Sakarya
İlin Merkezi olan Adapazarı, Akova adıyla anılan düzlükte, Sakarya Havzası’nın aşağı kısmındadır. Doğudan Çam Dağı, güney ve güneydoğudan Samanlı Dağları, kuzeyden Karadeniz ile sınırlanan Sakarya İlinin Batıdan belirgin bir doğal sınırı yoktur. İlin başlıca gölleri Sapanca, Taşkısığı, Poyrazlar, Akgöl, Gökçeören ve Acarlardır. Akarsuları 159 km uzunluktaki Sakarya Nehri ile ona karışan Mudurnu Çayı ve Sapanca Gölü’nün ayağını teşkil eden Çark suyudur.Sakarya İli doğal bitki örtüsü bakımından oldukça zengindir.
Kuzey Anadolu kıyı dağlarının uzantısı olan dağlar gür ormanlarla kaplıdır. Hemen her yerde kayın başta olmak üzere gürgen, kavak, kestane, ıhlamur, çınar, akçaağaç ve meşe ormanlarını görmek mümkündür. Ovalık kesimlerde Aşağı Sakarya Vadisi çevresinde bitki örtüsü zayıftır. Sakarya'nın iklimi hem Marmara Bölgesi iklimi hem de Karadeniz iklimi özelliklerini taşır. Kışlar bol yağışlı ve az soğuk, yazlar ise sıcak geçer.
Turizm Potansiyeli
Ören Yerleri ve Müzeler Akyazı Tümülüsü
Akyazı’ya 7 km uzaklıkta Küçücek Köyü dolaylarındadır. Aile mezarlığı olan bu tümülüs içinden çıkan paralara göre Roma döneminde yapıldığı tahmin edilmektedir.Burada yapılan kazılar sonucunda, kandiller, kulplu testiler, koku şişeleri ve yazılar ile çeşitli eşyalar gün ışığına çıkmıştır.
Milli Parklar
Çınarlık Ormanı Milli Parkı
Sakarya’nın Ferizli İlçesinin güneybatısında bulunan Çınarlık Ormanı’nın içinde yer alır. Temiz havası ve ormanıyla önemli bir turizm potansiyeline sahiptir.
Termal Turizm
Kuzuluk Kaplıcaları
İlde sağlık ve termal turizmin gelişmesinin odak noktasını oluşturmaktadır. Saniyede 21 litre akan suyu 80 dereceye varan sıcaklığı ile her türlü mide, karaciğer, şeker, böbrek, romatizma, üst solunum yolları nörolojik depresyon vb. hastalıklar üzerinde olumlu etkiler meydana getirdiği bilinmektedir.
Alternatif Turizm Aktiviteleri
Av Turizmi
Kara tavuk, yaban ördeği, bıldırcın avı için Küçükboğaz Gölü çevresi, Kara Su Maden Deresi mevkii, Büyük Akgöl mevkii için ideal yererdir. Ayrıca Sapanca Gölü ve etrafını çevreleyen Samandağı eteklerinde keklik, çulluk, tavşan ve kış aylarında domuz ve geyik avı yapılabilmektedir.
Olta Balıkçılığı
Sapanca gölü, Küçükboğaz Gölü, Maden Deresinin bazı bölümlerinde levrek, yayın, turna, sazan, tatlı su kefali ve alabalık avı yapmak mümkündür.Ancak balık avcılığı Sapanca gölünde sürekli olarak yasaklanmıştır; ayrıca Poyraz Gölü sit alanı olması sebebiyle balık avına kapalıdır.
Göl Turizmi
Sapanca Gölü
Sakarya'da tektonik oluşumlar sonucu meydana gelen Sapanca Gölü ve çevresi içerdiği son derece çarpıcı doğal güzellikleri ve yoğun yerleşim merkezlerinin ulaşabildiği bir konumda bulunması nedeniyle il merkezinin yanı sıra başta İstanbul olmak üzere çevredeki büyük kentlerin özellikle hafta sonları rekreasyon ve konaklama amaçlı taleplerine açık bir merkez niteliğindedir.
Poyrazlar Gölü
Poyrazlar Gölü, çevresi ve orman içi dinlenme alanları ile ilin turizmi açısından önemli merkezlerindendir. Poyrazlar Gölü oldukça derindir. Yalnızca güney kıyıları sığ ve sazlıktır. Göl, başta sazan olmak üzere çok sayıda tatlı su balığını da bünyesinde barındırmaktadır.
Akgöl
Adapazarına 12 km uzaklıkta, Karasu tatil merkezinden biraz içeridedir. Gölü güzel manzarasıyla çevreleyen küçük korusu, piknik ve kamp yapmaya çok elverişlidir.
Deniz Turizmi
Karadeniz kıyısında yaklaşık 60 km. uzunluğunda bir şeride sahip olan İlin özellikle Karasu ve Kocaali İlçelerinde kilometrelerce uzanan plajları bulunmaktadır. Bu plajlar, sakin denizi ve temiz kumlarıyla önemli bir turizm potansiyelidir.
Karasu Plajı Kocaali Sahil Bandı
Karasu’ya 16 km uzaklıktadır. Şifalı kumu, doğal pilajı ve kolay ulaşımı ile önemli bir turizm potansiyeline sahiptir.
İstanbul
Turizm Potansiyeli
Ören Yerleri ve Müzeler Ayasofya Müzesi
Ayasofya 916 yıl kilise, 481 yıl cami olmuş, 1935'ten bu yana müze olarak tarihi işlevini yerine getirmiştir. Bizans tarihçileri tarafından İmparator I. Konstantinos (324-337) zamanında yapıldığı ileri sürülen ilk Ayasofya, bir ayaklanma sonunda yanmış, bu yapıdan günümüze hiç bir kalıntı kalmamıştır. İmparator II. Theodosius, Ayasofya'yı ikinci defa yaptırmış ve 415'te ibadete açmıştır. İmparator Iustinianus (527-565) ilk ikisinden daha büyük bir kilise yaptırmak istemiş, çağın ünlü mimarlarından Miletos'lu İsidoros ve Tralles'li Anthemios'a günümüze ulaşan Ayasofya'yı yaptırmıştır.
Türk İslam Eserleri Müzesi
Müzede Türk ve İslam Sanatı eserleri sergilenmektedir. Bina, 1524 yılında Kanuni Sultan Süleyman'ın Baş Veziri İbrahim Paşa tarafından kendi ikametgahı olarak yaptırılmıştır.
Yerebatan Sarnıcı
Bazilika Sarnıcı, Roma ve Bizans İmparatorları’nın yaptırdığı sarnıçların en büyüğüdür. 80.000 metreküp su alabilen ve 140x70 metrekarelik bir alana yayılan sarnıç, 6. yüzyılda Justinianos tarafından öncelikle saray ihtiyaçlarını karşılamak üzere yaptırılmıştır. 336 sütunun bazılarında oyma süslemeler bulunmaktadır..
Arkeoloji Müzesi
19. yüzyıl sonlarında ünlü ressam ve müzeci Osman Hamdi Bey tarafından, İmparatorluk Müzesi olarak kurulan İstanbul Arkeoloji Müzesi, çeşitli kültürlere ait sayısı bir milyonu aşan eserleriyle, dünyanın en büyük müzeleri arasında yer almaktadır.
Yedikule Hisarı
Hisar, İmparator II. Theodosios (408-450) Devrinde, kara tarafı Bizans şehir surlarının en önemli girişi ve ayrıca Bizans tarihinde önemli bir yeri olan Altın Kapı (Porta Aurea) arkasına bir ek inşası ile İstanbul'un fethinden dört yıl sonra, 1457-1458 tarihinde Sultan II. Mehmed (Fatih) tarafından bir iç-kale olarak yaptırılmıştır.
Anadolu Hisarı
Yedi dönümlük alanı kaplayan ve bulunduğu mevkiiye adını veren bu hisar, 1395 yılında Osmanlıların ileri bir karakolu olarak Sultan I. Bayezid (Yıldırım) tarafından yaptırılmıştır.
Rumeli Hisarı
Sarıyer İlçesi sınırları içinde yer alan ve bulunduğu mevkiye adını veren hisar, otuz dönümlük (30.000 m²) bir alanı kapsamaktadır. Rumeli Hisarı'nın adı Fatih vakfiyelerinde Kulle-i Cedide, Neşri Tarihi'nde Yenice-Hisar, Kemalpaşazade, Aşıkpaşazade ve Nişancı Tarihleri'nde Boğazkesen Hisarı olarak geçmektedir.
Topkapı Sarayı
Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'da yönetim sarayı ve hanedanlık ikametgâhı olarak kullanılan Topkapı Sarayı, Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u fethetmesinden kısa bir süre sonra 1473 yılında tamamlanmıştır. Osmanlı hanedanı, Topkapı Sarayı'nı 19. yüzyılda Boğaziçi saraylarına yerleşene kadar kullanmıştır. Saray, Cumhuriyet'in ilanından sonra 3 Nisan 1924'te Atatürk'ün emriyle müze haline getirilmiştir. Topkapı Sarayı, İstanbul topoğrafyasını oluşturan Marmara Denizi, İstanbul Boğazı ve Haliç arasında tarihsel İstanbul yarımadasının ucundaki Sarayburnu'nda Bizans akropolü üzerinde inşa edilmiştir.
Dolmabahçe Sarayı
19. yüzyılda Sultan I.Abdülmecit tarafından yaptırılan Dolmabahçe Sarayı'nın cephesi, Boğaz'ın Avrupa kıyısında 600 m. boyunca uzanmaktadır. Dolmabahçe Sarayı, Avrupa sanatı üsluplarının bir karışımı olarak 1843-1856 yılları arasında inşa edilmiştir.
Çırağan Sarayı
Yeni saray 1871 yılında Sultan Abdülaziz tarafından Mimar Serkis Balyan'a yaptırılmıştı. Dört yılda dört milyon altına mal olan yapının ara bölme ve tavanı ahşap, duvarlar da mermer kaplıydı. Taş işçiliğinin üstün örnekleri olan sütunları, zengin döşenmiş mekanlar tamamlanmıştır.
Beylerbeyi Sarayı
Beylerbeyi Sarayı 1861-1865 yıllarında, eski ahşap bir sahil sarayının yerinde Sultan Abdülmecit tarafından yaptırılmıştır. Cephe ve iç dekorasyonda Doğu ve Türk motifleri, Batı süs öğeleri ile birlikte kullanılmıştır. Dolmabahçe Sarayı’nın havasını taşıyan üç katlı yapı, harem ve selamlık bölümlerini oluşturan 26 oda ve altı salondan ibarettir.
Yıldız Sarayı
Beşiktaş, Ortaköy ve Balmumcu arasında, Boğaziçi’ne hakim bir konumda 500.000 m2’lik bir alanı kaplayan Yıldız, yerleşim tarihi Bizans Dönem’ine dek uzanan bir koruluktur. İstanbul’un Türklerin eline geçmesinden sonra “Kazancıoğlu Bahçesi” adıyla anılan bu
koruluk, Sultan I. Ahmed Dönemi’nde (1603-1617) padişahın “Has Bahçe”leri arasına katılmıştır.Sultan Abdülhamid Dönemi’nde (1876-1909) yapılan binalarla Yıldız Sarayı adını alarak, İmparatorluğun (bugün yerinde İstanbul Üniversitesi’nin bulunduğu Eski Saray) Topkapı Sarayı ve Dolmabahçe Sarayı’ndan sonra dördüncü yönetim merkezi haline gelmiştir.
Kapalı Çarşı
Dev ölçülü bir labirent gibi, 60 kadar sokağı, üç binden fazla dükkanı ile dünyanın en eski ve en büyük kapalı çarşısı olan "Kapalı Çarşı", İstanbul şehrinin merkezinde yer alır. Adeta bir şehri andıran, bütünü ile örtülü bu site, zaman içerisinde gelişip büyümüştür. Geçmişte Kapalı Çarşı, her sokağında belirli mesleklerin icra edildiği, el işi imalatın sıkı denetim altında bulundurulduğu, bir çarşıydı.
Mısır Çarşısı
Mısır Çarşısı, tarihi boyunca her derde deva olmuş kurutulmuş bitkilerin, çeşit çeşit otların ve yüzlerce tür baharatın buluştuğu dev bir pazardır. Dünya doğal ürünlere yönelmeyi daha yeni yeni keşfederken, Lokman Hekimler yetiştiren Anadolu, bitkilerin şifalı gücünü Mısır Çarşısı üzerinden yüzlerce yıldır dağıtmaktadır.
Kız Kulesi
Batı kaynakları burayı sevgilisi Hera'ya kavuşmak için yüzerken boğulan Leander'in kulesi olarak tanıtır. Bir diğer hikayeye göre de burası, kızının yılan tarafından sokulacağını rüyasında gören İmparator’un, emniyette olması için genç kızı yerleştirdiği kuledir.
Galata Kulesi
Bizanslıların düzenlediği saldırılardan korunmak amacıyla Cenevizliler tarafından yapılmıştır. Kulede büyük sahanlığa kadar duvar içinde dönerek çıkan bir taş merdiven vardır. Kule 1967'de restore edilmiş, içine asansör konmuş, diğer katlarına da lokanta yapılmıştır.
Beyazıt Kulesi
Bugünkü İstanbul Üniversitesi Merkez Binası’nın bulunduğu yerdeki yapı (eski saray), II. Mahmut Devri’nde Milli Savunma Bakanlığı (Seraskerlik) olarak kullanılmıştır. Seraskerliğin avlusundaki ahşap kule, yangın gözcüleri için uzun süre varlığını sürdürmüştür. II. Mahmut, daha güzelini yaptırtmak için bu kuleyi yıktırmıştır. 1828 yılında Serasker Hüseyin Paşa tarafından o devrin mimari özelliklerini yansıtan, kagir bir kule yapılmıştır.
Theodosius Dikili Taş
Aslı eski Mısır eseridir. MÖ 1547 yıllarında Firavun III. Tutmosis (Toothmesis) adına Heliopolis'de dikilmiştir. Pembe granitten tek parça halinde yapılmıştır. Üzerinde hiyeroglif yazısı ile II. Tutmosis'in zaferleri yazılmıştır. 390 yıllarında Bizans İmparatoru Theodosius tarafından İstanbul'a getirilerek Hipodrom’a dikilmiştir.
Yılanlı Sütun (Burmalı Sütun)
Bu sütun Delphi'deki Apollon Tapınağı’ndan 4. yüzyılda İstanbul’a getirilmiştir. İstanbul’daki en eski anıtlardan birisidir. Orijinalinin M.Ö. 409' da yapıldığı bilinmektedir. Birleşmiş olan çeşitli Yunan sitelerinin Perslere galip gelmesi üzerine Pers ordusunun silahlarının eritilip dökülmesinden meydana getirilmiştir.
Hipodrom
Orijinali, Roma İmparatoru Septimius Severus tarafından yaptırılan ve daha sonra Büyük Constantinus tarafından genişletilen ve İmparatorluğun değişik yerlerinden getirilen eserlerle donatılan Hipodrom'un eni 117, boyu ise 480 metreye, kapasitesi ise 100.000 kişiye ulaşıyordu.
Çemberlitaş (Konstantin Sütunu)
MS 330'da başkentin Roma'dan İstanbul’a nakli sebebi ile kentin ikinci tepesindeki büyük oval bir meydan ortasında, Konstantin’in şerefine dikilmiş olan ve Çemberlitaş sütunu olarak da bilinen bu abide, orijinalinden daha kısa olarak günümüze gelebilmiştir.
Beyazıt Meydanı
İmparator Teodosius Devri’nde şehrin en büyük meydanı olarak inşa edilmiştir. Ortasındaki dev boyutlu zafer takının üzerinde yer alan bronz boğa başlarından dolayı buraya "Form Tauri Meydanı” ismi verilmiştir. Üzerinde İmparatorun da heykeli yükselen zafer takından günümüze bir kaç mermer blok ve sütun kalmıştır.
Hürrem Sultan Hamamı
Ayasofya ile Sultanahmet Camii'nin arasında bulunan Haseki Hürrem Hamamı, Kanuni Sultan Süleyman'ın sevgilisi, Rus ya da Ukrayna asıllı Hürrem Sultan tarafından ısmarlanmış ve Mimar Sinan tarafından İstanbul'daki en büyük hamam olarak inşa edilmiştir.
Cağaloğlu Hamamı
18. yüzyıl başında yapılmış olan Cağaloğlu Hamamı, günümüzde de hizmet vermektedir.
Alman Çeşmesi
Sultanahmet Meydanı’nda parkın içindedir. Alman İmparatoru II. Wilhelm'in İstanbul'u ikinci ziyaretinin anısı için bütün kısımları ile Almanya'da yapılmış, İstanbul'a getirilerek hazırlanan kemerlerin üzerlerine konmuştur.
Dostları ilə paylaş: |