Toplumsal sistem gerçekliĞİ


TARİHSEL DEVRİMLER TIKANAN TİCARET YOLLARINI AÇMAK İÇİN YAPILIYOR



Yüklə 2,28 Mb.
səhifə41/133
tarix18.03.2018
ölçüsü2,28 Mb.
#45872
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   133

TARİHSEL DEVRİMLER TIKANAN TİCARET YOLLARINI AÇMAK İÇİN YAPILIYOR

Ne zaman, nerede bir tarihsel devrim olmuşsa, biraz incelediğiniz zaman görürsünüz ki, bunun altında tıkanan ticaret yollarının açılması sorunu yatar. Zaten yukarda açıkladığımız, medeniyetin ölüm döşeğine yatması olayının özü de budur. Ticaret yoksa medeniyet de yoktur. Hayat durunca da bir “kurtarıcının” gelip olaya müdahale etmesi gerekir.


Antika çağın bütün tarihsel devrim güçlerinin, her dönemde, bilinçli ya da bilinçsiz, bir tek amacı olmuştur: Doğuyla Batı arasındaki ticaret yollarının denetimini elleri altında tutabilmek. Bunlardan birincisi, Makedonya’lı orta barbar Büyük İskender’in açmaya çalıştığı “ORTA YOLDUR”. Greklerden başlayarak yol boyunca önüne çıkan bütün engelleri silip süpüren, Çin’den Hindistan’a ve Afrika’ya kadar yolu temizleyen İskender’in kurmaya çalıştığı “cihan imparatorluğunun” bir tek hedefi vardı: O dönemdeki en önemli ticaret yolunu açmak, bunun denetimini elinde tutmak. Makedonya neresi Çin neresi, ne işi vardı İskenderin oralarda![11]
“Asyanın kuzey-doğu steplerinden beriye doğru, üç ana medeniyetin destanlar yaratmış bezirgan karayolları üzerinde, göçebelikleri yüzünden en tabi kervan aracılığı görevi Hunlara düşüyordu. Bu görevi en iyi teşkilatlandırabilen kişi ise, çocukluğunu Roma başkentinde rehine olarak geçiren, medeniyetin içini de en az barbarlık kadar öğrenen Atila olmuştu. Ne yazık ki seçtiği, daha doğrusu ister istemez içine düştüğü yol, bezirgan medeniyetlerin en uzun, en uzak, en az işlenmiş, en sarp yolu, Çin’den Fransa’ya dek uzanan, vahşet çağının Neandertaller yolu, KUZEY YOLU idi”.
“Antika tarihin akışına damgasını vuran üçüncü büyük ticaret yolu ise GÜNEY YOLU dur. İbni Haldun’un “İslamiyet Çağı” dediği çağın en önemli, belirleyici özelliği, bu yolun açılması ve elde tutulması olayıdır. İslamlık, tarihte ilk defa, Uzak Doğu medeniyetleriyle Batı arasındaki cihan bezirganlığının en sağlam, en sürekli, en işlek ve en istikrarlı köprüsü olmuştur. Yalnız İslamlık doğarken, gerek İskender’in denediği Orta Yol, gerek Atila’nın zorladığı Kuzey Yolu arap saçına dönmüş derebeyileşmelerle tıkalı idi. Arabistan barbarları, hiçbir derebeyileşmenin tıkayamayacağı, dinlerin ve masalların destanlaştırdıkları, Umman Denizi üzerinden dünya bezirganlığı için açık ve işlek kalabilmiş son Güney Yolu’nu seçtiler”[11].

BİLİŞSEL TOPLUM BİLİMİ AÇISINDAN TARİHSEL DEVRİM

Tarihsel devrim olayının özünün köleci toplumla-medeniyetle- barbarlar arasındaki etkileşme olduğunu söylemiştik. Köleci toplum açısından baktığınız zaman, elinde kılıcıyla medeniyetin kapısına dayanan barbar, bir avuç köle sahibinin dışında kalan geniş halk kesimleri için adeta bir kurtarıcı gibidir! Alın İstanbul’un fethini! Bizans’ın zulmü altında inim inim inleyen Anadolu insanı-Bizans köylüsü- için Osman’ın aşireti bir kurtarıcı-ilaç-gibi gelir! Hatta Bizans egemen sınıfının bazı kesimleri için bile böyledir bu! Osmanla işbirliği yapan Tekfurların-Bizansın derebeyleri-sayısı az değildir. Haçlı seferleriyle yağma edilen Bizans’ta-İstanbul’da “Roma’nın-latinlerin-katoliklerin tahakkümü altına girmektense, Türklerin egemenliği altında yaşamayı tercih ederiz, onlar hiç olmazsa dinimize dokunmuyorlar” diye düşünenlerin sayısı az değildir. Barbar, bir tarihsel devrim gücü olarak, tam köleci sistem tükendiği anda ortaya çıktığı için bir kurtarıcı gibi karşılanır. Kendi kendini üretmek için iç dinamikten yoksun olan köleci toplumda o tükeniş anında artık herkes kurtuluşu-çözümü- dışardan bekler hale gelmiştir. Bu yüzden barbar şef bir çok insan için beklenen mesih olur!


Evet, barbar dışardan gelerek sisteme müdahale eder, onu fetheder, ama aslında, uzun zamandan beri sistem açısından o adeta bir içsel güç haline gelmiştir. Barbarlar için önemli olan içinde kendi varlıklarını da ürettikleri mekanizmadır. Bu mekanizmanın artık işleyemez hale geldiği noktada yükselir barbarın sesi. Bu nedenle, barbar akını ve “tarihsel devrim” köleci sistemin kendini inkarının ürünü olur. Peki ne olur bu etkileşmenin sonunda?
Eğer etkileşmeye katılan-sisteme müdahale eden- barbarlar, barbarlığın orta aşama-sındaysalar, yani henüz daha sınıflı topluma geçiş sürecinin başlarındaysalar, yeni duruma (sınıflı topluma) ilişkin belirli kurum ve kurallara sahip değillerse, henüz daha gentilice-kan teşkilatı ve onun kurallarıysa onları çekip çeviren, bu durumda, etkileşme sonucunda yeni kurum ve kuralların egemen olduğu orijinal bir sentez ortaya çıkmaz. Eskiyle (yani köleci sistemle) yeninin (yani barbarların) etkileşmesinden, bir anlamda eskinin rönesansı denilebilecek, onun gençlik dönemlerindeki durumunu andırır bir sentez çıkar ortaya. Örneğin, Türklerin İslamla-İslam medeniyetiyle ilişkilerinde-etkileşmelerinde olduğu gibi. Selçuklulardan Osmanlıya kadar bütün o İslam Türk devletleri bunun en güzel örneğidir. Daha bunun gibi yüzlerce örnek gösterilebilir antika tarihten. Bütün bir İbni Haldun tarihi bu türden örneklerle doludur..
Ama yok eğer, dışardan gelen barbar, toplumsal örgütlenmeye ilişkin belirli kurum ve kuralları yaratmış, barbarlığın yukarı aşamasında bulunan bir tarihsel devrim gücü konumunda ise, o zaman, eski sistem, ona ait bütün kurum ve kurallarla birlikte yok edilir, bunun yerine, fatih yukarı barbarın sahip olduğu kurallar egemen kılınır. Birinci durumda, tarihsel devrimci orta barbarın sahip olduğu bilgi-seviyesi medeniyete göre daha aşağıda olduğu için, etkileşme sonucunda ortaya çıkacak sistemi bu bilgiyle kuşatmak-yönetmek mümkün olmaz. Medeniyete ait bilgilerin üzerindeki kir-pas barbarın kılıcıyla temizlenir ve bunlar yeni doğan toplumu birarada tutan temel bilgiler-kurallar olarak herkesçe kabul edilir.
Her iki türden tarihsel devrim açısından da ortak olan noktaya gelince; her durumda, üretici güçleri boğan kokuşmuş köleci ilişkiler kesilip atılmakta, etkileşme sonunda ortaya çıkan toplum kendine göre yeni bir yola girmektedir. İkincisi de tabi, her seferinde yeni bir barbar kitlesinin daha medeniyete ayak basıyor olmasıdır.

ORTA BARBARLIKTAN MEDENİYETE GEÇİŞİN DİYALEKTİĞİ


Yüklə 2,28 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   133




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin