Önemli kişiler han, kral gibi seçkin kişilerden veya toplumun kabullen
diği bir kahramandan ibarettir.
Söyleyiş milli dil tarzındadır.
Oldukça uzun yazılardır.
Milli nazım ölçüsü kullanılmıştır.
Konuları bakımından savaş, deprem, yangın, mizah, ünlü kişilerin ya
şamları şeklinde gruplandırma yapmak mümkündür.
TÜRK DESTANLARI
Bir ulusun destan sahibi olabilmesi için: Ulusun halkının hayal gücü
nün en eski çağlarda bile, efsaneler, destanlar yaratmaya elverişli olması,Ulusun tarihinde unutulmaz doğa olayları, büyük savaşlar, güçler, baskınlar, değişik coğrafi çevrelere dağılmalar gibi halkının gönlünde ve kafasında nesiller boyu yaşayacak önemli olayların yaşanmış olması gerekir.
Çok zengin olduğu bilinen Türk destanları ile ilgili bilgiler Arap, İran
ve Çin kaynaklarından elde edilmektedir. Türk destanlarının bir kısmı Türk ve yabancı araştırmacılar tarafından halk ağzından derlenmiştir. Bir kısmına Arap, İran ve Çin kaynaklarında rastlanmaktadır. Bir kısmına Batılı kaynaklarda rastlanırken bir kısmı da Türk aydın ve yazarları tarafından çeşitli dönemlerde, çeşitli nedenlerle, çeşitli dil ve yazılarla kaleme alınmıştır.
Destanlarımızın büyük bir kısmı yazıya oldukça geç geçirilmiş, sözlü
edebiyattaki şekliyle de tamamen yazıya aktarılamamışlardır. Ancak yüzyıllar içinde yaşayıp yeni olaylarla zenginleşmiş Türkün duygu, düşünce ve anılarıyla değer kazanmışlardır.
Araştırmacılar Eski İran ve Yunan destanları ile Türk destanları
arasındaki benzerliklere dikkat çekerler. Destan devri yaşayan uluslararasındaki bu tür alışverişler doğaldır.
Bütün dünya edebiyatlarında olduğu gibi Türk Edebiyatının da ilk ör
nekleri destanlardır. Türk edebiyat geleneği içinde “destan” terimi birden fazla nazım şekli ve türü için kullanılmış ve kullanılmaktadır.
Eski Türk Edebiyatı nazım şekillerinden mesnevilerin bir bölümü ve
manzum hikâyeler,Anonim edebiyatta ve Âşık edebiyatındakoşma veya mâni dörtlükleri ile yazılan veya söylenen ferdî, sosyal, tarihi, acıklı veya gülünç olaylarıtahkiye tekniği(Hikaye teniği) ile çeşitli üslûplarla aktaran nazım türüne ve bu yazıda ele alınan kâinatın, insanlığın, milletlerin yaradılışını, gelişimini, hayatta kalma mücadelelerini ve çeşitli olay ve nesnelerle ilgili sebep açıklayan ve Batı Edebiyatında “epope” terimiyle anılan eserlerin tamamı da Türk edebiyatı geleneği içinde “destan” adı ile anılmaktadır.
Bütün dünya edebiyatlarının başlangıç eserleri olan destanlar, çeşitli
konularda yaradılış hikâyeleri yanında, milletlerin hayatında büyük yankılar uyandırmış bir kahramanın veya tarih olayının millet muhayyilesinde(hayal dünyasında) ortak sembol ve ifadelerle zenginleştirilmiş uzun manzum hikâyeleridir.
Destanlar bütün bir milletin ortak mücadelesini ortak değerler, kural
lar, anlamlar bütünlüğü içinde yorumladığı ve yaşatıldığı toplumun geçmişini ve geleceğini temsil ettiği için dünya edebiyatının en Türkçü eserleri olarak kabul edilirler.
Destanlar her zaman tarihî gerçekleri doğru biçimde nakletmezler.
Des tanlarda tarihi olay ve kahramanlar milletin ortak bilinçaltının, vicdanının istek, beklenti, doğruları ve değerleri ile idealleştirilir. Eski hatıralarla birleştirilerek tarihî gerçekmiş gibi anlatılırlar. Her milletin millî kimlik ve nitelikleri, ortak dünya görüşü, hatıra ve beklentileri yanında kusurları ve yanlışları da destanlarına yansır.
Cihangirlik tutkusu, kuvvet, binicilik ve savaşçılıkyanında verdiği
Söz de durma, acizlere ve mağluplara hoşgörü ile yaklaşma, yardımcı olma Türk destanlarında dile getirilen ortak değer ve kabullerdir.
Türk destanları, kâinatın, insanın, kadının ve erkeğin yaradılışı,
Türk milletinin doğuşu, çeşitli Türk devletlerinin kuruluş gelişme, çöküşleri, zafer ve yenilgileri gibi konularla beraber pek çok sebep açıklayıcı efsaneyi de içinde barındırır.
İlk örneklerinin manzum olduğu kabul edilen Türk destanlarından Kır
gız Türkleri arasında yaşayan Manas destanı dışındabütünüyle günümüze gelebilen örnek bulunmamaktadır.Diğer Türk destanları çeşitli kaynaklarda özet, epizot, hatıra, kısaltılmış seçme metinler halinde bulunmaktadır.
Türk tarihine ana hatlarıyla bakıldığında Türk hayatı fetihlerle başlamış
ve yeni toprakları yurt edinerek gelişmiştir. İlk anayurt olan Orta Asya hiç bir zaman terk edilmemiştir. Türk halkları ilk anayurt olan Orta Asya’dan itibaren dünya coğrafyası üzerinde geniş alana yayılmış ve bugün yedi Türk cumhuriyetinde, pek çok özerk toplulukta ve çeşitli devletlerin idaresinde azınlık halinde yaşamaktadır.
Türk kültürü de tarih ve coğrafyadaki çok boyutluluğa paralel olarak çe
şitlenmiş farklı seviye ve birikimlerle zenginleşerek ve farklılaşarak ancak ilk kaynaktan gelen ortaklıklarını sürdürerek günümüze ulaşmıştır. Bu sebeple Türk destanları da tarihî ve coğrafî çok boyutluluğun getirdiği dil ve kültür dairelerine paralel olarak çeşitlenmiştir.
İLK TÜRK DESTANLARI
Altay - Yakut Dönemi
Sakalar Dönemi
Hun Dönemi
Göktürk Dönemi
Uygur Dönemi
Yaradılış
Destanı
Alp Er Tunga Destanı
Şu Destanı
Oğuz Kağan Destanı
Attila Destanı
Bozkurt
Destanı
Ergenekon Destanı
Türeyiş Destanı
Göç
Destanı
İSLAMİ DÖNEM DESTANLARI
TÜRK MİLLETLERİ
Satuk Buğra Han Destanı
Manas Destanı (En uzun destan)
Cengizname (Cengiz Han Destanı)
Edige
Battalname (Battal Gazi Destanı)
Danişmendname (Danişmend Gazi Destanı)
Köroğlu Destanı
Timur Destanı
Saltukname (Saltuk Gazi Destanı)
Karahanlı
Kırgız
Moğol
Tatar
Selçuklu
Selçuklu
Selçuklu
Tatar
Anadolu Türkleri
DESTANLARIN ÖZELLİKLERİ KISA MADDELER HALİNDE
Bilinmeyen bir dönemden başlar ve 11.yüzyıla kadar devam eder.
Efsaneden sonra bilinen en eski türdür.
Sözlü edebiyat ürünüdür; ancak sonradan yazıya geçirilen destanlar da vardır.
Yazı türleri içinde en uzun olanıdır.
Yunanca karşılığı ‘’epos, epope’’dir.
Destanlar, söylendiği toplum içinde kahraman-bilge bilinen efsanevi bir kişinin etrafında oluşmuş didaktik ögeler taşıyan bir türdür.
Destanlar genelde ‘’kopuz’’ eşliğinde söylenir. Kopuzu çalan kişilere de ‘’şaman, baksı, bahşi, ozan, kam, oyun’’ gibi çeşitli isimler verilir. Bunlar aynı anda din adamı, şair, edebiyatçı ve müzisyendirler.
Destanlar bir toplumun ortak hayat görüşünü yansıtır.
Deprem, göç, kuraklık, bulaşıcı hastalık gibi toplumların hayatını derinden etkileyen olaylar sonucunda yazılır.
Genellikle manzum şeklindedirler. Az da olsa nazım-nesir karışık olan destanlar da vardır. Destanlar da şiir olan bölümler yarım uyaklı, redifli dörtlüklerle ve 11’li hece ölçüsüyle söylenir.
Olağanüstü olaylar ve kahramanlar vardır.
Destan kahramanları yarı tanrısal nitelikler taşıyan han, hakan ve kağan gibi kişilerdir.
UYARI 1: Destanlar ‘’doğuş(çekirdek), yayılma(oluşum), yazılış(derleme/tespit edilme)’’olmak üzere 3 safhada oluşur.
UYARI 2: Türk destanları henüz 3. aşamayı tam olarak tamamlamamıştır.
Destanlar doğal ve yapay(suni) olmak üzere 2 gruba ayrılır:
DOĞAL DESTAN: Yazarı belli olmayan(anonim), İslamiyet öncesi dönemde yaşanmış olayları konu alan sözlü destan türüdür.
YAPAY(SUNİ)DESTAN:Yazarı belli olan, daha yakın zamanda yazılan ve olağanüstü durumlara daha az yer veren destan türüdür.
Doğal Destanların Özellikleri
Türk Destanlarının Özellikleri
1.Anonimdir.
2.Manzumdur.
3.Gerçek bir olaydan hareketle yazılmıştır.
4.Yer ve zaman belirsizdir.
5.Ait oldukları ulusun geçmişinden izler taşır.
6.Olağanüstü, masalımsı ayrıntılar ve mitolojik
1.Dörtlüklerden oluşmuştur.
2.Yarım uyak ve redif kullanılmıştır.
3.Dil, katıksız Türkçedir.
4.Gerçek ve olağanüstü olaylar karışıktır.
5.Olaylar belli bir coğrafyada geçer.
6.Tarihi, dini ve milli değerlere yer verilir. Ögeler içerir.
DİĞER ULUSLARA AİT DOĞAL DESTANLAR
Gılgamış Sümerler (Dünyada bilinen en eski destan)
Yaratılış Altay-Yakut (Bilinen Türk destanlarının en eskisi)-(İslamiyet öncesine aittir.)(Radloff derlemiştir.)
İlyada ve Odysseia Yunan (Homeros tarafından derlenmiştir.)
Nibelungen Alman
Chansen de Roland Fransa
Cid İspanya
Mahabarata, Ramayana Hindistan
Kalevela Fin (Dr.Lönnrot tarafından derlenmiştir.)
İgor Rus
Şehname İran (Firdevsi tarafından derlenmiştir.)
Şinto Japon
Robin Hood, Beowulf İngiltere
YAPAY(SUNİ) DESTANLAR
YabancıTürk
1.Kurtarılmış Kudüs Tasso (İtalyan) 1. Genç Osman Destanı Kayıkçı Kul Mustafa
İSLAMİYET ÖNCESİ DÖNEMDE OLUŞTURULAN TÜRK DESTANLARI
YARATILIŞ:Dünyanın nasıl yaratıldığını, insan ırklarının nasıl meydana geldiğini ve şeytanın nasıl bir kötülük unsuru olduğunu, Türklerin düşüncesine göre izah etmektedir. İki ana bölümden oluşur: ‘’Yerkürenin yaradılışı ve İnsanın yaradılışı’’.
ALP ER TUNGA DESTANI: Türk-İran savaşlarıyla Alp Er Tunga'nın yiğitliklerinin anlatıldığı destanlardır.
ŞU(SAKA): İskender ile Türkler arasındaki savaşların ve Hükümdar Şu'nun destanıdır.
OĞUZ KAĞAN DESTANI: Hun Hükümdarı Mete'nin yiğitliklerini, ülkesini genişletip oğulları arasında nasıl bölüştürdüğünü anlatan destandır.
ATİLLA DESTANI: Batı Hun imparatoru Atilla’nın M.S. V. asırda Avrupa’ya korkulu zamanlar yaşatmasını anlatır.
BOZKURT DESTANI: Savaşta yaralanan bir Türk'ün, dişi bir kurt tarafından kurtarılmasını, korunmasını ve Türklerin sözü edilen kurtla bu Türk'ten çoğaldığı anlatılır.
ERGENEKON DESTANI: Bir yenilgi sonunda Ergenekon'a çekilen Türklerin orada çoğalıp, bir demir dağı erittikten sonra öçlerini alışlarını anlatan destandır.
TÜREYİŞ DESTANI: Uygur hakanının, üç kızını insanoğluyla evlendirmeyi uygun bulmayarak, tanrıyla kızlarının evlenmesi ve Uygur Türklerinin bu evlenmeden çoğaldığı anlatılır.
GÖÇ DESTANI: Türklerin, Kutsal taşı Çinlilere vermeleri üzerine, tanrı tarafından cezalandırılmaları kuraklığın başlaması nedeniyle de göç etmeleri anlatılır.
İSLAMİ DÖNEMDE OLUŞTURULAN TÜRK DESTANLARI
SATUK BUĞRA HAN DESTANI: Destanda Karahanlı hükümdarı Satuk Buğra Han’ı İslam dinini kabul etmesi ve İslamiyet’i yaymak için verdiği mücadele anlatılır. Destan 9.ve10.yüzyıllarda oluşmuştur.
MANAS DESTANI: Müslüman Kırgızlarla Putperest Kalmuklar arasındaki mücadeleleri anlatır. Destan 11 ve 12.yüzyıllarda oluşmaya başlamıştır.
CENGİZNAME (CENGİZ HAN DESTANI): Cengiz Han’ın soyu, doğumu, fetihleri ve etkileri hakkındaki genel halk rivayetlerinden derlenmiş, tarihi bir destandır. Orta Asya’da yaşayan Türk boyları arasında 13.yüzyılda doğup gelişmiş bir destandır.
EDİGE:Altınordu Hanlığı’nın 15.yüzyılda Timurlar tarafından yıkılışı anlatılmaktadır. Destanın kahramanı Altınordu Hanı Edige Mirza Bahadır’dır. Edige Mirza Bahadır’ın devletini ayakta tutmak için verdiği büyük mücadeleler, ölümünden sonra 15.yüzyılda destanlaştırılmıştır.
BATTALNAME (BATTAL GAZİ DESTANI): 8.yüzyılda Emevi-Bizans savaşlarında ün kazanan, Türkler arasında Seyyid Battal Gazi adıyla benimsenmiş bir Arap komutanının efsanevi yaşamı çevresinde oluşan bir destandır. Diğer Anadolu Türk destanları olan Danişmendname ve Saltukname’ye kaynaklık etmiştir. 8,9,10 ve 11.yüzyıllardaki bazı tarihi olayları da içine alan Battalname 12.ve 13.yüzyıllarda nesir biçiminde yazıya geçirilmiştir.
DANİŞMENDNAME (DANİŞMEND GAZİ DESTANI): Anadolu’da Danişmendlilerin kurucusu olan Melik Danişmend Gazi’nin etrafında 11.yüzyılda oluşmuş, 13.yüzyılda yazıya geçirilmiş bir destandır. Danişmend Gazi, Battal Gazi’den farklı olarak Arap değil bir Türk’tür.
KÖROĞLU DESTANI: İslami dönemde oluşmakla beraber dini bir özellik taşımayan bir destandır. Anadolu’da oluşan bu destanda Köroğlu, hem kahraman hem de saz çalıp şiir söyleyen bir aşıktır. Aşık Köroğlu (16,17.y.y.) ile destan kahramanı Köroğlu’nun aynı kişi olması mümkün değilse de bu iki kişilik halk zihninde birleştirilmiştir. ’’Tüfek icat olundu mertlik bozuldu.’’ sözü ünlüdür.
TİMUR DESTANI: Cengiz Han’ın soyundan gelmediği halde Çağatay hanlığında önemli başarılar kazanan, Maveraünnehir’e tek başına hakim olarak kendi imparatorluğunu kuran Timur’un(1336-1405) hayatını ve savaşlarını konu edinir.
SALTUKNAME (SALTUK GAZİ DESTANI): Saltukname, 13.yüzyılda Anadolu ve Rumeli’nin fethi sırasında önemli rol oynadığı rivayet edilen kahraman bir evliya olan Sarı Saltuk’un hayatını anlatır. Destan 15.yüzyılda Cem Sultan’ın talimatıyla Ebu’l Hayr er Rumi tarafından yedi senelik bir çalışma sonucunda yazıya geçirilmiştir. Saltukname’de Sarı Saltuk Hz.Muhammet(S.A.V.) soyundan Battal Gazi’nin torunlarından, kafirlere karşı cihatla ve Müslümanlığı yaymakla görevli biri olarak anlatılır.
SAV
Sav, İslamiyet öncesi Türk edebiyatında atasözünün karşılığıdır.
Bir düşünceyi, bir deneyimi, bir öğüdü, en az sözcükle kısaca anlatan
kalıplardır. Biçim olarak bir düz yazı tümcesi veya bir şiir dizesi gibi olabilirler. İslamiyet öncesi Türk edebiyatına ait savların kimileri küçük ses değişiklikleriyle, Türkçede bugün de yaşamaktadır.
İslamiyet öncesi Türk edebiyatına ait en güzel savları XI. yüzyılda Kaş
garlı Mahmud’un yazdığı Divânü Lûgati’t Türk adlı eserde görüyoruz.
Örnekler
Günümüz Türkçesiyle
Aç ne yimes, tok ne times.
Alın arslan tutar, küçin sıçgan tutmas.
Bir karga birle kış kelmes.
Böri koşnısın yimes.
Ermegüke bulıt yük bolır.
Efdeki buzagı öküz bolmas.
İt ısırmaz, at tepmes time.
Tag taga kavuşmas, kiş kişike kavuşur.Yılan kendi egrisin bilmes, tefi boynın eğritir.
Kanıg kan bile yumas.
Aç ne yemez, tok ne demez.
Al (Hile) ile aslan tutulur, güç ile sıçan tutulmaz.
Bir karga ile kış gelmez.
Kurt komşusunu yemez.
Tembele bulut yük olur.
Evdeki buzağı öküz olmaz.
İt ısırmaz, at tepmez deme.
Dağ dağa kavuşmaz, kişi kişiye kavuşur.
Yılan kendi eğrisini bilmez, deve boynun eğri der.
Kanı kanla yıkamazlar.
YAZILI EDEBİYAT
YAZILI DÖNEMİN GENEL ÖZELLİKLERİ
Yazılı Edebiyat, Türkler arasında yazının kullanıldığı devirlerde başla
yan bir edebiyattır.
Eldeki en eski ürünler 5. ve 6. yüzyıllarda yazıldığı tahmin edilen Ye
nisey Krıgızlarına ait balbal ‘adı verilen mezar taşlarıdır. Ancak bu yazıtlar, adlar ve birkaç sözcükten oluşan Türkçe sözlerden ibarettir. Bu yazıtlardaki alfabe daha sonraki dönemlerde kullanılan Göktürk alfabesine göre ilkel bir nitelik taşır.
Yazılı edebiyata ait en önemli örnekler 8.yüzyılda dikilen ve günümüze
dek ulaşan GökTürk Kitabeleri’dir. Bu yazıtlara bugün Moğolistan’da bulunan GökTürk Kitabeleri, Orhun Irmağı’nın eski yatağı üzerinde bulunduğu için Orhun Yazıtları (Anıtları/Kitabeleri) denmiştir. GökTürk Kitabeleri’de Yenisey Yazıtları gibi dikili taşlar üzerine Göktürk alfabesiyle yazılmıştır.
Yazıtlarda Doğu Göktürklerin tarihinden, komşularıyla olan ilişkile
Rin den savaşlarından ve yönetiminden söz etmektedir.
Canlı bir söylev dili ve üslubu vardır.
Bu yazıtlar, Türk dili tarihi açısından önemli belge niteliği taşır.
Türklerin yazıyı kullanmasıyla başlar.
Yazılı dönem eserlerinde edebi bir dil kullanılmıştır.
Yazılı eserlerde döneme özgü özellikler görülür.
MS 8. yüzyılda yazılan Göktürk Yazıtları (Göktürk Kitabeleri, Orhun Abideleri/Anıtları) ile Uygur metinleri Türk edebiyatının ilk yazılı ürünleri kabul edilmektedir.
8. yüzyıldan önce yazıldığı bilinen Yenisey Yazıtları’nda gelişmiş bir
Türkçe kullanılmadığı için bu yazıtlar ilk yazılı örnek olarak değerlendirilmez.
Arkeolojik kazılarda deriler üzerine yazılmış olarak bulunan dini Uygur
metinleri de ilk yazılı edebiyat örneklerimizdendir.
Göktürklerde, Gök Tanrı inancı vardır. Gök Tanrı inancı Göktürk Yazıtları’na da yansımıştır.
Göktürkler milli bir alfabe olan Göktürk alfabesini kullanmışlardır.
Uygurlar Budizm ve Maniheizm inancının yansıdığı metinler yazmış
lardır. Uygur alfabesini kullanmışlardır.
Bu dönemde hem dini hem din dışı konular işlenmiştir.
Türkler tarih boyunca geniş coğrafyalara yayılıp birçok kültürle etkile
şime girdikleri için Göktürk, Uygur, Mani, Brahmi, Arap ve Latin alfabeleri gibi birçok alfabe kullanmışlardır.
Türklerin kullandığı ilk alfabe, milli nitelikler taşıyan Göktürk alfabesidir (38 harften oluşur, soldan sağa ve yukarıdan aşağıya yazılır.)
Göktürk alfabesinden sonra Uygur alfabesi kullanılmıştır. (14 harflidir, sağdan sola doğru yazılır.)
Uygur alfabesinin ardından İslamiyet’ten sonra Arap alfabesi kullanılmıştır. Arap alfabesinden sonra ise Latin alfabesine dayalı yeni Türk alfabesi kullanılmıştır.(Sıralama Göktürk, Uygur, Arap ve Latin alfabesi şeklindedir.)