Yenileşme Döneminde



Yüklə 5,47 Mb.
səhifə21/67
tarix18.01.2019
ölçüsü5,47 Mb.
#100745
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   67

141 Nurdoğan Taçalan; Ege’de Kurtuluş Savaşı Başlarken, 1970, s. 191; Hukuk-u Beşer, 15 Mart 1919.

142 Nail Moralı; Mütarekede İzmir Olayları, Ankara 1973, s. 14-15.

143 Cevat Dursunoğlu; Millî Mücadele’de Erzurum, Ankara 1940, s. 147.

144 Yanlışlıkla farklı isimler kullanan eserler şunlardır: Tayyib Gökbilgin, Millî Mücadele Başalarken, C. I; Şerafettin Turan; a.g.e., C. I; Kasım Ener; Çukurova’nın İşgali ve Kurtuluş Savaşı.

145 Tarık Zafer Tunaya; Türkiye’de Siyasî Partiler, İstanbul 1952, s. 485.

146 İzzet Öztoprak; “Adana ve Cevresinde Müdafaa-i Hukuk Çalışmaları”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C. VIII, Sayı: 22, s122.

147 İzzet Öztoprak; a.g.m., s. 126.

148 Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı, (ATASE), Atatürk Özel Arşivi, Dosya No: 335/I, Fihrist: 16.

149 Kâmil Erdeha; Millî Mücadele’de Vilâyetler ve Valiler, İstanbul 1975, s. 175.

150 Gotthard Jaeschke; Kurtuluş Savaşı İle İlgili İngiliz Belgeleri, Ankara 1971, s. 57.

151 Genelkurmay Başkanlığı, Harp Dairesi Arşivi, No. 1/3 dosya No: 7.

152 Mahmud Goloğlu, Erzurum Kongresi, s. 18.

153 Mahmud Goloğlu; Millî Mücadelede Trabzon ve Mustafa Kemal Paşa, Trabzon 1981, s. 16.

154 Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasî Partiler, İstanbul, 1952, s. 508. Tunaya’nın yayımladığı Cemiyetin Nizamnamesi 12 Şubat 1919 tarihini taşımaktadır. Ayrıca, Gümüşhane delegesi Kadirbeyoğullarından Zeki Bey’in Hatıra notlarına göre, cemiyet, 12 Şubat 1919’da kurulmuştu, Mahmud Goloğlu, Erzurum Kongresi, ek: 10, s. 172; Ömer Sami Coşar, Millî Mücadele Basını, s. 216.

155 İzzet Öztoprak; “Trabzon Muhafazaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti”, Birinci Tarih boyunca Karadeniz Kongresi Bildirileri, Samsun 1988, s. 340.

156 Tayyib Gökbilgin; Millî Mücadele Başlarken, İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1959, C. I, s. 19.

Mondros’tan Samsun’a

Türk Kurtuluş Mücadelesinin Doğuşu

PROF. DR. SALAHİ R. SONYEL

Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü / İngiltere

Doğu Akdeniz Üniversitesi / KKTC

Giriş

irinci Dünya Savaşı’nda yenilgiye uğratılan Osmanlı Devleti, Donanma Bakanı Hüseyin Rauf (Orbay’ın) başkanlığındaki delegasyonu aracılığıyla, İtilâf Devletlerini temsil eden İngiliz Amirali Sir Arthur Somerset Gough Calthorpe başkanlığındaki delegelerle 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’ni imzalıyor; Osmanlı Devleti’ne kısmen zorla kabul ettirilen teslim koşullarını uygulamayı kabulleniyordu. Türk görüşünce, mütarekenin en sert maddeleri ya da sık sık ihlalinden şikayet edilenler şunlardı: Madde 1. Çanakkale ve Karadeniz Boğazları güvenlik içinde ve özgür olarak seyrüsefere açılacak; boğazlardaki istihkâmlar Bağlaşıklar tarafından işgal edilecektir; Madde 2. Hudut karakolları ve iç düzeni korumada kullanılacak az sayıda güçler dışında, tüm Türk orduları ivedilikle terhis edilecektir; Madde 7. Bağlaşıkların güvenliğini tehlikeye koyacak bir durum olursa, Bağlaşıklar, Türkiye’nin herhangi bir stratejik noktasını işgal edeceklerdir; Madde 24. Altı ‘Ermeni ilinde’ (Doğu illeri) karışıklık çıkarsa, İtilaf Devletleri buraları işgal hakkını koruyacaktır.1



Mondros Mütarekesi hatalı izlenimlere ve aşırı iyimserliğe yol açmış; onu imzaladığı haberi ülkenin her yanında sevinç yaratmış; başta Sadrazam İzzet Paşa olmak üzere, kimi Osmanlı yetkilileri bu mütarekeyi ılımlı olarak göstermeye çalışmışlardı.2 Ancak, Türklerin çoğunluğunun o günlerde pek kavrayamadığı (ama Türk tarihçilerin daha sonra belirttikleri)3 oldukça önemli bir nokta vardı: Mütareke, Türk sorununun emperyalist tasarılara göre çözümlenmesi yönünde bir özür oluşturuyordu.

Çok geçmeden Bağlaşıklar, mütareke koşullarının esnek ve çapraşık koşullarından yararlanarak, Osmanlı Devleti’ni bölmek amacıyla, önceden hazırlamış oldukları gizli planlarını

açıkça uygulamaya koyuyorlardı.4 Mütarekenin İtilâf Devletlerince nasıl bozulduğunu, onu imzalamış olan Türk başdelegesi Hüseyin Rauf söyle anlatmaktadır: “Mütarekenin mürekkebi henüz kurumadan, Fransızlar, İtalyanlar ve İngilizler, İstanbul’da bir sömürge havası yaratmaktan geri kalmadılar.”5 İngiltere’nin İmparatorluk Genel Kurmay Başkanı General Henry Wilson bile, 4 Nisan 1919’da İngiltere Başbakanı David Lloyd George’a gönderdiği yazıda şöyle diyordu: “Türkiye ile imzalanmış olan mütarekenin uygulamasında aşırı gidilmiş ve ... Türklere karşı belki daha sert bir tutum izlenmiştir.”6

İşgaller ve Direniş Örgütleri

Mütarekenin imzalanmasından bir gün sonra (31 Ekim’de) Osmanlı azınlıklarının gösteri ve taşkınlıkları başlıyor; İstanbul ve İzmir’de kimi binalara İtilâf Devletleri’nin bayrakları çekiliyordu.7 İngilizler, 3 Kasım’da Musul’u, İngilizlerle Fransızlar 6 Kasım’da Çanakkale Boğazı’nı işgale başlıyorlardı. İki gün sonra (8/9 Kasım’da) yine İngilizler, Antakya, Altınözü, Kırıkhan, Reyhanlı, Samandağ, Yayladağı ve İskenderun’u işgal ediyor; yerel halk arasında hoşnutsuzluk yaratıyorlardı.

Bu olaylar kaydedilirken, bir Fransız tümeni 7 Kasım’da Batı Trakya’da İskeçe’yi işgale başlıyordu.8 Bu olay üzerine, Batı Trakya’nın Türklerde kalmasını sağlamak amacıyla, 10 Kasım’da, İstanbul’da, Yüzbaşı Süleyman Askeri’nin eşgüdümünde Batı Trakya Komitesi kuruluyordu. Yine 10 Kasım 1918’de İngilizler Çanakkale

kentine çıkıyor; Fransız güçleri Uzunköprü’ye ulaşıyordu. Bu gelişmelere ve İtilâf Devletleri’nin baskılarına dayanamayan İzzet Paşa kabinesi 8 Kasım’da erkten çekiliyor; yerini 11 Kasım’da Tevfik Paşa kabinesi alıyordu.

Bu kabine döneminde de işgaller sürüyor; 13 Kasım’da İngiliz, Fransız ve Yunan gemilerinden oluşan 61 parçalık filo İstanbul önünde demirliyor; Beyoğlu Hıristiyanları çılgınca gösteriler yapıyorlardı. Bu işgal ve gösterilere içerleyen İstanbul basını, özellikle Minber gazetesi (16 Kasım), Tevfik Paşa hükûmetini eleştiriyor; mütareke çiğnenirken yönetimin seyirci kaldığını vurguluyordu. Aynı tarihli Tasvir-i Efkâr ise, “Ne yapacağız? Nasıl kurtulacağız?” diye sorarken, Sabah gazetesinde Ali Kemal, “Kurtuluşumuzu İtilâf sayesinde görüyoruz” diyordu.9

23 Kasım’da gemi ile İstanbul’a gelen Fransa Orta Doğu Ordusu Başkomutanı General Franchet d’Esperey, Rum ve Ermeni azınlıkların taşkın gösterileriyle karşılanıyor; Türkleri kaygılandırıyor; 24 Kasım tarihli Minber gazetesi şöyle diyordu: “Memleketin düşünürleri harekete geliyor. Vatanın selâmetini kurtarmak için bütün aydın fikirlerin birleşmesi ümidi kuvvet bulmuştur.” Dört gün sonra (29 Kasım) İngilizler, İtilâf Devletleri adına Gelibolu’ya çıkarma yapıyor; ertesi gün, İskenderun’un kuzeyinde bulunan Payas’ı işgal ediyorlardı.

Bu işgallerin yarattığı tehlikeleri sezen ve devletin çökertilmesini, ulusun bağımsızlık haklarının yokedilmesini ve Türkiye topraklarının işgal altına alın

masını önlemek amacıyla 29 Kasım’da, İstanbul’da Milli Kongre kuruluyordu. Göz doktoru Esat Paşa’nın başkanlığında 60 kadar parti ve derneğin katıldığı bu kongrede bir program komisyonu kurularak eyleme geçiliyordu.10 Öte yandan, Doğu Trakya’nın Türkiye’den kopartılmasını önlemek amacıyla, 1 Aralık’ta Trakya-Paşaeli Osmanlı Haklarını Savunma Derneği (Müdafaa-i Hukuk-u Osmanî) kuruluyordu. Dernek, Edirne ve Lüleburgaz’da kongreler düzenleyecek, Avrupa’ya delegeler gönderecek, daha sonra Anadolu ve Rumeli Haklarını Savunma Derneği’nin Edirne’deki bir şubesi olacaktır.11 Aynı zamanda, İzmir bölgesinin Türklerden ayrılmasını önlemek amacıyla İzmir’de Osmanlı Haklarını Savunma Derneği kuruluyordu.12

Bu sırada işgaller sürüyordu. 2 Aralık’ta Fransızlar Dörtyol’u işgal ediyor; Karadeniz bölgesi Rumlarının önderleri, İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na gönderdikleri bir andıçta, Türkiye’nin Karadeniz kıyılarında, İtilâf Devletleri’nin koruyuculuğu altında Pontus Devleti kurulması isteminde buluyorlardı.13 Ermeniler de Türkiye’nin Doğu illerinde bir Ermenistan kurma düşü peşinde koşuyorlardı. Bu tehlikeler önünde, 3 Aralık’ta Urfa’da Hakları Savunma Derneği, 4 Aralık’ta İstanbul’da Doğu Anadolu Haklarını Savunma Derneği (Vilâyet-i Şarkiyye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti) kuruluyordu. Derneğin amacı, Doğu Anadolu’nun Ermeni, Rum ve Gürcülere verilmesini önlemek ve Türkiye’de kalmasını sağlamaktı.14 Ayrıca, İstanbul’da, aralarında Halide Edip, Necmeddin Sadık, Ahmet Emin, Yunus Nadi vs. gibi birçok ünlü gazeteci ve yazarın da bulunduğu Wilson İlkeleri Derneği kuruluyordu. Bu derneğin amacı, Türkiye için Amerika’nın güdümünü sağlamaktı.15

İşgaller sürerken Türkiye’nin kimi yerlerinde daha birçok savunma örgütleri kuruluyordu. 6 Aralık’ta İstanbul’da Milli Kongre toplanarak programını ve bir bildiri yayımlıyor; tüm ulusal güçleri birleştirmeye, ulusun hak ve çıkarlarını sağlamaya, Milletler Cemiyeti’ne özgür ve bağımsız bir ulus olarak girmeye, dayanışma konularında yayın yapmaya ve yabancı ülkelere kurul göndermeye çalışacağını ilan ediyordu. Ancak, İngilizler ve Damat Ferit, bu kongrenin çalışmalarından hoşlanmıyorlardı. Esat Paşa 18 Mayıs 1919’da, Damat Ferit’in sadrazamlığı günlerinde tutuklanarak Kütahya’ya sürülecektir.16

Yine 6 Aralık’ta İngilizler Kilis’i işgal ediyor ve Ermenileri çok sevindiriyorlardı. 7 Aralık’ta Fransız birlikleri Antakya’yı, 9 Aralık’ta Oğuzeli’ni, 11 Aralık’ta Ermenilerle birlikte Dörtyol kasabasını işgal ediyor; Müslüman evlerini yağmalıyor ve Adana halkını epeyce kaygılandırıyorlardı. 17

Aralık’ta İngilizlerle Fransızların Güney ve Güneydoğu Anadolu’da işgalleri hızlanıyordu. Fransızlar Tarsus, Ceyhan, Karataş, Misis ve Toprakkale’yi işgal ediyorlardı. Çoğu Ermenilerden oluşan 1500 kişilik bir Fransız birliği Mersin’e giriyor; İngilizler Antep’i işgal ediyor; Ermeni azınlık taşkınlıklar yapmaya başlıyordu. 18 Aralık’ta Fransızlar Tarsus ve Yumurtalık’ı, 19 Aralık’ta Bahçe, Hassa, Islahiye, Mamure, Pozantı ve

Adana’yı işgal ediyorlardı. Türkler, bu işgallere karşı ilk eylemlerine girişiyor; Dörtyol’un Karakese köylüleri, Fransız ve Ermeni askerlerinin sık sık işledikleri cinayetlere dayanamayarak, Fransız askerleriyle çarpışıyor; barikatlar kurarak köylerini savunuyor; 15 işgalci askeri öldürüyorlardı. Bunun üzerine Fransızlar şaşkınlık içinde Dörtyol’a çekiliyorlardı.17

Bu işgaller sürerken, bir süreden beri İstanbul’da bulunan General Mustafa Kemal, 20 Aralık’ta General Ali Fuat’la durumu gözden geçirerek, askerden terhislerin durdurulması, silah ve cephanenin teslim edilmemesi, subayların Anadolu’ya geçmesi ve halkın maneviyatının yükselmesi gerektiği yolunda kararlar alıyorlardı.18 21 Aralık’ta Padişah Vahdettin, Mebusan Meclisi’ni kapatıyordu. İngilizler, işgallere karşı sesini yükseltmiş olan bu meclisin kapatılması için bir süreden beri Padişahı sıkıştırıyorlardı. Aynı gün (21 Aralık) Fransız ve gönüllü Ermeni birlikleri Adana’ya girerek askeri binaları işgal ediyor; kentte tutuklamalar başlıyordu. Yine 21 Aralık’ta İstanbul’da Kilikyalılar Derneği kuruluyordu. Bu dernek, Trakya-Paşaeli, İzmir Osmanlı Haklarını Savunma, Doğu İlleri Haklarını Savunma Dernekleri gibi, İzmir’in Türk egemenliğinde kalmasını savunuyordu.19 Öte yandan, 23 Kasım’da İngilizler Nizip’i, 25 Kasım’da Fransızlar Adana’nın Cebeliberek (Osmaniye) ilçesini işgal ediyorlardı.

İşgaller yeni yılda da devam etti. 1 Ocak 1919’da İngilizler Antep’i, 3 Ocak’ta Urfa-Bilecik’in güneyinde, demir yolu üzerinde bulunan Cerablus kasabasını işgal ediyorlardı. 5 Ocak’ta tutuklamalar yine başlıyor; 7 Ocak’ta, Boğazlıyan eski Kaymakamı Kemal Bey, 1915 Ermeni olaylarından sanık olarak İstanbul’da tutuklanıyordu. Tutuklamalar bundan sonra daha sistematik biçimde sürecekti. 9 Ocak’ta Yunanlılar Uzunköprü-Hadımköy demir yolunu işgal ediyorlardı.

Bu olaylardan kaygılanan Padişah, 10 Ocak’ta İngiliz Yüksek Komiserine gönderdiği gizli mesajda, bütün umudunu İngiltere’ye bağlamış olduğunu bildiriyor ve “Her istediğimiz kimsenin tutuklanmasına razıyım” diyordu.20 20 Ocak’ta, Samsun’daki Amerika Tütün Firması (American Tobacco Company) yetkilisi tüm Müslümanların, özellikle köylülerin silahlandırıldığını biliyordu. Vakit gazetesinde Ahmet Emin, “Yegâne ümit kapısı, aydınlar birlik halinde bir milli kuvvet teşkil etmeli; temiz amaçlarla bir mücadele açmalı; her türlü fikri ve partiyi sinesine kabul edecek kadar yüksek bir fikirden, vatanî mücadele başlamalıdır” diyordu.21 Bu olaylarla başa çıkamayan Tevfik Paşa, 12 Ocak’ta istifa ediyor, ama ertesi gün ikinci kabinesini kuruyordu. Bu sırada Türk ordusunun karargâhı Kars’tan Erzurum’a naklediliyor; Ruslardan kalan çok savaş aracı ve yiyecek de birlikte taşınıyordu. Ordu çekilirken bölgedeki Müslüman halkı silahlandırıyordu.22

14 Ocak’ta İngilizler Resulayn, Arappınar ve Şiftek istasyonlarını işgal ediyor; bir Yunan taburu Trakya’da Hadımköy’den Kuleli Burgaz’a kadar bütün demir yolu istasyonlarını ele geçiriyordu. 15 Ocak’ta Fransızlar Doğu demir yollarını ele geçiriyor; İngilizler de Haydarpaşa istasyonuna el koyuyor, Antep sancağını işgal ediyorlardı. Bu sırada, İtilâf Devletleri’ne yaranmak amacıyla İstanbul’da, Türkiye’nin tek başına direnemeyeceğine inanlar tarafından İngiliz, Fransız, İtalyan ve Amerikan Dostları Dernekleri kuruluyordu.

18 Ocak’ta Paris Barış Konferansı Versay sarayında çalışmalarına başlıyor; Kilikyalılar Derneği, İngiliz, Fransız, İtalyan ve Amerikan Yüksek Komiserlerine

birer bildiri göndererek Adana’nın Türk olduğunu, Türklerin yabancı boyunduruk altında yaşamayı dilemediklerini bildiriyordu. Bildiriye bir de kitapçık iliştirilerek, Adana ilinin tarihini anlatıyor, nüfus istatistiklari veriyor, Ermeniler’in Adana’da (Kilikya) nüfusun ancak yüzde 15’ini oluşturduklarını, yüzde bir oranında toprağa ve yüzde on iki oranında taşınmaz mallara sahip oldukların açıklıyordu.23 18 Ocak tarihli Tasvir-i Efkâr gazetesinde “Kilikya’nın kurtarılması” konusundaki yazı sansüre tabî tutuluyordu.

Ocak ayında Kilikya’da Ermeni canavarlıkları sürüyor; 22 Ocak’ta İngilizler Konya istasyonunu işgal ediyorlardı. Trakya-Paşaeli Osmanlı Haklarını Savunma Derneği’nin İstanbul’da yaptığı toplantıda, Batı Trakya’daki Yunan işgalinin kaldırılması talep ediliyor; “Trakya bir bütündür, yüzde 85’ini Türkler oluşturur” diyordu.24 Türklerin mütareke koşullarını keyfî olarak uygulayan Bağlaşıklara karşı yer yer örgütler kurarak direnişte bulunmalarını hazmedemeyen İngiltere’de Dışişleri, Savaş ve Donanma Bakanlıklarının 23 Ocak’ta katıldığı toplantıda, mütareke koşullarının uygulanmasına Türklerin zorluk çıkardıklarına, suçlu Türklerin tutuklanarak cezalandırılmasına ve tutuklananların Malta’ya sürülmesine karar veriliyordu.25 Bir gün sonra da (24 Ocak), İngiliz Yüksek Komiseri Calthorpe, Sadrazam Tevfik Paşa’nın, 200 kadar kişinin tutuklandığını; Er-meni olaylarından sorumlu 40

kişilik bir liste hazırlandığını söylemiş olduğunu Londra’ya bildiriyordu.26 Bu sıralarda İstanbul’da tutuklananlar Bekirağa bölüğüne kapatılıyorlardı. Onların arasında Hüseyin Cahit, Kara Kemal, Tevfik Rüştü, Ziya Gökalp, Mithat Şükrü vs. de vardı. Bir süre sonra hepsi de Malta’ya sürülecektir.

1919 yılı Şubat ayında işgaller devam ediyordu. 1 Şubat’ta İngilizlerle Fransızlar, Kasaba (Turgutlu)-Aydın demiryoluna el koyuyor; İngilizler, İngiliz savaş tutsaklarına kötü davrandıklarını iddia ettikleri 23 kişinin kendilerine teslim edilmesini Osmanlı Dışişleri Bakanlığı’ndan talep ediyorlardı. İki gün sonra da (3 Şubat) Fransızlar, Pozantı’nın altı kilometre kuzeyindeki Akköprü ve Çiftehan’ı işgal ediyorlardı.

Türkiye Bölüşülüyor

İşgal ve tutuklamalar sürerken, Rum, Ermeni ve öteki Osmanlı azınlıklarının önderleri, Osmanlı Devleti’nden toprak koparmak için eyleme geçiyor, 3-4 Şubat’ta Paris Barış konferansı’nın huzuruna çıkan Yunanistan Başbakanı Eleftherios Venizelos, sözde Wilson ilkelerine dayanarak,27 İzmir’i de içermek üzere Batı Anadolu, Trakya ve Oniki Adalar üzerinde hak iddiasında bulunuyordu.28 Bu sırada Pontusçular da eyleme geçerek, Karadeniz sahillerinde bir Pontus Cumhuriyeti kurmak için çabalıyorlardı.29

Ermeni önderlerden Bogos Nubar’la Avedis Aharonyan da 26 Şubat 1919’da konferans huzuruna çıkarak, Osmanlı Devleti’nin Van, Bitlis, Diyarbakır, Harput,

Sivas, Erzurum ve Trabzon’dan oluşan yedi Doğu ili ile Güneydoğu’da Maraş, Kozan, Cebelibereket (Osmaniye) ve İskenderun limanıyla birlikte Adana ilini kapsayacak bağımsız bir Ermenistan kurulması isteminde bulunuyordu.30 Bunlara ek olarak Kürt ayrılıkçılar da Anadolu’nun Doğu illerinde, İngiliz güdümü altında kendilerine özerklik verilmesini diliyorlardı.31

Paris’te bu gelişmeler kaydedilirken, İstanbul’da basına konan sansür 5 Şubat’ta ağırlaştırılıyor; Ermeni olayları sanıkları için kurulmuş olan özel savaş divanları yargılamalara başlıyordu. 10 Şubat’ta Adana’daki durum oldukça karışıyor; Türk mağazaları Ermeniler tarafından yağmalanıyordu. Öte yandan, Trabzon’un Türklerde kalmasını sağlamak için Trabzon Milli Hakları Koruma Derneği (Muhafazaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti) 12 Şubat’ta Müftü İmameddin Efendi başkanlığında kuruluyordu.32 Aynı gün İstanbul’da Sadrazam Tevfik Paşa Yüksek Komiserlere barış koşulları konusunda sunduğu andıçta, Wilson ilkelerinin kabul edildiğini; büyük Ermenistan kurulmasının kabul edilmeyeceğini, ama Ermenilere Doğu illerinden biraz toprak verilebileceğini bildiriyordu.33 Öte yandan İstanbul’da Rumlar ve Ermeniler tarafından Fransızca yayımlanan gazeteler Türkler için iğrenç yalanlar uyduruyorlardı.

1919 yılı Şubat ayı ortalarına doğru durum o kadar kötüleşiyordu ki, Balıkesir’de yayımlanan Ses gazetesi şöyle diyordu: “Milletleri yaşatan, ilerleten birincil amil ittifaktır. Ey Müslümanlar, el ele verelim. Başımız üstünde dolaşan felâket ve izmihlâlden titreyelim. Bir hareket-i milliye gösterelim. Yaşayacaksak elbirliği ile yaşayalım; öleceksek de elbirliği ile ölelim.” Ertesi gün (14 Şubat), İzmir ve çevresinin Yunanlılara verileceği haberi üzerine, Hukuk-u Beşer’de Hasan Tahsin (Osman Nevres) şöyle diyordu: “Türklerin mahvolmaması için propaganda, isyan, her şey meşru olacaktır.”34 Bu sırada, Fransız basınında Türkiye’ye karşıcıl yayın sürüyordu. Fransız yönetiminin yarı resmi yayın organı Le Temps’in İzmir muhabiri 15 Şubat’ta şunu bildiriyordu: “Gizlice çete teşkilatı kuruluyor.”35

Dört gün sonra (19 Şubat) Pontuscu Rumların çalışmalarına karşı koymak amacıyla Samsun’da Karadeniz Türkleri Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kuruluyor; Hukuk-u Beşer’de Hasan Tahsin şunları yazıyordu: “Asla unutmasınlar ki, Türk ölmedi, yaşıyor! Ve burayı Yunan’a vermeyecektir. Vermek isteyecek kuvvetle paylaşacak kozumuz vardır. Süngülerimiz, silahlarımız olmasa bile, âsî ruhumuzla, coşkun kanlarımızla, hararetli vicdanlarımızla, sökülmeyen dişlerimizle bu memleketi savunacağız.”36 Bu sırada Çukurova’daki (Kilikya) olaylar sürüyor; Mersin bölgesindeki Ermeni çeteleri, 20 Şubat’ta Tece köyünü sararak ateşe veriyor; köyde toplu öldürmeler ve yağmalar yapıyorlardı. Bu olaylar Mersin’deki halk arasında büyük gerginlik yaratıyordu.

Yine 20 Şubat’ta, Osmanlı Devleti’nin Doğu İllerini Savunma Derneği (Comite de Direction de la Ligue de Defense Des Droits Nationaux de Vilayets Orientaux) tarafından İngiliz Yüksek Komiserliği’ne ve İngiltere Başbakanı’na bir yazı gönderilerek, Türkiye’nin bölünmesine karşı çıkılıyordu. Bu yazının bir suretini 19 Mart’ta İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour’a gönderen Amiral Calthorpe, şu yorumda bulunuyordu: “Bu dernek ‘Ermenistan’ı (Doğu İlleri’ni) Türklere bıraktırmak ve Ermeni hak iddialarına karşı mücadele etmek

için kurulmuştur. Derneğin komitesi benimle görüşmek için başvuruda bulundu ama kendilerine, görüşlerini bana yazılı olarak bildirmelerini söyledim.”37

Bunun ardından İngilizler, 22 Şubat’ta Maraş’ı işgal ediyor; Türk halk, Narlı dolaylarındaki Aksu köprüsünü yakıyordu. Savaş döneminde Türkiye’den ayrılmış olan birçok Ermeni’ler kitle halinde ülkeye dönmeye başlıyordu. 23 Şubat’ta Yunanlılar, Edirne’ye bağlı Karaağaç’ı işgal ediyorlardı. Bu arada, 24 Şubat’ta kabinesinde değişiklik yapan Tevfik Paşa, 3 Mart’ta büsbütün istifa edecektir. Yine 24 Şubat’ta, İngilizler Urfa’ya bağlı Birecik’i işgal ediyor; 25 Şubat’ta Karadeniz Türklerinin Haklarını Koruma Derneği’nin Tokat şubesi açılıyordu. 3 Mart’ta istifa eden Tevfik Paşa’nın yerine 4 Mart’ta Damat Ferit Sadrazam oluyordu. Aynı gün, Edremit, Burhaniye ve bölgesi Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti genel sekreteri yazmanı Avni İsmail imzasıyla, Balıkesir’de yayımlanan Ses gazetesine bir yazı gönderilerek, Türklerin haklarının her türlü araçla korunacağı belirtiliyordu.38

Bir gün sonra da, Edremit’te binlerce kişi toplanarak, Türk topraklarının başkalarına verilmemesi için önlem almayı kararlıştırıyor; Padişaha bir tel yazısı göndererek, Edremitlilerin Osmanlı sancağı altında yaşamak istediklerini belirtiyorlardı.39 Ancak, 7 Mart’ta Fransızlar Kozan’ı işgal ediyor; oradaki Ermeniler zafer takları kuruyor;40 8 Mart’ta da Zonguldak ve Erekli’yi işgal ediyorlardı. Aynı gün, Elaziz’den Sadrazama gönderilen ve Mamuretül Aziz, Akdağ, Harput ve öteki kentlerle köy ileri gelenlerinin imzalarını taşıyan bir protesto, Sadrazam tarafından İngiliz Yüksek Komiserliği’ne iletiliyordu.41

Bu gelişmeler kaydedilirken, Sadrazam Damat Ferit, 9 Mart’ta İngiliz Yüksek Komiser vekili Richard Webb’i görmeye giderek, kendisinin ve efendisi Padişahın Tanrı’dan sonra İngiltere’ye umut bağladıkları yolundaki güvencesini birçok kez yineliyordu.42 Bu sıralarda, çevrede İzmir’in Yunanistan’a verileceği söylentilerine karşı, 12 Mart’ta İzmir Osmanlı Haklarını Savunma Derneği’nin temsilcileri, Yüksek Komiserliklere gönderdikleri andıçlarda, İzmir ve çevresinin Türk olduğunu belirterek, Yunanistan’a verilmemesi isteminde bulunuyorlardı.43 12 Mart’ta Urfa Müftüsü Hasan Efendi, Belediye Başkanı Hacı Ahmet ve birçok ögenin Osmanlı Dışişleri Bakanlığı’na gönderdikleri ve bir sureti İngiliz Yüksek Komiserliği’ne havale edilen bir mektupta, Urfa Türk ve Kürtlerinin Türkiye’den ayrılmayı dilemediklerini bildiriyorlardı.44 Aynı gün, Van ilçesi ögelerinden gönderilen bir yazıda, Türkiye’nin bölünmemesi için ABD Başkanı Wilson ve Fransa Başbakanı Clemenceau’ya başvuruda bulunuluyordu.45

13 Mart’ta Trabzon Ulusal Hakları Savunma Derneği kongresi de hükûmete, Trabzon’un Türkiye’den ayrılmamasını dileyen ve İngiliz Yüksek Komiserliği’ne aktarılan bir bildiri gönderiyordu.46 15 Mart’ta Van, Harput, Beyazit ve öteki bölgelerden Padişaha ve Sadrazama gönderilen ve yine İngiliz Yüksek Komiserliği’ne suretleri iletilen yedi adet yazıda, Türkiye’nin bütünlüğünün korunması dileniyordu.47 17 Mart’ta, Urfa’nın Akçakale ilçesi Fransızlarca işgal ediliyor; Edremit’te Redd-i İlhak Derneği kuruluyordu.48 17-18 Mart arasında ilginç bir olay kaydediliyor; Samsun’daki Rum çetelerine karşı savaşmak üzere Teğmen Ham

di, askerlerini alarak dağa çıkıyordu.49 İzmir’de ise, 17 Mart’ta açılıp 19 Mart’ta sona eren İzmir Osmanlı Haklarını Savunma Derneği kongresi, İtilâf Devletleri’nin İstanbul’daki Yüksek Komiserlerine birer telgraf çekerek, İzmir’in Türklerden alınmamasını istiyor; “Türk milleti tehlikelere karşı kendini koruma kararındadır” diyordu.50

20 Mart’ta Trakya-Paşaeli Osmanlı Haklarını Savunma Derneği ile Batı Trakya Komitesi karma delegeler kurulu, Trakya’nın Türklerde kalmasının gereğini Paris’te anlatmak üzere İstanbul’dan yola çıkıyordu. Kurula şu yönerge verilmişti: Doğu ve Batı Trakya birleştirilip Osmanlı yönetimine bırakılsın. Bu olmazsa, Batı Trakya bağımsız olsun.51 Yine 20 Mart’ta, Harput iline bağlı Egin Müslümanları, Osmanlı yönetimine gönderdikleri ve Dışişleri Bakanlığı’nca İngiliz Yüksek Komiserliği’ne bir sureti sunulan telyazısında, Ermeni canavarlıklarını ve o yörede Ermeni idaresinin kurulmasını protesto ediyor; Wilson ilkelerinin uygulanmasını diliyorlardı.52 Aynı gün (20 Mart), İzmir ve dolaylarındaki yörelerin ileri gelenleri tarafından İngiliz Yüksek Komiserliğine gönderilen bir telyazısında, o bölgedeki Rum taşkınlıklarından şikayet ediliyordu. Telgrafı imzalayanlar arasında İzmir Belediye Başkanı Hasan Paşa, Manisa Belediye Başkanı Vekili Bahri Bey, Balıkesir Belediye Başkanı Emin Bey vs. de vardı.53 Öte yandan 24 Mart’ta Urfa bir İngiliz piyade bölüğü tarafından işgal ediliyor; Türk süvari alayı komutanı işgali protesto ediyordu. Ayrıca Lozan’daki Türkler, Türkiye’nin parçalanmasına karşı çalışmalarda bulunmak üzere bir Savunma Derneği kuruyorlardı.54

Yeni İşgaller

Bu sırada İtalyanlar, Bağlaşıkların bilgisi olmadan Antalya, Kaş ve Silifke’yi 28 Mart’ta işgal ediyor; Türkler ve özellikle Müftü Ahmet Hamdi Efendi tarafından protesto ediliyorlardı.55 Ayrıca, ülkenin tanınmış ailelerine mensup hanımlar da, 29 Mart’ta Paris, Londra, Roma ve Washington kadın derneklerine gönderdikleri bildirilerde Türk tezini savunuyor; daha birçok öteki yerlerden Türk halk, çeşitli emellerden etkilenerek yerel yönetime ve basına başvuruyor, sevdiği toprakların ayaklar altına alınmaması isteminde bulunuyor; ayrıca Van, Urfa ve Ermenek’ten Başbakanlığa ve İçişleri Bakanlığı’na telyazıları gönderiyordu.56 Yine 29 Mart’ta, Antalya Müslümanları adına Belediye Başkanı Mustafa Bey, İngiliz Yüksek Komiserliği’ne gönderdiği telyazısında Antalya’nın İtalyanlarca işgalini protesto ediyordu.57 Bu sıralarda Doğu İlleri’ndeki Kürtler de Ermeni yayılmasından kaygılanıyor; Diyarbakır Kürt ögeleri, Padişaha gönderdikleri bir yazıda, bir Ermeni yönetimi kurulmasından kaygılandıklarını bildiriyorlardı.58 Edremit ve Sivas ögeleri de, 8 Nisanda İngiliz Yüksek Komiseri’nin eline geçen ayrı bildirilerde, Yunan ve Ermeni yayılmasına karşı endişelerini belirtiyorlardı.59


Yüklə 5,47 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   67




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin