettirecektir. Sadece pozisyonu alarak size katkı yapılmayacağını, sizin de ciddi anlamda bu pozisyona yapabileceğiniz katkıları görmesini sağlayacaktır.
Tüm bu konulara değinilerek süreç tamamlandığında her ihtimal ile kazanan siz olacaksınız. Pozisyonu alıp almamanız bu görüşmenin ilk çıktısıdır. Ama ikinci çıktı pozisyonu alamamış olsanız bile geçirdiğiniz olumlu mülakat ile etkilediğiniz insan grubuna mülakatçıyı da dâhil etmiş olmanızdır. Sonuç pozitif sonuçlansın veya sonuçlanmasın yaptığınız öz verili hazırlık ve istekli görüşme ile gelişime açık kişiliğinizi göstermeniz sizin en büyük kazancınız olarak kalacaktır.
Dostları ilə paylaş: |