Ünden bugüN


HEKİMOĞLU ALİ PAŞA KÜLLİYESİ 44



Yüklə 8,87 Mb.
səhifə72/877
tarix09.01.2022
ölçüsü8,87 Mb.
#93648
1   ...   68   69   70   71   72   73   74   75   ...   877
HEKİMOĞLU ALİ PAŞA KÜLLİYESİ 44

45 HEKİMOĞLU ALİ PAŞA KÜLLİYESİ

Hekimoğlu Ali Paşa Camii'nin içinden bir görünüm. Doğan Kuban, 1983

ri yol boyunca sıralanırlar. Koca Mustafa Paşa Caddesi'nde kent merkezinden gelirken yapı perspektifine egemen olan avlunun kuzeydoğu girişi yanındaki büyük sebil, arkasında türbe avlu revakları ve caminin dış avlusunun kütüphane altındaki esas girişi yol boyunca dizilmişlerdir. Eski Arkadios Forumu'ndan surlara uzanan bir yol üzerindeki külliyeye kent merkezinden gelinirken Lale Devri üslubunda-ki en güzel sebillerden biri ve arkasında yeşillikler içinde büyük avlu ve camisi, yol boyunca uzanan kemerler, tonoz ve kubbeleri ile İstanbul kent içi peyzajının özgün köşelerinden birini oluşturur. Caminin

esas girişi Koca Mustafa Paşa Caddesi'nde ve ağır konsollar üzerinde biraz dışarıya taşan kütüphanenin altındadır, iki tarafı nişlerle hafifletilmiş klasik silmeli bir çerçeve içinde yuvarlak kemerlidir.

Büyük bir bahçe gibi düşünülmüş dış avluya yerleşmiş olan külliyenin camii, Osmanlı cami tipolojisi içinde, Sinan'ın geliştirdiği en özgün tiplerden biri olan altıgen baldakenli merkezi mekân geleneğine uygun olarak tasarlanmıştır. Kubbeyi taşıyan altı büyük filayağının Karem duvarlarından bağımsız, poligonal bir baldaken strük-tür oluşturması, Sinan'ın gerçekleştirdiği bir mekân düzenidir ve Osmanlı mima-

Hekimoğlu Ali Paşa Camii'nin planı. Gurlitt,



Konstantinopels, 1907

Hekimoğlu Ali

Paşa

Külliyesi'nin



kuzeydoğudan

görünümü.



Araş Neftçi, 1990

risinin Edirne'deki Selimiye Camii'nde taçlanan ve onu özgün bir üslup yapan yaratıcı şemalarından biridir. Caminin mimarları, daha sonra Laleli Camii'nde de uygulanacak olan bu şemayı 18. yy'da ilk kez burada kullanmışlardır. Cami tasarımının bu yüzyılda oldukça karakteristik diğer ö-zellikleri de, onu Osmanlı mimarisindeki barok mimari eğilimlerin öncülerinden biri yapar. Camiyi yüksek bir subasmana o-turtarak son cemaat mahalline merdivenlerle çıkmak (daha eski dönemlerde de var olan bu yüksek subasman, özellikle geç dönemde yaygınlaşmıştır), yapının düşey boyutlarını vurgulamak bu özelliklerin başında gelir. Yine Selimiye ile başlayan, ö-zellikle altıgen ve sekizgen kubbeli baldaken tipindeki camilerde mihrap bölümünü yarım kubbeyle örtülü bir dikdörtgen hacim olarak kıble duvarından dışarı taşırma, bu camide de uygulanmıştır. Kompleksteki birçok bezemesel ayrıntıda da II. Ah-med döneminin (1703-1730) son yıllarında görülmeye başlanan rokoko motiflerinin kullanıldığı dikkati çeker.

O çağda yaşayanların çok övdükleri ve Şeyhülislam İshak Efendi'nin kitabesinde Mescid-i Aksa'ya eş olduğunu söylediği cami, itina ile inşa edilmiş bir yapıdır. Ne var ki son cemaat mahallinin nereden getirildiği bilinmeyen sütunları üzerindeki başlıklar, sütunlara göre oldukça küçük kalan oranlarıyla, geç bir onarıma işaret e-der. Girişin iki yanında son cemaat mahalline açılan balkon şeklindeki mükebbi-reler 18. yy camileri için karakteristik motiflerdir. Beş açıklıklı son cemaat mahallinin mukarnaslı bir girişi vardır. Fakat mukarnas, özellikle sarkıtlarıyla, külliyenin tümünde hissedilen bir yenilik arayışı i-

çindedir. Yıkıldıktan sonra ahşap bir saçakla örtülü olan son cemaat mahallinin kubbeleri, minaresiyle birlikte 19öO'lı yıllarda yemden yapılmıştır. Giriş kapısının üzerinde ve iki yanında, Şeyhülislam İshak Efendi'nin celi sülüs hatla yazılmış u-zun şiirinin son beyti yine 1147/1734-35 tarihini verir. Dedim İshak tahsin eyleyip tarih-i itmamın / Zihî nev cami-i sadr-i aliyü 'l-kadr-i dâd-âver.

Cami hariminin kuzeydoğu ve güneybatıda iki yan girişi daha vardır. Bu girişler üzerindeki ahşap saçaklar bugün yoktur. İki tarafında demir parmaklıklı pencereler olan bu basık kemerli kapılar üzerinde, küçük bir mukarnas dizisi ve dolama dallarla yapılmış hafif kabartmalar vardır. Dışarıdan girilen bir hünkâr mahfili de olan caminin dışarıdaki rampası yıkılmıştır. Ortadaki altıgen kubbeli baldakenin üç tarafında galeri şeklinde maksureler dolaşır. Bu galerilere dışarıdan ulaşılır. Cami en-teryörünün etkisi, poligonal filayaklarını bağlayan dairesel kornişle tanımlanan kubbe altının, yarım kubbelerle hareketlenen ve çok sayıda pencerelerle aydınlanan çevre duvarları arasında kesin bir kubbeli mekân egemenliğinden kaynaklanır. Yapının dış mimarisinde olduğu gibi içeride de düşey boyut ağırlıklıdır.

Mermer mihrap klasik üslupla rokoko arasında, oldukça karmaşık bir üslupla yapılmıştır. İnce kolonetlerin çevrelediği poligonal mihrabın mukarnaslı nişinin iki tarafında ve kitabesindeki mukarnas dizisinin üzerinde dairesel tacın içinde yine Batı etkili, üç boyutlu dolama dal motiflerinden oluşan kabartmalar vardır. Mermer minber döneminin en iyi işçiliğini örnekler. Burada da klasik bir minber tasarımı içinde akant yapraklı dolama dal motiflerinin ilginç varyasyonlarını gösteren, özellikle minberin korkuluğu üzerinde, sebilin bronz şebekelerindeki üsluba yakın bir bezeme görülmektedir. Minberin yan cephesindeki kemerin üzerinde boya ile yapılmış ve bir revak içinde çiçek buketlerinden oluşan pano bu geçiş döneminin yerli ustalar elinde yorumlanan Batılı etkilerin henüz acemi bir aşamasını örnekler. Cami enteryörünün bir özelliği III. Ahmed döneminde üretime geçirilen Tekfur Sara-yı'ndaki çini atölyelerinde yapılmış çinilerle kaplanmış olmasıdır. Yeşilimsi bir tonun egemen olduğu, mavi ve sarı renkleriyle Tekfur Sarayı üretiminin karakteristik renklerini taşıyan çinilerle yapılmış bu yüzey bezemesinin en ilginç öğesi olan mihrap duvarındaki Kabe ve Mescid-i Haram'ı gösteren büyük pano geç dönem çini sanatının önemli örneklerinden biridir. Çimler maksurelerin ve hünkâr mahfilinin altında duvarları kaplamaktadır. Ahşap ve özgün durumunu korumayan hünkâr mahfilinin duvarlarına ise mavi-beyaz Kütahya çinileri kaplanmıştır. Caminin son cemaat mahallinin sağındaki minaresi, yine 18. yy eğilimleri içinde çok ince gövdeli ve tek şerefelidir. Bu minare 19. yy'da tamir görerek biçimini değiştirmiş, daha sonra kaidesine kadar yıkılarak bugünkü haliyle yeniden inşa edilmiştir. Bu tamirin özgün

ölçüleri ne kadar yansıttığı belli değildir. Caminin dış mimarisi, yükseklik boyutunun vurgusuna karşın, klasik örneklerin dışına pek çıkmamıştır.

Türbe: Hekimoğlu Ali Paşa'nın türbesi tromplu iki kubbe ile örtülü bir dikdörtgen olarak tasarlanmıştır. Bu türbenin avlu cephesinde, özgün olup olmadığı bilinmeyen ve bugün ortadan kalkmış bir ahşap revak bulunuyordu. Kubbelerin birinin altında Hekimoğlu Ali Paşa ve ailesinin, diğerinin altında ise Şeyh Abdal Yakub ve onu izleyen şeyhlerden bazılarının sandukaları vardır. Türbenin dışında, girişin iki yanındaki sofalarda da Hekimoğlu Ali Paşa'nın oğlu ve damadının mezarları vardır. Türbe son şeklini 1986'da yapılan restorasyonda almıştır.

Kütüphane: Külliyenin ilginç bir kütüphanesi vardır. Kütüphane caminin beşik tonozla örtülü bir geçit olarak düşünülmüş kapısı üzerinde inşa edilmiştir. Beşik tonozlu geçidin avlu yönünden bir merdivenle, ayna tonozla örtülü, revaklı büyük bir hayata açılan kütüphane, yine ayna tonozla örtülü aydınlık bir hacimdir. Ortada o çağ için karakteristik kitap rafları vardır. Pencereler üzerinde dolaşan sergen de bu amaçla kullanılmış olmalıdır. 17. yy'dan bu yana vezirler tarafından yaptırılan yapılarda giderek sayısı artan kütüphaneler içinde cami girişi üzerindeki konumu ve büyük açık galerili kompozisyonu ile İstanbul'daki en güzel tasarlanmış yapılardan biridir. Medrese yerine kütüphane yaptırma bu çağın toplum kültürü yaşamında değişen eğilimleri yansıtan bir işaret olarak kabul edilebilir.

Sebil ve Çeşmeler: Lale Devri'nde su ö-ğesinin yapı kompozisyonlarında ne kadar özel bir yer tuttuğu bu külliyedeki çeşme sayısına bakarak söylenebilir. Caminin kuzeydoğusundaki girişle arkadaki türbe arasında yapılan sebil, Şehzadebaşı'nda-ki Damat İbrahim Paşa Sebili'yle birlikte,

Lale Devri bezemesini en olgun tasarımıyla temsil eden yapılardan biridir. Bu kubbeli sebilin geç rokoko karakterli, gerilimli bir desenle tasarlanmış bronz parmaklıkları, 18. yy sebil şebekeleri içinde tektir. Şebekeler üzerindeki küçük panolar-daki şiir Vehbi'nindir. Sebil 1986'da restore edilmiştir. Bir diğer çeşme, avlunun kuzeydoğu girişinin karşısında türbe duvarı üzerindedir. Klasik bir Lale Devri çeşme şeması ve bezemesi içinde burada da dolama dal, belirgin bir yeni üslup gösterisi olarak karşımıza çıkar. Avlu duvarının dışında vaktiyle bulunan bir başka çeşme, yeni yol yapımı sırasında ortadan kalkmıştır. Türbe binasına bitişik, avlu duvarı ü-zerindeki çeşme az girintili sivri kemerli bir niş içinde, Lale Devri motifleri içerir. İki yanında âdeta minyatür boyutunda, rokoko motifli ve küçük yalaklı iki çeş-mecik daha vardır. Yine avlu duvarında filayakları üzerinde de Lale Devri motifleriyle bezeli, küçük yalaklı iki çeşmecik daha yapılmıştır. İstanbul'da en çok çeşme yaptıran devlet adamlarından biri o-lan Hekimoğlu Ali Paşa'nın, külliyesinde-ki çeşmelerin yapılara oranı, paşanın su motifine özel bir eğilimi olduğunu göstermektedir.



Şadırvan: Caminin şadırvanı avluda, cami ile türbe revağı arasında, geniş saçaklı bir poligonal revak altında bulunuyordu. Süheyl Ünver arşivinde bulunan ressam Ali Rıza Bey'e ait bir desende, bu mermer şadırvanın klasik üslupta bir çokgen olduğu ve üzerinde demirden bir koruyucu, muhtemelen telle örtülü bir külahı bulunduğu görülür. 1782'deki büyük yangında türbe saçaklarıyla birlikte bu şadırvan örtüsü de yanmıştır. Şadırvanın kendisi de sökülmüş, 1977 tamirinde sadece alt bölümü yeniden yapılmıştır.

Bu külliyenin ilginç bir özelliği üç kez sadrazam olduktan sonra Kütahya valisi olarak ölen Hekimoğlu Ali Paşa'nın kül-




Yüklə 8,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   68   69   70   71   72   73   74   75   ...   877




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin