Lıe Grupları Üzerindeki Afin Kontrol Sistemleri İçin Bir Kontrol Edilebilirlik Karakterizasyonu
’Lie Grupları Üzerindeki Afin Kontrol Sistemleri İçin Bir Kontrol Edilebilirlik Karakterizasyonu’’ adlı bu tez çalışması üç bölümden oluşmaktadır.
Afin sistemlerin kontrol edilebilirliği bilineer kısmının kontrol edilebilirliğine bağlı olarak çalışılmıştır. Bilineer sistemlerin incelenmesi ilk olarak 1972 ‘de Brockett [18], ve daha sonra 1973 ‘te Mohler [19], tarafından başlatılmıştır. Bilineer sistemler için temel obje olarak Lie cebirinin kullanılması yine 1972 ‘de Brockett [18], ve daha sonra 1997 ‘de Jurdjevic ‘in [6],çalışmaları ile başlamıştır. Jurdjevic ve Sallet 1984 yılında üzerindeki afin kontrol sistemlerinin kontrol edilebilirliğini karakterize etmişlerdir [12]. Daha sonra benzer tekniklerle, 2006’da Kara ile San Martin Genelleştirilmiş Heisenberg [13], ve 2010’da da Kara ile Kule Carnot grupları, [14] üzerinde karakterizasyonu genelleştirmişlerdir.
İlk bölüm de, konu hakkındaki genel kavramlar verilmektedir.
İkinci bölüm de, genel kontrol sistemi verilerek, ve Lie grupları üzerinde afin kontrol sistemleri incelenmektedir..
Genel bir kontrol sistemi, =(M,D) şeklinde bir ikiliden oluşmaktadır. Burada, M diferansiyellenebilir bir manifold ve D de M manifoldunun açık altkümeleri üzerindeki tüm düzgün vektör alanlarının bir topluluğu olan X(M) ‘nin bir altkümesidir.
M ‘ye ’nın durum uzayı ve D’ nin elemanlarına sistemin stratejileri denir.
kontrol sistemi;
sözde (pseudo) grubunu tanımlar ve ’nın, M’nin p noktasındaki yörüngesi
p ’de ’ nın etkisi ile verilir. Ayrıca ‘ya ilişik
sözde yarı (pseudo-semi) grubu vardır.
sistemin pozitif yörüngesidir. Genel olarak, için,
dir.
Kontrol edilebilirlik problemi durum uzayı M, p ve dinamik D üzerindeki hangi koşullar altında bir p noktasından başlayarak pozitif zamanla M ‘nin tüm noktalarına ulaşma problemidir, yani; ne zaman olur.
üzerindeki bütün endomorfizmaların uzayını ve bütün lineer otomorfizmaların kümesini de ile gösterirsek, ile ‘nin semi-direkt çarpımı; yani,
’nin afin grubunu tanımlar ve bu grubun Lie cebiri ;
şeklindedir. Dolayısıyla, için,
vektör alanına afin vektör alanı denir.
üzerinde , üzerindeki difeomorfizmaların 1-parametreli grubunu oluşturur ve bunun sonsuz küçük üreteçleri
afin vektör alanlarıdır. Burada, afin vektör alanlarının herhangi bir sonlu topluluğu,
olmak üzere bir kontrol sistemi tanımlar.
şeklindeki kontrol parametreli diferensiyel denklemler üzerindeki afin sistemlerin dinamiğini oluştururlar. Burada, fonksiyonları kontrollerle ilgili keyfi fonksiyonlar, ler ‘lik matrisler ve ’ ler ise içindeki sütun vektörleridirler.
G bağlantılı bir Lie grubu ve g ’de onun Lie cebiri olmak üzere,
diferansiyel denklem ailesi, G üzerindeki afin kontrol sistemini belirler. Burada,  ; ve de kontrolleri göstermektedir. Sistemin dinamiği
şeklindedir.
Çalışmanın özgün kısmını oluşturan, üçüncü bölüm de ise, grubu üzerindeki afin kontrol sistemleri incelenmiştir.
, ‘lik reel matrislerin bir grubu olduğundan dolayı de geometrik bir nesnedir ve diğer taraftan, ün sınırsız bir alt kümesidir. Çünkü, ’ in tanımı gereği, herhangi bir sayı ve ise pozitif herhangi bir sayıdır. Ayrıca, tıkız olmayan bir Lie grubudur. Tüm bu özellikleri ile değişmeli olmayan bağlantılı 2-boyutlu tek Lie grubudur.
basit (simple) bir grup değildir. Ayrıca, nin çekirdeğindeki matrislerin normal alt grubu, kendi matris Lie grubudur. grubunun çekirdeği, bütün matrislerini birim matrise gönderen bir grup homomorfizmasıdır. Yani, için,
dır.
Geometrik olarak, bu alt grup bir doğrudur, ve
olduğundan dolayı, grup işlemi doğru üzerinde toplamaya tekabül etmektedir.
, 4-boyutlu Öklid uzayı de sonsuz bir düzlemin yarısı olduğundan dolayı, geometrik olarak birim elemandaki teğet düzlem şeklindedir. Bununla beraber, teğet uzayın matrislerini bulmak için, ’in birim elemanı dan ’ in yakın noktalarına olan vektörlere bakılır. Burada, düzlemdeki Lie doğrultuları aşağıdaki vektörlerle gerilirler;
Bu baz vektörlerinin Lie parantezi ;
şeklindedir. bir Lie cebiri yapısına sahip olduğu için aşağıdaki özellikleri sağlar;
•
• 
’in Lie grubu olan ’ in merkezinin birim elemandan meydana geldiği bulunmuştur.
grubunun cebirsel özelliklerinin bazıları incelenmiş ve çözülebilir ancak nilpotent olmayan bir Lie grubu olduğu gösterilmiştir.
Sistemin kontrol edilebilirlik karakterizasyonunda kullanabilmek için, grubun otomorfizm yörüngesi hesaplanmıştır.
Ayrıca, sistemin durum uzayı in yerel tıkız bir Hausdorff uzayı olduğu ispat edilmiştir.
Son olarak, grubunun otomorfizm yörüngesi ’ in yoğun olduğu gösterilmiş ve durum uzayı üzerindeki afin sistemin kontrol edilebilir olması için gerek ve yeter koşulun afin kontrol sistemine ilişik olan üzerindeki bilineer sistemin kontrol edilebilmesi olduğu ispat edilmiştir.
A Controllabılıty Characterızatıon For Affıne Control Systems On Lıe Groups
This thesis titled ‘’A Controllability Characterization for Affine Control Systems on Lie Groups’’ consistof three parts.
Controllability of Affine systems is studied related to the conrtollability of bilinear control systems. Study on bilinear systems has been initiated by the first in 1972 by Brockett, [18], and later in 1973 by Mohler, [19]. The use of Lie algebra as a fundamental object for Bilinear systems has been initiated again in 1972 by the work of Brockett, [18], and later in 1997 by the book of Jurdjaveic, [6]. Jurdjevic and Sallet in 1984 have characterized the controllability of affine control systems on [12]. Later, by the similar techniques, on Generalized Heisenberg groups in 2006 Kara and San Martin, [13], and on Carnot groups in 2010 Kara and Kule, have generalized the characterization.
The first chapter, it is given the general concept on the subject.
In the second chapter, giving the general control system, the affine control systems on and on Lie groups are studied.
A general control system consists of a pair of the form . Here, is a diffrentiable manifold and is a subset of which is collection of all smooth vector fields on open subsets of .
It is called that is a state space of and the elements of are the strategies of of the system.
Control system ,
defines so-called pseudo group and the orbit of at the point of of .
is given by the action of at . Moreover, associated to , there exist
so-called pseudo-semi group,
is the positive orbit of the system. In general, ,
Controllability problem is to find under which conditions on the state , state space and the dynamic to reach all points of by starting from with positive over time, i.e.; when ?
If we denote space of the all endomorphisms of by and denote the set of all linear automorphisms by , then the semi direct product of and , i.e.;
defines the affine group of and Lie algebra of this group is of the following from
Therefore, for and , the vector field
is called affine vector field.
on creats 1-parameter group of diffeomorphisms on and these infinitesimal generators,
are affine vector fields. Here, any finite number of affine vector fields such that
defines a control system.
Such control-parameter differential equations on form the dynamics of affine systems. Here, functions are of arbitrary functions of controls, are matrices and are the column vectors of .
Let be a connected Lie group and g its Lie algebra, and then the family of differential equations
Determines the affine control system on . Here, , , and denotes the controls. The dynamics of the system is in the following form
In the third section which contains the original part of the study, the affine control systemson group have been investigated.
Since is a group of real matrices, it is a geometric object in and on the other hand it is an infinite subset of . Because of the definition of , is any number and is any positive number. In addition, is a non-compact Lie group. , with all of these properties, is the only non-abelian 2-dimensional connected Lie group.
is not a simple group. Moreover, normal subgroup of matrices in kernel of is their matrix Lie group. Kernel of is a group homomorphism that sends al of matrices to unit matrix. So, for and .
Geometrically, this subgroup is a line and
Because of that, the group operation corresponds to the addition on the line. Since is the half of a plane in the four-dimensional Euclidean space , it is geometrically clear that it is of the form of the tangent space at the identity element. However, to find explicit matrices for the elements of the tangent space we look at the vectors from the identity element of . Here, Lie directions in the plane are stretched by the following vectors;
Lie brackets of these base vectors have the following form;
Since, has a Lie algebra structure, provides the following properties,
•
• 
That the center of the Lie group which is the Lie group of consists of the identity element has been found.
Some of the algebraic properties group has been studied and, that group is not nilpotent but solvable Lie group has been showed.
To use the characterization of the controllability of the system, the authomorphism orbit of the group has been calculated.
In addition, that the system’s state space is a locally compact Hausdorff space has been proven.
Finally, it has been shown that the authomorphism orbit of group is dense and it has been proven that the affine control system on the state space is controllable if and only if associated to affine control system on -orbit is controllable.
MOLEKÜLER BİYOLOJİ VE GENETİK ANABİLİM DALI
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI
SAĞLAM Serhun
I. Danışman : Prof.Dr. Ünal ASAN
II. Danışman : Dr. Raffaele LAFORTEZZA
Anabilim Dalı :Orman Mühendisliği
Programı (Varsa) :Orman Amenajmanı
Mezuniyet Yılı :2012
Tez Savunma Jürisi :Prof.Dr.Ünal ASAN
Prof.Dr. Kamil ŞENGÖNÜL
Prof.Dr. Ahmet YEŞİL
Prof.Dr. Güniz Akıncı KESİM
Doç. Dr. Zeki DEMİR
İstanbul Metropolündeki Kent Ormanlarının Kullanım Kriterlerinin Belirlenmesi Ve Planlama Esasları
Son yüzyıldaki hızlı kentleşme ve nüfus artışı, habitat alanlarının azalmasına ve yapay alanlarla yer değiştirmesine neden olmuştur. Bu değişim, başta global biyolojik çeşitliliğin azalması olmak üzere beraberinde birçok çevresel soruna neden olurken, diğer taraftan kentlerde yaşayan toplumun yeşil alanlardan beklentisi çeşitlenmiş ve değişmiştir. Kent yaşamındaki tüm bu değişimler başta "Kent Ormancılığı" olmak üzere yeni uzmanlık alanlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Bu amaçla, çalışmada öncelikle kent ormancılığı kavramı gelişmiş ülkeler baz alınarak detaylı biçimde araştırılmış ve ülkemiz açısından kavramın nasıl anlaşılması gerektiği gerekçeleri ile belirlenmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde ise aşırı kentleşme sonucu fragmantasyona (parçalanma) uğramış ve farklı ekosistemlerin etkisi (kenar etkisi) altında kalmış İstanbul kent ormanlarının meşcere yapılarının durumu belirlenmiştir. Elde edilen bilgiler ışığında, parçalanmanın biyolojik çeşitliliğe etkileri belirlenmeye çalışılmıştır. Ayrıca kent ormanlarında konumsal fonksiyonların belirlenmesi aşamasında, çalışma sonucu ortaya çıkan verilerden (meşcere parametreleri) yararlanma olanakları değerlendirilmiştir.
Son olarak ise çalışma tümüyle bütüncül yaklaşım ile yeniden ele alınarak, kent ormanlarının fonksiyonel planlanmasına yönelik öneriler ortaya konulmuştur. Bu amaçla İstanbul kentinin her iki yakasından üçer adet (toplam altı adet) kent ormanı çalışma için seçilmiş ve İstanbul kent ormanlarındaki kenar etkisi ölçülmüştür. Orman kenarlarından içlere doğru meşcere parametrelerindeki (göğüs yüzeyi, ağaç sayısı ve hacmi) değişim Fragstats programı kullanılarak belirlenmiştir. R-statistics programı kullanılarak elde edilen sonuçlar değerlendirilmiş ve etkin metrikler modellenmiştir.
Sonuçlar, kent ormanlarının konumunun ve büyüklüğünün meşcere parametreleri üzerinde etkisi olduğunu ortaya koymuştur. Kent içinde bulunan ve alansal olarak kent çevresindekilere göre daha küçük olan kent ormanlarındaki tür sayısı (egzotik+doğal) kent dışındakilere göre daha zenginlik göstermiştir. Ayrıca kent ormanlarının konumunun toplumun kent ormanından beklentilerini etkilediği ortaya çıkmış, meşcere yapısına özellikle kent içindeki ormanlara daha çok müdahalede bulunulduğu belirlenmiştir. Kent ormanlarına yapılan etkinin kent içindeki ormanlarda öncelikle estetik amaçlı, kent çevresindeki ormanlarda ise rekreasyon amaçlı müdahaleler olduğu ortaya çıkmıştır.
Determınatıon Of Usage Crıterıa And Plannıng Prıncıples Of The Urban Forests In Istanbul Metropolıs
In the last century, the rapid urbanization, industrialization, and population increase have caused decreases in the habitat areas and replacement of these areas with man created fields. These changes have led to many environmental problems like decreased biological diversity in a global scale. In addition to these changes, expectations of urban community from the green spaces have increased and changed. Hence, Urban Forestry emerged as a new expertise area to seek solutions for populace demand from green spaces.
For this purpose, examples of urban forestry concept from developed countries were investigated firstly in detail and then the concept was discussed for how it should be understood in our country. In the second step, effect of land fragmentation and intensive urbanization on the stand structure of İstanbul urban forests was studied with using the data obtained from the analyses.
Finally, in order to make plans for the urban forests based on their functions, recommendations were made according to the result of the study. In this context, three urban forests from each side of Istanbul city (for a total six) were chosen for this study. In each the urban forest, edge effect was measured by using the Fragstats program and changes in the stand parameters like basal area, number of trees and volume from edge to interior of forest were determined through fragmentation metrics. Data were analyzed by using the R-statistics program and effective metric models were developed.
Results showed that location and size of urban forests had an effect on the stand parameters. Comparison of the locations and sizes of the urban forests revealed that the patches within the city with smaller sizes had greater species diversity (exotic+natural) than the outside urban forests with larger size. Additionally, location of the urban forests affected expectations of the society from the urban forests and the society had desire to manipulate the structure and location of urban forest located within the city through mainly municipality. The structural changes were made mostly aesthetic purposes in the urban forests located within the city whereas recreational purposes in peri-urban forests.
AKGÜL Mustafa
Danışman : Prof.Dr.Mesut HASDEMİR
Anabilim Dalı : Orman Mühendisliği
Programı (Varsa) : Orman İnşaatı ve Transportu
Mezuniyet Yılı : 2012
Tez Savunma Jürisi : 04.06.2012
Üretim Ormanlarında Tampon Zon Belirleme Kriterleri
Bu çalışma kapsamında, üretim ormanlarında üretim faaliyetleri sırasında oluşan sediment hareketlerini en aza indirmek amacıyla kullanılacak tampon zon genişliğini etkiyen faktörler değerlendirilmiştir. Bu amaçla İstanbul Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Ormanına sediment kapanları kurulmuştur. Farklı meşcere kapalılığı, yamaç uzunluğu, yamaç alanı, yağış ve eğime bağlı olarak tesis edilen deneme alanlarından sediment verisi alınmıştır. Bu kapsamda, sediment verimini hesaplamak amacıyla istatiksel bir model ortaya konmuştur. Modelin doğruluğu çeşitli istatistiksel analizlerle sınanmıştır.
