Anadolu’da seçimlerin yapılmasından sonra 12 Ocak 1920’de Meclis-i Mebusan açılarak faaliyete başlamıştır.74 Son Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nın 28 Ocak 1920’de Misak-ı Millî’yi ilan etmesiyle İngilizlerin İstanbul hükümeti üzerindeki baskısı iyice artmıştır. Bunun sonucunda 16 Mart’ta İstanbul resmen işgal edilmiş75 ve Meclis binası basılarak birçok milletvekili Malta’ya gönderilmiştir.
İstanbul’un işgalinden sonra Kâzım Karabekir, daha önce Mustafa Kemal Paşa ile kararlaştırdıkları görüş çerçevesinde Erzurum’da bulunan İngiliz subayı Rawlinson’u tutuklatmıştır.76 Bu şekilde, bir nevi İstanbul’un İngilizler tarafından işgaline misilleme olarak İngiliz subayı Rawlinson gözaltına alınmış oluyordu.
İtilaf devletlerinin İstanbul’u resmen işgal etmesi ve Meclis-i Mebusan’ı basmasından sonra Millî Mücadele’nin önemli bir aşamasına gelinmiş oldu. Bundan sonraki süreçte Meclisin Ankara’da toplanması için girişimlere başladı. Bu çerçevede Heyet-i Temsiliye Başkanı ve Millî Mücadele’nin lideri Mustafa Kemal Paşa’nın girişimleri sonucunda 23 Nisan 1920 tarihinde Büyük Millet Meclisi Ankara’da açılarak çalışmalarına başlamıştır.
Ermeni Harekâtı
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasından sonra Kâzım Karabekir Paşa, Ermeni harekâtı için mevcut iç ve dış şartların, ayrıca mevsim şartlarının da uygun olduğunu düşündüğü için Ankara’ya müracaatlarda bulunmaya başlamıştır. 6, 9, 1577 ve 30 Mayıs78 tarihlerinde yaptığı müracaatlardan olumlu bir sonuç79 alamayan Karabekir, 4 Haziran’daki başvurusundan istediği cevabı almıştır.80 6 Haziran’da81 Ankara Hükümeti’nden Ermeniler üzerine ileri harekâta geçmek için gerekli izin ve yetkiyi alan Doğu Cephesi Komutanı, hemen hazırlıklara girişmiştir. Yaptığı plana göre 23 Haziran’da ileri harekât başlayacaktı. Ancak, bu sırada beklenmedik bir hadise oldu. 26 Nisan 1920’de TBMM adına Moskova’ya gönderilen mektubun cevabı Ankara’ya ulaşmıştı.82 Bu cevapta Çiçerin, Ermenilerle aradaki problemlerin savaşla değil, barış yoluyla halledilmesini istemiş ve ilgili tarafların daveti üzerine aracılık etmeye de hazır olduğunu belirtmişti.83 Ortaya çıkan bu yeni durum sonucunda Ankara Hükümeti, 20 Haziran’da Kâzım Karabekir Paşa’ya Ermeni harekâtının ertelendiğini bildirmiş,84 kendisi de buna uyarak erteleme kararını emrindeki birliklere bildirmiştir.85
1920 yılının sonbaharına gelindiğinde ise kış gelmeden Ermeniler üzerine harekâta girişilmesine ve Elviye-i Selâse’de yıllardan beri devam eden Ermeni saldırılarının bir an önce sona erdirilmesine inanan Karabekir, 13 Eylül’de sınırı geçerek Soğanlı Dağlarının önemli kısımlarını işgal ettirmişti.86
Bu sırada iç ve dış olayların elverişli bir zemin oluşturduğu ve Ermeni harekâtının önündeki engellerin birer birer ortadan kalktığı görülmektedir. Bu durumu göz önünde bulunduran TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa, 20 Eylül’de ileri harekâta izin verildiğini Karabekir’e bildirmiştir. Ayrıca, Karabekir’e Gürcülerin tarafsızlığını elde etmek için onlarla ilişkiye geçmesi görevi de verilmişti.87
Kâzım Karabekir Paşa, ileri harekâta izin veren bu emri uzun zamandır bekliyordu. Doğu Cephesi Komutanı, bütün hazırlıklarını tamamlayarak kolordu birliklerine gereken emri vermiş88 ve 28 Eylül sabahı verilen emir dahilinde harekât başlamıştır. Harekâtın ilk hedefi olan Sarıkamış 29 Eylül sabahı işgal edilmiştir.89 30 Eylül’de Iğdır bölgesinde karşılıklı ateş açılmış, Türk kuvvetleri keşif faaliyetlerinde bulunmuştur.90 Oltu Süvari Müfrezesi Merdenek’e girmiş,91 Giresun’dan gönderilen milis taburu da cepheye varıp Merdenek’e ulaşmıştır. Türk tarafının bu taarruzu karşısında Ermenilerin geri çekilmesi 1 Ekim’de de devam etmiştir.92
Doğu Cephesi Komutanı’nın 30 Ekim’de Üçler Tepesi’ndeki gözetleme yerinden idare ettiği bir taarruz ile Ermeni ordusu üç saat içinde bozguna uğratılmıştır. Kaçan Ermeni birlikleri takip edilerek Kars’ın doğu cephesindeki tabyalar da işgal edilmiştir. Bunun üzerine kale dışındaki Ermeni birlikleri Kars’ın kuzey cephesine doğru taarruza geçtilerse de, Türk birliklerinin hızlı ve maharetli hareketleriyle bu sarp, kuvvetli ve modern cephe de onlardan önce işgal edilmiştir.
Kâzım Karabekir Paşa, öğleden sonra karargâhını Kars’ta kurmuş bulunuyordu. Akşama doğru da Kars’ın Türk ordusu tarafından kesin olarak zabt edildiğini TBMM’ye müjdelemiştir.93
Doğu Cephesi’nde Kâzım Karabekir Paşa’nın komutası altındaki Türk birliklerinin Kars’ı geri almaları sırasında Ermenilerin kaybı çok olmuştur. Çarpışmalar sonunda ele geçirilen Ermeni esirler arasında 3 general, 6 albay, 12 yarbay, 16 yüzbaşı, 59 teğmen, 12 astsubay, 4 erbaş ve 16 sivil yer almaktaydı. Kars’ın zabtı esnasında ayrıca 1.150 Ermeni askeri de esir alınmıştır. Ermenilerin ölü sayısı 1.110 idi.94 Ermenilerden önemli sayıda silah ve cephane de elde edilmiştir.95 Ele geçirilen esirler arasında Harbiye Nazırı Araratof ile Genelkurmay Başkanı Vekilof, Kars Kale Grup Komutanı Primof ve bir de sivil bakanın olması dikkat çekicidir.96 Bu derece önemli devlet erkânının şehirde bulunması, Ermenilerin Kars’a verdikleri önemi ve zabt edilmesinin çok zor olduğuna dair olan inançlarını göstermektedir.
Doğu Cephesi Komutanı’nın ters cephe taktiği ile gerçekleşen bu taarruz, büyük bir zafer kazandırmış, bir düşman ordusunu ezmek ve modern bir kaleyi almaya karşılık az sayıda kayba mâl olmuştur. Kars’ın zabtı sırasında Türk tarafının kaybı çok az olmuştur: 9 şehit ve 47 yaralı.97
Kâzım Karabekir Paşa, 31 Ekim’de Millî Müdafaa Vekili Fevzi Paşa ile görüşmüş ve Kars’ta ele geçirilen ganimetlerin İstiklâl Harbi’nin on yıl devamına yetecek derecede olduğunu bildirmiştir. Bu zaferden sonra Ankara hükümeti, Doğu Cephesi’nde görevli subayların rütbelerini bir derece yükseltme kararı almıştır. Karabekir de bu karar gereğince, Kars’ın kurtarılmasındaki rolü ve kazandığı bu başarıdan dolayı Ferikliğe (Korgeneral) terfi etmiştir.98
Doğu Cephesi birliklerinin ileri harekâtı sonucunda Ermeniler gerilemiş ve Türk tarafının teklifini kabul ederek 7 Kasım’da Gümrü’yü teslim etmişlerdir.99 Karabekir de ertesi gün kurmay başkanı ile birlikte Gümrü’ye gitmiş ve Türk Dışişleri’nin ateşkes şartlarını içeren notasını Ermeni hükümetine göndermiştir. Bölgedeki Türk askerî birliklerinin başarıları üzerine Ermeniler, 17 Kasım’da Türk tarafının ateşkes şartlarını kabul etmişlerdir.100
Bundan sonra Kâzım Karabekir, ateşkes şartı olarak Ankara’nın istediği 1.000’er mermisi ile 2.000 tüfek, 3 batarya seri ateşli koşulu dağ topu, yine koşulu 40 makineli tüfeği Ermenilerden alarak Doğu Cephesi’nin ilk zafer hediyesi olarak Batı Cephesi’ne doğru yola çıkartmıştır.101
Bu sırada 18 Kasım’da Ermenistan’la Ankara hükümeti arasında yeni bir ateşkes imzalanmıştır.102 Bunun üzerine iki taraf barış şartlarını görüşmek üzere Gümrü’de bir konferansa katılmayı kabul etmişlerdir.
Ermenilerin Türk tarafının ateşkes şartlarını kabul etmesinden sonra, 22 Kasım’da Ermeni heyeti Gümrü’ye gelmiştir. 25 Kasım’da103 da Gümrü’de Doğu Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir Paşa başkanlığındaki Türk heyeti104 ile Hatissiyan başkanlığındaki Ermeni heyeti105 arasında barış müzakereleri başlamıştır. Devam eden müzakereler sırasında 27 Kasım’da Ermeni heyeti, Sevr Anlaşması’ndaki imzalarını geri çektiklerini bildirmiştir.106 Karabekir, Ermenilerin bu tavrını Ankara’ya müjdelemiştir.
Ermenilerle müzakereler yaklaşık bir hafta sürmüş ve neticede 2-3 Aralık gecesi Gümrü Barış Antlaşması imzalanmıştır.107
Bu antlaşma, TBMM Hükümeti’nin uluslararası alanda imzaladığı ilk siyasî antlaşma olması açısından büyük ehemmiyet arz etmektedir. Hiçbir devletle bir antlaşmanın imzalanmadığı bir zamanda Ermenilerle böyle bir antlaşmanın imzalanması, yeni Türkiye’nin uluslararası alanda tanınması bakımından önemli bir hususu teşkil etmektedir. Ermenistan’da Bolşeviklerin iktidara gelmiş olmasına108 rağmen bu durum, antlaşmanın ehemmiyetine gölge düşürmemiştir. Nitekim Moskova Antlaşması da Gümrü’nün maddelerini benimsemiştir.
Gümrü Barış Antlaşması ile tespit edilen sınır, daha sonra Moskova (16 Mart 1921) ve Kars Antlaşmaları (13 Ekim 1921) ile de teyit edilmiş olan bugünkü Türkiye-Gürcistan ve Türkiye-Ermenistan sınırıdır.109
Ermenilere Karşı Kazanılan Zaferin Önemi
Doğu Cephesi’nde Kâzım Karabekir Paşa’nın komutası altındaki Türk ordusunun Ermenilere karşı kazandığı zafer, Millî Mücadele’nin başlangıcında büyük moral sağlamıştır. Bu zafer, Millî Mücadele’nin kazanılmasında ordu ve halk üzerinde müspet etki yapmıştır.110
Batıda büyük bir askerî başarının olmadığı bu süreçte, doğuda kazanılan askerî ve siyasî zaferler bu nedenle bir başka öneme sahiptir. Doğuda kazanılan askerî ve siyasî başarılar, Ankara Hükümeti’nin büyük takdirini kazanmış, diğer cephelerde büyük sevinç uyandırmıştır. Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal Paşa,111 Millî Müdafaa Vekili Fevzi Paşa, Batı Cephesi Komutanı İsmet Bey kazanılan bu büyük zaferden dolayı Kâzım Karabekir Paşa’ya tebrik ve teşekkürlerini bildirmişlerdir.
Türk birliklerinin Kars Kalesi’ni zapt etmelerinden sonra, Mustafa Kemal Paşa Doğu Cephesi Komutanı’na gönderdiği tebrik telgrafında şu ifadeleri kullanmıştır: “Şark ordumuzun avn-ı Hakk’la Kars Kalesi’ni zapt etmekteki muvaffakiyeti bütün milletimizin en samimi minnet ve takdirlerini Şark Cephemizin kumandanlarına ve askerlerine tevcih etmiştir. (…) Kars gibi bir kalenin zaptı her milletin tarihinde nadir olan fevkalâde bir muvaffakiyet-i askeriyedir. Fakat bugün asıl ehemmiyeti, dahil ve hariç her taraftan maruz bulunduğu insafsız muhacemât-ı imhakârane karşısında hakk-ı hayatını ispat vazifesine düşen necip ve mazlum milletimizin bu kat’i semere-i muvaffakiyet ile büyük bir hiss-i tesliyet ve emniyet duymasıdır.”
“Kars muvaffakiyetini milletimizin selâmet ve necatı için inâyet-i Hakk’la mühim bir mukaddeme-i hayır addettiğimizi Şark Cephesi’nin bütün kumandan ve askerlerine iblağ buyurmanızı rica eyleriz”.112
İsmet Paşa’ya göre, Mustafa Kemal Paşa, “Kars’ın alınmasının büyük bir muvaffakiyet olduğunu, bizi çok kuvvetlendirdiğini ve kuvvetlendireceğini Büyük Millet Meclisi’ne anlatmak ve Şark harekâtının, Ermenilere karşı kazanılan zaferin çok ehemmiyetli bir hareket olduğunu belirtmek, kabul ettirmek istiyordu”.113
Bu dönemde İsmet Bey’in Karabekir’e yazdığı mektup da o günlerin atmosferini göstermesi ve Doğu Cephesi’nde kazanılan askerî zaferin ehemmiyetini ortaya koyması bakımından büyük anlam taşımaktadır. İsmet Bey, Karabekir’e gönderdiği mektubunda şöyle diyordu: “Şark harekâtı bizi ve davamızı ihya etti. O kadar sıkılmış idik, o kadar daralmış idik ki, vaziyetin nefes alacak bir menfeze ihtiyac-ı kat’isi vardı. Allah’ın inayetiyle bunu sen kemal-i muvaffakiyet ve intizam ile açtın.114 Bilhassa Mustafa Kemal şükranını izhar ve ifade için ne yapacağını bilmiyordu. Herkes böyle idi.
“Maahaza şark nazik bir safhaya girmiştir. Mümkün olur da bu cihet bir neticeye ererse, necat yolu fiilen açılmış olur. Garpta sıkıntıdayız Kâzım. Malzeme, anarşi, entrika sıkıntıları, en mühimmi tabîi malzemedir115”.
Doğuda kazanılan bu askerî ve siyasî zaferin ehemmiyetini özetleyecek olursak şu hususları ifade edebiliriz: Gümrü Antlaşması, “yeni Türk Devleti’nin” uluslararası alanda imzaladığı ilk antlaşmadır. Bu antlaşma, “yeni Türk Ordusu’nun” başarılarının ilk meyvesidir. Osmanlı Devleti’ni mağlup eden İtilaf devletleri, Ermenilere Trabzon, Erzurum, Gümüşhane, Erzincan, Bitlis ve Van illerini, yani “ta Harşit vadisine kadar çok geniş Türk ülkelerini” kağıt üzerinde vermek vaadinde bulunmuşlardı. Ermeniler de kendilerine vaad edilen bu toprakları istila etmek hayalini taşıyor ve birçok faaliyette bulunuyorlardı. Fakat sonuçta “Türk Ordusu önünde inhizam ve firarla bu hayal uykusundan uyanıp hakikati gördüler” ve Osmanlı Devleti’nin 1877-78 Rus Savaşı neticesinde kaybettiği Kars ve çevresini bu antlaşma ile Türklere terk etmek zorunda kaldılar. Ermeniler, Doğu Cephesi’nde uğradıkları bu mağlubiyet neticesinde “artık Türk Devleti’ne zarar eriştiremeyecek bir hâle getirilmiş oldu”.116
Doğu’da Ermenilere karşı kazanılan bu başarı, Ankara Hükümeti’ni yakından izleyen Batılı müttefikler nezdinde de etki yapmıştır. Bu başarı, Türkiye’nin geleceğini belirleme açısından, İstanbul Hükümeti’ne nazaran Ankara Hükümeti’nin ağırlık taşıdığını batılılara göstermiştir. Bu şartlarda İtilaf devletlerinin İstanbul Hükümeti ile imzaladığı Sevr Antlaşması’nın yürürlüğe girmesinin imkânı olmadığı anlaşılmış oldu. İngiliz Hükümeti’nin, 1921 yılı başlarında düzenlenen Londra Barış Konferansı’na, Osmanlı hükümeti temsilcilerinin yanı sıra Ankara Hükümeti’nin temsilcilerini de davet etmesinde doğuda kazanılan bu askerî ve siyasî başarının etkili olduğu şüphesizdir.
Doğu Zaferi’nden Sonraki Faaliyetleri
Doğu Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir Paşa’nın emrindeki askeri birlikler ileri hareketlerine devam etmiş ve 23 Şubat 1921’de Ardahan ve Artvin’i117 geri aldıkdan sonra Ahıska, Batum ve Ahılkelek bölgesini de ele geçirmiştir.118 Ancak 16 Mart 1921’de imzalanan Moskova Antlaşması’nın ilgili maddeleri gereğince Türk birlikleri Batum ve çevresi ile Ahıska ve Ahılkelek’ten de geri çekilmek zorunda kalmıştır.119 Bu sırada 23 Nisan’da Gümrü’de bulunan Türk birlikleri de sınırın beri tarafına çekilmiş120 ve 25 Nisan 1921 tarihi itibarıyla Doğu Cephesi’ndeki birlikler Ermenistan topraklarını tamamen terk etmişlerdir.121
Karabekir’e göre, Millî Mücadele’nin ilk ve önemli safhası atlatılmıştı, doğu sınırı sağlama alınmış, Moskova Antlaşması’nın imzalanması ile de geriye artık büyük bir problem kalmamıştı. Ermenistan’ın mağlup edilmesi ile büyük bir gaile ortadan kaldırılmıştı. Artık Batı Cephesi’nde Yunan ordusuna karşı elden gelen bütün yardımın yapılması gerekiyordu. Zaten Ankara da Karabekir’den bunu istiyordu. Kâzım Karabekir Paşa, bundan sonraki dönemde emrindeki askeri birlikleri, silah, mühimmat ve cephaneyi Batı Cephesi’ne göndermeye başlamıştır.
1921 yılı başından 1922 yılı sonuna kadar Doğu Cephesi’nden Batı Cephesi’ne çeşitli yollarla gönderilen toplam silah ve cephane şu miktarda idi: Çeşitli piyade tüfeği: 9.236; Kasatura (süngü): 14.455; Hafif makineli tüfek: 101; Çeşitli top: 74; Bomba topu: 36; Piyade cephanesi: 23.636 sandık; Topçu cephanesi: 163.022; El bombası: 162.540 adet; İstihkâm modeli kazma: 1750; İstihkâm modeli kürek: 15.928.122
Ankara’nın isteği üzerine Kâzım Karabekir Paşa, Moskova Antlaşması’ndan sonra hemen hazırlıklara girişerek elindeki birliklerin de büyük kısmını Batı Cephesi’ne göndermeye başlamıştır.
Doğu Cephesi Komutanı ilk olarak 3. Kafkas Tümeni’nin Trabzon’da toplanan birliklerinin 4 Nisan 1921 tarihinden itibaren 27 Mayıs’a kadar Karadeniz Ereğlisi ve Akçakoca’ya sevk edilmesini sağlamıştır.123
Genelkurmay Başkanlığı’nın isteği doğrultusunda Doğu Cephesi’nden gönderilen 12. Tümen birlikleri, 4 Ağustos’ta Kars’tan yola çıkarak 28 Eylül 1921’de Ankara’ya varmıştır. Ancak Sakarya savaşlarına katılamamıştır.124 Fakat 3. Fırka birlikleri daha önce cepheye katılmış ve Sakarya savaşlarına iştirak etmiştir.125
Kâzım Karabekir Paşa, Ankara’nın isteği üzerine 1922 yılında da doğudan batıya askerî birlik naklini sürdürmüştür. Bu çerçevede 11. Kafkas Tümeni 12 Nisan 1922’de Kayseri’ye gönderilmiştir.126 11. Tümen buradan Batı Cephesi’ndeki savaşlara iştirak etmek için savaş sahasına gitmiştir.
Doğu Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir Paşa, 26 Eylül 1921’de başlayan Kars Konferansı’na127 Türk tarafının baş delegesi olarak katılarak müzakereleri yürütmüştür. Sovyet heyetinin baş delegesi Rus Ganetzky’dir. Sovyet heyeti içinde Rus delegelerin yanı sıra Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan’ı da temsilen delegeler bulunmakta idi.128
26 Eylül 1921 tarihinde başlayan Kars Konferansı, 13 Ekim’de 20 maddelik bir antlaşmanın imzalanması ile son bulmuştur.129 Doğu Cephesi Komutanı, Doğudaki askerî başarısından sonra, bu konferansta da TBMM Hükümeti’ni en iyi şekilde temsil etmiş ve Türkiye’nin Kafkas devletleri ile iyi bir barış ortamına girmesine yardımcı olmuştur.
TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa’ya göre; Kars Antlaşması, Türkiye’nin doğuda hukukî bir şekil alan fiilî durumunda, Sevr Antlaşması’nın tatbikinin mümkün olmadığını gösteren hadiselerden biridir. “Ermeni meselesi denilen” ve Ermeni milletinin gerçek menfaatinden çok dünya kapitalistlerinin ekonomik çıkarlarına göre halledilmek istenilen mesele, Kars Antlaşması’yla, en doğru çözüm yolunu bulmuştur. Bu antlaşma, asırlardan beri dostane yaşayan iki halkın arasındaki iyi ilişkilerin tekrar oluşmasını sağlamıştır.130
Gerçekten de Kars Antlaşması, hem Türkiye’nin Doğu sınırlarını emniyete alması, hem de Ermeni meselesinin kesin bir şekilde kapanması açısından büyük önem taşımaktadır.131 Ayrıca büyük siyasî önem taşıyan bu antlaşma, yeni Türkiye’nin milletler arası platformda durumunu güçlendirmesi bakımından da önemli rol oynamıştır.
Bu antlaşmadan sonra doğudaki kuvvetlerin büyük çoğunluğu Batı Cephesi’ne nakledildiği için Dumlupınar Zaferi’nin kazanılmasına da faydası olmuştur.
Eğitim Faaliyetleri
Kâzım Karabekir Paşa, Doğu Cephesi’nde bulunduğu dönemde, bir yandan askerî faaliyetlerle ilgilenirken, diğer taraftan bölgesindeki kimsesiz ve fakir çocuklara sahip çıkarak, onları açtığı okullarda eğitmiş, topluma kazandırmıştır.
15. Kolordu Komutanı Karabekir Paşa, çocuklara yönelik tasarladığı düşünceleri tatbik etmek için gerekli olan eğitim kurumlarının (irfan müesseseleri) şunlar olduğuna inanmakta idi: 1- İbret Yeri (aynı zamanda konferans salonu). 2- Müze. 3- Müzik mektebi. 4- Elektrik, sinema ve fotoğraf sahasında açılacak kurslar. 5- Spor kulübü: Avcılık, atıcılık, binicilik, uzun yürüyüş. (Binicilik ve atıcılığa başlama yaşı 12’dir). 6- Okuma salonu. 7- Okuma bilmeyenlere mektup yazma merkezi. 8- Bir gazete. 9- Sinema ve film kütüphanesi (ilim ve fenne dair).
Kâzım Karabekir, bunun yanı sıra halkı ve çocukları maddî-manevî yönlerden tatmin edecek faydalı ve zevkle meşgul edecek kalkınma bayramları tertip etme yoluna gitmiştir. Bu amaçla Ağaç bayramı, İdman Bayramı ile Kitap Bayramı ve Atış Bayramı tertip ettirmiştir.132
Karabekir’in bölgede açtırdığı İlk, İdadi, Elektrik, Sıhhiye, Dişçi, Matbaa, Ziraat, Tayyare, Baytariye, Muzıka, İş Ocağı, Sanayi ve Şimendifer adlı okullarda 1922 yılında 1331 ve 1923 yılında 1584 öğrenci eğitim görmüştür.133
Doğu Cephesi’nde Kâzım Karabekir Paşa’nın himayesinde hayatları koruma altına alınan çocukların sayısı altı bin civarındadır. Ancak bu çocukların sadece dört bini iyi bir eğitim almış ve birer sanat öğrenerek yakınlarının yanında çalışmaya başlamıştır. Kâzım Karabekir Paşa’nın doğuda yetim çocukları eğitmek için açtırdığı bu okullarda yetişenler Ankara’ya geldiklerinde başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere birçok askerî ve sivil şahsiyetin dikkatini çekmiş ve takdirle karşılanmıştır.134
Kâzım Karabekir Paşa’nın doğuda kazandığı askerî başarılarla birlikte ülkenin binlerce çocuğunu eğitmesini büyük bir takdirle karşılayan Türk basını, Karabekir’in okullarından sıkça bahsetmiş ve övgüler yağdırmıştır. Hatta Ankara’da yayımlanmakta olan Anadolu’da Yeni Gün gazetesi, Kâzım Karabekir’i bu faaliyetlerinden dolayı “bilim dünyasında bir devrim yapan kişi” olarak vasıflandırmıştır.135
Doğu’dan Ayrılması
Doğu Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir Paşa, 1922 yılı yazında Ankara’ya gitmek için hazırlıklara başladı. Bundan sonra doğuda yapması gereken önemli bir faaliyet kalmamıştı.136 Zaten Mustafa Kemal Paşa da uzun zamandır kendisini Ankara’ya davet ediyordu.137 Kendisi de doğudaki çalışmalarını bitirmiş ve batıya gitmenin zamanının geldiğine kanaat getirmişti. 25 Ağustos 1922’de Trabzon’a gitmiş ve 9 Ekim’de yanında bulunan üç subay öğretmen ve 55 çocuktan meydana gelen kafile ile buradan ayrılmıştır. 11 Ekim’de İnebolu’ya ulaşmıştır.138
Doğu Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir Paşa, 15 Ekim 1922’de Ankara’ya gelmiştir.139 “Doğu Fatihi ve Doğu Cephesi’nin meşhur kumandanı Kâzım Karabekir Paşa, zaferden sonra Ankara’ya geldiğinde Mustafa Kemal, milletvekilleri ve memurlar tarafından Ankara’ya bir iki saat uzaklıkta bir yerde karşılanmıştır”.140 Beraberinde getirdiği yetim çocuklarının huzurunda yaptığı gösterileri çok beğenen Mustafa Kemal Paşa, Karabekir’i bu çalışmasında dolayı takdir ve tebrik etmiştir.141 Aynı zamanda, bu çocukların Ankara’da yaptığı gösteriler halk ve Meclis üyeleri tarafından da hayranlıkla izlenmiş ve büyük beğeni toplamıştır.142
Kâzım Karabekir Paşa, bundan sonra TBMM’nin çalışmalarına Edirne milletvekili sıfatıyla katılarak ülkenin çeşitli meseleleri hakkında düşüncelerini dile getirmiş ve ülkeye faydalı hizmetlerde bulunmaya devam etmiştir.
Kâzım Karabekir Paşa, Doğu Cephesi’nde, Millî Mücadele boyunca önemli hizmetlerde bulunmuş ve doğunun tehlikelerden arındırılmasından sonra Batı Cephesi’ne yaptığı yardımlarla da Millî Mücadele’nin kazanılmasında büyük pay sahibi olmuştur. Atatürk’ün de Meclis kürsüsünden dile getirdiği gibi, Kâzım Karabekir Paşa’nın Millî Mücadele yıllarındaki hizmetleri “tarihe geçecek”143 kadar önemlidir ve takdire şâyândır.
1 Kâzım Karabekir, İstiklâl Harbimiz (İH), Merk Yayıncılık, İstanbul 1988, 6.
2 Karabekir, İH, s. 6-8; Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam, 1884-1938, C. I, İstanbul 2000, s. 122-124.
3 BOA, BEO, 341059, Mütenevvia-93; Azmi Süslü-Mustafa Balcıoğlu, Atatürk’ün Silah Arkadaşları-Atatürk Araştırma Merkezi Şeref Üyeleri, Ankara 1999, 101; W. F. Weiker, “Kâzim Karabekir”, The Encyclopedia of Islam, New Edition, Vol: IV, Leiden E. J. Brill 1976, s. 854.
4 Zekeriya Türkmen, Mütareke Döneminde Ordu ve Yeniden Yapılanma (1918-1920), M. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Yakın Çağ Tarihi Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 1995, s. 59-60.
5 BOA, BEO, 341831; Süslü-Balcıoğlu, a.g.e., 101.
6 Utkan Kocatürk, Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, Ankara 1999, 124; Gotthard Jaeschke, Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar (30 Ekim 1918-11 Ekim 1922), Ankara 1989, 25.
7 Kâzım Karabekir, İH, s. 15; Kâzım Karabekir, İstiklâl Harbimizin Esasları (İHE), (Yay. Haz. Prof. Dr. Faruk Özerengin), İstanbul 1995, s. 72. Kâzım Karabekir, Mustafa Kemal ile olan görüşmesini bu şekilde anlatmakla beraber, Atatürk’ün yaveri Cevat Abbas bu görüşmeyi farklı bir şekilde anlatmaktadır. Bkz; “Ebedi Şef Kurtarıcı Atatürk’ün Zengindiği Konferans”, Ülkü dergisi, Haziran 1937 ve Ulus gazetesi 12 Mayıs 1937’den aktaran Yusuf Hikmet Bayur, Atatürk, Hayatı ve Eseri-Doğumundan Samsun’a Çıkışına Kadar-, Ankara 1990, s. 288-289; Cihat Akçakayalıoğlu, “Türk İstiklâl Harbi ve İnkılâp (Devrim) Dönemlerinde Atatürk-General Kâzım Karabekir İlişkileri”, Uluslararası İkinci Atatürk Sempozyumu, 9-11 Eylül 1991, Ankara, C. I, Ankara 1996, s. 453.
8 Karabekir, İH, s. 16.
9 Cavit Akın, “Millî Mücadele ve Erzurum Kongresi’nde Giresun Milletvekilleri”, Giresun Tarihi Sempozyumu, 24-25 Mayıs 1996, Bildiriler, İstanbul 1997, s. 277.
10 Mahmut Goloğlu, Millî Mücadele’de Trabzon ve Mustafa Kemal Paşa, Trabzon 1981, s. 18.
11 Goloğlu, Trabzon, 18-19; İzzet Öztoprak, “Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti”, Birinci Tarih Boyunca Karadeniz Kongresi Bildirileri, 13-17 Ekim 1986, Ondokuz Mayıs Üniv. Eğitim Fak, Samsun 1988, 346.
12 Hüsamettin Tugaç, Türk İstiklâl Harbi, Doğu Cephesi, (1919-1922), C. III, Ankara 1965, s. 21-22; Cevat Dursunoğlu, Millî Mücadele’de Erzurum, Ankara 1946, s. 56; Karabekir, İH, 19; Karabekir, İHE, 49; Richard G. Hovannisian, The Republic of Armenia, The First Year, 1918-1919, C. I, Berkeley & New York & London 1971, s. 423-428.
13 Karabekir, İH, s. 19-20.
14 Dursunoğlu, a.g.e., s. 56; Yavuz Özdemir, İngiliz Yarbayı Rawlinson’un Erzurum’daki Faaliyetleri, A. Ü. Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Erzurum 1990, s. 19-23.
15 Karabekir, İH, s. 20.
16 Dursunoğlu, a.g.e., s. 56.
17 Özdemir, a.g.t., s. 3.
18 Karabekir, İH, 20.
19 Karabekir, İH, 25.
20 Harp Tarihi Vesikaları Dergisi (HTVD), S. 4, Vesika No: 62.
21 Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, C. III, Ankara 1987, Türk Devrim Tarihi Enstitüsü, Milli Eğitim Basımevi, s. 905; Nutuk, C. I, s. 16.
22 HTVD, S. 71, Vesika No: 1537.
23 Karabekir, İH, s. 29.
Dostları ilə paylaş: |