Misyonumuz
MAZLUMDER tarihî referansını, Mekke’de yeminle kurulan ve ayrımsız uygulamalarla mazlumdan yana, zalime karşı tavır alarak başarılı çalışmalar yapan, Hz.Peygamber’in de içinde olduğu ve peygamberliğinden sonra da olumlu atıflarla bahsettiği Hilfu’l-Fudul oluşumundan alır.
On Emir, Hammurabi Kanunları, Hilfu’l-Fudul, Medine Vesikası, Magna Carta, ABD Bağımsızlık Bildirgesi, Virginia İnsan Hakları Bildirgesi, Fransız Yurttaş Hakları Bildirgesi, Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi vb. insanlığın ortak kazanımı olan tüm metinlerden yola çıkarak, barışın korunması, haksızlığın giderilmesi mücadelesini önemser.
MAZLUMDER, insanın insan olarak yaratılmasıyla, dolayısıyla var oluştan kaynaklanan haklara sahip olduğuna ve bu hakları hiçbir gücün, hiçbir gerekçeyle ortadan kaldıramayacağına inanmaktadır.
MAZLUMDER’in İnsan Hakları Yaklaşımı
İnsan hakları, insanın yaratılıştan sahip olduğu, var oluşunu ve aslî karakterini koruması ve sürdürebilmesi için gerekli, devredilmez, hiçbir durumda yok sayılamaz, olmadığında insanın eksik olduğu, uygulamakta ve kullanmakta kısıtlanamayacağı ilkelerdir.
İnsan hakları söylemi iki genel kategoride ele alınmaktadır:
(a) Temel haklar
(b) Kazanılmış / statüsel haklar
Temel Hakların Özelliği ve Önceliği
Her insanın varlığı, onuru ve doğuştan taşıdığı özelliklerin korunmasını önceleyen haklara evrensel doğal/temel haklar adı verilmektedir. Bunlar (a) yaşama hakkı; (b) mülkiyet hakkı (c) düşünce ve inancı ifade etme hakkıdır.
Mekân, zaman, ırk, cinsiyet, dil, din gibi faktörlerle değişmeyen, her insanın doğuştan getirdiği üç temel özelliği karşılayan temel haklardır.
Dinler ve tecrübe, bu üç ana faktörden yola çıkarak, temel hakların dokunulmazlığı konusunda konsensüse ulaşmıştır.
İnsanın varlığını, can, mal, akıl ve nesil korkusu taşımadan sürdüreceği bu alan, insanlığın ortak dayanışma alanı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu uğurda mücadele ederken kimliğine bakılmaksızın ihlâlcinin karşısında, yine kimliğine bakılmaksızın mağdurun yanında yer almak ahlâkî bir görevdir.
Kuşaklara ayrılan haklar kategorisinde, göreceli ve ülkeden ülkeye değişkenlik arz eden kazanılmış haklar karşısında, temel haklar, öncelikli bir konuma sahiptir. Ancak temel haklar alanından kalkarak, yarışma alanına ait olan, diğer kuşak hakları seslendirmek mümkün olur.
Temel haklar sürekli ve ayrımsız olarak uygulanması, evrensel hukukla ve bireysel ahlâkla korunması gereken haklardır. Temel haklar, insanı haklarla donatırken, bir başkasının hakları için sorumlu tutar. İnsan, yaratıcısına, yaratılanlara, kendisine ve başkasına karşı sorumludur. Sorumluluğa dayanan özgürlük, aynı zamanda insan haklarının ahlâkî temelidir.
Birey temel haklarını özgürce kullanabildiği sürece, insan onuruna yaraşır bir hayatı sürdürebilir. Bu temelden hareketle MAZLUMDER, insan haklarını, insan haysiyetiyle ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan, siyasi, ekonomik, sosyal, hukukî, psikolojik, kültürel ve fiilî her türlü girişimi, insan hakları ihlâli ve zulüm olarak görmektedir. Bu bağlamda: MAZLUMDER’in misyonu şöyle sıralanabilir:
-
Özgün ve temel referanslardan yola çıkarak, mevcut insan hakları anlayışına sorumluluk ve ahlâk boyutunu kazandırmak.
-
Her türlü zulmün kaldırılması ve yeryüzünde tüm haksızlıkların son bulması için çalışmak, zulmü tespit ve teşhir etmek, kamuya mal etmek.
-
Mazluma yardımcı olmak ve yol göstermek.
-
Yetkilileri ihlâllere karşı uyarmak, yönlendirmek ve sözlü, yazılı, fiilî mücadelelerde bulunmak.
-
Hiçbir ayrım gözetmeksizin, kim tarafından ve kime karşı yapılırsa yapılsın, her türlü haksız muameleye karşı çıkmak, çifte standartsız bir insan hakları mücadelesini sürdürmek.
-
Dünyada var olan teorik metinler ile pratik arasındaki farklılaşmayı giderici, ahlâkî temellere dayanan, samimî bir insan hakları anlayışının oluşumuna katkı sağlamak ve bu anlayışın mücadelesini vermek.
-
İnsan hakları boyutunda, Türkiye’de ve dünyada bilinç ve bilgi düzeyi oluşturmak.
-
İnsan haklarının önemi ve vazgeçilmezliği hakkında kamuoyu oluşturmak ve bu sayede hak ve özgürlük ihlâllerinin oluşumunun önüne geçmek.
-
Daha adil, insan haklarına daha fazla riayet edilen bir dünya için, yakından uzağa çalışmak.
-
Varlıkların kendi doğalarının korunması doğrultusunda çalışmak.
Öngörülerimiz
Küresel Dünyada İnsan Hakları
Küreselleşme, iletişimle birbirine bağlanan dünyanın, endüstriyel alt yapının getirdiği teknikle ülkelerin, birbirleriyle zorunlu ilişkilere girdikleri günümüz dünyasını izah eden bir adlandırmadır.
İnsan, temel hak ve özgürlüklerini ortaya koyarken, yapacağı zorunlu dayanışma ile dayanışma mekânını oluşturur. Diğer yandan, insanlığa daha iyi hizmet vermek iddiasıyla, ideolojik ve dinî anlayışını ortaya koyarak, söylem yarışına girdiği bir yarışma alanı mevcuttur.
İnsan haklarının doğru uygulanması, kesintisiz dolaşımı ve korunması noktasında ahlâkî sorunlar ve uygulamadaki çelişkilerle dolu, politik yaklaşımların olduğu bir dünyada yaşamaktayız. İnsan hakları metinleriyle uygulama arasında uzun bir mesafe mevcuttur. Bu mesafenin kapatılması, ahlâk ve sorumluluğun eksene alınması ve kendi için istemediğini başkası için istememe ilkesi MAZLUMDER mücadelesi için yakından uzağa; iki insan arasından uluslararası arenaya, çözüme kavuşması gereken önemli bir sorundur.
Sorunlar
-
İki insan arasındaki ilişkinin ahlâkî boyutunu oluşturan empati, devletlerarası ve paktlar arası ilişkilere yansımamaktadır.
-
Devletlerarası ilişkilerde menfaat birliği veya ayrılığı, insan hakları ihlâllerinin tespitini ve giderilmesini olumsuz yönde etkilemektedir.
-
Önemli insan hakları ihlâlleri, kimi zaman devletlerarası ikili ilişkilerin özelliğinden ötürü görmezden gelinirken, diğer yandan, üzerine gidilmesi gereken bir ülkedeki her hangi bir ihlâl, abartılı bir biçimde kullanılabilmektedir.
-
Uluslararası ilişkilerde, yaptırımlar anlaşmalarla düzenlenmesine rağmen, bazı devletler, savaşlara el altından veya açıktan silah satarak katkıda bulunmaktadır.
-
Kitle imha silahlarının üretimi, insan hakları metinlerini ve barışı yok etmeye yönelik, dünya kaynaklarını insanlığı imhaya yönelten, kışkırtıcı bir davranış olarak karşımıza çıkmaktadır.
-
Fizikî gücüne güvenen devletlerin, kimi ülkelere yaptığı, terörizm kalıbına oturan, saldırı ve işgaller terörizmi beslemektedir.
-
Grupların/kişilerin gerçekleştirdiği terörist eylemler, hukuk çerçevesinde kalması gereken devletleri, aynı mantıkla saldırıya yöneltmekte ve devlet terörü ile grup terörü karşılıklı birbirine kan vererek büyümektedir.
-
Güvenliği destekleyici bir kavram olan özgürlüğün, son dönemlerde, bazı ülke yöneticileri tarafından güvenlik-özgürlük karşılaştırması ile ikilem gibi gösterilmesi, insan haklarına karşı güvensizliği tetiklemektedir.
-
Güvenlik adı altında, özellikle, Batı ülkelerinde yabancılara karşı temel hak ve özgürlükleri çiğneyerek ayrımcılık uygulanmaktadır.
Çözümler
-
Yarışma ve dayanışma alanlarının kriterlerinin korunarak, ülkeler arası kesintisiz ve çelişkisiz uygulanması, taşınması ve korunması acil bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmıştır.
-
Küreselleşen savaş tutkusuna karşı, barışın müdafaası da küresel ölçekte örgütlenme durumundadır.
-
MAZLUMDER, barışı ilke edinen dünya sivil toplum örgütlerinin temel haklar/dayanışma alanında küresel çatıya ve yaptırım gücüne kavuşmasını öngörür.
-
MAZLUMDER, insanlığı yok etmek için üretilen silahların, daha üretim aşamasında, kullanılır olduğunu düşünür. Silahsız bir dünyada kimsenin zarar görmeyeceğini, aksine, silaha ayrılan harcamalarla dünyada açlık ve yoksulluk sorununun çözüme kavuşacağına dikkat çeker.
-
Küresel şiddete, çatışmaya karşı, sivil toplum kuruluşlarının birer tavsiye ve baskı grubu olma dışında, karar süreçlerine ve mekanizmalarına müdahil olma ihtiyacı, dünyanın huzuru için, kaçınılmaz gözükmektedir.
-
Devlet ve grup terörünün önüne geçilmesi için, uluslararası hukukun ve yargının adil ve hızlı bir biçimde ayrımsız uygulanması gerekmektedir.
-
Fizik gücüne dayanarak, zayıf ülkelerin kaynaklarını sömürmek için yapılan baskıların ortadan kalkması, terörizmi önlemede geçerli etkenlerin başında gelmektedir.
-
Dünyada oluşan haksız, acımasız ekonomik dengelerin, adil paylaşıma dönüştürülmesi ve silahlanmaya ayrılan payın yoksullara yardım olarak aktarılması, barışı koruyacak bir hareket olacaktır.
-
İnsan hayatının her şeyin üzerinde tutulmasını, birey, grup, devlet ve paktlar olarak manifestoya dönüştürerek, her olgunun üzerinde, ilkesel duruşla kabullenmek ve korumak, barışın teminatı ve teröre karşı etkin bir mücadele olacaktır.
-
BM yeniden yapılandırılmalı ve izah edilemez veto ayrıcalığı ortadan kalkmalıdır. Her devletin eşit haklarla temsil edildiği ve kararlarının sivil toplum kurumlarının onayıyla yürürlüğe girdiği bir yapıya ihtiyaç duyulmaktadır. İdarî işleyişten içeriğe kadar, adil, tarafsız, tutarlı, kararlarında takipçi ve yaptırımcı bir yapılanma sağlanmalıdır.
Dostları ilə paylaş: |