Sediment veriminin hesaplanmasına ilişkin ortaya konulan model, tampon zon etkinlik oranlarının belirlenmesinde kullanılmıştır. Araştırma ormanı içerisinde seçilen örnek bir alt havza, ormancılık çalışmalarının yapıldığı üretim alanı ve dere kenarı koruma zonu olarak kabul edilen tampon zon olarak iki parça halinde incelenmiştir.
Söz konusu alt havza içerisinde 50 mm’lik bir yağış için üretim alanı ve tampon zondan mevcut topoğrafik koşullar dahilinde (eğim, yamaç alanı vs) alternatif üretim senaryolarına göre gelecek sediment miktarı ayrı ayrı hesaplanmıştır. Alternatif üretim senaryoları meşcere kapalılığına yapılabilecek müdahalelere göre belirlenmiştir. Buna göre farklı tampon zon genişliklerinin, farklı üretim senaryolarının uygulanması halindeki tampon zon etkinlik oranları (TEO) belirlenmiştir.
Sonuçlara göre 25 m ile 150 m arasında denenen farklı tampon zon genişliklerinin farklı üretim senaryoları karşısındaki tampon zon etkinlik oranlarına bakıldığında, Senaryo-2’de % 78 ile % 84 arasında, en yüksek tampon zon etkinlik oranlarına ulaşılmıştır. Bu senaryoda tampon zon alanının 3 kapalılıkta olduğu/ulaştığı, üretim alanın tümünde ise mevcut kapalılığın 2 kapalılığa düşürüldüğü/ulaştığı durumu temsil etmektedir En düşük tampon zon etkinlik oranı ise % 34 ile % 53 arasında Senaryo-4’de karşılaşılmıştır. Bu senaryoda tampon zon alanının 3 kapalılıkta olduğu/ulaştığı, üretim alanın tümünde mevcut kapalılığın 0 kapalılığa düşürüldüğü/ulaştığı durumu temsil etmektedir.
Determination Of Buffer Zone Criterias For Production Forest
In this study, factors affecting the width of buffer zone, which used to minimize sediment movement during harvesting activities productive forest, have been evaluated.
For this purpose, sediment traps were constructed in İstanbul University Education and Research Forest. Sediment data have been obtained from sample plots established depending on different canopy closure, slope lenght, slope area, rainfall and slope. In this context, a statistical model has been developed to estimate sediment yield. The accuracy of the model has been tested with various statistical analyzes.
The model, which was developed to estimate sediment yield, has been used to determine to effectiveness ratio at buffer zones. A sample subbasin, which was choosen in research forest, was studied in two parts; production area where forest operation allowed and buffer zone that is defined as protection zone in the edge of the creek.
In the subbasin, for a rainfall of 50 mm, the amount of sediment received from production area and buffer zone within existing topographical conditions (slope, slope area, etc.) with alternative harvesting scenarios were calculated the alternative production scenarios were determined according to interventions implemented on canopy closure. Accordingly, in case of applying different production scenarios, buffer zone effectiveness ratios were determined for different buffer zone widths.
According to results, the highest buffer zone effectiveness ratios have been reached by 78-84 % in Scenario 2 when testing buffer zone effectiveness ratios for different harvesting scenarios considering different buffer zone width between 25 m and 150 m. In this scenario, the buffer zone canopy closure reached to 3 while canopy closure reduced to 2 for entire harvesting area. The lowest buffer zone efficiency rate of 34-53 % in Scenario 4. In this scenario, canopy closure of buffer zone reached to 3 while canopy closure was at the lowest rate.
GENÇAY Gökçe
Danışman : Prof. Dr. Sedat AYANOĞLU
Anabilim Dalı : Orman Mühendisliği
Programı (Varsa) : Çevre ve Orman Hukuku
Mezuniyet Yılı : 2012
Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Sedat AYANOĞLU (Danışman)
Prof. Dr. Avni Yücel ERYILMAZ
Prof. Dr. Yusuf GÜNEŞ
Prof. Dr. Aynur AYDIN COŞKUN
Prof. Dr. İsmet DAŞDEMİR
Orman Kadastrosunun Güncel Sorunları Üzerinde Hukuksal İncelemeler
Doğal kaynaklar arasında önemli bir yer tutan ormanlar, insan ihtiyaçları için yüzyıllardır kullanıldığı halde, bu değerli kaynağın korunması ve geliştirilmesi konusu çok daha yeni bir kavramdır. Özellikle günümüzdeki sürdürülebilir ormancılık anlayışından hareketle ormanların gelecek kuşaklara sağlıklı bir şekilde aktarılabilmesi için öncelikle sınırlarının belirlenmesi ve korunması gerektiği açıktır.
Dünya’da ve Türkiye’de, ormanların ve diğer tüm taşınmazların sınırlarının ve mülkiyetinin belirlenmesi kadastro ile sağlanmakta olup, kadastrosu yapılan taşınmazlar tapu siciline kaydedilerek güvence altına alınmaktadır. Ancak ülkemizde henüz ormanlar ve diğer taşınmazların tamamının kadastrosu yapılamamış ve tapu siciline kaydedilememiştir. Uzun yıllardır önemli bir sorun olarak görülen orman kadastrosu hakkında yasal düzenlemelerle birçok kez çözüm aranmış, ancak her çözüm yasası yeni birtakım sorunların doğmasına neden olmuştur. Günümüzde ise orman kadastrosu geçmişten gelen sorunlar yumağı içinde çözümlenmeyi beklemektedir.
Bu doktora tez çalışmasında temelde geçmişten gelen orman kadastro sorunlarının ortaya konularak, günümüzde yaşanan sorunların tespit edilmesi ve bu sorunlara karşı geliştirilebilecek yeni çözüm önerilerinin ortaya konulması hedeflenmektedir. Çalışmada orman kadastrosunda yaşanan sorunların ve çözüm önerilerinin geliştirilmesinde uygulayıcıların da görüşlerinin alınması amacıyla anket çalışması yapılmıştır. Bu amaca yönelik 2 farklı anket hazırlanmış olup, birincisi “ilgili meslek grupları anketi” olarak adlandırılan ve Orman Genel Müdürlüğü (OGM), Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü (TKGM) ve yargı mensuplarının cevapladığı ankettir. Diğeri ise halkın orman kadastrosu konusunda yaşadığı sorunların tespit edilmesi amacıyla hazırlanan “yöre halkı anketi”dir. Anket sonuçları ile tespit edilen sonuçlara tezin bulgular kısmında yer verilmiş olup, ardından tezin tartışma ve sonuç bölümünde Türkiye’de orman kadastrosunun bir an önce tamamlanması için tespit edilen sorunlara yönelik çözüm önerileri sunulmuştur.
Legal Studies on Actual Problems of Forest Cadastre
Forests, which occupy a significant place among natural resources, although they have been used for human necessities for centuries, are those that protection and development of such a valuable resource have been considered new concepts. Particularly, starting from sustainable forestry approach, it is apparent that to convey forest resources to future generations, their boundary delimitation and protection must be secured at the first stage.
At global level and Countrywide the boundary limitation of both forestlands and all other immovable possessions are ensured land surveying and upon completion of those surveying they are secured by recording them into land register. However, land surveying work for both forestlands and other immovable possessions have not yet been completed and recorded in land register. To deal with forest land survey issue, which has been considered a serious problem for years, several laws have been enacted, however, each newly enacted law has posed new problems. At present forest land survey problem, which has its background coming from the past, is waiting for solution.
I
n this study it is aimed to put forward forest land survey problems arise from past, to specify current problems and to make solutions for those problems. When carrying out the study a survey questionnaire has been completed to obtain the ideas and thoughts of implementers to figure out forest land survey problems and make a solution to it. To do this two separate questionnaires have been prepared; the first is “relevant professional group questionnaire”, which was sent to General Directorate of Forestry and General Directorate of General Land Survey and members of judicial branches to get answer. The second is “local people questionnaire” which aims figuring out the problems that local people and forest villagers have been faced with respect to forest land survey. The outcomes of those questionnaires have been included in the “findings” section of the thesis and a series of recommendations have been made addressing the specified problems to complete forest land survey right away in Turkey.
KARLIOĞLU Nurgül
Danışman : Prof. Dr. Ünal AKKEMİK
Anabilim Dalı : Orman Mühendisliği
Programı : Orman Botaniği
Mezuniyet Yılı : 2011
Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Ünal AKKEMİK (Danışman)
Prof. Dr. Adnan UZUN
Prof. Dr. Nüzhet DALFES
Prof. Dr. Meral AVCI
Doç. Dr. Tayfun KİNDAP
Istranca Ve Belgrad Ormanlarında Güncel Polen Dağılımını İncelenmesi
Türkiye’de yapılan palinolojik çalışmalar polen morfolojisi, değişik ortamlarda polen analizi ve polen alerjisi gibi konularda yoğunlaşmıştır. Bunlar içerisinde güncel polen dağılımıyla ilgili çalışmalar oldukça fazla olup Türkiye’nin birçok iline ait polen takvimi çıkarılmış durumdadır.
Tez kapsamında yapılan bu çalışma ise diğerlerinden farklı olarak belirli bir birim toprak yüzeyine aylık olarak düşen polenlerin yoğunluğunu içermektedir. Bu tez çalışmasındaki amaçlar; Paleopalinolojik çalışmalara altlık oluşturmak üzere, (1) Istranca ve Belgrad ormanlarına toplam 12 adet Tauber tipi polen uzağı kurarak toprağa düşen polen yoğunluğu dağılımını 2 yıl boyunca izlemek, (2) Bu süre boyunca toprağa düşen polen yoğunluğunun çoğunluğunu hangi odunsu ve otsu taksonların oluşturduğu, hangi aylarda bu bitkilerin polen yoğunluğunun en yüksek seviyeye çıktığı veya hangi aylarda en düşük olduğunu incelemek, (3) Polen yoğunluğundaki değişimi etkileyen meteorolojik parametrelerin (aylık toplam yağış, aylık ortalama sıcaklık vs.) neler olduğu ve bu parametrelerin polen yoğunluğunu 2 yıl boyunca nasıl etkilediğini araştırmak ve (4) aylara bağlı olarak değişen polen yoğunluğunu meteorolojik parametrelerle karşılaştırmalı olarak analiz etmektir.
