Osmanlı Dönemi
istanbul'un 16. yy'da Avrupa'nın en büyük şehri durumuna gelmesi, şehrin iaşesi işini en önemli devlet işlerinden biri haline getirmiştir, istanbul nüfusunun geçimi, deniz ulaşımına bağımlıydı. Büyük ölçüde gıda maddeleri yanında, odun, tahta, deri, bakır, demir vb hacimli hammaddelerin taşınması ancak denizyolu ile yapılabileceğinden, istanbul'un Karadeniz ve Akdeniz arasında bir liman şehri olması, gelişimini kolaylaştırmış, büyük nüfus birikimini sağlamıştır. Nüfus artışı üç sorun yaratıyordu: Su kıtlığı, yiyecek kıtlığı ve suçların artması. Bu yüzden, taşradan gelenlerin istanbul'a girip yerleşmemesi için sıkı önlemler alınmıştır. Zaman zaman, ikameti 5 yıldan fazla olmayanlar ve dilenciler şehirden çıkarılıyordu. Fakat bütün bu önlemler boşa çıktı ve nüfus biteviye arttı. Yakın vilayederde açlık baş gösterince, çaresiz halk; yahut 19. yy'da Rus ordularının önünden kaçanlar, istanbul'a sığınıyorlardı. Bu yüzden istanbul'un beslenmesi daima bir sorun olmuş, fakirler ve dilenciler şehir nüfusunun daima önemli bir bölümünü oluşturmuştur. Bu nedenle,
istanbul'un iaşesinde çok önemli bir rolü olan Yağkapam îskelesi'ni gösteren bir kartpostal. Galeri Alfa
istanbul'un hemen hemen her semtinde bir imaret olmasa, 1555'te Alman seyyah H. Dernschwan'ın(-*) dediği gibi, "fakir halk birbirini yerdi."
Kırım'dan Mısır'a kadar imparatorluğun her yanından yiyecek maddelerini denizyolu ile getirmek için devlet taşımacılık, eşyanın pazarlanması, fiyatları kontrol, ihtikârı önleme konularında geniş bir örgüt kurup işletmek zorunda kalmıştır. Gıda maddeleri, "me'kûlât" (et ve bakkaliye maddeleri), "meşrubat" (sıvı maddeler, içecekler) ve "hububat" olarak başlıca üç gruba ayrılırdı.
istanbul'a buğday ve un Kırını, Dest (Ukrayna), Dobruca, Mısır'dan; tuz Kırım, Ahyolı, Transilvanya, Kızılca-Tuzla'dan (Edremit); koyun Akkerman-Kili, Konya, Erzurum'dan; sığır ve pastırma Bucak, Moldavya, Varna'dan; salamura balık Azak, Kefe, Kili'den; pirinç Mısır (Dimyat), Filibe'den; sadeyağ Kırım (Kefe), Varna, Rusçuk'tan; zeytinyağı Edremit, Midilli, Girit'ten; zeytin Edremit, Erdek'ten; soğan Pendik, Kartal, Mudanya'dan; peynir Varna, Eflâk, İzmit, Yalova, Eğriboz'dan; kuru üzüm, incir İzmir Kuşadası'ndan; yaş meyve Marmara Bölgesi'nden; elma, fındık Güney Karadeniz kıyılarından; limon suyu (fıçı ile) îstanköy'den; pekmez, turşu Gelibolu, Kazdağı'ndan; odun Marmara Bölgesi, Sakarya ağzı, Şile'den; kömür izmit, Midye, Terkos'tan; sabun Trablus-şam, İzmir, Halep, Urla'dan gelirdi.
istanbul Limam'nın erzak gelen en işlek bölümü Bahçekapı ile Unkapam arası, Galata tarafında ise Yağkapısı ile Ba-lıkpazarı arasındaydı.
Gümrük emininin oturduğu Eminönü
Iskelesi'ne, Hint ve Mısır menşeli değerli eşya gelir, oradan Mısır Çarşısı'na.naklolu-nurdu. Keza Eminönü Meydanı'nda Kefe' den gelen büyük bal ve sadeyağ fıçıları yığdırdı. Arpa ambarı da buradaydı. Daha ileride, Zindankapı îskelesi'ne gelmeden Haliç kıyısında Mısır menşeli kahve, pirinç vb malların satıldığı dükkânlar vardı. Yemiş Iskelesi'ne yaş ve kuru meyve gelirdi. Onun üstünde muhtesip ağa, Çardak îskelesi'nde özellikle buğday ve un ithalini kontrol ederdi, iskele her zaman kayık ve mavnalarla dolardı. Daha ileride Odun Kapısı İskelesi de pek çok büyük küçük nakliye gemilerinin bulunduğu bir iskeleydi. Kefe, Mangalya, Köstence, Kili, Tekirdağ, Volos, Varna, Akkerman, Balçık, İbrail, Kızılca-Burgaz ve Tuzla'dan buğday, arpa, dan getiren büyük gemiler, Unkapam Iskelesi'ne yanaşırlardı. 1483'te bu iskelelere 2.265 gemi ve mavnanın geldiği saptanmıştır.
Şehrin iaşesi geniş bir organizasyona bağlı olup emanetler, ambarlar, divanhaneler ve çarşılar halinde örgütlenmişti. Belli bir maddeyi sağlamak, vergi ve dağıtım işlerini düzenlemek üzere padişah tarafından yetkili bir emin atanırdı. Başlıca emanetler, salhane, pastırma, balık, tuz, sebze-hane, koyun, şarap, tahmis (kahve), odun emanetleriydi. Ayrıca, Çardak emaneti meyve işlerine bakardı.
İstanbul'a bellibaşlı erzakın geldiği iskele Çardak iskelesi veya Muhtesip İskele-si'dir. Muhtesip ağa orada, çardak altında otururdu. Emri altında, çardak çorbacısı ve yeniçerilerden 56 kuloğlu vardı, istanbul'da başlıca erzak kontrol ve dağıtım merkezleri, Unkapam, Yemiş iskelesi çar-
dağı, sebzehane divanı, Yedikule Salhanesi (hayvan kesimi için) ve nihayet esnafın yönetim merkezi ehl-i hiref divanıdır. Divanhanelerde emin esnafı toplar, dağıtım vb işleri görüşürdü. Hukuki işlere çardak naibi bakardı. Bundan başka, değerli gıda maddelerinin getirilip kantara vurularak resmin ödendiği kapanlar, Yağ Kapanı, Bal Kapanı olarak anılmaktadır. Açık pazarda satılan sıradan mallar için, yük, kap, çuval veya sepet ölçeğine göre resim ö-denirdi. Ihtisap ağası ve emrindeki yeniçeriler ayrıca, "safageldi", "çeşni", "bayramlık" gibi adlarla para ve mal alırlardı, istanbul ve Galata'da, balık pazarları(-0 meşhurdu. Sergilenen balıklar ucuzluk ve çeşitleriyle yabancı ziyaretçilerin hayranlığını çekerdi. Mısır ve Şam'dan gelen Hint baharatı, şeker, kahve, kalay ve kınanın satış yeri Mısır Çarşısı idi. Yemen'den ve Güney Amerika'dan ithal olunan kahvenin kavrulup resmi alındıktan sonra esnafa dağıtıldığı tahmishane, Mısır Çarşısı'nın hemen arkasında idi. Mısır Çarşısı, vakfa bağlı bir pazar olarak yeniçeri-polis kontrolünden azade idi. Zeytinyağı, salamura balık, havyar, şarap Galata İskelesi'ne gelirdi, istanbul içinde ulaştırma güç olduğundan meyve, sebze, pirinç vb günlük ihtiyaçları karşılamak için haftanın belli günlerinde belli semtlerde hafta pazarı kurulurdu.
18. yy'ın ortalarında, suriçi istanbul'da ihtisaba tabi çarşılarda, 3.179 dükkân sayılmış ve bu dükkânlar kol denilen 15 semte dağılmıştır. Atmeydanı, Kadırga Limanı, Cağaloğlu semtlerini içine alan Aya-sofya kolu, özellikle canlı olup burada pazarcılar, bakkallar, aşçı ve helvacılar ka-
Dostları ilə paylaş: |