Küçük yaşlarda medrese eğitimine başlayan ve bu arada tasavvufa da ilgi duyan Niyazî-i Mısrî, Malatya'daki Halvetî şeyhlerinden Hüseyin Efendi-
433
ye intisap etmiş ve halvete gü-imiştir. Şeyhinin de iznini alarak Diyarbakır, Bağdat ve Kerbela yoluyla Mısır'a geldi ve yirmi bir yaşlannda Kahire'de bir Kadirî şeyhine bağlandı. Tahsil ve terbiyesini Mısır'da tamamladığı için Mısrî lakabım aldı ve bu isimle şöhret buldu.
Gördüğü bir rüya üzerine Mısır'dan îstanbul'a geldi, oradan da Bursa'ya geçerek Ulucami'de vaazlar verdi. Bir ara Uşak, Kütahya ve Elmalı'ya gitti. Elmah'da Sinan Ümmî ile tanıştı. 1665 yılında Sadrazam Fazıl Ahmet Paşanın daveti üzerine Edime'ye gitti. Şeyhi Uşaklı Mehmet Efendinin vefaü üzerine Halvetiyye'nin Mısriyye kolunu kurdu. Kendine ve tarikatına atılan iftiralar neücesinde 1673'te Rodos'a, ardından da Gelibolu'ya ve 1667'de de Limni Adasına sürüldü. 15 yıl sürgün hayatı yaşadıktan sonra affa uğrayarak Bursa'ya döndü. Ancak Bursa kadısının şikayeti üzerine tekrar Limni'ye gönderildi, îki ay sonra 1692 yılında burada vefat etti.
Arapça ve Türkçe çok sayıda manzum ve mensur eseri bulunan Niyazî-i Mısrî aruzla yazdığı şiirlerde Nesîmî ve Fuzulî; hece ile yazdıklannda ise Yunus Emre etkisinde kalmıştır. Eserlerinden bazıları şunlardır: Divan, Risa-le-i Vahdet-i Vücüd, Sure-i Yusuf Tefsiri, Şerh-i Nutk-ı Yunus Emre, Şerh-i Esma-i Hüsna, Mektubat, Divan-ı İlahiyat, Risaletü't-Tevhid, Es'ile ve Ecvibe,461 Risale-i Devriye462.. vb'lendu. 463
Uyan gafletten ey naim Hakk'a yalvar seherlerde Döküp acı yası daim Hakk 'a yalvar seherlerde
Kapısında durup her bar Yüzün dergahına tut var Yürekten kıl demadem zar Hakk 'a yalvar seherlerde
Gel ey miskin-i biçare Dolaşıp gezme avare Dilersen derdine çare Hakk'a yalvar seherlerde
Açılır bab-ı Sübhanî Çekilir han-ı Sultanî Dökülürfeyz-i Rabbani Hakk 'a yalvar seherlerde
461 Güzel, A., Sual ve Cevab Yoluyla Tasavvufun TariE, Türk Kültürü Araştırmaları, I., Kafesoğlu
Annğanı, Ankara 1985, a. 289-306. ws Güzel, A., Niyazi-i Mısii'nin Gözden Kaçan Bir Eseri(Risale-i Devriye), Türk Kültürü Araştırmaları
434
Sihirlirdi açılır gül Amnçün zar olur bülbül Uyanıp derd ile ey dil Hakk'a yalvar seherlerde
Seherde kaücuban her gah Yüzün yere şurup kıl ah Ere lütfü zona nagah Hakk'a yalvar seherlerde
Seherde uykudan uyan Niyazi durma derde yan Ola kim erişe derde derman Hakk'a yalvar seherlerde
21. OĞLANLAR ŞEYHÎ İBRAHİM EFENDİ (1591-1655)
Eğridereli zengin bir tüccarın oğlu olarak dünyaya geldi. Genç yaşta îs-tanbul'a gelerek Halveti şeyhlerinden Eğrikapı zaviyesi şeyhi Hakikîzade Osman Efendiye intisap etti. Yedi yıl kadar süren sülük devresinden sonra Aksaray'daki Gavsi tekkesine halife oldu. Daha sonra Oğlanlar Tekkesi adım alan bu dergahta ölene kadar irşad görevinde bulundu. Çağdaşı Aziz Mahmud ve Hüseyin Lamekanî'den feyz aldı. Halifesi Kütahyalı Sunullah Gaybî, İbrahim Efendinin sözlerim kaydederek Sohbetname adlı eseri oluş-turdu. Bu eser onun hayatı ve düşünceleri için tek başvuru eseri oldu. Tasavvufname veya Vahdetname adıyla anılan eserim 20 yaşlannda yazdı. Bundan başka şiirlerim topladığı Divan'ı bulunmaktadır. En güzel şiiri de tasavvuf tariflerinden oluşan TasavvufManzumesi'du. Bundan başka Müfid ü Muhtasar adlı tasavvuf? mahiyette bir manzum eseri daha vardır.
Hak nefesin menbaı adem durur bilürüz Adem olan bu deme hemdem durur bilürüz.
Vele kad kerremnaya bu ayet-i kübraya însan-ı kamil ism-i a 'zam durur bilürüz
Bir vücüddur dil alem hayatidur bu bir dem Ademde sırr-ı alem adem durur bilürüz
Müşkil işdür arife bu güci fetheylemek Bu ukdeyi halleden kıdem durur bilürüz
Ucb u kibre yar olmak anasırun işidür Anasıra yar olan pür-gam durur bilürüz
Adem cümle esyaya bil can mesabesinde Adem cümle esyaya Hatem
435
durur bilürüz
Her nefes çünki Hak'dür cana beden tuzakdur Ruhanî mi'rac iden mahrem durur bilürüz
Sol can içinde Hak bil genci gizlenmiş durur Ol can ile ibrahim ebsem durur bilürüz
Her gevherin kanım İnsan içinde iste Bu remzin beyanım Kur'an içinde iste
Dem bu demdür dem bu dem Gel ödeme ol hemdem Nîdügün ism-i a'zam irfan içinde iste
Talih isen gevhere Sal sözini bu bahre Dürr-i girim mayeyi Umman içinde iste
Ak kara gördüm diyü Düşte kalup aldanma Günmanı ko nurum iyon içinde iste
Dil tahtınım hanım Canlarun cananım Saadet çevganını Meydan içinde iste
Derviş sen bu sözleri Akl ile bilemezsin Gerçeklerim remzini irfan içinde iste464
H. XVIII. Yüzyıl Dinî-Tasavvufi Türk Edebiyatı Mutasvvıflanndan Birkaç Örnek
XVIII. yüzyıl Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı açısından bir duraklama dönemidir. Devletin bütün kurumlannda olduğu gibi bu edebiyat içinde de bir iniş gözlemlenmektedir. Şeyh Galip hariç, geçmiş yıllar ayannda yeni eserler verilmez olur. Büyük ve yaygın tarikat çevrelerinde verilen eserler geçmişi tekrarlayan popüler eser olmaktan ileri gidemezdi. istanbul, Bursa
436
gibi kültür çevrelerinde Yunus tarzı ilahî geleneği sürdürülür. Cönk ve mecmualarda Yunus ve onu takip edenlerin ilahîlerinin yanısıra Alevî-Bektaşî nefesleri dikkat çekici ölçüde çoğalır.
Bursalı ismail Hakkı, Gülşenî tarikati şeyhlerinden Sezaî, Keşanlı Şeyh Zatî, Üsküdarlı Şeyh Zekaî, Diyarbekirli Ahmet Mürşidî ve Erzrumlu ibrahim Hakkı bu asırda dikkat çeken başlıca isimlerdir.
Bunlardan başka Mahvî, Mehmet Nasühî, Mehdî, Hasan Senaî, Mustafa Azbî, Mustafa Nuzülî, Kul Şükrü, Derun Abdal, Kasım Dede, Şeyh Halil Kaygulu vd. sayabiliriz.
22. ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI
ibrahim Hakkı, 1703 yılında Erzurum'un Hasankale kazasında doğdu. Erzurum'da okudu ve mensup olduğu medeniyetin bütün dillerim ve ilimlerim öğrendi. Kayın babası ve şeyhi olan ismail Fakirullah'ın dergahına yerleşmiş ve onun yerine şeyh olmuştur. 1772'de Tillo'da ölmüştür.
Araştırmacı ve mutasavvıf bir kişiliğe sahiptir. On beş eseri vardır. En tanınmışları; îlahîname adlı Divan'ı ve Marifetname isimli kitabıdır.
Failatün/Failatün/Failün
Merhaba ey aşk-ı bakî merhaba / Pür-vefasm pür-vefasın pür-vefa
Gel salın gönlümde ey can-ı cihan Dil-rübasın dil-rübasın dil-rüba
Çarh-ı dilde mihr ü mühimsin benim Mehlikasın mehlikasın mehlika
Evvel ahir yar-ı ganmsın benim Can-fezasın can-fezasm can-feza
Mübteda-yı cümle eşyaya iyan Müntehasın mümtehasın mümteha
Senden oldu har ü gül hem hak ü zer Kimiyasm kimiyasın kimiyĞ
Vasıl eylersin kulu Mevlasına Reh-nümasın reh-nümasın reh-nümö
Halktan bigane olmuş aşıka Aşinasın aşinasın aşina
Hakkı Hak'dan gafil olmazsın müdam Pür-safasın pür-safasın pür-safö.
437
İlahi
Hak serleri hayr eyler Zannetme ki gayr eyler Arif anı seyr eyler Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler
Sen Hakk'a tevekkül kıl Teslim ol ve rahat biti Her işine razı ol Mevla gürelim neyler Neylerse güzel eyler
Hep işleri faiktır Birbirine layıktır Neylerse muvafıktır Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler
Sen adli zulüm sanma Teslim ol oda yanma Sabr eyle sen usanma Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler
Dilden gamı dür eyle Canınla huzur eyle Tevfîz-i umur eyle Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler
Hakk'ın olıcak işler Boştur gam u teşvişler Ol hikmetim işler Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler
Bil kadî-i hacatı Kıl ana münacdtı Terk eyle muradatı Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler
Bir işi murad etme Olduysa inad etme Hak'tandır o reddetme Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler.
438
Sen halk île yarılma Bu nefs üe hem kalma Kalbinden ırağ olma Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler
Hiç kimseye hor bakma İncitme gönül yıkma Sen nefsine yan çıkma Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler
Mü'min işi reng olmaz Akil huyu ceng olmaz Arif dili teng olmaz Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler
Gönlüm hakk'aperg eyle Takdirim der eyle Tedbirim terk eyle Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler
Hoş sabr-ı cenülimdir Takdîr-i kefilimdir Allah ki vekîlimdir Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler
Hallak-ı rahîm oldur Rezzdk-ı kerîm oldur Fa'al-i hakîm oldur Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler
Ceh mutu vü geh mani Geh zar ü geh nafi Gen dafi vü geh rahi Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler
Her kuluna her anda Geh kahr ü geh ihsanda Her anda o bir şanda Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler
439
Geh bay eder geh miskin Geh hurrem ü geh gamgîn Geh şuh u gehi sengtn Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler
Geh abdin eder &rif Geh eymen ü geh harif Her kalbi odur s&rif Mevl& görelim neyler Neylerse güzel eyler
Geh kalbim, boş eyler Geh hulkunu hoş eyler Geh ışkını düş eyler Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler
Her dilde anın adı Her canda onun yadı Her kuladır imdadı Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler
Naçar olıcak yerde Nagah açar ol perde Derman eder ol derde Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler
Az ye az uyu az iç Ten mezbelesinden geç Dil gülşenine gel göç Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler
Geçmişle geri kalma Müstakbele hem dalma Hal ile dahi olma Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler
Her dem anıfîkr eyle Zırekliği koy şöyle Hayranlığı bul böyle Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler
440
Gel hayrete dal bir yol Kendin unutanı bul Koy gafleti hazır ol Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler
Her sözde nasihat var
Her şeyde ne ztnet var
Her işte ganîmet var
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Hep remz ü işarettir Hep remz ü beşarettir Hep ayn-ı iyanettir Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler
Her söyleyeni dinle Ol söyledeni anla Hem eyle kabul-i canla Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler
Bil elsine-i halkı Aklam-ı Hak ey Hakkı Öğren edeb ü hulkı Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler
Vallahi güzel etmiş Billahi güzel etmiş Tallahi güzel etmiş Allah görelim n 'etmiş N'etmişse güzel etmiş465
23. ÜSKÜDARLI HAŞÎM
Haşim Baba unvanıyla da tanınan Üsküdarlı Haşim, Celveüyye tarikatı-nin Haşimiyye kolunun kurucusudur. 1718 yılında Üsküdar'da dünyaya gelmiş olup Babası Celvetî tarikatı Bandırmalızade tekkesinin şeyhi Yusuf Nizamettin Efendi (ölm. H. 1166)dir. Haşim Celvetî kültürü içinde yetişmekle birlikte Bektaşîliğe meyledip Mısır Kasru'l-ayn'daki Kaygusuz Abdal Bektaşi tekkesi şeyhi Hasan Baba (ölm. 1756)ya intisap etti. Bu muhabbetle Hacı Bektaş'ta bulunan Bektaşi asitanesine giderek orda dört yıl kaldı. Bir ara dedebabalık yapmışsa da Bektaşilerin karşı çıkması üzerine bu görevinde fazla kalmamıştır. Çok yönlü kişiliğinden dolayı değişik çevrelerde bulun-
441
muş; ancak ne Bektaşilere Bektaşîliğim, ne de Celvetilere Celvetiliğini kabul ettirebilmiştir. Vefatından sonra mensupları Haşimiyye adıyla bir tarikat nisbet ettirmişlerdir. Bandmnalızade tekkesi de bu tarikatın asitanesi olarak faaliyet göstermiştir.
Oı'van'ındaki 198 şiirinden 186'sı aruz vezniyledir. Bu sebeple Haşim bir aruz şairidir. Ancak diğer mutasavvıflar gibi Haşim'in de aruzda başarılı olduğunu söyleyemeyiz. Şiirdeki diğer estetik unsurlarda da Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatmın klasik kabullerinden ayrılmamıştır. Şiirlerinin tamamı din ve tasavvuf konusundadır.
Üsküdarlı Haşim, Üsküdarlı Haşim Baba, Haşim Baba, Üsküdarî mah-laslanyia tanınır. Divan, Varidat, Anka-yı Maşrık, Devriyye-i Ferşiyye başlıca eserleridir.466
Failatün/ Failatün/ Failatün/ Failün
Zat-ı Hak sırr-ı müsemma zahir üye ism-i ışk Aşikarı oldı anunçün rah-ı Hak'da bî-riy&
Aşık u ma 'şük ışkun vahdetine Haşima îrmeyince zahir olmaz sırr-ı tevhid-i Huda467
Mefa'îlün/ Mefatlün/ Mefa'îlün/ Mefallün/
Cemalün sem 'ine perv&ne-veş yanmak diler gönlüm Visalün zevkine canö irüp yanmak diler gönlüm
Görüp her yüzde nüruni seni sanmak diler gönlüm Cemalün sem 'ine pervane- veş yanmak diler gönlüm
Duyaldan vasf-ı pakini seni benden cüda kıldı Visalünsüz saf& bulmaz anunçün çok cefa kıldı
îrilüp zat-ı pakini gidüp kendin hafö kıldı Cemalün sem'ine perv&ne-veş yanmak diler gönlüm
Visalün zevkini arzu idüp terk-i cihan itdi Huzür-ı pake irmek içün aceb kendin nihdn itdi
Gülistan-ı cemalünçün dua bunca figan itdi Cemalün sem 'ine pervane-veş yanmak diler gönlüm
Dulun zat-ı şerifîimi görenler gördiler Hakk'ı Anunçün zat-ı pakini görenler gördiler Hakk'ı
Cemalün pertevim cana bulanlar buldılar Hakk'ı Cemalün sem 'ine pervane-veş yanmak diler gönlüm
442Kerem ıssı kerem île cemalim Hasım'e göster Gartb derd-mend nedür kapanda cümleden ahkar
Firökun n&nna yanmış zülal-ı vuslatım ister Cemalim sem 'ine pervane-veş yanmak diler gönlüm
,468
L XIX. Yüzyıl Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı Mutasavvıflanndan Birkaç Örnek
XIX. yüzyıl bir önceki yüzyıldan farklı değildir. Bu yüzyılda da mutasavvıf şairler eskiyi tekariamaktan öteye geçememişlerdir. Kuddusî, Turabî, Mihrabî, Bitlisli Müştak Baba, Adile Sultan, Vasıf-ı Melamî, Aynî Baba gibi mutasavvıflar bu yüzyılın belli başlı şahsiyetlerin! oluştururken Dertli, Seyranî gibi aşıklar da verdikleri eserlerle bu zümreye dahil oluyorlardı.
24. TURABÎ
Asıl adı Ali olan Turabî (? -1868)nin Ankaralı olduğu söylenmektedir. Kırşehir'de bulunan Hacı Bektaş dergahmda şeyhlik etmiştir. Basılmış bir Divan'ı bulunmaktadır.
Eski sebaktan geçiben Gel, çevir evrak dediler Rıhlet-i bang etti soda Dinle, hey ahmak! dediler
Gitti ömür zayi, heba Derdine yok sonra deva Ya n'olacak ruz-ı cezü Haline bir bok! dediler
Sende nedir bu semelik Satma bana, gel dedelik Sırtına bir elli çelik Urmalı mutlak! Dediler
Doğru yürü Hak yoluna Rah ede Allah kuluna Kul reh-i Hak'da buluna işte bu elyak! dediler
Cah-ı cihan minnet imiş Ahın hem hasret imiş Yok yere bir gayret imiş Çektiğin alçak dediler.
443
Hak diyeyim dinle beni Bitmedin ah sen de seni Ateş-i hicr ile teni Bilme?, isen yok! dediler
Kılsa vefa ahde güzel İşte karib oldu ecel Ya ne bu beyhude emel Vay gidi torlak! dediler
Gerçi bahayimce imiş Laklöka söz çokça imiş Men aref'f bellememiş Mayesi bî-pak! dediler
Menzilim buldu bulan Var yürü sen böyle dolan Gördü seni arif olan Kupkuru, kavrak! dediler
Ben dedim: Ey ehl-i himem Bende kamu derd ü elem Eyle bana lütfü kerem!... Bu söze Hak! Hak! dediler
Bab-ı tevekkülde sofa Bul anı, ver çekme cefa işte bu teslim ü rıza Boynuna gel tak! dediler
Dünyayı bir yana koyun Han-ı kanaatte doyun Varlığım cümle soyun Kalmalı çıplak! dediler
Pîryedine ermedi bu Aklı sere dermedi bu Aşka boyun vermedi Ölse de hortlak! dediler
Münkariz oldu bu işin Rifatini buldu eşin Dünya için bu gidişin Sur'ati kıvrak! dediler
Vah sana vah, basma taş Dünya için bu ne telaş Hak yoluna can ile baş Vermeli, korkak! dediler
444
Terk-i cihan olmaz isen Ölmeden ön ölmez isen Bunda seni bilmez isen Basma tokmak! dediler469
Sidk ile güş eyle cevap işte budur rah-ı savap Mahlasım oldu bu türap Ahırı toprak! dediler
25. BÎTLtSLt MÜŞTAK BABA (1759-1832)
Asıl adı Muhammed Mustafa olan Müştak Baba470 H. 1172 (M. 1759) yılında Bitlis'te dünyaya geldi. 10 yaşında babasını kaybedince dedesi Hacı Süleyman'ın himayesine girdi. Şems-i Bitlisî (Hacı Mahmud Hoca)'den temel eğitimim aldı. 20 yaşında tasavvufa yöneldi.
Bağdat'ta birçok alim, arif, fazıl kimseyle görüştü, onlara kendini kabul ettirdi. Trabzon ve istanbul'da bulundu. H. 1247 (M. 1832) yılında istanbul'dan Bitlis'e gelirken Muş'ta 75 yaşında iken şehit edildi.
Müştak Baba'nın bir divanı vardır. Şiirleri Din ve Tasavvuf ağırlıklıdır. Aruz veznim ustalıkla kullanmıştır.471
Merülü/Mefa'aü/Mefrilii/Fa'ülün
Dervîş gerektir ede Allah 'a tevekkül Dost cevrine sabreyleye ağyare tahammül
Mürşid eteğin desteleye destine muhkem Dergahına yüzler süre b&-icz u tezellül
Derviş gerek saye-i teslim ola pamal Ahir ola ta bahr-ı dil mürşide vasıl
Derviş gerek katre-ifani ola evvel Ta şems-i ruh hazret-i şeyhe ola şamil
Derviş gerek fanî-i fi'ş-şeyh ola sermest TO. ni'met-i 'uzma-yı bekaya ola nail
Dervîş gerektir ki ola şeyhine Müştak Sırrın ede ayine-i kalbinde tahayyül
445
26. ADtLE SULTAN (1826-1899)
Osmanlı hükümdarı II. Mahmud'un kızı olan Adile Sultan,472 Osmanlı Hanedanı içinde yetişen ve divanı olan tek kadın şairedir. Şürlerinin büyük bir bölümü dinî-tasavvufî mahiyettedir. Kocasını ve kızım kaybettikten sonra Nakşibendî tarikatı şeyhlerinden Bala Tekkesi şeyhi Ali Efendiye intisap eden Adile Sultan, dindarlığı ve yardımseverliğiyle tanınırdı. 1899 yılında vefat etti.
Kafiye hataları ve vezin yanlışlıklanyia şiirde pek başarılı olamayan A-dile Sultan, Tahassümame, îftirakname gibi manzumeleriyle bazı mersiyele-rinde ruhunun kederlerim anlatmıştır. Kendi divanım bastınnanuştır. En sağlam nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'ndedir.473
Münacaat
Gelüb düştüm kapuna ben aman Allah meded Allah Günahın bahrine taldım aman Allah meded Allah
Kul senin ihsan senin derd ile derman sana Emrile ferman senin aman Allah meded Allah
Sen beni var eyledin aşık-ı zar eyledin Cümle iradat senin aman Allah meded Allah
Kul senin iken aceb kimlere minnet ider Kudret ü hikmet senin aman Allah meded Allah
Adile mahzundur halim arz idemez Derdim derman ol aman Allah meded Allah
t. XX. Yüzyıl Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı Mutasavvıflanndan Birkaç Örnek
Cumhuriyetin ilanı ile tekke ve zaviyeler kapatılmıştır. Mevcut mutasavvıf kimlikli şahsiyetler de dinî nitelikli şiirleriyle bu geleneği sürdürmeye çalışmışlardır. Mihrabî, Yozgatlı Hüznî, Aşık Molla Rahim, Zeynel Usul Baba vb. bu yüzyılın mutasavvıf kimlikli şahsiyetlerinden birkaçıdır.
Son yıllarda aşık tarzında şiirler söyleyen aşıkların da dinî-tasavvufî mahiyetteki süre yöneldikleri görülmektedir. Ancak bu tür şiirler birer çeşniden ileri gidememektedir. Ancak bu tür bir yönelişi Yünus-Kaygusuz heye-camnın yeniden canlanması olarak görmekteyiz. Bu ise kültür bütünlüğümüz açısından önem taşımaktadır.
446
27. EDÎB HARABÎ (1853-1916)
Asıl adı Ahmed Edib'tir. 17 yaşında son devir Bektaşî ululanndan Mehmed Ali Hilmi Dede'ye mürid olmuştur ama babalık icazeti almadığın-dan istanbul Bektaşîleri arasında sevilmemiştir.
Aruz ve hece vezniyle rahat şiir söyleyebilen Edîb Harabî'nin şiirierinde hiciv yanı ağır basmaktadır. Laubali Bektaşî lisanım bilen önemli şairlerden biri olan Edîb Harabî'nin nefeslerinin bir kısmı devrin gazete ve mecmualannda da yayınlanmıştır. 1916'da istanbul'da vefat etmiştir.474
Yo Rab senin mekanın yok Yatağın yok yorganın yok Hem dinin hem imanın yok Her bir şeyden münezzehsin
Sesin çıkmaz avazın yok Abdestin yok namazın yok Hiçbir yere niyazın yok "Kul huvallahu ahad"sın
Kapın büyük açan yoktur Seni kapıp kaçan yoktur Anan yoktur baban yoktur Ya Rab "Allahüssamed"sin
Elmasın yok boncuğun yok Aban keben gocuğun yok Kann kızın çocuğun yok "Lem yelid ve lem yüled"sin
Her bir şeye kudretin var Akla sığmaz hikmetin var Yetmiş iki milletin var Senhallak-ı "künfekan"sın
Sağın da var solun da var Eğri doğru yolun da var Bir Harabı kulun da var Senhalhak-ı "künfekan"sın
m Güzel, A., Dim-Tasavvuff Türk Edebiyatı, s. 469, 470. Aynca bu konuda bir doktora çalışması da yapılmıştır.
447
"Kofu nün" hitabı izhar olmadan Biz bu kainatın ihtisasıyız Kimseler vasıl-ı dîdar olmadan Ol "kabe kevseyn"in "ev edna "siyiz
Yok iken Adem 'le Havva alemde Hak île hak idik sırr-ı mübhemde Bir gececik mihman kaldık Meryem 'de Hazret-i isa'nın öz babasıyız
Zdhida şanımız "innafetahna" Harabî kemleri serseri sanma Bir kılı kırk yarar kamiliz amma Pîr Balım Sultan 'in budalasıyız
Bize peder dedi tıfl-ı Mesiha "Rabbîemt" diye çağırdı Musa "ten terani" diyen biz idik ana Biz Tür-ı Sina'nın tecellasıyız
"Kuntu kenz" remzinin olduk agahı Hakka'l-yaktn gördük cemalullahı Ey hoca bizdedir sırr-ı ilahî Biz Hacı Bektaş'infükarasıyız
Bize takdir olmuş Kalü Bela'dan Anınçün sakin-i meyhaneyiz biz "Sakahüm" harım ta ezelîden içtik dost elinden mestaneyiz biz
Hakk'ı her biseye kadir biliriz Dünya vü ukbaya nazır biliriz Her nereye baksak hazır biliriz Sacid-i Kabe vü büthaneyiz biz
Harabî sen bizi divane sanma Özünü fehm etmez mestane sanma Yıkılmış çürümüş kaşane sanma Gencîneler dolu viraneyiz biz
448
28. MİHRABÎ (1860-1920)
Kınm hanları ailesine mensup olan Mihrabî, iyi bir tahsil yapmıştır. Ho-cası Tikveşli Yusuf Efendidir. Bektaşi Münir Baba'ya intisabı vardır. Uzun süre Bektaşi Tekkesi'nde rehberlik yapmıştır. Postnişin yapılmak işlenmişse de o bunu kabul etmemiştir. Meczub bir kişiliği vardır.475
Sahra-yi cedide yeni bir Mecnun Münasip gördüler intihab oldum Sahra benden ben de sahradan memnun Şöyle ki ne mamur ne harab oldum
Eski Mecnun gitti Leyla diyerek Basımda bin türlü sevda diyerek Geldim bu aleme Mevla diyerek Kamu mecnunlara ülü'l-bab oldum
Mihrabı bu aşka girelden beri Yolunda can ü baş yerelden beri Cennet-i Cemale erciden beri Şeyh idim evvelce şimdi şab oldum
4
Allah deyip bağırma Irak sanıp çağırma Hakkı dilden ayırma Şeytan güler bu hale
Hayali bir yerdesin Sen arada bir yerdesin Hak sende sen nerdesin Nedir cevap suale
Levh-i mahfuzdur yüzün Anı şerheyler sözün Arif bilir iç yüzün Cahil düşer zevale
Kur'anîdir sözümüz Rahmanidir yüzümüz Hakkı görür gözümüz Aldanmayız hayale
449
Aba deyip ödeme Secdegah ol Ölenle Hateme er Hateme Dondur yüzün cemale
Mihrabi cimde ayat Müteşabih muhkemat işte destimde berat Sun ey saki piyale
29. ZEYNEL USUL BABA
1914 yılı Ankara-Beypazan doğumlu olan Zeynel Baba,476 ilkokulu Karaşar'da tamamladı. Dedesinin vefatı ve maddi imkansızlıklardan dolayı eğitimine devam edemeyince 1929 yılında Ankara'ya gelip muhtelif işlerde çalıştı. Bu arada evlenen Zeynel Baba; II. Dünya Savaşı yıllannda askerlik görevim tamamladıktan sonra kırtasiyecilik işiyle uğraştı. Soyadı kanunuyla da Usul adım aldı.
Hayatım zor şartlar altında kazanan Zeynel Baba; sürekli dinî sohbetlere katılarak manevî dünyasını zenginleştirmiştir. 1950 yılında Basri Babanın müridi olan Ziya Babayla tanışmış, kendisine intisap ederek nasip almıştır. Bir süre sonra Baba unvanım almış. Ziya Babanın isteği üzerine de Tireli Basan Baba tarafından Halife yapılmıştır. 1977 yılında hac vazifesin! yerine getirerek Hacı olan Zeynel Baba; hayatı boyunca dinî muhtevalı şiirler yazmıştır. Dinî Tasavvufî Türk Edebiyatının XX. yüzyıldaki son temsilcilerin-dendir diyebiliriz. Rahatsızlığı sebebiyle 18 Eylüll990'da vefat etmiştir. Şiirlerinden birkaç örnek verelim:
İlahi:
Tevhidi belle Olsun seninle Her dem her yerde Sensin Allah 'im
içimde canım Damarda kanım Lutf-u ihsanım Sensin Allah'ım
Acıkan doyan Susayan kanan Gizliyi duyan Sensin Allah'im
450
Zararı karım Sim esrarım Yar-ü ağyarım Sensin Allah'ım
Zevk ile zorun Namus u dnm Hep kull-i varım Sensin Allah'ım
Söyleyen dildir Zeynel değüdir Hakikat odur Sensin Allah'ım
Na'at:
Her dem huzurunda olmak isterim Kabul et olayım ya Resulallah Aşk ile namazım kılmak isterim Lütfeyle lalayım ya Resulallah
Münkir olanları yakma nanna Onlar da katilsin er kotarma Tabibler tabibi minnetim sana ihsan et bunlara ya Resulallah
Bed kelam söyleme dervise bir an Arayanlar bulur yoklukta ey can Hatice Fatıma dertlere derman Deva kıl dertlere ya Resulallah
Kesrelerden geçip olasın bahri Musahip eyle gel lutfile kahrı Hidayet kapışı entemu şehri Nasib et bizlere ya Resulallah
Dervişin elidir Allah 'in eli Manası Muhammed esrarı Ali Vahiyyi söyleyen ağzında dili Kul eyle Zeynel 'i ya Resulallah
Nutuk:
Boşa cihanı dolanma Gel ödeme bil ademi Yollarda bunalıp kalma Gel ödeme bil ademi
451
Nutfe ruhla adem oldu Zatı nuru île doldu Dış üe içi bir oldu Gel ödeme bil ademi
Her kim ki nefsini bildi Arayıp dostunu buldu Adem'e secde emroldu Gel Ödeme bil Ödemi
Yapış Ödem'in cimden Cevherlerin al dilinden Nüş eyle nazar gölünden Gel Ödeme bil Ödemi
Şef-t alem Mustafa İlm-i hatemdir Murtaza Sebeb-i zuhuru eşya Gel ödeme bil ademi
Zeynel, ademi Hak bildi Emre uyup secde kıldı Anın ile nemdem oldu Gel ödeme bil Ödemi
Dostları ilə paylaş: |