.
Değerli Katılımcılar,
Bugün Rekabet Derneği tarafından düzenlenen bu toplantıda sizlerle birlikte olmaktan duyduğum memnuniyeti ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada hemen belirtmek isterim ki, Kanun değişikliği konusu geçtiğimiz yıllarda sınırlı sayıda akademisyenin tartışmasına açılmış olmakla birlikte, Kurumumuzda yapılan bir dizi toplantı ve tartışma sonucunda belli bir olgunluğa gelmiştir. Bu toplantı vesileyle aynı zamanda söz konusu taslağı ilk kez sizlerin önünde kamuoyuna açıklamamnın heyecanını da yaşıyorum.
Bildiğiniz üzere ülkemizde rekabet hukuku uygulamalarının geçmişi çok eskiye dayanmamaktadır. Bugün uygulamakta olduğumuz 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun 13 Aralık 1994’te yürürlüğe girmiş, ancak bunu uygulayacak olan Rekabet Kurumu 05 Mart 1997’de Rekabet Kurulu’nun oluşturulmasıyla hayata geçirilmiştir.
Rekabet Hukuku bakımından Türkiye; Hem Avrupa Birliği’ne üyeliğin bir gereği hem de Türkiye’nin AB’le ilişkisinin dünya ekonomisi ile entegrasyonun önemli bir aracı olduğu için esas itibariyle Avrupa Birliği modelini benimsemiştir.
Bu çerçevede, Rekabet Kanunu ile
-
Teşebbüslerin kartel anlaşmaları yapmaları, ya da teşebbüs birlikleri vasıtasıyla piyasadaki rekabeti kısıtlamaları,
-
Bir piyasada hakim durumda olan bir teşebbüsün bu gücünü kötüye kullanması,
-
Bir piyasadaki rekabeti kısıtlayacak nitelikteki yoğunlaşmalar, yani birleşme ve devralmalar
yasaklanmıştır.
Gerek 4054 Sayılı RKHK, gerek bu kanun çerçevesinde çıkarılan tebliğler, Rekabet Hukuku ve Politikasının Avrupa Birliği’nde eriştiği en son düzeyi izlemeyi hedeflemişlerdir.
Rekabet Kurulu, bir yandan diğer kamu kurum ve kuruluşlarının hazırladığı mevzuat taslaklarına ilişkin görüşler ortaya koyarken, bir yandan da kendi mevzuatını, yani Rekabet Kanun’un uygulanmasına yönelik olarak hazırladığı ikincil mevzuatı ülkemizin ihtiyaçları ve AB’ye uyum süreci çerçevesinde sürekli olarak geliştirip güncellemektedir.
Değerli Katılımcılar,
Rekabet hukukunun tüm dünyada evrimleşme sürecine girdiğini, özellikle Avrupa Birliği’nde bu konuda büyük çaplı değişiklikler yaşandığını dikkate aldığımızda, 4054 sayılı Kanun’un ülkemiz ihtiyaçları doğrultusunda gözden geçirilerek daha etkin hale getirilmesi gerektiği açıktır.
4054 sayılı Kanun’da, 2003 ve 2004 yıllarında küçük ama önemli olan iki değişiklik yapıldı ve bu sayede hem cezaların tahsilindeki hem de yerinde incelemelerdeki etkinliğimizin artması sağlandı:
2003 yılına kadarki uygulamada, yargıya intikal eden dosyaların yargının bilinen iş yükü çerçevesinde kısa sürede sonuçlandırılamaması nedeniyle, Kanun’un yaptırım gücünün önemli ölçüde zayıfladığı tespit edilmiştir. Bu nedenle, 2003 yılında 4971 sayılı Kanun ile 4054 sayılı Kanun’un 55 ve 15 inci maddelerinde değişiklikler yapılmış, bu değişikliklerden ilki ile, idare hukukunun para cezalarının tahsili hususunda itirazın yürütmeyi durdurmayacağı şeklindeki genel prensibe dönülmüştür.
Yine 1997-2003 arasındaki dönemde, yerinde inceleme yetkisinin kullanılması konusunda karşılaşılan sıkıntılar dolayısıyla delil toplanmasında zorluklar yaşandığı görülmüştür. Delil toplanmasının, sağlıklı bir değerlendirme yapılabilmesi için Kanun uygulamasında olmazsa olmaz bir husus oluşturması nedeniyle bu konuda da bir değşiklik yapılması ihtiyacı hasıl olmuş ve 2003 yılında yapılan değişiklikle gerektiği takdirde “mahkeme emri ile yerinde inceleme yapılması konusunda Kurumumuza yetki verilmiştir.
Rekabet Kurumu’nun etkinliğini artırmaya yönelik olarak 2004 yılında yaşanan bir başka gelişme ise, 21.09.2004 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 5234 Sayılı “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile 4054 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikler olmuştur.
Söz konusu değişikliklerden ilki, Rekabet Kurumu’nun gelirlerine ilişkindir. Kanun’un 39 uncu maddesinde eklenen bent ile Kurumun özerkliğinin korunması amaçlanmıştır.
Ayrıca, Kurum maliyetlerinin azaltılması amacıyla, 4054 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikle Kurul kararlarının Resmi Gazete’de yayınlanması zorunluluğu yerine Kurum internet sayfasında yayınlanması sağlanmıştır.
Son olarak, Kanun’un 55 inci maddesinde yapılan değişiklikle Rekabet Kurulu tarafından uygulanan para cezalarının teşebbüsler tarafından ödenmesi için bir aylık süre üç aya çıkarılarak teşebbüslerin finansal güçlüğe düşme riskiyle karşılaşmalarının önlenmesi amaçlanmıştır.
Değerli Katılımcılar;
Yukarıda yer verilen değişikliklerin acil sorunların kısmen çözümünü sağladığı, ancak ülkemiz ihtiyaçları ve AB’ye uyum süreci içinde kapsamlı değişikliklere ihtiyaç duyulduğu da bir gerçektir.
Bu çerçevede Kurumumuz çalışmalarına devam etmiştir. 2003 yılında sınırlı sayıda akademisyenin görüşlerine açılmış olan “4054 Sayılı Kanunda Yapılması Gerekli Değişiklikler Hakkında Tartışma Metni”ne 2005 yılında nihai halinin verilerek mümkünse TBMM’ye sunulmak üzere Başbakanlığa iletilmesi planlanmaktadır.
Taslak tartışma metninin hazırlanmasında, yedi yılı aşkın uygulama sonucunda elde edilen tecrübeler önemli ölçüde yol gösterici olmuştur.
Diğer yandan 4054 sayılı Kanun’a mehaz teşkil eden Avrupa Birliği rekabet hukukunda ortaya çıkan gelişmeler hazırlık aşamasında dikkatle incelenmiş ve 1 Mayıs 2004 tarihinde yürürlüğe giren reform paketinin en önemli ayağını oluşturan 1/2003 Sayılı Konsey Uygulama Tüzüğü kapsamında yer alan değişiklikler dikkate alınmıştır. Aynı şekilde Yoğunlaşmaların Kontrolüne yönelik Tüzükte yer alan usule ve esasa ilişkin yenilikler önemli ölçüde göz önünde tutulmuştur.
Ayrıca OECD tarafından hazırlanan “Türkiye Rekabet Hukuku ve Politikası Gözden Geçirme Raporu”nda yer verilen öneriler büyük ölçüde dikkate alınmıştır.
Taslak metinde yer alan öneriler temel olarak, maddi hükümlere, usul hükümlerine, yerinde inceleme, bilgi isteme ve cezalara, yargı organları Kurum ilişkilerine ve kamu tasarruflarına ilişkin öneriler olarak beş başlık altında toplanabilir.
Maddi hükümler bağlamında ilk öneri Kanun’un 4 üncü maddesinin rekabeti önemli ölçüde sınırlama kıstasına yer verecek şekilde değiştirilmesi ve bu sayede de minimis benzeri bir mevzuat oluşturulmasına olanak sağlanmasıdır. Bunun dışında Kanun’un 4 ve 6’ncı maddelerine ilişkin şu aşamada herhangi bir değişiklik önerisine yer verilmemektedir. Söz konusu iki maddede köklü değişikliklere gidilmesi için bir süre daha beklenmesinde ve ortaya çıkacak ihtiyaçlar ve olası politika değişiklikleri dikkate alınarak bir çerçeve belirlenmesinde yarar görülmüştür.
Ayrıca, muafiyeti düzenleyen 5’inci maddede değişiklik yapılması ve muafiyetler için bildirim yükümlülüğünün kaldırılarak Rekabet Kurumu’nun gereksiz iş yükünün hafifletilmesi, muafiyet koşullarını taşıyan ancak bildirilmediği için muafiyeten yararlanamayan anlaşmalar konusundaki sakıncaları giderilmesi amaçlanmaktadır.
Bilindiği üzere, Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 5 inci maddesinde belirtilen koşulları taşıyan anlaşma, uyumlu eylem ve kararlar Kanunun 4 üncü maddesinin uygulanmasından muaf tutulmaktadır. Muafiyet müessesesinin amacı, yararları olumsuz etkilerinden daha fazla olan anlaşma, eylem ve kararların yasaklanmasını engellemektir. Kanunun eski 10 uncu maddesinin ilk fıkrasında yer alan “Bildirilmemiş anlaşmalara muafiyet uygulanmaz.” hükmü , 5 inci maddedeki koşulları taşıyan, dolayısıyla toplumsal yararları olan anlaşmaların bildirilmemiş olmaları nedeniyle muafiyetten yararlanmalarını engellemekte, bu anlaşmaların Kanunun 4 üncü maddesi gereğince hukuken geçersiz sayılmasına ve anlaşmaya taraf olanların cezalandırılmalarına neden olmaktaydı. Bunların yanı sıra, muafiyet bildirimleri iş yükünü artırarak Rekabet Kurumu’nun kaynaklarını ciddi ihlaller üzerinde yoğunlaştırmasını engellemekteydi. Kurul’a re’sen muafiyet yetkisinin tanınması ve verilen muafiyet kararından önceki dönemlerde de sözleşmenin geçerli sayılması, bildirim yükümlülüğünün kaldırılması sonucunda oluşması muhtemel hukuki belirsizliklerin giderilmesi amacını taşımaktadır. Ancak koşullu muafiyet halinde, geçerlilik için doğal olarak koşulun yerine getirildiği tarih esas alınmıştır.
Yoğunlaşma işlemlerine yönelik bir çok madde altında yer verilen esasa ve usule ilişkin hükümlerin daha açık ve anlaşılır bir biçimde tek madde altına toplanması bir diğer değişiklik önerisidir. Böylece yoğunlaşma işlemlerine yönelik hükümlerin uygulanırlığı kolaylaştırılmıştır. Ayrıca, yoğunlaşmalar hakkında Kurul tarafından koşullu izin veya yasaklama kararları alınmadan önce taraflara görüş bildirme olanağı tanınarak taraf haklarının güçlendirilmesi amaçlanmıştır.
Bunların yanısıra, bilgi isteme ve yerinde incelemeye ilişkin değişiklik önerileri yaklaşık yedi yıllık uygulama tecrübesi dikkate alınarak hazırlanmış ve bu öneriler yoluyla inceleme, önaraştırma ve soruşturmalarının daha sağlıklı ve daha etkin bir şekilde yürütülebilmesi amaçlanmıştır.
Ayrıca, usul ve esasa ilişkin ihlallere uygulanacak cezalar yeniden düzenlenmiştir. Bunun amacı Kanun kapsamında yürütülen faaliyetler için ihtiyaç duyulan bilgi ve belgelere zamanında ve en doğru şekilde ulaşmaktır.
Taslak kapsamında yer verilen bir önemli başlık kamu tasarruflarıdır. 7 yıllık uygulama sonucunda rekabet koşullarının yalnız teşebbüs davranışları ile değil kamunun düzenleyici işlemleri ile de bozulduğu, kimi hallerde, bu işlemler sonucunda rekabet koşullarının bizatihi varlığının sorgulandığı durumlar ile karşılaşıldığı malumdur. Bu çerçevede rekabeti bozucu kamu tasarruflarının olumsuz etkilerinin azaltılması amacıyla Kanun’a bir madde eklenmesi önerisine yer verilmiştir. Bu madde ile bir yandan Rekabet Kurumu’nun rekabet savunuculuğu rolünün güçlendirilmesi ve diğer yandan Kurum’a rekabeti bozucu idari işlemleri yargı yoluna götürme yetkisinin açıkca tanınmasıyla rekabeti bozucu kamu tasarruflarının olumsuz etkilerinin en aza indirilmesine imkan tanınması amaçlanmıştır.
Taslak kapsamında yer alan son başlık Rekabet Kurumu ve Yargı Organları arasındaki ilişkidir. Ciddi ekonomik tahliller ile piyasa bilgisinin kullanılmasını gerektiren ve ancak bunların kullanılması sonucunda sağlıklı bir sonuca ulaşılabilmesini mümkün kılan rekabet kuralları uygulaması, bu özelliği nedeniyle ihtisaslaşmış bir kurumun varlığını zorunlu kılmakta, bu husus Kurumun varlık nedenini oluşturmaktadır. Rekabet hukukunun ülkemizde görece yeni olması ve hukuk ile iktisadın birleştiği bu alanın kapsamlı analizlerin yapılmasını zorunlu kılması nedenleriyle, Türk rekabet hukukunun uygulanmasında, kurumlar arası bir tercihin değil kendi içinde aşamaları belirlenmiş ve yetki tartışmalarının yerine bir bütün olarak işleyen bir sistemin gerekliliği tartışmasızdır. Bu çerçevede uygulamada çıkabilecek olası aksaklıkları engellemek amacıyla, Kanun’da değişiklik yapılarak medeni yargılama usulü hukukunda bulunan “bekletici sorun” kurumunun rekabet hukukuna da kazandırılması önerisine yer verilmiştir. Böylelikle, rekabet kurallarının uygulanması ile beklenen faydaların elde edilebilmesi için idare ile yargı organları arası işbirliğini işlevsel ve etkin hale getirecek bir sistemin oluşturulması amaçlanmıştır.
Söz konusu metin içerdiği değişiklik önerileriyle hukukumuzda çok önemli bir yer tutan 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un, daha açık ve anlaşılır olma, teşebbüsler açısından hukuki belirliliği artırma, yetki ve yükümlülüklerin netleştirilmesi, daha az bürokrasi içerme, hesap verebilme, ilkeleri çerçevesinde işlerliğinin ve etkinliğinin artırılmasını hedeflemektedir.
Değerli katılımcılar,
Bütün bu faaliyetlerimize bundan böyle de ara vermeksizin devam etmeyi görevimizin gereği sayıyoruz. Bu konuda yapılacak her türlü katkı ve işbirliğine de açık olduğumuzu ifade ediyor, sözlerime burada son verirken Rekabet Derneği tarafından düzenlenen bu toplantının başarı ile geçmesini diliyor, bu vesile ile emeği geçen herkese teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
|