Türk ceza kanunu



Yüklə 3,39 Mb.
səhifə17/90
tarix27.10.2017
ölçüsü3,39 Mb.
#15890
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   90


Müsaderede zamanaşımı


MADDE 70

(1) Müsadereye ilişkin hüküm, kesinleşmeden itibaren yirmi yıl geçtikten sonra infaz edilmez.




GEREKÇE

Bir güvenlik tedbiri olarak öngörülen müsadere açısın­dan ayrı bir zamanaşımı süresi belirlenmiştir.




AÇIKLAMA:Güvenlik tedbirleri de ceza için öngörülmüş yaptırım türü olduklarından belli bir süre infaz edilememeleri durumunda Devletin cezalandırma hakkının sona ermesi bu tedbirler yönünden de geçerli bir düşüncedir.Yasa,özelliği nedeniyle müsadere açısından ayrı bir zamanaşımı süresi belirlenmiş ve bu husus Kanunun 70. maddesinde, “Müsadereye ilişkin hüküm, kesinleşmeden itibaren yirmi yıl geçtikten sonra infaz edilmez.” şeklinde hükme bağlanmıştır.




Ceza zamanaşımının kesilmesi

MADDE 71

(1) Mahkûmiyet hükmünün infazı için yetkili merci tarafından hükümlüye kanuna göre yapılan tebligat veya bu maksatla hükümlünün yakalanması ceza zamanaşımını keser.

(2) Bir suçtan dolayı mahkûm olan kimse üst sınırı iki yıldan fazla hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlediği takdirde, ceza zamanaşımı kesilir.




765 Sayılı Türk Ceza Kanunu

Madde 114 – İlamın infazına müteallik mahküma salahiyetli merci tarafından kanun dairesinde tebliğ olunan her türlü muamele müruru zamanı keser. Bundan başka şahsi hürriyeti bağlayıcı cezalarda ilamın infazı için mahkümun yakalanması dahi müruru zamanı keser.

Bir suçtan dolayı mahküm olan kimse müruru zaman cereyan ettiği sırada mahküm olduğu suç cinsinden diğer bir suç daha işlediği takdirde müruru zaman yine kesilmiş olur.



GEREKÇE

Tasarının ilgili maddesinin ikinci fıkrasında zamanaşı­mını kesen mahkûmiyet bakımından değişiklik yapılmıştır. Tasarıda daha önce işlediği bir suçtan mahkûm olan kimsenin zamanaşımı süresi içinde mahkûm olduğu suç türünden diğer bir suç işlediği takdirde ceza zamanaşı­mının kesileceği kabul edilmişti. Ancak, madde metninde yapılan değişik­likle, üst sınırı iki yıldan fazla hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlen­diğinde zamanaşımının kesileceği kabul edilmiştir.




AÇIKLAMA:765 s. TCK’da hükümlünün yakalanmasının ceza zamanaşımını kesmesi, hürriyeti bağlayıcı cezalar yönünden kabul edildiği halde(m. 114/1,2. cümle), 5237 s. TCK’da böyle bir ayırıma yer verilmemiştir.

765 s. TCK’da bir suçtan dolayı mahkum olan kimsenin ceza zamanaşımı süresi içinde mahkum olduğu suç türünden diğer bir suç işlediği takdirde ceza zamanaşımının kesileceği kabul edilmiş iken(m. 114/2); 5237 s. TCK’da ise, bir suçtan dolayı mahkûm olan kimsenin, üst sınırı iki yıldan fazla hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlemesi halinde, ceza zamanaşımının kesileceği öngörülmüştür(m. 71/2).





Zamanaşımının hesabı ve uygulanması


MADDE 72

(1) Dava ve ceza zamanaşımı süreleri gün, ay ve yıl hesabıyla belirlenir. Bir gün, yirmidört saat; bir ay, otuz gündür. Yıl, resmî takvime göre hesap edilir.

(2) Dava ve ceza zamanaşımı re'sen uygulanır ve bundan şüpheli, sanık ve hükümlü vazgeçemezler.


765 Sayılı Türk Ceza Kanunu

Madde 116 – Gerek hukuku amme davasının ve gerek ceza hükümlerinin müruru zamanı 30 uncumadde mucibince hesap olunur.

Madde 117 – Gerek dava ve gerek ceza müruru zamanı resen tatbik olunur ve bundan ne maznun ve ne de mahküm va hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel zgeçemezler.

GEREKÇE

Tasarıdaki madde metni içerik bakımından muhafaza edilmiştir. Ancak, atıf sisteminin oluşturabileceği sakıncaların önüne geçe­bilmek amacıyla, atıf yapılan madde içeriği metne alınmıştır.




AÇIKLAMA:Kanun koyucu uygulamada sorun çıkmasını önlemek için Dava ve ceza zamanaşımı sürelerinin neye göre hesaplanacağını hüküm altına almıştır.

Zamanaşımı Maddi Ceza Hukukuna ait bir müessese olması nedeniyle dava ve ceza zamanaşımının re'sen uygulanacağı ve bundan şüpheli, sanık ve hükümlünün vazgeçemeyecekleri, hükme bağlanmıştır.

Bu konuda, 765 sayılı kanun hükümleri ile temelde aynıdır;sadece, yeni ceza kanununda zamanaşımından vazgeçemeyecekler arasına “şüpheli” de dahil edilmiş bulunmaktadır.

Dava ve ceza zamanaşımı sürelerinde hangi kanunun lehe olduğu konusunda belirleme yaparken şuna bakılır. Sanığın sorumluluğu hakkında hangi kanun uygulanıyor ise yani ceza ve suçun unsurları bakımından hangi kanun lehe kabul edilip uygulama yapılıyor ise zamanaşımı sürelerinin hesabı konusunda da artık sürenin lehine olup olmadığına bakılmaksızın o kanun hükümleri uygulanacaktır. Aksi takdirde cezayı bir kanuna göre zamanaşımını bir kanuna göre belirleyerek parçalı uygulama yapmış oluruz.







Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar, uzlaşma

MADDE 73



(1) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikâyette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz.

(2) Zamanaşımı süresini geçmemek koşuluyla bu süre, şikâyet hakkı olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden başlar.

(3) Şikâyet hakkı olan birkaç kişiden birisi altı aylık süreyi geçirirse bundan dolayı diğerlerinin hakları düşmez.

(4) Kovuşturma yapılabilmesi şikâyete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür ve hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel olmaz.

(5) İştirak hâlinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkındaki şikâyetten vazgeçme, diğerlerini de kapsar.

(6) Kanunda aksi yazılı olmadıkça, vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemez.

(7) Kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikâyetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsî haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz.

(8) Suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir.k

765 Sayılı Türk Ceza Kanunu

Madde 99 – Takibat yapılabilmesi dava veya şikayete bağlı suçlarda suçtan zarar gören kimsenin vazgeçmesi hukuku amme davasını düşürür. Ancak kanunda hilafı yazılı olmadıkça cezanın infazına mani olmaz.

Maznunlardan biri hakkındaki dava veya şikayetten vazgeçme diğerlerine de sirayet eder.

Kanunda yazılı haller müstesna olmak üzere, vazgeçme onu kabul etmiyen maznuna tesir etmez.

Madde 108 – Takibi ancak şahsi dava ikamesine bağlı olan fiil hakkında salahiyettar kimse altı ay zarfında dava etmediği takdirde takibat yapılamaz.

Müruru zaman haddini geçmemek şartiyle bu müdet davaya hakkı olan kimsenin fiilden ve failin kim olduğundan haberdar bulunduğu günden başlar. Davaya hakkı olan bir kaç kimseden birisi altı aylık müddeti geçirirse bundan dolayı diğerlerinin hukuku sakıt olmaz.



Madde 111 – Hukuku amme davasının düşmesi cürümden zarar gören şahsın davadan vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada davacı hukuku şahsiyesini ayrıca muhafaza eylememiş ise artık hukuk mahkemesinde dahi dava edemez.

TCK m 51/2 Cezanın ertelenmesi, mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi koşuluna bağlı tutulabilir. Bu durumda, koşul gerçekleşinceye kadar cezanın infaz kurumunda çektirilmesine devam edilir. Koşulun yerine getirilmesi hâlinde, hâkim kararıyla hükümlü infaz kurumundan derhâl salıverilir


GEREKÇE

Tasarıdaki metin muhafaza edilmiştir. Ancak, sistema­tik açıdan daha doğru olduğu düşüncesiyle, Hükûmet Tasarısının 39 uncu madde­sinin son fıkrasında yer alan uzlaşmaya ilişkin hüküm, bu madde metnine son fıkra olarak ilave edilmiştir.




AÇIKLAMA:Bazı suçların kovuşturulmasının şikayete bağlı tutulması Ceza Hukuku açısından farklı nedenlere dayanmaktadır.Bu tür suçlardan zarar gören kişinin bu suçtan dolayı kamu davası açılmasını istemesi veya kamu davası açılmasında kendisi açısından sakınca bulunmadığını açıklaması gerekir.

5237 s. TCK’da konuyla ilgili düzenleme yapılırken, 765 s. Kanunun esasları muhafaza edilmekle beraber bazı yenilikler de getirilmiştir. Sözgelimi şikayetten vazgeçmenin, şikayet üzerine açılan davaya ilişkin suçun işlenmesinde şerik olanları da kapsayacağı yani onlar hakkında da geçerli sayılacağı belirtilmiş(m.73/5), diğer taraftan 765 s. Türk Ceza Kanununun 111. maddesinde yer alan hükümde, mağdurun korunmasının ceza hükümleriyle de sağlanması yönünden önemli bir değişiklik yapılmıştır(m. 73/7).Buna göre, kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikâyetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve suçtan zarar gören, şikayetinden vazgeçtiği sırada şahsî haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamayacak,bunun dışında şikayetinden vazgeçtiği sırada şahsi haklarını ayrıca muhafaza etmemiş olması hukuk mahkemesinde dava açmasına engel oluşturmayacaktır.



Hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel olmayacağı kuralı;

3167 S K 16/b Hükmün kesinleşmesinden sonra şikâyetten vazgeçildiğinde de, hüküm bütün cezaî

sonuçları ile ortadan kalkar.

16/c Hüküm kesinleştikten sonra çek tutarı veya karşılıksız kalan kısmı ile çek tutarına

veya karşılıksız kalan kısmına ait yüzde yirmi tazminatın ve çekin ibrazından ödeme

tarihine kadar geçen süre içinde 16a maddesine göre hesaplanacak gecikme faizinin

ödenmesi halinde bütün cezaî sonuçları ile birlikte hüküm ortadan kalkar.Şeklindeki hükümlerin, Yasanın 5. maddesi karşısında , Nisan 2005 tarihinden sonra işlenen suçlarda uygulanaması sonucunu doğuracaktır.

5237 s kanunun 5. maddesinin TBMM ‘ nin iradesini sınırlandırıcı niteliği nedeniyle Anayasa Hukuku açısından irdelenmesi gerektiği düşünülmektedir.

Yeni ceza mevzuatında “şahsi dava”ya yer verilmediği gibi, “şahsi haklar”ın (maddi ve manevi tazminatın) ceza mahkemelerinden istenmesi ve bu mahkemelerde karara bağlanması yolu da kaldırılmıştır.



Uzlaşma Hukuki dayanağını ceza kanunundan ,uygulamasını CMK.dan alan yeni bir müessesedir!!

Kanunun 11. maddesinin ikinci fıkrasında yazılı hâlde de, suçun uzlaşmaya ilişkin hükümler çerçevesinde çözümlenebilecek nitelikte bir olaya ilişkin olması ve zarar görenin şikâyeti halinde, uzlaşma hükümleri uygulanabilecektir.

Kanunun 340 ve 341. maddelerinin ikinci fıkralarında yazılı halde de, suç, şikâyete tâbidir. Ancak, burada şikâyetçi, ilgili yabancı devlettir.

"Uzlaşma"nın düzenlendiği, 73. maddenin sekizinci fıkrasına göre ise, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçların uzlaşma kapsamına girmesi için, suçtan zarar göreni, gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olması gerekir. Bu nedenle, 340 ve 341. maddelerin ikinci fıkralarında yazılı suçlarla, 11. maddenin ikinci fıkrasında yazılı halde, şikâyetçinin yabancı devlet olması halinde, uzlaşma hükümleri uygulanmayacaktır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanununda, Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlarda, şikâyetten vazgeçmeden ayrı olarak, “uzlaşma” müessesesi kabul edilmiştir. Şikâyetten vazgeçme,soyut bir şekilde gerçekleşmektedir. Şikâyetten vazgeçmenin kabulü için, mağdurun uğradığı zararın herhangi bir şekilde karşılanması şart olarak aranmamaktadır. Hâlbuki uzlaşma hâlinde, fail, suçtan zarar gören gerçek kişinin veya özel hukuk tüzel kişisinin maruz kaldığı zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemeyi veya gidermeyi üstlenmektedir. Failin üstlenmiş bulunduğu zararın karşılanması yönündeki edimi eksiksiz bir şekilde yerine getirmesi hâlinde, Cumhuriyet savcısı tarafından kamu davası açılmayacak ya da açılmış olan kamu davasıyla ilgili olarak mahkeme tarafından düşme kararı verilecektir. Böylece uzlaşma, suç mağdurunun uğradığı zararların karşılanmasını mümkün kılabilmek açısından etkin bir yol olarak öngörülmüştür

Uzlaşma, 5237 s. Türk Ceza Kanununun 73. maddesinin sekizinci fıkrasında belirtilen şartların varlığı halinde, mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarının Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptanması durumunda kamu davası açılmaması veya davanın düşürülmesine karar verilmesi sonucunu doğurur.

Uzlaşma kurumunun usuli yönü, yani Cumhuriyet savcılığınca ve mahkemelerce nasıl uygulanacağı konusu, yeni Ceza Muhakemeleri Kanununun 253 – 255 maddelerinde düzenlenmektedir.

CMK-MADDE 253. - (1) Cumhuriyet savcısı, yapılan soruşturmanın durumuna göre, kanunun uzlaşma yapılabilmesi olanağını verdiği hâllerde, faili bu Kanunun öngördüğü usullere göre davet ederek suçtan dolayı sorumluluğunu kabul edip etmediğini sorar.1

(2) Fail, suçu ve fiilinden doğmuş olan maddî ve manevî zararın tümünü veya bunun büyük bir kısmını ödemeyi veya zararları gidermeyi kabullendiğinde durum, mağdura veya varsa vekiline veya kanunî temsilcisine bildirilir.2

(3) Mağdur, verilmiş olan zararın tümüyle veya büyük bir kısmı itibarıyla giderildiğinde özgür iradesi ile uzlaşacağını bildirirse, soruşturma sürdürülmez. 3

(4) Cumhuriyet Savcısı, fail ile mağdur arasında uzlaşma işlemlerini idare etmek, tarafları bir araya getirerek bir sonuca ulaşmalarını sağlamak üzere, fail ve mağdurun bir avukat üzerinde anlaşamadıkları takdirde, bir veya birden fazla avukatın uzlaştırıcı olarak görevlendirilmesini barodan ister. 4

(5) Uzlaştırıcı, başvurunun yapıldığı tarihten itibaren en geç otuz gün içinde uzlaşmayı sonuçlandırır. Cumhuriyet savcısı bir defaya mahsus olmak üzere bu süreyi otuz gün daha uzatabilir. Uzlaştırma süresince zamanaşımı durur.

(6) Uzlaşma müzakereleri gizli olarak yürütülür. Uzlaştırma sırasında ileri sürülen bilgi, belge ve açıklamalar taraflarca izin verilmedikçe daha sonra açıklanamaz. Uzlaştırmanın başarısız olması nedeniyle daha sonra dava açılması halinde uzlaştırma sırasında failin bazı olayları veya suçu ikrar etmiş olması davada aleyhine delil olarak kullanılmaz.

(7) Uzlaştırıcı, yaptığı işlemleri ve uzlaşmayı sağlayıcı müdahalelerini belirten bir raporu on gün içinde ilgili Cumhuriyet savcısına sunar.

(8) Zarar, uzlaşmaya uygun olarak giderildiğinde ve uzlaştırma işleminin giderleri, fail tarafından ödendiğinde, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir.

AÇIKLAMA: (1)Uzlaşma, aslında Ceza Muhakemesi Kanununda düzenlenmesi gereken yeni bir kurumdur. Ancak söz konusu kurumun, esas maddî ceza hukukuna ilişkin hükmünün, Türk Ceza Kanunu içinde yer alması zorunludur..

Suç mağdurlarına karşı ceza adalet sisteminde onların yararlarını korumak amacını güden bir duyarlılığın gittikçe güçlenerek ortaya çıkmaktadır.Ceza adaleti yerine getirilirken, mağdurun tatmin edilmesini de ön plâna çıkmış bulunmaktadır: Suça karşı sadece ceza yaptırımı yeterli değildir; zararın giderilmesi ve onarım en başta gelen amaç sayılmalıdır.

İşte uzlaşmanın hedefi, suçun işlenmesinden sonra fail ve mağdur arasında meydana gelen çekişmeyi, hâkim veya Cumhuriyet savcısının ya da onların atayacakları bir uzlaştırmacının girişimleriyle çözerek, hem adaleti sağlamak hem de mağduru tatmin etmektir.. Bu çeşit uygulamalara "onarıcı adalet" denilmektedir.

(4)Suç faili ve mağdur arasındaki maddî ve manevî zararı giderme, bazen müzakereyi gerektirebilir. Böyle bir olasılığı karşılamak üzere Cumhuriyet savcısının uzlaşma işlemlerini idare ederek tarafları birleştirip bir sonuca ulaşmalarını sağlamak üzere bir veya birden çok uzlaştırmacı atamasını öngörmüştür. Uzlaştırmacı bir avukat olacaktır. Adı geçen derhal işe koyulacak ve atanmasından itibaren on gün içinde müdahalelerini ve sonuçlarını belirten bir raporu Cumhuriyet savcısına sunacaktır.

(8)Uzlaştırma işlerinin giderleri, uzlaştırmacı avukata verilecek ücret dahil, suç faili tarafından ödenmeden kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmeyecektir.





Dava veya cezanın düşmesinin etkisi

MADDE 74

(1) Genel af, özel af ve şikâyetten vazgeçme, müsadere olunan şeylerin veya ödenen adlî para cezasının geri alınmasını gerektirmez.

(2) Kamu davasının düşmesi, malların geri alınması ve uğranılan zararın tazmini için açılan şahsî hak davasını etkilemez.

(3) Cezanın düşmesi şahsî haklar, tazminat ve yargılama giderlerine ilişkin hükümleri etkilemez. Ancak, genel af hâlinde yargılama giderleri de istenemez.


765 Sayılı Türk Ceza Kanunu

Madde 100 – Umumi ve hususi aflar ve suçtan zarar görenin davadan veya şikayetten vazgeçmesi ne zaptolunan eşyanın ne de malsandığına tediye olunan ağır ve hafif para cezalarının istirdadını icab etmez.

Madde 110 – Madde 110 - Hukuku amme davasının düşmesi emval istirdadı ve uğranılan zararın tazmini için ikame olunan hakkı şahsi davasına halel vermez.

Madde 120 – Ceza hükümlerinin sukutu hukuku şahsiye ve istirdadı emval ve tazminat ve masarifi muhakemeye müteallik hükümlere halel vermez. Ancak umumi aftan neşet eden sukut masarifi muhakemenin tahsili hakkında hazinenin mütalebe hakkını dahi iskat eder.

GEREKÇE

Tasarıdaki metin içerik olarak muhafaza edilmiştir. Ancak, müsadere ve adli para cezası yaptırımlarına ilişkin hükümler göz önünde bulundurularak, madde metninin ifadesinde değişiklik yapılmıştır.




AÇIKLAMA:Genel ve özel af,şikayetten vaz geçme nedeniyle,dava veya cezanın düşmesinin şahsi hakları etkilememesi bu müesseselerein cezalandırmayı önlemesine rağmen, hukuka aykırılığı ortadan kaldırmama özelliğinden kayanaklanmaktadır..

Bu konuda, her iki kanunun yukarıya alınan hükümleri arasında paralellik bulunmaktadır.Sadece, yeni ceza kanununda kabul edilmiş olan “adli para cezası”na uygun ibare değişiklikleri yapılmış ve daha anlaşılır bir dil kullanılmıştır.





Yüklə 3,39 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   90




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin