- Değerli divan, değerli TÜRMOB Başkanı Mustafa Bey ve diğer yetkililer hepinizi hürmetle, saygıyla selamlıyorum. Gerçekten olgun bir kongre ortamındayız. Şu ana kadar yapılan konuşmalar çerçevesinde de bu .......... bundan mutluluk duyuyorum ve burada bir kararım da kanaatim de biraz daha pekişti. İnşallah Türkiye’deki gelecekteki bütün ...... ve yöneticileri diğer meslek mensuplarını küçümsemek veya .... söylüyorum hesap kitabını iyi bilen yapabilen siz insanların ülke yönetimine gelmeleri siyaset yapmaları halinde daha da kolaylaşacağı ve ülkenin verdiği karar ........ ve burada bir daha emin olarak ........... İnşallah bu meslek mensubu olan Türkiye’de büyük yararları olacak insanlar hesabı kitabı çok iyi bilen insanlar, ülke kaderine yön evermeye daha da aktif olarak girdikleri günlerde vakitlerde ülkenin çok daha tartışacağı ülkemizin etrafındaki kara bulutların içerisinde bulunduğu ekonomik sıkıntıları ......... inanıyorum. Değerli genel başkanımızın ifadelerinin % 95’inin altını çizmek mümkün. Tabii ki farklı siyasi münazaralarımız var, hepsine katılıp katılmamak söz konusu olabilir ama zevkle katıldığımı söylemek istiyorum. Bu ülkede biraz önce açılış konuşmasında divan başkanı arkadaşım benim hemşehrimdir, kendisi meslektaşım aynı zamanda ve isim olarak da arkadaşımızdır .Yücel beyin ifade ettiği gibi ülkemizin her tarafında gerçekten büyük oranda insan hakları ihlali var. Çifte standartlı olmamak şartıyla bütün meslek mensubu arkadaşlarımızın bu insan hakları ihlallerine gerçekten yürekten karşı çıkmaları gerekir. Bizler sadece hesap kitap yapan insanlar konumundan dünyadaki bütün gidişatla ilgilenen insanlar konumuna gelmemiz gerekir. Kulaklarımızı, gönüllerimizi ve gözlerimizi dünyada oluşan bütün hadiselere açmanızın zorunlu olmasını bilmemiz gerekir. Eğer biz dünyada oluşan bütün hadiselere gözlerimizi, gönüllerimizi, kulaklarımızı açmazsak ... basit daire içerisinde kendi ürettiğimiz bir takım hususlarla meşgul olmaya kalkarsak, işte o zaman bu meslek mensuplarından bu ülkenin beklediklerinin altında işler yaptığını düşünmek durumunda kalırız. Hesabı kitabı çok iyi sizlerin inanıyorum ki dünyada ve ülkemizde olan bitenden haberdar olmaması asla mümkün değil. Burada bir meslek mensubu kardeşiniz olarak, aynı zamanda siyaset yapan bir kardeşiniz arkadaşınız olarak, konuşmanın da zevkini yaşıyorum. Buraya her kongrede zaman zaman söz alma imkanı olduğu zaman şunu ifade etmişimdir, bu kongreleriniz denetim üst kademesindeki insanların veya siyasilerin yeteri kadar ilgi göstermemesi hep beni rahatsız etmiştir. Arkadaşlarım hatırlarlarsa söylemişimdi,r kanarya sevenler derneğinin, Lions, Rotary kulüplerinin hiçbir toplantısını kaçırmazlar ama serbest muhasebeci kongresinin 10 bin 12 bini aşan üyesinin olduğu şu toplantılara gelmek istemezler her nedense. Evet bunları siz değerli meslek mensubu arkadaşlarımın görmemezlikden geldiklerini de düşünmek istemiyorum ve bunları bilmemiz ve algılamamız lazım. Niçin bir takım kuruluşların toplantılarına yüksek düzeyde üst bürokratlar ilgi gösterirlerde neden bizimkilere ilgi göstermezler? Bu meslek horlanan bir meslek mi hakir olan bir meslek mi? Halbuki yaptığı işlevin üzerine Türkiye Cumhuriyeti’nin Maliye Bakanlığı eldeki gelirleri ........ sağlamaya çalışıyor. Devleti kalkındıracak olan sizlersiniz, vergi kaçağını önleyecek olan sizlersiniz, ama ne hikmetse o yönden istenen yine sizlersiniz. 3568 sayılı yasayla bir işlev kazandı mesleğimiz, bundan da sevinç duyuyoruz gurur duyuyoruz ama daha ilerisi lazım. Gerçekten Türkiye’de denetimin güçlendiği denetimin kuvvet bulduğu denetimin hakim olduğu bir ortam lazım. Bugün Türkiye’de ister bizim meslek bazımızda ister siyasi ister diğer sektörlerde artık dile getirilen sağlıkta, eğitimde her konuda bir kayıtsızlığın bir kuralsızlığın egemen olduğu bir dönem yaşıyoruz. Şu anda can güvenliğiniz sizin .... hangi kurşun seker de nereden ne gelir endişesiyle ulaşmaya başladığı ortamlardayız. Türkiye’de etrafındaki Akdeniz bölgesinde oluşan devletin söylerken bile benim yüzümün kızardığı bir hadiseyi yaşıyoruz ve devlet Türkiye’de bir mafyanın olduğundan bahsediyor. Allah aşkına en son sözü söylenmesi gereken bunlar değil midir? Şu ülkeyi idare eden insanlar var, kanun hakimiyetini kurmakla mükellef olanlar .... etmek zorunda olanların kalkıp Türkiye’de mafyadan bahsetmeleri kadar zulüm olan hadise var mıdır? Ama zannediyorum bunlara yakışan da budur. İnsan gönlü bunu istemez ama maalesef geldiğimiz nokta kanunsuz ve kuralsızlığın hakim olduğu bir dönem içersindeyiz. Bunları aşmak yine siz değerli meslek mensubu arkadaşlarımızın gerçekten ülkede siyaseten yer almalarıyla ciddi manada mümkün olacak. Gönlümden geçenleri söyleyeceğim, hiçbir kastım yok, eğer suçu lisan edersek özellikle bağışlanmamı istirham ediyorum. Çünkü buradaki meslek mensuplarını seviyorum ve sevmekle de mükellefim. Şu toplantıya gelirken dün siyasi bir çalışma için Zonguldak’a gittim ve sabahleyin 4’de döndüm. Arabamı kullanarak kendim geldim ve sabahleyin kalktım buraya geldim, aranızda olmam gerekiyordu. Niçin? Çünkü ben bu mesleği seviyor ve sizleri seviyorum. Bu bakımdan aranıza gelmezsem o mutluluğu duymazsam bunun bir eksiklik olacağını düşündüm ve geldim. O bakımdan söylediklerimi kardeşlerimin bu kardeşlik çerçevesi içersinde değerlendireceğini ve yanlış anlamayacağını biliyorum. Evet Türkiye’de insan hakları var, ama bu ihlallerin altında Türkiye’de bir takım güçler var. O hakları ihlal edenlere karşı hepimizin bir olması lazım. Yazarlarımız öldürüldüler, gazetecilerimiz öldürüldüler. Ben zannetmiyorum ki Uğur Mumcu’nun katili bilinmesin hepsinin katili biliniyor. Ama birileri çıkartmıyor ortaya. Çünkü birbirlerinin sırtına bunu yıkmaları lazım. Bu ülkede barışı istemiyorlar, kardeşliği istemiyorlar, rahmetle analım Onat Kutlar’ın öldürüldüğünü hatırlarsınız değil mi? Şöyle gözünüzün önünde gazete sayfalarını çevirin geriye bakın, değerli sanatkarlar öldürüldü. Kim öldürdü? Ertesi gün bir takım basın medyada hemen işi getirdiler işte Müslümanlar veya onların ifadesiyle şeriatçılar mı öldürdüler? Peki ne çıktı arkasından, hasbel kader bir baskında yakalanan o kişilerden bir tanesi, PKK’lı olan birisi, “ben öldürdüm” dedi. Peki bu yaptığınız suçlamalar ne oldu peki? Bu insanları bölmek için insanları Alevi Sünni, ileri gerici, laik anti laik diye böldüğünüz haller ne oldu, yazdıklarından yüzünüz hiç kızarmadı mı? Peşin hükümlerle insanları yargılamak hakkını size kimler verdi? Biz bu toplum Yunusları, Mevlanaları yetiştiren bu toplum bizim acaba Sivas’da aşığımızı yetiştiren bu toplum acaba bu sevgiyi, bu barışı, bu hoşgörüyü niye kaybettik bizler? İnanıyorum ki bu genel kurul mensubu olan meslektaş kardeşlerim bugün yüreklerinde bu güzelliği biraz daha burada duydular ve duymak zorundayız. Dünyada insan hakları ihlalleri var. Türkiye’de Gümüşhane Barosu’nun aldığı bir kararla başını örttüğü için bir avukat kardeşimiz mahkemeye sokulmuyor ve ihraç edildi meslekten. İnsanların inançları meslek anlayışlarının da üstündedir öyle olması gerekir. Sizin inançlarına aykırı olan insanlara meslek kıyafetiyle zorlamaya girerseniz işte insan haklarını ihlal edersiniz. Bunlar olmamalı Türkiye’de. İnsanlar yargısız infaza gidilmemeli. Dünyada insan hakları ihlali var. Çeçenistan’ı unutamazsınız daha bir hafta önce 70 küsur insanın katledildiğini, Bosna’daki dramı unutmanız mümkün değil. O etler paramparça ekrana gözlerinizin önüne ekrana gelmedi mi sizlerin? Azarbaycan’da olanları unutmanız mümkün değil, Filistin’dekiler sizin kardeşleriniz dünyanın her tarafında masum insanlar bizim kardeşlerimiz. Rusya’nın Estonya’ya, Litvanya’ya uygulamak istediği zulmede biz karşıyız. Dünyanın her tarafında zulüm varsa şu meslek mensubu kardeşlerimin karşı olması gerekiyor normal olarak. Peki Çeçenistan’da uygulanan zulme karşı bizler ne yaptık, hangi tepkileri gösterdik? Tepki göstermezsek günün birinde aynen bunlar başımıza gelebilir. İnanın Çeçenistan insan hakları bakanı 13 gün grev yaptı, açlık grevi yaptı Taksim’de hemen biraz aşağımızda. Soruyorum kaç meslek mensubu arkadaşım insanların katledilmesi karşısında canını ortaya koyan bu insanı ziyarete gitti hangimiz yaptık? Yüreğime, kanıma dokunan bir husus daha var ki Türkiye’de şu anda insan haklarından sorumlu olan bakanın o insan haklarından sorumlu bakanı ziyarete gitmemesi. Sorulduğu zaman kendisine, biz onu bakan olarak tanımıyoruz ki demesi en ağırıma giden tarafıdır. Çeçenistan'da katledilen insanların kanı yerde kalmasın diye cidden uğraş veren, canını ortaya koyan insanı bakan olarak tanımlamak kadar acaba Türkiye Cumhuriyeti için daha zul alan iş var mıdır? Bosna-Hersek’de dökülen kanlar bizim değil mi bizim evlatlarımız değil mi? Her birimizin soyundan sopundan giden insanlar var. Yunanistan’da çok değerli devlet bakanımıza yapılan saldırıda bize yapılmadı mı kabul ediyoruz? O bakanlık farklı düşünen bir partinin üyesi olabilir, ama benim bakanımdır kendisi. Bir meslektaşınız olarak duyduğum zaman telgraf çektim, telefon ile aradım geçmiş olsun dedim. Çünkü benim görevimdir, benim bakanımdır şu anda. Ama Türkiye ayağa kalkmalıdır diye düşünüyorum. Bunları niye söylüyorum size, değerli divanımızın da hoşgörüsüne sığınarak sözümü çok kısa keseceğim, çünkü biliyorum gerçekten yorucu bir dönem geçirdiniz. İşte bütün bunlar etrafımızda oluşan tablolar. Biz meslek mensupları olarak bu mesleği yaparken ayrıca insan olarak da düşünmemiz ve duymamız konulardır diye düşünüyorum. Onun için anlatmaya çalıştım bu duyduklarımı sizinle paylaşmak istedim. Yoksa hiçbir siyasi düşüncenin mensubuna sataşmak gibi bir çirkinliği düşünmek aklıma dahi gelmedi. Bunlar bugün yaşadığımız şeylerdir paylaştığımız şeylerdir. Bu ortak değerleri şu ülkenin bütünlüğünü beraber korumak zorundayız. Bir konunun altını benden daha iyi sizler biliyorsunuz ama çizmek istiyorum. İnancımın gereği ben bir dünya görüşünün mensubu ve bir kardeşinizim bir siyasi görüş sahibiyim. Ama ben ülkemin bağımsızlığını her şeyin üstünde tutmak istiyorum. Eğer ülkede insanlara saygı varsa halka hürmet varsa Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne, Gümrük Birliği’ne girişi halk oyuna sunulması gerekir. Lütfen bunu meslek mensubu olarak isteyiniz. Biz Avrupa standartlarında belki muhasebeci olabilirsiniz, yeminli mali müşavir olabilirsiniz, serbest muhasebeci olabilirsiniz ama onların şartlarında, onların içerisinde birlikte yaşamamız mümkün değil. Çünkü onlar Bosna-Hersek’liği kabul etmiyorlar, çünkü onlar Güneydoğudan götürdükleri 45 tane Peşmerge dedikleri Kürt kardeşimin, Müslüman kardeşimin Paris’in yakınlarında bir köyde sadece barınsınlar diye etraflarını tek örgütlerle çevirerek ve köpeklerle muhasara altına alarak burada yaşamaya mahkum eden insanlardır bunlar. O insanlarla bir olmamız, onlara bayrağınızı, askerimizi, ordumuzu teslim etmemiz mümkün değil. İstedikleri çok pahalı şeylerdir. Benim değerli meslek mensupları bilmemesi mümkün değil. Neden 13 tane Avrupa ülkesinin değerlerini o toplum içerisine alırlarken gümrük duvarlarını sıfırladıktan sonra girin demediler. Bir İspanya’nın kalkınması için aşağı yukarı 2- 3 milyarın üzerinde doların üzerinde para vererek kalkındıktan sonra aldılar da Türkiye’den bütün gümrük duvarları sıfıra indirin sonra gelin diyorlar. Bunları çok iyi düşünmek durumundayız. Elimizi kolumuzu bağlayacaklar, sanayi bitecek, girdiğiniz zaman artık nakavt olmuş boksör durumunda olacaksınız. Bu şartla, bu anlayışa bu milletin rıza göstermesi mümkün değil. Bizim onlarla olacak olan ortaklığımız çok farklı kardeşlerimin ifade ettikleri gibi, biz pazar olacağız onlarsa ortak olacaklar. Bu anlayıştan daha üstün olacağımız toplumların kurulacağı bir anlayışı geçmemiz lazım. İnşallah bu ülke, biraz önce meslek arkadaşımla konuşurken ben şu anda Türkiye’deki fertlerin dış borcunu hesaplamaktan aciz kaldım. Şu rakamları veremiyorum dedim, 5 katrilyon veya katrilyon neyse telaffuzumu bağışlayınız borcu olan bir ülkeyiz Türk parası olarak söylüyorum. 100 milyar dolar dış borç 900 küsur trilyon iç borç ve her sene aşağı yukarı 1 katrilyona yakın iç ve dış borcun faizini ödemekle mükellef ola bir ülkeyiz. % 150 enflasyonla karşı karşıya olan bir ülkeyiz ve ben bir doğacak olan çocuğumuzun inanan şu andaki iç ve dış borcunu hesaplayamam. Kusura bakmayın çok da bu noktada zeka eksiğim hakikaten hesap yapamazdım. Bir an içinizden düşünen var mı kaç liradır diye, inanın ki zorlanırsınız. İşte bu halde bu ülkeyi düzlüğe, birliğe, beraberliğe şu genel kurulu teşkil eden kardeşlerimin ortak zihniyetleri çıkaracaktır. Bu anlayışla bu kongremizin hayırlara vesile olmasını diliyor, teşekkürlerimi arz ediyor, hepinizi sabrınızı suiistimal ettiysem bağışlanmamı rica ediyorum ve hürmetlerimi sunuyorum. Saygılarımla.
- Sayın başkana teşekkür ediyoruz. TÜRMOB genel başkan yardımcımız Sayın Masum Türker buyurun.
- Masum Türker
Sayın divan, sayın genel başkanım, değerli meslektaşlarım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Biraz evvel değerli meslektaşımız Beykoz belediye başkanımızın bir temennisine ışık tutsun diye size sayın genel başkanımızın bahsettiği IFAC Kongresi’nden 1- 2 dakika söz etmek istiyorum. Türkiye’yi temsilen biz IFAC kongresine katıldık, kongre, diğer etkinlikleri saymıyorum göz açıp kapayıncaya kadar 10- 12 dakika gibi bir sürede faaliyet raporu, hesap durumu, bütçesi oylandı bitti. Ama bu 12- 15 dakika sonrası dünyanın muhtelif yerlerinde gelmiş muhasebeciler muhasebe mesleğine yeni ufuk ne olmalıdır sorusunu tartışmaya başladı. Biz Türkiye’de bugüne kadar yaptığımız kongrelerde zamanımızın önemli bir bölümünü faaliyetler, hesaplar, bilançolar üzerinde geçirdik ama yarın için mesleğimiz için nasıl bir ufuk belirleyeceğimizi burada konuşmadık. Ben bu açıklamayı özellikle meslek örgütlülüğüne önemli bir yer edinmiş olan ve şimdi siyaset yapan Yücel Beyin bu birlik konuşmasından sonra sizlere yapıyorum. Bizden sonra belki ben aranızda olmayacağım üst katta 227 ile ilgili tebliğleri iptal etmeye çalışan sayın Turgut Kazan ile bir tartışmada konuşacağım. Sizler adına denetim muhasebecinin varlığını ben anlatmaya çalışacağım o da hukuki olup olmadığını tartışacak. Ama benim sizden ricam bu meslekte 28 yılını doldurmuş, çantacı muhasebecilikten başlamış Masum olarak lütfen faaliyet raporunu biz batılı meslektaşlarımızdan geri kalmadığımız gibi kısa geçin mesleğin yarınlarına burada yeni görüşler atın bu görüşleri bizim arkadaşlarımızın dinleyecek üst kurul olarak bizde yetkililer nezdinde bunları tartışalım. Bu noktadan hareketle bir konuyu dile getirmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, biz burada muhasebecinin profilini artık ortaya koymalıyız. Muhasebeciyi tartışılır olmaktan çıkarmalıyız. Bunu yapmanın birinci yöntemi kendi mesleki kalitemizi ortaya koyabilmektir, mesleki yeterliliğimizi ortaya koyabilmektir ve en önemlisi yarınlar içinde hangi siyasi görüşte olursa olsun meslek mensuplarımızın siyasi faaliyetini destekleyelim. Hangi partiden olursa olsun onların seçilmesine destek verelim. Bakın burada tartıştığımız 227. maddeyi kimlere borçluyuz. Doğru Yol Partisi’nde, Cumhuriyet Halk Partisi’nde, DSP’de, Refah Partisi’nde, Anavatan Partisi’nde ve Milliyetçi Hareket Partisi’ndeki muhasebe kökenli meslektaşlarımıza borçluyuz. Eğer onlar olmasaydı siz zannediyor musunuz ki mükerrer 227. madde meclisten geçecek. Sayın genel başkanım, genel sekreterimiz, Ankara’nın yetkilileri her birimiz her partinin kulisinde nöbet tuttuk. Bizden bildiğimiz siyasi görüşü ne olursa olsun o arkadaşları bulduk bu madde geçsin dedik. Hatta burada hakkını teslim etmek istiyorum, Refah Partili milletvekili Sayın Cevat Reyhan çıktı kürsüye dedi ki, bundan sonra itiraz ederler parayı savunmuşlar, gel bu parayı da Maliye Bakanlığı muhasebeciye ödesin. Biz bunun deyişini gazetemiz Bilanço’da teşekkür ederek başlık halinde verdik. Siyasi görüş önemli değil önemli olan kökenimizdir. Biz her şeyden evvel muhasebeciyiz. Bakınız mesleğe nasıl ufuk vermeliyiz, bizi yasada bölmüşler üç farklı unvan adı altında serbest muhasebecilik diye bir meslek olmaz. Dünyadaki muhasebeci dediğimiz, ruhsatlı muhasebeciyle kast edilen kişi denetim yetkisine sahip serbest muhasebeci mali müşavirdir. O nedenle buradaki tartışmalara da ben özellikle Maliye Bakanlığı yetkililerine de söylüyorum, bu güne kadar yapılanlar için çok teşekkür ediyorum, ama bugünden sonrayı biz artık inşa etmeliyiz. Yani bizim yasamız Ortodoks zihniyetten üstten yukarıya bize dikte edildi, şimdi biz kendi kendimize kendi benliğimizle mesleğimizi inşa etmeliyiz. İşte 227. maddenin ruhuna uygun olarak defter tutma işi olmadığını denetim işi olduğunu ortaya koyup bugünden itibaren biz denetim görevi istemeliyiz. Beyanname imzalamanın manasının tutulmuş defterleri denetlemek olduğunu ortaya koymalıyız. Yoksa popülist yaklaşıp yarın öbür gün değerli bağımlı kardeşlerimize yetki vermeye kalkışsak defter tutan bu beyannameyi imzalar dersek biz mesleğimizi çağın gerisine götürürüz. Nereye götürürüz? Eski unvanımıza katipliğe götürürüz. Dünyanın hiçbir yerinde defter tutma arkadaşlar zorunlu değildir. Ama tutulmuş deftere uygun beyanname verilip verilmediğini denetlemek, tutulmuş defterleri kontrolden geçirmek zorunludur. Onu da kim yapacak? Sizler yapacaksınız, bizler yapacağız. Nasıl yapacaksınız? Tutmadığınız defterin beyannamesini imzalarken senin defteri ruhsatlı bir meslek mensubu tutsun demelisiniz, demeliyiz, kendi aranızda gizli bir sözleşme mesleki bir sözleşme yaratmalıyız. Eğer bu sözleşmeyi kendi aranızda açık bir şekilde imzalamıyorsak kimseden bir şey talep etmeye hakkımız yok. Neden yok? Sizler adına katıldığım bütün toplantılarda sorumluluğu bahane ederek benim tuttuğum defterleri niçin açığa çıkarıp çıkarın deyip bana yazılar yazan notlar veren arkadaşlarımızı da tanıyorum. Bir kısmını buraya girerken kurulda da gördüm. Şimdi onların sesi çıkmıyor bu işi iyi müdafaa etmediniz demeye başlıyor. Neden? Çünkü meseleye sen iyi yapmadın görüntüsüyle bakıyoruz. Hayır, daha iyi yapabilmek için ne yapıldığını burada ortaya koyalım. Bakın arkadaşlar mesleğimizi nasıl farklı unvanlara bölüp serbest muhasebeciliği ... ettilerse yine geçmişte yanlış baskılar sonrası dünyada olmayan bir uygulamayı yönetmeliğe taşıdılar. Gelin bağımlılar için bunu tartışalım. Nedir? Lütfen okuyunuz 5. maddeyi ve 2. maddeyi. Siz bir yerde bordrolu çalışabilirisiniz, ama bordrolu çalıştığınız yerin işini yapamazsınız. Bu sizin kendi adınıza büro açmanıza engel değildir. Uluslar arası standart bu, bunun adı bağımsızlık ilkesidir. Bağımsızlığın kısa tarifi bizim çalışma usul esasları yönetmeliğinin ilk bölümünde vardır. O zaman gelin meslek mensubu olarak aşağıdan yukarıya doğru üretelim ve diyelim ki bağımsızlık iş yaptığın kişiyle ücret akdinde olmamaktır ama başka yerde bordrolu olabilirsin. O zaman neyi çözüyoruz? Girişte dağıtılan çözülmedi denilen sosyal güvenliği de çözüyoruz. Bizim sıkıntımız neydi? Geçmişte sigortalı olacaksın diye zorlamışlardı 89 öncesi bizi, 89 sonrası bu mesleği bizlerin iyi tartışmamasından Ortodoks zihniyete evet dememizden dolayı bağımsızlığın yanlış tanımından dolayı biz bırakıp mesleği bağımlı bağımsız diye kavram geliştirdi. Değerli arkadaşlar, bütün bağımlı muhasebeciler burada söylüyorum bağımsızdır, yasal olarak bağımsızdır ama ücret akdiyle çalıştığı yerin işi dışındaki her işi yapma yetkisine sahiptir. Hangi şartla? Kendi adına büro açacak odanın çalışanlar listesine kaydolacak. Bu bir görüştür karşı çıkanlar olabilir, lütfen genel kurulun bundan sonraki bölümlerinde bağımlılık ve bağımsızlık kavramını bu çizgide tartışalım. Değerli arkadaşlar mesleğimiz gücünü meslek mensubundan yani sizlerden alır. Sizler burada İstanbul’daki kayıtlı 12 bin muhasebeci değilsiniz, sizler İstanbul’daki 12 bin muhasebeciyi yönlendiren mesleğin önderlerisiniz. Çünkü sizler kar kış demeden mesleki faaliyetlere önem verip buraya gelen arkadaşlarımızsınız. Bu önerinize bina halen meslek gücünü sizden nasıl alacak, kalitemizi artırmakla. Bu kalite artışıyla ilgili sayın genel başkanımızla biz 3 yıldır bir çalışma içindeydik, serbest muhasebeciliği biz sistemin içinden nasıl kaldırabiliriz ve en büyük sıkıntımız miktarı 2bin 500’ü geçen liseyi bitirememiş ortaokul mezunu, ilkokul mezunu veya lise terkten arkadaşlarımızı da sisteme nasıl sokarız hep araştırıyoruz. Allah daima iyi düşünenin yanındadır. Bu kongreden öncesi dün ayağımıza gönderdik çareyi. Dün ben televizyonda eğitim konusunu yönetirken konuşmacılardan birisi Milli Eğitim Bakanlığı müsteşarıydı. Konuşma sonrası hadi bir çay içelim dedik, sohbet ederken bu sıkıntımızı anlattık. Dedik ki çözümü var ama 1 yılınız kaldı. Bunu niye burada söylüyorum 1 yılımız kaldı. Niye dedim, 1 yıl sonra artık dışarıdan lise bitirme sınavlarına başvurmak kalkıyor. Gelin görüşelim gerekirse eğitim hizmetini size veririz bu arkadaşlarım için özel eğitim yaparak dışarıdan sınavla lise mezunu olmalarını sağlayacaksınız. Bu bizim taahütümüzdü bugün bunu size Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde ama bu 1 yıl içinde çözebilmiş çözme olanağına sahip olmuş bir meslek mensubu olarak mutluyum. Biz ne yapacağız sonra? Yine çalışmamız var Anadolu Üniversitesi ile anlaşıp lise mezunu olan şu anda olanlar ve buradan sonra olacaklar için kendi bünyemizde geliştirmeye çalıştığımız TESMER adı altında örgütlediğimiz temel eğitim ve staj merkezlerinde eğitim yaptırmak suretiyle bu arkadaşımıza üniversite diploması aldırtmaya çalışacağız hızlandırılmış yöntemlerle. Bunu da dün konuştuk, bilgisini aldık daha pekişti. Öğretmenler yaptı, sağlıkçılar yaptı, biz muhasebeciler niçin yapmayalım? Biz bunları burada üretmeliyiz ve bütün bu arkadaşlarımızın mali müşavir olmasını sağlamalıyız. Bu cümleden bu toplantılara sizlerin sahip çıkmasını istirham edeceğim önemli bir konu. Biraz evvel değerli dostum Canikli’yi dinlerken .... 227. maddedeki en önemli sonuç Maliye Bakanlığı artık bizi bizden daha iyi düşünmeye başladı, düşüncesine sahip olmamdır, teşekkür ederim sayın Canikli. Bizi artık bu mesleğin önderi olarak kabul ediyorsunuz, yüklenildiğini kabul ediyorsunuz, yanımızda yer alıyorsunuz. Ama bu işleri yaparken değerli arkadaşlarım bir söz daha söyledi sayın Canikli, yeminlerin 1/32ü maliye kökenli, geriye kalan 2/3’ünün de yarısından fazlası serbest muhasebeci mali müşavir kökenli değil. Nereden geliyor? Sayıştay’dan, yüksek denetlemeden, üniversiteden ve benzeri yerlerden. Bu meslek serbest muhasebeci mali müşavirlerin geleceği en büyük mertebe olduğuna göre siz nasıl 10 yıl sonra sınava girmek zorundaysanız sizin dışınızdaki herkesin kin olursa olsun bundan sonra sizinle yeminli olabilmesi için bu kürsülerde sınav şartının getirilmesini hatta mümkünse 9. maddedeki sınavsız şartının iptali için beraber düşünüp el birliği yapmalıyız. Çünkü benim gözümde hiç kimse 10 yıl mali müşavirlik yapmış bir arkadaşın yeminli sınavını verdikten sonraki konumundan daha iyi daha önemli olamaz. Eğer iyiyse o zaman ben de iyi değilim aranızdan geldim. Buna hepimiz değerli arkadaşlar yeni ufuk olarak sahip çıkmalısınız. Popülist davranıp belli yerlere herkes sınavsız gelsin derseniz sizin önünüzü kapatmaya o zaman kendi kendiniz razı oluyorsunuz. İşte biraz evvel Yücel beyin söylemek istediği eğer kaderimizi değiştirmek istiyorsak kendimize sahip çıkmalıyız. Hatta serbest muhasebeci mali müşavirliğe girişin bile sınavsız kısmının iptali için çalışmalıyız. Neden? Sizin disiplininizden geçmemiş, sizin yanınızda staj görmemiş, bizim sınav kuralları taşımamış bir kişi zembille gelip aranıza katılacak. Nerede eğitim görürse görsün, sorarım size, hesap uzmanları kurumunda yetişmemiş birisini hesap uzmanı yaparlar mı, maliye müfettişi bile yapmazlar. Ama maliye müfettişi kuruluna da başka bir yerde disiplin almamış bir kişiyi getirip maliye müfettişi yapmazlar. O halde bundan sonra serbest muhasebeci mali müşavir unvanı alacak olan arkadaşlarında muhakkak bizlerin denetiminde olarak yani kendi kendimizi yönetme kabilinde kabul ettiğimiz sınavlardan geçmesi görüşünü bu dünya görüşünü yaymaya ve sahip çıkmaya mecburuz.
Değerli arkadaşlar, kendi kendimizi yönetmenin bir diğer yöntemi kendi kendi kendinize sağlayacağınız standartlara uymak olur. Türkiye’de bunları biz TÜRMOB’un öncülüğünde, ama bağımsız çalışacak diye kurduğumuz TMUDESK’le oluşacak. Yakında hepinize bu standartların grafı gelecek. Sizden ricam dünya görüşünüze, muhasebe anlayışınıza uymayanın hemen eleştirisini bize yazınız, TMUDESK’e yazınız, çünkü uluslararası düzeyde, yani biz de varız diyebilmek için böyle bir standart geliştirmeye girmemiz gerekli. Değerli arkadaşlarım, işletme merkezlerine benzer bir uygulama yakında yine gündeme gelecek, bunu hortlatmaya çalışacaklar. Şu anda bu esnaf odalarıyla ilgili yapılan bir çalışmada böyle bir talepleri böyle bir maddeleri var. Hem de işletme merkezlerinden farklı olarak kendi bünyelerinde olması için. Maliye Bakanlığı bu konuda olumsuz görüş bildirdi, biliyoruz, ama Maliye Bakanlığı’nın olumsuz görüşüne rağmen bu tasarının hazırlandığı bakanlık Ticaret Bakanlığı, bunu hepiniz biliniz. Buradaki defter tutma olayının kavgasına girmeyelim, biz bir şey isteyelim defteri kim tutarsa tutsun ama denetim o defterin kapanmasıyla ilgili 227 ile ilgili gelen denetim muhakkak bağımsız çalışan meslek mensubu tarafından oluşur. Bunu, özellikle bağımlı arkadaşlarıma burada seslenerek söylemek istiyorum. Sizler için üreteceğimiz çözümü bu oyunu tezgahlamaya çalışanlar dört gözle bekliyorlar. Çünkü onlar da bir bağımlıyı kendi bünyelerinde ruhsatlı istihdam edecekler ve kendi meslek odalarında hepiniz çok iyi biliyorsunuz ne olduğunu belge almak için Bağ-Kur’a gitmek için muhatapsınız. Bu kişilerin eline geçmesine müsaade etmeyelim. Oturalım kendi içimizde kalıcı çözüm bulalım. Bir günlük iki günlük çözüm bulmak doğru değildir. Şimdi vergi o kadar önemli değil arkadaşlar. Vergi idaresi bizim muhasebe mesleği hizmetlerinin müşterilerinden yalnız bir tanesi. En büyük özelliği başka müşteri bu güne kadar çıkmadığı için başka bir kurum hizmetimizi talep etmediği için Allah razı olsun, Maliye Bakanlığı’nın bütün uygulamaları mesleğimizin bir ölçüde gelişmesine katkıda bulundu. Ama yakın bir tarihte Ticaret Kanunu’nda bizlerin katkısıyla eklenecek olan bir maddede sermaye piyasasına tabi olmayan bütün anonim şirketlerin muhakkak bir meslek mensubu tarafından denetlenmesi mecburiyeti konmuş. Bunu çok iyi biliniz. Sizin ulaşabileceğiniz her siyasiye ticaret kanunu gündeme geldiği gün lütfen bu konuyu gündemde kabul ettirmelisiniz, meclisten geçebilmesi için çalışın. Çünkü bizlerin artık bu konudaki çalışması yetersiz kalacak. Avukatlar, diğer meslek odaları mecliste bizlerin bu aktif çalışmasının sonuçlarını gördükleri için bizim bu konudaki çalışmalarımızı kesmeye çalışacaklar. O zaman bunu yalnız biz değil 40 bin meslek mensubumuzun bu kurullara bu yerlere varabilen arkadaşlarımızın tümüne ulaşması gerekir. Son bir iki tartışılmasına gerek duyduğum konuyla sözlerimi bağlamak istiyorum. Değerli arkadaşlar sorunlarımızdan birisi manyetik ortamda muhasebe kaydını tutmaktır. Yani siz bilgisayarda defter tutuyorsunuz bunu maliyenin önünde de söylüyorum, hiç kimse büyük işletmeler bile tuşa basıp resmi kaydı son güne kadar yılın almaz, doğaldır. Bu dünyanın her yerinde böyledir. Biz zannettik ilk önce Türkiye’de böyle oluyor, sorduk görüştük, hatta İsviçre’de gidin bakın defter hiç bakılmaz bir denetim amacıyla talep edildiği zaman tuşa basar muhasebeci disketteki bilgi deftere aktarır. Bizim değerli arkadaşlar manyetik organda muhasebe tutulma ilkelerini beraber tartışıp ikide bir geldi denetledi defteri dökmemişim düşüncesine karşı koyabilmek için meslek örgütü olarak bir standart geliştirmek zorundayız. Bu standardın nasıl olması, işte bu genel kurullarda sizlerin ortaya koyacağı görüşlerle oluşur. İkinci önemli bir husus beyanname imzalamak için denetim yapacaksınız. Bunu her ne kadar tebliğlerde bu güne kadar denetim adı geçmiyorsa da kanun maddesi açıktır değerli arkadaşlar. Sizden ricam siz beyanname imzaladığınız anda muhakkak bir denetim raporu ve bir denetim dosyası oluşturunuz. Bunu niye söylüyorum, yarın öbür gün şer güçlerine karşı başka yanlış anlamalara karşı sizin savunmada kullanacağınız tekniktir. Bununla ilgili bizim çalışma usul esasları yönetmeliğini bir kere daha okursanız neden bu dosyanın 10 yıl saklanması gerektiğini de görürsünüz. Çünkü mahkemeye gittiğiniz zaman bizim sorumluluğumuz mesleki hata yapmaktan kaynaklanan sorumluluğudur. Bizim bu konuda başka bir avukata başka bir hukukçunun kehanetine ihtiyacımız yok. Çünkü biz hepimiz gerektiğinde oturup vergi itirazı yazmış vergi kanunlarını yorumlamış dava kazanmış arkadaşlarız. Şu anda bu tebliğler ile ilgili yapılan davalara baktığımız zaman kim açmış? Yine bizim meslek mensupları açmış, dilekçeleri onlar yazmış yani baronun açtığı, TESK’in açtığının dışındakiler. Bu nedenle değerli arkadaşlar manyetik ortamda denetim tekniklerinin de geliştirilmesini istemeliyiz burada konuşmalıyız. Tamam bilgisayarda döküm veriyor ama ben 1 yıl içinde denetimimi dökene kadar hangi denetim tekniği içinde yapmalıyım? Batıda bu konuda 96 tane saptayabildiğim bilgisayar programı geliştirmiş. Biz kendi içimizde bu programları bu standartları bu kuralları saptamak zorundayız.
Değerli arkadaşlarım biraz sonra Allah’ın izniyle sizden aldığım buradaki güçle Turgut Kazan ile gideceğim. Bu süre içinde burada olmayacağım, sizden ricam, istirhamım, 30 yıllık meslek arkadaşınızım ve şu salonda mesleğin yasalaşması için çalışan en eski birisi, sayın Hüseyin Belviz Kur arkadaşımdır, iki kişiden birisi benim. Yani Mali Müşavirler Derneği’nin kurucusu Bilir Derneği kurmadan evvel, değerli arkadaşlarımız biz o zaman Türkiye muhasebe uzmanları derneğinde çalışırdık. Hatta, Türkiye IFAC’a üye olsun diye açılan sınavı da korkmadan girip kazanan ilk üyeyim. Bu mesleki örgütlülükteki ve mesleki çalışmaya dayanarak sizden istirhamım ricam muhasebeci olduğunuzu gösterin. Sizler için 5 dakika okunabilen bu faaliyet raporuyla bilançoları aşın. Benim bu söylediğim görüşleri geliştiren bu gelişlere dönüş katabilen bizleri daha itecek çalıştıracak yeni düşünceleri buraya getiriniz. Çünkü biz beraber olduğumuz sürece bizim önümüzde kimse duramaz unutmayın. Türkiye’nin sermayesini de istersek biz yönetiriz, istersek biz onlardan daha güzel konuşuruz. Biz güçlü olduğumuzu söylersek işte burada ön sıra ikinci sırada politikacılar beni neden öne arkaya oturttun kavgası yapalım. Hedefimiz onların bize muhtaç olmak olsun. Hepinizin gazası meslek adına mübarek olsun.
Dostları ilə paylaş: |