Türkiye'de Irk veya Etnik Köken Temelinde Ayrımcılığın İzlenmesi Raporu: 1 Ocak-31 Temmuz 2010



Yüklə 0,84 Mb.
səhifə10/28
tarix04.01.2022
ölçüsü0,84 Mb.
#60430
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   28

ARKA PLAN


Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına ilişkin Uluslararası Sözleşme (IAOKS), Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme (MSHS), Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme (ESKHS) ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ırk veya etnik kökene dayalı ayrımcılığı yasaklamaktadır. Ayrıca birçok uluslararası ve bölgesel insan hakları sözleşmesi de ırk, etnik, dilsel ve dinsel azınlıkların haklarına ilişkin düzenlemeler içermektedir. Sözleşmeler, taraf devletleri azınlık haklarını ulusal hukuklarında güvence altına alınmasını ve azınlık mensubu bireylerin bu hakları kullanabilmelerini sağlamakla yükümlü kılmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti genel olarak azınlıklarla ilgili düzenlemeler içeren sözleşmeleri ya onaylamamakta ya da ilgili maddelere çekinceler koyarak onaylama yoluna gitmektedir. Türkiye, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (ÇHS), ESKHS, MSHS ve IAOKS gibi uluslararası sözleşmeleri, azınlık hakları ile ilgili maddelerine çekince koyarak onaylamıştır.

Türkiye sözleşmelere azınlık hakları açısından koyduğu çekincelerde kendisini Lozan Barış Antlaşması hükümleri çerçevesinde yükümlü görme hakkını saklı tuttuğunu beyan etmektedir. Türkiye halen bu antlaşmaya dayanarak ve sadece dini azınlıklarla sınırlı olarak Musevileri, Ermenileri ve Rumları azınlık olarak tanımaktadır. Bu gruplar dışında farklı ırk ya da etnik kökene sahip hiçbir grup azınlık olarak tanınmamaktadır. Oysa Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komitesi (İHK) MSHS’nin azınlık haklarıyla ilgili maddesine yönelik genel yorumunun 5.2. sayılı paragrafında şöyle demektedir:
27. maddede taraf Devlet’in ülkesinde ‘mevcut’ azınlıklara değinilmektedir. Söz konusu maddede belirtilen hakların kapsamı ve içeriği dikkate alınırsa, ‘mevcut’ teriminin ne ölçüde bir süreklilik anlamı içerdiğinin tespiti gereksiz olacaktır. 27. maddede belirtilen haklar azınlıklara mensup olan kişileri, kendi gruplarının diğer üyeleri ile birlikte, kendi kültürlerinden yararlanma, kendi dinlerine inanma ve bu dine göre ibadet etme ya da kendi dillerini kullanma hakkından yoksun bırakmamaya yöneliktir. Söz konusu kişiler, taraf Devlet’in vatandaşı olmak zorunda değildir veya o ülkede yerleşmiş olmak zorunda da değildirler. Bu nedenle, göçmen işçiler hatta bir taraf Devlette azınlık oluşturan ziyaretçiler dahi belirtilen haklara sahip olabilmelidir. Aynı zamanda, taraf Devlet’in ülkesinde bulunan herhangi bir birey gibi, örgütlenme özgürlüğü, toplanma ve ifade özgürlüğü haklarına da sahip olmaları gereklidir. Bir taraf Devlet’in toprakları üzerinde etnik, dini ve dilsel bir azınlığın bulunup bulunmadığı taraf Devlet’in kararına değil objektif kriterlere bağlıdır.13

Komite yaptığı bu yorumla MSHS’nin 27. maddesindeki hakların toplu olarak kullanılabilmesinin önemine vurgu yapmaktadır. Diğer bir deyişle birey, haklarını grubun bir mensubu olarak, diğerleri ile birlikte kullanabilmelidir. Komite aynı zamanda oldukça geniş bir azınlık tanımı yapmış ve bu grupların tanınması ile ilgili olarak devletlerin kararlarının değil objektif kriterlerin belirleyici olacağının altını çizmiştir. Komite’nin bu yorumu, Türkiye’nin sözleşmelere azınlıkların tanınması ile ilgili olarak koymuş olduğu çekincelerin geçersizliği anlamını taşımaktadır.



Benzer bir biçimde BM Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Komitesi (IAOKK) Türkiye Raporunda şu tespitte bulunmuştur:
... etnik grupların varlığının belirlenmesi konusunda kısıtlayıcı ölçütlerin uygulanmasının; bazı grupların resmen tanınıp diğerlerinin tanınmamasının farklı etnik ve diğer gruplara birbirinden farklı muamele yapılmasına yol açabileceğinden ve bu durumun Sözleşme’nin 5. maddesinde belirtilen hakların ve özgürlüklerin kullanılmasında fiili (de facto) bir ayrımcılığa neden olabileceğinden kaygı duymaktadır (Madde 2 ve 5).14
Okumakta olduğunuz raporda, farklı ırk veya etnik kökene sahip gruplar komitelerin yukarıdaki yorumları çerçevesinde değerlendirilmiştir. Rapor, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan etnik gruplar yanında mülteci ve göçmen statüsünde olanlar ile hukuki bir statüsü olmadan Türkiye’de bulunan etnik grupları da kapsamaktadır. Raporlama çalışması Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı statüsüne sahip etnik gruplardan Roman, Kürt, Ermeni, Rum ve Çerkezleri kapsamaktadır. Kapsamın belirlenmesinde gruplarla ilgili verilerin ulaşılabilirliği temel alınmıştır.

Yüklə 0,84 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   28




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin