Ünden bugüN



Yüklə 8,87 Mb.
səhifə854/877
tarix09.01.2022
ölçüsü8,87 Mb.
#93648
1   ...   850   851   852   853   854   855   856   857   ...   877
KILIÇ ALAYLARI

"Taklid-i seyf', "türbeler ziyareti" de denmiştir. Cülustan(~0 sonra yeni padişahın Eyüb Sultan Türbesi'nde kılıç kuşanması ile Fatih'in türbesini ziyaret etmesi geleneklerini kapsayan alaydı. Bu tören güzergâhının uzunluğu, ayrıca padişahın tahta çıkışıyla ilgili olması nedeniyle diğer a-laylardan(->) daha görkemliydi. Halkın katılımı da fazla olurdu.

Tahta çıkan yeni padişahın izleyeceği siyaset, kendi saltanatından önceki durum ve tanrıdan dileği dikkate alınarak kuşanması için bunlara uygun kutsal bir veya iki kılıç seçilirdi. Örneğin islam dünyasının koruyuculuğunu üstlenmek isteyen bir padişah için Hz Ömer'in ya da Halid bin Ve-lid'in, Yavuz'un kılıcı öngörülürdü. Bu siyaset, kuşanılan kılıçla simgelendiği gibi, yayımlanan cülus hatt-ı hümayunlarında da vurgulanırdı. Genellikle ilk hafta içinde ve müneccimbaşmm belirlediği uğurlu bir günde, denizden (Haliç suyolundan) veya karadan (Divanyolu-Edirnekapı-Eyüp) Eyüb Sultan Türbesi'ne gidip kılıç kuşanılması geleneği, rivayete göre II. Mehmed (Fatih) tarafından başlatıldı. İstanbul'un fethini izleyen günlerde, Akşemseddin(->) Ebu Eyyub el-Ensarî'nin(->) gömülü olduğunu saptadığı yerde Fatih'in beline kılıç bağlayıp yeni fetihlere öncülük etmesi için dualarda bulundu. II. Bayezid de (hd 1481-1512) Amasya'dan istanbul'a gelip tahta oturduktan sonra bu geleneğe uydu ve dönemin nakibüleşrafı tarafından beline kılıç bağlandı. Edirne'de tahta çıkan II. Ahmed (hd 1691-1695) ve II. Mustafa (hd 1695-1703) ile kılıç alayı yapılmayan V. Murad (hd 1876) dışında VI. Mehmed'e

(Vahideddin) (hd 1918-1922) kadar 27 padişah için istanbul'da kılıç alayı düzenlendi. Edirne'de tahta çıkan III. Ahmed'in (hd 1703-1730) kılıç alayı ise istanbul'a gelişinde yapıldı.

Ahmed Rasim, Tarih ve Muharrir adlı eserinde, yabancı kaynaklarda bulduğu bir bilgiye dayanarak Bizans imparatorlarının da Eyüp'ün, Defterdar tarafındaki bir semtinde bulunan özel bir kilisede patriğin e-linden taç giydiklerini anlatır ve bununla Osmanlı padişahlarının Eyüp'te kılıç kuşanmaları arasında bağlantı kurar. Yabancı bazı kaynaklarda da kılıç alayının, Avrupa hükümdarlarının taç giyme törenlerine koşut bir gelenek olduğu vurgulanmıştır. Ancak, eski Islami gelenekler arasında, hükümdarların ve sefere çıkan komutanların Hz Muhammed'in veya sahabe komutanlardan birinin kılıcını kuşanmaları bilindiğinden, kılıç alayının anlamı itibariyle îslami programı bakımından da Ortadoğu ve Bizans gelenekleriyle zenginleşmiş bir tören olduğu kabul edilebilir.

Osmanlı kanunnamelerinde ve vaka-nüvis tarihlerinde ise kılıç alaylarına pek az yer verildiği, buna karışlık geç dönem teşrifat defterlerinde ayrıntılarıyla açıklandığı saptanmaktadır.

16. yy'da tahta geçen padişahların kılıç alaylarına ilişkin ayrıntılara ise kaynaklarda rastlanmamaktadır. Bununla birlikte, örneğin II. Selim'in (hd 1566-1574), III. Murad'ın (hd 1574-1595) tahta çıkmak ü-zere istanbul'a geldiklerinde Eyüb Sultan Türbesi'ne gidip kılıç kuşandıkları bilinmektedir. I. Ahmed'le (hd 1603-1617) resmi alaylar sırasına giren bu törende, şeyhülislam, nakibüleşraf, çelebi efendi gibi dince özel saygınlığı olan birisinin, padişahın beline kılıç bağlaması ve asması da (taklid-i seyf, ta'lik-i seyf) kural olmuştur. 17. yy'ın başında, bir süre "türbeler ziyare-

ti" olarak adlandırılan bu geleneğin kurallara bağlanması, 17. yy'm sonlarına doğrudur. Bu dönemde yerleşen gelenek, 19. yy' daki Tanzimat yeniliklerine değin değişmeden devam etmiştir. Teşrifat defterlerindeki ayrıntılara göre, saraydan Eyüp'e karadan gidiş, denizden dönüş veya denizden gidiş, karadan dönüş boyunca alayın icrası şöyle olmaktaydı:

Kılıç alayı için bir gün önceden protokole dahil görevlilere tezkireler yazılarak ertesi sabah saray alay meydanında "kis-ve-i mahsusa" denen tören giysili olarak bulunmaları duyurulurdu. Sadrazam, kallavi, beyaz üst ve divan bisatlı atla, şeyhülislam ferve-i beyza ve saçaklı atla, kaptan-ı derya esvab-ı divani ile ulema sımfındaki-ler örf ve muvahhidî kürklerle, defterdar, hacegân, müderris, şeyh, ocak ağası, kapı-cıbaşı, müteferrika, çavuş konumundakiler divani esvap denen özel giyimleri ve üniformalarıyla, ocak askerleri de (kapıkulları) beyaz börk, geniş mavi şalvar ve kırmızı pabuç giyinmiş olarak saraya gelirlerdi. Kapıkulları, Bâb-ı Hümayun'dan Eyüp'e kadar Divanyolu-Uluyol boyunca ve iki taraflı "safbeste-i selam" denen biçimde ve aralıklı dizilirlerdi. Bunların görevi düzeni ve güvenliği sağlamak, mevkib-i hümayun denen kortej geçerken de selam durmaktı.

Saray avlusunda mevkib hazırlanınca padişaha haber verilir, o da atla Orta Kapı' dan çıkar, çavuşlar ilk alkışı yaparlar, kapının sol tarafında duran sadrazam, şeyhülislam ve kaptan-ı derya padişahı selamlarlar, sadrazam at üstünde eğilir, bir alkış daha yapıldıktan sonra alay hareket ederdi. En önde "yedek" denen, elde yedilen ve takımları çok mükemmel 32 at götürülürdü. Bunlardan 12'sine altın kaplı kalkanlar bağlanması da gelenekti. Yedeklerin arkasında padişahın sarığını taşıyan tülbend




Yüklə 8,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   850   851   852   853   854   855   856   857   ...   877




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin