Ünden bugüN


KARATEODORİ, KONSTANTİN 462



Yüklə 8,87 Mb.
səhifə716/877
tarix09.01.2022
ölçüsü8,87 Mb.
#93648
1   ...   712   713   714   715   716   717   718   719   ...   877
KARATEODORİ, KONSTANTİN 462

463

KARAY, REFİK HAIİD

İ S T A N B UL'DA SONBA HA R

Sonbaharı, evvelâ, lodos guruplarından dolayı beğenirim, beklerim.

İstanbul'un lodos gurupları eleğimsağmaların süslenip püslenip, uzun etekli elbiselerini giyerek geldikleri bir randevu yeridir. Orada dünyanın en baygın ve uçucu veya en coşkun çılgın renklerini, sarmaş dolaş, altalta, üstütse, birbirlerine sokulup kucaklarında erirken, kızartır, buğulanırken renkten renge girer, süzülüp serpilirken görebilirsiniz. Bakarsınız, göğün bir tarafına hafif dumanlı bir mürdüm eriği morluğu sürülmüştür; bu morluk gittikçe açılır, şekerci camekânlarm-da, elektrik ışığına tutulmuş kavanozlardaki reçeller gibi, adeta, çekirdeklerini gösterecek kadar şeffaflaşır, ayrıca rayihalı bir şurup içinde yüzüyor hissini verir. Karşısında yutkunmayanlara, parmaklarını bandırıp ağızlarına götürmek arzusuna kapılmayanlara şaşacağım gelir.

Bazan ufuk, baştan başa bir lohusa şerbeti kızıllığmdadır; sıcaktır, dumanlıdır, karanfil kokulu iç ısıtıcıdır. Havada yeni doğmuş gibi çocuk odası mahremiyeti sezersiniz. Tabiidir ki, bu odanın havasını hepiniz bilir, hatırlarsınız. Çöreotu, a-nason, üzerlik, meme başında veya çocuk dudağında kalan bir damla tomurcuklanmış süt, yaş tülbent, mangal ve güğüm gibi bir sürü ufak tefek şeylerin birleşmesinden hâsıl olan ve bana, nedense, Hindistan'ı, Çin'i düşündüren koku...

Sonbahar guruplarında her rengi, en koyusundan en uçuğuna kadar bulursunuz. Şam fıstığının biraz da boyalı kalem içine benzeyen yumuşak, hamurlu filizliğiyle çağla bademinin tüylü yeşilliğine, tatlı limonların cilâlı şansından mısır püsküllerinin beyaza yakın sarışınlığına, sonra bir demirci ocağının göbeğinden tutuşmuş, etrafı siyah katmerli derin kızıllığına kadar, hepsini... Tatlı limonun kabuğu, kabukların, fikrimce, en nazlısıdır, mesamatı görünen gergin, taze bir cilttir, deridir, biraz sıkınca bu derinin üzerine, benek benek, ancak çocuk dudaklarının üstünde görebileceğimiz parlak ter damlaları dizilir, baygın bir rayiha serperek...

Bu mevsimde akşamların üzerimizde renkli cibinlik gibi hafif ve okşayıcı bir iniş, bizi incitmeden etrafımıza bir sarılışı vardır. Günler kısalmış, yorucu olmaktan kurtulmuştur; güneş eşyanın sırtına keten tohumu lapası gibi ateşi ciğerine işleyerek yapışmaz; ılık suya batmış tülbent hafifliği ve okşayışıyla sardır. Işık, göz yakan keskin skkeliğini kaybetmiştir; artık bu sarıya bakan ziyada, yumurta, zeytinyağı, limon karışmış, kremleşmiş bir mayonez yumuşaklığı bulurum ve tıpkı bir levrek tabağı gibi okşayıcı bir örtüşle sarıp sarmaladığını görürüm...

Refik Halid Karay, Makiyajlı Kadın, ist, 1943

Yakup Kadri Ankara'da. (1934) başkent Ankara'yı dünü, Cumhuriyet'in ilk yıllan ve gelecek ütopyası aşamalarında anlatır. Bu romanın başkişileri hemen hep istanbul'dan 'Ankara'ya gelmişlerdir; yetiştikleri istanbul'la Anadolu kenti Ankara a-rasında şaşırtıcı bir gelgite kapılmışlardır. Aynı yadırgayış, Kurtuluş Savaşı sırasında bir Anadolu köyüne çekilen, istanbullu paşa oğlu, kolunu kaybetmiş Ahmet Celâl' in y«fo«wdaki (1932) serüveninde de işlenmiştir, istibdat döneminde Fransa'ya kaçan Jön Türkler'in yıkımlı hikâyesi niteliğindeki Bir Sürgün (1937) II. Abdülhamid dönemi istanbul'undan izdüşümler aktarır, iki ciltlik Panorama (1953-1954) Cumhuriyet dönemini geniş bir perspektiften, sayısı hayli fazla kişiler aracılığıyla anlatmayı denemiştir.

Romancı, son romanı Hep O Şarkfda. "bir eski devir hanımı" olan Münire'nin hatıra defterinden yola çıkar görünerek, değerlerini yitirmeye mahkûm payitaht istanbul'u, Nafi Molla Konağı'nı, bir Boğaziçi yalısını, Abdülmecid'in tahta çıkışından II. Abdülhamid'in ilk 20 yılına açılan zaman diliminde aktarır. Bireysel söylemin ağır bastığı eserde, devirlerin siyasi ve toplumsal genel görünümü, bilinçli bir seçimle, arka planda bırakılmış, ne var ki, her birinin birey üstündeki derin ruhsal etkisi inceden inceye saptanmıştır. Yakup Kadri'nin belki de en yalın romanı olan Hep O Şarkı, kırık bir aşk hikâyesi çerçevesinde, çöken Osmanlı împaratorluğu'nun ve payitaht istanbul'un çok hüzünlü bir tutanağı niteliğindedir.

Modern Türk romanının kurucularından Yakup Kadri, görüldüğü gibi, eserlerinde istanbul'u odak almış, şehrin geniş tarih yelpazesinden yararlanarak, dönemlerin bir çizelgesini çıkarmış ve son 150 yılın istanbullu kimliğini deşmiştir.



Bibi. N. Akı, Yakup Kadri Karosmanoğlu, Ankara, 1960; C. Kudret, Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman, II, Ankara, 1970; K. Akyüz, Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri, Ankara, 1969; S. ileri, O Yakamoz Söner, ist., 1987; Ş. Aktaş, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ankara, 1987; A. Oktay, Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı 1923-1950, Ankara, 1993.

SELÎM iLERi




Yüklə 8,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   712   713   714   715   716   717   718   719   ...   877




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin