Yazı türüdür. Bir yazarın yurt içinde ve yurt dışında gezip gördüğü yerlerin ilgi çekici özelliklerini anlattığı yazı türüdür



Yüklə 444 b.
tarix27.05.2018
ölçüsü444 b.
#51817
növüYazı



Bir yazarın yurt içinde ve yurt dışında gezip gördüğü yerlerin ilgi çekici özelliklerini anlattığı yazı türüdür.

  • Bir yazarın yurt içinde ve yurt dışında gezip gördüğü yerlerin ilgi çekici özelliklerini anlattığı yazı türüdür.

  • Gezi yazıları gezip görmenin, iyi bir gözlemin ürünüdürler.

  • Okur, anlatılan yerleri bu sayede sanki yazarla birlikte geziyormuş hissine kapılır. 



Röportajlar soru-cevap şeklindedir. Ancak gezi yazılarında böyle bir durum söz konusu değildir.

  • Röportajlar soru-cevap şeklindedir. Ancak gezi yazılarında böyle bir durum söz konusu değildir.

  • Gezi yazılarında fotoğraf, resim gibi öğeler bulunmaz. Bu öğelerin yerine tasvirlerine yer verilir. Röportajda ise röportajı zenginleştiren ögelerden olması sebebi ile fotoğraf gibi belgelere çok sık yer verilir.



Gezi yazılarında çoğu kez kronolojik zamanlı plân uygulanır. Gezi için yapılan hazırlıklar; yolculuk, yolculuk sırasında görülen ilgi çekici olaylar; varış, varıştaki ilk izlenimler…

  • Gezi yazılarında çoğu kez kronolojik zamanlı plân uygulanır. Gezi için yapılan hazırlıklar; yolculuk, yolculuk sırasında görülen ilgi çekici olaylar; varış, varıştaki ilk izlenimler…

  • Gezi yazılarında da kendinden önceki söylenmişlerden, yazılmışlardan ayrı olmak önemlidir. Aynı yerler daha önce de başkaları tarafından görülmüş, yazılmış olabilir. İkinci gidişte görülenlerle, ilk gidişte görülenler arasındaki farklara bile değinmek gerekir. Bu da gezi yazılarının zamanla tarihsel belge olduğunu ortaya koymaktadır.

  • Resim kullanılmalıdır.



Gezi türünün uzun bir geçmişi vardır. Bu günkü tanımına ve niteliğine tam uymasa da çok eski çağlarda gezi türünden sayılabilecek örneklerin bulunduğu bilinmektedir. Eski Yunanistan’dan başlayarak günümüze kadar çeşitli ülkelerden birçok gezgin, elçi, şair ve yazar gezip gördükleri yerleri anlatan eserler meydana getirmişlerdir.

  • Gezi türünün uzun bir geçmişi vardır. Bu günkü tanımına ve niteliğine tam uymasa da çok eski çağlarda gezi türünden sayılabilecek örneklerin bulunduğu bilinmektedir. Eski Yunanistan’dan başlayarak günümüze kadar çeşitli ülkelerden birçok gezgin, elçi, şair ve yazar gezip gördükleri yerleri anlatan eserler meydana getirmişlerdir.



Türk edebiyatının ilk seyahatname eserleri arasında Farsça yazılan Hoca Gıyaseddin Nakkaş’ın Acâibü’l Letâif adlı eseriyle Ali Ekber Hatâî’nin 1515′te yazdığı Hıtâînâme adlı eseri sayılabilir.

  • Türk edebiyatının ilk seyahatname eserleri arasında Farsça yazılan Hoca Gıyaseddin Nakkaş’ın Acâibü’l Letâif adlı eseriyle Ali Ekber Hatâî’nin 1515′te yazdığı Hıtâînâme adlı eseri sayılabilir.

  • Seydî Ali Reis (ö.1562) Mir’atü’lMemâlik (1557) adlı seyahatnamesinde Belücistan, Hindistan, Afganistan, Buhara, Maveraünnehir’le ilgili gözlemlerini ve yaşadığı olayları anlatmıştır. III. Sultan Murat (15751575) döneminde Tokatlı İbrahim oğlu Ahmet, Acâibname-i Hindistan adlı eserinde Kabil, Hindistan, Basra, Yemen, Hicaz izlenimlerini aktarır.



 Dünya edebiyatında gezi yazısının ilk örnekleri sayılabilecek eserleri verenlerin başında Heredotos (Heredot), Marco Polo(Marko Polo, 1254–1324), İbni Batuda (1304–1369) gelir.

  •  Dünya edebiyatında gezi yazısının ilk örnekleri sayılabilecek eserleri verenlerin başında Heredotos (Heredot), Marco Polo(Marko Polo, 1254–1324), İbni Batuda (1304–1369) gelir.



Rio Havaalanı’na iner inmez boğulacak gibi oldum. Paris’te akşam uçağa binerken ısı eksi on dereceydi, Rio’da, gündoğumunda gölgede kırk. Nem oranıysa yüzde seksen. Takside, kuzeyden güneye doğru ikiye böldüm kenti. Sivri tepeler ile okyanus arasına sıkışıp kalmış modern bir kent Rio. Tünellerden geçtik. Gökdelenler, geniş caddeler, yeşil tepelere tünemiş gecekondular. Sonra Copacabana… göz alabildiğine uzanan kumsal. Güzel kızlar, sıcakta çıplak gövdelerin dalgalanışı.

  • Rio Havaalanı’na iner inmez boğulacak gibi oldum. Paris’te akşam uçağa binerken ısı eksi on dereceydi, Rio’da, gündoğumunda gölgede kırk. Nem oranıysa yüzde seksen. Takside, kuzeyden güneye doğru ikiye böldüm kenti. Sivri tepeler ile okyanus arasına sıkışıp kalmış modern bir kent Rio. Tünellerden geçtik. Gökdelenler, geniş caddeler, yeşil tepelere tünemiş gecekondular. Sonra Copacabana… göz alabildiğine uzanan kumsal. Güzel kızlar, sıcakta çıplak gövdelerin dalgalanışı.

  • Kolay alıştım Rio’ya. Copacabana, ipanema… Eskiden Portekizlilerin yeni kıtaya ayak basmalarından önce yerlilerin oturdukları bu geniş kumsalda lüks oteller, şık apartmanlar yükseliyor şimdi. Santa Teresa Mahallesi’ni dolaştım ilk gün. Kentin merkezinden tramvaya biniliyor. Neredeyse yüz yaşında, eski mi eski, sarı bir tramvaya. Bir su kemerinin üzerinden geçip tırmanmaya başlıyoruz. Bahçe içinde iki katlı evler, mozaikle kaplı duvarlar. Ve ağaçlar, kocaman yapraklı bitkiler. Burada meyveleri keşfettim. Guava, mango, kaju, karpuz büyüklüğünde hindistancevizleri. İki Rio var. Yoksulluk ile görkemi bir arada barındıran bir kentteyim. İki Rio var. Birincisi İpanema’da bosanova dinliyor, ikincisi “favela” adı verilen gecekonduların pencerelerinden aşağıda lüks içinde yüzen kente bakıyor. “Favela” korku ve endişe uyandıran bir sözcük burada, ama kesinlikle acıma duygusu uyandırmıyor.

  • Gece herkes uyurken biraz daha yukarıya tırmanıyor gecekondular. Bir zenci çocuk sokak kapısını açınca içeriye bulut giriyor. Derme çatma evler rengârenk. Muz ağaçları arasından kente bakıyorlar. Ama kent onların farkında değilmiş gibi akıp gidiyor caddeler boyunca.

  • “Şeker ekmeği’Yıin anlamını bilmiyordum, burada öğrendim. Kervanların yiyecek stokunda önemli bir yeri varmış “şeker ekmeği’nin. Uzun, yuvarlak bir nesne. Rio’nun simgesi. Yüksek ve çıplak bir tepenin adı. Teleferikle çıktım. Kent aşağıda, dağla okyanus arasındaki düzlükte, kayalıkların arasında bir yer bulmaya çalışıyordu kendine. Kayaları delip tüneller açıyor, sırtını dağa verip ilerliyordu.

  • Doğanın elinden çıkmış bunca ayrıntılı bir danteli ilk kez görüyorum. Uçaklar altımızdan hızla dönüp adaların üzerinden yükseliyorlar, göğün mavisinde yitip gidiyorlar, irili ufaklı körfezler, denize inen orman ve kayalar. Kent aşağıda uğulduyor. Rio da, Konstantin gibi uçurumların, derin boşlukların kenti. Dikey bir kent.

  • 16 Şubat 1985, Rio

  • Nedim GÜRSEL



FATİH TEMEL

  • FATİH TEMEL



Yüklə 444 b.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin