(Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller. (Bakara Suresi, 9)
Ed Husain
Quilliam Vakfı'nın kurucuları, çalışanları ve bu kişilerle yakın bağlantısı olan kişilerin geçmişleri, yazıları, sosyal medya paylaşımları incelendiğinde ortaya ilginç bir tablo çıkar: Birbirinden çok farklı ülkelerde, farklı sosyal çevrelerde yaşıyor gibi görülen bu insanlar, ortak bir felsefeyi savunmakta, daha da önemlisi bu felsefeyi yaygınlaştırmak için uğraşmaktadırlar.
Bu kişilerin mantıkları ve üslupları şaşırtıcı derecede birbirine benzerdir. Hatta öyle ki, kullandıkları cümleler dahi birbirinin aynıdır. Alıntılarına yer verdikleri yazarlar veya şairler, kullandıkları fotoğraflar, övdükleri şahıslar hep aynıdır. Çoğunlukla eziklik duygusu yaşayan bu şahısların, bunu örtbas edebilmek için, kendilerini toplumdan üstün gören, ukala üslup kullanmaları dikkat çeker. Bu kişiler çoğunlukla birbirleriyle açık veya örtülü bağlantılıdırlar. Birbirlerini över, ön plana çıkarır, yazılarını ve yorumlarını paylaşır, bu şekilde birbirlerine desteklerini gösterirler.
Hiç şüphesiz bu ilginç yapılanmayı tam teşhis edebilmek için, bu çevrenin merkez noktalarından biri olan Quilliam Vakfı'nın kurucusu Ed Husain'in felsefesini ve faaliyetlerini ayrı olarak ele almak gerekir. Ed Husain'in hayatı, içinde yer aldığı projeler, bağlantıda olduğu çevreler geniş bir açıdan değerlendirildiğinde, ilk domino taşına dokunulmuş gibi tüm gerçekler ardı ardına açığa çıkacaktır.
Ed Husain, Quilliam Vakfı'nın ikinci kurucu üyesidir. Bangladeş asıllı bir aileden gelen Ed Husain'in gerçek adı Muhammed Mahbub Husain'dir. Peygamberimiz (sav)'in ismi olan "Muhammed" ismini taşımaktan –Haşa- utandığı için yerine "Ed" ismini kullanmayı tercih etmiştir. Radikal kökenlidir; geçmişte Hizb ut-Tahrir örgütünde bulunmuştur.
Kendi yazılarında kendisini "İslam'ın ruhunu kaybetmiş", "Kuran'la bağlantısı kalmamış", "İslam'ı politik amaçları için kullanan", "iki yüzlü ve iki ruhlu" bir insan olarak tanımlar.
Husain, 2010 yılı itibarıyla kıdemli üye olarak Amerikan derin devletinin dış politika konusunda yönlendirdiği düşünce kuruluşu CFR'a (Council on Foreign Relations) katılmıştır. Şu an ise, Irak savaşının ve milyonlarca Müslümanın katledilmesinde öncü rol oynayan Tony Blair'in kurduğu, Tony Blair İnanç Vakfı'nda kıdemli danışman ve strateji direktörü olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. Fakat halen Quilliam Vakfı'nın İngiltere danışma kurulu üyesidir ve ABD'de vakfın uzantısı olan bir kuruluşta danışmanlık yapmaktadır. Vakfın sayfasında Ed Husain için "İngiltere medyası, hükümeti, politik ve sivil kuruluşları ve dini organizasyonları ile yakın ilişkilerini sürdürmeye devam edecektir" denmektedir.
Yakın ilişki içinde olduğunu itiraf ettiği "İngiltere medyası, hükümeti, politik ve sivil kuruluşları ve dini organizasyonları"nın aslında İngiliz derin devletinin farklı kolları olduğunu söylemeye gerek yoktur.
Ed Husain'i, kendi vakfı bünyesindeki düşünce kuruluşunda yönetici konumuna getiren Tony Blair da, şahsen Quilliam Vakfı'nın hükümetten fon alabilmesi için lobi faaliyeti yapan kişilerden biridir.
Bu kısa özgeçmişinden anlaşıldığı gibi Ed Husain, İngiliz derin devleti ile anılan birçok kuruluşla yakın ilişkiler içindedir.
Geçmişinde Hizb ut-Tahrir gibi çeşitli radikal örgütler içinde yer alması kendisini şu an bulunduğu noktaya getirenler için bulunmaz bir imkan olmuştur. Böylece "İslam alemini yakından tanıyan, Müslümanların gerçeğini bilen insan" imajı kolaylıkla oluşturulmuştur. Bu imaj, gerek İslam alemi gerekse Batı'ya yönelik propagandada önemli bir dayanak noktasıdır. Batı'ya "Bakın bu insan Müslümanların iç yüzünü biliyor, onların arasından geliyor, bunu iyi değerlendirin" mesajı verilirken, İslam alemine ise "Bu size yabancı biri değil, çekinmeden onunla bağlantı kurun" denilmekte böylece her yerde rahat faaliyet yapabilmesi sağlanmaktadır. Husain, 2003 ve 2005 yılları arasında Şam'da ve Cidde'de yaşamıştır. Bu süre içinde de o bölgelerdeki Müslüman toplulukları, grupları ve kişileri gözlemlemiş, kimlerle yakın bağlantı içinde olması gerektiğini, kimleri nasıl kullanabileceğini tespit etmiştir. Bu tespitlerini ilerleyen yıllarda Müslümanlar aleyhinde kullanmıştır.
Suudi Arabistan'da bulunduğu sırada yaptığı bu çalışmayı kendi kitabında şöyle anlatır:
Suudi Arabistan'da kalırken Asya kökenimi asla ortaya çıkarmadım. Keçi sakalım ve iyi Arapçam sayesinde birçok kişi beni Arap sanıyordu. Beni "gerçek bir Suudi" zannediyorlardı. Gerçek kökenlerimi sakladığım için diğer türlü öğrenemeyeceğim birçok bilgiye ulaştım.
Nitekim daha sonra Suudi yönetimi tarafından Ed Husain'in ülkeye girişi yasaklanmıştır.
"Çeşitli ülkelerde, devlet yöneticileri ve hükümet temsilcileri ile yakın ilişkileri bulunan ve uluslararası strateji çalışmaları yapan insan" imajı Ed Husain'e geniş bir faaliyet alanı sağlamıştır. Aslında İngiliz derin devleti tarafından Ed Husain'in hareket kabiliyetini artırmak için oluşturulmuş olan bu imaj, özellikle İslam ülkelerinde, söz konusu düşünce kuruluşlarının zihniyetine yakınlaşma potansiyeli bulunan kişilerin tespit edilmesine ve onların yönlendirilmesine olanak sağlamıştır. Bu sayede hem İslam ülkelerinde hem de Batı'da istediği gibi çalışmalar yürüten Ed Husain, savunduğu felsefeyi kolay benimseyebilecek kişileri tespit etme ve onları hedefleri doğrultusunda yönlendirme imkanı bulmuştur. İlk planda konferanslar ve toplantılar düzenlenerek ya da internet ve sosyal medya üzerinden doğrudan iletişime geçerek bu kişilere ulaşmıştır.
Çoğu zaman faaliyette bulunulacak ülkeye çeşitli işbirliği ve ittifak önerileri yapılmakta, o ülkeye yardımcı olunuyor izlenimi verilmektedir. Daha sonra, yönlendirmeye açık kişilere uluslararası platformda kariyer olanakları sunularak bunlar etki altına alınmakta, bir süre sonra ise bu kişiler yaşadıkları ülkeler aleyhine bir bilgi kaynağı olarak kullanılmaktadır.
Ed Husain'in kurguladığı ve daha önce detaylarını verdiğimiz PREVENT programı da, aslında söz konusu düşünce kuruluşlarının Müslümanlara yönelik bakış açısını belgelemektedir. Bu proje Müslümanların hayatlarının her anının denetim ve kontrol altında tutulmasının, bu yolla ezilmelerinin bir başka adıdır. Hiçbir suça karışmayan Müslümanlar da dahil olmak üzere, tüm Müslümanlar hakkında casusluk faaliyeti yapılmasını içeren söz konusu proje, sadece Müslümanlar tarafından değil, insan haklarının üstünlüğüne inanan herkes tarafından şiddetle eleştirilmiştir.
Burada şunu belirtmek gerekir ki, her devlet, güvenliği ve huzuru sağlayabilmek için vatandaşlarının faaliyetleri hakkında bilgi sahibi olma hakkına sahiptir. Ancak bu, hiç kimseye, kişilerin anayasal özgürlüklerini ihlal etme hakkı tanımaz. Tüm sivil hareketler, ülkelerin anayasalarına dayalı olarak hukuk içinde kalarak denetlenmelidir; ancak masum bireylere potansiyel suçlu muamelesi yapılamaz. Dolayısıyla insanları, özellikle de Müslümanları, her an suç işlemeye hazır olarak görüp, bu kişilerin özel hayatları da dahil tüm yaşantılarını her an her dakika gözlemlemek hukuka uygun değildir. Böyle gayri hukuki projeler ancak derin devlet zihniyetiyle üretilip hayata geçirilebilir. Nitekim Liberty İnsan Hakları Grubu yöneticisi Shami Chakrabarti de, Ed Husain'in geliştirip savunduğu söz konusu proje hakkında şunları söylemiştir:
Bu proje, modern zamanda, İngiltere'deki masumların düşüncelerini ve inançlarını hedef alan en büyük yurtiçi casusluk programıdır. Bu, masumlara yönelik bilgi toplama programı ve insanlara da, tavırlarından dolayı değil, sırf inançlarından dolayı yöneltilmiş bir casusluk programıdır.383
Böyle bir faaliyetin, Müslümanlara yakınmış gibi görünen bir vakıf üzerinden yapılması çok daha vahim bir durumdur. Açıktır ki, söz konusu vakıflar büyük bir perdeleme görevi görmekte, İngiliz derin devletinin özellikle Müslümanlara yönelik ezici ve tahakküm altına alıcı planlarını uygulamaya koymaktadır.
Dostları ilə paylaş: |