TüRKİye diyanet vakfi



Yüklə 0,92 Mb.
səhifə21/34
tarix26.08.2018
ölçüsü0,92 Mb.
#74658
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   34

GEYLANL, ABDÜLKÂDİR188




GIFAR (BENİ GIFÂR)

Adnânîler'e mensup bir Arap kabilesi.

Kabilenin soyu Gıfâr b. Müleyl b. Dam-re b. Bekr b. Abdimenâf b. Kinâne b. Huzeyme b. Müdrike (Amr) b. İlyâs b. Mu-dar b. Nizâr b. Mead yoluyla Adnan'a ula­şır. Benî Gıfâr Hicaz'da Mekke ile Medi­ne arasında yaşardı. Hz. Peygamber'in annesi Âmine'nin kabrinin bulunduğu Ebvâ'ya 8 mil mesafedeki Veddân vadi­siyle Bedir Kuyusu bunlara aitti.

Benî Gıfâr'ın İslâm öncesi tarihi hak­kında yeterli bilgi yoktur. Yollarda yap­tıkları soygunlarla meşhur olan kabile mensupları hacıların mallarını bile yağ­malayıp alırlar ve haram aylarda da bu yağmacılıklarına devam ederlerdi.

Gıfâr kabilesinden Ebû Zer el-Gıfârî ilk müslümanlar arasında yer almış, an­cak Mekke'de kalmayarak kabilesinin yanına dönmüş, Resûlullah Medine'ye hicret edinceye kadar kabilesi arasında kalarak Uhud veya Hendek Gazvesinden sonra Medine'ye gitmiştir.

Kabile Medine'ye yakın bir yerde ika­met ettiği için Hz. Peygamber'in mütte­fiki olmuş ve kabile mensuplarıyla, muh­temelen 2. yılda (624) Damre, Müdlic ve Cüheyne oğullan ile yapılan anlaşmaya benzer bir anlaşma yapılmıştır189. Re-sûl-i Ekrem ile Benî Gıfâr yardımlaşmak, birbirine destek olmak ve komşuluk hak­larına riayet edip ihanet etmemek üze­re anlaşmış, böylece kabile mensupları­nın canlan ve mallan Allah ve Resûlü'-nün teminatı altna alınmıştır. Müşrik olmalanna rağmen Benî Gıfâr ile yaptı­ğı bu anlaşma sayesinde Hz. Peygam­ber Medine civarında taraftar bulmuş ve Medine'yi Mekke'den gelmesi muh­temel bir tehlikeye karşı emniyete almıştır. Resûl-i Ekrem, Gıfâr ve Damre oğullan ile anlaşma yaptıktan sonra se­fer dolayısıyla Medine dışına çıktığı za­man Ebû Zer el-Gıfârî'yi Medine'de ye­rine vekil bırakmıştır. Gıfâr oğullan Hz. Peygamber ile yaptıkları bu anlaşmaya sadık kalmışlar, hatta Resûlullah Hudeybiye Antlaşması için Medine'den ayrılıp Gıfârlılar'ın yurdundan geçerken İslâm ordusuna yiyecek vermişlerdir.

Benî Gıfâr 8 (629) yılında müslüman olmuş ve Mekke'nin fethine Hâlid b. Ve-lîd kumandasında katılmıştır. Huneyn Gazvesinde de 400-1000 kişilik bir kuv­vet Resûl-i Ekrem'in ordusunda yer al­mıştır. Yine 8 yılında Zâtüatlâh halkını cezalandırmak üzere gönderilen ordu­nun kumandanlığına da Gıfâr kabilesin­den Kâ'b b. Umeyr tayin edilmiş, Benî Gıfâr müslüman olunca Büreyde b. Hu-sayb Resûlullah tarafından zekât âmili olarak görevlendirilmiştir.

Hz. Peygamber Tebük Gazvesi'ne çı­karken bütün kabilelerden olduğu gibi Gıfâr'dan da Medine'ye gönüllüler gel­miş, ancak binekleri olmadığından Re­sûl-i Ekrem'den binek istemişlerdi. Re­sûlullah onlara ilk anda binek temin ede­mediği için ağlamaya başlamışlar, bun­dan dolayı da kabileye "Benü'l-bekkâ" (çok ağlayanlar zümresi) adı verilmiştir. Da­ha sonra Hz. Peygamber onların binek ihtiyacını karşılamış ve gönüllüler Tebük Gazvesi'ne katılmışlardır.

Hz. Peygamber'in, "Allah Gıfâr'a mağ­firet etsin"190 şeklin­deki duasına mazhar olan kabile men­supları onun vefatından sonra mürted-lere karşı yapılan savaşlarda İslâm or­dusunda yer almışlar ve ardından ger­çekleştirilen fetihlere de katılmışlardır. Mısır'ın fethinden (20/641) sonra Fus-tat'ta Benî Gıfâr mensuplarına bir ma­halle ayrılmıştır.

Bibliyografya:

Buhârî, "İstiskâ3", 2; İbn Hişâm, es-Sîre, II, 192, 281. 290, 341, 342, 344, 350-351, 407, 421, 448, 496, 518, 529; BelâzürT. Ensâb, I, 531; Taberî, Târîh (Ebu İ-Fazl). III, 64; İbn Hazm, Cemhere, s. 186, 465; Sem'ânî, Ensâb, IX, 164-167; Yâküt, Mu'cemu I-buldan, V, 365; Kal-kaşendî, Nihâyetü'l-ereb, Beyrut 1405/1984, s. 348; Cevâd Ali. el-Mufaşşal, I, 295, 346, 458; V, 116; VII, 351; Hamîdullah. İslâm Peygambe­ri, I, 102, 366, 466, 467; a.mlf.. el-Veşâ'ikus-siyâsiyye, Beyrut 1403/1983, s. 268; Kehhâ-le, Mu'cemü kabâ'iti'l-'Arab, Beyrut 1980, III, 890; W. M. Watt, Muhammad at Medina, New York 1981, s. 66, 81-84, 86, 99, 237, 354, 367; Mustafa Fayda, Allah'ın Kılıcı Halid b. Velid, İstanbul 1990, s. 173; J. W. Fück, "Ghifâr", El2 (İng.), II, 1072.



GILMAN191




GILMAN

Cennet ehlinin hizmetiyle görevlendirilen gençler anlamında bir Kur'an terimi.

Sözlükte "çocuk, bıyığı yeni terlemiş genç, hizmetçi" anlamındaki gulâm ke­limesinin çoğulu olan gılmân, Kur'an li­teratüründe "cennet ehlinin emrine ve­rilen ve hiçbir zaman yaşlanmayan genç­ler" mânasına gelir.

Kur'an'da sadece bir yerde geçen192 gılman hakkında verilen bil­giler oldukça sınırlıdır. Yukarıdaki âyet­te gılman, "kabuğunda saklanmış inci­ler gibi taze ve berrak" şeklinde tasvir edilmekte ve müminlerin iman etmiş zürriyetleriyle birlikte cennette mutlu bir hayat sürerken gılmanın da etrafla­rında dolaşacağı bildirilmektedir. Gılman çeşitli hadislerde sözlük anlamında kul­lanılmıştır. Süyûtî tarafından Hz. Pey-gamber'e nisbet edilen ve en alt merte­bede bulunan cennet ehline bile 10.000 hizmetçinin verileceğini bildiren rivaye­tin doğruluğu tesbit edilememiştir. Bu­na benzer ifadelerin Resûl-İ Ekrem'e nis­bet edilmeyen bazı rivayetlerde yer al­dığı görülmektedir193. Kur'ân-ı Kerim'de iki âyet­te geçen vildânın da194 gılmanla aynı mânada kul­lanıldığı anlaşılmaktadır. Velîd (çocuk) kelimesinin çoğulu olan vildan, her iki âyette de "ebedî" anlamındaki "muhal-led* sıfatıyla nitelendirilmiş olup bu sı­fat gençlerin fizyolojik değişikliğe uğra­yıp yaşlanmaktan korunduğunu ifade etmektedir.

Gılman hakkında müfessirierce ileri sürülen görüşleri üç noktada toplamak mümkündür.

1- Gılman müminlerin ken­dilerinden önce Ölen çocuklarıdır. Ergen­lik çağına gelmedikleri için mükellef ol­mayan, sâlih amel işlemedikleri için de cennet nimetlerine hak kazanamayan bu çocuklar mümin olan ebeveynlerinin yanında onlara hizmet etmekle görev­lendirilecektir.

2- Kâfirlerin ölen çocuk­ları olup mükellef bulunmadıklarından cehenneme atılmayacak, cennet ehlinin hizmetçileri statüsünde tutulacaktır.

3- Müminler için cennette yaratılan hiz­metçilerdir ve çocukken ölenlerle ilgisi yoktur. Aslında hizmetçilik ayrı bir sta­tü olup çocuklar buna dahil değildir. Hz. Peygamber, küçük veya büyük yaşta ölenler dahil bütün cennet ehlinin otuz yaş civarında olacağını bildirmiştir195. Halbuki gılman, bıyığı yeni terleyen ve on beş yaşını geçmeyen çocuklar veya gençlerdir. Nitekim başka âyetlerde de cennet ehlinin hizmetçilerinden "vildan" (çocuklar) olarak söz edilmiştir.196

Gılman konusundaki üçüncü yorum daha isabetli görünmektedir. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de bu gençler, her türlü aşınma ve kirlenmeden korumak ama­cıyla kabuğunda saklanırken buradan çıkarılıp cennet ehlinin etrafına saçılmış incilere benzetilmek suretiyle onların hu­riler gibi özel bir yaratılışa sahip olduk­larına işaret edilmiş, ayrıca gılman ve vildânın orada içki sunma görevinden söz edilerek onlann hizmetçi statüsün­de bulundukları da bir bakıma ifade edil­miştir. Cennet ehlinin iman etmiş zürri-yetlerinin esasen cennete girmeyi ha-ketmiş kimseler olması197 ve yaşlarının da otuz civarında bulunma­sı bu görüşü ayrıca desteklemektedir.



Bibliyografya:

VVensinck. el-Mu'cem, "ğlm" md.; Râgıb el-İsfahânî. el-Müfredât, "ğlm", Md" md.leri; Ebü'l-Bekâ. el-Küllîyyât, "gılmân" md.; Mûsned, !1, 295, 343; 111, 9; Dârimî, "Rikâk", 110; İbn M9-ce, "Zühd", 39; Tirmizî. "Cennet", 12, 23; Ta-berf, Câml'u'l-beyan (Bulak), XXV, 57; Fahred-din er-Râzî, Mefmîhu't-ğayb, XXVIII, 254; İbn Teymiyye, Mecmu"u fetSuâ, İV, 311; İbn Kay-yim el-Cevziyye. Hâdi'l-ervah ilâ bil&dl'l-efrâh (nşr. Yûsuf Ali Büdeyvî — Muhyiddin Müstû), Beyrut 1411/1991, s. 216-218, 308-311; İbn Kesîr. Tefstrü't-Kur'ân, VIII, 410; Süyûtî. el-Budûrü's-safire, Beyrut 1411/1991, s. 568; Âlûsî, Rahu'l-me'ânî, XXVII, 34; Elmalılı. Hak Dini, VI, 4555.




Yüklə 0,92 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   34




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin