Toplumsal bir sistem olarak okul kullanilabilecek kaynaklar



Yüklə 36,64 Kb.
tarix23.01.2018
ölçüsü36,64 Kb.
#40638

TOPLUMSAL BİR SİSTEM OLARAK OKUL

KULLANILABİLECEK KAYNAKLAR

Eğitim Sosyolojisi: Hikmet Celkan

Eğitim ve Toplum: Mustafa Ergun

Kemal Aytac: Avrupa Okul Kuruluş Sistemleri Okul Reformları Ve Okul Kuruluş Sistemleri

Kemal Aytac: Avrupa Eğitim Tarihi

Kemal Aytac: Çağdaş Eğitim Akımları

Saffet Bilhan: Eğitim Sosyolojisi

Hüseyin Akyuz: Türk Eğitiminde Koy Enstitüleri Denemesi Üzerine Bir Araştırma

Ziya Bursalioglu: Okul İdaresinde Yapı Ve Davranış Yenilikleri

Hasan Çiçekoğlu: Türkiye Cumhuriyetinde İlk Ve Orta Öğretim

Osman Ergun: Türkiye Maarif Tarihi

Fikret Kanat: Terbiye Sosyolojisi

Hasan Ali Koçer: Türkiye'de Modern Eğitimin Doğusu Ve Gelişimi

Amiaran Kurtkan: Eğitim Sosyolijisi

Dertran Rasil: Eğitim Ve Toplum Düzeni

Mahir Bezel: Eğitim Ve Toplum Düzeni

Mahmut Tezcan: Eğitim Sosyolojisine Giriş

DERSLE İLGİLİ ANA BAŞLIKLAR

BİR SOSYAL KURUM OLARAK OKUL

OKULUN STATİK VE DİNAMİK YAPISİ

OKULUN TOPLUMSAL GÖREVLERİ

OKUL KURULUŞ SİSTEMLERİ VE TOPLUM

OKULUN TEMEL ÖZELLİKLERİ VE KURUMLASMASI



A. OKULUN TEMEL ÖZELLİKLERİ VE KURUMLAŞMASI

1. Okul nedir

2. Okulun yapısı

3. Okulun toplumla bağlantısı

4. Okuldan beklenen görevler

5. Farklı kulturlerde ve toplumlarda okulun isleyişi ve fonksiyonları

6. Okulun yapısı isleyişi ve fonksiyonları üzerine yapılan eleştiriler

“Okul” kelimesi yerine eskiden mektep kelimesi kullanılırdı. Okunan ve yazılan yer anlamındadır, okul kelimesinin the scholl kelimesinden türetildiği düşünülebilir. Okul bir eğitim ve öğretim kurumudur



Okul kavramının özellikleri:

1. Mekan -fiziki yapı

2. Okulun topluluk özellliği

3. Kültürel atmosfer özelliği

4. Eğitim sistemi açısından yapısal özelliği

5. Normlar, değerler, semboller, müeyyideler bütünü olma özelliğidir.



  1. Mekan Ve Fiziki Yapı

Eğitim öğretimin temel öğelerinden biri mekan, diğeri ise zamandır. Okulun mekan özeliğinden kasıt okulun mimari stilidir. Okulun inşaat yani fiziki özelliğidir. Eğitim öğretimin yapılması için mutlaka fiziki bir mekana ihtiyaç duyulur. Oyun alanı, sınıf, anifi, laboratuar, kütüphane, uygulama alanları, konferans salonları, çeşitli sosyal sanatsal ve kültürel sportif etkinliklerin yapılacağı mekanlar vardır. İyi bir eğitim öğretimin yapılabilmesi okulun mekan özellikler ile doğrudan ilişkilidir. eğitim öğretimin donanım araç ve gereçleri de eğitimin kalitesi için önemlidir.

  1. Okulun Topluluk özelliği

Okul birden fazla bireylerin olduğu bir kurumdur. birden fazla birey olduğu için okul bir topluluk kurumu olarak algılanır. topluluk ben kavramından, dayanışma ,ilişkiler ağı, algılar davranış biçimleri, etkileşim, örgütlenme gibi açılardan farklılık arz eder. Topluluk da kolektif şuur varken bireyde ben şuuru vardır. Kollektif şuur yukarıdaki özeliklerinden ötürü ortaya çıkar.

Dayanışma, sınıf esasına dayanır. Topluluğun bireyleri arasında ortak bir ruh oluşmasıdır. Fikir bakımından amaç bakımından hedefler bakımından okulun menfaatleri bakımından bireyler arasında bir kader birliğinin olmasına dayanışma denir. Ortak idealler, hedefler, amaçlar dayanışmayı meydana getirir. Bunlar da kolektif şuuru oluşturur. Ortak şuurun özelliği ben şuurunu eritmesi ve bireylere ayrı bir şuur kazandırmasıdır. Ben şuurunda daha çok iç güdüler ve sosyal motifler söz konusudur. kolektif şuurda ortak idealler amaçlar hedefler tebcil (yükseltilmiş ulvi )edilmiş değerler . Bunun sonucunda öğrencilerde sosyalizasyon sureci oluşacaktır. Bu surece sosyalleşme toplumsallaşma denir. Bu bireylerde ben şuuru aşılır topluluk ruhu dediğimiz bir algı oluşur.



**********************13.07.2013**********************

  1. Okulun Kültürel Atmosfer Özelliği (Eğitimsel Ve Sosyal Etkinlikler)

Kültür öğelerinin okulda sunulmasıdır. Okul bir eğitim kurumudur; sosyal etkinliklerin rolü nedir, neden okuldadır? Okul dışa dönük bir kurumdur. Kendi içine kapanık bir kurum değildir. Dolayısıyla toplumsal faaliyetlerin bir benzeri de okulda gerçekleştirilir. Esasen edebiyat, müzik, sanat, spor, resim, iş gibi dersler ve bunlarla ilgili faaliyetler birer kültür etkinliğidir. Öyleyse, okul, eğitimsel anlamda bilgi vermenin yanında bireyi (öğrenciyi) hayata hazırlayacak faaliyetleri de bünyesinde bulundurmak zorundadır. Benzeri faaliyetleri eski Çin, Mısır, Hint ve Yunan Medeniyetlerinde de görüyoruz. Amaç, öğrencinin zihinsel faaliyetlerini her yönüyle geliştirmektir.

  1. Eğitim sistemi açısından fiziksel (yapısal) özelliği:

Okul sosyal bir kurumdur. Dönemin eğitim akımları okulu ve dolayısıyla yapısını etkiler. Eğitim akımları açısından bir model belirlenir ve okula uygulanır. Bu model, gerek Batıdaki eğitim akımları, gerekse yerli eğitim akımlarından birini benimsemiş olmak demektir. Çocuğun kendisi, tabiat, iş ve üretim, sanayileşme (endüstrileşme), demokratikleşme, insan hakları, eşitlik, özgürlük, bilgi vb. birtakım temel kavramlar bu modellerin seçilmesine esas teşkil ederler. Bunlardan hangisinin öncelikli olarak alınacağını ilgili dönemin siyasi, ekonomik, hukuki, sosyal ve kültürel toplumsal yapısı tayin eder. Ancak bu konularda kültürel farklılıklar, medeniyetler, ideolojiler, felsefi doktrinler, önemli ölçüde tayin edici bir rol oynarlar. Türk eğitim tarihine bir göz attığımızda Tanzimat dönemine gelinceye kadar Halk Mekteplerinin ağırlıklı olarak süregeldiği bir gelişim çizgisinde, bu tarihten itibaren Avrupai anlamda mektepler, sanat mektepleri, meslek mekteplerinin de kurulmuş olduğunu görüyoruz. Genel olarak değerlendirildiğinde, istikrarlı ve kendimize özgü bir modelin tesis edilemediğini görüyoruz. Bu durum Osmanlı toplumunun iki medeniyet arasında kaldığını göstermektedir. Bilimsel niteliği bir yana, medrese sisteminin toplumsal dokuya en uygun bir model olarak süregeldiği de ayrı bir gerçektir. Cumhuriyet dönemi ile birlikte medrese sisteminin terk edilmiş olması, laik, demokratik, bilimsel ve milli karakterdeki okul kuruluş sistemlerinin gündeme gelmesi, toplumsal yapıya uygun modellerin devreye sokulması olduğu kadar çağdaş medeniyetin, ilmin ve teknolojinin icaplarına ayak uydurma gayretlerinin de bir göstergesi sayılabilir. Ancak Cumhuriyet dönemi eğitim tarihi bize bu konuda istikrarlı bir çizgiye gelemediğimizi göstermektedir. Zira, okul kuruluşlarında teknolojiyi, bilgiyi alıp uygulamak başka; okulun ruhuna ve eğitimsel hedeflerine uygun nitelikte bireyler yetiştirebilmek başkadır.

  1. Toplumsal normların, değerlerin, sembollerin, müeyyidelerin bütünü olma özelliği:

Bu açıdan baktığımızda bugünkü okul kuruluş sistemlerinin arzu edilen niteliğe kavuşamamış olması bir realitedir. Burada maddi kültürün manevi kültürün önünde gitmesi (kültürel boşluk) sürecinin etkilerini açıkça görüyoruz. Esasen toplumun bizatihi kendi içindeki bu değerler sisteminin, normların, müeyyidelerin dejenere olduğu gerçeği göz önüne alınacak olursa okulun bu konudaki gayretlerinin bir noktadan öteye gidemeyeceği de aşikardır. Bilgi toplumu, tüketim toplumu gibi kavramlar kapitalist ve materyalist hedeflerle beslenen sömürgeci ve emperyalist toplumların hegemonyasını bilgi alanında olduğu kadar eğitimsel ve kültürel alanlarda da hakim kılmaktadır. Medeniyet ve kültür farklılıklarını göz ardı eden ya da eğitim sisteminin bilgi ayağını ön plana çıkartan uluslararası siyasi ve ekonomik birlikler bu konuda kendi projeksiyonlarını kabul ettirme gibi sinsi oyunlarını sergilemek istemektedirler. Söz konusu birliklerin, teşkilatların, geri plandaki hedefleri ya da temel kriterleri ırkçılık, ideoloji, din ve inanç, sermaye, silahlanma, siyasi nüfuz alanlarını genişletme gibi faktörlerdir. Şu bir gerçektir ki, milli ve kültürel farklılıklar bu amaçlara kurban edilmekte olup, burada zarar gören eğitim ve kültürün beşiği olan okullardır. Bizim dikkat etmemiz gereken husus bu konudur.

B. OKULUN SOSYALLEŞTİRME VE KÜLTÜRLEŞTİRME FONKSİYONU

Okul faaliyetleri formal ve informal bir zeminde yürür. Dersler, not sistemi, karne, diploma, plan ve program, disiplin kurulları eğitimin formal yönünü teşkil eder. Öte yandan, öğretmen, öğrenci, idareci, veli ve çevre faktörleri arasında cereyan eden her türlü etkinlik informal niteliktedir. Zira, zaman zaman kuralların dışına çıkılır, farklı fikir ve düşünceler gündeme gelir, farklı etkileşimle cereyan eder. Bunlar da öğrencinin gelişiminde pozitif etkiler oluşturur. Önemli olan bu iki türlü etkinlikler arasında denge kurabilmektir. Yani, okul, idari yapısı, mevzuatı, değerler sistemi ve gelenekleri ile dışarıdaki siyasi, kültürel, ekonomik ve ahlaki değerler sistemi arasında bir kaynaşmayı sağlamak, doğabilecek çatışma ve uyumsuzlukları gidermek gibi bir görev üstlenmiştir. İşte bu göreve okulun sosyalleştirme görevi de diyebiliriz. Sosyalleştirme bir süreç olup şu gelişimleri ihtiva eder:



  1. Çocuğa temel bilgi, beceri, alışkanlıklar öğretilir. Burada çok önemli olan nokta çocuğun çok yönlü gelişiminin mahiyetini, seviyesini ve istikametini göz önünde bulundurmaktır.

  2. Farklı arkadaş, öğretmen ve idarecilerle temas çocuğun ufkunu açacaktır.

  3. Okula gelinceye kadar çocuğun dağınık biçimde öğrendikleri bilgiler ve kazandığı davranışlar okulda sistematize edilir ve öngörülen amaçlara yönelik olarak verilir. Devletini, milletini sevmek, ailesini sevmek, Türk Büyüklerine saygılı olmak, vatana, bayrağa saygılı olmak ve sevmek, bilimsel, ahlaki değerlere önem vermek ve özümsemek gibi hedefler bu sistematizasyon içerisinde gerçekleştirilir.

  4. Çocuk ailesinde ve mikro çevresinde sınırlı olan ilişki biçimlerini okulda daha geniş ve karmaşık ilişkiler ağı içerisinde geliştirir. Böylece şahsiyeti ve karakter formasyonu hızlanır. (Görgü kuralları, işbirliği, yardımlaşma, fedakarlık, arkadaşlık, sorumluluk, duygusal bağımsızlık, kendi başına karar verme, araştırma ve inceleme vb.)

  5. Çocuk öğretmenlerini kendine örnek alır. Onlardan ömrü boyunca sürecek davranış kalıplarını öğrenirler.

  6. Vazife ve disiplin anlayışının gelişmesi de okulda olur.

Amerikalı eğitimci John Dewey, örgün bir eğitim kurumu olarak okulun çocuğa; çevrenin karmaşık ilişkilerini ve olaylarını basitleştirerek sunma, çocuğa çevrenin zararlı alışkanlıklarından arındırılmış ilişkiler ortamı hazırlama ve onun dar çevresi ile geniş çevresi arasında bir denge ve bütünleşme sağlayarak dinamik bir karakter kazanması gibi imkanlar sunması şeklindeki fonksiyonundan bahseder.

Okul toplumsal sistemin bir modelidir ve kendine göre bir kültürü vardır. Okul kültürü;



  1. Kendi içinde farklılaşmalar ve çatışmalar olabilir.

  2. Okul kültürünün toplumsal kültürle karmaşık ilişkileri olabilir.

Burada okula düşen görev kendi içindeki kültürünü standartlaştırması, sistematize etmesi, genelleştirmesi ve kurallara bağlamasıdır. Öte yandan, kendi kültürü ile çevre kültürü arasında hassas bir denge kurmasıdır. Yani kendi kültürü ile çevre kültürünü bütünleştirmesidir. Burada okulun yapı ve fonksiyonunun iyi bilinmesi gerekir. Okulun;

  1. Örgüt yapısı,

  2. Norm, disiplin ve ilişkiler ağı,

  3. Bürokratik yapısı,

  4. Çevre ile ilişkileri,

  5. Öğretmen ve idarecilerin özellikleri, ihtiyaçları, beklentileri,

  6. Öğrencilerin etkinlikleri,

  7. Öğrencilerin sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel kökenleri

Yukarıdaki hususlar okulun sosyalleştirme ve kültürleştirme fonksiyonunda göz önünde bulundurulması gereken hususlardır.

C. OKUL KURULUŞ TİPLERİ

  1. Paralel hatlar sistemi

  2. Çatal hatlar sistemi

  3. Merdiven sistemi

**********20.07.2013**********

  1. Paralel hatlar sistemi:

Paralel hatlar sistemi en eski sistemdir. I. Dünya savaşına kadar Avrupa’nın geleneksel okullarını temsil eder. Bu okullar geleneksel toplumlarda bulunurlar. Okullar arasında geçiş ve irtibat yoktur. Bu sistem zümre toplumlarının modelidir. Mesela 1920ye kadar Almanya’da üç tür okul vardı: lise (gymnasium), ortaokul (mittleschule) ve halk okulu (Faulk schule). Halk okullarına alt tabakanın çocukları giderdi. Üst kademelere hem toplumsal hem de okul olarak çıkamazlardı. Çünkü toplumun kendisinde alt, orta ve üst tabakalar vardı. Gymnasiumlarda ise üst tabakanın çocukları okurdu. Yalnızca burada okuyanlar yüksek öğretime geçiyordu.

  1. Çatal sistemi:

Bu sistem biraz demokratikleşmenin sonucudur. Çünkü burada ilkokul mecburidir; her sınıftan çocuğun okuması gereken bir kademedir. Buradan mezun olanlar ortaöğretime devam edebilirler. Ancak çatalın çizgilerinden de birinden diğerine geçiş yoktur veya imkan azdır. Öğrenci sayısı arttığı için ortaöğretime seçme sınavı ile öğrenci alınır. Üst tabaka çocuklarının yüksek öğretime devam etme imkanlarına karşılık alt ve orta tabakadan gelenler sınırlı sayıdaki baza yüksek okullara devam edebilirlerdi.

  1. Merdiven sistemi:

Bu sisteme göre kurulan okullar demokratik toplumların modelidir. Milli ve demokratik özellikler gösterirler. Belirli bir sınıf veya zümrenin okulu değildirler. Bu sistemde okullar arasında bağlantı vardır. Bu sistem ABD’de 19. YY sonlarında; Avrupa’da ise II. Dünya Savaşından sonra kurulup geliştirilmiştir. Bu tarihten önce Avrupa’da okul kuruluş sistemini karakterize eden hususiyetler;

  1. Toplumların zümre farklılıklarına göre şekillenmesi,

  2. Toplumsal hareketliliği önlemesi,

  3. Fırsat eşitsizliğine dayanmasıdır.

ABD’de Avrupa’nın bu hususiyetleri yoktur. Okul, orada, daha demokratik ve fırsat eşitliği ilkesine dayanır.

Bizdeki sistem Batıdakinden çok farklıdır. Örgün eğitim sistemi medresedir. 1065 yılından 1923e kadar süren bir eğitim kurumudur. İlkokulu bitiren çocuklar medreseler alınırdı. İlkokul olarak “Sibyan Mektepleri” vardı. Medreseler ilk, orta ve yüksek kademeleri barındırır; bunlar arasında geçişe engel koymazdı. (Kız öğrenciler sibyan mekteplerinden sonra medreseye devam edemezlerdi.) Medreseler daha çok akademik kuruluşlar idi. Türk eğitim sisteminde okul kuruluş tipleri herhangi bir hukuki, dini, kültürel, siyasi ve ekonomik engele takılmamıştır. Dil, din, mezhep, kültür ve sınıf farkı gözetilmeksizin toplumun her kesiminden öğrenci alınır, bunlar üst kademelere çıkabilirlerdi. Yani, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinin okul kuruluş sistemleri Batının katı kurallarının ve eğitimde fırsat eşitsizliği gibi anti-demokratik özelliklerinin dışında kalmıştır. Ancak, bu okulların bilimsel ve teknik gelişmelere ayak uyduramamak, bunun için gerekli öğrenim yöntemlerini kullanamamak gibi eksiklikleri mevcuttu. Başka bir eksiklik, maarif sisteminin yönetiminde birliğin bulunmayışı idi. 3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile okul kuruluş sistemlerinde birlik ve beraberlik sağlanmış, ilerleyen yıllarda bu sistem modern bir yapıya kavuşturulmuştur.

**********27.07.2013**********

Osmanlıda halk mektepleri, saray mektepleri, askeri mektepler, askeri sanat mektepleri ve memur mektepleri vardı. Cumhuriyet öncesi Türk eğitim sisteminde yukarıda zikredilen kategorilere dahil mekteplerin hepsinde öğrenci seçme, kabul, eğitim, öğretim gibi hususlar bakımından toplumun sosyal sınıf ve tabaka farklılıkları gözetilmezdi. Aynı prensip esasen devletin yönetim teşkilatında dahi geçerli idi. En alt tabakadan gelen bir çocuk, kabiliyetleri ölçüsünde devletin en üst mertebesine kadar yükselebileceği gibi okumak istediği mektebin seçimi ve öğrenim süresinde de en ufak bir engelle karşılaşmazdı. Bu hali ile Osmanlı eğitim sisteminde okul kuruluş modellerinin işleyişinde Batıdakinin aksine asırlardan beri herhangi bir yasal engele (anti demokratik nitelikte, eşitsizliğe dayalı) rastlamak mümkün değildir.

Okul kuruluş sistemleri ve modelleri ile toplumun siyasal, sosyal ve ekonomik yapısı arasında doğrudan bir ilişki mevcuttur. Toplumun demokratik – anti demokratik, sanayileşmiş – geri kalmış, insan haklarına dayalı – olmayan, hukuk devleti – örf ve adetlere, teamüllere dayalı devlet… olma özellikleri aynısıyla eğitim sistemine de yansımaktadır. Bu kriterler daha ziyade Batı kültürünün belirleyici esasları olup Selçuklu ve Osmanlı medeniyetinin toplum ve devlet yapısında söz konusu kriterler aranmamalıdır. Zira, bizim kendi nev-i şahsımıza münhasır bir toplum ve devlet yapımız vardır. Dolayısıyla, okul kuruluş sistemimiz de farklıdır.

Buna göre okula birtakım toplumsal görevler verilmiştir. Bunların bazıları şunlardır:



  1. Okullar içinde bulundukları toplumların sosyal yapılarını yenileştirirler, geliştirirler.

  2. Okulun kendi kültürel sistemi toplumun kültürünün sistematize edilmiş ve yapılandırılmış bir şeklidir. Bu yönü ile okullar toplumun kültürü ile hem bütünleşmiş hem de belirli bir istikamette yönlendiren geliştiren kurumlardır. Yani toplumsal kültürü nesilden nesile aktarmakla yükümlüdürler.

  3. Okullar toplumsal bütünleşme ve kaynaşmanın aracıdırlar. Yani öğrencilere toplumun kurallarını, değerlerini, normlarını öğretirler. Çünkü bu süreç öğrencilerin kişilik gelişimlerinin temelini oluşturur. Biz buna “kültürasyon (culturation)” diyoruz. Bunu çocuğa kazandırmadan ileri safhadaki faaliyetler ve gayretler temelsiz kalır. Dil, din, sanat, aile bu sürecin başlangıç değerleridir.

Okulun toplumu bütünleştirme ve meşrulaştırma görevi:

Okul içinde bulunduğu toplumun bütünleşme ve dayanışma ihtiyacını karşılamak ve toplumsal gelişme ve kalkınmayı temin etmek için var olan bir kurumdur. Bunun için öncelikle okulun toplumun sanayi ile ilgili (endüstrileşme) olarak bir takım hedeflerinin ve projeksiyonlarının olması gerekir. Her şeyden önce okul sanayi toplumlarının temel prensiplerine uygun olmalıdır. Sanayi toplumlarının;



  1. İnsanlar arasındaki eşitlik,

  2. Modern hukuk devleti olma,

  3. Meslekler hiyerarşisinin bireylerin iniş – çıkışlarına, özellikle yükselebilmelerine uygun olma,

  4. Eşit gelir prensibinin hakim olduğu,

  5. Bireylerin kendi fikirlerinin ve haklarının bulunduğu ve bunun toplumun çeşitli kesimleri tarafından kabul gördüğüne inandığı,

  6. Bireyin vatandaşlık şuuruna sahip olduğu ve o toplumun vatandaşı olmaktan kıvanç duyduğu özellikleri vardır.

Bu özelliklerin bireye kazandırılmasında en önemli görev ve sorumluluk eğitim sistemine (okul) aittir.

Okulun ikinci olarak toplumu bütünleştirme ve meşrulaştırma fonksiyonu söz konusudur. Bu, birey ile toplum arasında herhangi bir çatışmanın olmaması, varsa bunların çözümlenmesi demektir. Toplumsal bütünleşme E. Durkheim ve T. Parsons’la ifadesini bulmuştur. Durheim sosyal işbölümünü ele almış, toplumun dayanışmasına önem vermiştir. Dayanışma ve işbölümü esastır. Dayanışma mekanik ve organik olarak ikiye ayrılır. Mekanik dayanışma sanayi toplumlarına geçilmeden önceki dayanışma idi. Genelde kırsal, az gelişmiş toplumlarda görülürdü. İhtiyacın açığa çıktığı durumda o toplumda yer alanlardan birisinin bu görevi üstlenmesidir. Ekmek yok ise ev hanımının hamur yoğurması. Organik dayanışma, yapılmadığında aksamaların görülmesidir. Sindirim sisteminde çalışmayan bir organın sindirimi felce uğratması organik dayanışmanın gerçekleşmemesine örnektir. Dayanışma ve işbölümü duygularını okul çocuğa vermek durumundadır.



  • İsmail Hakkı Baltacıoğlu: Rüyamdaki okul

Parsons sosyal bütünleşmeyi tamamen cinsiyet ve meslek rollerine ilişkin beklentilerine ve mükemmeliyetine dayandırır. Birey kendi cinsiyetinin ve mesleğinin beklentilerine uygun davranırsa, ihtiyaçları karşılanırsa, mükemmel ilişkiler içerisinde olursa toplumsal bütünleşme gerçekleşir. Burada K. Marx ve R. Dahrendorf’un üretici ve çatışmacı nitelikteki teorilerini de göz önünde bulundurmak gerekir. Burada okulun görevi çatışmayı önlemek, üretimde aksaklığı, paylaşımı, bölüşümü sağlıklı bir zemine oturtmaktır.
Yüklə 36,64 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin