AÇIKLAMA:Bazı suçların kovuşturulmasının şikayete bağlı tutulması Ceza Hukuku açısından farklı nedenlere dayanmaktadır.Bu tür suçlardan zarar gören kişinin bu suçtan dolayı kamu davası açılmasını istemesi veya kamu davası açılmasında kendisi açısından sakınca bulunmadığını açıklaması gerekir.
5237 s. TCK’da konuyla ilgili düzenleme yapılırken, 765 s. Kanunun esasları muhafaza edilmekle beraber bazı yenilikler de getirilmiştir. Sözgelimi şikayetten vazgeçmenin, şikayet üzerine açılan davaya ilişkin suçun işlenmesinde şerik olanları da kapsayacağı yani onlar hakkında da geçerli sayılacağı belirtilmiş(m.73/5), diğer taraftan 765 s. Türk Ceza Kanununun 111. maddesinde yer alan hükümde, mağdurun korunmasının ceza hükümleriyle de sağlanması yönünden önemli bir değişiklik yapılmıştır(m. 73/7).Buna göre, kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikâyetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve suçtan zarar gören, şikayetinden vazgeçtiği sırada şahsî haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamayacak,bunun dışında şikayetinden vazgeçtiği sırada şahsi haklarını ayrıca muhafaza etmemiş olması hukuk mahkemesinde dava açmasına engel oluşturmayacaktır.
Hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel olmayacağı kuralı;
3167 S K 16/b Hükmün kesinleşmesinden sonra şikâyetten vazgeçildiğinde de, hüküm bütün cezaî
sonuçları ile ortadan kalkar.
16/c Hüküm kesinleştikten sonra çek tutarı veya karşılıksız kalan kısmı ile çek tutarına
veya karşılıksız kalan kısmına ait yüzde yirmi tazminatın ve çekin ibrazından ödeme
tarihine kadar geçen süre içinde 16a maddesine göre hesaplanacak gecikme faizinin
ödenmesi halinde bütün cezaî sonuçları ile birlikte hüküm ortadan kalkar.Şeklindeki hükümlerin, Yasanın 5. maddesi karşısında , Nisan 2005 tarihinden sonra işlenen suçlarda uygulanaması sonucunu doğuracaktır.
5237 s kanunun 5. maddesinin TBMM ‘ nin iradesini sınırlandırıcı niteliği nedeniyle Anayasa Hukuku açısından irdelenmesi gerektiği düşünülmektedir.
Yeni ceza mevzuatında “şahsi dava”ya yer verilmediği gibi, “şahsi haklar”ın (maddi ve manevi tazminatın) ceza mahkemelerinden istenmesi ve bu mahkemelerde karara bağlanması yolu da kaldırılmıştır.
Uzlaşma Hukuki dayanağını ceza kanunundan ,uygulamasını CMK.dan alan yeni bir müessesedir!!
Kanunun 11. maddesinin ikinci fıkrasında yazılı hâlde de, suçun uzlaşmaya ilişkin hükümler çerçevesinde çözümlenebilecek nitelikte bir olaya ilişkin olması ve zarar görenin şikâyeti halinde, uzlaşma hükümleri uygulanabilecektir.
Kanunun 340 ve 341. maddelerinin ikinci fıkralarında yazılı halde de, suç, şikâyete tâbidir. Ancak, burada şikâyetçi, ilgili yabancı devlettir.
"Uzlaşma"nın düzenlendiği, 73. maddenin sekizinci fıkrasına göre ise, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçların uzlaşma kapsamına girmesi için, suçtan zarar göreni, gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olması gerekir. Bu nedenle, 340 ve 341. maddelerin ikinci fıkralarında yazılı suçlarla, 11. maddenin ikinci fıkrasında yazılı halde, şikâyetçinin yabancı devlet olması halinde, uzlaşma hükümleri uygulanmayacaktır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanununda, Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlarda, şikâyetten vazgeçmeden ayrı olarak, “uzlaşma” müessesesi kabul edilmiştir. Şikâyetten vazgeçme,soyut bir şekilde gerçekleşmektedir. Şikâyetten vazgeçmenin kabulü için, mağdurun uğradığı zararın herhangi bir şekilde karşılanması şart olarak aranmamaktadır. Hâlbuki uzlaşma hâlinde, fail, suçtan zarar gören gerçek kişinin veya özel hukuk tüzel kişisinin maruz kaldığı zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemeyi veya gidermeyi üstlenmektedir. Failin üstlenmiş bulunduğu zararın karşılanması yönündeki edimi eksiksiz bir şekilde yerine getirmesi hâlinde, Cumhuriyet savcısı tarafından kamu davası açılmayacak ya da açılmış olan kamu davasıyla ilgili olarak mahkeme tarafından düşme kararı verilecektir. Böylece uzlaşma, suç mağdurunun uğradığı zararların karşılanmasını mümkün kılabilmek açısından etkin bir yol olarak öngörülmüştür
Uzlaşma, 5237 s. Türk Ceza Kanununun 73. maddesinin sekizinci fıkrasında belirtilen şartların varlığı halinde, mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarının Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptanması durumunda kamu davası açılmaması veya davanın düşürülmesine karar verilmesi sonucunu doğurur.
Uzlaşma kurumunun usuli yönü, yani Cumhuriyet savcılığınca ve mahkemelerce nasıl uygulanacağı konusu, yeni Ceza Muhakemeleri Kanununun 253 – 255 maddelerinde düzenlenmektedir.
CMK-MADDE 253. - (1) Cumhuriyet savcısı, yapılan soruşturmanın durumuna göre, kanunun uzlaşma yapılabilmesi olanağını verdiği hâllerde, faili bu Kanunun öngördüğü usullere göre davet ederek suçtan dolayı sorumluluğunu kabul edip etmediğini sorar.1
(2) Fail, suçu ve fiilinden doğmuş olan maddî ve manevî zararın tümünü veya bunun büyük bir kısmını ödemeyi veya zararları gidermeyi kabullendiğinde durum, mağdura veya varsa vekiline veya kanunî temsilcisine bildirilir.2
(3) Mağdur, verilmiş olan zararın tümüyle veya büyük bir kısmı itibarıyla giderildiğinde özgür iradesi ile uzlaşacağını bildirirse. 3
(4) Cumhuriyet Savcısı, fail ile mağdur arasında uzlaşma işlemlerini idare etmek, tarafları bir araya getirerek bir sonuca ulaşmalarını sağlamak üzere, fail ve mağdurun bir avukat üzerinde anlaşamadıkları takdirde, bir veya birden fazla avukatın uzlaştırıcı olarak görevlendirilmesini barodan ister. 4
(5) Uzlaştırıcı, başvurunun yapıldığı tarihten itibaren en geç otuz gün içinde uzlaşmayı sonuçlandırır. Cumhuriyet savcısı bir defaya mahsus olmak üzere bu süreyi otuz gün daha uzatabilir. Uzlaştırma süresince zamanaşımı durur.
(6) Uzlaşma müzakereleri gizli olarak yürütülür. Uzlaştırma sırasında ileri sürülen bilgi, belge ve açıklamalar taraflarca izin verilmedikçe daha sonra açıklanamaz. Uzlaştırmanın başarısız olması nedeniyle daha sonra dava açılması halinde uzlaştırma sırasında failin bazı olayları veya suçu ikrar etmiş olması davada aleyhine delil olarak kullanılmaz.
(7) Uzlaştırıcı, yaptığı işlemleri ve uzlaşmayı sağlayıcı müdahalelerini belirten bir raporu on gün içinde ilgili Cumhuriyet savcısına sunar.
(8) Zarar, uzlaşmaya uygun olarak giderildiğinde ve uzlaştırma işleminin giderleri, fail tarafından ödendiğinde, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir.
AÇIKLAMA: (1)Uzlaşma, aslında Ceza Muhakemesi Kanununda düzenlenmesi gereken yeni bir kurumdur. Ancak söz konusu kurumun, esas maddî ceza hukukuna ilişkin hükmünün, Türk Ceza Kanunu içinde yer alması zorunludur..
Suç mağdurlarına karşı ceza adalet sisteminde onların yararlarını korumak amacını güden bir duyarlılığın gittikçe güçlenerek ortaya çıkmaktadır.Ceza adaleti yerine getirilirken, mağdurun tatmin edilmesini de ön plâna çıkmış bulunmaktadır: Suça karşı sadece ceza yaptırımı yeterli değildir; zararın giderilmesi ve onarım en başta gelen amaç sayılmalıdır.
İşte uzlaşmanın hedefi, suçun işlenmesinden sonra fail ve mağdur arasında meydana gelen çekişmeyi, hâkim veya Cumhuriyet savcısının ya da onların atayacakları bir uzlaştırmacının girişimleriyle çözerek, hem adaleti sağlamak hem de mağduru tatmin etmektir.. Bu çeşit uygulamalara "onarıcı adalet" denilmektedir.
(4)Suç faili ve mağdur arasındaki maddî ve manevî zararı giderme, bazen müzakereyi gerektirebilir. Böyle bir olasılığı karşılamak üzere Cumhuriyet savcısının uzlaşma işlemlerini idare ederek tarafları birleştirip bir sonuca ulaşmalarını sağlamak üzere bir veya birden çok uzlaştırmacı atamasını öngörmüştür. Uzlaştırmacı bir avukat olacaktır. Adı geçen derhal işe koyulacak ve atanmasından itibaren on gün içinde müdahalelerini ve sonuçlarını belirten bir raporu Cumhuriyet savcısına sunacaktır.
(8)Uzlaştırma işlerinin giderleri, uzlaştırmacı avukata verilecek ücret dahil, suç faili tarafından ödenmeden kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmeyecektir.
|