Financial Times, Daniel Dombey imzalı haberinde, "muhalefetteki siyasetçilerin ve bazı gözlemcilerin Taksim'deki protestoyu, Hükümetin giderek artan baskıcı yönetiminin bir sonucu olarak gördüklerini" belirtmiştir.
Financial Times olaylar sırasında İstanbul'da bulunan bir İngiliz profesörün yazdığı mektubu yayımlamıştır. Dundee Üniversitesi'nde Enerji, Petrol ve Maden Hukuku ve Politikaları Kürsüsü Başkanı olan Profesör Peter Cameron mektubunda Türk Hükümetini "Sovyet tarzı yaklaşım" sergilemekle suçlamıştır.
BBC, olaylar sırasında Borsa İstanbul'da %10'un üzerinde bir düşüş gerçekleştiğini iddia etmiş, Türk Lirası'nın da değer kaybettiğine ve bu durumun "yatırımcıları endişelendirdiği"ne dikkat çekmiştir.
Protestolar sırasında dikkat çeken "Duran Adam", her ne kadar bir protesto şekli olsa da, aslında spontane oluşan bir durum değildir. Duran Adam eylemini başlatan E. G.'nin, daha önce Sorosçu devrimlerle gündeme gelen Sırbistan'da defalarca bulunduğu ve orada çeşitli etkinliklere katıldığı ortaya çıkmıştır. Bu etkinlikler şöyledir:
"Body" (vücut) 22. Festival Grad Theatre City Budva, Ukus Mora Budva, Karadağ
"Scar" (yara) 12. International Festival of Choreographic Miniatures, Raša Plaovic, Belgrad
Aynı şekilde hatırlanacağı gibi Gezi Olayları sırasında bir Alman vatandaşı, Taksim Meydanı'nda piyano çalmıştır. Kuşkusuz müzik, her zaman her yerde desteklenmesi ve övülmesi gereken bir güzelliktir. Fakat aynı kişinin Ukrayna'da ve diğer Sorosçu ihtilal girişimlerinde de ön planda olduğu dikkate alınacak olursa, buradaki hedefin farklı olduğu ortaya çıkmaktadır.455
Duran Adam veya protesto meydanında çalınan piyano, kuşkusuz birer protesto şeklidir ve halkımız, barışçıl olduğu müddetçe bu ve bunun gibi protesto şekillerine başvurmakta elbette özgürdür. Burada dikkat çekmek istediğimiz unsur, "duran adam" gibi kavramların, İngiliz derin devleti tarafından özel üretilen ve çöküşe doğru gitmesi planlanan devletler üzerinde uygulanan bir stratejinin basamakları olmasıdır. Stratejilerin ortak olması, bu tip uygulamaların tek bir beyinden çıktığını göstermektedir. Her ne kadar isimleri farklı, çeşitli vakıflar ve düşünce kuruluşları tarafından destekleniyor gözükseler de, aslında perdenin arkasındaki yapı İngiliz derin devletidir. Şu unutulmamalıdır: Hedefte daima güçlü devletleri, kendi insanlarını kullanarak çöküşe götürme arzusu vardır. Parçalanmış, istikrarsız ülkeler şu anda sadece İngiliz derin devletine hizmet eden piyonlar haline getirilmiştir. Durumun Türkiye'de de böyle olması istenmiş ama buna izin verilmemiştir.
Gezi Olayları sırasında emniyete gönderilen ve mahkemeye intikal eden bir yazıda "Türkiye'de Sırp OTPOR ve Sırp CANVAS örgütleri tarafından bir halk hareketi geliştirilmeye çalışıldığı ve söz konusu kurumların bu konuda ülkemizde eğitim verdikleri" iddia edilmiştir. BBC'nin bu haberler sonrası OTPOR ve CANVAS'ı aklama çabaları ise dikkat çekici olmuştur. Fakat bu çabalar dahilinde şu önemli detay gündeme gelmiştir: Sırp Canvas lideri Popovic, BBC'ye, 2012 yılında, yani Gezi Olayları'ndan sadece bir sene önce İstanbul'da düzenlenen uluslararası güvenlik ve terörizmle ilgili bir konferansa katıldığını açıklamıştır. O konferansı İstanbul'da düzenleyen ise İngiliz Reuters Vakfı'dır.
Soros'un desteklediği devrimlerin bütün süreçleri gerçekte Gezi Parkı eylemleri sırasında da aynı sıralama ile yaşanmıştır. Gençler sosyal medya üzerinden örgütlenmişler, olaylara en büyük destek ise İngiliz ve ABD basınından gelmiştir. Sırbistan'da OTPOR'un başlattığı canlı eylemler, İngiliz ve ABD basınında canlı olarak yayınlanmıştır. Hatırlanacağı gibi Gezi Olayları sırasında da protestolar, CNN International kanalından neredeyse 24 saat canlı olarak yayınlanmıştır. Saniyeleri için milyarlar harcanan bu kanalın, Türkiye'deki protestoları neden bu kadar önemli gördüğü açıklamaya muhtaçtır.
Sosyal Medya Takip Sistemi'nin kurucusu Yasin Kesen'e göre Gezi Olayları'nın şiddetlendiği 31 Mayıs 2013 tarihinde 15.247.000 tweet yazılmıştır ve bunun beş milyonu provokasyon içeren uydurma bilgiden ibarettir.456 Bu aldatıcı tweet'lerin birinde; Avrasya Maratonu'na katılmış insanların resimleri "eylemci çoğunluk köprüyü geçti" mesajıyla Boğaz Köprüsü'nden Taksim'e yürüyüş şeklinde lanse edilmiştir.
Ana akım medyanın bir kısmı da bu dezenformasyona eşlik edenler arasındadır. CNN International, Sn. Recep Tayyip Erdoğan'ın halka seslenişinden çekilmiş olan kalabalığı, "hükümet karşıtı protestocular" olarak tanıtmıştır.457 Ordunun güya harekete geçtiği şeklinde uydurma dedikodular ise sosyal medya ile yaygınlaştırılmıştır. Sokaklarda yüzlerce insanın öldürüldüğü yalanı ağızdan ağıza dolaşmış ve Irak ve Suriye'ye ait vahşet resimleri, güya Taksim Meydanı'na aitmiş gibi provokasyonlar yapılmıştır.
Dezenformasyon, başıboş bir strateji değildir. Dezenformasyon için kullanılan yöntemler genel olarak özel planlanır ve bu plan, bu tip eylemler sırasında kullanılan yaygın bir stratejidir. Genellikle bu yolla halkın kolayca galeyana gelmesi sağlanmaktadır. Ancak İngiliz derin devleti, halkımızın sağduyulu davranacağını belli ki hesaba katmamıştır.
Dostları ilə paylaş: |