İAŞE
118
119
İBN MEDDAS MESCİDİ
labalıktı. Unkapam kolunda Mustafa Paşa Çarşısı (43 dükkân) ve Küçük Pazar (45 dükkân) meşhurdu. Cibali kolunda Un-kapanı Çarşısı (103 dükkân), Aya Kapısı Çarşısı (103 dükkân) yoğun bir alışveriş semti idi. Sernt pazarlarında, fırıncı, bakkal, kasap, manav (pazarcı) gibi günlük ihtiyaçları karşılayan dükkânlar yer almakta, Tahtakale gibi iş merkezlerinde, aşçı, çörekçi, kebapçı, helvacı, şerbetçiler çoğunlukta idi. Esas liman bölgesi Haliç'te Tahtakale'de bezirgan (toptancı) bakkallar, Ayazma Kapısı'nda toptan yaş meyve satanlar, keresteciler, Odun Kapısı'nda sar-mısakçı ve sabuncular bulunurdu. Tabla-kâr denilen esnaf, sokakta tablalarda perakende kuruyemiş, sabun, limon gibi şeyler satar; bakliyat, arpa, buğday Gaile Pazarı denilen açık geniş bir yerde sergilenirdi.
18. yy'm ortalarına ait ihtisap defterine göre, o zaman dükkânların büyük kısmı, paşa, bey, ağa, ulema, yeniçeri elinde idi. Müslüman, Hıristiyan ve Yahudilerin kasap ve bakkallan ayrı ayrı idi. Tavukçuların çoğunluğu gayrimüslim idi. Aşçıların ve başçıların onlardan adam kullanmaları yasaklanmıştı. Muhtesip, dükkânların temizliğinden de sorumlu idi.
Şehrin iaşesinde kuşkusuz en önemli madde buğdaydı. Trakya buğdayı Tekirdağ'dan; Kırım ve Dest (Ukrayna) buğdayı Kefe, Azak ve Özi'den; Besarabya ve Moldavya buğdayı Akkerman'dan; Kuzey Bulgaristan buğdayı Tuna yolu ile İbrail' den; Dobruca buğdayı Mangalya ve Köstence'den; Teselya buğdayı Volos'tan; Doğu Bulgaristan buğdayı Ahyolı'dan; Mısır buğdayı, pirinç ve bakliyatı, iskenderiye ve Dimyat'tan gemilerle Unkapanı'na gelir, oradan emin ve muhtesibin gözcülüğü altında zaman zaman ruhsatlı fırıncılara belli miktarlarda dağıtılırdı.
istanbul'un günlük buğday ihtiyacı, 200 ton tahmin edilmektedir. Yönetim, fiyatı yüksek tutmak için buğday ve yağ madrabazlarının Kefe'ye gidip malı depolara yığdıklarından şikâyetçi idi. Özellikle kışın, Karadeniz'de gemi seferleri durduğunda istanbul'da fiyatlar aşırı yükselirdi.
Kıtlık zamanında devlet navlun gemileri tutup buğday gelen limanlara gönderir ve çiftçi elinde veya muhtekir madrabazların depolarındaki buğdayı belli bir fiyat üzerinden alıp İstanbul iaşesine yetiştirmeye çalışırdı, fhraç limanlarından muh-tesip tezkiresi olmayan gemilere buğday verilmesi yasaktı.
istanbul suriçi ve sur dışı fırınlarının sayısı zamanla şöyle değişmiştir: lö72'de bütün istanbul'da toplam 134 fırın varken, bu sayı 1755'te 231'e, 1768'de 506'ya yükselmiştir.
1609'da İstanbul'a gelen bakkaliye maddelerinin beşte üçü suriçi İstanbul'a, beşte ikisi Galata, Üsküdar ve Eyüp'e ayrılmıştı. Fakat Üsküdar ve Eyüp'ün nüfusu yeni gelenlerin yerleşmesiyle daha hızlı arttığından bu orana karşı şikâyetler vardı.
Ekmek kıtlığı şehirde hoşnutsuzluk, hattâ başkaldırmaların nedeni olduğundan ekmek yapımı ve dağıtımı sıkı kont-
Bir çarşı ressamının çizgisiyle muhtesip ağa terazicisi, 17. yy, anonim. Galeri Alfa
rol altındaydı. Ekmeğin kalitesi, ağırlığı ve fiyatım kontrol görevini bizzat padişah ve sadrazam üzerine almış olup her çarşamba sadrazam bir heyetle erzak gelen ve dağıtılan merkezleri, özellikle fırınları dolaşır, noksan gördüğünde fırıncı şiddetle cezalandırılırdı. Padişahlardan tebdil gezerek suçlu fırıncıyı idam ettirenler olmuştur. Ekmeğin unu, tuzu, ağırlığı, fiyatı ihtisap kanunu ile saptanmıştı. "Fukaranın ekmeği ile oynamak" siyasi en önemli sorunlardan sayılmış, sorumluluk, çoğu zaman rüşvet alarak göz yumduğu bilinen muhtesibe bırakılmamıştır. Ekmekten başlıca şikâyetler, çiğ, kara veya tartısı noksan olmasından ileri geliyordu.
Buğday ve et gibi başlıca gıda maddelerinin fiyatları her mevsim üç aylık listeler halinde kadı tarafından saptanırdı. O fiyatlar üzerinde satılmamasını muhtesip kontrol ederdi. Genellikle bakkallara yüzde 10, fazla emek isteyen eşyaya yüzde 12 kâr haddi tanınmıştır. Fazlaya satan cezalandırılırdı. Ceza, kafasına tahtadan külah koyup eşek üzerinde pazarda dolaştırmak veya falakaya çekmekti. Fakat çoğu zaman muhtesip rüşvet alıp göz yumardı.
Dostları ilə paylaş: |