12 adet Tauber tipi polen tuzağı meşcere kompozisyonu göz önünde bulundurularak 6 tanesi İstanbul’da Belgrad Ormanı’na diğer 6 tanesi de Kırklareli- İğneada Longoz Ormanı’na yerleştirilmiştir. Bu 12 polen tuzağının içine polenlerin birikmesini sağlayacak olan karışım her ay düzenli olarak konmuştur. Bu karışım gliserol, formalin ve thymolden oluşmaktadır. Polen tuzakları Eylül 2007-2009 yılları arasında araziden her ay düzenli olarak yerlerine yenileri konarak laboratuara getirilmiştir. Laboratuara getirilen polen tuzaklarındaki karışımda analiz yapılarak polen preparatları hazırlanmıştır. Avrupa Polen İzleme Sistemi Protokolü esasları kapsamında Lycopodium tabletler (Stockmarr, 1971) kullanılarak, polen preparatları hazırlanmış ve polen sayımları gerçekleştirilmiştir. Preparatlardaki arboreal (odunsu bitki) polenleri sayısının en az 200, Lycopodium spor sayısının da en az 50 olmasına dikkat edilmiştir. Buna göre her örnek alanda önemli odunsu ve otsu cinslerin polenlerinin teşhisi yapılarak cm2’ye düşen aylık polen yoğunluğu (cm2/ay) belirlenmiştir.
Tüm örnek alanlarda 2007-2009 yılları arasında toprağa düşen yıllık polen yoğunluğu (cm2/yıl) en fazla olan odunsu bitki polenleri Quercus, Carpinus, Fraxinus, Corylus, Alnus ve Pinus nigra’dır. 2007-2009 yılları arasında toprağa düşen yıllık polen yoğunluğu (cm2/yıl) en fazla olan otsu bitki polenleri ise, Poaceae familyası ve Plantago cinsine aittir. Orman içinde yıllık odunsu bitki polen yoğunluğu (AP) fazla iken, açık alana doğru gidildikçe azalmakta ve yıllık otsu bitki polen yoğunluğu (NAP) açık alanda en fazla olmaktadır. Odunsu ve otsu bitki polen yoğunlukları (cm2/yıl) 2007-2009 yılları arasında karşılaştırıldığında, 2007-2008 yılında cm2’ye düşen yıllık odunsu ve otsu bitki polen yoğunluğu fazla iken, 2008-2009 yılında yağışın fazla olması nedeniyle cm2’ye düşen yıllık odunsu ve otsu bitki polen yoğunluğu azalmıştır. Bu çalışma sonucunda elde edilen aylık polen yoğunluğu (cm2/ay) verileri ile meteorolojik parametreler karşılaştırıldığında, sıcaklık genellikle aylık polen yoğunluğunu artırırken yağış polen dağılımını azaltmıştır.
Bu tez çalışması, Avrupa Polen İzleme Sistemi’ne (European Pollen Monitoring Programme) dahil olabilmek için Türkiye’de yapılan ilk polen izleme çalışması olmuştur. Avrupa ve araştırma alanı olarak seçtiğimiz Istranca Dağının hemen kuzeyinde Bulgaristan tarafında en az 10 yıldır polen dağılımı izlenmektedir (Pidek ve diğ., 2010). Bu programın Türkiye tarafında herhangi bir çalışma bulunmaması büyük bir eksiklik olarak sürekli dile getirilmektedir. Tez çalışmasının ana çıkış noktası bu eksiği gidermek ve polen izleme çalışmalarına başlamaktır. Bu çalışma sonucunda elde edilen önemli odunsu ve otsu bitki polen yoğunluğu (cm2/yıl) verileriyle, Avrupa Polen İzleme Sistemi’ne Türkiye’den de veri girişi yapılmış olacak ve tez çalışmasından sonra her yıl da yapılmaya devam edecektir. Polen İzleme Sistemi uzun yıllar boyunca veri girişi isteyen bir programdır. Bu açıdan tez çalışması, Türkiye’de yapılacak olan polen izleme çalışmasının ilk adımı olmuştur.
Monitoring Of Polinization İn Istranca And Belgrad Forests
Palynological studies in Turkey has been mostly centered on themes of pollen morphology, pollen analysis in various environments and pollen allergy. Among these, studies of modern pollen distribution related had more place than the others and for many cities in Turkey pollen calendars were issued.
The scope of this study is different from others, it emphasizes the monthly pollen influx per unit soil surface. It involves the monitoring of the distribution of pollen influx on the soil for a period of two years by installing twelve Tauber pollen traps in several forest locations. The arboreal and herbaceous taxa constituting the majority of pollen influx on the soil and the months when pollen of such plants reach maximum or minimum level have been determined for the study period. Furthermore, meteorological parameters influencing the variations in pollen influx and how these factors influence the pollen influx for two years have been investigated.
Twelve Tauber-type pollen traps were installed on the research sites based on the composition of the stands as of September 2007 (six traps for Belgrade Forest in Istanbul, six traps for İğneada Longoz Forest in Kırklareli). A mixture consisting of glycerol, formalin and thymol is the receiving medium for pollen grains. The contents of all twelve traps have been collected every month and replaced with fresh solutions. From September of 2007 to 2009, pollen traps were changed every month and accumulated pollen mixtures were brought to the laboratory. Pollen preparations were made to analyse the mixture of pollen in the laboratory. Following the European Pollen Monitoring Programme (EPMP) protocol, Lycopodium tablets were added before pollen preparations were made, and then pollen grains were counted. It was required that the arboreal taxa pollen number to be at least 200 and the number of Lycopodium spores to be at least 50 for a given sample. Along with the diagnosis of important arboreal and herbaceous taxa pollen for every sampling site, monthly pollen influx per unit soil surface (pollen/cm2/month) was calculated.
Pollen grains of arboreal taxa, Quercus, Carpinus, Fraxinus, Corylus, Alnus and Pinus nigra have the most annual influxes on the soil for the study period (2007-2009) for all sampling sites. Also herbaceous pollen grains of Poaceae family and Plantago genus dominate annual pollen influxes on the soil for the same period for all sampling sites. Annual arboreal pollen influx (AP) is higher in the forest and decreases in open areas and annual herbaceous pollen influx (NAP) is higher in open areas. When we compared arboreal and herbaceous pollen influx between 2007 and 2009, we notice that annual arboreal and herbaceous pollen influx per unit area increased between 2007-2008 while annual arboreal and herbaceous pollen influx decreased due to heavy rainfall in 2008-2009. When we compare meteorological parameters and monthly pollen influxes estimated in this study, we notice that a rise in temperature usually increases pollen influx and rainfall results in a decrease.
This study is the first pollen monitoring study in Turkey made for the purpose of partaking in INQUA Work Group ‘EPMP’ (European Pollen Monitoring Programme). Pollen distributions in Europe and in our study region situated in the northern of the Istranca Mountains has been monitored for at least 10 years (Pidek et al., 2010). Absence of a study under this programme on the Turkish side has been continuously pronounced as a significant deficiency. Starting point of the study is to make up for this deficiency and start pollen monitoring in that area. Results of this study will contribute data entries from Turkey to European Pollen Monitoring Programme, and this study will be carried out each year from coming years. Pollen soil influxes of woody taxa covered in this study will be continuously monitored. Therefore this thesis is a first step of pollen monitoring studies in Turkey.
ÇÖMEZ Aydın
Danışman : Doç. Dr. Doğanay TOLUNAY
Anabilim Dalı : Orman Mühendisliği
Programı (Varsa) : Toprak İlmi ve Ekoloji
Mezuniyet Yılı : 2011
Tez Savunma Jürisi : Doç. Dr. Doğanay TOLUNAY
Prof. Dr. M. Ömer KARAÖZ
Prof. Dr. Levent ŞAYLAN
Doç. Dr. Ender MAKİNECİ
Doç. Dr. Oktay YILDIZ
Sündiken Dağlarında Sarıçam (Pinus Sylvestris L.) Meşcerelerinde Karbon Birikiminin Belirlenmesi
Bu çalışmada kapalılık ve gelişim çağları bakımından farklı yapılara sahip sarıçam meşcerelerinde, ağaç kütlesi, diri örtü, ölü odun, ölü örtü ve topraktaki karbon stokları ile ağaç kütlesinde yıllık olarak biriken karbon miktarları incelenmiştir.
Çalışmada önce, gövde odunu, kabuk, kuru dal, canlı dal, ibre, kozalak ve kök bileşeni kütlelerinin tahmini için denklemler geliştirilmiş, daha sonra bu denklemlerden yararlanılarak 1 hektar alan için, meşcerelerdeki ağaç kütleleri hesaplanmıştır. Ayrıca, ağaç kütlesi hesaplarında kullanılabilecek hacim ağırlığı, BGF (bitkisel kütle genişletme faktörü), BDGF (bitkisel kütle dönüştürme ve genişletme faktörü) katsayıları, kök/sak oranı ve karbon oranları belirlenmiştir. Hasılat tablosundan hesaplanan yıllık hacim artımlarından, bu oran ve katsayılar kullanılarak yıllık karbon birikimi hesaplanmıştır. Diri örtü, ölü odun, ölü örtü ve toprağın da karbon stokları hesaplanarak ekosistemdeki tüm karbon havuzlarının sahip olduğu karbon stokları belirlenmiştir.
Yapılan çalışma sonucunda, ağaçlarda D2H indeksinin gövde kütlesini en iyi tahmin eden parametre olduğu, göğüs çapının ise diğer ağaç bileşenlerinin kütlesini daha iyi tahmin ettiği belirlenmiştir. Çalışma alanındaki sarıçamlar için hacim ağırlığı 0,431 t/m3, BGF 1,279, BDGF 0,664 t/m3, kök/sak oranı 0,209, karbon içeriği ise % 52,463 bulunmuştur. Karbon stoğu, ağaç kütlesinde 8,422- 207,777; diri örtüde 0,040-3,533; ölü odunda 0,461-1,492; ölü örtüde 8,422-20,926; toprakta ise 90,056-108,450 tC/ha arasında bulunmuştur. Meşcere tipleri arasında, ağaç kütlesi, diri örtü ve ölü örtüde depolanan karbon stokları bakımından önemli farklılıklar olduğu belirlenmiştir. Ancak ölü odun ve toprakta depolanan karbon miktarları meşcere tiplerine göre önemli farklar göstermemiştir. Karbon stoklarında belirlenen farklılıkların ormanın gelişmesinden ve geçmişte yapılan silvikültürel müdahalelerden kaynaklandığı sonucuna ulaşılmıştır. Ağaç kütlesinde yıllık karbon birikimi meşcere tiplerine göre 0,520-3,076 tC/ha/yıl arasında belirlenmiştir.
Determination Of Carbon Sequestration İn Scots Pine (Pinus Sylvestris L.) Stands On Sündiken Mountain
In this study, carbon stocks of tree biomass, understorey, dead wood, forest floor, and soil, as well as carbon sequestration by trees were investigated in verious Scots pine stand types which are different in terms of canopy closure and development stages.
Equations were developed for estimating biomass of tree compartments including stem, bark, dead branch, live branch, needle, cone, and root. Stand biomass for each stand was estimated by using these biomass equations. Besides, basic wood density (WD), BEF (biomass expension factor), BCEF (biomass conversion and expension factor), root/shoot ratio (R/S), to be used for stand biomass estimation, and carbon fraction were determined. Carbon sequestration by tree biomass was also estimated by using WD, BEF, R/S, carbon fraction, and stand volume increment, calculated from the yield table. Carbon stocks of all pools in the ecosystem, including trees, understorey, dead wood, forest floor and soil were determined.
In conclusion, D2H was the best predictor for stem biomass, while diameter at breast height for other tree compartments. Average wood density was determined to be 0.431 t/m3, while BEF, BCEF, R/S, and carbon fraction as 1.279, 0.664 t/m3, 0.209, 52,463 %, respectively, for Scots pine stands in the study area. Carbon stocks were found to be 8.422- 207.777 tC/ha in tree biomass, 0.040-3.533 tC/ha in ground vegetation, 0.461-1.492 tC/ha in dead wood, 8.422-20.926 tC/ha in forest floor, and 90.056-108.450 tC/ha in soil. Carbon stocks in trees, ground vegetation, and forest floor were significantly different between stand types due to forest growth and past silvicultural treatments. Annual carbon sequestration of standing trees was estimated between 0.520-3.076 tC/ha/year in relation to stand types.
ALTUNEL AÇIKGÖZ Tayyibe
Danışman : Prof. Dr. Ahmet Türker
Anabilim Dalı : Orman Mühendisliği
Programı : Ormancılık Ekonomisi
Mezuniyet Yılı : 2011
Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Ahmet Türker (danışman)
Prof. Dr. Ömer Saraçoğlu
Prof. Dr. Rona Turanlı
Doç. Dr. Kenan Ok
Doç. Dr. Mehmet Şişman
Odun Dışı Orman Ürünlerinin Dünyada Ve Türkiye’de Sosyoekonomik Boyutu
Orman ekosistemlerinden yararlanma insanlık tarihi boyunca odun hammaddesi elde etmek ile sınırlı kalmamıştır. Odun hammaddesi olarak yararlanma biçimi yararlanmanın sadece bir boyutunu oluşturmaktadır. Besin, ilaç, barınma ve diğer nedenlerle her türlü bitki ve bitki parçalarının toplanması ve kullanılması ise yararlanmanın başka bir boyutunu temsil etmektedir. Odun Dışı Orman Ürünleri (ODOÜ) olarak adlandırılan, orman içi ve açıklıklarında, dolayısıyla orman ekosistemlerinde yetişen, ticari ve ticari olmayan amaçlarla hasat edilen ya da toplanan, ağaççık, çalı, her türlü bitki ve bunların parçalarından oluşmaktadır. Bu ürünler aynı zamanda çeşitli kaynaklarda “ikincil ürünler”, “özel orman ürünleri”, “geleneksel olmayan ürünler” olarak da adlandırılmışlardır. Bunların yanında orman ekosisteminin sağladığı av ve yaban hayatı, balık, rekreasyon, su gibi odun dışı değerler de söz konusudur, ancak bu çalışmada bu değerler kapsam dışı bırakılmıştır.Bu çalışmada öncelikle ODOÜ bakımından farklı ülkelerin hangi ürünlerle öne çıktığı, ODOÜ ürünleri ticareti açısından hangi ürünlerin önem kazandığına bakılmış ve dünyadan ODOÜ ticareti ile ilgili bilgilere yer verilmiştir. Ülkemiz özelinde ise Ege Bölgesi çalışma alanı olarak belirlenmiş ve bu bölgede önemli ihracat değerlerine sahip olan üç ürün, kekik, defne ve çamfıstığı alınarak bu ürünlerin ticareti ile ilgili gruplarla görüşülmüştür. Üretici/toplayıcı, aracı/tüccar, ihracatçı ve orman teşkilatı olarak belirlenen dört ilgili grupla anket çalışması gerçekleştirilerek, bu gruplar arasındaki ilişkiler, sorunları, çözüm önerileri ve bu konuda politikalar ve yönetim biçimi belirleme konularında önerilerde bulunmak amaçlanmıştır.Kekikte, ormandan toplayan ve tapulu arazilerinde yetiştiren iki grup tespit edilmiş fiyatın üretim miktarından bağımsız olarak oluştuğu saptanmıştır. Defne genellikle ormandan toplanmakta ve fiyat ile miktar arasında bir ilişki bulunmamaktadır. Çamfıstığında da miktar fiyat ilişkisinde benzer sonuçlar elde edilerek görülmüştür ki; kekik, defne ve çamfıstığında piyasa doygunluğa ulaşmamış ve üretim açığı mevcuttur. Kekik, defne ve çamfıstığı üretiminde başka bir problem ise, üreticilerin örgütlenmesi ve diğer ilgili gruplarla koordinasyon eksikliği olarak öne çıkmaktadır. ODOÜ genelinde envanter ve pazar bilgilerinin yetersizliği, teknolojik eksiklikler nedeniyle yeterince katma değer yaratılamaması sektörün hak ettiği değere ulaşamamasında büyük bir engel olarak görülmüştür.
Anahtar kelimeler: Odun Dışı Orman Ürünleri (ODOÜ), Ticaret, Kekik, Defne, Çamfıstığı, Ege Bölgesi, Üretim
Dostları ilə paylaş: |