Geçici Demokratik Anayasa



Yüklə 23,8 Kb.
tarix12.08.2018
ölçüsü23,8 Kb.
#70169




Sevgili vatandaslarim!

Baskin Oran

Onayinizla yürürlüge giren Geçici Demokratik Anayasa’mizin (GDA) 17. maddesi uyarinca yapilan seçimlerle göreve geldikten sonra, huzurunuza ilk defa çikiyorum. Türkiye Milleti’ne hayirli olsun!

GDA’yla belirlenen yetkiyle ve süre içinde kanun kuvvetinde kararnameler araciligiyla köklü reformlar yapacagiz. Bunlar dönem sonunda yargi denetimine açilacak, ayrica yeni seçim yasamiza göre seçilecek parlamentomuz tarafindan yürürlükten de kaldirilabilecektir.

Sevgili vatandaslarim! Lütfen bir yere not ediniz: Bu sürenin sonunda görevi kesinlikle birakacagim ve bir daha da aday olmayacagim. Çünkü hem zerre kadar politika meraklisi degilim, hem de bunca yildir kangren olmus bunca meseleyle çarpismak için yola ancak böyle çikilir. Zaten, yapacaklarimiz sizi mutlu etmezse kalmanin imkani ve anlami yoktur; mutlu ederse de kim gelirse gelsin saati geri çeviremez. Önemli olan, bugüne kadar cesaret edilemeyen seylerin bir gayretle yapilmasidir. Onu yapacagiz.

Türkiye’nin temel sorununun gelir dagilimi ve issizlik oldugunu biliyoruz. Uzmanlarimiz günlerdir bu konuda paket hazirliyorlar. Bir defaya mahsus olmak üzere AB’den ciddi boyutlarda özel katki sagladik. Ama dünya piyasalari her an inip çikmakta. Açiklamak zaman alacak.

Oysa, ülkemizin 3 ezeli ve kangrenli meselesi hakkinda inen-çikan falan yoktur. Bunlarin çözümleri on yillardir bellidir ama cesaret edebilen olmamistir. Bu sizlerle ilk bulusmamizda bu 3 konuyu açmak istiyorum.

Sevgili Vatandaslarim! Atatürk, kimi çevrelerce çok sert davranmakla elestirilir. O dönemde eski düzeni yikmak için baska çare yoktu. Ama 85. yilda da ayni “sertlik” devam ediyorsa, bu bir hastaliktir. Yukaridan devrim oyuncak degildir; bir ülkenin tarihinde bir defa yapilir ve olay böylece tetiklenmis iç dinamige birakilir.

Günümüzde durup durup yapma meraklilari var. Her ne kadar halkimizin ortak iradesiyle sonuçsuz kalmissa da, bu memlekette parti kapatmanin “ilericilik” sayildigi günler yasadik. Aslinda bu, bazilarinin askerî darbe yapmaya gücünün artik kalmadigini göstermek açisindan umut vericidir.

Lakin, baska yönden bakarsaniz, bu süreç Türkiye yargisinin mesruiyetini yildirim hiziyla yitirmesi sürecidir. Gerçi, size söz veriyoruz, 12 Eylül yasalarini uçlarindan tutup tutup tarihin çöplügüne atacagiz. Fakat olay maalesef bundan ibaret degildir. Yargimiz bu yasalari daha da özgürlük ve demokrasi aleyhine yorumlama yolunda özel bir çaba göstermeyi “Atatürkçülük” saymaktadir. Bu 12 Eylül yasalarini kaldirarak en basta yargimizi mesruiyet girdabindan büyük ölçüde kurtarmis olacagiz.



Laiklik ve din sorunu

Din konusunda yapacagimiz temel reform sudur: Devletin laik (yani, bütün inançlara esit mesafede durma) niteligini hatirlayarak ve bundan asla ödün vermeden, bu konuyu artik ait oldugu yere yani topluma birakiyoruz. Tabii, kimseler bundan “paralel hukuk sistemi” çikartma hevesine kapilmasin.

Diyanet Isleri Baskanligi lagvedilmistir. Bundan böyle çesitli inançlarin koordinasyonu Dinler Esgüdüm Baskanligi tarafindan yapilacaktir. Baskanlik’ta bütün inançlar hakkaniyet ilkesine göre temsil edilecektir.

Ayni kararnameyle, bütün Müslüman din görevlileri, mükteseplerinin bir üst derecesinden emekliye ayrilmistir. Bundan sonra her biri cemaatlerince atanacak ve oradan maas alacaklardir. Denetimleri, Basbakanlik tarafindan görevlendirilecek ve gerçek sivil toplum kuruluslarinin çogunlukta olacagi bir karma kurul tarafindan, laik anayasa ilkeleri uyarinca yapilacaktir. Maliye Bakanligi nasil özel sirketlerin girdisini-çiktisini denetliyorsa, öyle.

Kimlik gizlenmedikçe, devlet hizmeti alan hiçbir resit bireyin giydigine (veya çikardigina) karisilmayacaktir. Devlet hizmeti veren kisiler ise, laik devleti temsil ettikleri için, özel inançlarini açiga vuran davranis içine giremezler.

Tabii ki, oruç tutmaya-tutmamaya, içki içmeye-içmemeye karismak gibi durumlar basta olmak üzere, bireyin inancina veya felsefesine cemaatlerden veya resmî makamlardan gelebilecek her müdahale, en fazla tepki gösterecegimiz hususlarin basindadir.

Her derecedeki kamu okullarinda din dersleri kaldirilmistir. Bu okullarda ancak bilime ve akla göre egitim yapilacaktir. Baska bir mekanda ailelerin çocuklarina özgürce din kurslari aldirabilmeleri için çarsamba ögleden sonralari okullar tatil edilecektir. Nakl’e ve vahy’e göre MEB denetiminde egitim verecek bu kurslar cumartesi ve pazar günleri de devam edebilecektir.

Bir meslek lisesi olan Imam-Hatip Okullari yeni baslayacak ögrenciler için Ilahiyat Fakültesi’ne yönelik egitim verecek ve bunlarin ögrenci kontenjanlari, özellikle kizlar için, taleplere göre her yil ilan edilecektir.

Gayrimüslim azinlik okullari Lozan Antlasmasi’nin 40. maddesi uyarinca özel statülerini devam ettirecekler ve dinsel kurumlari dünyevî alanla ilgisi bulunmayan örgütlenmelerini kendi inanç ve âdetleri uyarinca sürdüreceklerdir. Bunlarin vakiflari Müslüman vakiflariyla her açidan esit olacaktir.

Kürt sorunu

Sevgili vatandaslarim! Bunca yildir bir kardes kavgasi içimizi kemirdi. “Terör bitsin, Kürt sorununu sonra düsünürüz” felsefesi bizi yedi bitirdi. Ne yapildiysa daha kötüye gitti. Vatandasa bir sey verilmeden ondan bir sey istenmez.

Size sözünü ettigim ekonomik paketin bir özeli, dogu ve güneydogu illerimiz için hazirlanmaktadir.

Düsüncesini siddete basvurmadan ifade etmis olanlara iliskin bütün sorusturma ve davalar, DTP milletvekillerininkiler basta olmak üzere, su andan itibaren kaldirilmistir.

Siddete basvurmuslarin durumlari ise, 3 ay içinde basvurmalari halinde bir kimlik tespitinin ardindan en fazla 6 ay içinde sonuçlandirilacak ve verilebilecek cezalar 10 yilligina ertelenecektir.

GDA’mizin 26. maddesi ulusal seçim barajini yüzde 3’le sinirlamis ve “bölgecilik yasagi”ni kaldirmistir. Kürt kardeslerimizin Türkiye siyasal yasamina katilimi böylece daha da güçlenecektir. Entegrasyon böyle saglanir.

Ülkemizin kurucu belgesi Lozan’in “Herhangi bir Türkiye vatandasinin … diledigi bir dili kullanmasina karsi hiçbir kisitlama konulmayacaktir” diyen 39/4 maddesi artik uygulanacaktir. Vatandaslarimizin kullandigi dillere iliskin tüm idari ve hukuksal islemler, sonuçlariyla birlikte kaldirilmistir. Resmî dil Türkçemizin yaninda belediyelerimizin baska dillerde de hizmet vermesi mümkün kilinmistir.



GDA’mizda artik 1982 anayasasi Md.24’teki kisitlama yoktur. Yani, devletimizin demokratik, laik ve sosyal niteliklerine aykiri olmamak ve askerî okullari içermemek kosuluyla MEB denetimi altinda her dilde ve her düzeyde okulun vatandaslarimiz tarafindan açilmasi serbesttir.

Siarimiz sudur: “Devlet için tek güvenilir vatandas, gönüllü vatandastir”. Medenî Türkiye Cumhuriyeti’nin “dag”a karsi cevabi budur. Bu kosullarda devlete silah çekmeyi tahayyül edecek olani bizzat kendi insani yola getirecektir.



Ermeni sorunu

Sevgili vatandaslarim! Komsumuz Ermenistan Cumhuriyeti, ikili sorunlarini barisçi yollardan halletmeye kararli oldugunu bildirmistir. Ülkelerimiz, uluslararasi planda ahenk içinde hareket etmeye karar vermistir. Ankara-Erivan arasinda tam diplomatik iliski dün gece yarisi itibariyle kurulmus, sinir kapilari açilmis, kirmizi telefon hatti islemeye baslamistir. Iki komsu ülkeyi birbirine karsi oynamak artik ham hayaldir.

Trabzon limanimiz Ermenistanlilarin ticaretine açilmistir. Komsularimizin refahi demek, bizim baris ve huzurumuz demektir. Bu komsumuzla iliskilerimiz de, akl-i selimden çok heyecana hitap eden ideolojilerin tacizinden kurtarilmistir.

Kimi Osmanli Ermenilerinin ihtilalci örgütler kurduklarini ve Birinci Dünya Savasi içinde Osmanli ordusuna karsi Ruslara yardim ettiklerini hepimiz iyi biliriz. Fakat koca imparatorlugu hükümete bile haber vermeden savas belasina sokmus bir ekibin gizli çekirdegi vardi, onu da iyi biliriz. Bu çekirdegin Osmanli vatandasi Ermenilere kadin-çocuk demeden, isyan etmis-etmemis ayirmadan, Trakya vilayetlerimizi bile dahil ederek 1915’te reva gördügü sürgünden dolayi çok üzgün oldugumuzu simdi buradan tarihe ve tüm dünyaya ilan ediyorum. Dost-düsman isitsin.

Lozan geregi hiçbir hukuksal sorumlulugumuz yok ama, sembolik bir jest olarak, bu vatandaslarimizin o tarihte arkada biraktiklari ve yagmalanmis emval-i metrukenin o tarihteki maddi karsiligi, tapu belgeleriyle 1 yil içinde basvuracak ve baska alacaklari kalmadigini beyan edecek yasal mirasçilarina ödenecektir.

Iki komsu ve dost ülke, 5 yilligina bir “Dostluk, Siyasi Isbirligi, Ticaret ve Ikamet Sözlesmesi”nin yani sira yine 5 yilligina bir “Saldirmazlik Antlasmasi” imzalamayi ve hemen yürürlüge sokmayi kararlastirmislardir.

Nüfusunun büyük bölümü Ermeni olan Daglik Karabag’in SSCB dönemindeki oldugu gibi saglam bir özerklik karsiliginda Azerbaycan topragi sayilmasi üzerine çalismalar yapan Erivan, saldirmazlik antlasmasina Azerbaycan’in da alinmasi arzusunu belirtmistir. Bütün bu uluslararasi metinlerin ayni gün imzalanmasi ve o tarihî günün Türkiye-Ermenistan Dostluk Günü ilan edilmesi ortak arzumuzdur.

Bundan böyle 1915 Tehciri’ne yapilabilecek atiflarda eskiden oldugu gibi “Metz Yegern” yani Büyük Felaket teriminin kullanilmasi da, yine Ermenistan komsumuzun planladigi hususlar arasindadir.



Sevgili vatandaslarim! Su anda Âkil Adamlar Heyeti ve uzmanlarimiz tarafindan dikkatle hazirlanmakta olan diger reformlari anlatmak için yakinda yine huzurunuza çikacagim. Türkiye Milleti’ne, degerli komsularimiza, tüm demokratik ve barissever dünyaya hayirli olsun!

Not: Sevgili okurlar, burasi Türkiye. Tanri beni düsmanlardan önce dostlardan korusun. Yani, bu yazidaki çözüm önerilerini okuyacak yerde, biçime takacak dostlardan. Zaten, bunca tecrübe yüzünden benim bu notu koymak ihtiyacini hissedisim basli basina bir hüzün ya, neyse.
Yüklə 23,8 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin