Vakiflar dergiSİ


ANADOLU'DA VAKIFLAR VE BAYINDIRLIĞA KATKISI



Yüklə 2,35 Mb.
səhifə2/32
tarix27.12.2018
ölçüsü2,35 Mb.
#87065
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   32

ANADOLU'DA VAKIFLAR VE BAYINDIRLIĞA KATKISI

Doğrudan ve karşılıksız olarak Allah rızası için yardıma ve dayanışmaya yönelik kurumların en hayırlısı ve yücesi kuşkusuz Vakıflardır. Uygulamaları oldukça eskilere iner1. Sosyal adaletin gerçekleştirilmesinde, diğer ülkelerdeki örnekler Türklerdeki vakıf uygulamaları kadar başarılı, yönlendirici ve anlamlı olmamıştır. Bunu zaten İslâm Dini de öneriyordu2. Vakfın çeşitlerini sıraladığımız zaman, çeyiz, evlendirme, hizmetçilere hatta hasta ve sakat kuşlara yardım veya eşya verme dışındakilerin tümü birer bina gerektirir. Böylece, yerleşim alanlarını dolduran taşınmazlarla vakıflar arasında organik bağ kurulmuş olur. Bunların yapılışı, bakım ve onarımı bayındırlık göreviyle bütünleşir. Bunu vakıf-imar ikilemi şeklinde özetleyebiliriz. Sosyal düzende devlet ve yerel yönetim görevleri vakıf yoluyla gerçekleştiriliyordu. Sadece halk kendi konut ticaret ve bunun gibi, yoğunluğu kentten kırsal kesime doğru değişen yapılarını kendisi yaptı.

Göçeri Oğuz boylarını yerleşik düzene yönlendirmek için en uygun ve geçerli yol toprak ile mülktü. Alp, eren, gazi, baba, emre (aşık), abdal, dede, çelebi, ata (ede), ahi ve bunun gibi adlarla kırsal kesime yerleşen öncüler, kendi ürettikleriyle yetinebilmek için toprağı işleyip bağ ve bahçeleriyle çevrelerini de bayındır kıldılar. Moğollar Anadolu’yu yakıp yıktıklarında Cüveyni, Sivas'ı kurtarabilmek için Abaka Han’a yüklü para vermiş ve "Adil Hanımız, seçkinlerin suçunu halktan çıkarmayınız!" derken bilinçli bir koruma örneği vermişti3.

Oğuz boyları Küçük Asya’ya geldiklerinde yerli halk yoksul ve umutsuz olup, kentler yıkık ve boşalmış idi. İlk yerleşmeler bu yapılara oldu. Gayrimüslimlerle komşuluk kurdular, birlikte çalıştılar. Yerleştikleri binaları onardılar. Türk-İslâm hoşgörüsü de buna çok yatkın idi. Siyasal, ticaret ve güvenlik gücü arttıkça, kentlerden dışarı taşılmaya başlandı. Devlet politikası olarak dışardan getirilip yerleştirilenler kent içi ve çevresinde halkalar oluşturdular. Kentin varoşlarına yerleşen göçeriler, giderek burayı kente dönüştürdü ve kendileri de kentli oldular. Toplumda hatırı sayılır kişiler boş arsa ve yerlere genellikle birer mescit yaptırırken ve giderek çevresi yoğunlaşırken, kendi adlarıyla anılan mahalleler oluştu4. Kırsal kesimde bunlara karşılık tarikat yapıları ağırlık kazanıyordu. Giderek yapılarına kendileri de gerekeni eklediler5. Böylece yapı alanı daha da arttı. Kuşkusuz bunlar belli bir plânlamanın aşamaları değildi. Kent veya yerleşik alan tarihsel seyri içinde kendi organikliğini kişisel çabalarla biçimlendiriyor, bazen bilinçli mahalleler bu düzeni biraz daha belirliyordu. Bu yalnız Selçuklu günlerinde Anadolu’nun Türkleşmesinde değil, Beylikler ve Osmanlı günlerinde de böyleydi. Rumeli bunların tam kopyasıdır. Ancak plânlama anlayışı olsun veya olmasın kent oluşumunda doğrudan etkili ve yönlendirici etken yine vakıf yapılarıdır.

____________________________________________________________________________

1 Eti döneminden kalan tabletlerde Eti vakıfları (İ.Ö 1290- 1280), Gümüşhacıköy'deki su vakfiyesi, Uygur Vakfiyeleri (İ.S.12-13. y.y Budist Türklere ait olup Uygurca’dır. İslamiyet buraya ancak 15-16.y.y da girdi). Bakınız:

- Kunter, Halim Baki: Türk Vakıfları ve Vakfiyeleri, İstanbul 1939, sayfa 7, 12, 19, 22.

- Valbella, Dominique: Eski Mısır'da Yaşam, Çeviri: Cem Muhtaroğlu, İstanbul 1992, sayfa 22, 37.

2 Yediyıldız, Bahaeddin: " Türk Kültür Sistemi içinde Vakfın Yeri", Vakıflar Dergisi XX, İstanbul, sayfa 406. "İlim öğreten, su getiren, kuyu kazan, meyva ağacı diken, mescit bina eden, mushaf bırakan ve bir de anası babası için mağfiret dileyen, evlat yetiştirenin sevabı öldükten sonra da devam eder." Hadis.

3 Sümer, Faruk : "Anadoluda Moğollar", Selçuklu Araştırmaları Dergisi I, Ankara 1970, sayfa 6.

4 Kuban, Doğan : "Anadolu Türk Şehri", Vakıflar Dergisi VII, Ankara 1968, sayfa 54.

"….. İslam şehrinin asıl büyük özelliği mahallelerden oluşmasındadır. Toplumdaki etnik ve dinsel farklar bu bölünmeyi belki de zorunlu kılıyordu. ….. Anadolu şehrinin Türkleşmesi 3 yönlüdür. Eski şehirlerin gelişmesi ve değişimi, yeni kentler, mahalleler ….. Kentlerde zaviyeler bir şeyhe bağlı mahalleleri oluşturdu. Osmanlılar Erzurum'u aldıklarında 12 mahallenin 9'u zaviye adıyla anılıyordu. …. Sultanlar, kentin nüfusunu arttırmak için bu şeyhlere tımarlar dağıttılar. …. Ahiler ve dervişler yerleşme düzeninin sigortası oldu.



5 Isparta Atabey Mübarezeddin Ertokuş, Erzurum Yakutiye Medresesine kümbetlerinin eklenmesi gibi. Karaman Alaaddin Ali Bey veya Erzurum Şeyh Hasan Bey Kümbetinin de kuzeyinde herhalde birer cami veya medrese vardı. Bu tür örnekler oldukça çoktur ve bazılarında hangisinin daha sonraki ek olduğu tartışılagelir.

Vakıf-bayındırlık ikilemi için bu bildirimizde 4 ilimizden kısa kesitler vereceğiz. Bunların ilki İstanbul'dur. 29 Mayıs 1453 Salı günü Türkler kenti yıkık, boşalmış gördüler. Halk şaşkın, umutsuz ve yoksul idi. Fatih saray, ticaret ve ilim merkezlerine hemen yöneldi. Anadolu’dan buraya zorunlu yerleştirmeler başladı. Bugün bu mahalleler yine kendi adlarıyla anılmaktadır. O günlerin haritalarında, dergah, tekke, imaret, tabhane gibi yardımcı kurumlar, bozahane, pul çarşısı, mumhane, sabunhane, debbağhane, pazar yeri, ticaret yapıları, sağlık ve spor yapıları, spor alanları ve sporcu tekkelerinin sayıları dikkat çekiyor6. Bunlara darphane, türbe, sarnıç, kalenderhane gibi Türk yapılarını da eklemeliyiz. Yazım defterlerinde Fatih günlerinden 184 cami ve mescit, 181 mahalle (Eyüp yöresinde 8, Kasımpaşa yöresinde 2, Galata'da 61, Boğaziçi ve Üsküdar'da 10 v.b) adı geçer. Fatih ilk kez Eyüp'te ünlü türbeyi yaptırdı. Kısa sürede burası mahalleye dönüşecektir. İstanbul'un kent planlamacılığı açısından ilk bilinçli yerleşimi yine aynı sultanın kendi adıyla anılan ve semte de adını veren Fatih yapı topluluğudur. Kentin alınışında büyük emekleri geçenlere sultan pekçok arsa dağıttı. Akbıyık bunlardan biridir7.

İstanbul'un gelişmesine koşut olarak su gereksinimi de artınca bir "Su Nazırı" atandı8. Fatih'in vakfiyesinde bu amaçla görevlendirilen 10 nefer vardır. Bunlar işlerini iyi bilen, araç ve gereçlerle -özellikle kurşun ustası- donatılmış kişilerdi.

Fatih Sultan Mehmet'in vakfiyesinde, yapıların çevresinin temiz tutulması ve duvarlara yazı yazılmışsa temizlenmesi ile, yazanların cezalandırılmasına ait görevlileri belirtilir. Çevre bilinci açısından bu güzel bir örnektir. Bunların kent ölçeğinde yollara da yöneltilen örnekleri vardır. Sözgelimi; Ahmet Şemseddin Bey’e ait 1832 tarihli vakfiyede, gelir fazlasının Üsküdar'daki İhsaniye Mahallesinin kaldırım onarımına harcanması emredilir. İstanbul Molla Hüsrev Mahallesinden Muradoğlu Mehmet Efendi’nin 1593 tarihli vakfiyesinde belli semt ve yerlerdeki kaldırımların onarımı şartı vardır. Perizat Hatun da 1599 tarihli vakfiyesinde İstanbul Çizmeci Tekkesi ve Mehmet Ağa İskelesine gelince yaptırdığı kaldırımın onarımını belirtir. Sultan 3. Murat'ın kızı Ayşe Hatun, 1602 tarihli vakfiyesinde, daha önce yapımına başlanan imaret, han ve çeşmesinin bitirilmesi yanında kaldırım ve köprüsünün de yapılmasını emreder9.

Yerleşim alanlarını bir anda yok eden yangınlara karşılık, bunların kısa sürede onarımında yine vakıfların öncülüğünü belgeler kanıtlıyor10. Bir önlem ve erken uyarı olarak, Bayezid'deki Yangın Kulesini 2. Mahmut (1808-1839) yaptırmıştı. 3. Murat Döneminde (1574-95) 1579 yılında hazırlanan Yangın Fermanı da bir vakıftır11.

İstanbul'da Kanuni Sultan Süleyman'ın İstanbul'a kazandırdığı su yapıları oldukça kıymetli ve ünlü bayındırlık çalışmalarıdır. Kağıthane su kuruluşu da böylesine bir çabadır.

____________________________________________________________________________

6 Ayverdi, Ekrem Hakkı: "Fatih Devri Sonlarında İstanbul Mahalleleri, Şehrin İskânı ve Nüfusu" Ankara 1958, sayfa 1, 8, 10, 70.

7 Annemin baba tarafının (dedem) bu soydan geldiğini kendileri çok tatlı bir dille anlatırlardı. Dayımın oğlu bu soyadını hala sürdürüyor. Sarayburnu'nda bu adla anılan bir mahalle ile demiryolunun çok yakınından geçtiği bir mescit (özgünlüğü kalmamış), Salacak-Harem sırtlarındaki ahşap ev ve arsalarını öğrenciliğim yıllarından çok iyi anımsıyorum.

8 Nirven, Saâdi Nâzım: İstanbul'da Fatih Sultan 2. Mehmet Devri Türk Su Medeniyeti, İstanbul 1953, sayfa 21 “….Fatih'in Kanunname-i Âli Osmanî"sinde Konya bağları için her dönümüne 30 akçe alınır, bunların da Suyolcuları vardır (rah-i âb). Bu meslek babadan oğula berat hüccetlerle yakın tarihlere kadar geldi. Sayfa 22. Su Nazırları, saray dahil, şehir iç ve dışında tüm su donanımıyla ilgilenirlerdi. Sefer sırasında Hassa Mimarlarıyla yola çıkarlardı.

9 Aygen, Bilge: "Kanuni Sultan Süleyman'ın Kağıthane Su Kuruluşu ve Vakfiyenamesi", Mimar Sinan Hakkında Araştırmalar I. Mimarlık 1965/5.

10 Cezzar, Mustafa: "Osmanlı Devrinde İstanbul ve Yapılarında Tahribat Yapan Yangınlar ve Tabii Afetler", Türk Sanat Tarihi Araştırma ve İncelemeler I, İstanbul 1963, sayfa 327.

11 Sabah Gazetesi 4 Temmuz 1993 Pazar, sayfa 6

2. Kentimiz Diyarbakır'la ilgilidir. Burası Yavuz Sultan Selim (1512-20) günlerinde (1515) Osmanlıların eline geçti. Bıyıklı Mehmet Paşa kentin ilk Osmanlı valisi oldu (1516-20). Adıyla anılan ilk Osmanlı camisi onundur ve vakıf ürünüdür. Diyarbakır'a gelen ilk Osmanlı Padişahı (1535) Kanunî'nin Vali Hüsrev Paşa’ya verdiği emirle İç Kale 2 kat genişletildi. Hüsrev Paşa Medresesi (1521-28), Molla Bahattin (Kozlu) Mescidi (1533-43), Ali Paşa Camisi (1534-37) ve Medresesi, İskender Paşa Camisi (1551), Behram Paşa Camisi (1564-72), Melek Ahmet Paşa Camisi (1587-91) ve bunu izleyen diğer ünlü yapılar birer Osmanlı vakıf ürünüdür.. Diyarbakır, siyasal , stratejik, ekonomik ve kültürel ünü yanında el sanatlarında da çok ileriydi. İpek, pamuk, tiftik, sahtiyan, deri, şişe, çömlek, dokumacılık, bakırcılık ve kuyumculuk önemli dallardandı. Sokullu Mehmet Paşa'nın oğlu Vezir Hasan Paşa, kuyumcular için, Ulu Caminin doğusunda yer alan ve Hasan Paşa Hanı olarak tanınan ünlü Kapalıçarşı ve Hanını yaptırdı (1567). Sonra buna ketenciler çarşısı da eklenecektir. Günümüze erişen bu yapıların tümü vakıf taşınmazları olup Diyarbakır'ı süslerler. Kentin sur dışına taşırılmasında Kurt İsmail Paşa'nın emeği çoktur. Buraya matbaa kurdu (1869) ve ilk gazete yayınlandı. O tarihlerde Osmanlı sınırlarında sadece 24 ilde gazete çıkarılabiliyordu. Seyrantepedeki Cami, Çeşme ve Han onun eseri olup vakıf ürünleridir.

Bir ay kadar önce aramızdan ayrılışının 58. yılını andığımız Eşsiz Atatürk'ümüzün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti ve onun simgesi olan Ankara da başkent oluşunu hemen izleyen yıllarda vakıfların katkısıyla hızla bayındırlığa yöneldi. Anadolu’nun bu küçücük yerleşim alanı, yeni ufuk, umut ve gayretle kentleşiyordu. Gerçi Beylikler Döneminin Ankara'sında Bayramîlerin ve Ahilerin bolca vakıfları vardı12. Ancak şimdi amaç farklıydı. İlk Büyük Millet Meclisi Binası için Kızılbey Vakfı arsa bağışladı. Ulus Heykeli, Ankara Palas, 1. Vakıf Apartmanı (Belvü Palas yıkılıp yerine Merkez Bankası yapıldı), aynı yerde Anadolu Kulübü, 2. Vakıf Apartmanı (şimdi Tiyatronun olduğu bina), 3. Vakıf Apartmanı (Devlet Bale ve Operasının oturduğu bina), Osmanlı Bankasının bulunduğu ada, Doğumevi semtindeki personel lojmanları, Mimar Kemalettin İlkokulu, Hukuk Fakültesi (şimdi Vakıf El Sanatları Müzesi), Türk Ocağı, Numune Hastanesi, Şehit Çocukları için Etimesgut'ta bir yatılı okul, buna bağlı öğretmen lojmanları (şimdiki Etimesgut Yetiştirme Yurdu), aynı yerde askeri birlikler için hamam, hal, işyeri, günümüzde P.T.T.'nin depo olarak kullandığı Ulus'taki Han, Anafartalar Caddesi üzerinde dükkânlar, İşhanı, Kuyumcular Çarşısı hep Vakıflar’ın katkılarıyla oluştu.

Bayındırlık çabalarını hızlandırmak amacıyla vakıflara ait arsaların belediyelere kıymetleri üzerinden satışı (748 sayılı kanun 1926), İmar Plânında gerekli görülen tüm vakıf arsa ve arazileri ile binalarının bedelsiz olarak Ankara İmar Müdürlüğüne verilmesiyle ilgili Kanun (1351 sayılı kanun 1928), Türkiye genelinde Vakıfların elinde bulunan tüm taşınır, taşınmaz mal varlığı ile vakıf suları ve hatta mezarlıklar ilgili belediyelere bırakıldı (831 sayılı sular kanunu ve 1580 sayılı Belediyeler Kanunu'nun 160. maddesi). Ülkenin kalkınmasından yana bunlardan daha büyük bir katkı düşünülemezdi13. Bunun yanında toplumsal içerikli Darüşşafaka, Ankara'da Sağlık Bakanlığı, Şehitlikler, İmar Cemiyeti, Milli Eğitim Bakanlığı Cemiyeti, Çocuk Esirgeme Kurumu, Veremle Mücadele Cemiyeti gibi kuruluş ve dernekler Vakıf gelirlerinden hep yardım aldılar14.

____________________________________________________________________________

12 Ülgen, Hilmi Ziya: "Vakıf Sistemi ve Türk Şehirciliği", Vakıflar Dergisi IX, Ankara 1971, sayfa 23.

13 Öztürk, Nazif: "Ankara'nın Kuruluşunda Vakıfların Rolü", Vakıflar Dergisi XX, Ankara 1988, sayfa 394.

14 Ateş, İbrahim: "Hayır ve Sosyal Hizmetler Açısından Vakıflar", Vakıflar Dergisi XV, Ankara 1982, sayfa 72. Ayrıca sayfa 76'da:" Köşk Kasabası sakinlerinden Merhum Hacı Hasan Oğlu Ahmet Ağa'ya ait Vakfiyede (1758) mezarlığın bakım ve onarımı (.... ve kasaba-i mezküre kurbunda bina eylediğim kabristan tamiri,....)

Bursa'nın gelişmesinde büyük katkıları olan Vali Ahmet Vefik Paşa'nın aşağıda belirteceğimiz şehircilik çabası da vakıfların, yurt bayındırlığına katkısına güzel bir örnektir. İbrahim Paşa Camisinden gelen yol, Kara Şehir Camisi yakınındaki Çıkmaz Sokakla birleştirilerek Manavoğlu Konağı bahçesi ve İslâhane bahçesinden yararlanılarak iki yeni yol açılmış ve Rüşdiye Okulu bahçesinden Akbıyık Caddesine indirilmiştir. Buna Hoca Alizade Camisi Yolu, Mesih Paşa Hamamı Caddesi ve Hacılar Camisi Yolu bağlanır. Bu belediyecilik çabası, 7 özel sokağın ana caddeyle birleşmesini sağlamış, mahalleleri birbirine bağlamıştır. Tüm bunlar vakıfların olduğu yerde ve onların meşrutalarından yararlanılarak sağlanmıştır. Gemlik Yolu da böyledir (1864). Cevizlikten Zambaklı Mektep yanına kadar bir saatlik uzaklık, düz olarak Ahmet Vefîk Paşa günlerinde gerçekleştirildi. Yol bu meydanla bahçenin ortasından geçmiş ve yine bu caminin batı yönde yandan fazlasına rastladığı için mahalleli ve vakıf katkıda bulunarak bu adaların arsaları satın alınıp geri kalan yere bu cami için gelir getirmek amacıyla yeni vakıflar yaptırılmıştır15.

Vakıf-Bayındırlık ilişkisine kuşkusuz daha pek çokları eklenebilir. Biz burda birkaç örnekle yetinme durumundayız. Yukarıdaki açıklamalar şöyle özetlenebilir:

- Herbir Vakıf yapısı yerleşik alanın en ufak birimi olup bayındırlık çabasının tam kendisidir.

- Yapı toplulukları (Külliye) bu katkıyı daha da arttırır.

- Yangın, deprem (v.b) sonucu yok olan sokak, mahalle veya kent bölümleri, yeni yerleşim alanları, din ulularının kurduğu ve giderek mahallelere dönüşen odaklar, kent çevresinde oluşan yeni halkalar bayındırlık çabalarının tam kendisidir.

- İçinde veya çevresinde yaşanan kapalı ve açık alanlar dışında, çevre ölçeğinde düzenlemeler, park, bahçe, yol, iskele, köprü, liman gibi topluma yönelik alanlar bunların bakım ve onarımı ile temizliği yine vakıfların el attığı konulardır.

- Önemli bir gereksinim olan suyun, yerleşik alanlara ulaştırılması, bunların doğada düzen ve disiplin altına alınması, toprağın işler hale getirilmesi sözcük olarak hep bayındır kılmanın tam karşılığıdır.

Görülüyor ki bu çabalar ister kişisel, ister devlet ve yerel yönetim görevleri olsun kurulan vakıflarla gerçekleştirilip işletilmekte olduğundan bayındırlığa yönelmektedir. Bu nedenle bazı parasal (v.b.) destekler dışındaki vakıflar doğrudan birer bayındırlık görevi olup birbirleriyle somutlaşan uygulamalarıdır. Öyleyse vakıf=imar diyebiliriz. Kuranları ve yaşatanları saygıyla anıyoruz.

____________________________________________________________________________



15 Ülgen, Hilmi Ziya: a.y., sayfa 27.

Kayhan ORBAY



VAKIFLARIN BAZI ARŞİV KAYNAKLARI

(vakfiyeler, şeriyye sicilleri, mühimmeler, tahrîr defterleri ve

vakıf muhasebe defterleri)

Vakıf sistemi Osmanlı İmparatorluğu’nun iktisadi ve sosyal düzeninde ve kültürel tarihinde önemli bir yer işgal etmekteydi1. Binlerce vakıf kurumuna uzun süreli, kesintisiz ve güvenli gelir akışı sağlaması amacıyla bağ ve bahçeden köylere kadar değişik büyüklüklerde tarımsal araziler bırakılmıştı. Vakıflar sahip oldukları bu tarımsal gelir kaynakları ile kırsal ekonominin ayrılmaz bir parçasıydı. Aynı zamanda kentlerde çok sayıda ve çeşitli iktisadi ve ticari mal varlıkları bulunuyordu ve vakıflar kent ekonomisinde de ağırlıklı bir yere sahiplerdi. Kırsal alanda geniş tarımsal araziler ve değirmenlerden, kentsel alanda dükkanlar, hanlar, hamamlar ve çeşitli işletmelerden elde edilen büyük miktardaki gelirleri ile vakıflar, Osmanlı ekonomisinde önemli iktisadi ajanlardı. Sahip oldukları tarımsal alanlar, imalat kapasiteleri ve ticari işletmelerinin yanı sıra, ekonomide büyük bir satın alma gücü yaratarak da iktisadi hayatta etkin bir rol alıyorlardı2. Hayır işleri, kamusal ve dini hizmetler yerine getirerek sosyal ve kültürel sahada varlık gösterirken, bu hizmetlerin yürütülmesi ile, Vakıfların ekonomide yeniden dağıtımcı fonksiyon gören bir kurum olarak da ortaya çıktıkları söylenebilir3. Değişik kadrolar altında çok sayıda çalışan istihdam ediyorlardı ve gelirlerini satın almalar, maaş ödemeleri, gelir fazlalarından çeşitli kesimlere aylık ödemeleri ve imaretlerden yemek ve ekmek dağıtımı yolu ile ekonomiye yeniden dağıtıyorlardı. Vakıflar iktisadi ve sosyal yaşamdaki önemleri neticesinde gerek İslam tarihi gerekse Osmanlı iktisadi ve sosyal tarihi açısından merkezi önemde bir araştırma konusu oluşturuyorlar. Geniş tarımsal arazileri ve diğer mülklerine ilaveten İmparatorluğun altyapısına yaptıkları yatırımları, sulama kanalları ve kemerleri yapım ve idamesi, köprüler gibi inşa ve imar işleri, hanlar, hamamlar ve



____________________________________________________________________________

1 Vakıfların iktisadi, sosyal ve kültürel yaşamdaki rollerini ortaya koyan bazı çalışmalar için bkz., Fuad Köprülü, "Vakıf Müessesesinin Hukuki Mahiyeti ve Tarihi Tekamülü", Vakıflar Dergisi, 2, 1942, 1-35; Feridun Akozan, "Türk Külliyeleri", Vakıflar Dergisi, 8, 1969, 303 - 309; Bahaeddin Yediyıldız, "Vakıf Müessesesinin XVIII. Asırda Kültür Üzerindeki Etkileri", Türkiyenin Sosyal ve Ekonomik Tarihi (1071-1920) içinde, eds. Osman Okyar and Halil İnalcık, Ankara, Meteksan, 1980, 157-161; idem, "Sosyal Teşkilatlar Bütünlüğü Olarak Osmanlı Vakıf Külliyeleri", Türk Kültürü, 219, 1981, 262-271; idem, "Vakıf Müessesinin XVIII. Asır Türk Toplumundaki Rolü", Vakıflar Dergisi, 14, 1982, 1-27; idem, "Müessese-Toplum Münasebetleri Çerçevesinde XVIII. Asır Türk Toplumu ve Vakıf Müessesesi", Vakıflar Dergisi, 15, 1982, 23-53; Gabriel Baer, "Woman and Waqf: An Analysis of the İstanbul Tahrir of 1546", Asian and African Studies, 17, 1983, 9-27; Abraham Marcus, The Middle East on the Eve of Modernity, New York, Columbia University Press, 1989; Süleyman Hatipoğlu, "Osmanlı İmparatorluğunda Külliyeler", X. Türk Tarih Kongresi, 22-26 Eylül 1986, Kongreye Sunulan Bildiriler içinde, cilt IV, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1993, 1641-1650; Halil İnalcık, The Ottoman Empire, The Classical Age 1300-1600, London, Phoenix, 1995, ss. 140-150; Murat Çizakça, "Cash Waqfs of Bursa, 1555-1823", Journal of the Economic and Social History of the Orient, 38, 3, 1995, ss. 337-346; Oded Peri, "Waqf and Ottoman Welfare Policy", Journal of the Economic and Social History of the Orient, 35, 1992, 171-185; Hasan Yüksel, Osmanlı Sosyal ve Ekonomik Hayatında Vakıfların Rolü (1585-1683), Sivas, Dilek Matbaası, Ekim 1998; Amy Singer, Constructing Ottoman Beneficence, An Imperial Soup Kitchen in Jerusalem, State University of New York Press, 2002.

2 Vakıfların iktisadi hayattaki ağırlığı konusunda bkz., Ömer Lütfi Barkan, "Edirne ve Civarındaki Bazı İmaret Tesislerinin Yıllık Muhasebe Bilançoları", Türk Tarih Belgeleri Dergisi, I/2, 1964, ss. 236-237; Bahaeddin Yediyıldız, "XVIII. Asır Türk Vakıflarının İktisadi Boyutu", Vakıflar Dergisi, 18, 1984, 5-41; Miriam Hoexter, "Adaptation to Changing Circumstances: Perpetual Leases and Exchange Transactions in Waqf Property in Ottoman Algiers", Islamic Law and Society, 4, 1997, ss. 328f; Haim Gerber, Economy and Society in an Ottoman City: Bursa, 1600-1700, Jerusalem, The Hebrew University, 1988, ss. 139f, 149-185. Vakıfların sermaye oluşumundaki rolleri için bkz., Halil İnalcık, "Capital Formation in the Otoman Empire", Journal of Economic History, XXIX-1, 1969, ss. 132-135.

3 Vakıflar hayır işleri ve hizmetleri için gerekli tesislerin yapımı ve işletilmesi yoluyla, ayrıca bunların işletilmesinde çok sayıda personel ve işçi istihdam ederek vâkıfın gelirlerini ve daha sonra da vakfın gelirlerini çalışanlara, vakıf hizmetlerinden yararlananlara ve yoksullara transfer etmektedir. Bu biçimde vakıflar ekonomide yeniden dağıtımcı bir fonksiyon üstlenmektedir. Bkz., Halil İnalcık, "The Ottoman State: Economy and Society, 1300-1600", An Economic and Social History of the Ottoman Empire, 1300-1914 içinde, eds. Halil İnalcık with Donald Quataert, New York, Cambridge University Press, 1994, s. 47. Ancak selâtîn ve vüzerâ vakıflarında, vakfedilen mülkler içinde vâkıfa temlik edilen devlet arazileri önemli bir yer tuttuğundan yeniden dağıtım zincirinin ilk halkasını devlet oluşturuyordu denilebilir, Barkan, "Bazı İmaret Tesislerinin Yıllık Muhasebe Bilançoları", ss. 236f.

imalathaneler gibi üretim ve hizmet faaliyet ve girişimleri, onları, Osmanlı İmparatorluğu’nun iktisadi ve kurumsal tarihinde temel araştırma konularından biri yapmaktadır4.

Bu yazının amacı çok çeşitli alanlarda araştırma konusu olan Vakıfların bir kısım arşiv kaynaklarına ve bu kaynaklara dayalı bazı çalışmalar ile sonuçlarına değinmektedir. Bu yazıda ele alınacak olan arşiv kaynakları vakfiyeler, tahrîr defterleri, sicil ve mühimme defterleri, vakıf muhasebe ve müfredât defterleridir. Bu kaynaklar içerisinde, doğrudan vakıflarla ilgili temel, kapsamlı ve ayrıntılı bilgiler içeren kaynaklar olmalarına karşın görece daha az bilinmeleri ve kullanılmaları dolayısıyla vakıf muhasebe defterlerine özellikle önem verilecektir. Vakıfların bunların dışında da arşiv kaynakları bulunmaktadır. Bunlar içerisinde fermanları, fetvaları, ahkam defterlerini, merkezi ofislerin tuttuğu muhasebe defterlerini, seyahatnameleri ve fıkıh eserlerini sayabiliriz. Bu çalışma, vakıflarla ilgili bir literatür taraması olmamasının yanı sıra, yazının kendi sınırlı amacı içinde bile, içerilmesi gerekmesine rağmen dışarıda bıraktığı bazı çalışmalar vardır ki iki önemli çalışma, okuyucuya bu bakımdan tamamlayıcı olarak yardımcı olacaktır. Crecelius ve Hoexter’ın bu çalışmaları vakıflarla ilgili çalışmaları dönemsel ve tematik olarak ele alarak özetlemekte ve değerlendirmektedir5. Özellikle yakın zamanlardaki çalışmalar için bu iki yazı değerli birer katkıdırlar. Daha erken dönemler için Heffening ve Yediyıldız’ın iyi bilinen vakıf maddeleri yanı sıra, Köprülü’nün bazı çalışmaları son derece yararlı başvurulardır6.

Vakıflar ile ilgili başlıca bilgiler genellikle vakfiyeler, şeriye sicilleri, mühimmeler, ahkam ve şikayet defterleri, tahrîr defterleri ve vakıf muhasebe defterleri ile müfredât defterlerinde bulunmaktadır. Vakıflarla ilgili değineceğim ilk arşiv kaynakları olarak vakfiyelere geçmeden önce, çok kısa ve genel olarak, vakıf çalışmalarının ilerleyişindeki bir genel görünüme değinmek istiyorum. Öyle görünüyor ki, çalışmaların ilerleyişi içinde elde edilebilen ve değerlendirilen kaynaklar, vakıflarla ilgili araştırma konularını belirlemiş ve bu alanda çalışmaları yönlendirici soruların ortaya koyulmasına olanak vermiştir.

Önceki dönemleri bir kenara bırakarak vakıf çalışmalarında ondukuncu yüzyıl sonu ve yirminci yüzyılın ilk dönemlerine kısaca bakarsak, bu dönemlerde vakıflar ile ilgili çalışmaların daha çok onların hukuki terimlerle tanımlanmasına ve İslam hukuku içine yerleştirilmesine yönelik olduğunu görüyoruz7. Bu çalışmalarda fıkıh

____________________________________________________________________________



4 Vakıflar iktisadi, mali ve sosyal tarih için olduğu kadar yerleşim ve şehirleşme tarihi bakımından da ilgi çekici bir araştırma konusudurlar. Yanısıra vakıflar tarihsel topografi, idari ve kurumsal tarih ve din tarihi alanındaki çalışmalar açısından da önemli kurumlardır. Aynı zamanda idari, mali ve inzibati açıdan kendine özgü kurumlar olarak, kurumsal tarih çalışmalarında kendi başlarına bir araştırma konusu oluştururlar. Barkan’nın vakıfların iskan ve kolonizasyon bakımından rollerini ortaya koyan çalışmaları için bkz., Ömer Lütfi Barkan, "Osmanlı İmparatorluğunda Bir İskan ve Kolonizasyon Metodu Olarak Vakıflar ve Temlikler I, İstila Devirlerinin Kolonizatör Türk Dervişleri ve Zaviyeler", Vakıflar Dergisi, 2, 1942, 279-304; idem, "Vakıfların Bir İskan ve Kolonizasyon Metodu Olarak Kullanılmasında Diğer Şekiller", Vakıflar Dergisi, 2, 1942, 354-365; Vakıfların şehirleşmedeki rollerini ele alan çalışmalar için bkz., Ö. L. Barkan, "İmaret Sitelerinin Kuruluş ve İşleyiş Tarzına Ait Araştırmalar", İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, 23/1-2, 1962-63; Hilmi Ziya Ülken, "Vakıf Sistemi ve Türk Şehirciliği", Vakıflar Dergisi, ayrı basım, IX, 1971, 13-37; André Raymond, "The Otoman Conquest and the Development of the Great Arab Towns", in Arab Cities in the Ottoman Period, Cairo, Syria and the Maghreb, Variorum, 2002; idem, "Architecture and Urban Development: Cairo During the Ottoman Period, 1517- 1798", in Arab Cities in the Ottoman Period, Cairo, Syria and the Maghreb, Variorum, 2002.

5 Daniel Crecelius, "Introduction", Journal of the Economic and Social History of the Orient, 38,3, 1995, 247-61; Miriam Hoexter, "Waqf Studies in the Twentieth Century: The State of the Art", Journal of the Economic and Social History of the Orient, 41-4, 1998, 474-95. Ayrıca Ivanova’nın yazdığı bölüm vakıflarla ilgili ve vakıf çalışmalarına da değinen kapsamlı bir yazıdır, Svetlana Ivanova, "Introduction", Inventor içinde, E. Radushev, S. Ivanova, R. Kovachev, Sofia, 2003.

6 Fuad Köprülü, "Vakıf Müessesesi ve Vakıf Vesikalarının Tarihi Ehemmiyeti", Vakıflar Dergisi, 1, 1938, 1-6; idem, "Vakıf Müessesesinin Hukuki Mahiyeti"; Bahaeddin Yediyıldız, "vakıf", İslam Ansiklopedisi, vol. 13, İstanbul, Milli Eğitim Basımevi, 1986, 153-172; W. Heffening, "waqf", E. J. Brill’s First Encyclopaedia of Islam 1913- 1936, vol. VIII, Leiden, E. J. Brill, 1987, 1096-1103.

7 Önceki dönemler için bkz. Heffening, "waqf"; Yediyıldız, "vakıf"; Köprülü, "Vakıf Vesikalarının Tarihi Ehemmiyeti"; idem, "Vakıf Müessesesinin Hukuki Mahiyeti".

ilmine göre vakıfların kurulması şartları, vakfın konusu, vakıf türleri, idare ve denetimi ve vakıfla ilgili hukuki düzenlemelerin farklı mezheblere göre aldığı şekiller gibi konular ele alınmıştır. Bu çalışmaların dayandıkları kaynaklar başlıca İslam hukukçularının eserleri olmak üzere, tarih eserleri, hadisler ve Kuran metinleri ve aynı zamanda kitabeler, vakfiyeler ve fermanlardır. Vakıf kurumlarının kökeninin araştırılması da bu dönem çalışmalarının bir konusudur. Bu dönem çalışmalarını, tartışılan konuları ve ulaşılan sonuçlar ile yararlanılan vakıf kaynaklarını, bunları değerlendiren dört eserde izlemek mümkündür. Bunlardan biri Heffening’in "wakf" maddesidir. Söz konusu madde dayandığı literatürü yansıtır biçimde Vakıfların hukuki tanımı ve kökenleri ile ilgili araştırmaları özetleyerek ortaya koymaktadır8. Diğer iki önemli çalışmadan biri Schacht’ın "Köprülü Armağanı"nda yayınlanan makalesidir ki bu makale vakıf çalışmalarının erken dönemlerinde, vakfın kökeni ve hukuki temelleri ile ilgili çalışmalara iyi bir örnektir, aynı zamanda da dayanılan kaynakları göstermektedir. Köprülü’nün 1938 yılında Vakıflar Dergisi’nde yayınlanan makalesi özellikle önemlidir9. Bu makalesinde Köprülü önemli bir tespit yapmaktadır. Köprülü, Türkiye’de vakıflar üzerine çalışmaların yetersizliğinden bahsettikten sonra şöyle devam etmektedir ki buraya onun ifadelerini aynen aktarmak uygun olacaktır;



"[vakıflarla ilgili] Garb tetkikleri de henüz oldukça geridir; ve dar mânasiyle hukukî ve doğmatik araştırmalardan ibarettir. Bunlar, ekseriyetle, İslâm müelliflerinin vazettikleri an’aneleri takibden kurtulamamışlar ve daha ziyade amelî mahiyet ve kıymette meselelerle uğraşmışlardır. Hukukî tarihe ve sosyolojiye dayanan bir ilim gibi değil, sadece bir adlî teknik olarak telâkki eden müelliflerin vücude getirdikleri bu eserler, vakıf müessesesinin sadece hukukî bakımdan tekâmülünü anlatmağa bile kifayet edemezler. Demek oluyor ki, Şarkta asırlardan beri yapılmış tetkiklere ve Garpte bir asırdan beri ortaya çıkan oldukça mebzul neşriyata rağmen, henüz vakıf müessesesinin hukukî cephesi bile lâyikıyle aydınlatılmış olmaktan çok uzaktır...Vakıf müessesesi hakkında eski İslâm hukukçularının kurmuş oldukları teorik sistemleri öğrenmekle içtimaî bir realite olan bu müessesenin hukukî mahiyetini lâyikıyle anlamış olmayız...meselenin tarihî tekâmül processus’ünü kavrayabilirsek, ... ancak o zaman bu teorik sistemlerin amelî kıymetini, hayat ile tetabuk derecesini...öğrenmiş oluruz...bunun haricinde olarak, sırf tarihî bakımdan da bu müessesenin büyük ehemmiyeti vardır...Acaba bu bakımdan vakıf müessesesi hakkında tarihî araştırmalar yapılmış mıdır? Derin bir esefle itiraf etmek lazımdır ki ne memleketimizde, ne sair İslâm memleketlerinde, bu tarzda ciddî tetkikler yok gibidir10."

Temel olarak Köprülü’nün çalışmaların düzeyi ile ilgili ortaya koyduğu görünüme araştırmacılar katılmakta. Vakıf çalışmalarındaki bu sığlık en büyük ölçüde elde edilebilen ve başvurulan kaynaklardaki yetersizlikten kaynaklanmaktaydı. Açık ki Köprülü de kaynaklardaki zayıflığın ve yetersizliğin farkındadır ve o nedenle söz konusu çalışması esasen vakıf sisteminin kaynaklarını tanıtmayı amaçlamaktadır. Gerçekten de o zamana değin kullanılan kaynaklar ile vakıf sisteminin tarihi gelişimini, iktisadi ve sosyal ağırlığını ve fiili işleyişini etraflı bir biçimde ortaya koymak beklenemeyecektir. Hatta kurumun İslam hukukunun terimleri ile tanımlanması ve değerlendirilmesinin, onun iktisadi ve sosyal bir sivil kurum olmak yerine, İslami ve dini bir kurum olarak konumlanmasını getirdiği ileri sürülebilir. Vakıf kaynakları olarak vakfiyelere de başvurulmuş olmasına rağmen Köprülü’nün açıkladığı gerekçelerle ortaya konan çalışmalarda vakıf sistemi İslami ve dini bir kurum olarak saptanmıştı. Köprülü’nün 1942 yılında yayınlanan makalesi de vakıf çalışmalarının ele aldıkları konular ve geldikleri noktayı ortaya koyması açısından önemlidir11. Ayrıca her iki makale de vakıflar konusundaki literatür bakımından da faydalıdır. Köprülü bu yazılarında vakıflarla ilgili çalışmalara değindikten sonra bu konuda şöyle devam etmektedir.

____________________________________________________________________________

8 Bu dönem literatüründe çalışmaların bir diğer konusu olduğu gibi Heffening’in "wakf" maddesi de vakıflara yönelik reform girişimleri konusu da ele alınmaktadır.

9 Köprülü, "Vakıf Vesikalarının Tarihi Ehemmiyeti".

10 Köprülü, "Vakıf Vesikalarının Tarihi Ehemmiyeti", s. 2.

11 Köprülü, "Vakıf Müessesesinin Hukuki Mahiyeti".

"Fakat bunların hiç birisi, vakıf müessesesinin - geniş ve hakıykî mânâsile - hukukî mahiyetini ve tarihî inkişafını anlatabilecek ilmî bir mahsûl sayılmaz. Tamamiyle teolojik bir mebde’den işe başlıyan ve muayyen bir mezhebin doktrinlerinin çerçevesi içinde kalan ve asıl ana menbâ’lara kadar çıkamayarak son asırlardaki iltikatçı müelliflerden...istifade ile iktifa eden bu kitaplarda, tenkitçi ve objektif bir zihniyete tesadüf edilmemesi gayet tabiîdir...hukukî müesseseleri içtimaî bir mahsûl olarak telâkki etmek ve onların tarihî realite çerçevesi içindeki tekâmül safhalarını îzaha çalışmak, garb hukukçuları arasında bile henüz lüzumu derecesinde anlaşılmamış iken, bizim Ortaçağ zihniyetiyle yetişmiş eski hukukçularımızın, hukuk’u adlî teknik’ten ibaret sanmalarını zarurî görmelidir."

Köprülü değindiğim 1938 tarihli makalesinde vakıfların kaynaklarını "vakayinameler, Münşiât mecmuaları, mali idareye aid pek mühim tahsilâtı ihtiva eden coğrafî eserler, seyahatnameler gibi edebî mahiyette yazılar..." olarak sıralamaktadır. Bunların yanı sıra, "vakıf vesikaları" terimi ile adlandırdığı ve arşivlerde vakıflarla ilgili belgeleri işaret ettiği kaynakları özellikle vurgulamaktadır. Bunlar içerisinde vakıflarla ilgili yazılan emir, talimat ve tahrîr kayıtları ve aynı zamanda "epigrafik vesikalar" olarak kitabeleri saymaktadır. Ancak bunlar içerinde özellikle vakfiyeler, vakıfların tarihi kaynakları olarak öne çıkarılmaktadır. Bu yazıda da ilk olarak vakfiyeler ve bunlara dayalı çalışmalar ele alınacaktır.



Yüklə 2,35 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin