UYARI
-
Tariz sanatına halk arasında “kinayeli söz” de denir. Kinaye ile ilgili sorularda istenen sanatın tariz olup olmadığına da bakmak gerekir.
Ör.
-
Eh, bu hızla gidersek, okula belki yarın sabah varırız. (tarizli söz)
-
ANLAMA DAYALI SANATLAR
-
Tezat (Karşıtlık)
-
Birbirine karşıt kavramlar arasında ilgi kurmaya tezat denir.
-
Tezat sanatında aynı varlığın, durumun veya olayın birbirine karşıt iki yönü de bir arada verilebilir.
Ör.
-
Ömrümde zararsız günümü bilmeme
Her senede yüz milyonluk kârım var
-
Ölümü hatırlatan ne var bu resimde
Hâlbuki hepimiz hayattayız
-
Ağlarım hatırıma geldikçe gülüştüklerimiz
-
Bir kız vardı yok gibi öyle güzel.
-
Neden böyle düşman görünürsünüz
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar
-
Ellere uzaktan bak, bana yakın gel.
-
Biri gider biri gelir oldu belalarım.
-
Sıyrıl beyaz karanlık içinden pırıl pırıl.
-
Ne akilem ne divane
Gel gör beni aşk neyledi
-
Ettin azad bizi, olmuş iken zulme esir.
-
Nice kafirdir yüzünü görüp müselman olmayan.
-
Karlar altında bir ilkbaharım ben.
-
Onlar niçin semada, niçin ben çukurdayım.
-
Ak akçe kara gün içindir.
-
Ne kadınlar gördüm zaten yoktular.
-
Karlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü.
-
Seni almak için seni verdim.
Yaşamak üzere mezara girdim.
-
Ne siyah eylemiş bu alın yazım
Saçımı bembeyaz eden bahtım
-
Uğraşma boşunadır alınmaz zaman geri
Tersine dönerken de ileri gider hep zaman saati
-
Islak bir yürektir bende karanfil
Ruhum bu kuru kokunun dilencisidir
-
Her düşüş bir yükseliştir.
-
Varlığım yedi iklim sunuyor coğrafyama
Yokluğun diken diken kimliğimde
-
Tevriye (İki Anlamlılık)
-
İki anlamlı bir sözü bilinen (yakın) anlamıyla değil de uzak anlamıyla kullanmaya “tevriye” denir.
-
Tevriyede mecaz anlam yoktur. Bu yönüyle tevriye, istiare ve kinayeden ayrılır.
Ör.
-
Bu kadar letafet çünkü sende var
Beyaz gerdanına bir de ben gerek
-
Anlam: Vücuttaki siyah kabartı
-
Anlam: I. tekil kişi
-
Bir buse mi gülü mü verirsin dedi gönlüm
Bir nim tebessümle o afet gülüverdi
-
Veli öğretmenle görüştü.
-
Baki kalan bu kubbede bir hoş seda imiş
-
Gül gülse, daim ağlasa bülbül aceb değil
Zira kimine ağla demişler, kimine gül
-
Koyup kaldırmada ikide bir de
Kazan devrildi, söndürdü ocağı
-
Yıllarca seni aradı bu yaşlı gözler
-
Örtün üstüme, örtün, serin karanlıkları
-
Ufkunda bir dakika görünmeksizin kara
Hür gökte, hür denizde uçar, hür ufuklara
-
Tahir Efendi bize kelp demiş
İltifatı bu sözde zahirdir
Maliki mezhebim benim zira
İtikadımca kelp Tahir’dir.
-
Beyefendi grubumuzun güneşi, sen de ayısın.
-
Dilinden değil, aşkından yana bülbüller.
-
Şiir bir cennet bahçesidir
Şairler orada dolaşır saf saf
-
Ulusun korkma nasıl böyle bir imanı boğar
Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar
-
Dedim dilber niçin sarıp soldun
Dedi çektiğim dil yâresindir.
-
Havadaki yaprağa döndürdü rüzgâr beni
-
Hiçbir yüz güzel değildir senin yüzünden
-
Yardan düştüm
Yaralarım yardan armağandır.
-
Mübalağa (Abartma)
-
Bir olay ya da durumu olduğundan çok büyük gösterme sanatına “mübalağa” denir.
Ör.
-
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni tarihe!” desem sığmazsın
-
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer
O ne müthiş tipidir, savrulur enkaz-ı beşer
-
Bir şulesi var ki şem-i canın
Fanusuna sığmaz asumanın
-
Merkez-i hâke atsalar da bizi
Kürre-i arzı patlatır çıkarız
-
Ak gerdanda benler öldürür beni.
-
Âlem sele gitti gözümün yaşından
-
Bin yıldan uzun bir gecenin bestesidir bu
Bin yıl sürecek zannedilen kar sesidir bu
Gün, yirmi dört saat
Seni düşünürüm
-
Bir ah çeksem dağı taşı eritir
Gözüm yaşı, değirmeni yürütür
-
Sıcaktan piştik.
-
Söylemekten dilimde tüy bitti.
-
İğne atsan yere düşmezdi.
-
Görünce uğruna koymuşum seri
Eritir güneşi yüzünün narı
-
Kuş kanadı kalem, denizler mürekkep olsa yazılmaz, benim derdim.
-
Bir hararet bağladım tab-ı leb-i aşkıyla kim
Suzumu def eylemez nûş eylesem deryayı ben
-
Gözümde bir damla su, deniz olup taşıyor.
-
Görmedim bu hâli ta bu yaşa dek
Ah u figan direk olmuş arşa dek
Felek mumum yandırmadı başa dek
Mısfü’l leyl olmadan söndü çırağın
-
Kavrulan çölleri geçerim inan
Doldur ver zehri içerim inan
-
Hüsni Talil (Güzel Neden Bulma)
-
Nedeni bilinen bir olayı, daha güzel bir nedene bağlayarak aktarmaya “hüsni talil” denir.
Ör.
-
Ateşten kızaran bir gül arar da
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi
-
Gelir diye cihanın şehriyarı bezm-i gülzara
Temaşa etmek için yasemenler çıktı duvara
-
Sen yoksun hiçbir şey yok
Güneşin rengi
Ağustos yıldızlarının sıcaklığı
Karanfil kokusu
-
Müzeyyen oldu reyahin bezendi bağ-ı çemen
Meğerki bağa haber geldi yârdan bu gece
-
Âdem diyarına çoktan giderdim ey Baki
Şarab-ı aşk ile reftara (yürümek) iktidarım yok
-
Güzel şeyler düşünelim diye
Yemyeşil oluvermiş ağaçlar
-
Kolları upuzun Walt Whitman okumaktan
-
Su, ayağına erişmek için
Başını taştan taşa vurarak akmakta
-
Kadrini bilmeyenler alır eline
Onun için eğri biter menekşe
Çiçekler açmıyor bak.
-
Bir gece misafirim olsun yeter
Soğur sevincinden sürahide su
-
Bu sohbeti görünce uzaktan
Kıpkırmızı oldu biberiye
-
O kadar çaldı ki yürekten
Türküler aşındırdı kavalı
Değişmekte dünya
Güzelleşmekte yaşamak
Toprağı ısıtmak için
Garip bülbül ötmeseydi
Sarı yaprak düşmeseydi
Etmezdi yaz bize veda
Çiçekler selama durdu
Mor menekşe boyun eğdi
Gül kızardı hicabından
-
Ela gözlü, yeşil gözlü, menekşe
Sesini duyunca fışkırır topraktan
-
Derdimle soluyor açılan gonca
-
Tecahüli Arif (Bilmezlikten Gelme)
-
Çok iyi bilinen bir şeyi bilmez görünmek sanatına “tecahül-i arif” denir.
Ör.
-
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var
Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz
-
Altında mı üstünde midir cennet-i ala
El hâk bu ne halet, bu ne hoş ab u hevadır
-
Çördüklerin, iğdelerin, cevizlerin
Giden bakın gölgeleri orda mı?
-
Sular mı yandı, neden tunca benziyor mermer?
-
Arzu dolu, yaşamak dolu
Bu eller miydi resimleri tutarken uyuyan?
-
Gerçi canandan dil-i şeyda için kam isterem
Sorsa canan bilmezem kam-ı dil-i şeyda nedir?
-
Göz gördü, gönül sevdi seni ey yüz-i mahım
Kurbanın olam var mı bunda benim günahım
-
Senin de kalbin varmış meğer
Yıllar sonra anladım iki damla gözyaşından
Ne istersiniz benden
Gelir gelmez sonbahar
O eski şarkıda mısın
İhtiyarlamışsın ama
Bilmem farkında mısın
-
Zaman mı tükendi neden durdu saatler
-
Muhabbet küpünün şarabı olsam
Yâr beni doldurup içer mi bilmem?
-
Bezme geldin göz yumup açınca mihman olmadın
Bilmem ey ahu-yı vahşi, gördüğüm rüya mıdır
-
Gökyüzünün başka rengi de varmış
Geç fark ettim taşın sert olduğunu
Su insanı boğar, ateş yakarmış
Demir kapı, kör pencere
Yattığım ranzam, zincirim
Haberin var mı
Görüşmecim yeşil soğan getirmiş
-
Başka sanat bilmeyiz, karşımızda dururken
Yazılmamış bir destan gibi Anadolu’muz
Bu dağ buraya nasıl gelmiş
UYARI
-
Tecahüli arif sanatı yapılırken çoğu kez istifham sanatından yararlanılır.
-
İstifham (Soru Sorma)
-
Yanıt bekleme amacı gütmeden sözü soru biçiminde yöneltmeye “istifham” denir.
Ör.
-
Ağlasam sesimi duyar mısınız mısralarımda?
Dokunabilir misiniz ellerinizle gözyaşlarıma?
İmzalar, tarihler, söz verişler
Her biri bir mana olan çizgiler
Hani nerde?
-
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
-
Bana kara diyen dilber
Gözlerin kara değil mi?
İkindi güneşleri uzun olur mu?
Orada da seven horlanır
Sevilen vurulur mu?
Çekemezsin demedim mi?
-
Siz ne zaman öldünüz Allah aşkına yani ne zaman?
Kirli karlar bile erimemişti, haber yoktu nisandan
-
Kaçar mı mert olan bir can için meydan-ı gayretten?
-
Tenasüp (Uygunluk)
-
Anlamca ilgili sözcükleri bir arada kullanma sanatına denir.
Ör.
-
Laleyi, sümbülü, gülü, har almış.
-
Bülbüllerin ister seni ey gönce - dehan gel
Gül gittiğini anlamayalım gülşene sen gel
-
Bir gemi yanaştı Samsun’a sabaha karşı
Selam durdu kayığı, çaparası, takası
Selam durdu tayfası
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar
-
Kılıçla mızrakla topla tüfekle
Başımız bir kere eğilmemiştir.
-
Hem gül hem gonca hem yapraktır gönül.
-
Gökte bulut, suda yelken, dalda çiçek
-
Ne nergis ne leylak ne lale ne gül
Hepsiyle dolu bir bahçesin ey güzel
-
Saki şarabın ve aşkın mevsimidir
Birkaç kadeh içelim ilkbahardır
-
Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabip
Kılma derman ki helakım zehr-i dermanındadır
-
Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan
-
Terdit (Şaşırtma)
-
Sözü, okuyucunun hiç beklemediği bir biçimde bitirerek, onu şaşırtma sanatına “terdit” denir.
Ör.
Çek kurtul!
Başın mı ağrıyor
Bir çeyreğe iki aspirin
Verem misin
Üzülme onun da çaresi var
Ölür gidersin
Görse şaşar Anibal
Ördeklerden bir filo
Bir de kazdan amiral
Bir virajı dönerken
Bir dakika sonra
Ansızın veda edebilirsin
Bu canım dünyaya
-
Neler yapmadık ki şu vatan için
Kimimiz öldük,
Kimimiz nutuk söyledik
-
İndim yârin bahçesine, parsellenmiş
-
Sıfırdan başladı
Daha sıfır, daha sıfır
Şimdi bol sıfırlı bir hesabın sahibi
Hâlâ sıfır
-
Gölgen ruhlarda bir ay, gözlerde bir kar gibi
Gözlerin sarı gibi, yeşil gibi, mor gibi
-
Telmih (Anımsatma)
-
Söz arasında geçmişteki bir kimseyi, olayı anımsatmaya “telmih sanatı” denir.
Ör.
Tur Dağı’nda Musa ile
Elindeki asa ile
Çağırayım Mevla’m seni
-
Ekmek Leyla oldu bre dostlarım
Mecnun oldum peşi sıra giderim
-
Ey dost senin yoluna canımı vereyim
Aşkını komayayım od’a gireyim Mevla
Hz. İbrahim
-
İnsanız, en şerefli mahlukarız
Deyip de pek fazla
Övünmemiz haksız
Atamız, elma çaldı cennetten
Biz o hırsızın çocuklarıyız
-
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi
Bedr’in aslanları ancak bu kadar şanlı idi
-
Mar olan, şeytana cennet kapısını derhal açar
-
Senin için dağları delerim
Kızgın çöllerde seni ararım
-
Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda
Bir yanık yolcu yok şimdi dağlarda
Bir cûrâ nûş edeyim
Enel Hak çağuruben
Dara gideyim Mevla
Ağustosböceğine acı
Kabahat onun mu sanki
Şarkı söylediyse bütün yaz.
-
İnsan yanınca Kerem misali yanmalı
-
Çepeçevre bahar içinde bir yer gördük
Ferhat ile Şirin’i beraber gördük
Aslı’nın Kerem’ine
-
Anka gibi Kafdağı’nda oturur.
-
Uçmakta konmadan kıyısız bir denize ruh
Benzer mi böyle bir kışa tufan içinde Nuh
-
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil
-
Leffü Neşr (Sıralı Açıklama)
-
Bir beyit içinde, birinci dizede birkaç şey söylendikten sonra, ikinci dizede bunlarla ilgili sözcükler söyleme sanatına denir.
-
Bu sanat düzyazıda da görülebilir.
-
İki türlüdür:
-
Düzenli Leffü neşr: Birinci dizede söylenenlerin karşılıklarını, ikinci dizede aynı sırayla açıklamaktır.
Ör.
-
Gönlümde ateştin gözümde yaştın
1 2
Ne diye tutuştun ne diye taştın
1 2
-
Bakışın bir ateş, duruşun durgun su
1 2
Biri yakar, biri boğar
1 2
-
İşte gördüğünüz üzere savaş ve barışa işaret olarak bir elimde
1 2
kan dökücü mızrak, bir elimde zeytin dalı var.
1 2
-
Baran değil, şafak değil, ebr-i seher değil
1 2 3
Gözyaşıdır, ciğer kanıdır, dud-ı ahtır
1 2 3
-
O şerefli kahraman cenk gününde
Kılıçla, hançerle, gürzle, kementle
1 2 3 4
Kesti, yırttı, kırdı, bağladı
1 2 3 4
Başlarını, sinelerini, ayaklarını, ellerini diğer pehlivanların
1 2 3 4
-
Düzensiz leffü neşr: Birinci dizede söylenenlerin ikinci dizede ya tersi yönden ya da karışık olarak belirtilmesidir.
Ör.
-
Deli eder insanı bu deniz, bu gökyüzü
1 2
Göz kırpar yıldızlar, türkü söyler balıklar
2 1
-
Bağ-ı dehrin hem hazanın hem baharın görmüşüz
1 2
Biz neşatın da gamın da rüzgârın görmüşüz
2 1
-
Güller güler, figamla geçer ömr-i andelip
1 2 3 4
Hasta intizarda ücret diler tabip
4 3 2 1
-
Tedric (Dereceleme)
-
Anlatımda düşüncelerin, kavramların derece gözetilerek sıralanmasına “tedriç” denir.
-
İki türlüdür:
-
Yükselen Tedric
-
Anlatımda kavramların küçükten büyüğe, azdan çoğa doğru sıralanmasıdır.
Ör.
-
Geçsin günler, haftalar, aylar, mevsimler, yıllar
Zaman sanki bir rüzgâr, bir su gibi aksın
-
Makber, makber değil, bir türbe, türbe değil, bir mabet, mabet değil, bir küre, bir küre değil, sonsuz bir uzay olmalıydı.
-
Aziz dost, günler günleri, aylar ayları, yıllar yılları kovaladı.
-
Barışı hangi birey, hangi toplum, hangi ulus istemez.
-
Gözüm, canım efendim, sevdiğim, devletlu sultanım.
-
Bir mıh bir nal, bir nal bir at, bir at bir insan kurtarır; bir insan bir vatan kurtarır.
-
Alçalan Tedric
-
Anlatımda kavramların büyükten küçüğe, çoktan aza doğru sıralanmasıdır.
Ör.
-
İki asker, mızrak mızrağa, kılıç kılıca, hançer hançere vuruşmaya başladı.
-
Sizler bencilliği öyle bir dereceye vardırdınız ki memleketin kurtulması için hayatınızı değil, hayatınızın bir gününü, bir saatini, hatta bir dakikasını bile feda edemezsiniz.
-
Tekrir (Yineleme)
-
Anlatımda bir sözcüğün veya sözcük öbeğinin art arda tekrarlanmasına “tekrir” denir.
Ör.
Aydınlığa çık ki çil gözlerin ışısın
İlkyazlar sıcağı biriksin
Yoksul olsun da uyan
Garip olsun da uyan
Mademki güzelsin, güzeli yaşatmak için
Mademki iyisin, iyiyi yaşatmak için
Mademki umutlusun umudu yaşatmak için
Haydi uyan
-
Bu yağmur... bu yağmur... bir kıldan ince
Öpüşten yumuşak yağan bu yağmur
Bu yağmur... bu yağmur... bir gün dinince
Aynalar yüzümü tanımaz olur.
-
Çal sevdiceğim, çal güzelim, çal meleğim, çal.
-
Kimsesiz bir kimse olmaz, kimsenin var kimsesi
Kimsesiz kaldım cihanda kimsesizler kimsesi
-
Beni bende demeyin bende değilem
Bir ben vardır bende benden içeri
-
Bütün sevdiklerim hülyamı paylaşıyor
Bense camlar, camlar, camlar arkasında
-
Tanrı bir güldür, açar insanda
Tanrı bir dildir söyler insanda
-
Gelin, gelin allı gelin has gelin
Ak elinde ben olayım tas gelin
-
Kaldırımlar ıstırap çekenlerin annesi
Kaldırımlar, içimde yaşayan bir insandır
Kaldırımlar, duyulur ses kesilince sesi
Kaldırımlar, içimde uzayan bir lisandır
-
Akşam yine akşam yine akşam
Bir sırma kemerdir suya baksam
Yok, yok sana, yok demek ne düşvar (zor, güç)
-
Bahçemde açılmaz seni görmezse çiçekler
Sahil seni, rüzgâr seni, akşam seni bekler
-
Yok bugün eski tipte bir Leyla
Yok duyduğum masallardaki Mecnun
-
Rücu (Geriye Dönüş)
-
Söylenen bir sözden döner gibi yapıp anlamı daha pekiştirici söz söyleme sanatına denir.
Dostları ilə paylaş: |