2
2.1. DERECELENDİRME İŞLEMİ
Objektif ve sübjektif kriterlerin karmasından oluşan derecelendirme işleminde, verilerden elde edilen sonucun bir nota karşılık gelmesiyle işlem sonuçlandırılır,
Objektif değerlemenin esas kaynağı şirketlerin mali verileridir. Dönemsel olarak şirketlerden alınan mali veriler çeşitli analiz tekniklerinden faydalanılarak incelenir. Objektif verilerin sınıflandırılmasında kredi talep eden şirketlerden temin edilen veriler ile birlikte bazı dışsal kaynaklardan da faydalanılmaktadır. Bu kaynakların en önemlisi Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın kayıtları olup, sınıflandırmaya büyük ölçüde ışık tutmaktadır. TCMB'nın dönemsel olarak yayınladığı sektör ortalamaları ve sektör analizleri, kredi talep eden firmaların mali verileri ile kıyas açısından oldukça önemlidir. TCMB tarafından dönemsel olarak toplanan bu veriler, firmaların ölçeklerine göre sınıflandırılıp, mali analizde kullanılan çeşitli rasyolar bazında kullanıcılarına sunulmaktadır. Buradan tespit edilen sektör ortalamaları ve analizler bankaların objektif kriterlerini kıyaslayabildikleri temel veri kaynağı olarak kullanılmaktadır. Kredi talep eden firmanın bulunduğu sektörde mali verilerinin ne ölçüde normale yakın, uzak ya da ortalamadan ne kadar uzak olduğunu görebilmek mümkündür. Çeşitli istatistiksel yöntemler kullanarak bankalar, bu verileri kendi derecelendirme sistemlerin oluştururken ya da revize ederken sıklıkla kullanmaktadırlar. TCMB verilerinin yanı sıra, kurum portföyünde bulunan firmalara ait veriler de analiz aşamasında kaynak olarak kullanılabilmektedir. Objektif kriterlerde diğer önemli bir veri kaynağı da TCMB risk santralizasyonu kayıtlarıdır. Bu kayıtlarda kredi talep eden firmaların finans piyasalarındaki toplam risklerini, kendilerine tahsis edilen kredi limitlerini ve çalıştıkları finans kurumu sayısını gözlemlemek mümkün olabilmektedir.
Tüm bunlardan hareketle KOBİ kapsamında kredi talep eden firmaların öncelikle;
Kayıt dışı olan tüm işlemlerini kayıt içine almaları bir zorunluluk olarak görünmektedir. Aksi halde yapılacak olan mali analizde, kıyas olarak kullanılacak TCMB verileri ile önemli farklılıklar; oluşacaktır. Örneğin; deri sektöründe faaliyet gösteren bir şirketin stok devir süresinin ya;, da diğer likidite rasyolannın ortalamalardan çok uzak olması derecelendirme notuna da olumsuz olarak yansıyacaktır. Bu sebeple özellikle kayıt dışını işaret eden ticari alacaklar-ticari borçlar-stoklar ile net satışların gerçek rakamları yansıtması oldukça önemlidir. Özetle, gerçeği yansıtan düzenli bir kayıt sistemi kredi derecelendirme notunun doğru olarak belirlenmesinde en temel gereksinimdir.
TCMB risk santralizasyon kayıtlarının özellikle derecelendirme işleminde önemli olması sebebiyle kredi talep eden kuruluşların bu konuyla ilgili, kredi ilişkisi içerisinde bulundukları finansal kurumlarla sıkça mutabakat sağlayarak kayıtlarını da bu paralelde düzenlemeleri gerekmektedir. Aylık olarak bankalarca temin edilen risk santralizasyonu kayıtları derecelendirme işlemini yapan analistler tarafından özellikle incelenmekte ve firmaların mali verileri ile kıyaslanarak işlem yapılmaktadır. Esasında bu durum da düzgün bir raporlama ve kayıt düzeninin bir göstergesi olarak algılanmaktadır.
Mali analizlerde önemli bir yer tutan finansman rasyolannın iyileştirilmesini sağlayan güçlü bir özkaynak yapısına sahip olabilmek için şirketlerin mali verilerinde düzenleme yapmaları gerekmektedir. Özkaynağın iyileştirilmesi dağıtılmamış karlar hesabından olabileceği gibi, özellikle KOBİ'lerin finansal kurumlar dışında kaynak yaratma yöntemlerinden birisi olan ortaklara borçlar hesaplarının sermayeye ilavesiyle de mümkün olabilecektir. Ortak finansmanları, özkaynak benzeri uzun vadeli kredi temini, şirket birleşmeleri, karların dağıtılmayarak şirket bünyesinde tutulması,maddi duran varlıkların yeniden değerleme işlemi finansman rasyoiarını iyileştirmek için kullanılabilecek yöntemlerdir. Bunların yanında, 5811 sayılı "Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun" ile gerçek ve tüzel kişilere ait olup yurt dışında bulunan para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının ekonomiye kazandırılması ve taşınmazların kayda alınması ile yurt içinde bulunan ancak işletmelerin özkaynakları içinde yer almayan bu türden varlıkların sermaye olarak konulmak suretiyle işletmelerin sermaye yapılarının güçlendirilmesini amaçlanmıştır.[4]
3
Sadece Vergi kanunlarına endeksli mali verileri düzenleme işleminden ziyade, karlılığın,
likidite rasyolarının ve güçlü bir özkaynak yapısının oluşturulmasına yönelik farklı amaçları
barındırmayan, yeknesak mali verilerin oluşturulması da kredi derecelendirme notlarının doğru
tespitinde atılacak temel adımlardan birisidir.
Kredi talep eden kurumların esas faaliyet konularında yoğunlaşmaları gerekmektedir. Aksi halde sektörel verilerin temelinde yapılan derecelendirme işleminin, çok çeşitti faaliyet kolunda bulunan firmalar için efektif olmayacağını söylemek mümkündür. Hem ticaret hem imalat yapan şirketlerin derecelendirme işleminde hangi sektörün esas alınacağı da karmaşa yaratacaktır. Farklı faaliyet kollarında çalışan şirketlerin ana faaliyet kollarında yoğunlaşmaları kredi notlarının daha gerçekçi oluşmasını sağlayacaktır.
Tüm bu teknik analizler bize objektif unsurların temelini oluştururken kabul etmek gerekir ki yapılan mali analizler aslında yapıldıkları tarihte geçmişe aittir. Bu durumda kredi derecelendirme işleminde firmaların mali verilerinin dönemler itibariyle gösterdiği gelişim trendi gelecekteki performansları hakkında bir gösterge olacağından önemlidir. Hacim olarak daralan bir sektörün içerisinde sektör ortalamasından daha iyi bir performans gösteren şirketler olumlu olarak değerlendirilirken, sektörün daha altında bir performans gösteren şirketlerin gelişim trendindeki olumsuzluk kredi derecelerine de negatif etki yaratabilecektir. Gelişim performansının ölçümü ve izlenmesi aşamasında da TCMB' nin yaptığı sektörel analizler finansal kurumlara önemli bir veri kaynağı olmaktadır.
Her bağımsız derecelendirme şirketi ya da banka için farklılık gösterebilmekle birlikte fikir verebilmesi açısından bazı yabancı derecelendirme kuruluşlarının dikkate aldığı rasyolar / objektif kriterler aşağıda sıralanmıştır.[5] Bankalar da benzer şekilde kredi derecelendirme işlemlerini firmaların karlılık ve likidite göstergeleri, sermaye yapısı ve borçlanma göstergeleri temelinde gerçekleştirmektedirler.
KAISER AND. SZCZENSY (2001)
- Aktif karşılama oranı,
Özvarlık.rasyosu,
KHANDANİ.LOZANO&CARTY (2001)
Kaldıraç Rasyoları
- Özvarlık rasyosu,
Satış Kan,
Borç Karşılama Oranı,
- Satışlardaki Büyüme Oranı,
Ticari Borç Ödeme Süresi,
STANDART&POORS(2005)
Faaliyet Karı/Borç Toplamı, Sermaye Getirişi, Faaliyet Karı/Satışlar,
-
Uzun Vadeli Yabancı Kaynaklar/Sermaye,
-
Toplam Borçlar/Sermaye,
Objektif verilerin yanı sıra sübjektif bazı ölçümler de kredi derecelendirme işlemlerinde kullanılmaktadır. Objektif verilerde olduğu gibi sübjektif değerlendirmelerin de veri kaynağı bankalara büyük ölçüde TCMB tarafından sağlanmaktadır. Esasen sübjektif ölçütlerden en önemlileri olarak kabul edilen ve ödeme taahhütlerini içeren kayıtlar, finansal kurumların konsolide olarak TCMB'na yaptığı bildirimlerden oluşan kayıtlardan teyit edilmektedir (Karşılıksız çek, protestolu senet v.b), bunun yanı sıra bankalar tarafından yakın bir tarihte tesis edilen Kurumsal Kredi Kayıt Bürosu da, şirketlerin kullandıkları kredilerin detayları, ödeme performansları hakkında detaylı bilgiye ulaşmada kullanılmaktadır. Tüm bu bilgi kaynaklarının yanı sıra Ticaret Odası kayıtları, Kamu lhale Kurumu kayıtları, Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtları (prim borçları), İcra Dairesi kayıtları, Maliye Bakanlığı
4
kayıtları (E-Haciz ve vergi borçları) da ödeme taahhütlerine dair olan verilere ışık tutmaktadır. Sübjektif değerlendirmede diğer dikkate alınan bilgilerden bazıları ise;
Şirket ortaklarının iş kollarında deneyimleri,
Faaliyet gösterilen sektörün genel durumu,
Faaliyet gösterilen sürenin uzunluğu,
Borç ve alacakların kalitesi,
Aktif ve gelirlerin kalitesi ve istikran,
Kaynakların efektif kullanımı,
Alacak ve borçlarda yoğunlaşma olup olmadığı,
Şirket faaliyetlerinin sürdürülmesinde finansal kurumlar dışında kaynak yaratabilme becerisi,
Ülke/çevre riski,
Finansal esneklik kabiliyeti,
Kullanılan teknoloji,
Kapasite kullanım oranları,
Şirketin Pazar payı, geçmiş faaliyetleri,
Şirketin kurumsallaşma düzeyi,
Faaliyetle ilgili ya da faaliyet dışı yatırımı olması ve yatırım finansmanının özkaynaklarla ilişkisi,
v.b' i verilerdir.
Bu ve benzeri sübjektif veriler ile de şirketlerin faaliyetlerinin risklilik düzeyi, finansal risklilik düzeyi, ortaklarının yönetim becerileri, ödeme taahhütlerine sadakatleri ve bulundukları sektörün yapısal riski ölçümlenmeye çalışılmaktadır.
BASEL ll'de öngörüldüğü üzere derecelendirme notunun temelini oluşturan ölçütler aşağıdaki gibidir; [6]
Mali göstergelerin güçlü ya da zayıf oluşu {objektif verilerce teyit edilmektedir).
Muhasebe Kayıtları ve Bilançonun uluslar arası standartlara uygunluğu ve açıklığı (şu an için ülkemizde hala uygulamada farklı amaçlara yönelik mali veriler oluşturulabildiğinden bu aşamada sübjektif veriler ile teyit edilmeye çalışılmaktadır).
Faaliyetlerin kayıtlılık düzeyi (Kısmen mali verilerden teyit edilmekle birlikte, bazı sektörlerde özellikle kayıt dışı işlemlerin yoğunluğu derecelendirme işlemi yapılırken göz önünde bulundurulmaktadır).
Raporlama Standartlarının düzeyi (3568 sayılı kanun ile yetki almış meslek mensuplarınca denetlenmiş ve uygunluğu tasdik edilmiş olan mali verilerin incelenmesi derecelendirme işleminde kolaylık sağlamakta, dolayısıyla sübjektif verilerde de derece notunun oluşturulmasında dikkate alınmaktadır). Hali hazırdaki uygulamada da Bankacılık Kanunu'na ilişkin düzenlemelerden olan ve 01/11/2006 tarihli 26333 sayılı Resmi Gazete'de-yayımlanan "Bankaların Kredi İşlemlerine İlişkin Yönetmelik" gereği, 250.000 TL üzerindeki kredilerde hesap durum belgesi temini zorunlu olup, yine aynı yönetmelik gereği 2.000.000 TL üzerindeki
5
krediler için alınacak hesap durum belgesi ile ekli bilanço ve kar zarar cetvellerinin mevzuat hükümlerine, Türkiye'de uygulanan muhasebe ilkeleri ile muhasebe standartlarına uygunluğunun 3568 sayılı Kanuna göre ruhsat almış, denetim yetkisine sahip meslek mensupları tarafından denetlenmesi şarttır.[7]
Kurumsal Yönetim İlkelerinin Uygulanması (Sübjektif değerlemelerde firmaların kredi notunun olumlu olmasını sağlayan etkenlerden birisidir)'dır.
Tüm bu derecelendirme işlemleri ile hedeflenen; ciro, kredi tutarı, teminat ve kredi derecelendirme notu kullanılarak hesaplanacak olan temerrüde düşme olasılığı dikkate alınarak verilecek olan kredinin fiyatlamasını objektif bir şekilde yapabilmektir. Objektif bir derecelendirme altyapısı için de KOBİ'ler ve bankaların yanı sıra düzenleyici ve denetleyici kurumlara da önemli görevler düşmektedir.
2.2. OBJEKTİF BİR DERECELENDİRME YAPILMASI İÇİN GEREKSİNİMLER
Derecelendirme yapılan şirketler tarafından bakıldığında;
KOBİ'lerin yaklaşık %72'lik bir kısmının bankalardan finansman sağladığı [8] düşünüldüğünde şirketlerin derecelendirme işleminin önemini kavramaları,
Objektif bir derecelendirme yapılabilmesi için en temel gereksinim olan sağlıklı ve tamamen firmaların gerçeklerini yansıtan, kayıt dışı işlemlerin bulunmadığı, yeknesak mali veriler ile derecelendirme işleminin gerçekleştirilmesini sağlamaları,
Firmaların faaliyet kolları ile uyumlu sermaye yapılarına sahip olmaları ve tek sektörde faaliyetlerini yoğunlaştırmaları,
Gerekli teknolojik altyapı çalışmalarını tamamlamaları ve kalifiye işgücü istihdamını yaratmaları,.
- Mali verilerinin 3568 sayılı kanunla yetki almış meslek mensupları tarafından denetlenmiş ve onaylanmış olmalarını sağlamaları,
Riskten korunmak için alternatif finansal araçlara yönelmeleri ve riskleri yönetebiliyor olmaları,
Derecelendirme işlemi hakkında daha bilinçli olarak, kendi risk ölçümlerini yapabilmeleri,
önem taşımaktadır.
Bankalar tarafından bakıldığında;
Risk yönetiminde derecelendirme notlarının etkin olarak kullanılmasının sağlanarak KOBİ'lerin kredilendirilmesinde teminata bağımlılığın azaltılması,
İçsel derecelendirme sistemleri (Internal Rating Based Approach - IRB yaklaşımı) önemli miktarda tarihsel veri kullanımı gerektiren oldukça karmaşık bir yöntem olduğundan verilere kolay ve standart biçimde erişilebilmesi, tarihsel olarak depolanması ve işlenebilir hale getirilmesi için bankalar tarafından efektif bir kayıt ve gözetim sistemi kurulması,
Kullanılan modellerin belirli periyotlarla validasyona tabi tutularak güncellenmesi,
Konuyla ilgili yetişmiş insan kaynağının istihdamı ve gerekli duyulduğunda danışmanlık hizmetleri alınması,
önem taşımaktadır.
Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlar Tarafından bakıldığında;
Uluslar arası nitelik taşıyan tartışmalar neticesinde yapılması planlanan değişikliklerin
yönetmelik ve tebliğlerimize adapte edilmesi [9],
Yönetmelik ve uygulama esaslarını sıklıkla gözden geçirerek, uygulayıcı bankalara bilgi aktaracak iletişim kanallarını tesis etmeleri,
Gelişen teknoloji ve finansal enstrümanlar ile birlikte uygulanacak derecelendirme sistemlerinin uygunluğunun periyodik olarak denetlenmesi ve revizesinin sağlanması,
Hakkında derecelendirme işlemi yapılacak şirketlerden temin edilecek bilgi, belge ve bilgi kaynaklan ile ilgili uygulamada yeknesaklığın sağlanabilmesi,
Basel II ve küresel kurallar çerçevesinde uygulanacak metodolojide bütünlüğün sağlanmasında aracılık görevi üstlenmeleri,
Sadece Vergi Kanunları temelinde hazırlanan mali verilerin, kanunlar çerçevesinde uluslararası uygulamalara paralel hazırlanabilmesi için firmaları .teşvik edici avantajların uygulamaya konulması ve kayıt düzeninin yeknesak hale getirilmesi,
Bağımsız Derecelendirme Kurumlarına verilecek olan yetkilerin ve söz konusu derecelendirme şirketlerinin yetkinliklerinin eşdeğer kıstaslara göre belirlenmesi,önem taşımaktadır.
3. SONUÇ
Özünde riskin yönetilebilmesi ve finans sektörünün sağlıklı bir temelde faaliyet gösterebilmesi için oluşturulan Basel II uzlaşısı, bankalar için olduğu kadar KOB i'Ier için de birçok yeniliği beraberinde getirecektir. BASEL lll'ün tartışıldığı ve uygulanmasının 2013-2019 yılları arasında olmasının öngörüldüğü bugünlerde, ülkemizi de adaptasyon için oldukça zorlu bir süreç beklemektedir. Ülkemizde faaliyet gösteren şirketlerin yaklaşık %99'unun KOBİ kapsamında sınıflandırılması, uzlaşının etkisinin ne kadar geniş bir tabana yayılacağını da gösteriyor. Bankaların sermaye yeterliliklerinin, kullandıracakları kredilerin risklilik düzeyine endeksli olduğu ve riskin, derecelendirme sistemleri kullanılarak ölçümleneceği gerçeğiyle, daha ucuz maliyetli finansman, iyi bir mali yapı, şeffaf ve kayıtdışının olmadığı mali veriler ile mümkün olabilecektir. Denetlenmiş ve yeknesak mali verilerin objektif bir derecelendirme işlemi yapılmasındaki önemi de düşünüldüğünde henüz yasalaşmamakla birlikte Yeni Türk Ticaret Kanunu'nun da BASEL ll'ye geçiş yolunda önemli katkılar sağlayacağı bir gerçektir.
KAYNAKÇA
[1] Halıcı, N.S., (2005), "Kredi Derecelendirme Şirketleri, Kredi Derecelendirmenin Belirleyicileri ve Etkileri", Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Bölüm 1, s. 9.
[2] www.bddk.org.tr. "Bankacılık Sektörü Basel II ilerleme Raporu, Şubat 2010"
[31www.bddk.orq.tr. "Basel II Sayısal Etki Çalışması Değerlendirme Raporu, Aralık 2004" (13.09.2010)
[41 http://www.alomalive.com/2009/ilvas ozturk 5811.htm (14.09.2010)
[5] Rasero, B.C., (2006), "Statistical Aspect of Setting up a Credit Rating System (Kredi Derecelendirme Sisteminin İstatistiksel Yönleri)", Technischen Universitat Kaiserslautern, Yayımlanmamış Doktora Tezi, s.104-108.
[6] Kurtoğlu, Y., (2009), "Basel II ve Kobi Kredileri Sermaye Yeterliliği ve Sermaye Standartlarına Uyum", Maliye Dergisi. Sayı 157, Temmuz-Aralık 2009, s. 200.
[71www.bddk.orq.tr
[81 www.igsiad.com/dosvalar/mustafasavas.ppt (14.09.2010)
[9]
http://www.finanskulup.orq.tr/Assets/malivefinans/82/Mehmet Yazici Kredi Derecelendirme Kurulusl
arinin Önemi ve Denetimi.pdf. s. 15, (14.00.2010)
Dostları ilə paylaş: |