HİPPODROM
76
77
HİPPODROM SARNICI
Hippodrom ve çevresi: 1. Spina, 2. Tapu Kadastro Müdürlüğü, 3. Türk ve islam Eserleri Müzesi, 4. Marmara Üniversitesi Rektörlük binası, 5'. Sultan Ahmed Külliyesi, 6. Sphendone, 7. Alman Çeşmesi, 8. Carceres, 9. Dikilitaş, 10. Burmak Sütun, 11. Örme Sütun, 12. Lausos Sarayı, 13. Ayia Eufemia Kilisesi, 14. Antiohos Sarayı, 15. Zeuksippos Hamamı, 16. Numera, 17. Firuz Ağa Camii.
Mimari
Helenistik Bizantion'un dışında kalan bir vadiye yapay bir teraslama ile yerleştirilen Hippodrom, III. Bölge'de yer almaktadır. Konumu, simetri aksında bulunan ve bugün de büyük ölçüde mevcut olan a-mtlar sayesinde oldukça doğru olarak sap-tanabilmektedir. Günümüzde Sultanahmet Meydanı olarak adlandırılan bu açık alan, çevresindeki yapılaşma dolayısıyla Bizans dönemindeki büyüklüğünü yitirmiştir. Alanın bugünkü zemin seviyesi de yapıldığı döneme göre yaklaşık 5 m daha yukarıdadır. Sultanahmet bölgesinde gü-neybatı-kuzeydoğu doğrultusunda yerleşmiş olan Hippodrom, yapıldığı tarihte 117 m genişlikte ve 420-440 m uzunluğunda, bir ucu yuvarlatılmış dikdörtgen planlı bir yarış alanıdır. Bu alanın güneybatı bölümü, bu noktada oldukça eğimli olan Araziyi düzeltmek üzere, her biri ayrı ayrı tonozla örtülü 25 adet hücreden oluşan büyük bir altyapı ile kapatılmıştır. Hippodrom'a ait personel, malzeme ve servis odalan ile hayvanların barındığı kısımları içeren ve "sphendone" veya "sp-hendo" olarak adlandırılan bu bölüm, bir yarım daire oluşturmaktadır. Sphendone altyapısı üzerinde yer alan 37 sütunlu galeri (peripatos), bu alanı güneyde arena kotunda sınırlayarak, Hippodrom'un güneybatı ucunda bir manzara platformu o-luşturmaktadır.
Alan kuzeydoğu yönünde Mese'ye(->) doğru çok katlı anıtsal bir yapıyla sınırlanır. Ana girişin de yer aldığı bu noktada kemerli kapılar bulunmaktadır. Yapının zemin katında araba ve atların durduğu 10-12 ahır (carceres) yer alır. Carceres bugünkü Alman Çeşmesi'nin(-») yerindeydi. Üst katlar ise yarış gruplarına ait özel mekânlardır. Halkın, Hippodrom'daki tribünlere ulaşmasını ve yarış sonunda da hızla ve kolayca dağılmasını, saray ileri gelenlerinin ise arenayla bağlantısını sağlayan diğer kapılar ise yapının uzun kenarları ü-zerinde yer alır. Bunlar doğuda Kathis-ma Sarayı'na açılan kapı (Monopatos) ile Büyük Saray'a açılan kapı, batıda ise Nek-ra ve Laussos (veya Antiokhos) kapılarıdır. Nika İsyanı sırasında ölenlerin gömülmüş olması nedeniyle Hippodrom'un imparatorluk locasının karşısında yer alan kuzeybatı bölümü de buradaki kapıyla birlikte Nekra olarak adlandırılmıştır.
Hippodrom'un güneydoğu cephesinin yaklaşık ortalarında "stoma" yer alır. imparatorluk muhafızlarının bulunduğu stoma, sütunlu bir galeri olarak yarış alanı ile aynı seviyede düzenlenmiştir. Stoma'nm 24 mermer sütunu üzerinde yükselen imparatorluk locası (kathisma), tüm Hippodrom'a hâkim konumu ve gösterişli biçim-lenişiyle alandaki oturma düzeninden fark-hlaşır. Kathisma, imparatorun kabul, bek-leme-dinlenme salonları ve Hippodrom'la bağlantıyı sağlayan geçiş alanları ile küçük bir saray oluşturmaktadır. Kathisma Sarayı, diğer taraftan dairesel bir merdiven ve geçişlerle imparatorluk sarayına ve kiliseye bağlanmaktaydı. Bu yapıların birbirlerine böyle yakın bir ilişki içinde plan-
lanmış olması imparatora saray-Hippod-rom-kilise üçgeni arasında halka görünmeden dilediğince hareket etme olanağı sağlıyordu.
Yaklaşık 80 m genişliğindeki yanş alanını (pelrna) 30-40 basamak kadar yükselen mermer oturma sıraları çevrelemektedir. Bu basamakların altında yarış pistine açılan sütunlu, büyük hazırlık mekânları, üzerinde ise tüm Hippodrom'a hâkim bir güleri bulunmaktaydı. Hippodrom'un sphendone yönündeki oturma sıralan ise ko-lonatlı kısmın (peripatos) üzerinde düzenlenmiştir.
Güneybatı-kuzeydoğu doğrultusunda uzanarak Hippodrom'un simetri eksenini oluşturan spina üzerinde çok sayıda sütun ve heykel yer almaktaydı, istanbul'da euripus olarak da adlandırılan spina, The-odosius Obeliski'nin kaidesindeki araba yarışlarına ilişkin rölyefte de betimlenmiş-tir. Bugüne kadar yapılan kazılarda, spina duvarına rastlanmamıştır. Bundan dolayı spinanın, anıt-heykellerin tümünün üzerinde yer aldığı uzun ve alçak bir duvar parçası mı olduğu, yoksa bu anıtların belli bir düzen içinde yan yana dizilmesiyle oluşmuş bir ekseni mi tanımladığı sorusu henüz açıklık kazanmamıştır.
Hippodrom'un ortasında yükselen anıt-dikilitaşlardan sadece 3'ü günümüze kadar gelmiştir. Bunlar Dikilitaş(-»), Bur-malı Sütun(-») ve Örme Sütun'dur(->).
Hippodrom'un uzun ekseni üzerinde, Dikilitaş ve Örme Sütun'un yanısıra bunlarla aynı doğrultuda dizilmiş 7 sütun daha yer almaktaydı. Yine bu eksen üzerine zeminde kare bir plan oluşturacak şekilde dizilmiş dörtlü bir sütun kümesi de yerleştirilmişti. Spinanın yanısıra, Hippodrom' un duvarları da çok sayıda anıt, heykel, büst ve resimlerle görkemli bir biçimde bezenmişti.
Sphendonenta kolonatları arasında da atlı heykeller yer almaktaydı. Bunların büyük bir kısmı zaman içinde yok olmuş veya başka yerlere taşınmıştır. Bunlar arasında II. Teodosios (hd 408-450) tarafından Sakız Adası'ndan getirilerek Hippodrom'a dikilen ve 1204'teki Latin istilası sırasında Venedik San Marco Kilisesi'ne götürülen 4 at heykeli sayılabilir.
Belirli zamanlarda önünde dans gösterileri yapılan fıskiyeli havuzun (piala) Hippodrom üzerindeki yeri bilinmemekle birlikte, imparator locasından rahatça izlenebilecek şekilde konumlanmış olduğu düşünülmektedir.
406, 491, 497-498, 507 ve 532'de çoğu kez halk ayaklanmalarının neden olduğu yangınlar, Hippodrom'da özellikle oturma sıraları ve tonozlu kısımlarda büyük ölçüde tahribata yol açmıştır. Oluşan hasarlar her defasında kısa sürede onarılmaya çalışılarak alanın kullanımında kesinti olmamasına çaba gösterilmiştir. 532'de-ki Nika Ayaklanması'nda hasar gören Kathisma Sarayı ve basamaklarının yenilenmesi sırasında ise burada yapılan yarışlara birkaç yıl ara verilmesi gerekmiştir, Sphendone, şiddetli bir deprem nedeniyle kesin olmayan bir tarihte oldukça hasar
görmüş, tonozlarında strüktürel problemler oluşmuştur. Yapıyı sağlamlaştırmak a-macıyla cephedeki büyük açıklıkların içi tuğla örülerek kapatılmış, iç kısımlar kemer ve payandalarla desteklenerek güçlendirilmiştir. Erken ortaçağda bu hücreler ve bunların açıldığı koridorun sonlan kapatılarak, altyapı kapalı bir sarnıca dönüştürülmüştür.
10-11. yy'da oturma sıraları, bu kez de şiddetli bir fırtına nedeniyle hasar görmüştür. 12. yy'a gelindiğinde Bizans kent yaşamının vazgeçilmez elemanı olan Hippodrom'un strüktürel açıdan oldukça zayıflamış olduğu söylenebilir. Latin istilası sırasında talan edilen alandaki bronz heykellerin bir kısmı eritilmiş, bir kısmı da italya'ya taşınmıştır. Bu sırada bir de yangın geçiren Hippodrom'un oturma sıralarının büyük bir bölümü tahrip olmuştur. Bu tarihten sonra Hippodrom eski görkemini yitirmiştir, imparatorluğun son döneminde Konstantinopolis'e gelen gezginler tarafından yapılmış olan gravürlerde, uzun ekseni üzerinde yer alan anıtlar, sphendone üzerindeki sütunlu galeri ve az sayıda basamak dışında Hippodrom'u tanımlayan başka bir eleman gözükmemektedir.
19. yy'ın ortalarından itibaren Hippodrom'da arkeolojik kazı, araştırma ve sağlamlaştırma çahşmalan başlar. Çeşidi gruplarca sürdürülen ve öncelikle alan içindeki anıtları kapsayan çalışmalar sırasında Dikilitaş, Burmalı Sütun ve Örme Sütun özgün zemin seviyesine kadar açılarak o-narılmıştır. 20. yy'ın başında Hippodrom ve yakın çevresinde sürdürülen arkeolojik kazı ve sondaj çalışmaları sırasında bir tuğla ayak, merdiven ve duvar parçası ile Hippodrom'un oturma sıralarına ait birkaç basamak "in situ" olarak bulunmuştur. Buluntular alanın sınırları konusunda bilgi vermektedir.
Gerek Bizans gerekse Osmanlı döneminde önemli olaylara sahne olan Hippodrom'un üzeri zamanla yapılarla örtülmüş, çevrede oluşan yeni yol dokusuyla zemin üzerindeki izleri yok olmuştur. Anıt-dikilitaşların dışındaki diğer kısımlarının, ileriki tarihlerde alanın üzerinde yapımı planlanan binalara yer açmak üzere yıktırılması veya bu yapılarda devşirme malzeme kullanılması nedeniyle Hippod-rom'dan günümüze fazla bir iz kalmamıştır. Buna karşılık sphendoneyi oluşturan altyapının tonoz sistemi büyük ölçüde korunmuş durumdadır. Yakın bir geçmişte çevresini saran yapıların yıktırılması sonunda, bu kısmın geç antik örgü tekniği gösteren beden duvarları görkemli bir biçimde ortaya çıkmıştır.
Romalıların kente egemen olmalarından sonra 1.000 yıl kent yaşamının en renkli sahnelerinden biri olan Hippodrom bir kozmos simgesi olarak da düşünülmüştür. Kathisma'nın 12 kapısının Zodyak'ı, koşunun yedi turunun yedi katlı göğü, sürücü gruplarının renklerinin gök, deniz, hava ve ateşi simgelediği söylenmiştir. Bizans halkının yaşamını böylesine etkileyen ve anıtsal kalıntıları bugüne kadar gelen Hippodrom, Atmeydanı adı altında Os-
manlı döneminde de kentin törensel yaşamında önemini korumuştur.
Bibi. S. Casson, "TheExcavations"Prelimi-nary Report upon the excavantions carried out in the Hippodrome of Constantinople in 1927, Londra, 1928, s. 1-28; S. Casson-D. T. Elce, 5e-cond report upon the excavations carried out in and near the Hippodrome of Constantinople in 1928, Londra, 1929, s. 1-21; C. Dagron, Naissance d'une Capitale. Constantinople et ses institutions de 330 â 451, Paris, 1974; Gu-illand, Etudes, I, 369-565; E. Mamboury-Th. Wiegand, Die Kaiserpalaste von Konstanti-nopel, Berlin-Leipzig, 1934, s. 39-47; Th. Wi-egand, "Der Hippodrom von Konstantinopel zur Zeit Suleimans der Grossen", Jahrbuch deutsche archâologische institut, XXIII, 1908, s. 1-11; Müller-Wiener, Bildlexikon, 1; F. W. Unger, Queüen der byzantinischen Kunstge-schichte, I, 1878, s. 286-326.
DOĞAN KUBAN-YEGAN KAHYA
Dostları ilə paylaş: |