Üst Akıl İngiliz Derin Devletinin İçyüzü Cilt


Saniyeler İçinde Gelen Felaket



Yüklə 2,09 Mb.
səhifə15/215
tarix09.01.2022
ölçüsü2,09 Mb.
#94361
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   215
Saniyeler İçinde Gelen Felaket

Japonya, Uzakdoğu'da ticaret yollarına hakim fakat sıradan bir ülke konumundayken, İngiliz-Japon ittifakı istikrarlı bir şekilde devam etmişti. I. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında İngiltere Başbakanı Lloyd George ve Dışişleri Bakanı Lord Curzon, Japonya ile anlaşmanın yenilenmesini istemişlerdi. Çünkü Japonya, gücünü artırmaktaydı ve Japonya ile bir anlaşmazlık durumunda Avrupa kendini koruyamayacaktı. Bu ise, en fazla, İngiltere'nin Uzakdoğu'daki sömürgelerini etkileyecekti.

II. Dünya Savaşı'na doğru yol alırken Churchill'in isteği ise, İngiliz-Japon anlaşması yerine İngiliz-ABD anlaşmasıdır. Bu anlaşma dahilinde ABD'den, İngiltere'nin Pasifik ve Asya'daki sömürgelerini koruması için garanti istenecektir.

Amerika, İngiltere'yi koruma yönünde bir garanti vermemiştir ama 1922'de İngiltere, Fransa ve Japonya ile Washington Antlaşması'nı imzalamıştır. Bu antlaşma, I. Dünya Savaşı sonrasında gitgide hızlanan silahlanma yarışını kısıtlamak amacıyla yapılmıştır ve imza sahibi ülkelerin donanmalarını belli bir ölçünün üzerinde büyütmesini engellemektedir. Ancak II. Dünya Savaşı'na doğru giderken bu antlaşmayı bozan taraf Japonya, bundan şiddetli tedirgin olan ise İngiliz derin devleti olmuştur. Japonya, kendi donanmasını genişletmiş, İngiltere ise arkasında ABD garantisi olmadığından, Uzakdoğu'da Çin, Japonya ve Rusya karşısında yalnız kalmıştır.

II. Dünya Savaşı'na gelindiğinde, İngiltere'nin 4 uçak gemisine karşılık Japonya'nın 10 uçak gemisi, İngiltere'nin 159 uçağına karşı Japonya'nın 400 uçağı vardır. Savaşa Japonya'nın dahil olması İngiliz derin devleti için büyük bir risk olacaktır. Ancak beklenen olmuş, Japonya savaşa dahil olmuştur. İngiliz derin devleti, İngiltere'nin askeri açıdan Japonya'yı yenemeyeceğini çok iyi bilmektedir. Dahası, Japonya o dönemde, Çin'in elinde bulunan İngiliz sömürgesi Hong Kong'u işgal etmiştir. İngiliz derin devletinin himayesindeki isimlerden Churchill, Hong Kong'un askeri yöntemlerle geri alınamayacağını şu sözlerle ifade etmiştir:

Bunların hepsi mahzurlu. Eğer Japonlar bize savaş açarsa, Hong Kong'u elimizde tutma veya orayı boşaltma konusunda en ufak bir imkanımız kalmaz. Orada zayiat vererek kayıpları artırmak oldukça akılsızca olur. Askeri karargahları artırmak yerine onları sembolik bir orana gelecek şekilde azaltmalıyız... Savunulamaz pozisyondaki kaynaklarımızı ziyan etmekten kaçınmalıyız. Japonya çok önceden İngiliz İmparatorluğu'na savaş açmayı düşünecektir ve Hong Kong'da iki tabur da olsa, altı tabur da olsa, Japonya'nın seçimi konusunda bir değişiklik olmayacaktır. Keşke orada daha az taburumuz olsaydı, ama herhangi bir şekilde harekete geçmek dikkat çekici ve tehlikeli olacaktır.48

Görülebildiği gibi Churchill, Japonya'ya karşı güçsüz olduklarını açıkça kabul etmektedir. Japonya'yı yenebilecek yegane güç, elinde nükleer imkanları olan ABD'dir. Entrikalarla savaşa çekilen ABD, İngiliz derin devletinin bu kirli işini halledecektir. Plan budur.

ABD, ilk atom bombasını, 6 Ağustos 1945 sabahı Enola Gay isimli bir bombardıman uçağı ile Japonya'nın Hiroşima şehrine attı. 3 gün sonra, 9 Ağustos 1945 günü ise ikinci atom bombası, Bockscar isimli uçaktan Nagazaki'ye atıldı. Japon şehirleri, bu iki bomba ile silinip gitti; içindeki yüz binlerce masum insan ile birlikte.

Atom bombalarına giden süreç gibi atom bombalarının korkunç sonuçları da İngiliz derin devleti ve o dönemde derin devlet himayesinde olan ABD komutanları tarafından ısrarla gizlenmiştir. Amerikalı General Douglas MacArthur'un, bombanın atıldığı bölge ile ilgili detaylı bir sansür uygulaması getirdiği bilinmektedir. Japonya vekilliği görevini aldıktan sonra ilk yaptığı şey, Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan bombaların korkunç sonuçlarını belgeleyen bütün fotoğraf kanıtlarına el koymak ve onları yok etmek olmuştur. Neyse ki, günümüze ulaşan belli sayıda resim, o dönemde yaşanan trajediye bir nebze de olsa ışık tutmuş ve bu felaketin dünyadan gizli kalmasını önleyebilmiştir. Fakat getirilen sansür, kuşkusuz o döneme ait pek çok gerçeğin gizli kalmasına yol açmıştır.49

1995 yılında Smithsonian Enstitüsü, atom bombalarıyla ilgili tarihi belgeleri gözler önüne seren bir sergi açmak istemiştir. Ancak İngiliz derin devletinin yoğun baskıları sonucunda Smithsonian, atom bombası trajedisinin içerik bakımından önemli kısımlarının hepsini sansürlemek zorunda kalmıştır. Kuşkusuz sansürlü bölümlerin ortaya çıkması, atom bombasının verdiği tahribatı gözler önüne serecek ve bu durum, beraberinde atom bombası kararının sorgulanmasını getirecektir. İngiliz derin devleti, bu sorgulamaya 70 yıldan fazla bir zamandır izin vermemiştir. Bundan sonra da engellemek için elinden geleni yapacaktır.

Amerikalı doktor ve yazar Gary G. Kohls, bu konuyu şöyle özetlemiştir:



Elbette Smithsonian tarihçilerinin başına silah dayanmıştı, ancak arbedede şirket kontrollü ana akım medya –ve dolayısıyla kamuoyu– şu önemli tarihsel noktayı öğrenemedi: Savaş 1945 ilkbaharında, yazın atılan atom bombaları olmadan bitebilirdi; dolayısıyla binlerce Amerikan deniz piyadesi ve askeri için Okinawa kan banyosu olmayabilirdi. Aynı zamanda Amerika'nın Japonya'ya kara müdahalesi gerçekleştirmesine – bu, uluslararası savaş suçu ve insanlığa karşı suç tanımına denk gelecek şekilde savunmasız sivil nüfusa karşı atom bombalarının kullanılmasını meşrulaştıran propaganda kampanyasının temelidir – gerek olmazdı.50

İngiliz derin devletinin II. Dünya Savaşı sırasındaki ve sonrasındaki politikası, tüm karanlık işleri için "ABD'yi ön plana çıkarma" şeklinde olmuştur.

İngiliz derin devleti gerçeğinin farkında olmayan bir kısım tarihçi ve yazarlar, II. Dünya Savaşı'ndan sonra güç dengelerinin değiştiği ve dünyaya hükmeden İngiltere'nin artık yerini ABD'ye bıraktığı şeklinde hatalı bir analiz yaparlar. Oysa güç dengeleri değişmemiştir. O tarihte ve sonrasında da arka plandaki derin güç daima İngiliz derin devletidir. İngiliz derin devleti, ön plana ABD'yi çıkarmak istemiş, böylelikle savaşan, zayiat veren, suçlanan tarafın, kendisi yerine ABD olmasını istemiştir.

Dikkat edileceği gibi, ABD'nin himayesi altına aldığı her yer, asıl olarak İngiliz derin devleti tarafından sömürülmektedir. İngiliz derin devleti, kendince ustaca bir stratejinin ardına gizlenmiştir. Tarihin bundan sonraki bölümünde ABD "tek suçlu" görünümüne bürünmüştür. Elbette bu konuda, İngiliz derin devletinin himayesindeki ABD Başkanları ve devlet adamları da -bilerek ya da bilmeyerek- büyük rol oynamışlardır.

Rusya, İngiliz derin devleti tarafından her zaman büyük bir tehdit olarak görülmüştür. Bunun sebebi İngiliz derin devletinin, klasik "böl, parçala, yönet" stratejisine dayalı emperyalist hedeflerinin önündeki en büyük engel olarak Rusya'yı görmesidir.

Nitekim İngiliz derin devleti, II. Dünya Savaşı'nda sözde müttefiki olan Rusya'yı her bakımdan yenilgiye uğratma arayışı içine girmiştir. Atom bombası, bu konuda da İngiliz derin devletine bir güç kazandırmıştır. İngiliz derin devleti, Rusların 8 Ağustos tarihinde Japonya'ya karşı savaş ilan edeceğini ve bunun sonucunda da galip hale geleceğini bilmektedir. Hong Kong başta olmak üzere, Japonya'dan alınacak olan savaş ganimetlerini Rusya'ya kaptırmak gibi bir niyeti yoktur. İlk atom bombasının atılışı, işte bu nedenle 6 Ağustos tarihinde gerçekleşmiştir; yani Rusların savaş ilan edecekleri tarihten iki gün önce... Böylelikle bu pay, Ruslara teslim edilmemiştir.

Winston Churchill, The Second World War (İkinci Dünya Savaşı) isimli kitabında Japonya'ya atom bombası atılacak olmasının Sovyetler Birliği'nden gizli tutulduğunu ve saldırının hızla yapılmasının sebebinin, Japon anakarasına Sovyet saldırısını engellemek olduğunu kabul etmiştir.51

Rusya'ya karşı kullanılan bu inisiyatif, sonraki yıllarda ABD-Rusya arasında başlayacak ve nükleer tehditleri içerecek Soğuk Savaş'ın da başlangıç noktasıdır aslında. İngiliz derin devleti bu yolla, ellerini hiçbir şeye bulaştırmadan, iki süper gücü karşı karşıya getirmiştir. ABD'nin Rusya'ya aldığı tavır, sonraki yıllarda İngiliz derin devletinin Rusya tehdidinden korunmasını sağlayacaktır. Çünkü süper güç ABD, artık İngiliz derin devletinin elinin altındadır.

Burada, İngiliz derin devletinin ABD'yi, sürekli olarak "Rusya'ya karşı atom bombası kullanma" konusunda teşvik ettiğini de önemle belirtmek gerekir. Son dönemde ortaya çıkan FBI kayıtlarına göre, derin devletin önemli piyonu Churchill, eğer Kremlin bir atom bombasıyla silinip giderse, bu durumun "Rusya'nın dengesini ele almayı" kolaylaştıracağını belirtmiştir. Churchill, bu konuda ABD'yi kullanarak, Rusya problemini her zamanki zalimane yöntemleriyle ortadan kaldırmayı planlamıştır. Bunun için özel olarak Başkan Harry Truman'ı ziyarete giderek onu ikna etmeye çalışmıştır. İki atom bombasını İngiliz derin devletinin teşvikleriyle tereddütsüz olarak Japonya'ya atma kararı veren Truman, neyse ki bu defa akılcı davranarak, teklifi reddetmiştir.52

Hiroşima'ya atılan atom bombasında tahminlere göre 140 bin sivil hayatını kaybetti. Yüzbinlerce kişi de, acı verici yanıklar, radyasyon hastalıkları, kan kanseri, anemi nedeniyle ağır ağır öldü ve tedavi edilemez enfeksiyonlar kalanların da ömrünü kısalttı. Sonraki nesiller ise korkunç radyasyon kaynaklı hastalıklardan, kanserden ve erken ölümlerden etkilendi ve bu, günümüzde bile devam ediyor.

II. Dünya Savaşı'nın bedeli ağırdır. 53 milyondan fazla kişi hayatını kaybetmiştir. Bunların %60'ını siviller oluşturmaktadır. Bu savaş, sivil katliamların rahatça yapıldığı ve bu katliamları kimsenin sorgulamadığı dehşetli bir akıl tutulmasıdır. II. Dünya Savaşı sonrasında 40 milyon insan yaşadığı yerleri terk ederek mülteci ve göçmen durumuna düşmüştür. Savaşın toplam maliyetinin 1996 yılı değerleriyle 8 trilyon dolar olduğu hesaplanmıştır. Şehirler yakılmış, yıkılmış, halklar perişan edilmiş; soykırımlar, toplu katliamlar yaşanmış; dünya, daha önce görmediği bir dehşeti yaşamıştır. Bu felaketlerin odağında ise, delillerini saydığımız şekilde İngiliz derin devleti vardır.

Savaş sonrası dünya, tam olarak İngiliz derin devletinin planladığı bir şekle gelmiştir. O dönemde adeta İngiliz derin devletinin idaresinde olan Milletler Cemiyeti kurulmuş, İngiliz derin devleti için oldukça önemli görülen Rusya tehdidi, ABD'nin devreye girmesiyle dizginlenmiştir. Sağlanan bu altyapı, "Yeni Sömürgecilik" mekanizmasını başlatmıştır. İngiltere, artık bir imparatorluk değildir; fakat yeni sömürgecilik, İngiliz derin devletine istediğini fazlasıyla verecektir.




Yüklə 2,09 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   215




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin