Charles Robert DARWİN 1809 yılında İngiltere’nin Shewsbury kasabasının dışındaki The Mount’ta Susannah-Robert Darwin çiftinin 5. çocuğu olarak dünyaya geldi.
Darwin’in fiziksel ve kişisel özellikleri:
1.80 m boylarında, 85 kg , sarışın biriydi.
Olağanüstü bir gözlem yeteneğine sahipti.
Düzenli okuma alışkanlığı vardı.
Kanıta saygı duyar, onları dine, siyasi otoriteye veya geleneklerine göre değiştirmezdi.
Sözlü tartışmalara girmekten kaçınırdı. Bilimsel ilişkilerini yazışmalarla sürdürürdü. Bu yüzden 2000’e yakın insanla mektuplaşmıştır.
Korkusuz değildi. Fakat birçok kez otoriteye karşı çıkmıştır.
En güçlü kuram ve varsayımlarını dini inançlarından arındıktan sonra ortaya koymuştur.
Sigara içer, enfiye çekerdi.
Bilardo oynamayı çok severdi. Bu yüzden evine bir bilardo masası yaptırmıştı.
Köpeklere düşkündü. Evinde en az bir köpek beslerdi.
Günde az miktarda şarap içmeyi severdi.
Karısı Emma gibi usta bir tavlacıydı.
Köleciliğe karşıydı (bu özelliğini dedesi Erasmus Darwin’den) almıştı.
Atıcılığı severdi.
Darwin’in lakapları:
Abisiyle gazlarla ilgili deneyler yaptığından ‘GAS’
Evrim kuramını açıkladıktan sonra kendisine takılan adların neler olduğunu tahmin etmekse çok güç olmasa gerek.
Darwin mutlu bir çocukluk dönemi geçirmiştir. Annesi hasta olduğundan 8 yaşına kadar eğitimine ablası Caroline’in gözetiminde başladı. Onun hoş görüsü sayesinde Darwin’in geniş bir hareket özgürlüğü vardı. Evlerinin yakınından geçen Severn Irmağı onun doğayla haşır neşir olduğu bir alandı.
Evin çevresindeki büyüleyici doğada çoğunlukla yalnız başına yaptığı yürüyüşler, her toprağı, her yaprağı, her taşın altını kontrol etmek için bulunmaz fırsatlardı. Böcek koleksiyonu için bulduğu örnekleri alkol şişlerine yerleştirerek muhafaza ederdi.
Baba Robert Waring Darwin:
Erasmus Darwin oğlunu aile geleneğine uygun olarak kendisinin de öğrenim gördüğü Edinburg Tıp Okuluna gönderdi. Baba Darwin iyi bir doktordu. Dostluğu ve konuşmayı severdi. 1.90 m boylarında ve 150 kg ağırlığıyla hastalarının evine gitmekten hiç üşenmezdi.
Evlere ziyarete gittiğinde kilosu nedeni ile arabacısının da önceden eve girip zemin tahtalarını kontrol etmesi gerekiyordu. Bu özelliğini Dede Erasmus Darwinden almıştı. Erasmus Darwin o kadar şişmandı ki yemeklere ulaşması için masanın bir kısmı oyulmak zorunda kalınmıştı.
Anne Susannah (Weedgwood) Darwin:
Darwin daha 8 yaşındayken annesinin ölümü tüm aileyi derinden sarmıştır. Anne Susannah aslında kanserdi fakat aileden hiç kimse bu ölüme hazır değildi.
Darwin’in eğitim hayatı:
Özel Shrewsbury gramer okulu:
1818 yılında 9 yaşında yatılı olarak kaydedildi. Okulda Latince ve Yunancaya dayalı klasik bir eğitim veriliyordu. Darwin bu okuldan Özyaşamöyküsü’nde : ‘Benim için bir eğitim aracı olarak bu okul bir hiçti!’ diye bahsedecekti.
Gündüz izinlerinde ailesiyle zaman geçirebilmek için 1.5 km lik yolu yürüyerek gidip gelirdi. Yolu yürümekten hiç sıkılmazdı. Daha sonra okula dönüp tam saatinde yatakhanede oluyordu.
Okulda fen eğitimi hiç verilmiyordu. Matematik, tarih, sanat ve müzik derleriyse dostlar alışverişte görsün niyetinde yapılıyordu. Okulun despot bir müdürü vardı. Banyo yapmayı lüks olarak gördüğünden okulda banyo yoktu.
1820 yılında baba Darwin aile mesleğini küçük Darwin’in de devam ettirmesini istedi. Bu nedenle Darwin Shrewsbury yatılı okulundan 2 yıl erken ayrılacaktı. 2 yıl sonra ayrılacağı Edinburg üniversitesinde öğrenimine başladığında henüz 16 yaşındaydı.
Edinburgh’ a tıp okumaya gönderilen fakat hiç sevmediği bu alan yerine Darwin çevresinde ki arkadaşlarından hayvan doldurma ve atıcılık gibi alanlara yöneldi. Bu becerileri ileride bir çok organizma ve hayvan örneklerini korunmuş bir şekilde muhafaza etmesine yarayacaktı.
Edinburgh ta okumaya çabalayan Darwin belki de bilimdeki ilk akıl hocası olan Dr. Robert Edmond Grand ile tanıştı. Grant Darwin’e deniz canlılarının mikroskop altında nasıl incelendiğini öğretti. Grant aynı zamanda her canlının başka bir canlıdan evrimleştiğini ve bu yolla tüm canlıların ortak atalar yoluyla birbirlerine bağlı olduğunu düşünüyordu.
Aslında evrim kuramının ilk savunucusu Jean Babtiste de Lamarktır. Lamark’ın kuramının 2 temel esası vardı;
Canlılar sürekli gelişir ve yetkinleşirler.
Yeni biyolojik yapılar zaman içinde oluşur.
Lamark bu kuramında evrimin bir amacı olduğunu söylemişti ve burada yanılmıştı.
Darwin evrimin bir amacı, yönü ve hedefinin olmadığını saptadı ve bu söylemiyle bilim tarihinin doruğuna ulaştı.
Darwin doktor olmak istemiyordu. Fakat bunu babasına söylemeye çekiniyordu. Çok geçmeden bu durumu zorda olsa babasıyla görüştü. Baba Darwin oğluna, o dönemde hem elde edilmesi kolay olan hem de böcek koleksiyonuna devam edebileceği rahip okulunu önerdi.
Fakat kiliseye katılabilmesi için Oxford yada Cambridge gibi üniversitelerden diploma şartı vardı. Bunun üzerine Darwin 1827 yılında Crist’s (İsa’nın) Kolejine kayıt oldu ve üniversite için özel dersler almaya başladı.
1828’de Cambridge yazıldı ve bir eve çıktı. Bu ev, Darwin’in Hıristiyan doğa teolojisini kökten sarsacağı William Palay’a da ev sahipliği yapmıştı.
Darwin Cambridge’de 3.5 yıl geçirdi. Burada J. S. Henslov (botanik ve jeoloji profesörü) ve A. Sedgwik (jeoloji uzmanı) ile tanışacak ve bu kişilerden çok etkilenecekti. Özyaşamöyküsü’nde Sedgwik ile ilgili; ‘Çeşitli bilimsel kitaplar okumuş olmama rağmen, bilimin genel yasalar ve sonuçlar çıkarmak üzere bilgileri gruplandırmak demek olduğunu şimdiye kadar tam anlamıyla fark etmemiştim.’ diyecekti.
Mezun olması için özel bir eğitime daha katılması gereken Darwin, Beagle gezisi yüzünden bu programa katılamayacak ve diplomasını alamayacaktı.
H.M.S. Beagle ile dünya yolculuğu:
Zorda olsa babasını ikna etmeyi başaran Darwin’e bu seyahati hocası Henslow önermişti.
Beagle tipi gemi ile seyahat yapacaktı. Fakat denizciler bu gemiye ‘Yüzen Tabut’ yakıştırmasını yapmışlardı. Geminin kaptanı Robert Ritzroy’du. Darwin listeye son isim olarak eklendi.
Bu gezide ‘Beagle yolculuğunda yapılan hayvanbilim çalışmaları’ kitabındaki balıklarla ilgili bölümü yazdı. Darwin yanına eşya olarak;
Beagle’nin amacı; G. Amerika kıtasının kıyı ve adalarının haritalarını çıkarmak ve ziyaret edilen her yerin enlem ve boylamlarını yeni ölçüm aletleri ile yeniden ölçmekti.
Darwin’in odası geminin en arkasında yer alıyordu. Boyutları 3.35 * 3.05 m’di. Odada 275 kitaptan oluşan bir kitaplık yer alıyordu. Gece uyuması için bir hamak vardı.
Darwin’i deniz tuttuğundan seyahati bir hayli zor geçecekti.
Gemide resmi bir görevi yoktu. Bu yüzden maaş ödenmeyecekti. Sadece iyi bir örnek toplayıcı ve iyi bir gözlemci vasıfları vardı. Gemide, hocası Henslow sayesinde yer alabilmişti.
Beagle notları:
Gezi boyunca yaptığı incelemeleri notlara dönüştüren Darwin;
Oluşan bazı kayaçların yaratılışçı jeologların savunduğu gibi büyük bir tufan sonucu oluşmasının mümkün olamayacağını anladı.
Bunların volkanik etkilerle adaların yavaş yavaş yükseldiğinden dolayı oluştuğu düşündü.
Darwin’in gemiden denize attığı ağda toplanan akıl almaz biçim ve renkteki binlerce organizmanın varlığı onu derin düşüncelere sürüklemişti.
Gözlemlediği canlı çeşitliliğindeki büyük patlama ve onların yaşadıkları ortamla olan ilişkileri, kaçınılmaz bir şekilde kimi zaman dinsel yaratılış dogmasını sorgulamasına neden oluyordu. Fakat bunlar, dogmayı çürütme istediğinden çok, ondaki derinliği daha iyi anlama çabasından öteye geçmiyordu.
Darwin ilk izlenimlerini Yolculuk Günlüğü’nde ; ‘Haz sözcüğü, bir Brezilya ormanında kendi başına ilk kez dolaşan bir doğa bilimcinin duygularını anlatmak için çok yetersiz kalır. Ormanı kaplayan bitki örtüsündeki zenginlik başta olmak üzere, yeşilliğin zarafeti, asalak bitkilerin özgünlüğü, çiçeklerin güzelliği ve yaprakların parlak yeşili beni kendisine hayran bıraktı.
Arjantin’de yapılan bazı kazılarda soyları tükenmiş çok ilginç hayvanların fosillerine rastladı ve bunları 1832 Kasımında Henslow’a gönderdi.
Ona göre, taşıl hayvanlarla yaşayanlar arasındaki benzerlik ve farklılıklardan yararlanarak, türlerin nasıl yok oldukları ve nasıl evrimleştikleri izlenebilirdi. Lyell’nin Jeolojinin İlkeleri kitabında okuduğu, ‘Bugün geçmişin çocuğudur.’ sözü bulduğu her yeni taşıldan sonra aklına geliyordu.
Darwin, tezini Türlerin Kökeni’inde; ‘Soyu tükenmiş ve yaşayan türlerin tümü tek ve büyük bir doğal sisteme aittir.’
Galapagos adalarında yaşayan hayvanlarla ilgili olaraksa ‘Başka bir gezegenin sakinleri’ diyecekti.
Galapagos’ta;
G. Deniz iguanası
G. Deniz kaplumbağası
G. Pengueni (ekvatorda yaşayan tek penguen türü)
G. İspinozları gibi canlıları inceledi.
G. İspinozlarının aynı türe ait olmasına karşın gaga şekillerinin farklılaşmış olduğunu gözlemledi.
Darwin, Beagle Yolculuğu’nun ikinci baskısında (1845) bu gözlemlerini şöyle ifade edecekti; ‘Birbiri ile yakın akraba kuşların oluşturduğu küçük bir grupta bu yapısal çeşitlilik ve yapısal farklılaşmayı gördükten sonra, bir kişi gerçektende bu takımadalardaki kuşların azlığından dolayı, bir türün seçilerek, onun farklı amaçlar için değiştirilmiş olduğunu sanabilir.’ bu sözler 14 yıl sonra yayımlayacağı doğal seçilime dayalı evrim kuramının ilk habercilerinden biriydi.
Eve dönüş;
Beagle yolculuğu 1737 gün sürdü. Bu yolculukta Darwin Lyell’in evrim kuramından etkilenerek ‘Wallace Çizgisi’ni ‘ buldu.
Bu gezinin maliyeti Darwin’e, daha doğrusu babasına 50.000 sterlinden fazla olmuştu.
75.000 km yol, (3.200 km sinden fazlası at sırtında) 1751 sayfa biyoloji ve jeoloji notu elde etmişti.
Güncesinde 770 sayfa doldurmuştu.
3.907 post, kemik, kurutulmuş deri ve canlı örneği hazırlamıştı.
Bu notlar ve örnekler ilerideki evrim kuramının temellerini oluşturacaktı.
Fanny Owen mı? Emma Wedgwood mu ?
Tıbbı bıraktığı sıralarda eve dönmek istemeyen Darwin’i Wedgwood ‘lar Maer’deki partilere davet ediyor, Owen’lar ise Woodhouse’a çağırıyorlardı. Darwin akşamları Emma’yla flört ediyor yada Woodhouse’daki Fanny’i ziyaret ediyordu. Bu sıralarda Fanny ve Darwin yakınlaşmaya başlamıştı.
Fanny ile birlikte ata binmeyi, bilardo oynamayı seviyordu. Bu çift ateşli, ama inişli çıkışlı bir ilişki yaşıyorlardı. 3 yılın sonunda ayrıldılar. Daha sonra Darwin aldığı bir mektupta Fanny’nin nişanlandığını haber aldı.
Beagle seyahati sırasında evden gelen bir mektupta Fanny’nin nişanlısından ayrıldığını ve dindar bir kilise adamıyla evlendiğini haber alır. Nişanlandığında üzülmeyen Darwin, evlendiğini duyunca;
kocası hakkkında ‘Pislik adam!’ diyecekti.
Kararsız Darwin, evlen-evlenme başlıklı iki liste oluşturdu. Durumu değerlendirdi ve evlenmeye karar verdi. Evlenmeden 5 gün önce 24 Ocak 1839’da Kraliyet Topluluğu Üyeliği’ne seçildi.
Evleneceği kişi Dayısının kızı Emma Weedgwood’du. Darwin 9 Kasım 1838’de Emma’ya evlenme teklif etti. Tören 29 Ocak 1839’da gerçekleşti. Darwin çifti artık Londra’da abisi Erasmus’un bulduğu bir evde oturacaklardı.
1839 yılının son günlerinde ilk çocukları William dünyaya geldi. Daha sonra çift kırk yıl oturcakları Down House’ye yerleştiler.
Darwin – Emma çiftinin 10 çocukları oldu. Fakat hepsi sağlıklı değildi. 3. çocukları olan Mary Eleanor sadece 3 ay yaşadı. 2. çocukları olan Anne de kızıl nedeni ile hayatını kaybetti. Sonuncu çocukları ise Down Sendromu olarak dünyaya gelmişti.
Bu trajik olayların ardından iyice çöken Darwin’in yine tek tesellisi Emma’ydı. Yaşam akıp giderken Darwin’e Kent Bölgesi Sulh Hakimliği teklifi geldi. Kabul edip işe başladı.
Türlerin Kökeni ve Yaşam Ağacı:
1 Şubat 1871 de arkadaşı Hooker’a yazdığı mektupta; ‘…eğer, içinde her türlü amonyak ve fosforik tuzların, ışığın, sıcaklığın, elektriğin ve benzerlerinin bulunduğu küçük ve sıcak bir gölcükte, bir protein bileşiminin kimyasal olarak biçimlendiğini ve çok daha karmaşık değişikliklere uğramaya hazır olduğunu tasavvur edersek… günümüzde bu tip bileşik, canlıların henüz oluşmadığı geçmişte mümkün olmayacağı bir tarzda, hemen parçalanıp yok edilecek yada emilecektir.’
Darwin’in bir başka ön görüsü, insanın kökeninin Afrika da olabileceğiydi. İnsanla Eski Dünya maymunları arasındaki büyük benzerliklerden yola çıkarak bu sonuca varmıştı.
Darwin’e göre insan kendisine biyolojik olarak kendisine en yakın memeli grubu olan maymunla ortak bir atayı paylaşmıştı; daha sonra onunla yolları ayrılmış ve kendi evrimsel yolculuğuna devam etmiştir.
Türlerin Kökeni’nin birinci baskısında ‘Yeryüzünde yaşamış ve yaşamakta olan tüm varlıklar muhtemelen, yaşam soluğunun ilk bahşedildiği başlangıçtaki ilkel bir yapıdan türemiştir.’ bu söz kısaca ortak bir atadan evrimleşmeyi anlatıyordu.
‘Ortak ata’ olgusu Darwin’in Yaşam Ağacı’nın temel kavramıydı. Türlerin Kökeni’nin son baskısında ‘yaşam soluğu’ ifadesi de kitaptan çıkarılacaktı. Böylece evrim ağacının kökünden en tepedeki dalına kadar her yerini, tüm metafizik unsurlardan arındırmış olacaktı.
Darwin’in evrim kuramı ile biyolojiye yaptığı en büyük katkılarından biri ‘Yaşam Ağacı’ olarak adlandırdığı, canlıların soy ağacı şemasıydı.
Darwin’in sağlığı 1870’lerden sonra bozulmaya başladı. 1881’nin sonlarında ve 1882 içinde birkaç kez kalp krizi geçirdi. Dr. Andrew Clark muayene sonucunda bir tür koroner kalp rahatsızlığı olan ‘ajina pektoris’ olduğunu tespit etti.
19 Nisan 1882 de son nefesinde sözleri şunlar oldu:
Karsı Emma’ya ‘Tüm çocuklarıma benim için her zaman çok değerli olduklarını söyle,’
Daha sonra ‘Ölümden hiç korkmuyorum,’ dedi.
Yine Emma’ya ‘Bayılacakmışım gibi oluyorum’ dedi ve karısının kollarında son nefesini verdi.
Westminster Abbey Katedrali’nin mezarlığına gömüldü. Bu mezarlık devlet büyükleri gibi önemli insanların gömüldüğü yerdi.
Hıristiyan inancının hizmetinde bulunmamış birisinin, hele Darwin gibi bir agnostiğin bu mezarlığa girmesi kolay tepkiler almıştı.
Kaynakça:
‘Biyolojik evrim kuramının arkasındaki yaşam Charles Robert Darwin’ Haluk Ertan 2009
‘Bilim dünyasından bir hayat Darwin’ Michael White, John Gribbin. Çeviri: Yelda Türedi 2007